• Sonuç bulunamadı

Pamukta (Gossypium spp.) Erkenciliği Belirleyen Faktörler ve Üretim Planlaması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Pamukta (Gossypium spp.) Erkenciliği Belirleyen Faktörler ve Üretim Planlaması"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Pamukta (Gossypium spp.) Erkenciliği Belirleyen Faktörler ve Üretim Planlaması

Yüksel BÖLEK, Mustafa OĞLAKÇI, Fatih KILLI

Kahramanmaraş Sütçü Đmam Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Kahramanmaraş ÖZET: Pamuk üretiminde en önemli konulardan birisi de erkencilik olup pamuk hasadına, bölgenin klasik hasat devresinden önce başlanılması olarak tanımlanabilir. Erkencilikte amaç; ürünün olumsuz hava koşullarından veya hastalık ve zararlıların olumsuz etkilerinden etkilenmesini önlemek yanında bir sonraki ürünün toprak hazırlığını zamanında yapabilmek olarak sıralanabilir. Bu bağlamda, üretim planlaması yapılırken; bölge için uygun çeşit seçimi, uygun bir gübreleme ve sulama, hasada yardımcı uygulamalar (pix ve yaprak döktürücü, vb.) üzerinde durulmaktadır. Tek yıllık olarak tanımlanan pamuk çeşitlerini, büyüme ve gelişme yönünden; koşullar elverdiği ölçüde sınırsız büyümeye sahip olan (indeterminate) ve belirli bir büyüme ve olgunlaşmadan sonra durgunluk görülen (determinate) tipler olarak gruplandırabiliriz. Ancak, kültürel uygulamalar, hastalık ve zararlı ile iklim faktörlerinin baskısı sonucu indeterminate (geçci) tiplerde de bir erkencilik görülebilmektedir. Bu nedenle, pamuğun büyüme düzeni, erkencilik ve erkencilik kriterlerinin tanımı, bitki büyümesini izleme yöntemleri ile hasada yardımcı uygulamalar açıklanarak, pamuk üreticilerine yardımcı olunmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Pamuk, erkencilik, üretim, ıslah.

Factors Determining Earliness and Production Management in Cotton (Gossypium spp.)

ABSTRACT: Earliness is one of the most important goals in cotton production and it can be described as starting the harvest earlier than usual. The goals in earliness are growing cotton before undesired weather conditions during harvest period or trying to avoid disease and insect pressure, and leaving the field in time for the next crop. For this reason, while making cotton production plans, selecting of suitable varieties for region, scheduling of using fertilizer, irrigation and harvest aid chemicals should be considered. Cotton varieties grown as annuals can be considered indeterminate continuing to grow as conditions meet, and determinate, having cut-out after sometime in a growing period. However, cultural practices, diseases and insect pressure with climatic factors can change indeterminate varieties to early grown types. For this reason, growing model of cotton, earliness and criterias of earliness, plant monitoring, and application of harvest aid materials are mentioned in this review to help growers.

Keywords: Cotton, earliness, production, breeding.

GĐRĐŞ

Erkencilik veya erken olgunlaşma; kültürü yapılan bir çeşidin, vejetasyon süresinin kısa olması veya yetiştirildiği bölgenin uygun hasat devresine göre daha erken devrede olgunlaşması şeklinde tanımlanmaktadır.

Erken olgunlaşma; genetik yapıya, kültürel uygulamalara ve çevre baskısına göre ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle, erkencilikte, erkenci çeşit veya genotipler üzerinde durulmalıdır.

Genellikle, erkenci olan genotipler, büyüme ve gelişmelerini belirli bir zaman dilimi içerisinde tamamlarlar. Bu genotiplerin çiçeklenme süreleri kısa olup, belirli bir dönemde sonlanmakta ve ikinci bir çiçeklenme (regrowth) görülmemektedir. Kesin (absolute) erkencilik olarak bilinen bu tanımlamaya karşın; diğer bir kavram ise, yetiştirilme bölgelerine ve kültürel tedbirlere göre değişen göreceli (relative) erkenciliktir. Burada da şu nokta önemlidir: Pamuk üretimi, bazı bölgelerimizde (Ege, Çukurova, Antalya ve Hatay) yılın daha uzun günlerinde üretilirken, bazı bölgelerimizde (Kahramanmaraş, Güney Doğu Anadolu ve özellikle Elazığ, Iğdır ve Balıkesir) ise, daha kısa günler de üretim gerçekleştirilmektedir. Bu durumda, erkencilik için uygulanacak kültürel tedbirlerde de bir takım değişiklikler olabilecektir. Her iki erkencilik tanımlamasında amaç; bitkinin büyüme ve olgunlaşmasını, bölgenin coğrafik koşullarını da dikkate alarak en uygun zaman dilimine denk getirmek ve bu

şekilde üstün verim ve kaliteli ürün elde etmeye çalışmaktır.

Pamuk üreticileri, böcek zararının ve üretim maliyetlerinin azaltılması yanında, yüksek verim elde edilebilmesi ve kalite yönünden erkencilik ve erken olgunlaşmanın üzerinde durmaktadırlar (McPherson ve ark., 1995). Landivar ve ark. (1993), A.B.D.’de, Texas eyaletinin okyanusa yakın bir bölgesinde yaptıkları denemede; pamuğun büyüme sezonunun bu bölge için 140 günle sınırlı olduğunu ve fide dönemindeki soğuklar, su stresi ve koza olgunlaşma zamanındaki zararlı baskısı ile yetişme dönemi sonunda şiddetli rüzgâr riskinin olduğunu belirterek, erkenciliği teşvik eden uygulamaların başarılı sonuçlar verdiğini ve bu uygulamalar kapsamında; erken devrede zararlı böceklerin kontrolü, bitki büyüme hormonları ve hasata yardımcı kimyasal maddelerin kullanılması ve daha da önemli olanın ise, çeşit seçimi olduğunu vurgulamışlardır.

