• Sonuç bulunamadı

GÜNÜMÜZE YANSIMALARIYLA HZ. PEYGAMBER'İN MUASIRLARIYLA. HZ. PEYGAMBER ve ASHABI-

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "GÜNÜMÜZE YANSIMALARIYLA HZ. PEYGAMBER'İN MUASIRLARIYLA. HZ. PEYGAMBER ve ASHABI-"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÜNÜMÜZE YANSIMALARIYLA HZ. PEYGAMBER'İN MUASIRLARIYLA

MÜNASEBETLERİ - I

-YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA AÇISINDAN

HZ. PEYGAMBER ve ASHABI-

Tarhşmalı İlmi Toplanh

21 - 22 Nisan 2018

Marmara Üni~ersitesi İlahiyat Fakültesi

Raşit Küçük Konferans Salonu (RKKS)

Bağlarbaşı - Üsküdar /İstanbul

İstanbul, 2018

(2)

HZ. PEYGAMBER ve ESİRLER

Ahmet ÖZEL*

Yeryüzünde birden fazla toplumun var olduğu dönemlere ka- dar götürülebilen uluslararası ilişkilerin odak noktasını savaşlar, sa-

vaşların ortaya çıkardığı en önemli problemlerden birini de tarafla-

rın birbirlerinden aldıkları esirler ve bunlara uyguladıkları muamele teşkil etmiştir. İnsanlık tarihi toplumlar arasında sömürü, üstünlük ve varlık mücadelesinin yol açnğı sayısız savaşa sahne olmuş, tari- hin bilinebilen devirlerinden bugüne gelen çizgide esirlerin durumu

insanlık dışı uygulamalardan insan haysiyetine en uygun muame- leye doğru bir gelişme seyri göstermiştir.

Arapça'da "savaş tutsağı" karşılığında kullanılan esir keli- mesi, "ip vb. şeylerle sağlamca bağlamak" anlamındaki esr (isare) kökünden türemiş bir sıfattır. Esir kelimesinin, savaşta ele geçen ve

asıl muharip unsur. olan yetişkin erkekler için kullanılmasına karşı­

lık kökünde "gönlünü çelmek" anlamı bulunan seby yalnız kadın

ve çocuk tutsakları ifade eder. Esir kelimesi bazen erkekleri ve ka-

dınları kapsayacak şekilde kullaruldığı halde seby erkekler hak- kında kullarulmaz. İslam hukuk kaynaklarında da bu iki kelime an- lam farkları muhafaza edilerek ~anılmışnr. Osmanlı kaynak ve belgelerinde esir kelimesi savaş tutsağı yanında daha çok köle an- lamında kullanılmış olup "esirci, esir tüccarı, esir pazarı, esirciler

şeyhi" gibi tabirler köle alım sanmıyla ilgilidir.

A. İslam' dan Önceki Toplumlarda Esirler

Uluslararası ilişkilerin uzun geçmişine rağmen bu konuda

ulaşılan bilgiler tarihin nispeten yakın olan dönemleriyle ilgilidir.

Eski devirlerde uluslararası -ilişkiler hukuk kurallarına dayanmadı­

ğından savaşlarda keyfilik h§kimdi. Galip taraf asker-sivil, kadın-

*

Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlfiltiyat Fakültesi, ahmetozel@isam.org.tr

(3)

322 Yardımlaşma ve Dayanışma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

erkek, büyük-küçük demeden düşmanını imha etmeyi meşru göre- biliyor, bu arada esirler de en ağır muameleye maruz kalıyordu.

Mesela Asurlular düşmanın derisini yüzüp ele geçirdikleri şehrin kapısına asmakta, şehirde buldajdarı herkesi öldürmeyi dinl bir gö- rev saymaktaydılar. Esirleri benzer muamelelere tabi tutan ve ken- dilerine hayat hakkı tanımayan Farslılar'ın esirleri fillere çiğnetme

adetleri de bilinmektedir~1 Eski Yunanlılar ve Romalılar esirlere her türlü işkenceyi yapıyor, vücutlarını parçalıyor, büyük küçük, kadın

erkek ayırımı yapmadan hepsini öldürüyorlardı. Ancak daha son- raki dönemlerde yapılan savaşlarda esirlerin sayısının bazen mil-

yonları bulması ve emeklerine ihtiyaç duyulması sebebiyle bu top- lumlarda esirleri köleleştirip onlardan faydalanma yoluna gidilmiş-

tir. .

Esirlere uygulanan kötü muamele her devirde yarlığını sür- dürmekle birlikte köleleştirme yine -de eski uygulamalara nispetle ileri bir adım olarak düşünülmüştür. Romalılar döneminde köle sa- yısının hürlerin üç misline ulaşnğı, hat:ta Paulus Aemilus•Un._

150.000, Marius'un 140.000 ve Sezar'ın 1.000.000 köleyi bir tekse- ferin sonunda·satnrdığı kaydedilmektedir.2

Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi semav! dinleri kabul edenlerin bile esirlerle ilgili uygulamalarında vahşet ve insafsızlığı terk etme- dikleri, aksine bunu dinin bir emri saydıkı'arı görülmektedir. Orta-

çağ boyunca Müslümanlarla kafirler arasında geçen . savaşlarda

İslam orduları Kur'an ve Sünne'..tin esasları doğrultusunda düşman esirlere insanca davranırken Müslüman esirler toplu katliamlara maruz kalmışlardır. Haçlılar 1099'da Kudüs'ü aldıklarında kadın­

çocuk demeden bütün1nü~lüman ve yahudileri öldürmüşlerdi. Ta- rihçi Raimundus tapınakların bulunduğu mahalleye giderken ceset- ler ve diz poyu kan birikintileri içinden geçtiğini söyler.3 Selahad- din Eyyilbt ise 1187'de Kudüs'ü alınca ne yağma yapıldı ne bir in-.

san öldürüldü. Esirlerin bir kısmından fidye alındı, sonra hepsi ser- best bırakıldı. Bu bilgiyi kaydeden Runciman devamla şöyle der:

1 Edgırl, s. 36, 38;

Amir,

s. 91.

