ll
DEVLET
VE
DEVRIM
�EMEK
"'l
yay1nlar1V. İ. LENİN
DEVLET
ve
DEVRiM
Çeviren : Mehmet KAYA
EMEK YAYlNLARI Posta Kutusu 1 181 Sirkeci - İ STANBUL
e Emek Yayınları, bilimsel dizi : 1
e Bu kitap Almanca - İ ngilizce basımları karşı
laştırılarak; düzenlenmiş 1 976 Mart ayında Erenler Matbaasında dizilip, Dayuran Mat
h aasında basılmıştır.
DEVLET VE DEVRİM
Birinci Baskıya Önsöz
DEVLET SORUNU, günümüzde, teoride oldu
ğu gibi, pratikte de özel bir önem kazanmaktadır.
Emperyalist savaş, tekelc i kapitalizmin tekelci dev
let kapitalizmi haline dönüşmesi sürecini büyük ölçüde hızlandırıp yoğunlaştırdı. -Kudretli kapi
talist grupmanlad a durkadan daha sıkı bir biçim
de aynılaşan- devletin çalışan yığınlar üzerindeki korkunç baskısı, gi tgide daha korkunç bir hal alı
yor. Gelişmiş ülkeler - ,,c ephe gerilerb nden söz ediyoruz bu ülkelerin-, işçiler için askeri angar
ya kampları haline geliyorlar.
Uzayan savaşın tarifsiz sefaleti ve hayaleti yı
ğınların durumunu dayan ılm az bir hale getiriyor, öfkelerini arttırıyor. Açıkça görülüyor ki, bir ulus
lararası p roleterya devrimi olgunlaşmaktadır. Bu devrimin devlet karşısındaki tutumu, pratik bir önem kazanıyor.
Onlarca yıllık nispeten barışçı bir evrim sü
resinde birikmiş bulunan oportünizm unsurları
-3 -
bütün dünyanın resmi sosyalist partileri içinde egemen durumda bulunan bir sosyal-şovenizm akı
mı yaratmıştır. Bu akım (Rusya'da Plekhanof, Potressof, Breşkovskaya, Rubanoviç, sonra az bu
çUk örtülü bir biçimde Çereteli, Çernof ve şüre
kası, Almanya'da Scheideman, Legien, David ve başkaları; Fransa ye Belçika'da Renandel, Gues
de, Vandervelde; İngiltere'de Hyndman ve Fabi
anlar vb. vb.) sözde sosyalist, pratikte şoven olan bu akım, «Sosyalizm önderlerinin», sadece «kendi»
milli burjuvazilerinin değil, ayrıca «kendi» dev
letlerinin de çıkarlarına alçakça ayak uydurmala
rıyla karakterize edilir; çünkü büyük devletler denilen devletlerin çoğu, uzun zamandır, birçok küçük ve güçsüz halkları sömürüp köleleştiriyor
lar. Emperyalist savaş, aslında bu cinsten bir yağ
manın sürdürülmesi ve paylaşılması için yapılan bir boğuşmadır. Çalışan yığınları, genel olarak burjuvazinin, özel olarak emperyalist burjuvazi
nin baskısından kurtarma mücadelesi, «devlet»
hakkındaki oportünist önyargılara karşı bir müca
deleden ayrılamaz.
Her şeyden önce Marks ve Engels'in devlet üzerindeki doktrinlerini ,inceleyecek ve özellikle bu öğretinin unutulmuş, ya da oportünistıer tara
fından tahrif edilmiş yönleri üzerinde duracağız.
Sonra, özel surette, bu tahrifatların başta gelen sebebi, bu günkü savaş esnasında utanç verici bir politik iflasa uğrayan 2. Enternasyonalin ( 1889 , - 1914) en ünlü şefi Karl Kautsky'yi inceleyece
ğiz. Nihayet, 1905 ve özellikle 1917 Rus ihtilalleri deneyinden çıkarılması gereken en önemli sonuç-
ları ortaya koyacağız. Şu anda ( 1917 Ağustos'unun başı) , 1917 ihtilalinin (Şubat ihtilali) gelişmesi
nin birinci evresini tamamladığını goruyoruz;
ama, genel olarak, bu devrimin tümü, ancak ve ancak, emperyalist savaşın dağuracağı proleter sosyalist devrimler zincirinin bir halkası olarak kavranabilir. Öyleyse, proleter sosyalist devrimin devlet karşısındaki tutumu sadece pratik-politik bir önem kazanmakla kalmaz, ayrıca acil bir ak-·
tüalite karakterine de bürünür; çünkü aslında söz konusu olan, yığınları, çok yakın bir gelecekte ser
maye boyunduruğundan kurtulmak için yapmala
rı gereken şey üzerinde aydınlatmaktır.
Ağustos 1917 Yazar
İKİNCİ BASKlYA ÖNSÖZ
BU İ Kİ NCİ BASKI, birinci baskıya hemen hemen uygundur. Sadece, ikinci bölüme üçüncü parağraf eklenmiştir.
Moskova,.
17 Aralık 1918 Yazar
-5-
BÖLÜM 1
SlNlFLI TOPLUM VE DEVLET
1. UZLAŞMAZ SINIF ÇELİŞMELERİNİN ÜRÜNÜ OLARAK DEVLET
GEŞMİŞTE birçok devrimci düşünürlerin ve ezilen sınıfların kurtuluş mücadelesi liderlerinin doktrinlerinin defalarca başına gelen şey, bugün Marks'ın doktrini başına geliyor. Egemen sınıflar, sağlıklarında, büyük devrimcileri ardı arkası gel
mez amansız cezalarla mükafatlandırırlar; dok
trinlerini, en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en namussuz yalan ve iftira kampanyalarıyla karşılar
lar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zarar
sız azizler haline getirmeye, söz uygun düşerse, evliyalaştırmaya, ezilen sınıfları «teselli etmek» ve onları aldatmak için isimlerini bir hale ile süsle
meye çalışırlar. Böylece, onların devrimci dak
trininlerinin gerçek özü unutturulur, basitleştiri
lif ve devrimci keskinlikleri törpülenir. Bugün, bur
juvazi ve işçi hareketinin oportünistleri, Marksiz- - 7 -
min özünü bozmak, onu «işe yarar» bir duru
ma getirmek konusunda işbirliği halindedirler.
Doktrinin devrimci yanı ve devrimci ruhu unutu
luyor, siliniyar ve değiştiriliyor. Burjuvazi için ka
bul edilebilir ya da öyle görünen ne varsa, ön pla
na çıkarılıyor ve övülüyor. Bugün bütün sosyal
şovenler, sözüm ona "marksist»tirler. Ve daha düne kadar marksizimn kökünü kazıma işinde uz··
manlaşmış burjuva Alman profesörleri, şimdi bir soygun savaşının yürütülmesi için son derece de iyi örgütlenmiş bulunan işçi sendikalarını eğitti
ğini iddia ettikleri bir «Milli Alman» Marks'tan gitgide daha sık söz ediyorlar.
Bu şartlar altında, marksizmin tahrifatının bu derece yaygın olduğu günümüzde, ilk görevi
miz Marks'ın devlet konusundaki doktrinin ger
çek özünü yeniden canlandırmaktır. Bunun için de, bizzat Marks ve Engels'in eserlerinden uzun bölümler almak zorunlu bir şey olacaktır. Şüp
he yok ki, bu uzun bölümler, metnimizi ağırlaş
tıracak ve onun akıcılığını arttırmayacaktır. Ama, bu bölümleri olmaktan vazgeçmek imkansız bir şey
dir. Okuyucunun, bilimsel sosyalizmin kurucula
rının düşünceleri ve bu düşüncelerin gelişimi hak
kında bağımsız ve tam bir görüşe varabilmesi için.
bugün gündemde bulunan «kautskizm,, tarafın
dan bu düşüncelerin nasıl tahrif edildiğini belge
lere dayanarak göstermek ve ortaya koymak için, Marks ve Engels'in eserlerinin devlet konusun
daki kısımlarının, hiç değilse en önemli parçala
nnın bütünü, mümkün olduğu kadar tam olarak aktarılmalıdır.
-8-
Friedrich Engels'in altıncı bir baskısı 1894'de Stuttgart'da yayınlanmış bulunan ve en yaygın eseri olan Ailenin, ' Özel Mülkiyertin ve Devletin Kökeni•ncten başlıyalım. Bölümleri Almanca asıllarına göre tercüme etmemiz gerekecek; çün
kü Rusça çeviriler, çok sayıda olmalarına rağmen, ya eksik ya da çok hatalıdırlar.
