• Sonuç bulunamadı

PARLAMENTARİZMİN ORTADAN KALDIRILMAS I

MARKS, şöyle yazıyordu : «Komün, parlamen­

ter bir örgüt değil, aynı zamanda hem yürütücü hem de yasamacı hareketli bir vücut olmak zorun­

daydı. ,

«Genel oy hakkı, her üç, ya da altı yılda bir, Parlamentoda halkı yönetici sınıfın hangi üyesi­

nin «temsil edeceği»ni ve ayaklar altına alacağını kararlaştırmak yerine, koroünler halinde örgüt­

lenmiş halka-herhangi bir işverenin kişisel seçimi gibi-, bu işletmeler (komünler) için işçiler, sürve­

yanl::u, muhasebeciler teminine yaramalıydı. , Parlamentarizmin 1871 'de formüle edilmiş

61

-bulunan bu dikkate değer eleştirisi, sosyal-şov�­

nizm ve oportünizmin egemenliği nedeniyle mark­

sizmin «Unutulmuş sözleri» arasında, bugün de dikkate değer. Profesyonel bakan ve parlamenter­

ler, proletarya düşmanları ve «pratik, sosyalistler, parlamentarizmi eleştirme işini artık tamamen anarşistıere. bırakmış bulunuyorlar; bu nedenle de, şaşırtıcı bir mantıkla, parlamentarizmin her eleş­

tirisini, «anarşist»likle nitelendiriyorlar. Scheide­

mann, David, Legien, Sembat, Renaudel, Render­

son, Vandervelde, Stauning, Branting, Bissolati ve kumpanyası gibi «sosyalist«leri görerek midesi bulanan «ileri» parlamenter ülkelerdeki proleter­

yanın, aslında oportünizmin ikiz kardeşi olan aııar­

ko sendikalizme gitgide daha çok sempati göster­

mesine şaşmamak gerekir.

Ama, Marks için devrimci diyalektik, bugün moda olan bu boş lafazanlıktan, Pleknanof, Kaut­

sky ve başkalarının çocuk oyuncağı haline getir­

dikleri bu saçma gevezelikten bambaşka bir şeydi.

Marks, özellikle şartıarın devrim için uygun olma­

dığı durumlarda, burjuva parlamentarizmi «ahır, ından yararlanmaktaki yetersizliği yüzünden, anarşizmle ara:yı iyice açmış ; ama aynı zamanda, parlamentarizmi gerçekten proleter ve devrimci bir eleştirisini yapmayı bilmişti.

Belirli bir süre için parlamentoda halkı yöne­

tici sınıfın hangi bölümünün ayaklar altına alaca­

ğına, ezeceğine dönem dönem karar vermek: sade­

ce meşruti parlamenter monarşilerde değil, en de­

mokratik cumhuriyetlerde de burjuva parlamenta­

rizminin gerçek özü budur.

62

-Ama, devlet sorunu, proleteryanın bu alanda­

ki görevleri bakımından konur ve parlamentarizm devlet kurumlarından biri olarak kabul edilirse, bu takdirde parlamentarizmden kurtulmanın yolu nedir? Ondan nasıl vazgeçilebilir? Şunu tekrar tekrar söylemek zorundayız : Marks'ın, Komünü in­

celeyerek çıkardığı dersler o kadar unutulmuştur ki, günümüzün «Sosyal-demokrat!» (günlimüzün sosyalizm hainini okuyunuz) , parlamentarizmin anaşist ya da gerici eleştirisinden, başka bir eleş­

tirisini anlamak yeteneğinden adamakıllı yoksun­

dur.

Parlamentarizmden kurtulma yolu, temsili örgütleri ve seçim ilkesin yıkmak değil, laf değir­

menleri olan bu temsili örgütleri «hareketli» ku­

rumlar haline dönüştürmektir. «Komün parlamen­

ter bir örgüt değil, aynı zamanda hem yürü�ü.cü, hem de yasamacı, hareketli bir vücut olmak zo­

rundaydı. »

«Parlamenter olmayan, ama hareketli » bir ör­

güt ; bu söz, modern parlamenterlerle bütün sos­

yal-demokrasi parlamenterlerine hiçbir şey söyli­

yemez ! Amerika'dan İsvişre'ye, Fransa'dan İngil­

tere'ye, Norveç'e vb. kadar herhangi bir parlamen­

ter ülkeyi düşününüz ; asıl devlet işleri hep kulis­

lerde yapılır; bu işler hep devlet daireleri, bakan­

lıklar, kurmay heyetleri tarafından yürütülür.