2 Umur, s. 358.

3 Runciman, I, 220-21.

(4)

323 Hz. Peygamber ve Esirler

"Onun bu merhamet ve iyiliği ilk Haçlı seferlerine iştirak eden hı­

ristiyan galiplerin kötülükleri ile garip bir tezat teşkil ediyordu.4 Aslan Yürekli Richard 119l'de Akka'da esir aldığı 2.700 müslü- man esiri, üstelik Selahaddin Eyyubi ile fidye ve rehine konusunda görüşmeler sürdürülürken kılıçtan geçirtmiştir. 5 Bu tür örnekleri

çoğaltmak mümkündür. Buna karşılık savaş esirlerini öldünne uy- gulaması İslfun'da nadiren başvurulan bir tercih olmuştur.6

İslam'dan önce Araplar da esirlere uyguladıkları muamele ba- kımından diğer milletlerden farklı değillerdi. Müİızir b. İmruülkays ve diğer. bazı Hire hükümdarlarının yaptığı gibi esirler bazen toplu halde yakılıyor, çeşitli organları kesilmek suretiyle işkenceyle öl-

.dürülüyor, öldürülmeleri için düşmanlarına satılıyor veya sağ bıra­

kılıp köle olarak kendilerinden faydalanılıyordu. Esirin fidye karşı­

lığında veya mübadele yoluyla serbest bırakıldığı, kabile ileri ge- lenlerinden birine sığınarak kurtulduğu, bir daha savaşmamak şar­

tıyla serbest bırakıldığı da oluyordu. Bu son muamele daha çok ka- bile reislerine uygulanmaktaydı. 7 Hükümdarlardan kurtuluş fidyesi olarak 1.000, kabilenin önde gelenlerinden 100 deve alınırken

cengaverlerin fidyesi 200 deveden az olmazdı. Bazen de hakaret maksadıyla çok değersiz bir hayvan fidye olarak isteniİ-di. Esir, onu esir alanın mülkü idi; dilerse öldürür dilerse yaşatırdı. 8

B. İslam' da Savaş Esirleri

1) Kur'an-ı Kerim' de İlgili Ayetler

Kur'an-ı Kerim'de esirler altı ayette zikredilmekle birlikte

bunların yalnız ikisinde kendileriyle ilgili hukukl düzenlemelerden söz edilrniştir9. Hüküm getiren iİk ayet Bedir Gazvesi sonrasında nazil olmuştur: Hz. Peygamber'in Bedir Gazvesi'nden sonra

4 A.g.e., III, 47.

s A.g.e., III, 47.

6 Gordon, s. 30.

7 Cevad Ali, v, 466-467, 572, 631-633; Edgirt, s. 61-73.

8 Bezre, 34-47 (Araplarda esirlere uygulanan muamele için ayrıca bk. s. 37- 62).

9 Diğer ayetler için hk. el-Bakara 2/85; el-Enffil 8170; el-Ahzab 33/26; el- İnsan 76/8.

(5)

324 Yardımlaşma ve Dayanışma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

ashabıyla görüşüp esirlerin fidye karşılığında salıverilmesinin ka-

'rarlaştırılması üzerine nazil olan bu ayet (el-Enfal 8/ 67-69), müs-

lümanların düşmanla yapukları ilk savaşta onları iyice mağliip edip kendilerine üstünlük sağlamak yerine madcfi menfaati ön planda tu- tarak esir almalarını hoş karşılamamakla birlikte ganimetin bu üm- met için hel§.1 kılındığını da hükme bağlamıştır. İbn Abbas'ın belirt-

tiğine göre bu savaşta esir almanın hoş karşılanmaması müslüman-

ların o sırada zayıf durumda bulunmaları sebebiyledir. Müslüman- lar daha sonra güçlenince esir alınması ve. esirlerin bedelsiz veya fidye karşılığında bırakılmasını düzenleyen şu ayet n?ZiJ. olmuştur:

"İnkar edenlerle -savaşta-karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.

Nihayet onları iyice yıldırıp sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir

alın). Savaş sona erince. de artık ya karşılıksız veya fi.dye alarak

onları salıverin"10

2) Hz. Peygamber ve Esirler

a) Hz. Peygamber Zamanındaki Savaşlarda Alınan Esir-

ler ~

Hz. Peygamber devrinde alınan ilk esirler, hicretin 17. ayında

(Receb 2/0cak 624) Abdullah b. Cahş kumandasındaki seıiyyenin Batn-ı Nahle'de karşılaştığı Kureyş kervanından ele geçirilen iki esir olup bunlar kırkar ukıyye ( 4752 gr.) gümüş karşılığında serbest bırakı.lrnıştı.11 Müslümanların çok sayıda' düşman askerini esir et-

tiği ikinci olay Bedir Gazvesi'dir. 2. yılın Rqmazan ayırida (Mart

·624) gerçekleşen bu savaşta müslümanlar yetmiş esir almışlardı, Rasfil-i Ekrem esirlere uygulanacak muamele. konusunda ashapla görüşmüş, Hz. Ömer ile Sa'd b. Mu'az Bedir'in müşriklerle yapılan ilk savaş, esirlerin de 'küfrün önde gelen temsilcileri olduğu için öl~

dürülmeleri suretiyle düşmanın tam bir hezimete uğratılmasının ge-

rektiği yolunda görüş bildirmiş, Hz. Ebu Bekir ise esirlerin müslü-

manların yakın akrabaları olduğunu belirterek fidye karşılığında

serbest bırakılmalarının daha uygun olacağını söylemişti. Hz. Pey- gamber de bu görüşe katılınca esirler mal! dunınılarına göre 1.000- 4.000 dirhem (2.970-11.880 gr.) gümüŞ arasında değişen mi,ktarda

.

ıo Ebfi Ubeyd, s. 17Q; İbnü'l-Atabl, II, 879; Kurtubl, VIII, 48; Muhammed 47/4.

11 Vakıdl, ı. 13~17; ibn füşaro. ı. 603-605.

(6)

325 Hz. Peygamb~r ve Esirler

fi~ye alınarak serbest bırakılınışlardı.12 Hz. Peygamber'in bir silfilı tüccarı olan yeğeni Nevfel b. Hans'ten 1.000 mızrak a,lınmış, 13 İslfun'ın azılı düşmanlarından olup müslümanlara çok eziyet eden Nadr b. Haris ile Ukbe

b.