Engels, tarihi çözümlemesini özetlerken şöy
le diyor:
«Devlet topluma dışardan zorla kabul ettiril
miş bir güç değildir. Hegel'in ileri sürdüğü gibi,
«ahlak fikrinin gerçeği», «aklın imgesi ve gerçe
ği» de değildir. Devlet, toplumun, gelişmesinin belirli bir aşamasındaki ürünüdür. Bu, toplumun, önlemekte yetersiz bulunduğu uzlaşmaz karşıtlık
lar biçiminde bölündüğünden, kendi kendisiyle çözümlenmez bir çelişme içine girdiğinin itirafı
dır. Ama, karşıtlıkların, yani karşıt ekonomik çı
karlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu, verimsiz bir mücadele içinde eritip bitirmemeleri için, görünüşte toplumun üstünde yer alan, çatış
mayı hafifletmesi, «düzen, sınırları içinde tutma
sı gereken bir güç ihtiyacı kendini kabul ettirir.
İşte toplumdan doğan, ama onun üstünde yer alan ve gitgide ona yabancılaşan bu güç, devlettir. »
(6. Almanca baskı, s. 177 - 178).
Burada, marksizmin, devletin tarihi rolü ve anlamı . üzerindeki temel fikri bütün açıklığıyla ifade edilmiş bulunuyor. Devlet, sınıf çelişmeleri
nin uzlaşmaz olmaları olgunun ürünü ve belirti
sidir. Nerede sınıflar arasındaki çelişmelerin uz- -9-
laşması objektif olarak mümkün değilse, orada devlet ortaya çıkar. Başka bir deyişle, devletin varlığı, sınıf çelişmelerinin uzlaştırılamaz olduğu
n un delilidir.
Marksizmin tahrifatı, işte bu en önemli ve te
mel nokta üzerinde başlar ve başlıca iki yönde ge
lişir.
Bir yanda, karşı çıkılınası mümkün olmayan tarihi olguların baskısı altında , nerede sınıf sınıf çelişmeleri ve sınıf mücadeleleri varsa, ancak ora
da devletin var olduğunu kabul etmek zorunda kalan burjuva ve özellikle küçük-burjuva ideolog
lar, devlet'i, sınıflararası bir uzlaştırma organı olarak ortaya çıkartacak biçimde, Marks'ı ,,tashih»
ederler. Marks'a göre, eğer sınıflararası uzlaşma mümkün olsaydı, devlet ne ortaya çıkabilir, ne de devam edebilirdi. Bol bol Marks'tan söz eden dar
kafalı küçük-burjuva profesör ve yazarıara göre, devletin rolü, sınıfları uzlaştırmaktır. Marks'a gö
re, devlet, bir sınıf e•gcnıenliği örgütü, bir sınıfın bir başka sınıf üzerindeki baskı iirg·titüdür. Sınıf
lar arasındaki çatışmayı ha1'Hitıt.tımk, bu haskıyı meşrulaştırıp garantiye bağlııyıııı lılr udUzcn»ln icadıdır.
Küçük-burjuva politikacılal'ıııııı flkl'lllc göre, düzen, sınıfların uzlaşmasıdır, yolum blr sınıfın başka sınıf tarafından ezilmesl do�ll ; çatışmayı hafifletmek, uzlaştırmak demektir, yoksa zalimle
ri devirmek için mücadele eden ezilen sınıfların ellerinden bazı savaş araç ve taktiklerini çekip al
mak değil.
- 1 0 -
Böylece, 1917 devriminde (Şubat devrimi) , dev
letin anlamı ve rolü meselesi, pratik bakımdan acil bir eylem sorunu, üstelik bir yığın eylemi so
runu olarak bütün genişliğiyle ortaya çıktığı za
man, Devrimci Sosyalistlerle Menşeviklerin hepsi, hemen ve gözlerini kırpmadan, sınıfların devlet tarafından «Uzlaştırılmasi» küçük-burjuva teorisi
ne dört elle sarıldılar. Bu iki partideki politika adamlarına sayısız önerge ve makalelerin hepsi, bu küçük-burjuva ve dar kafalı «Uzlaştırma» te
orisinin etkisini taşır. Devletin, kendi karşıtıyla (kendisine hasım olan sınıfla) uzlaşması müm
lı::ün olmayan belirli bir sınıfın, egemenlik örgütü olması, küçük-burjuva demokrasisinin asla anla
yamadığı bir şeydir. Bizim Devrimci Sosyalistleri
mizle Menşeviklerimizin devlet karşısında takın
dıkları tutum, onları asla Sosyalist değil (bunu biz Bolşevikler hep ispatladık) , sözde-sosyalist la
fazaı;ılık meraklısı küçük-burjuva demokratları olduklarını gösteren en açık delilidir.
Öte yandan, marksizmin, çok daha ince olan·
«kautsky» tahrifatı var. Burada «teorik olarak», ne devletin bir sınıf egemenliği örgütü olduğuna karşı çıkılır, ne de sınıflar arasındaki çelişmele
rin uzlaşmaz olduğuna. Ama şu olgu gözden ka
çırılır, ya da üstü örtülür: Eğer devlet, sınıflar arasındaki çelişmelerin uzlaşmaz olduğu gerçeğin
den doğduysa, eğer toplumun üzerinde ve «Ona gitgide yabancılaş'an» bir güç ise, açıktır ki, sade
ce şiddetli bir devrim olmaksızın değil, ayrıca ege
men sınıf tarafından yaratılmış bulunan ve içinde o «yabancı» karakterin maddeleştiği devlet ikti-
-ll-
dan aygıtı da ortadan kaldırılmaksızın, ezilen sı
nıfın kurtuluşu imkansızdır. Teorik bakımdan bütünüyle açık olan bu sonucu, daha sonra gerece
ğimiz gibi, Marks, devrimin görevlerinin somut tarihi tahlilinden mükemmel bir açıklıkla çıkar
mıştır. Ve işte Kautsky'nin . . . unutup tahrif etti
ği şey de bu sonuçtur-açıklamamızın devamında bunu ayrıntılı olarak göstereceğiz.
2. ÖZEL SİLAHLI ADAM MÜFREZELERİ, HAPiSHANE vb.
« . .. DEVLET, eski gentilice (aşiret veyaalan) örgütlerneye göre, ilkin uyruklarının toprağa göre dağılmasıyla karakterize edilir . . . >> diye devam edi
yor Engels.
Bu dağılım bize «tabii» görünür, ama aşiret
ler, ya da klanlar itibariyle eski örgütlenmeye karşı uzun soluklu bir mücadeleyi zorunlu hale getirmiştir.
« . . .İkinci olarak, bizzat silahlı güç halinde
örgütlenen, halkla artık doğrudan doğruya aynı şey olmayan bir kamu gücü kuruluşu gelir. Bu özel kamu gücü zorunludur, çünkü, sınıflara bö
lünmeden sonra, halkın özerkli bir silahlı örgüt
lenmesi imkansız duruma gelmiştir . . . Bu kamu gücü her devlette mevcuttur; sadece silahlı adam
lardan değil, ayrıca bunun maddi eklerinden, gen
tnice toplumun bilmediği hapishaneler ve her tür
ı ü ceza kurumlarından meydana gelir . .. ıı
Engels, toplumdan doğan, ama onun üstünde - 12 -
yer alan ve gitgide ona yabancılaşan ve devlet denilen bu «güç » kavramını geliştirir. Bu güç, başlıca neye dayanır? Elleri altında hapishaneler vb. bulunan özel silahlı adam müfrezelerine.
özel silahlı adam müfrezelerinden söz etmek hakkına sahibiz; çünkü her devlete özgü kamu gücü, silahlı halka, «halkın kendi silahlı örgüt
lenmesi» ile, «artık doğrudan doğruya aynı şey değildir. »
Bütün büyük devrimci düşünürler gibi, Engels bilinçli işçilerin dikkatini, yaygın burjuva darka
falılığına en az dikkate değer, en alışılmış görü
nen ve sadece katı değil, taşıaşmış denebile
cek önyargılar tarafından onaylanmış bulunan şey üzerine çekmekte kusur etmez. Sürekli ordu ve polis, devlet gücünün başlıca baskı aletleridir;
ama başka türlü nasıl olabilirdi?
Engels'in hitap ettiği ve yakından ne bir tek büyük devrim yaşamış ve ne de görmüş bulunan 19. Yüzyıl sonu Avrupalılarının büyük çoğunluğu için, başka türlü olamazdı. Onlar, «halkın kendi silahlı örgütlenmesi»nin ne olduğunu hiç mi hiç anlıyamazdılar.
Toplumun üzerinde yer alan ve ona yabancı
laşan ö1:el silahlı adam müfrezeleri ( polis, sürekli ordu) zorunluğunun neden ortaya çıktığı sorusu
na, batı Avrupa ülkeleri ve Rusya'daki dar kafalı filisterler, Spencer ya da Mikhailevski'den (Kita
bın ı 971 basımlı İngilizce baskısında Mikhailevski ismi yoktur. Yayınevi. ) alınmış ve toplumsal ha
yatın artan karmaşıklığı, görevlerdeki farklılaşma üzerinde duran kısaca cevap vermek eğiliminde
dirler.
- 13 -
Bu cevap «bilimsel» açık bir gorunuşe sahip
tir; asıl önemli olanı: toplumun, birbirine aman
sızca düşman sınıflar halinde bölünüşünü gölgede bırakarak, cahil halkı mükemmelen uyutur.