Erkencilik ölçütü olarak kullanılan yöntemler üreticilere sorulduğu zaman, bölgelere göre değişen çok değişik cevaplar almak mümkündür. Bitkinin olgunlaşmasını etkileyen faktörleri anlamadan, erkenciliği ortaya çıkaran faktörleri koordineli bir şekilde uygulamak zordur. Bu nedenle, bu faktörleri (azotlu gübreleme, sulama, çeşit seçimi, pix uygulaması, vb.) ve daha da önemlisi bu faktörler arasında ki etkileşimleri bilmek gerekir. Bu makalede, bitki

(2)

olgunluğu üzerine genetik, çevre ve külütürel tedbirlerin etkisi yanında, erkencilik yöntemleri, bitki büyümesinin izlenmesi ve üretim planlaması üzerinde durulacaktır.

BĐTKĐ OLGUNLUĞU ÜZERĐNE GENETĐK FAKTÖRLERĐN ETKĐSĐ

Pamuk bitkisi, genetiksel olarak çok yıllık bir özelliğe sahiptir. Bu özelliği nedeniyle, sıcaklığın 7- 10oC’nin altına düşmediği koşullarda, çok yavaşta olsa, büyümesine devam edebilmektedir. Bu bağlamda, Çukurova’da, kış aylarının ılık geçtiği (don olmayan) yıllarda, bir önceki yetiştirme sezonunda tarlada kalmış bitki saplarının, ilkbaharda sürgün vermeye başladığı da gözlenmiştir (Oğlakçı, kişisel görüşme). Ancak, pamuk bitkisi, sıcaklığın 15.6oC’nin altına düşmediği koşullarda, yeni yeni yaprak, tarak, çiçek ve koza oluşturarak büyümesine devam edebilmektedir (Metzer, 1973).

Tek yıllık olarak tanımlanan ve çok yıllık bir büyüme özelliğine sahip olan pamuk çeşitleri, koşullar uygun olduğu sürece büyüme ve gelişmelerine devam etmekle birlikte; büyüme düzeni yönünden iki gruba ayrılabilirler (Brown ve Ware, 1958):

Bunlardan, sınırlı veya belli bir süre büyüme ve gelişmesine devam edenler (determinate) tipler veya çeşitler, erkenci olarak tanımlanmakta ve indeterminate tipler kadar verimli olmadıkları belirtilmektedir (Brown ve Ware, 1958). Determinate çeşitler, çiçeklenmeye erken başlamakta, hızlı bir şekilde çiçeklenmekte ve mevsimin erken dönemlerinde optimum düzeyde meyve tutarak fizyolojik olgunluğa girmekte ve sonra terminal tomurcuklar uyku (dormant) haline geçmektedir (Quisenberry ve Roark, 1976). Vejetasyon süreleri yaklaşık 90-140 gün olan bu bitkilerde, sezon sonuna doğru açan çiçeklerden oluşan genç kozalar dökülmekte, meyve dalı ve çiçek oluşumu yavaşlamaktadır. Bitkilerin bu görüntüsüne “cut-out”

denilmektedir (Quisenberry ve Roark, 1976).

Yaklaşık olarak 2 ila 3 hafta kadar devam eden bu durum, ilk kozaların açılımı sonrasında, koşullar elverdiği ölçüde yeniden büyüme ve çiçeklenme (regrowth) ile ortadan kalkmakta ve ikinci bir çiçeklenme dönemi başlamaktadır. Yani bitkide iki ayrı maksimum (biri diğerine göre düşük) çiçeklenme olayı gerçekleşmektedir (Quisenberry ve Roark, 1976) (Şekil 1). Çok erkenci, erkenci ve orta erkenci çeşitler bu grupta yer almaktadırlar. Ancak, ikinci periyotta oluşan kozaların verime katkısı koşullara (yağış, sıcaklık, hastalık, zararlı, vb.) bağlı olarak değişmekle birlikte çok az olmaktadır (Oğlakçı ve Kaynak, 1992).

Sürekli bir büyüme özelliğine sahip olan indeterminate tipler ise, orta geçci, geçci veya çok geçci olarak tanımlanmakta ve koşullar uygun olduğu sürece (sıcaklık 15.6oC’nin altına düşmediği sürece) büyümekte, çiçeklenmekte ve meyve tutmaktadırlar.

Şekil 1. Determinate tip pamuk bitkisinde çiçeklenme periyodu. I=1. Çiçeklenme periyodu, II=2.

Çiçeklenme periyodu (Ç.B.=Çiçeklenme Başlangıcı).

Genellikle cut-out’a girmemekte veya cut-out’a girecek kadar meyve tutamamakta ve fizyolojik olgunluğa ulaşamamaktadırlar. Determinate tiplere göre daha boylu, uzun dallı, yayvan ve verimli bir özelliğe sahip olup (Metzer, 1973), kök derinlikleri, daha fazla olmakta ve bu nedenle, mevsim içerisinde oluşan su streslerine daha iyi uyum sağlamaktadırlar (Quisenberry ve Roark, 1976). Vejetasyon süreleri yaklaşık 150-240 gün kadar devam eden bu çeşitlerin çiçeklenme ve meyvelenme periyotlarında da belirli süreli olmak üzere bir çan eğrisi şekli görülmektedir (Şekil 2).