Ebü Muayt'ın öldürülmesine hükrnedil- miş14, malitmkaru bulunmayan yedi esir de karşılıksız serbest bıra­

kılmıştı. Mali durumu müsait olmayıp da okuma yazma bilenlere ise müslÜman çocuklarından on kişiye okuma yazma öğretmeleri

şart koşulmuştu.15 ·

Uhud Gazvesi'nde (3/625) müslümanlar sadece bir esir elde

etmişlerdi. Ebu Azze el-Currı,ahl adındald bu kişi Bedir'de de esir

alınmış, fakat beş kız çocuğunun kimsesiz kalacağını belirterek af- fını istemiş, müslümanların aleyhinde l.<lmseye yardım etmemek

şanıyla affedilmişti. Ebu Azze bu. defa da savaşa zorla karıştırıldı.,.

ğını belirterek tekrar affedilmesini istemişse de· Hz. Peygamber

"müslümanın bir yılan deliğinden iki defa sokulmayacağını" ve

"Muhammed'le iki defa alay.ettim" dedirtmeyeceğini belirterek is- teğini reddetmiş ve öldürülmesine hüküm vennişti. 16

Hicr!

s . .

yılın Şevvalinde-(Şubat - Mart 627) meydana gelen Belli Mustalik (Müreys1) Gazvesi'nde düşmandan 200 aile esir alın­

mış ve köle s~atüsüne sokulup ganimet olarak gaziler arasmda pay~

laştırılmıştı.. Hz. Peygamber'in, kabile reisi Haris b. Ebı1 :Oırar'ın kızı Cüveyriyye ile evlenmesi üzerine ashabın büyük bir kısmı

kendi paylarına düşen esirleri karşılıksıı. serbest bırakmış, bir kısmı

da ganimetten altı pay karşılığı bir fidye ile salıverilmişti. 17

Hz. Peygamber döneminde ele geçirilen öneı;nli bir esir grubu da Bem Kurayza yahudileridir. Hendek Gazvesi sırasında Mekke müşrikleri ve onların müttefikİeriyle iş birliği yapan ve. Hz. Pey- gamber'le daha önce irtızaladıkları antlaşmayı bozan K,urayzaoğul-.

12 Müsllnı, "Çihad", 58; İbn Hişam, I, ($41-644, 649-660; EbO Ubeyd, s.150- 154.

13 l<ettfull, ll, 26~; Hanıidullah, s. 67.

14 Vfil<ıdi~ l, 106-107, 114.

15 Ebil Ubeyd, s. 153; Süheyli, V, 2.4Ş; İbn l<ayyim, U, 67, lII, 2.1.5; Kett~, l, 130.

16 V~dl, I, 11,0-11.l, 309.

17 Vfil<,ıdj, I, 404-414; İbı;ı Hişam, II, 289-297; İbn K.eslı:, III, 2~)7-.303,

(7)

326 Yardımlaşma ve Dayaruşma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

l,an,-müslümanlann savaşla meşgul olmasından faydalanarak Me- dine'de savunmasız kalan ailelere saldırmak istediler. Bu konuda gerekli tedbirleri alan Rasillüllah savaşm hemen ardından onların kalelerini kuşannca Hz. Peygamber'in kendileri hakkında vereceği

hükme nza göstererek teslim olmak zorunda kaldılar. Kurayzalılar İslam öncesinde Evs kabilesinin müttefiki olduklarından Hz. Pey- gamber Evs'in önde gelenlerinden Sa'd b. Mu'az'ı hakem tayin etti.

Sa'd yetişkin erkeklerin öldürülmesine, kadınlarla çocukların ve

·malların ganimet olarak paylaştırılmasına hükmetti. Rasillilllah bu- nun ilfilll hükme de uygun olduğunu (bk. el-Ahzab 33/26) belirterek yerine getirilmesini emretti. 18 · ·

. Bu hükmün, Kurayzalılar'ın İslam devletiyle yapnklan ant-

. !aşmayı bozmaları ve düşmana yardım etmeleri sebebiyle verildiği

kabul edilmiştir.19 Bunun yanında Sa'd b. Mu'az'ın bu hükmü, Tev-

rat'ın mağlfiplar karşısında yahudilere tanımış olduğu hakl?.fı (bk.

Tesniye, 20/13-14) müslümanlara tanımak suretiyle verdiğini söy-

leyenler de varclır.20 ·· ,

Mekke'nin fethi sırasında (8/630) Hz. Peygamber kaç.anların takip edilmemesini, hiçbir yaralı ve esirin öldürülmemesini emret- mişti.21 Fetihten sonra da kendisine ve diğer müslümaniara yapnk- ları zulüm ve eziyetlere rağmen Mekkeliler'in hepsini affetmişti. 22 Ancak önce islfuniyet'i kabul edip daha sonra dinden dönen ve ci- nayet işleyen iki kişi ile Mekke'de. iken kendisine çok eziyet eden ve hicretleri sırasında Hz. Fauma ile Üm.mü Küİsilm'e saıdında bu- lunan birini, ayrıca· yine kendisiİii hicvederek şarkı söyleyen iki ca-. riyenin öldürülmesini emretmişti. Bunlardan kaçan bir cfui.ye ile daha önce vahiy katipliği yaptığı halde dinden dönen Abdullah b.

Sa'd b. Ebii Serh ve Mekke'de Hz. Peygamber'e eziyet eden Ümmü

18 Vakıdl, il, 496-518; İbn Hişam, ır; 233-241; Hamidullah, s. 112-113, 157-

158. •.

19 Ebu Ubeyd, s. 218, İbn Kudame, VIII, 459.

20 Haınldullah, s. 158.

21 Ehil Ubeyd, s. 82, 14.

22 İbn Hişam, II, 411-412; İbn Kesir, es-Sire, III, 570.