Toplumun bu sınınara bölünüşü olmasaydı,
«halkın kendi silahlı örgütlenmesi», sopalarla silahianan bir maymun sürüsünün ilkel örgütlen
mesi, ya ilkel insan, ya da kalanlar halinde bir
leşmiş insanların ilkel örgütlenmesinden, karma
şıklığı, tekniğinin yüksek seviyesi vb. ile ayrılırdı;
ama mümkün olurdu.
Şimdi bu imkansızdır; çünkü uygar toplum düşman sınıflar halinde bölünmüştür; düşman sınıfların «kendi» silahlanması, aralarında silah
lı bir mücadele sonucunu verebilir. Devlet meyda
na çıkar, özel bir güç, özel silahlı adam müfreze
leri meydana getirir; ve her devrim, devlet aygıtı
nı tahrip ederek, egemen sınıfın kendisine hizmet eden silahlı adam müfrezelerini yeniden kurmak için nasıl gayret ettiğini, ezilen sınıfınsa, sömü
rücülere değil, sömürenlere hizmet etmeye yete
nekli bu türlü yeni bir örgüt kurmak için nasıl çabaladığını bize en açık bir biçimde gösterir.
Aktarılan parçada, Engels, her büyük devri
min pratik olarak, somut olarak ve bir yığın eyle
mi ölçüsünde ortaya koyduğu sorunu, yani «Özel»
silahlı adam müfrezeleriyle, <<halkın kendi silah
lı örgütlenmesi» arasındaki ilişkiler sorununu, teorik olarak koyuyor. Bu sorunun, Avrupa ve Rus devrimleri nedeniyle somut olarak nasıl ay
dınlandığını göreceğiz.
14 -
Ama, gene Engels'in açıklamasına dönelim.
Engels, bazan, örneğin Kuzey Amerikanın ba
zı bölgelerinde, bu kamu gücünün zayıf olduğu
nu (Kuzey Amerika'nın, emperyalizm-öncesi dö
nemde, özgür kolon'un ağır bastığı bölgeleri-ka
pitalist toplumda çok ender bir istisna-söz konu
sudur) , ama, genel bir tarzda, güçlendiğini göste
rir.
«Devlet içindeki sınıf çelişmeleri belirginleşti
ği ve sınır devletler daha büyük ve daha kala
balık bir duruma geldiği ölçüde, onun da güçü arttırılır; - daha çok, sınıf mücadeleleri ve fetih rekabetinin, kamu gücünü, bütün toplumlu, hat
ta devleti yutmakla tehdit edecek derecede arttır
mış bulunduğu bugünkü Avrupamızı düşüne
lim . .. »
Bu satırlar, en geç, doksan yıllarının başında.
yazılmıştır. Engels'in son önsözü 16 Haziran 1891 tarihini taşır. Bu çağda, emperyalizme J.7Öneliş - trostlerin mutlak eğemenliği, büyük bankaların kudreti, büyük sömürge politikası vb. Fran
sa'da yeni başlamıştı; Kuzey Amerika ve Al
manya'da henüz başlamak üzereydi. O zaman
dan beri, «fetihler rekabeti» bir dev adımıyla ge
lişti; öyle ki, 1910'dan az sonra, yeryüzü ve ccra
kip fatihler», yani büyük soyguncu devletler ara
sında tamamen paylaşılmış bulunuyordu. O za
mandan beri kara ve deniz silahlanması korkunç bir biçimde arttı; ve, İngiltere'nin ya da Alman
ya'nın dünya üzerindeki eğemenliği ve ganimet paylaşmak için yapılan 1914 - 1917 yağma savaşı esnasında, aç gözlü bir devlet iktidarı, toplumun
- 1 5 -
bütün güçlerini «yuttu»; o dereceki, topyekün bir yıkım eşiğinde bulunuluyordu.
Engels daha, 1891'de, «fetihler rekabeti»nin, büyük devletlerin dış politikasındaki bellibaşlı ayırdedici çizgilerden biri olduğunu göstermesini bilmişti. Oysa, 1914-191 7'de, aşırı derecede şid
detlenmiş bulunan bu rekabet, emperyalist bir savaşa yol açtığı bir anda, sosyal-şovenizm kopuk
ları, «vatan savunmasın, «CUmhuriyetin ve devri
min savunması», vb. üzerine parlak sözlerle, «ken
di» burjuvazilerinin soyguncu çıkarların savun
masını maskeliyorlar!
3. EZiLEN SlNlFlN SÖMÜRÜLMESİ ADETİ OLARAK DEVLET
TOPLUMUN üzerinde yer alan özel bir kamu gücünü beslemek için, vergiler ve devlet borçlan gerekli hale gelir.
Engels şöyle yazıyor:
«Kamu gücünü ve vergileri ödetmek hakkını kullanan memurlar, toplumun organları olarak, toplumun üzerinde yer alırlar. Gentilice örgütlen
me organlarına gösterilen içten gelme saygı, me
murlara karşı da bu saygının gösterildiğini var
saysak bile, onlara yetmez . . . Onların otoritesini, onlara bir kutsallık ve özel bir dokunulmazlık ka
zandıran olağanüstü kanunlarla sağlama bağla
mak gerekir. . . En bayağı polis memuru, gentilice toplumdaki bütün organizmaların bir arada sa-
- 16 -
hip olduklarından ç:ok «Otorite» sahibidir; ama en güçlü prens, en büyük devlet adamı, ya da uy
garlığın en büyük askeri şefi, en küçük gentilice şefin sahip olduğu içten gelme ve söz götürmez saygıyı kıskanabilir . .. »
Devlet iktidarının organları olarak memur
ların imtiyazlı durumu sorunu, böylece konmuş bulunuyor. Aslolan, onları toplum üzerine koyan şeyin ne olduğunu bilmektir. Pratikte bu teori me
selesinin, Paris Komünü tarafından 187l'de nasıl çözülmüş ve Kautsky tarafından 1912'de gerici bir anlayış ile nasıl gürüıtüye getirilmiş olduğunu göreceğiz.
« . . . Devlet, sınıf karşıtlıklarını freniemek ih
tiyacından doğduğuna, ama aynı zamanda, bu sınıfların çatışması ortasında doğduğuna göre, kural olarak en g;üçlü sınıfın, ekonomik bakımdan egemen olan ve bunım sayesinde politik bakımdan da egemen sınıf durumuna gelen ve böylece ezi
len sınıfı boyunduruk altında tutmak ve sömür
mek için yeni araçlar kazanan sınıfın devletidir . . . » Antik devletle feodal devlet, kölelerle serflerin sö
mürülmesi organı oldular; ama sadece onlar değil,
«modern temsili devlet de, ücretli çalışmanın ser
maye tarafından sömürülmesi aletidir. Bununla birlikte istisnai olarak, mücadele halindeki sınıf
larm denge tutmaya çok yaklaştıkları öyle bazı dönemler olur ki, devlet gücü, sözde aracı olarak, bir zaman için bu sınıfıara karşı belirli bir bağım
sızlık durumunu muhafaza eder . . . » Yani, ı 7. ve 18.
Yüzyıllar, Fransa'da Birinci ve İkinci İmparator-
- 17 - F : 2
luğun Bonapartizmi gibi, Almanya'da Bismarck rejimi gibi.
Buna, Sovyetlerin küçük - burjuva demok
ratlar tarafından yönetilmeleri nedeniyle henüz yeteri kadar güçlü olmadığı bir anda, devrimci proJetaryaya zulmetmeye başladıktan sonra, Cum
huriyetçi Rusya'daki Kerenski hükümeti gibi diye ekleyeceğiz.
Engels, «Zenginlik, iktidarını demokratik cumhuriyette, dolaylı, ama o kadar da emin bir biçimde gösteriyor» diy8 devam ediyor; yani : ilk olarak, «memurların düpedüz rüşvet yemesi»
(Amerika), ikinci olarak da, «hükümetle borsa arasındaki ittifak » (Fransa ve Amerika) aracıyla.
Bugün, hangisi olursa olsun, bütün demokra
tik cumhuriyetlerde, emperyalizm ve bankalar egemenliği, zenginliğin sınırsız gücünü savunmak ve kullanmak için yararlanılan bu iki aracı, ender bir sanat haline getirecek kadar · ((geliştirildi».
Eğer, örneğin, Rusya Demokratik Cumhuriyetinin daha ilk aylarında, ,,sosyalistler»'in - Devrimci Sosyalistlerle MenşevikJer - burjuvazi ile koalis
yon hükümeti için içindeki evliliklerinin, deyim yerindeyse, balayı esnasında, Bay Palçinski, kapi
talistleri tedirgin etmeyi ve onların tekerine taş koymayı, askeri siparişler yoluyla devlet hazinesi
ni yağmalarını frenlerneyi gözeten bütün tedbir
leri baltalamış ve daha sonra bakanlıktan çıkmış
«Ve tabii yerine tamamen ayni bir başka Palçins
ki gelmiş» olan bay Palçinski, eğer kapitalistler tarafından yılda 120.000 ruble 12.000 sterlin tutan
- 18 -
bir arpalıkla «mükatatlandırılmış» ise, bu nedir?