Parlamentolarda, sadece, <csaf halk»ı aldatmak ere­

ğiyle, gevezelikten başka birşey yapılmaz. Bu o ka­

dar doğrudur ki, burjuva demokratik cumhuriyeti olan Rus Cumhuriyetinde bile, hatta gerçek bir

- 63

parlamento kuracak zamanı bile bulmadan önce, parlamentarizmin bütün bu kusurları hemen or­

taya çıktı. Çürümüş burjuva darkafalılığının kah­

ramanları-Skobelefve Çereteliler, Çernof ve Avk­

sentiyef'ler-, en iğrenç burjuva parlamentarizmi modeli üzere kısır laf değirmenlerine çevirdikleri Sovyetleri bile kangrene etmeyi başardılar. Sov­

yetlerde, « Sosyalist» bakan efendiler, lafazanlıkla­

rı ve karar tasarılarıyla, saf köylüleri aldattılar.

Hükümet içinde ise, bir yandan, <<yağ tabağı»nın, yani kazançlı ve itibarlı arpalıkların etrafına, sı­

rayla, mümkün olduğu kadar çok Devrimci Sosya­

list ve Menşevikleri oturtmak, öte yandan da, hal­

kın «dikkatini dağıtmak » için sürekli bir oyun oy­

nanır. Bu arada, kurmay heyetlerinde, bakanlıklar­

da, «devlet işi» görülür. »

Yönetici partinin, <<Devrimci Sosyalistler»in organı Diyelo Naroda, ( 12) bir başyazıda, «herkes»

i.n kendini politik fuhşa verdiği «kibar sosyete»de­

ki insanhrın o eşsiz içtenliğiyle, henüz yakın za­

manlarda itiraf ediyordu ki, hatta <<Sosyalistler»e (kelimeyi bağışlayınız) ait bulunan bakanlıklarda bile, bütün eski bürokratik aygıt esas bakımından aynı kalmıştır, geçmişte olduğu gibi işler ve dev­

rimci t�dbirleri tam bir <<Özgürlük» içinde balta­

lar. Ama bu itiraf olmaksızın bile, Devrimci Sosya­

listlerle Menşeviklerin hükümete katılmaları hika­

si, bunun böyle olduğunun somut kanıtı değil mi­

dir? Bu durumda karakteristik olan şey, Kadet'ler­

le ( Anayasacı-Demokratlar) birlikte hükümette yer alan Çernof, Rusanof, Zenzinof efendilerin ve Diyelo Naroda'nın öteki yazarlarının, «Onlarda»,

- 64 �

onların bakanlıklarında, her şeyin eskisi gibi gitti­

ğini, önemsiz birşey gibi, alenen ve yüzleri kızar­

madan anlatana kadar küstahlığı ileri götürmele­

ridir ! Saf köylüyü aldatmak için devrimci demok­

ratik lafazanlık, kapitalistleri «zevkten dört köşe etmek» in bürokratik ve kırtasiyeci hinoğluhinlik­

ler : işte «namuslu» koalisyonun içyüzü.

Burjuva toplumun iliklerine kadar kokmuş satılık parlamentarizmi yerine, Komün, kanaat öz­

gürlüğü ve tartışmanın yutturmaca halinde yoz­

laşmadığı örgütleri koyar. Bu örgütlerde, kanaat özgürlüğü ve tartışma yutturmaca halinde yozlaş­

maz : çünkü parlamenterler (bu örgütlere seçilen­

ler ) bizzat çalışmak, yasalarını bizzat uygulamak, bu yasaların etkilerini bizzat denetlemek, bunlar hakkında seçmenlerine karşı, doğrudan doğruya, bizzat cevap vermek zorundadırlar. Temsili örgüt­

ler kalır; ama, özel sistem olarak, yasama ve yü­

rütme arasındaki işbölümü olarak, milletvekilleri için imtiyazlı durum olarak parlamentarizm, ar­