(8)

327 Hz. Peygamber ve Esirler ,

Sare adlı canye eman dilemeleri üzerine affedilmiş, diğerleri öldü- rülmüşlerdi. 23

Mekke'nin fethinden hemen sonra Huneyn Gazvesi'nde de çok sayıda esir alınrruşu. Ancak savaşın ardından Hevazin kabile- sinden bir elçi heyeti Rasfilüllah'a gelerek İslamiyet'i benimsedik- lerini ifade etmiş ve esirlerin kendilerine bağışlanmasını istemiş­

lerdi. Fakat esirler ganimet olarak gaziler arasında paylaşurılmış ve

onların tasarrufu ·aıuna girmişti. Hz. Peygamber-kendisiyle Abdül-

muttaliboğulları'na ait esirleri serbest buakuğını ilan etmiş, bunun üzerine diğer müslümanlar da kendi paylarına düşen esirleri salı­

verrnişlerdi. Ancak bazı kişiler sahip oldukları esirleri bedelsiz bı­

rakmayacaklarını söyleyince Rasfilüllah, ~lde edilecek ilk ganimet- ten her esire karşı alu pay vermeyi taahhüt ederek onları da ikna etti. Bu şekilde 6.000 kadın ve çocuk karşılıksız serbest buakılmış, ayrıca 24.000 deve, 40.000 koyun ve 4000 ukıyye (160.000 dirhem - 475.200 kg.) gümüş iade edilmişti.24 ·

Hicretin 9. (630) yılında meydana gelen Belli Anber Seriy- yesi esnasında Beni Temfuı'in bir kolu olan·Beni Anber'den on bir erkek, yirmi bir kadın ve otuz çocuk esir alınmış, daha sonra Ben!

Temfuı heyeti gelip müslüman olduğunu bildirince esirler kendile- rine iade ediimişti.25 Aynı yıl Hz. Ali kumandasında Tayy kabilesi üzerine gönderilen seriyye de, ailesiyle birlikte Hristiyan Araplar'ın bulunduğu Şam'a kaçan Acil b. Hatiın et-Tfil'nin kız kardeşi ile di- ğer bazı kişileri esir alıp Medine'ye getirrnişti.26

Hulefü-yi Raşidln dönemi fetih hareketlerine bakıldığında bunların çoğunun barış yoluyla gerçekleştiği görülür. Bu dönemde

antlaşma yapıp müslüm?Dlarla barış içinde yaşamak isteyen millet- lerle savaşılmamış, antlaşma şartlarına bağlı kaldıkları sürece esir ve köle muamelesine tabi tutulmayacakları hükme bağlanmışu. 27

23 İbn Hişam, II, 409-411; İbn Kesir, III, 563-567; İbn Seyyidinnas, il, 227- 229.

24 Vfil<ıdi, m, 950-954; İbn Hişam, n, 488-490; Kettam, ı, 289-290, II, 311- 312. .

25 İbn Hişam, 11, 621-622; İbn Kesir, N, 85; İbn Seyyi9.iıınas, il, 261-262.

26 İbn Hişam, II, 579-580.

27 Ebu Yusuf, s. 74, 152;Ebii. Ubeyd, s. 131-133, 238; Belazüı1, s. 216.

(9)

328 Yardımlaşma ve Dayanışma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

,Buna karşılık barışa yanaşmayanlarla savaşılmış, esir alınan muha-

rip erkeklerin bazen öldürüldüğü de olmuştur. Muharip erkeklerin öldürülmesine genel olarak antlaşma şartlarına uyulmaması veya müslüman halka aynı şekilde davranılması hallerinde başvurulduğu

görülmektedir. 28 Öte yandan başta Irak olıniık üzere birçok yerde fetihten sonra hiç kimseye dokunulmayarak halk zimm.l statüsüne

geçirilmiş ve toprakları vergi karşılığında kendilerine bırakılınışnr.

Hatta Hz. Ömer'in uygulamalarında görüldüğü gibi birçok defa ga- ziler arasında dağınlan veya Medine'ye gönderilen esirler bile ser- best bırakılarak toprakları kendilerine iade edilmiştir. 29

b) Esirlerin Öldürülmesi

Mezhep imamları devlet başkanını esirleri öldürme, köle sta- tüsüne geçirme, bedelsiz veya fidye karşılığında serb~st bırakma ve.

müslüman esirlerle mübadele enne konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir3°.

Dört mezhebe göre devlet başkanı gerekli gördüğü takdirde muharip erkek esirlerin öldürülmesi yönünde karar verebilir. Buna karşılık sahabeden İbn Ömer, tabiinden Ata b. -Ebfi Rebfilı, Hasan-ı Basri, Sa'1d b. Cübeyr, Mücahid ve Muhammed b. S1rfu gibi müc- tehid filimlere ve Şli Ca'feriyye mezhebine göre esirin öldürülmesi caiz değildir.31 Hatta Hasan b. Muham.nfed et-Terrllm1 bu konuda ashabın icm§.ı bulunduğunu kaydeder.32 Nitekim İbn ömer'e öldü- rülmek üzere esir getirildiğind~ bunu reddetriıiş ve esirlerin karşı­

lıksız veya fidye-ile salıverilmesini ifade eden ayeti (Muhammed

47/4) okumuştur.33 ·

28 Ebii Ubeyd, s. 239; Belazür!, s. 222-223, 374.

29 Ebii Ubeyd, s. 184, 239; Beliizürl, s. 217, 371.

30 Bu konuda geniş bilgi için bk. Özel, s. 81-104 (bu hükümlerden köle statü- süne geçirme şikkı toplantıda ayrı bir tebliğ konusu olduğu, son şıklar da esa- sen esirlere iyi muamele çerçeve-sinde değerlendirileceği için sadece tartış- ·

malı ilk şık üzerinde dwulrnuşnır). .

31 Ebii Yusuf, s. 212; Ebii Ubeyd, s. 161, 176; İbn Kudame, VIII, 373; Ne- cefi, XXI, 122-128.

32 İbn Rüşd el-Hafid, I, 325.

33 Ebii Ubeyd, s. 176-177.

(10)

329 Hz. Peygamber ve Esirler

Bu grup içinde yer alan filimlerin delilleri söz konusu ayet ile Hz. Peygamber'.in genellikle esirleri bedelsiz v~ya fidye karşılı­

ğında serbest bıralanası şeklindeki uygulamalarıdır. Esirlerin ge- rektiği takdirde öldürülebileceğini ileri süren İslam hukukçularının bir kısmına göre yukarıda zikredilen ayet, savaş halinde kafirlerin

boyunlarının vurulmasını, caydıncı ve yıldırıcı uygulamaların ya-

pılmasını ve haram ayların çılanasından sonra müşri~erin buluna- bildiği her yerde_ öldürülmesini emreden diğer bazı ayetlerle34 nes-

hedilmiştir. Esirin öldürülmesi konusunda bunlarin esas delilleri ise Hz. Peygamber zamanında bazı esirlerin öldürülmesine hükmedil-

miş olmasıdır.