Dolaysız rüşvet mi, dalaylı rüşvet mi? yoksa hü
kümetle kapitalist sendikalar ( tröstler) arasında bir ittifak, ya da «sadece» dostça ilişkiler mi? Çer
nof ve Çereteli'lerin, Avsentief ve Skobelef'lerin aynadıkları rol nedir? Devlet hazinesine el uzatan milyonerierin «dolaysız,, müttefikleri midirler, yoksa sadece dalaylı müttefikleri mi?
Demokratik Cumhuriyette «Zenginlik»in sınır
sız gücü daha emindir; çünkü artık, kapitalizmjn politik zaafındaki kusurlara bağımlı değildir. De
mokratik Cumhuriyet, kapitalizmin mümkün olan en iyi politik biçimidir; esasen sermaye, Demok
ratik Cumhuriyeti (Palçinski, Çernof, Çereteli ve kumpanyası aracılığıyla) ele geçirdikten sonra, iktidarını öyle sağlam, öyle emin bir biçimde ku
rarki, burjuva demokratik cumhuriyetindeki hiç bir kişi, kurum, ya da parti değişikliği, onu sarsa
maz.
Ayrıca, genel oy hakkını, burjuvazinin ege
menlik aleti olarak nitelendirdiği zaman, Engels'
in tamamen kesin ve a��ık olduğunu da kaydet
mek gerekir, Engels, Alman Sosyal - Demokrasisi
nin uzun deneyini açıkça hesaba katarak, «genel oy hakkı. . . işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağ
layan bir göstergedir. Bu günkü devlet içinde bun
dan daha fazla hiç bir şey olamaz ve asla olmaya
caktır» der.
Bizim Devrimci Sosyalistlerimiz de Menşevik
lerimiz gibi küçük- burjuva demokratları, tıpkı ikiz kardeşleri olan batı Avrupa sosyal - şoven ve
- 1 9 -
oportünistlerinin tümü gibi, genel oy hakkından açıkça «daha fazla, bir şey beklerler. Genel oy hakkının, «bu günkü devlet içinde», emekçiler ço
ğunluğunun iradesini gerçekten ifadeye ve bu iradenin yerine getirilmesini sağlamaya yetenekli olduğu fikrini paylaşır ve bu yanlış fikri halka aşılarlar.
Burada, sadece, Engels'in açık, ve somut açıklamasının, «resmiıı (yani oportünist) sosyalist partilerin propaganda ve ajitasyonunda her an değiştirHip bozulduğuna işaret ederek, bu yanlış fikrin altını çizmekten başka bir şey yapamayız.
Marks ve Engels'in «modern» devlet üzerine gö
rüşleri hakkındaki açıklamam1zın devamı, Engels'
in burada çürüttüğü anlayışın bütün yanlışlığını ayrıntılı bir biçimde ortaya koyar.
Engels, en tanınmış es,�rinde (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni) görüşlerini toplu bir biçimde şöyle özetler :
«Demek ki, devlet, düşünülemiyecek bir za
m'indan beri mevcut değildir. İşierini onsuz gö
ren, hiç bir devlet ve devlet gücü fikri bulunma
yan toplumlar olmuştur. Toplumun sınıflara bö
lünmesine zorunlu olarak bağlı bulunan belirli bir ekonomik gelişme aşamasında, bu bölünme, devle
ti bir zorunlulul{ haline getirdi. Şimdi, üretimde, bu sınıfların varlığının sadece bir zorunluluk ol
maktan çıkınakla kalmayıp, üretim için gerçek bir engel olduğu bir gelişme aşamasına hızlı adım
larla yaklaşıyoruz. Bu sınıflar, vaktiyle ne kadar kaçınılmz,z bir biçimde ortaya çıktılarsa, o kadar
20 -
kaçınılmaz bir biçimde ortadan kalkacaklardır.
Onlarla birlikte, devlet de, kaçınılmaz bir biçim
de, yok olur. Üreticilerin özgür ve eşitçi bir birlik temeli üzerinde üretimi yeniden - düzenieyecek olan toplum, bütün d(:vlet makinesini, bundan böyle onu kendisine layik olan yere, bir kenara atacaktır: eski çağa ait antika müzesine çıkrık ve tunç baltanın yanına.»
Çağdaş sosyal - demokrasinin propoganda ve ajitasyon literatüründe, hu m<;tin - aktarırnma pek rastlanmaz. Rastlandığı zaman da, bu metini, san
ki bir ikon önünde eğilrnek istercesine, yani şu ,, bütün devlet makinesinin antika m üzesine atılması»nı içeren devrimin genişlik ve derinliği üzerinde en küçük bir düşme çabası olmaksızın, Engels'e resmen saygı göstermek için aktardıkları görülür. Hatta çoğu zaman onlar için, Engels'in devlet makinesi demekle söylemek istediği şey pek de anlaşılmışa benzemez.
4. DEVLETiN «YOKOLMASI» VE ŞiDDETE DAYANAN DEVRİM
ENGELS'in, devletin ,,yok olması» üzerindeki formülleri öylesine yaygın, öylesine tekrarlanan, oportünist salçalı uzlaşmacı marksizmin mütad salıtekarlığının temelinde ne yattığını öylesine or
taya koyan şeylerdir ki, onlar üzerinde uzun uzun durmak zorunludur. Bu formüllerio çıkarıldığı parçayı bütün halinde aktaralım.
- 21 -
«Proletarya politik iktidarı eline alır ve üre
tim araçlarını önce devlet mülkiyeti haline geti
rir. Fakat böylelikle, proletarya olarak kendi ken
dini ortadan kaldırır, bu suretle de bütün sınıf farklarını ve bütün sınıf çelişmelerini ortadan kal
dırır, neticede devlet de devlet olarak ortadan kal
kar. Şimdiye kadar ki sınıf çelişmeleri içinde ha
reket eden toplumun, bir devlete, yani her seferin
de sömüren sınıfın dış üretim şartlarını devam ettirecek, yani sömürülım sınıfı mevcut üretim tarzının meydana getirdiği baskı şartıarı ile (kö
lelik, serflik, ya da angarya zorunluluğu, ücretli iş ) zorla baskı altında tııtacak bir örgüte ihtiyacı vardı. Devlet toplumun tümünün temsilcisiydi, onun görülebilen bir kurum içinde biraraya geli
şiydi, fakat o sadece böyileydi : İlk çağda köle sa
hiplerinin devleti, ortaçağda feodal soylularının, zamanımızda da burjuvazinin devleti. Nihayet ger
çekten toplumun tümünün temsilcisi olunca, ar
tık kendi kendini lüzumsuz hale getirir. Baskı al
tında bulundurulacak olan bir toplum sınıfı mev
cut olmadıkça, sını,f egemenliği ve şimdiye kadarki üretim anarşisi . yüzünd�n meydana gelen kişilerin hayat mücadelesi ile l.lundan çıkan ihtilaflar ve ayrılıklar giderilince, artık baskı altına alınacak bir şey kalmaz ve, özel bir baskı gücü, yani dev
let, artık gerekli değildir. Devletin gerçekten top
lumun tümünün temsilcisi sıfatıyla yaptığı ilk eylem - toplum adına üretim araçları mülkiyetini ele alma -'-- ayni zamanda devlet olarak onun son bağımsız eylemidir. Devlet iktidarının toplumsal ilişkilere el koyması, birbiri arkasından ayrı saha-
-22-
larda artık gereksiz hale gelir ve bundan sonra kendi kendine uykuya dalar. Kişiler üzerinde hü
kümet yönetiminin yerine, eşyanın yönetimi ve üretim sürecinin yönetilmesi geçer. Devlet «orta
dan kaldırılmaz» o ömrünü tüketerek ölür. « Ser
best halk devleti» cümlesi, hem bazı kere politik propagandada haklı olarak kullanılması bakımın
dan, her nihai bilimsel yetersizliği bakımından; ve hem de sözde anarşistlerin, devletin bu günden yarına ortadan kaldırılması yolundaki talepler ba
kımından bu anlamda değerlendirilmelidir.» (Anti - Dühring «Bay Eugen Dühring'in biliınde devri
mi» 3. almanca baskı, s. 302- 303.)
Yanılgıya düşmekten çekinmeksizin söylene
bilir ki, Engels'in düşünce zenginliği bakımından çok dikkate değer bu yazısı, bu günkü sosyalist partilerde, Marks'a göre, «devletin ortadan kaldı
rılmasl» (ilgası) yolundaki anarşist doktrinin ter
sine, «Ömrünü tüketerek yok olması» (sönmesi)'
nin doğruluğu yolundaki bilgiden başka bir sos
yalist düşünce izi bırakmamıştır. Marksizmi bu bi
çimde güdükleştirmek, onu oportünizme indirge
mek demektir; çünki, böylesine bir «yorum»dan sonra, elde sadece bulanık bir düşünce, sıçramasız - patlamasız, devrimsiz, yavaş, kararlı, tedrici bir değişiklik düşüncesi kalır.