tık yoktur. Bir demokrasiyi, hatta bir proleterya demokrasisini temsili örgütler olmaksızın düşü­

nemeyiz; ama, bizim için burjuva toplumunun eleştirisi boş bir laf değilse, eğer bizim burjuvazi­

yi alaşağı etme isteğimiz, Monşevik ve Devrimci Sosyalistlerde olduğu gibi, Scheidemann'lar ve Legien'lerde, Serubat'lar ve Vandervelde'lerde ol­

duğu gibi, işçilerin oylarını aviarnaya özgü «seçim­

lik» bir söz değil de, ciddi ve içten bir talepse, de­

mokrasiyi parlamentarizm olmaksızın düşünebili­

riz ve düşünmek zorundayız da.

- 65 - F 5

Marks'ın, proleterya demokrasisi için olduğu gibi, Komün için de gerekli olan bu idari persone­

lin görevlerinden söz ederken, karşılaştırma teri­

mi olarak �<herhangi bir işverenin» personeli teri­

mini kullanması, yani «işçileri, sürveyanları ve muhasebecileri» ile alelade bir kapitalist, işletme­

yi alması, son derecede anlamlıdır.

Marks'ta ütopyacılığın zerresi yoktur; o <<ye­

ni» bir toplum tasarlamaz, «yeni» bir toplum icad etmez. Hayır, o sadece, yeni toplumu eskisinin içinden doğuşunu, eski toplumdan yeni topluma geçiş biçimlerini, doğal bir süreç olarak inceler.

Proleter yığın hareketi deneyini ele alır ve ondan pratik dersler çıkarmaya çalışır. Marks, Komün

«Okulundan ders alır»; tıpkı bütün büyük devrim­

ci düşünürlerin, («Silaha sarılmamak ge-rekti» di­

yen Plekhanof, ya da «bir sınıf özlemlerini bizzat smırlandırmasını bilmelidir» diy�n Çereteli örne­

ği) asla ukalaca bir ııahlak, açısından yanaşmak­

sızın, ezilen sınıf hareketlerinin büyük okulundan ders almakta tereddüt etmedikleri gibi.

Memurculuğu birdenbire, her yerde ve tama­

men ortadan kaldırmak söz konusu edilemez. Bu bir ütopyadır. Ama, giderek bütün memurculuğun ortadan kalkmasını sağlayacak yeni bir yönetim makinesinin vakit geçirmeksizin kurulmasına baş­

lamak için, eski yönetim makinesini hemen kır­

mak, bir ütopya değil, Komün deneyinin ta kendi­

si, devrimci proleteryanın geciktirilmez ilk göre­

vinin ta kendisidir.

Kapitalizm, idari devlet görevlerini

basitleş 66 basitleş

-tirir ; bu da, «tepeden buyurma yöntemleri»nin reddini, ve, her şeyin toplumun tümü adına, «işçi­

lete, sürveyanlara, muhasebecilere» işveren bir proleterler (egemen sınıf) örgütüne bağlanmasını mümkün duruma getirir.

Biz ütopyacı değiliz. Bütün idare makinesin­

den, bütün devlet kademelerinden bir anda vaz­

geçmeyi «hayaL, etmiyoruz; proleterya diktator­

yasına düşen görevlerin anlaşılmamasına dayanan bu anarşist hayaller, marksizme tamamen yaban­

cıdır; ve gerçekte, sosyalist devrimi insanların de­

ğişecekleri güne kadar ertelemekten başka bir işe yaramaz. Bize gelince, biz, sosyalist devrimi, astın üste bağımlılığından, denetiminden, «sürve­

yan ve muhasebecilerden» vazgeçmeyecek olan bu­

günkü insanlarla yapmak istiyoruz.

Ama, buyruğu altına girilmesi gereken şey, bütün sömürülenlerin, bütün emekçilerin öncü or­

dusu olan proleteryadır. Devlet memurlarına özgü

«tepeden buyurma yöntem,lerini daha bugünden şehirli halkın çoğunun mükemmelen yapabileceği, dolayısıyla «işçi ücretleri» karşılığı pekala yapıla­

bilecek olan çok basit işlerle, basit bir «gözetim ve muhasebe�> uygulanmasıyla değiştirmeye, daha şimdiden, bugünden yarma, başlanabilir ve baş­

lanmalıdır da.