Esirin gerektiğinde öldürülebileceğini ileri süren filimlerin Muhammed süresindeki ayeti neshettiğ'ini söyledikleri ayetlerin hepsi mevcut bir savaş sırasında takip edilmesi gereken qayranış şekliyle ilgili olup hiçbiri doğrudan esirlerle alakalı değildir. Ayrıca

ilimlerin çoğunluğuna göre bu ayet nesh edilmemiştir. 35 Esirlerin

öldüıülebileceği _konusunda Hz. Peygamber dönerriinden delil gös- terilmesi de ·isabetli değildir. Zira bu devirden verilen örneklerin hepsinde esirler sadece savaştıkları ve esir alındıkları için değil sa- vaş öncesinde veya esaret halinde iken işledikleri suçlar ve oz~l du-

rumları sebebiyle ölümle cezalanclınlmışlardır. Sonuç olarak İslfun'da esirlerle ilgili temel hülanün karşılıksız veya fidye ile ser- best bırakmaktan ibaret olduğunu, fukahanın buna öldürrrie terci- hini de eklerken içinde bulundukları milletlerarası şartlardan etki- lendiklerini, düşmanın müslümanlara karşı uyguladığı bu hülanü mukabele bilmisil esasına göre muhafaza etmek zorunda kalclıkla­

nnı söylemek mümkündür. · .

Kur'an-ı Kerim'de insanların köleleştirilmesine dair tek bir ayet bulunmamasına karşılık kölelere iyilikte bulunmak teşvik edil- miş (el-İnsan i6/8), yemine riayetsizlik ve öldürme gibi bazı suç- lardan dolayı da köle azadı mecburi tutulmuş36, devlet gelirlerinden bir kısmının köle azadına ayrılması hülane bağlanmıştır. 37

34 el-Enial 8/12, 57; et-Tevbe 91 5, 29.

35 İbnü'l-ArabI, IV, 1701-1702; İbn Kesir, II, 173.

36 en-Nisa 4/92; el-Maide 5/89; el-Mücadile 58/3.

37 _el-Bakara 2/177; et-Tevbe 9/60.

(11)

330 Yardımlaşma ve Dayanışma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

Müslüman hukukçuların köleleştirmeyi esirlerle ilgili bir dü- , zenleme olarak kabul etmeleri bunun o devirlerde milletlerarası bir

teamül olması sebebiyledir. Bununla birlikte İslam, konuyla ilgile- nen birçok Baulı araştırmacının itiraf ettiği gibi kölelere yapılan

muameleyi son derece insani bir hale getirmiş, müslümanlar köle-·

!erini Ban dünyasındaki gibi ağır muamelelere tabi tutmamış, onları

kendi ailelerinin bir ferdi gibi görmüşlerdir.38

İslamiyet gerektiğinde mukabele bilmisil kuralından hare- ketle esirleri köle statüsüne geçirdiği halde onlara kötü muamele

yapılmasinı yasaklamışur. Esaseı;ı Hz. Peygamber o dönemin ör- füne göre bu statüyü son derece sınırlı olarak yalnız kadın ve ço- cuklara uygularken hiçbir yetiŞkin erkeği köleleştirmemiştir. Daha sonra fetihlerin artması sonucunda erkeklerin de köleleştirilmesi

yoluna gidilmiŞtir.39

c) Esirlerin Barınması

Düşman askerinin esir alınmasından sonra onunla ilgili hü- küm devlet başkanına ait olduğundan bu asker kendisini esir alan kimse tarafından öldürülemez. Öldürmesi halinde ise öldüren gü- nahkar olmakla birlikte tazmin gerekmez.40 Ancak bazı hukukçular. ta'zır cezası verileceğini belirtmişlerdir.41 Esirin kaçn:ıaya veya tek- rar savaşmaya teşebbüs etmesi durumundajse öldürülmesi caiz gö-

rülmüştür. . .

İslam hukukçuları, esirlerin beslenme ihtiyacının devlet tara-

fından karşılanacağını belirtmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de iyi kulla-

rın özellikleri sayılırken, "Onlar kendi canları çektiği halde yemeği

yoksula, yetime ve esire yedirirler"(el-İnsfm 76/8) denilmektedir.

Müfessirler bu ayeti yorumlarken kafir olmasına rağmen esire ye- mek yedirmede büyük sevap bulunduğunu belirtirler. 42

. .

36 Gardan, s. 20-21, 24-25; Taledana, , s. 3-6.

39 Ebı1 Ubeyd, s. 177-178; İbn Rüşd el-Hafid, I, 326.

40 Serahsi, X, 49, 65; Kasam, VII, 120-121; şıraz.ı, il, 237; İbn Kudfune, VIII, 377-378, 390; İbn Müflih, III, 324.

41 Ş1raz.I, II, 237.

42 Cessas, III, 471; İbnü'l-Arab1, IV, 1898.

(12)

331 Hz. Peygamber ve Esirler

Bu ayet nazil olduğunda söz konusu esirler zaten müşrik kim- selercli. Kendileriyle sav~ştıkları halde düşman esirlere iyi davran- mak, kişiyi Allah' a yaklaştıran bir davranış, bir ibadet olarak nite-

lendirilmiştir. Bu, başka hiçbir din ve hukuk düzeninde görülen bir durum değildir.43

Hz. Peygamber, Bedir esirlerini Medine'ye götürmek üzere ashaba dağıttıktan sonra kendilerine iyi davranılmasını emretmişti.

Ashaptan Mus'ab b. Umeyr'in o sırada esir alınan kardeşi Ebu Uzeyr'in anlattığına göre Rasfilüllah'ın bu talimatı sebebiyle sahabiler hurtna ile yetinip ekmeklerini esirlere vermişlerdi.44 Ay- nca bir defasında Belli Akil'den alınan bir esirin, "Açlm, beni· doyu- . run;

susuzum,

bana

su

verin" demesi üzerine Hz. Peygamber,

"Bu

senin tabii ihtiyacındır" karşılığım verfuişti.45 Esirlerin gıda ihti-

yaçları gibi giyimlerinin de esir alan devlet tarafıridan karşılanması

gerekir. Huneyn Gazvesi esirleri Ci'rane mevkiine getirildiğinde

· Rasfil-i Ekrem Büsr b. Süfyan el-Huzfil'ye elbise sağlamasını em-

retmiş, Büsr de satın almak suretiyle temin ettiği elbiseleri esirlere

giydirmişti.46 .