Çeşitler arası hormonal farklılıklar da değişik etkiler yapabilir. Mesela ethephon (2-Chloroethylphosphonic acid) yaprak yaşlılığını ve koza olgunlaşmasını hızlandırmaktadır (Đnan ve Kaur, 1983). Pix uygulaması, bitkinin olgunlaşmasını hızlandırmakta ve pix uygulanan bitkiler 7-14 gün kadar daha erken olgunlaşmaktadırlar (Guthrie ve ark., 1995).

Şekil 2. Indeterminate tip pamuk bitkisinde çiçeklenme periyodu (Ç.B.=Çiçeklenme Başlangıcı).

Çiçeklenme Periyodu Ç.B.

Çiçek (adet/

gün)

I

II

Çiçeklenme Periyodu Ç.B.

Çiçek (adet/

gün)

Cut-out

(3)

BĐTKĐ OLGUNLUĞU ÜZERĐNE ÇEVRE

FAKTÖRLERĐNĐN ve KÜLTÜREL

UYGULAMALARIN ETKĐSĐ

Aşırı sıcaklar, su stresi, düşük dozda gübrelemeler (özellikle düşük N dozunda) ve zararlı (Beyaz sinek, Empoasca sp., vb.) ile hastalıklar (solgunluk, vb.) pamuğun büyüme düzenine etkili olabilmektedir. Bu bağlamda, 1983 yılında, Adana 967/10 çeşidinde, beyaz sinek baskısı ve yoğun bir ilaçlama nedeniyle ikinci bir çiçeklenme devresinin oluşmadığı Şekil 3’ten izlenebilmektedir.

0 0,5 1 1,5 2 2,5 3

65 75 85 95 105 115 125 135 145 Ekimden Sonraki Gün Sayısı Çek Sayısı (adet/bitki) .

Şekil 3. 1983 yılında, orta geçci, Adana 967/10 pamuk (G. hirsutum L.) çeşidinde saptanan çiçeklenme periyodu (Indeterminate tip) (Oğlakçı, 1985).

Aynı şekilde, geçci ve yaprak tüylülüğü fazla olan ve bu nedenle beyaz sineğe duyarlılık gösteren “Sahel”

(G. hirsutum) çeşidinde de, 1983 yılında yapılan gözlemlerde, erkenciliğin oluştuğu (Şekil 4) izlenebilmektedir.

Pamuk çeşitlerinin gerek vejetasyon süreleri ve gerekse çiçeklenme sürelerine iklim faktörleri yanında uygulanan kültürel tedbirler; gübreleme, sulama, çapalama, yabancı ot mücadelesi, pix uygulaması ile hastalık ve zararlılar etkili olabilmektedir (Aydemir, 1982).

0 0,5 1 1,5 2 2,5

65 75 85 95 105 115 125 135 Ekimden Sonraki Gün Sayısı

Çek Sayısı (adet/bitki)

Şekil 4. Geçci, Sahel pamuk çeşidinde çiçeklenme periyodu (Indeterminate) (Oğlakçı, 1985).

Pamuk çeşitleri çiçeklenme ve meyvelenmeye ekimden itibaren 40 ila 80 gün sonra başlayabilmektedir (Anonim, 2002). Đlk çiçekten ilk koza açılımına kadar

olan süre ise çeşitlere göre 50 ila 70 gün arasında değişmektedir (Young ve ark., 1980).

Pamuk bitkisinin büyüme ve gelişmesinde bir süreklilik olmakla birlikte, hem büyüme hem de çiçeklenme yönünden bir çan eğrisi gibi önce çoğalan ve sonra azalan bir eğilim görülmektedir (Şekil 1, 2, 3 ve 4). 40-80 gün kadar devam eden çiçeklenme ve meyvelenme devresinde, ilk çiçekten itibaren 20 ila 30.

günlerine doğru çiçeklenme maksimum hıza ulaşmakta (2-4 çiçek/bitki/gün) ve hasat edilebilir kozaların %70 ila %80’i oluşmaktadır. Bu devre, efektif meyvelenme devresi olarak tanımlanmaktadır (Jenkins ve ark., 1990).

Pamuk bitkisinde toplam verimin %65-75’i meyve dalları üzerinde birinci pozisyon boğumunda; yine toplam verimin 70-75’i ana sap üzerinde 9 ila 16.

boğumlar arasında kalan meyve dallarında elde edilmektedir (Jenkins ve ark., 1990).

Bu genel bilgilere karşılık, bitkinin olgunlaşması;

bitkide meyvelenme dağılımı ve meyve tutma süresi, sıcaklık, oransal nem, rüzgâr, toprak koşulları (nem, verimlilik, vb.) ile sulama, gübreleme, ekim zamanı, yağış, hastalık ve zararlı gibi faktörlerin etkisine bağlı olarak değişebilmektedir.

Örneğin, orta derecede geçci olarak tanımlanan Deltapine 15/21 (G. hirsutum L.) çeşidi ile erkenci olarak tanımlanan Çukurova 1518 (G. hirsutum L.) çeşitleri, Çukurova’da, susuz koşullarda, Nisan ayı başlarında yapılan ekimlerde, Haziran ayı başlarında çiçeklenmeye başlamakta ve Ağustos ayının ilk haftasında %50-60 oranında açılmış kozaya sahip olmaktadır. Aynı şekilde, sulama koşullarında ise Eylül ayının 10. ila 20. günlerine doğru hasat edilebilir (%50- 60 açılmış koza) duruma gelebilmektedir.

Fide döneminde zararlanmış bitkilerde (dolu, thrips veya mekanik zararlanma) çiçeklenme başlangıcı 10-20 gün geç olabilmektedir (Oğlakçı ve Gençer, 1992).