Biz işçiler, kapitalizm tarafından daha önce yaratılmış bulunan şeyi hareket noktası alıp, ken­

di işçi deneyimize dayanarak, sert bir disiplin, si­

lahlı işçilerin devlet iktidarı tarafından korunan demirden bir disiplin kurarak, büyük üretimi,

biz 67 biz

-zat kendimiz örgütleyeceğiz; devlet memurlarını, (tabii her cins, her nevi ve her kademedeki uzman­

ları muhafaza ederek) , direktiflerimizin basit uy­

gulayıcıları rolüne, sorumlu, azli mümkün ve mü­

tevazi bir para alan «SÜrveyan ve muhasebeciler»

durumuna indirgeyeceğiz : İşte bizim proleterce gö­

revimiz budur; işte proleter devrimi yaparken, kendisinden başlanması mümkün olan ve kendi­

sinden başlanması gereken şey budur. Büyük üre­

tim temeline dayanan bu ilk tedbirler, kendiliğin­

den, bütün memurculuğun giderek «yokolması » na; gitgide basitleşen sürveyans ( gözetim) ve mu­

hasebe görevlerinin, zamanla bir alışkanlık haline gelerek, ve nihayet özel kategoride kimselerin özel görevleri olarak ortadan kalkmak üzere, bunların sırayla herkes tarafından yapılacağı bir düzenin­

tırnak içinde olmayan ve ücretli köleliğe hiç ben­

zemiyen bir düzenin-giderek kurulmasına götüre­

cekti.r.

70 yıllarının spiritüel bir alman sosyaldemok­

ratı, posta'nın örnek bir sosyalist işletme olduğu­

nu söylemişti. Bundan daha doğru birşey yoktur.

Posta bugün kapitalist devlet tekeli örneğine gö­

re örgü tl en dirilmiş bir işletmedir. ? Emperyalizm, bütün tröstleri giderek bu tipten örgütleri haline dönüştürüyor. Aç ve ihtiyaçtan bunalmış «basit»

emekçiler, bu tip örgütlerde burjuve bürokrasisi­

nin pençesinde kıvranırlar. Ama toplumsal yöne­

tim mekanizması, bu örgütlerde daha şimdiden hazır durumdadır. Kapitalistler alaşağı edildikten, bu sömürücülerin direnci silahlı işçilerin demir pen­

çesiyle kırılıp da bugünkü bürokratik devlet

maki 68 maki

-nesi parçalandıktan sonra, karşımıda, «asalaklık , tan kurtulmuş, teknik bakımdan harikulade bi­

çimde araçlanmış-ve birleşmiş işçilerin tıpkı bütün

«kamuıı memurlarına olduğu gibi, emekleri karşı­

lığı bir işçi ücreti ödedikleri teknisyen, sürveyan ve muhasebecileri çalıştırarak, pekala işletebile­

cekleri-bir mekanizma var demektir. Bütün tröst­

ler bakımından hemen gerçekleştirilmesi müm­

kün, pratik, somut, ve, Komün tarafından özellik­

le devlet örgütlenmesi alanında pratik olarak da­

ha önce başlatılmış bulunandeneyi hesaba kata­

rak, emekçileri sömürüden kurtarmaya yetenekli görev, işte budur.

Milli ekonominin tümünün, posta gibi, teknis­

yenlerin, sürveyanların, muhasebecilerin, silahlı proleteryanın kontrolü ve yönetimi altında, bütün memurlar gibi, «işçi ücretleri»ni geçmeyen bir ay­

lık alacakları biçimde örgütlenmesi : İlk ereğimiz budur. İşte, ihtiyacımız olan devlet ve onun ekono­

mik temeli. İşte, bir yandan parlamentarizm orta­

dan kaldırılırken, bir yandan da temsil' örgütlerin muhafazasının vereceği sonuç,-işte, çalışan sınıfla­

rı, bu örgütlerin burjuvazi tarafından bozulmasın­

dan kurtaracak olan şey.