Hz. Ali kum~dasında Tayy kabilesi üzerine gönderilen se- riyye Adl b. Hatim'in kız kardeşi Seffape'yi diğer bazılarıyla bir- likte esir alıp Medine'ye getirmişti. Mescidin yanında hapsedilen Seffane babasının öldüğünü, kardeşinin de kendisini bırakıp gitti-

ğini söyleyerek affedilmesini Hz. Peygamber' den isteyince o da kendisini affetmiş, güvenli bir kafile yola çıktığında gidebileceğini söylemişti. Kendi kavminden bir kafile bulunca da Ras~üllah ona elbise ve azık vererek gönd~rmişti.47

d) Esir Ailelerin Bölünmesi Yasağı

Hz. Peygamber gerek ganimetin paylaşılması gerek esirlerin satışı sırasında annelerle çocuklarının birbirinden ayrİ düşürülme­

sini yasaklamıştı.48 Ebu Eyylib el-Ensan, Hz. Peygambe(in, "Kim

43 Nasır Abdullah, s. 88.

44 İbn Hişam; I, 645.

45 Ebu Davı1d, "Eyman", 2ı.

46 Vakıcü, III, 943.

47 İbn Hişam, II, 278-279.

48 .A.g.e., il, 524.

(13)

.-

332 Yardımlaşma ve Dayaruşma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

, bir anne ile çocuğunu ayırırsa Allah da kıyamet gününde onunla

sevdiğini ayırsın"49 dediğini nakleder. Bu uygulamaya göre İslam

hukukçuları da anne ile çocuğunun birbirinden ayrı düşürülemeye­

ceği hususunda görüş birliğine varmışlardır. Baba ile çocuğun ay-

rılıp ayrılmayacağı konusunda ihtilaf bulunmakla birlikte çoğun­

luğa göre bu da aynı şekilde haramdır. Bu hususta dede baba,. nine

· de.anne hükmünde sayılmıştır. Hanefi ve Hanbeli fakihlerine göre iki erkek veya kız kardeşi birbirinden ayırmak da haramdır. Hatta

bazı Hanbeli filimleri, çocukla hala veya teyze gibi evlenmeleri h.a- ram olan yakın akrabanın da birbirinden ayrı düşürülemeyeceğini

söylemişlerdir.50

e) Esirlere Baskı ve İşkence Yasağı

Hz. Peygamber çeşitli talimat, tavsiye ve uygulamalarıyla

esirlere iyi davranılmasını istemiş, onlara eziyet ve işkence edilme- sini yasaklamış51, kendisinden bilgi almak için bile esire ba!ikı ya- pılmasının uygun olmadığına iş~et enniştir. 52 İslam hukukçulari dcı aç ve susuz bırakma vb. bir şekilde esire eziyet yapılmasının doğru

olmadığını belirtirler. 53 Ayrıca Hz. Peygambe}'. insan haysiyetiyle

bağdaşmayan, sadece kin ve öfkeyi arttırmaya yarayan, insanın sağ­

ken veya öldükten sonra bir uzvunu kesmeyi (müsle) yasaklamış, bazı azılı düşmanlarına müsle yapılmasını isteyenlere, "Ben ona müsle yapmam, peygamber bile olsam Allah da beni aynı şekilde cezalandırır" cevabını vermiştir.54 ·

-

.

f) Esir Kadınlara Tecavüz Yasağı

Esirlere kötü mııamele yapılması yasaklandığı gibi esir alınan

kadınların kişilik ve iffetleri de belirli bir hukuki düzenleme getiri- lerek güvence altına alınmıştır. Dört Sünnl mezhebe göre, kölelik yolu ile hukuki bir statüye kavuşturulmadan önce esir alınan bir ka- dınla cinsi münasebette bulunmak haramdır. İmaıİı Milik ve Ebu

49 Tirmizl, "Büyu", 52,"Siyer", 17.

50 İbn Kudfune, VIII, 422-424; İbn Müflih, fil, 330; Nevevi, XIX, 327, 328-

330. .

51 Vakıdl, il, 514.

52 ibn Hişam, r, 616-617.

53 Kasam,

vn.

120.

54 Vakıdl, I, 107.

(14)

333 Hz. Peygamber ve Esirler

Sevr'e göre böyle bir fiile zina cezası uygulanır. Diğer üç mezhebe göre ise esirlerin bir bakıma ganimet çerçevesinde mütalaa edilme- sinden doğan mülk şüphesi sebebiyle, bu kimseden had cezası düş­

mekle birlikte ta'zır cezası verilir. Ganimet paylaşımı yoluyla köle statüsüne geçen bir kadınla cinsi ilişki, ancak onun bir adet görüp hamile olmadığının anlaşılması ve hamile ise çocuğunu doğurrna.sı

ile mümkün olur. Meşru sayılmayan ilişki sonucunda esir kadının

hamile kalması durumunda nesebin hukuken sabit olup olmayacağı

hususunda farklı görüşler ileri sürüiıı:ıüştür.55

Esir kadınlarla bu şartlar çerçevesinde ilişkide bulunmanın meşru sayılması, onların ganimet yoluyla köle statüsüne geçirilme- leri sebebiyledir. Esirlerin köleleştirilmesi ise İslfun'ın ortaya koy- duğu ve arzuladığı bir uygulama olmayıp o dönemde mevcut yay- gın bir teamüldü. Esasen İsl§miyet'in getirdiği şartlar içinde gerçek-

leşecek bir ilişki bugünkü anlamda bir tecavüz değil hukukl bir mesnede dayanan, hukuken korunan ve belirli sonuçlar doğuran bir tür karı koca ilişkisi mahiyetindedir. İslfun'ın arzuladığı bir hedef olarak bugün kölelik müessesesi ortadan kalktığı için savaş esirle- rinin köle statüsüne geçirilmesi artık söı konusu değildir. Bu du- rumda İslamı hükümlere göre gerek sivil gerek asker esir kadınlarla ister zorla ister kendi arzularıyla olsun cinsi ilişkide bulunmak hiç- bir şekilde meşru sayılmaz.