Generatif devrede, generatif organların zarar görmesi veya değişik yöntemlerle uzaklaştırılması ile bitki boyunun (Kennedy ve ark., 1986) ve toplam vejetatif aksam kuru madde miktarının arttığı (Ungar ve ark., 1987); çiçeklenme süresinin uzadığı (Guinn, 1985); tarak sayısının ve dolayısıyla çiçek sayısının arttığı (Dale, 1959; Ungar ve ark., 1987; Patterson ve ark., 1978) ve koza tutma oranının da arttığı (Patterson ve ark., 1978) belirtilmektedir.

Bitki besin elementlerinin eksikliği, yüksek veya düşük sıcaklıklar, oransal nemin çok düşük veya çok yüksek olması, su stresi, emici böceklerin zararı (beyaz sinek, kırmızı örümcek, empoasca sp., yaprak biti) ve hastalık gibi faktörlerin etkisi ile yaprak yaşlılığı hızlanmakta ve hem çiçeklenme ile meyvelenme hem de vejetasyon süresi kısalmaktadır (Oğlakçı ve Gencer, 1992).

Pamuk bitkisinin hasat dönemi ekim tarihlerine göre değişebilmektedir. Ekimden ilk koza açma tarihi arasındaki gün sayısı, 22 Nisan ekimlerinde (normal ekim tarihi) 105 gün; 7 Haziran ekimlerinde (geç ekim) 118-119 gün olmuştur (Çopur, 1999).

(4)

Azot gübrelemesi ile bitkinin çiçeklenme süresi ve bitkinin gelişme hızında bir artış olduğu ve bitkinin olgunlaşma süresinin uzadığı bildirilmektedir (Gerik ve ark., 1993; Oosterhuis ve Bate, 1983; Zhu ve Oosterhuis, 1992). Haliloğlu (1999), Şanlı Urfa’da yapmış olduğu çalışmada; azotun, bitki boyu, çiçek- koza açma gün sayısı, ilk meyve dalı boğum sayısı, ortalama olgunluk süresi, günlük verim indeksi ve erkencilik indeksini önemli düzeyde artırdığını; birinci el kütlü oranını ise, önemli düzeyde azalttığını saptamıştır.

Çeşit seçiminde; çeşitlerin karşılaştırılması açısından erkencilik kriterleri kullanılagelmektedir. Ayrıca, bitki büyümesinin kontrolünde uygulanan NAWF (Nodes Above White Flower), HNR (Height to Node Ratio), bitki haritalaması gibi bazı bitki izleme (monitoring) teknikleri mevcuttur (Bourland ve ark., 1992;

McPherson ve ark., 1995; Kerby ve Hake, 1996;

Landivar ve ark., 1993).

Özellikle üretim programlaması açısından sulama ve gübreleme zamanı, hastalık ve zararlılarla mücadele zamanı, yaprak döktürme veya hasada yardımcı uygulamaların verim ve verim unsurlarına etkileri önemli bir konudur. Bunlardan erkencilik, büyümeyi izleme yöntemleri ve üretim planlaması gibi konular aşağıda ele alınmıştır.

ERKENCĐLĐK YÖNTEMLERĐ ve ÖLÇÜLMESĐ Erkenciliğin ölçülmesinde, birçok araştırıcının ortaya koyduğu değişik teknikler bulunmaktadır: Bitki boyu, boğum sayısı, ilk tarak pozisyonu ve koza tutma oranı (Hake ve ark.. 1994; Kerby ve ark., 1993), çatlamış kozalardan sonraki boğum sayısı (Supak ve ark., 1993) gibi karakterlerin erkenciliğin ölçülmesinde etkili oldukları vurgulanmıştır.

Richmond ve Radwan (1962), bazı karakterlerin erkenciliğin ölçülmesinde başarıyla kullanıldığını belirtmişler ve bu karakterleri şu şekilde sıralamışlardır:

Đlk tarak oluşma tarihi (taraklanma gün sayısı), ilk çiçek açma tarihi (ekim-ilk çiçek açma gün sayısı), ilk koza açım tarihi, tarakların oluşma periyodunun uzunluğu, kozaların olgunlaşma periyodunun uzunluğu (ekim-koza olgunlaşma--açma veya çatlama--gün sayısı), çiçeklenme hızı, koza tutma hızı, koza açma hızı, koza dökme miktarı vb. Aydemir (1982) erkenciliğin belirlenmesinde kullanılabilecek kriterleri şöyle sıralamıştır: Đlk meyve dalı boğum sayısı, ilk tarak gün sayısı, taraklanma periyodu ve koza olgunlaşma periyodu. Gencer ve Yelin (1983), birinci el kütlü oranının erkencilik için kullanılabileceğini belirtmiştir.

Bunlara ek olarak; erkencilik indeksi (Munro, 1971), ortalama olgunluk süresi (Christidis ve Harrison, 1955), günlük verim yüzdesi indeksi (Bilbro ve Quisenberry, 1975), efektif çiçeklenme sonuna (cut-out) kadar gün sayısı (Bourland ve ark., 1992), bitki haritalaması (Landivar ve ark., 1993) tarafından bildirilmiştir.

Yapılan araştırmalar, bu kriterlere tek başına güvenilmemesi ve erkencilik durumunun daha geniş düşünülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Đlk Meyve Dalı Boğum Sayısı

Kotiledon yaprakların bulunduğu boğum numarası sıfır (0) kabul edilerek, ana sap üzerinde, ilk tarağın oluştuğu meyve dalına (first sypmodia) kadar olan boğumlar sayılarak bulunmaktadır. Pamuk bitkisinin genetik yapısının, olgunlaşma süresi ve erkencilik üzerine baskın (dominant) etkisi vardır. Đlk meyve dalınının oluştuğu boğum sayısı çeşitten çeşide farklılık göstermektedir. Geçci çeşitler ilk meyve dallarını erkenci çeşitlere nazaran 1 veya 2 boğum (node) daha yukarıda üretirler.