4. ULUS BİRLiGİNİN ÖRGÜTLENMESİ

«KOMÜN'ÜN, geliştirmek için zaman bula­

madığı, kısa bir milli örgütlenme denemesinde, hatta en küçük köylerin bile politik biçiminin

ko 69 koko

--m ün ol--ması gerektiği açıkça ifade edil--miştir . . . »

Ayni biçimde, Paris «milli delegasyonu »nu seçe­

cek olanlar da bu k om ünlerdir.

« . . . Henüz merkezi bir hükümete kalmış bulu­

nan, sayıca az, ama önemli görevler, yanlışlığı bi­

line biline söylendiği gibi, ortadan kaldırılmamalı, ama komün memurlarına, sıkı sıkıya sorumlu me­

murlara tevdi edilmeliydi. . . »

« . . . Ulusun birliği parçalanmamalı, tersine ko­

mün kuruluşuyla örgütlendirilmeliydi; ulus birli­

ği, bu birliğin devamı olduğunu iddia eden, ama asalak bir urdan başka birşey olmadığı hal­

de, ulustan bağımsız ve ondan üstün olmak iste­

yen devlet gücünün parçalanması yoluyla, bir ger­

çek haline gelmeliydi . . . Önemli olan, eski hükü­

met iktidarının sırf baskıcı nite!ikteki organları­

nın budanması, kesilip atılmasıydı; bu iktidarın meşru görevleri, toplumun üstünde yer aldığını iddia eden bir otoriteden sökülüp alınmalı ve top­

lumurt sorumlu görevlilerine verilmeliydi. »

Marks'ın b u düşüncelerini çağdaş sosyal- de­

mokrasi oportünistıerin ne derecede anlamadıkla­

rını-anlamak istemediklerini demek belki daha uy­

gun olur-en iyi gösteren şey, dönek Bernstein'a Erostrat'vari ( X) bir ün kazandıran kitaptır : Sos­

yalizmin öncüleri ve sosyal - demokrasinin görev­

leri. Tam da Marks'ın yukarıda aktarmış bulun­

duğumuz parçası hakkında, Bernstein şöyle yazı­

yordu : . . . bu program «politik ozu bakımından, bütün anahatlarında, Proudhon'un federalizmiy­

le çarpıcı bir benzerlik gösterir . . . Marks ile

'küçük-- 70

burjuva' Proudhon arasında (Bernstein, dalga geç­

mek için, 'küçük - burjuva'yı . tırnak içinde yazı­

yor ) ötesi bütün ayrılıklara rağmen, bu noktalar­

da görüş tarzları birbirine son derece benzemekte­

dir.» Bernstein şöyle devam eder: «Şüphesiz, be­

lediyelerin önemi büyür, ama, demokrasinin ilk görevinin, Marks ve Proudhon'un tasavvur ettik­

leri gibi, modern devletlerin bu ortadan-kalkma­

sındaki (Auflösung, dağılma) ve örgütlenmelerin­

deki bu temelli değişme (Ummondlung, değişim) : yani, bütün eski milli temsil biçimlerinin tamamen kaybolacakları tarzda kendileri de komün delege­

lerinden meydana gelen bölge ya da şehir meclis­

leri delegelerinden bir milli meclis teşkili olduğu­

nu sanmıyorum.» (Bernstein, a.g.e., 1 889 almanca baskısı, s. 134 ve 1 36) .

İşte düpedüz acayip bir şey: Marks'ın «asalak devlet gücünün parçalanması» üzerindeki görüş­

lerini, Proudhon'un federalizmiyle karıştırmak ! Ama bu bir tesadüf sonucu değildir : çünkü Marks­

ın burada, merkeziyetçiliğe karşıt olarak faderaliz­

mi ele almaktan çok uzak, bütün burjuva ülkeler­

de mevcut olan eski burjuva devlet makinesinin parçalanmasından söz ettiği. oportünistin aklına bile gelmez.

Oportünistin aklına, etrafında, kendi küçük­

burjuva darkafalılık ve «reformist» durgunluk or­

tamında gördüğü şeyden, yani sadece «belediye»

lerden başka birşey gelmez ! Proletarya ihtilaline gelince, oportünist onu düşünmeyi bile unutmuş­

tur.