Yığınlar arasında genellikle yaygın bulunan, devletin «yok olması» kavramı, yürürlükteki anla
yışı içinde, hiç şüphe yok ki, devrimin uyutulma
sı, hatta inkarıdır.
Böylesine bir «yorum», sadece burjuvazi için -23-
yararlı ve teorik olarak, örneğin Engels'in in ex
tenso aktardığımız «yargı»larında işaret edilmiş bulunan başlıca şartların ve düşüncelerin unutul
ması üzerine kurulu, marksizmin en kaba tahri
ratlarında nbiridir.
Birinci olarak : Muhakemesinin başında, En
gels, proleteryanın, devlet iktidarını eline geçire
rek, «sonuçta, devleti de devlet olarak ortadan kaldırdığınl» söyler. Bunun ne anlama geldiğini düşünmek «adet olmamıştır». Çoğunlukla, ya bu
nun anlamı hiç anlaşılmıyor, ya da burada, En
gels bakımından, «Hegelci bir gevşeklik» gibi bir ses görülüyor. Aslında, bu sözler, kısaca, proleter
ya devrimlerinden en büyüklerinden birinin dene
yini, sırası gelince üzerinde uzun uzun duracağı
mız 1871 Paris Komünü deneyini ifade ediyor.
Engels, burada, proleterya ihtilaliyle, burju
vazinin devletinin «Ortadan kaldırılma»sından (il
gasından) söz eder; oysa, «yok olma» (ömrünü tüketerek ölme) üzerine söylediği şey, sosyalist devrimden sonra, proleterya devletinden ne kal
mışsa, onunla ilgilidir. Engels'e göre, burjuva devlet «Sönmez» (ömrünü tüketerek ölmez) ; dev
rim esnasında proleterya tarafından «Ortadan kal
dırılır» (ilga edilir) . Bu devrimden sonra sönen, yavaş yavaş ölen (yokolan) şey, proleterya devle
ti, başka bir deyişle, bir yarı devlettir.
İkinci olarak : Devlet «Özel bir baskı gücü
dür». Engels'in bu hayranlık verici ve son derece derin tanımlaması, burada en mükemmel bir açık
lıkla ifade edilmiştir. Bundan şu sonuç çıkar : - 24 �
proleteryaya karşı burjuvazi tarafından, milyon
larca emekçiye karşı bir avuç zengin tarafından kullanılan bu «Özel baskı gücüıı , burjuvaziye kar
şı proleterya tarafından kullanılan bir <<özel baskı gücü» ile yer değiştirmelidir (proleterya diktatör
lüğü) . «Devletin devlet olarak ortadan kalkması»
nın anlamı, işte budur. Ve toplum adına üretim araçlarına el koyma «eylemi»nin de anlamı budur.
Kendiliğinden anlaşılır ki, bir «özel gücün, ( bur
j uvazinin devleti) bir başka «Özel güçle» (prole
teryanın devleti) böylesine yer değiştirmesi, asla
«yokolmaıı biçiminde olamaz.
Üçüncü olarak : Bu cıyokolma,, ya da daha renkli bir ifadeyle, bu <<Uykuya dalma»yı, Engels hiçbir belirsizliğe yer verıneksizin, « Devlet tara
fından, toplumun tümü adına üretim araçlarına elkoma»dan sonraki, yani sosyalist devrimden son
raki çağa malediyor. Hepimiz biliriz ki, «Devlet,in o andaki politik biçimi en doğru demokrasidir. A
ma, marksizmi utanmadan, sıkılmadan tahrif eden oportünistlerden hiçbirinin aklına gelmez ki, bu takdirde Engels'te sözkonusu şey, demokrasinin
«Uykuya dalmasi» ve de «YOkolma>>sıdır. Bu, ilk bakışta çok garip görünür. Bununla birlikte, bu ancak demokrasinin de bir devlet olduğu, ve bu
nun sonucu, devlet yok olduğu zaman, ayni biçim
de demokrasinin de yok olacağı gerçeğini düşün
meyen biri için «anlaşılmaz» bir şeydir. Burjuva devletini ancak devrim ortadan kaldırabilir( ilga edebilir) . Genel olarak devlet, yani en tam de
mokrasi ise, ancak "yavaş yavaş yok olabilir» (sö
nebilir) .
-25-
Dördüncü olarak : Engels, ünlü «devlet yavaş yavaş yok olur» tezini formüle ederken, bu tezin hem oportünistlere, hem de anarşistlere karşı yö
neltildiğini somut bir biçimde gösterir. Ve Engels'
te asıl önemli olan şey, oportünistıeri hedef alan
<<devletin yok olması » tezinden çıkarılmış olan so
nuçtur.
«Devletin yok olması» konusunda birşey oku-.
muş ya da bundan söz edildiğini duymuş 10.000 kişiden 9990'ının, Engels'in, bu tezin sonuçlarını sadece anarşistıere karşı yöneltmediğini ya hiç bilmedikleri, ya da artık unutmuş oldukları üzeri
ne bahse girilebilir. Ve geri kalan on kişinin do
kuzu da, «Özgür halk devleti»nin nemene birşey olduğunu ve bu parolaya hücum etmekle, neden oportünistlere de hücum edilmiş olduğunu, garan
ti bilmez. Tarihi böyle yazıyorları Büyük devrim
ci doktrini, hüküm süren burjuva darkafalılığının işine, çaktırmadan, yavaş yavaş, böyle uyduruyor
lar. Anarşistler aleyhine olan sonuç, bin defa ele alınmış, harcı alem hale getirilmiş, en yalın kat biçimde kafalara sokulmuş ve bir ön yargı gücü kazanmıştır. Oportünistler aleyhine olan sonuç ise, karanlıkta kalmış ve «Unutulmuş»tur.
«Özgür halk devleti», 70 yıllarında, Alman sosyal - demokratlarının programında bulunan bir talepti ve onlar arasında geçerli bir formül ha
line gelmişti. Herhangi bir politik özden yoksun olan bu parola, demokrasi kavramının küçük burjuva ve tumturaklı bir ifadesinden başka bir şey değildir. Demokratik Cumhuriyete bir imada
-26-
bulunulduğu ölçüde, Engels, politik propaganda amacıyla «bir zaman için», bu parolayı «teyid et
meye» hazırdı. Ama bu bir oportünist parolaydı;
çünkü sadece burjuva demokrasisini allayıp pul
lamaya yönelmekle kalmıyor, ayrıca genel olarak her türlü devlete karşı yöneitHmiş sosyalist eleş
tiri konusunda da bir anlama yetersizliğine işaret ediyordu. Biz, proleterya için, kapitalist rejimde en iyi devlet biçimi olarak demokratik cumhuri
yetten yanayız : ama unutınaya da hakkımız yok
tur ki, hatta en demokratik burjuva cumhuriye
tinde bile, halka verilen, ücretli kölelikten başka bir şey değildir. Sonra, her devlet ezilen sınıf aley
hine yöneltilmiş «Özel bir baskı gücüdür. O halde,
hiçbir devlet, ne özgürdür, ne de halk içindir. Bu
nun böyle olduğunu, Marks ve Engels, 70 yılların
da, parti arkadaşlarına bir çok kereler açıklamış
lardır.
Beşinci olarak : Engels'in, devletin yok olması konusunda bir muhakeme yürüttüğünü herkesin hatırladığı bu ayni eserinde, bir de şiddete daya
nan devrimin önemi üzerine bir başka düşünce bulunur. Şiddetin rolüne verdiği tarihi değer, En
gels'te, şiddete dayanan devrimin hakiki bir övgü
sü haline dönüşür. Ama bunu «kimse hatırlamazıı ; günümüzün sosyalist partilerinde bu fikrin öne
minden söz etmek, hatta bunu düşünmek, usulden değildir; yığınlar arasındaki günlük propaganda ve ajitasyonda, bu fikirler hiçbir rol oynamaz. Oy
sa, bu fikirler, devletin «Yük olması» fikriyle bir
likte, uyumlu bir bütün teşkil ederler ve ona çö
zülmezcesine bağlıdırlar.
- 27-
İşte Engels'in bu konudaki düşüncesi :
« .. . Fakat zorun tarihte (kötülük kaynağı ol
maktan) başka bir rol, devrimci bir rol de ayna
dığının, zorun, Marks'ın sözleriyle, bir yenisine gebe olan her eski toplumun ebesi; toplumsal ha
reketin, taşlaşmış, ömrünü bitirmiş politik biçim
leri alteden ve parçalayan aleti olduğuna dair Bay Dühring'de bir tek kelime yoktur. O, sadece içini çekerek ve ah ederek, sömürme ekonomisinin yı
kılması için, zorun belki de lüzumlu olabilmesi imka.nını itiraf etmektedir. Maalesef ! Çünkü zo
run her uygulanışı, onu uygulayanın ahlakını bo
zar. Hem de her başarılı devrimin sonucu, manevi ve ruhi yükseliş olmasına. rağmen! Ve halka zorla kabul ettirilebilecek zorlu bir çarpışmanın, Al
manya'da, hiç değilse, Otuz Yıl Savaşlarının sebe
biyet verdiği aşağılıktan ulusal bilince nüfuz et
miş olan uşaklık ruhunu söküp atmak gibi bir avantajı bulunduğu halde! Ve, bu, mat, özsüz ve güçsüz vaizce düşünme tarzı. tarihin tanıdığı en devrimci partiye de sokulma,k isteniyor. » 3. alman
ca baskı s. 193, 2. bölüm, 4. Kısmın sonu.)