Bazı çeşitler ilk tarakları 5. boğumda oluşan meyve dalında, bazıları ise 7 veya daha yüksek boğumlarda üretebilirler. Ray ve Richmond (1966), bazı morfolojik özelliklerin erkenciliğin ölçülmesinde kullanılabileceğini bildirmiştir. Bunlar: Đlk meyve dalının oluştuğu boğum sayısı, odun dallarının sayısı ve bu dallarda oluşan kozaların yüzdesidir. Yazarlar, araştırmaları sonucunda, bütün karakterlerin erkencilikle önemli derecede ilişkili olduğunu; fakat yüksek derecede kalıtsal ve az varyasyon göstermesi nedeniyle, ilk meyve dalının oluştuğu boğum sayısının diğerlerine nazaran daha güvenilir bulduklarını ve bu karakterin erkenciliği belirlemek için kullanılabileceğini bildirmişlerdir.

Bitki Boyu, Boğum Sayısı ve Boğum Uzunluğu Çim yapraklarının (cotyledone) bulunduğu nokta baz (sıfır) kabul edilerek, bitkinin en üst büyüme konisi uç kısmınana kadar uzunluk ölçülerek “bitki boyu“ ve boğumlar sayılarak “boğum sayısı“ bulunur. Aydemir (1982) erkenciliğin belirlenmesinde kullanılabilecek kriterleri sıralarken; iki boğum arasındaki uzunluğu kısa olan varyetelerin daha erkenci olacağını belirtmiştir.

Bölek (1997) yaptığı çalışmalarda; boğum uzunluğunun kültürel uygulamalardan büyük ölçüde etkilendiğini, özellikle de, su stresinin boğum oluşturma ve boğum uzunluğuna etkili olduğunu belirtmiştir.

Taraklanma Gün Sayısı

Ekimden itibaren tarakların çıplak gözle tanımlanabilir duruma gelmesi (yaklaşık 1 mm) veya toplu iğne başı kadar olduğu güne kadar geçen süre olarak belirlenmektedir. Erkenci olarak tanımlanan 2421-A (G. hirsutum)ve Taşkent-I (G. hirsutum) çeşitleri ile geçci olarak bilinen Sealand-542 (G.

barbadense) ve Delcerro (G. hirsutum ve G. barbadense melezi) çeşitlerinin ilk tarak gün sayıları aynı, 39 gün;

yine geçci olarak tanımlanan Alleppo-45 (G. hirsutum) ve Sahel çeşitlerinde ise 42 gün olarak saptanmıştır (Yelin ve ark., 1980). Çopur (1999), Harran ovasında yaptığı çalışmada, erken ekimlerde (22 Nisan) 45-46 gün, geç ekimlerde (22 Haziran) ise 33-34 gün olarak bulmuştur.

Taraklanma Periyodu

Đlk tarağın oluşmasından çiçek açmasına kadar geçen gün sayısı olarak ifade edilmekte ve erkenci çeşitlerde bu sürenin kısa olması gerektiği

(5)

vurgulanmaktadır. Çeşitlere bağlı olarak, G. hirsutum türlerinde 20-30 kadar devam etmekte, G. barbadense türlerine ilişkin çeşitlerde ise 20 ila 35 gün kadar sürmektedir.

Çiçeklenme Gün Sayısı

Ekimden itibaren ilk beyaz çiçeğin görüldüğü güne kadar geçen süre (gün) olarak saptanmaktadır.

Çukurova koşullarında Taşkent-I çeşidinde 59 gün, Sealand-542 çeşidinde 62 gün, Delcerro çeşidinde 59 gün olarak saptanmıştır (Anonim, 1980). Ege (Nazilli) koşullarında ise Delcerro çeşidinde 53 gün olarak bulunmuştur (Anonim,1995). Bu durum ise, ilk çiçeklenme gün sayısının bölgelere ve yıllara göre değiştiğini ortaya koymaktadır. Çopur (1999), Harran ovası koşullarında, ilk çiçeklenme gün sayısını erken ekimlerde 69-70 gün, geç ekimlerde ise 52-53 gün olarak saptamıştır. Bu bulgular gerek taraklanma gün ve gerekse ilk çiçeklenme gün sayısının ekim zamanına göre değiştiğini ortaya koymaktadır.

Erken çiçeklenme, üreticiler için bir fayda sağlayabilir. Çünkü bu sayede zararlıların bitkiye olan etkisi azaltılmış olacağı için, ürüne dönüşebilecek çiçeklenme dönemi (efektif) de uzayacaktır veya bir başka deyişle zararlılara karşı bir fizyolojik dayanıklılık sağlanmaktadır. Bu bağlamda, Çukurova bölgesi’nde beyaz sinek populasyonunun ortaya çıkmaya başladığı temmuz ayının 15’nden önce, erken ekim sonucu erken çiçeklenme (Haziran, 15-20) ve meyvelenme ile zararlının etkisi azaltılabilmektedir. Uzun süren çiçeklenme periyodu bitkiye daha fazla koza oluşturması için zaman tanımaktadır. Fakat olumsuz şartların etkisiyle (bitkinin streste olması) pamuğun koza tutması azalacağı gibi efektif çiçeklenme dönemi de kısalabilir. Çiçeklenme geciktiği zaman, bitkide denge çok çabuk bir şekilde kaybolabilir. Zararlı populasyonları ve dolayısıyla zararlı baskısı yaz boyunca artabilir. Erkenciliğin ölçülmesinde bir kriter olarak kullanılan ilk çiçek açma tarihi, bu dönemden sonra bitkide meydana gelecek değişiklikleri mesela aşırı büyüme, düşük koza tutma ya da böcek zararı gibi etmenleri ölçemeyecektir. Bu nedenle erkencilik denildiği zaman değişik faktörlerin birlikte ele alınması gerekmektedir.