İslfun'da esir kadınlarla cinsi ilişkinin hukuki bir çerçeveye oturtulması ve o. günkü milletlerarası şartlarda bile tek taraflı ve çok

sıkı sınırlamalar getirilmesine karşılık Ban'da ancak savaş örf ve hukukuna dair 1907 Lahey iV. Sözleşmesi'ne ek nizamnamede aile şerefi ve haklarına saygı gö.sterileceği belirtilmiş (md. 46) ve sa- vaşta sivillerin kori.ınmasıyla ilgili 1949 tarihli Cenevre iV. Sözleş-·

mesi'yle de (md. 27) kadınların tecavüz, fuhşa zorlama vb. davra- nışlara karşı himayesi milletlerarası bir belgede yer almışnr. 56 Fakat buna rağmen devletler hukukunda hfila kuvvetin en önemli rolü oy-

naması ve mevcut hukuki tedbirlerin gerçek bir müeyyideden malı-

55 Ebii Yusuf, s. 224; Serahst, X, 50-51; Kasam, VII, 122-123; Ş!razt, il, 241-242; Haraşt, III, 118, 128,142; İbn Kudame, Vlll, 491-492; Nevevi, XIX, 338.

56 Documents on the Laws of W ar, s. 56, 282.

(15)

334 Yardımlaşma ve Dayanışma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

, rum bulunması; kadınların tecavüzden korunacağını belirten mad- deyi çok defa kağıt" üzerinde bırakmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında

sadece Almanya'da 1,9 milyon kadının Rus askerlerinin tecavüzüne

uğraclığı,.Almanlar'ın da Doğu Avrupa ülkelerinde 3 milyon kadına

tecavüz ettikleri ve bunlardan 1,5 milyon çocuğun dünyaya geldiği

kaydedilmektedir. 57 Yine II. Dünya Savaşı.'nda Japonlar Kore'de, Amerika Birleşik Devletleri askerleri de Filipinler'de on binlerce

kadına özel şekilde hazırlanmış mekanlarda tecavüz etmiş ve bun- ları sürekli olarak fuhşa zorl~şlarclır. 58 1992 yılı başlarında Bosna -Hersek'te başlayan savaş sırasında Sırplar'ın bir savaş taktiği ve etnik arındırma vas!tası olarak on-on beş yaşlarındaki· çocuklardan ihtiyar kadınlara varıncaya kadar tecavüz ettikleri müslüman Boş­

nak kadın sayısının 40.000'i aşnğı bilinmektedir.59 g) Düşman Elindeki Müslüman Esirler

'"

Düşman karşısında çaresiz kalan bir askerin sonuna kadar sa- vaşması mı yoksa teslim olması mı gerektiği hususu, bugünkü dev- letler hukukunda ele alınmamasına karşılık müslüman hukukçular

tarafından tarnşılmıştır. Bu konudaki ortak görüş esareti kabul et- menin kural olarak caiz olmadığı yönündedir. Müslüman asker so- nuna kadar savaşıp azfuıeti tercih etmekle hem sevap kazanmış hem de düşmanın tahakküm, eziyet ve maneyi baskısından kurtulmuş

olur. Hayatın imkanlar nispetinde korunması vacip olduğundan

kaçma vb. vesilelerle kurtulma yolları aranmalıdır, çaresiz kalındığı

takdirde teslim ognak caiz görülmüştür. Nitekim Hz. Peygamber,

sajıca kendilerinden çok üstün bulunan düşmanla karşılaşan bir sahabi grubundan teslim olmayıp savaşan ve şehid olanların ya- nında teslim olmayı kabul eden Hubeyb b. Adi el-Ensanve Zeyd b.

Desine'nin bu davranışlarını da yaclırgamamışnr. 60 Bazı fakihler, esareti kabul etmenin meşru sayılması için teslim olun.inaclığı tak- dirde hemen ö.ldürüleceğine kanaat getirilmesi, kadının da teslim

57 ''Rape as Weapon of War", Austria Today, 1/1993, Wien, s. 8-11.

58 Vickers, s. 21-22.

59 Gutman, s. 120-132, 207-232.

60 Buharı, "Cihad", 110; Ebu navad, "Cihad", 1os.

(16)

335 Hz. Peygamber ve Esirler

olduğu takdirde namusuna dokunulmayacağından emin bulunması

gibi şartlar ileri sürmüşlerdir.61

Düşman elindeki müslüman esir serbest bırakılır ve kendine eman tanınırsa düşmanın canına ve malına zarar vermesi haramdır;

İslam.hukukçuları bu konuda görüş birliği içindedirler. Bu durumda mümkünse dfuiilislama döner; buna engel olunursa eman geçersiz sayılacağından düşmanla savaşabilir. 62

İmkan olduğu takdirde düşman elindeki müslüman bir esiri fidye ile kurtarmak vaciptir. Hz. Peygamber~ ''Esiri kurtarın, açı doyurun ve hastayı ziyaret edin" buyurmuş63, Beru Akil kabilesin- den esir alınan bir adam karşılığında bu kabilenin antlaşmalısı olan Beru Saklf kabilesinin elindeki iki Müslüman esiri 64, Seleme b.

Ekva'ın Beru Fezare kabilesinden esir aldığı bir kadını kendisine hibe etmesini isteyip sonra da Mekke'ye göndererek karşılığında

esir bir grup M~slümanı kurtanhıştır65• Hz. Ömer de, "Kiifirlerin elindeki bir müslümanı kurtarmayı Arap yarımadasına sahip ol- maya tercih ederim" demiştir.66 Ödenecek fidye beytülmfilden kar-

şılanır, yetmemesi halinde müslüriıanların mallarından alınabilir.

Fidye ile kurtarma hususunda zinınll esirler de muslüman esirler gibidir. Ancak inanç konusunda baslaya

maruz

kalmaları SÖZ ko-

DUSU olduğundan müslüman esirlere öncelik tanınır.67

61 İbn Kudame, VUI, 483, 485; Haraşl, fil, 121; el-Mevsfiatü'l-fıkhiyye, N, 214.

62 Şiraz!, 11, 244; Nevev!, XIX, 437-448; İbn Kudame, VIII,482-483; Haraş'i, III,116.

63 Buharı, "Cihad", 17ı.

64 Müsned, IV, 426, 432;

65 Müsned, rv, 46; Ebfi Davud,."Cibad", 124;

66 Ebfi Yfisuf, s. 212. ·

67 Ebfi Yusuf,·s. 21~; El;ıfi Ubeyd, s. 168-169; Kasam, VII,120; İbn Kudame, VIIl,445; Haraş'i, III, 152-154.

(17)

336 Yardımlaşma ve Dayanışma Açısından Hz. Peygamber ve Ashabı

Kaynaklar

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I-VI, Kahire 1313.