Engels'in 1878'den 1894'e, yani ta ölümüne kadar Alman sosyal - demokratlarına durmama
casına yaptığı, bu şiddete dayanan devrim övgüsü ile devletin ccyokolmaSl» teorisi, ayni doktrin için
de nasıl uzlaştırılabilir?
Çoğunlukla, bu düşüncelerden bazan biri, ba
zan öteki, keyfi olarak (ya da iktidar sahiplerinin hoşuna gidecek biçimde) ele alınarak, ampirik ya
'- 28 -
da safistik bir usulle, eklektik bir tarzda uzlaştırı
lırlar; ve yüzde doksandokuz -eğer daha fazla de
ğilse- ön plana konan \iey, «yokolma»dır. Diya
lektiğin yerine eklektizm geçer : bu, marksizme göre, günümüzün resmi sosyal - demokrat litera
türünde en alışılmış, en yaygın olan şeydir. Böyle bir ikame elbette bir yenilik değildir: Ayni şey, klasik Yunan felsefesi tarihinde de görülebilir.
Marksizmin oportünist tahrifçiliğinde, diyalekti
ğİn eklektik tahrifçiliği, yığınları en büyük kolay
lıkla aldatan sahtekarlıktır; eklektizm, yığınlara zahiri bir tatmin verir:, sürecin bütün yönlerini, bütün gelişme eğilimlerini, bütün çelişik etkileri vb., hesaba katıyormuş gibi görünür : , ama aslın
da, toplumun gelişmesi üzerine hiçbir tutarlı ve devrimci fikir vermez.
Marks ve Engelı;'in, şiddete dayanan devrimin kaçınılmazlığı ile ilgili doktrini, yukarda söyledi
ğimiz ve açıklamamızm devamında ayrıntılarıyla göstereceğimiz gibi, burjuva devleti ile ilgilidir.
Burjuva devleti, proleter devleti (proleterya dikta
toryasma) yerini «yokolma» yoluyla değil, genel kural olarak, ancak ve ancak, şiddete dayanan bir devrimle bırakabilir. Engels'in şiddete dayanan devrime yaptığı övgü, Marks'ın birçok beyanıyla tam bir uygunluk halindedir (şiddete dayanan devrimin kaçınılmazlığını yürek pekliğiyle, Açıkça ilan eden Felsefenin Sefaleti ve Komünist Mani
festo'nun yargısım hatırlayalım; otuz yıl daha sonra, 1875'te, Marks'ın Gotha Programının opor
tünist muhtevasını yerin dibine batırdığı Goiha Progranımm Eleştirisi'ni hatırlayalım). Bu övgü,
- 29-
hiç de bir «boğuntu» sonucu, bir tumturaklı söz, bir tartışma hevesi değildir. Bu şiddete dayanan devrim fikrini -ve bu fikrin ta kendisini� sis
temli olarak yığınlara maletme zorunluluğu, Marks ve Engels doktrininin tümünün temelinde ya tan bir şeydir. Bugün ağır basan sosyal - şoven ve eğilimlerin bu doktrine ihaneti, kendini, apaçık bir biçimde, her iki eğilim taraftarlarınca da, bu propagandanın, bu ajitasyonun unutuluşunda gös
terir.
Şiddete dayanan devrim olmaksızın, burjuva devlet yerine proleter devleti geçirmek imkansız
dır. Proleter devletin ortadan kalkması, yani bü
tün devletin ilgası ise, ancak «yokolma» yoluyla mümkündür.
Marks ve Engels, ber devrimci durumu ayrı ayrı ele alıp, her devrim deneyinden çıkarılan dersleri tahlil ederek, bu görüşleri ayrıntılı ve so
mut bir biçimde geliştirmişlerdir. Şimdi doktrinle
rinin bu kısmına, bu en önemli kısmına geliyoruz.
-30-
BÖLÜM 2
DEVLET VE DEVRİM
1848 · 1851 YILLARI DENEYi
1 . DEVRİMİN ARİFESİ
OLGUNLUK dönemine varmış marksizmin ilk eserleri, Felsefenin Sefaleti ve Komünist Manifes
to, tam da 1848 ihtila1inin arHesinde yayınlandı
lar. Bundan ötürü, bu eserlerde, marksizmin te
mel ilkelerinin açıklanmasının yanısıra, belirli bir ölçüde, o zamanın somut devrimci durumunun bir muhtırasını buluyoruz. Öyleyse, kanımca en iyisi, bu eserlerin yazarlarının, 1848 - 1851 yılları deneyinden bazı sonuçlar çıkarmalarından hemen önce, devlet üzerine söylediklerini tahlil etmek
tir.
Marks, Felsefenin Sefaletinde şöyle yazar :
«İşçi sınıfı, gelişme seyrinde, eski uygar top
lumun yerine, bütün sınıfları ve bunlar arasında
ki çelişmeleri kendi dışında tutan bir birlik koya
caktır; ve uygar toplumdaki gelişmenin tam res- - 31 -
mi ifadesi olan politik güç, bu anlamıyla artık mevcut olmayacaktır» (Almanca 1885 baskısı, S.
182) . (6)
Sınıfların ortadan kalkmasından sonra devle
tin yokolmasıyla ilgili bu açıklama ile Mark ve Engels tarafından bundan birkaç gün sonra, Ka
sım 1847 de yazılmış olan Komünist Manifesto'rla yapılan açıklamayı karşılaştırmak, öğretici bir şeydir.
« .. . Proleteryanın gelişmesinin en genel aşa
malarını anlatırken, şimdiki toplumun içinde yü
rütülen az çok üstü örtülü iç savaşı, bu savaşın açıkça devrime döküldüğü ve burjuvazinin zora başvurularak devrilmef,inin proleteryanın egemen
liğinin temelini hazı.rladığı noktaya kadar izle
dik. · · ''
<< • • • Yukarıda görd ük ki, işçi sınıfının devri
minde ilk aşama, proleteryayı egemen sınıf duru
muna getirmek,, (kelimesi kelimesine : yükselt
mı:) «Ve demokrasiyi kurmaktır».
«Proleterya, politik üstünlüğünde, sermayeyi burjuvaziden dilim dilim koparıp almak için, bü
tün araçlarını devletin, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş proleteryanın elinde toplamak ve ola
bildiiğ kadar hızla, üretici güçlerin miktarmı art
tırmak için yararlanacaktır» ( 1 906 tarihli alman
ca 7. baskı, S. 31, 37) (7) .
Burada, marksizmin devlet konusundaki en ilginç ve en önemli fikirlerinden biri, Marks ve Engels'in Paris Komünü'nden sonra ifade edecek
leri gibi ) «proleterya diktatoryası, fikri formüle edilmiş bulunuyor. Gene burada, son derece ilginç
- 32 �
ve marksizmin «Unutulmuş sözleri» arasında olan bir devlet tanımı buluyoruz : «Devlet, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş proleterya.»
, Bu devlet tanımı, resmi sosyal - demokrat par
tilerde hakim olan propaganda ve ajitasyon lite
ratüründe asla işlenmemiştir. Dahası : Bu tanım reformizmle taş çatıasa uzlaşmaz cinsten olduğu için, düpedüz unutulmuştur; çünkü, «demokrasi
nin barışçı evrimi» üzerindeki mutad oportünist önyargılar ve küçük - burjuva hayallerle taban ta
bana çatışır.
Proleteryanın devlete ihtiyacı vardır - bütün oportünistler, bütün sosyal - şovenler ve bütün kautskist'ler, Marks'ın öğretisinin böyle olduğunu temin ederek, bu sözü tekrarlarlar; ama eklerneyi
«unuturlanı ki, Marks'a göre, ilkin, proleteryaya, ancak «YOkolma» yolunda, yani derhal yokolma
ya ( sönmeye) başlamış ve yokolmadan ederniye
cek biçimde kurulmuş bir devlet gerekir. İkinci olarak, emekçilerin, «egemen sınıf halinde örgüt
lenmiş, olan bir «devlet»e ihtiyaçları vardır.
Devlet, bir gücün özel örgütüdür; belirli bir sınıfın sırtını yere getirmeye mahsus bir şiddet örgütü. Peki, proleteryanın yenmek zorunda oldu
ğu sınıf hangisidir? Sadece sömürücüler sınıfı el
bette, yani burjuvazidir. Emekçilerin, ancak ve an
cak, sömürücülerin direncini kırmak, onu baskı altına almak için devlete ihtiyaçları vardır; ama bu işi, sonuna kadar devrimci, burjuvaziyi ikti
dardan tamamen kovmak için ona karşı mücade
lede bütün emekçileri ve bütün sömürülenleri bir-
- 33 - F : 3
leştirmeye yetenekli tek sınıf olarak, sadece ve sadece proleterya yapabilir.