Çiçeklenme Aralığı

Munro (1971), yatay (aynı meyve dalı üzerindeki boğumlarda, içten dışa doğru çiçeklerin açma tarihleri arasındaki gün sayımı) ve dikey (birbirini izleyen meyve dallarında aynı boğumdaki çiçeklerin açım tarihleri arasındaki gün sayısı) çiçeklenme aralığının da erkencilikte kullanılabileceğini bildirmiştir. Bu şekilde çiçeklenme hızı ortaya çıkacaktır. Yatay çiçeklenme aralığı, Sayar 314 çeşidinde, ortalama 6.5 ve dikey çiçeklenme aralığı ise 2.9 olarak bulunmuştur (Haliloğlu, 1999). Aynı araştırıcı, dekara 8 ve 16 kg N uygulamasının, yatay çiçeklenme aralığında bir fark oluşturmazken, 24 kg N’un çiçeklenme gün aralığını

kısalttığını ve uygulanan bütün N dozlarının dikey çiçeklenme aralığını uzattığını bildirmiştir.

Erkencilik Đndeksi (EĐ) Munro (1971) tarafından;

EĐ=a+x1+x3x2+9x3+x4 şeklinde ifade edilmiştir.

Burada EĐ=Erkencilik indeksi, a=Sabit sayı (-19.6), x1=Đlk çiçeğin açmasına kadar geçen gün sayısı, x2=Đlk meyve dalı boğum sayısı, x3=Dikey çiçeklenme aralığı(gün), x4=Yatay çiçeklenme aralığı(gün) olarak belirlenmiştir. Haliloğlu (1999), azotlu gübrelemenin erkencilik kriterlerine etkisini araştırmak için Sayar 314 çeşidi üzerinde yaptığı çalışmada; erkencilik indeksini ortalama 81 gün olarak bulmuş ve bu değerin yıllara ve uygulanan azot dozlarına göre farklılık gösterdiğini bildirmiştir.

Çiçek Açma Oranı

Aynı zaman diliminde çiçeklenen bitkilerde, çiçek sayılarının karşılaştırılması ile bulunabilir. Çiçeklenme yüzdesi daha fazla olan çeşitler, belirli bir zaman diliminde daha fazla çiçek oluşturacaklarından, yüzdesi az çeşitlere göre daha erkencidir (Aydemir, 1982).

Efektif Çiçeklenme Sonuna (cut-out) Kadar Gün Sayısı

Erkenciliği belirleyen diğer bir unsur da ekim tarihinden cut-out tarihine kadar geçen süredir ve cut- out tarihinde en son açan çiçeğin üzerindeki nod (boğum) sayısı 4 veya 5’tir (NAWF= 4 yada 5) (Bourland ve ark. 1992). Erken çiçeklenme aşamasında, NAWF (meyve dalı üzerinde, ana gövdeye en yakın, 1.

boğumda ve en üstte açmış olan beyaz çiçekle tepe yaprağı arasındaki boğum sayısı), ilk meyve dalının oluştuğu nodun pozisyonu ve erkencilikle alakalıdır. Alt boğumlarda tarak oluşturan erkenci çeşitler, geçci çeşitlere göre, çiçeklenmenin başlangıç dönemlerinde daha az sayıda NAWF’e sahip olurlar. Bu da erkenciliği gösteren önemli bir işarettir. Bu yöntem efektif çiçeklenme döneminin sonunu tespit etmekle birlikte bitkinin koza oluşturma hızını da ortaya çıkarmaktadır.

Bölek (1997), 8 MAR çeşidiyle yaptığı denemede; sulu şartlarda, Tamcot Sphinx çeşidinin NAWF=5 (cut-out) değerine, ekimden 117 gün sonra (diğer çeşitlerden 10 gün daha geç) ulaştığını ve bu kriterin, çeşitleri erkencilik ve strese (kuraklık) dayanıklılık yönünden karşılaştırmada kullanılabileceğini bildirmiştir.

Bitki ıslahçıları, pamuğun uygun büyüme sezonunda, cut-out zamanına kadar geçen günleri karşılaştırarak değişik çeşitleri, kültürel uygulamaları ve üretim sistemlerini değerlendirmeye alabilmektedirler.

Bu şekilde, ilk çiçeklenmeyle birlikte bitkinin büyüme devrelerinin de bütünleşmesi (entegrasyonu) sonucu erkencilik çok daha doğru bir şekilde ortaya konulabilir.

Bu yaklaşımın kısıtlayıcı tarafı ise, çok geniş ve değişik hatta birbirinden bağımsız faktörleri içermesidir. Eğer bir çeşit kısa sürede cut-out’a ulaşabiliyorsa acaba bu durum, pamuğun sınırlı (determinant) büyüme şeklinden mi? kuraklıktan dolayı mı? yoksa besin maddesi

(6)

eksikliğinden mi? kaynaklanmaktadır şeklindeki soruların cevaplanması gerekmektedir. Bu nedenle, cut- out zamanını etkileyen faktörlerden hangisinin etkin olduğunu belirlemek gerekir. Bu da, bitkinin büyüme sezonu içerisinde değişik bitki gözlemlerinin yapılmasını ve bunun iklim verileriyle karşılaştırılarak ortaya konmasını gerektirir.