Amir,

Abdüllatif, Ahkômü'l-esra ve's-sebôyô fi'l-hurübi'l-İslômiyye, Kahire 1406/1986.

Belazuri, Fütühu'l-büldôn (nşr. Rıdvan M. Rıdvan), Beyrut 1398/

1978.

Bezre, Ahmed Muhtar, el-Esr ve's-sicn

ff

şi'ri'l-Arab, Dımaşk

1405/1985.

Cessas, Ahkômü'l-Kur'ôn, I-UI, İstanbul 1335-1338.

I

Cevad Ali, el-Mufas~al fi tôr/hi'l-Arab kable'l-İslôm, 1-IX, Beyrut 1968-1972.

Documents on the Laws of War (ed. Adam Roberts-Richard Guelff),

'

2. bs., Oxford 1989. .

1985.

Ebu Ubeyd, el-Emval (nşr. M.Halil Herras), Kahire 1395/1975.

Ebu Yusuf, Kitôbü'l-Harac, Kahire 1396.

Edgm, ·Abdüsselam b. Hasan, Hukmü'l-esra fi'l-İslôm, Rabat 1405/

Gordon, Murray, L 'Esclavage dans le monde arabe VIIe-XXe siecle (İngilizce'den çev. Colette Vlerick), Paris 1987;

Gutman, Roy, Bosna'da Soykırım Günlüğü (çev. Şakir. Alnnbaş), İs- tanbıil 1994.

Hamidullah, Muhammed, Hı. Peygam~er'in Savaşları, İstanbul 1972.

Haraşl, Şerhu Muhtasari Halfl, 1-VIII, Bulak 1317.

İbnü'l-Arabl, Ahkiimü'l-Kur'ôn, 1-N, Beyrut 1392/1972.

İbn Hişam, es-Sfre (nşr. Mustafa es-Sekka v.dğr.), 1-II, Kahire 1375/1955.

İbn Kayyim, a.mlf., Zôdü'l-meôd, 1-N, Kahire 1369/1950.

İbn Kesir, es-Sfretü'n-nebeviyye, I-N, Kahire 1384-85/1964-1966.

a.mlf., Tefsfru'l-İ<ur'ôn, I-N, Kahire.ts.

İbı:ı Kudame, el-Muğnf, 1-IX, Kahire ts .. İbn Müflih, el-Mübdi', 1-XI, Beyrut 140111981.

(18)

337

1993.

1967.

Hz. Peygamber ve Esirler

İbn Rüşd el-Hafid, Bidciyetü'l-müctehid, 1-11, Kahire ts.

İbn Seyyidinnas, Uyunü'l-eser, 1-II, Beyrut 1402/1982.

Kciscinl, Bedciiu's-sancii', 1-VII, Kahire 1328.

Kettfull, et-Tercitibü'l-idôriyye (çev. Ahmet Özel), 1-III, İstanbul 1990-

Kurtubi, el-Ccimi li-ahkcimi'l-Kur'cin, 1-XX, Kahire 1386-1387/ 1966-

Mv.F.: el-Mevsuatü'l-Fıkhiyye, ı~XL V, Kuveyt 1404-1427/1983- 2006.

Nasır Abdullah A\'.de Abdülcevad, el-Esra: Hukukuhum, vcicibcitü- hum, ahkcimühum, Amman 1433/2012.

2014.

Necefi, M. Hasan, Cevcihirü'l-kelcim, I-XLID, Beyrut ts.

Nevevi, el-Mecmu, 1-XX, Beyrut ts.

Özel, Ahmet, İs/cim Devletler Hukukunda Savaş Esirleri, Ankara

Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi (çev. Fikret Işıltan), 1-III, Ankara 1986-1988.

Serahs!, el-Mebsut, 1-XXX, Kahire 1330.

Süheyli, er-Ravdü'l-ünüf, 1-VII, Kahire 1387-90/1967-70.

ŞU:azi, el-Mühezze~, 1-11,-Kahire 1378/1958.

Toledano, Ehud R., Osmanlı Köle Ticareti 1840-1890 (çev. Y. Hakan Erdem), İstanbul 1994.

Umur, Ziya, Roma Hukuku, İstanbul 1974.

Vakıdi, el-Meğcizi (nşr. M. Jones), I-m, London 1965-1966.

Vickers, J., Wo~en and War, London 1993.

Referanslar

Benzer Belgeler

sözcüğünü kullanmıştır. Halbuki phlebotomy kelimesinin manası damardan kan alma yani “fasd”dır. Dolayısıyla yazarın iki farklı kavramı birbirine karıştırdığı

Gençlerin zararlı akımlardan kendilerini korumaları ve bu dünyada mutlu ve huzurlu bir hayat sürüp ahirette ebedi kurtuluşa erişebilmeleri için ibadet

lik kazanmalarına yardımcı olmak, eğitim ve öğretimleriyle ilgilen- mek, öz evlatlar için reva görülenleri yetimler için de reva görmek olarak ifade edilebilir. İyi bir

Baskı (Ankara: Gece Kitaplığı Yayınları, 2015), 10; Mustafa Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali -Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri-, 1. Besmele’nin Türkçe çevirisi hakkında geniş

Kaynak: Koç, Din Eğitiminde Etkili İletişim; Köylü, Psiko-Sosyal Açıdan Dinî İletişi; Hasan Tutar vd., Genel İletişim, Kavramlar ve Modeller (Ankara: Seçkin

Yukarıdaki rivayetlerde komşu kelimesi mutlak gelmiştir -. Müslüman, kafir, hür, köle, dindar, fasık, dost, düşman, yerli-ya- banci, akraba, akraba olmayan, evce

13 Allah’ın varlığı hakkında (O’nu kim yarattı? Nasıl oluştu? vb) 11 Allah'ın varlığının kanıtının olup olmadığı hakkında (Somut delil) 11 Cinlerin musallat olup

29 Bu yapılanmayı ifade eden, hatta anlamını özelleştiren vahdet kelimesi, müstakil varlığı olan her bireyin, kendi- sini bütünün işlevsel bir parçası olarak