Sömürücü sınıfların politik egemenliğe olan ihtiyaçları, sömürüyü sürdürmek, yani halkın bü
yük çoğunluğuna karşı, çok küçük bir azınlığın bencil çıkarlarını savunmak içindir. Sömürülen sınıfların politik egemenliğe olan ihtiyaçları ise, her türlü sömürüyü tamamen ortadan kaldırmak, yani modern köleciler olan büyük toprak sahipleri ile kapitalistler azınlığına karşı halkın büyük ço
ğunluğunun çıkarlarını savunmak içindir.
Sınıf mücadelesi yerine, sınıflararası uyuşma.
üzerindeki hayallerini koyan küçük-burjuva de·
mokratıarı, şu sözde sosyalistler, sosyalist dönü
şümü de, sömürücü sınıf egemenliğinin alaşağı edilmesi biçiminde değil, azınlığ·ın, görevlerinin bilincine sahip çoğunluğa barışçı bir boyun eğ
mesi biçiminde, bir çeşit hayal olarak düşünüyor
lardı. Sınıflar üzerinde yer alan bir devle-t kav
ramına sıkısıkıya bağlı bu küçük-burjuva ütopya
sı, örneğin 1848 ve 1971 Fransız ihtilalleri tarihi
nin gösterdiği gibi, örneğin 19. Yüzyıl sonu ve 20.
Yüzyıl başında, İngiltere'de, Fransa'da, İtalya'da ve başka ülkelerde burjuva hükümetlere «Sosya
list» bakanların katılması deneyinin gösterdiği gi
bi, pratik olarak, çalışan sınıfların çıkarlarına iha
net sonucunu verdi.
Rusya'da Devrimci Sosyalist ve Menşevik par
tiler tarafından günümüzde yeniden canlandırıl
mış bulunan bu küçük-burjuva sosyalizmine karşı hayatı boyunca mücadele eden Marks, politik ik
tidar doktrinine, devlet doktrinine ulaşmak için, - 34 -
sınıf mücadelesi doktrinini tutarlı bir biçimde ge
liştirmiş tir.
Burjuvazinin egemenliği ancak proleterya ta
rafından alaşağı edilebilir .. Proleterya, ekonomik varlık şartları bu alaşağı etme işini hazırlayan ve ona bu işi başarma imkanını ve gücünü veren bi
ricik smıftır. Burjuvazi, köylüleri ve bütün küçük
burjuva tabakaları parçalayıp dağıttığı halde, pro
leteryayı biraraya getirir, birleştirir ve örgütler.
Büyük üretimde oynadığı ekonomik rol nedeniyle, proleterya, burjuvazinin çoğunlukla proleterlerden daha çok sömürüp ezdiği ve kurtuluşları için ba
ğ·ımsı:<: bir mücadeleye yeteneksiz bulunan bütün
çalışan ve sömürülen yığınların yolgöstericisi ol
maya yetenekli tek sınıftır.
Marks tarafından, devlet ve sosyalist devrime uygulanan sınıf mücadelesi doktrini, zorunlu bir biçimde proleteryanın politik egemenliğinin, yani onun kimseyle paylaşmadığı ve doğrudan doğru
ya yığınların silahlı gücüne dayanan bir iktida
rın, kabul edilmesine götürür. Burjuvazi ancak, proleterya, burjuvazinin kaçınılmaz ve umutsuz direncini kırmaya ve bütün çalışan ve sömürül
müş yığınları yeni bir ekonomik rejim için örgüt
lerneye yetenekli egemen sınıf haline dönüşürse, alaşağı edilebilir.
Proleteryanın, sömürücülerin direncini kır
mak için olduğu kadar, nüfusun büyük yığınını -köylüler, küçük-burjuvazi, yarı-prol eterler -sosya
list ekonominin «kurulması» işinde yönetmek için de devlet gücüne, merkezi bir güç örgütüne, bir şiddet örgütüne ihtiyacı vardır. Marksizm, işçi
- 35 -
partisini eğiterek, iktidarı alıp bütün halkı sosya
lizme götürmeye, yeni bir rejimi yönetip örgütle
meye, burjuvazi olmaksızın ve burjuvaziye karşı kendi toplumsal hayatlarının düzenlenmesi için, bütün emekçi ve sömürülenlerin eğiticisi, yolgös
tericisi ve önderi olmaya yetenekli bir proleterya öncüsü yetiştirir. Yürürlükte bulunan oportünizm ise, tersine, işçi partisi içinde, yığından kopmuş, kapitalist rejime kendini oldukça iyi bir biçimde
«Uydurmuş, ve bir tabak mercimek için kardeşle
rinin davasını satan, burjuvaziye karşı mücadele
de halkın devrimci önderleri rollerinden cayan yüksek ücretli emekçi temsilcilerini yetiştirir.
«Devlet, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş proleterya», Marks'ın bu teorisi, proleteryanın ta
rihteki devrimci rolü üzerindeki doktrinini sıkı sıkıya bağlıdır. Bu rolün vardığı sonuç, proleterya diktatoryası, proleteryanın politik egemenliğidir.
Ama, eğer proleteryanın, burjuvaziye karşı ö2tel şiddet örgütü olarak devlete ihtiyacı varsa, bu takdirde ortaya bir soru çıkar: böyle bir örgüt, daha önce burjuvazinin kendisi için meydana ge
tirmiş bulunduğu devlet makinesi kırılmış, parça
lanmış olmadan düşünülebilir mi? Komünist Ma
nifosta bizi işte bu soruna götürür; ve Marks 1848 - 1851 devrim deneyini özetlerken bu sorun
dan söz eder.
2 - BİR DEVRİM BİLANÇOSU
LOUİS BONAPARTE'IN 18 Brumaire'inde, bi- - 36 -
zi burada meşgul eden devlet sorununu işleyen Marks, 1848 - 1851 devriminin bilançosunu şöyle çıkarır:
« Ama devrim her şeyin özüne kadar gider. He
nüz sadece arafatan geçiyor. O işini yolu-yorda
mıyla yürütür. 2 Aralık 1851'e kadar» (Louis Bo
naparte'nin hükümet darbesi tarihi) , «hazırlığı
nın sadece yarısını tamamlamıştı, şimdi öbür ya
rısını tamamlıyor. Devrim, önce parlamenter ikti
darı yetkinleştirir; daha sonra alaşağı etmek için.
Bu ereğe ulaştıktan sonra, yürütme gücünü yet
kinleştirir, olabildiği kadar yalınlaştırır onu, yalı
tır; bütün tahrip güçlerini onun üzerinde toplaya
bilmek içinn ( altını biz çizdik) «dünyanın sitemi
ni eder ona. Ve hazırlık çalışmasının ikinci yarısı
nı tamamladığı zaman, Avrupa yerinden oynaya
cak ve bayram edecektir: «yerin dibine, ihtiyar kös te b ek ! . )>
,,Muazzam bürokratik ve askeri örgütü ile, karmaşık ve yapay devlet makinesi, yarım milyon
luk memur ordusu ve beşyüz bin askerlik öbür or
dusu ile bu yürütme gücü, Fransız toplumunun vücudunu bir zar gibi kaplayan ve onun bütün gözeneklerini tıkayan bu korkunç asalak gövde, mutlak krallık çağında, yıkılınasında etkili olduğu feodalitenin batış devrinde kuruldu.» Birinci Fran
sız ihtilali, merkeziyetçiliği, ,,ama ayni zamanda, hükümet iktidannın genişliği, niteliklerini ve ay
gıtını da, geliştirdi. «Napoleon, bu devlet meka
nizmasını yetkinleştirme işini tamamladı.» Meşru monarşive Temmuz monarşisi, «bu rnekanizmaya
- 37 -
daha büyük bir iş bölümü eklemekten başka bir şey yapmadılar . . . »
« ... Devrime karşı mücadelesinde, parlamen
ter cumhuriyet, sonunda, eylem araçlarını ve hü
icümet iktidarının merkeziyetçiliğini, önleyici ted
birlerle güçlendirmek zorunda kaldı. Bütün poli
tik devrimler, bu makineyi parçalayacak yerde, daha da yetkinleştir mekten başka bir şey yapma
mışlardır (altını biz çizdik.) «Sırasıyla, iktidar için mücadele eden partiler, bu muazzam devlet yapısının fethini, galibin başlıca ganimeti saydı
lar» (Louis Bonaparte'm 18 Brumaire'i, 4. Alman
ca baskı, Hambourg, 1907, S. 98 - 99 ) (8) Bu ilginç icmalde, marksizm, devlet sorunu
nun henüz çok soyut bir biçimde, en genel kavram ve terimlerle konmuş bulunduğu Komünist Mani
festo'ya göre, büyük bir ilerleme gösterir. Burada, sorun, somut bir biçimde konmuştur ve sonuç son derece açık, kesin, adeta elle tutulur haldedir : bun
dan önceki bütün devrimler devlet makinesini yet
kinleştirmişler, güçlendirmişlerdir; oysa, onu kır
mak, parçalama k gerekir.