71

-Bu gülünçtür. Ama bu nokta üzerinde Ber­

nstein'la tartışılmamış olunması da dikkate değer.

Birçokları, özellikle Rus yazarları arasında Plek­

hanof, batı Avrupa yazarları arasında Kautsky, bunu çürütmüşlerdir; ama ikisi de : Marks'ın Bernstein tarafından bu tahrifatı üzerine hiçbir şey söylememişlerdir.

Oportünist' devrimci olarak düşünmeyi ve dev­

rimi düşünmeyi öylesine unutmuştur ki, anarşiz­

min kurucusuyla, Prodhon'la böylesine karıştırdı­

ğı Marks'ta «federalizm » görür. Ve ortodoks mark­

sistler olduklarını ve marksizmin devrimci doktrini savunmak istediklerini iddia eden Kautsky'de, Plekhanof'da, bu konuda susarlar. Burada, anar­

şizm ile marksizm arasındaki farkla ilgili o son de­

rece büyük görüş yoksulluğunun köklerinden biri ortaya çıkıyor. Marksizm ile anarşizm arasındaki farkla ilgili bu büyük görüş yoksulluğu, oportü­

nistleri olduğu kadar Kautskist'leri de karakterze eder; ve, bu konuda daha söyleyeceklerimiz ola­

caktır.

Marks'ın, Komün deneyi üzerine aktarmış bu­

lunduğumuz düşüncelerinde, federalizmin izi bile yoktur. Marks, Proudhon'la, sadece oportünist Bernstei'in farketmediği bir nokta üzerinde uzla­

şır. Bernstein'ın onların uzlaşmış gördüğü yerde ise, Marks, Proudhon'la uzlaşmazlık halindedir.

Marks, Proudhon'la şu anlamda uzlaşır ki, her ikiside mevcut devlet makinesinin «parçalanması»

ndan yanadırlar. Marksizmin anarşizmle

(Baaku 72 (Baaku

-nin'le olduğu gibi Proudhon'la da) bu benzeşmesı­

ni ne oportünistıer görmek isterler, ne de Kauts­

skist'ler; çünkü onlar, bu nokta üzerinde, mark­

sizmden uzaklaşmışlardır.

Marks, fedoralizm konusunda (proletarya dik­

tataryasından ayrı olarak) , Proudhon ve Baku­

nin'le uzlaşmazlık halindedir. Federalizm ilkeleri, anarşizmin küçük-burjuva ' fikirlerinden çıkar.

Marks merkeziyetçidir. Ve ondan aktarılan parça­

larda, merkeziyetçiliğe en ufak bir ayrılık yoktur.

Sadece devlete karşı boş bir küçük-burjuva «ima­

lll» ile dolu kimseler, burjuva makinesinin tahribi­

ni ( merkeziyetçiliğin tahribi olarak anlayabilir­

ler !

Ama proleterya ve yoksul köylüler, eğer dev­

let gücünü ellerine alır, koruünler içinde tama­

men özgür bir biçimde örgütıenir ve sermayeyi vurmak, kapitalistlerin direncini kırmak, demir­

yollarının, fabrikaların, toprağın vb. özel mülkiye­

tini ulusun tümüne, toplumun tümüne devretmek için, bütün komünlerin eylemini birleştirirse, bu, merkeziyetçilik olmayacak mıdır? Bu, en tutarlı demokrati kmerkeziyetçilik, üstelik de proleter merkeziyetçilik olmayacak mıdır?

Bernstein, serbest onaya dayanan bir merke­

ziyetçilik imkanını, komünlerin ulus halinde öz­

gürce bir birleşme imkanını, proleter komünlerin burjuva egemenliğini ve burjuva devlet makinesi­

ni parçalamak amacıyla gönüllü kaynaşma imka­

nını idrake muktedir değildir. Bütün darkafalılar gibi, Bernstein de, merkeziyetçiliği, ancak

tepe-- 73

-den, bürokrasi ve militarizm tarafından dayatıla­

rak muhafaza edilebilen bir şey olarak tasavvur eder.