Koza Açma Gün Sayısı

Kozaların olgunlaşma periyodunun uzunluğu, ekimden itibaren ilk koza olgunlaşmasına (açma- çatlama) kadar olan gün sayımıdır. Harran ovası’nda yapılan bir çalışmada; ilk koza açma gün sayısı yönünden yıllar arasında bir farklılık saptanmazken, ekim zamanlarına göre bu rakamın 105 ila 119 gün arasında değiştiği saptanmıştır (Çopur, 1999). Nazilli’de yapılan bir çalışmada ekim-koza açma gün sayısının 95 gün (Semu SS/G) ila 150 gün (Kashinadh) arasında değiştiği saptanmıştır (Çağırgan ve Barut, 2000).

Koza Tutma Oranı (KTO)

KTO= (Elde edilen koza sayısı / Toplam çiçek sayısı) x 100

Bitkinin koza tutma oranı veya meyvelenme etkinliği (the boll setting efficiency), hem verim hem de erkencilik yönünden önemli bir faktördür. Normal koşullarda, her bir genotipin, yetişme dönemi boyunca oluşturduğu çiçeklerden belirli bir miktarı, çiçeklenme ve meyvelenme devresinin belirli bir diliminde kozaya dönüşmektedir. Bu oran, kültürel işlemlerle yükseltildikçe, verim ve erkencilik artacaktır.

Çiçeklenme ve meyvelenmenin ilk 15. ve 25. günlerine kadar açan çiçeklerin meyveye dönüşüm oranı artınca (%40-50 yerine %70-90), bitki, fizyolojik olarak olgunlaşma eğilimine girecek ve böylece erkencilik artışı yanında verim artışı da söz konusu olacaktır.

Çiçeklenme ve meyvelenmenin erken devrelerinde, koza tutma oranları yüksek olanlar, geç devrede, belirli bir orana ulaşanlara göre erkenci olarak tanımlanmaktadır (Đncekara, 1979).

Olgunlaşma Süresi

Ekimden %50 koza açım zamanına kadar geçen süredir. Bu sürenin kısa olması, erkenciliği gösterir.

Açılmış Kozaların Yüzdesi

Açılmış koza sayısının, açılmış ve olgun koza sayısı toplamına oranlanması ile bulunan bir yöntemdir. Bu teknik, genelde pamuk çeşitlerinin olgunluğunu test etmek için kullanılır. Değişik çeşitler, hatlar veya çeşit adayları bu şekilde açmış koza sayısı yönünden karşılaştırılabilir. Bu metodun üreticiler açısından iki dezavantajı vardır: 1. yıllar arası değişen çevre şartları karşılaştırmayı güçleştirebilir ve 2. aynı deneme içeresinde bile, değişik çeşitler üzerine uygulanan spesifik kültürel uygulamalar değişik etkiler yapabilir.

Bu olumsuz etkileri azaltabilmek için çok miktarda veri toplanması gerekmektedir.

Birinci El Kütlü Oranı (%) (BEKO)

Gencer ve Yelin (1983), birinci el kütlü oranını, birinci elde toplanan kütlünün toplam kütlüye oranı olarak ifade etmiş ve erkencilik için kullanılabileceğini belirtmişlerdir. Birinci el kütlü oranının yüksek olması, çeşidin erkenci olduğunu gösterebilir.

BEKO=(Birinci elde toplanan kütlü/Toplam kütlü pamuk)x100

Ortalama Olgunluk Süresi (OOS)

OOS=[W1H1+W2H2+…+WnHn]/(W1+W2+…+Wn) formülüyle belirlenebilir. Burada; W=Her hasatta elde edilen kütlü pamuk miktarı (kg); H=Ekimden hasada kadar geçen gün sayısı; 1,2,….n=Periyodik hasat sayısı (Christidis ve Harrison, 1955) olarak bildirilmiştir.

Çopur (1999), yaptığı çalışmada, ortalama olgunluk süresinin ekim tarihinden önemli ölçüde etkilendiğini;

Nisan ekimlerinde OOS=155 gün ve Haziran ekimlerinde ise bu değerin 145 gün olduğunu bildirilmektedir.

Günlük Verim Yüzdesi Đndeksi (GVYĐ)

Bilbro ve Quisenberry (1975)’e göre aşağıdaki formüle göre hesaplanabilir:

GVYĐ (kg/dekar/gün)=Dekara kütlü verimi / Ortalama olgunluk süresi (gün)

GVYĐ, Harran ovası koşullarında yapılan bir çalışmada, erken ekimlerde yaklaşık 3 ve geç ekimlerde ise 1.5 olarak bulunmuştur (Çopur, 1999). Bu durum günlük verimin ekim tarihinden önemli derecede etkilendiğini göstemektedir.

Bitki Haritalaması ve Büyümenin Đzlenmesi Pamuğun büyüme sezonu boyunca ve sonunda yapılacak bitki haritalaması ve diğer fenolojik gözlemler bitkinin olgunlaşması hakkında daha kesin bir sonuç verebilir (Landivar ve ark., 1993; Danforth ve ark., 1995). Yani bitkinin gerçek durumu ve olgunluğu, olgunlaşmamış kozaların ve dökülen kozaların haritalanması yapılarak bitkinin gerçek çiçeklenme ve meyve bağlama şekli ortaya çıkarılabilir. Böylece koza bağlama süresi ve yoğunluğu da belirlenebilir. Bu yöntem gerçek koza bağlama şeklini ortaya çıkardığı gibi, etkili çiçeklenme dönemini ve ayrıca uygulanan kültürel tedbirlerin ve çevrenin ürün üzerindeki etkisini de ortaya çıkarır. Mesela uzun süren yağmurlar, kapalı havalar ve yoğun zararlı baskısının etkileri en son yapılacak bitki haritalamasıyla ortaya çıkarılabilir.