Marksist devlet cloktrinindeki en önemli, en ö.3lü şey, bu sonuçtur. Ve, hakim resmi sosyal-de
mokrat partiler tarafından sadece tamamen unu
tulmak'la kalmayıp, ayrıca 2. Enternasyonalin en gözde teorisyeni Karl Kuutsky tarafından (daha llerde göreceğimiz gibi) açıkça tahrif edihm de, iş
te bu en özlü şeydir.
Komünist Manifesto, devletin bir sınıf egemen
liği örgütü olduğunu gösteren tarihten dersler çı- - 38 -
karır ve şu zorunlu sonuca ulaşır: Proleterya, po
litik iktidarı ele geçirmeden, politik egemenliğini kurup <•egemen sınıf olarak örgütlenmiş proleter
ya» devleti haline yükselmeden, burjuvaziyi ala
şağı edemez; ve sınıf çelişmelerinin mevcut olma
dığı bir toplumda devlet yararsız ve imkansız bir hale geleceğinden, bu proleterya devleti, daha za
fer kazandığı andan itibaren, yavaş yavaş yokol
maya (sönrrieye) başlayacaktır. Tarihi gelişme ba
kımından, burjuva devlet yerine proleter devletin bu geçişi neye dayanmak zorunda olduğu sorunu, burada (Komünist Manifesto'da) henüz kanma
mıştır.
Marks bu sorunu 1852'de koyar ve çözümler.
Ve, diyalektik materyalizm felsefesine sadık kala
rak, 1848 - 1851 büyük devrim yıllarının tarihi de
neyine dayanır. Bu temel üzerinde, Marks'ın doktrini, her zaman olduğu gibi, yaşanmış dene
yin, derin bir felsefi anlayış ve geniş bir tarih bil
gisiyle aydınlatılmış bir bilançosunu çıkarır.
Devlet sorunu somut bir biçimde konmuştur:
Burjuva devlet, yani burjuvazinin egemenliği için zorunlu devlet makinesi, tarihi bakımdan nasıl doğmuştur? Bu devlet makinesi, burjuva devrim
leri esnasında ve ezilen sınıfların bağımsızlık ha
reketleriyle çatıştığı zaman nasıl bir evrime, ne gibi dönüşümlere uğramıştır? Proleteryanın bu devlet karşısındaki görevleri nedir?
Burjuva topluma özgü merkezi devlet iktida
rı, mutlakiyetin batış çağında ortaya çıkmıştır.
Bu devlet makinesinin en karakteristik iki kuru- - 39
mu, bürokrasi ve sürekli ordudur. Marks ve En
gels, eserlerinde, birçok defalar, bu kurumları burjuvaziye bağlayan binlerce bağın sözünü eder
ler. Her işçinin deneyi, bu bağlılığı açıklıkla ve gö
ze çarpar bir biçimde gösterir. İşçi sınıfı, kazık yiye yiye, bunu görmeyi öğrenir. Bu yüzden, işçi sınıfı, bu bağlılığın kaçınılmazlığını gösteren bi
limi büyük bir kolaylıkla kavrar ve kolayca haz
meder. Oysa ayni bilimi, küçük-burjuva demok
ratlar, cahillikleri, hafiflikleri ve düşüncesizlikle
ri yüzün.den inkar ederler; tabii bu bilimi «genel olarak,, kabul edip, ondan pratik sonuçlar çıkar
mayı unutmak gibi, daha da büyük bir hafifliğe düşmedikleri zaman !
Bürokrasi ve sürekli ordu, burjuva toplum gövdesi üzerindeki «asalak»lardır; bu toplumu rahatsız eden iç çelişmelerin doğurduğu, ama onun hayati gözeneklerini «tıkayan, asalaklar.
Bugün resmi sosyal-demokrasi akımı içinde ağır basan Kautskist oportünism, asalak bir örgüt ola
rak düşünülen bu devlet teorisinin, münhasıran anarşizme özgü bir şey olduğunu kabul eder.
Marksizmin bu tahrifatı, açıkça, sosyalizmi, «Va
tan savunmasın kavramına sarılarak emperyalist savaşı haklı göstermek gibi görülmemiş bir ayı
bın içine atan küçük-burjuvalar için son derecede elverişlidir; ama onlar için elverişli olmakla, söz götürmez bir tahrifat olmaktan çıkmaz.
Feodalitenin batışından beri Avrupa'nın sah
ne olduğu sayısız burjuva ihtilalleri boyunca, bu bürokratik ve askeri aygıt, gelişmeye, yetkinleş-
- 40 -
meye, sağiarniaşmaya devam eder. Köylülerin, kü
çük zanaatkarların, küçük taeirierin vb. üst ta
bakalarını, nispeten elverişli, rahat ve itibarlı olup, sahiplerine halkın üstünde bir yer sağlayan görevler dışında bırakan bu aygıt aracıyla, özel
likle küçük-burjuvazi, geniş bir ölçüde, büyük bur
juvazi tarafından çekilmiş ( cezbedilmiş) ve . ona bağımlı bir duruma getirilmiştir. Rusya'da 27 Şu
bat 1917'yi izleyen altı ay esnasında olup bitene bakınız: Vaktiyle tercihan kara yüzlere (bağnaz gericiler) tahsis edilmiş bulunan memuriyetler, Kadet'lerin, Menşevik'lerin ve Devrimci Sosyalist
lerin ganimeti haline geldi. Gerçekten artık ciddi reformlar düşünülmüyor; hepsinin «kurucu mec
lis'e kadar» ertelenmesine, Kurucu Meclis'inde, yavaş yavaş, savaş sonuna kadar ertelenmesine çalışılıyor. Ama, ganimet paylaşmak, karlı bakan
lık, müsteşarlık, genel valilik vb. vb. makamıarına kurulmak için zaman yoktur ve hiçbir Kurucu Meclis beklenmez. Hükümet kombinezonları oyu
nu, aslında, ülke ölçüsünde, bütün merkezi ve ma
halli idarelerde, yukarıdan aşşağı yapılan bu yağ
ma ve «ganimet» paylaşımının ifadesinden başka bir şey değildi. Sonuç, altı ay sonraki objektif so
nuç -27 Şubat 1917'den 27 Ağustos 1917'ye kadar
inkar olunamaz: Reformlar ertelenmiş, idari ar
pı::ıJıklar dağıtılmış ve dağıtım cchataları, birkaç yeniden dağıtırnla tashih edilmiştir.
Ama bürokratik aygıtın çeşitli burjuva ve küçük-burjuva partiler arasında ( örneğin Rusya'
da Kadet'ler, Devrimci Sosyalistler ve Menşevikler arasında ) her «yeniden-üleşiminde» başta prole-
- 41 -
tarya olmak üzere, ezilmiş sınıflara, burjuva top
lumun tümüyle olan önlenemez düşmanlıkları da
ha açık bir biçimde kendini gösterir. Bütün bur
juva partiler, hatta «devrimci demokratlar, dahil en demokratik olanlar için bile, devrimci proleter
yaya karşı baskıyı arttırmak, bastırıcı aygıtı, ya
ni devlet makinesini güçlendirmek zorunluluğu, bundan doğar. Olayların bu akışı, devrimi devlet iktidarın!:�. karşı, «bütün tahrip güçlerini toplama
ya» zorlar; ona dev-let makinesini, düzeıtmek de
ğil, tersine, kırma, parçalama görevini yükler.
Bunlar mantıki istidlaller (tümden gelimler) değil, sorunu bu biçimde koymaya götüren olayla
rın gerçek gelişmesi, 1848 - 1851 yıllarının yaşan
mış Deneyidir. Mark'ın tarihi deney verilerine ne derece sıkısıkıya bağlı kaldığı, 1852'de, parçalan
ması gereken bu devlet makinesinin ne ile değişti
rileceği somut sorununu henüz koymamış olma
sıyla anlaşılır. Deney, tarihin daha sonra, 1871 'de gündeme alacağı bu soruna cevap vermek için ge
rekli malzemeyi, o çağda henüz sağlamamıştı.
1 852'de, sadece, tabii bilimiere özgü belirlilikle, proleterya ihtilalinin §U işe giriştiği tespit edilebi
lirdi : Devlet iktidarına karşı «bütün tahrip güç
lerini toplamak», devlet makinesini «parçala
mak.»
Belki Marx'ın deney, gözlem ve vargılarını gEnellemesinin ve bunları bu üç yıllık ( 1848 -- 185 1 ) Fransa tarihinin sınırları ötesine uygulama
sının doğru olup olmadığı soru!acak. Bu soruyu tahlil etmek için, önce Engels'in bir notunu hatır-
- 42 -