Marks, doktrininin bu tahrifat imkanını san­

ki önceden görmüş gibi Komünü ulusal birliğin tahrip ve merkezi iktidarı ortadan kaldırmak iste­

miş olmakla suçlamanın, bile bile bir yanlışlık yapmak olduğunu özellikle belirtir. Marks, askeri, bürokratik burjuva merkeziyetçiliğine karşı, bi­

linçli, demokratik proleter merkeziyetçiliğini koy­

mak için, «Ulus birliğini örgütleme» terimini iste­

ye isteye kullanır.

Ama . . . duymak istemiyenden daha kötü sağır yoktur. Ve çağdaş sosyal- demokrasi oportünistle­

ri, devlet gücünün yıkılmasından, bu asalağın ke­

silip atılmasından söz . edilmesini, hiç mi hiç duy­

mak istemiyorlar.

5. ASALAK DEVLETiN YIKILMASI

MARKS'IN bu konuyla ilgili parçalarını daha önce aktarmıştık; şimdi onları tamamlıyacağız.

Marks, şöyle yazıyordu: «Genellikle, tamamen ye­

ni tarihi kuruluşların kaderi, haksız yere, kendile­

riyle az-buçuk bir benzerlik gösterdikleri toplum­

sal hayatın daha eski, hatta kaybolup gitmiş bi­

çimlerinin kopyası olarak kabul edilmektir. Böyle­

ce, modern delvet gücünü kıran (bricht) bu yeni komün'de de, ortaçağ komünlerinin bir canlanı­

şı. . . Montesquieu ve Girondin'lerin hayallerine uy­

gun bir küçük devletler federasyonu .. .

merkeziyet-....__ 74

-çiliğin aşırılıklarına karşı eski mücadelenin müba­

lağalı bir biçimi görülmek istendi. . . »

<<Komünal kuruluş, o zamana kadar toplu­

mun sırtından geçinen ve onun serbest hareketini felce uğratan asalak ur tarafından, yani devlet ta­

rafından sahip çıkılan bütün güçleri, toplumsal bünyeye geri verecekti. Sadece bu olgudan dolayı, komünal kuruluş, Fransa'nın yeniden-canlanması­

nın hareket noktası olabilirdi. . . »

« . . . Komünal kuruluş, tarım üreticilerini şehir­

lerin entellektüel ynöetimi altına koyacak, onlara, şehir işçilerinin kişiliğinde, çıkarlarının tabii ke­

fillerini bulmak güvencesini getirecekti. Bizzat Ko­

mün'ün varlığı, apaçık bir şey olarak, beledi özgür­

lüğü içeriyordu; ama bu özgürlük, artık ortadan kaldırılmış bulunan devlet iktidarı için bir engel değildi. ,

«Devlet gücünün)) , bu ,,asalak urun tahribi»;

bu gücün «budanmasi», «yıkılması,; artık ortadan kaldırılmış bulunan devlet iktidari» - işte Komün deneyini değerlendiren ve tahlil eden Marks, dev­

Ietten bu terimlerle söz eder.

Bütün bunlar, yarım yüzyıldan daha az bir süre önce yazıldı; ve bugün, tahrif edilmemiş bir marksizmi yeniden bulmak ve onu geniş halk yı ğınlarının bilincine yerleştirmek için, arkeolajik kazılara girişrnek gerekiyor. Marks'n yaşamış ol­

duğu son büyük devrim üzerindeki gözlemlerin­

den çıkardığı sonuçlar, tam da proletaryanın yeni bir büyük devrimler çağı başladığı anda unutul­

muş bulunuyor.

75

-ccBütün öteki hüküm et biçimleri, o zamana kadar baskı unsuru üzerine ağırlık vermişlerdi;

oysa, Komün üzerine yapılan yorumlarını va Ko­

mün'den sağlanan çıkarların çokluğu, Komün'ün yayılmaya adamakıllı elverişli bir politik biçim ol­

duğunu gösterir. Komün'ün gerçek sırrı şudur:

Komün, esas itibariyle bir işçi sınıfı hükümeti, ürünlere-sahip-çıkanlar sınıfına karşı üreticilerin sınıf mücadelesi sonucu, emeğin ekonomik kurtu­

luşunu- gerçekleştirmek için, nihayet bulunmuş

luşunu- gerçekleştirmek için, nihayet bulunmuş