Yapılan çalışmada, belirtilen tekniklerin, erkencilik, kurağa dayanıklılık ve optimum bitki yetişme şartlarının belirlenmesi için kullanılabileceği bildirilmiştir (Bölek, 1997).

BÜYÜMENĐN KONTROLÜ

Üreticiler bitki izleme tekniklerini kullanarak, pamuğun yetişme sezonu boyunca kullanılacak girdileri ayarlayabilir ve daha yüksek verim elde edebilirler.

Mesela büyüme düzenleyicilerinin ve yaprak döktürücülerin (defoliantlar) kullanımı, sulama zamanı,

(7)

ilaçlama zamanı ve gübreleme zamanının ayarlanması, bu tekniklere göre yapılabilir. Ayrıca bitkinin yetişme periyodu süresince, vejetatif ve generatif büyüme arasındaki dengenin korunup korunamadığı da tespit edilebilir.

McCarty (1994), bitki büyümesinin kontrolünde 4 dönemin önemli olduğunu bildirmiş ve yapılacak ölçümleri özetlemiştir: Bunlar sırasıyla;

a) Taraklanma öncesi (pre-squaring): Bitki yoğunluğu, bitki boyu ve boğum sayısı gözlemlenebilir ve bitkilerdeki anormallikler (damage), kayıp sıralar (çıkmayanlar) vb. belirlenebilir. Bu veriler, fidenin durumu (plant stand), üniformitesi (plant uniformity), büyüme oranı (growth rate) ve büyüme gücü (plant vigor) hakkında bilgi verebilir.

b) Taraklanma dönemi (squaring): Bitki boyu, boğum sayısı, ilk tarağın oluştuğu meyve dalı boğum sayısı, 1. ve 2. pozisyondaki mevcut tarak sayısı değerlendirilebilir. Bu verilerden bitki boyunun boğum sayısına oranı (HNR) ve büyüme oranı hesaplanabilir ve bu bilgiler bitki büyüme düzenleyicilerin uygulanmasında kullanılabilmektedir. Tarak tutma oranı (%) hesaplanarak, zararlı (böcekler) konrol eşiğini (threshold) belirlemede kullanılabilir.

c) Çiçeklenme (blooming): Bitki boyu, NAWF (Şekil 5), 1. pozisyondaki tarak sayısı belirlenebilir. Bu verilerden HNR ve büyüme oranı hesaplanarak, büyüme düzenleyicilerin (PGR) kullanımında yararlanılabilir.

Ayrıca üst 5-6 (L5N) boğum uzunluğuna bakılabilir ve uzunluk/boğum sayısı oranı belirlenerek, bu da meyve oluşumunun (fruit set) izlenmesinde kullanılabilir.

Taraklanma yüzdesi (% square) ve koza tutma oranı (boll retention); böcek kontrolünde, gübrelemede, sulamada ve PGR uygulamasında çok kullanışlıdır.

d) Cut-out sonrası (post cut-out): Koza tutma oranı, tekrar büyüme (regrowth) ve koza açma (boll opening) gözlemlenebilir. Ana sap üzerinde, 1. boğumda ve en üstte bulunan çatlamış kozayla tepe yaprağı arasındaki boğum sayısı veya çatlamış koza üstü boğum sayısı (NACB, Nodes Above Cracked Boll) yaprak döktürücülerin uygulama zamanını belirleyebilir. Bitki izleme teknikleri aynı şekilde; erken sezon meyvelenme (early season fruiting), azotlu gübreleme, bitki büyüme düzenleyicilerinin kullanımı ve sulamanın sonlandırılması gibi kültürel tedbirler için uygulanabilir (Silvertooth, 1995). Aynı şekilde, Pima ve Upland pamuklarının erken dönem gelişmeleri ekimden sonraki gün-derece toplamları (Heat Units After Planting=HUAP) ölçümüyle de belirlenebilir. Eğer bitkiler ilk meyve dalını 5-7’inci boğumlarda oluşturursa erken dönemde, taraklanma aşamalarının gözlemlenmesi; erken dönem zararlı kontrolü, sulama, bitki düzenleyicileri ve N gübreleme konusunda yardımcı olabilir (Silvertooth, 1995).

Şekil 5. Pamuk bitkisinde çiçeklenme ve meyvelenme kontrolünde uygulanan NAWF tekniğinin gösterimi (NAWF=6).

NAWF çiçeklenmenin başlanğıcında bölgelere ve kültürel uygulamalara göre değişmekle birlikte yaklaşık

10, cut-out zamanında 5 civarında olur. Erken cut-out bitkinin streste olduğunu gösterebilir (su, tuz, zararlı,

Odun Dalı Kotiledon Yaprakları Nod 1

Yeşil Meyve

Silkme 2. Pozisyon

1. Pozisyon Nod 14

Terminal (Nod 15)

Tarak

Ana Gövde

Beyaz Çiçek

(8)

etc.). Geciken cut-out ise meyve tutma oranının azlığını (light boll load) ve hasatın gecikeceğini gösterir. Bu ise bitki haritalaması (plant mapping) ya da HNR ile belirlenebilir. NAWF gözlemleri, iyi ürün almak için önemlidir. Ayrıca bu şekilde son sulama ayarlanabilir.

HNR gözlemleri ise bitkinin vejetatif ve generatif büyümesini kontrol eder. Öyleki, daha büyük HNR değeri bitkinin daha fazla vejetatif olarak büyüdüğünü gösterir (Silvertooth, 1994).

ÜRETĐM PLANLAMASI ve ÖNERĐLER

Birçok faktör ve bu faktörlerin interaksiyonları bitkilerde olgunlaşmayı etkileyebilmektedir. Genetik farklılıklar ve değişik çevre faktörleri çeşitlere bağlı olarak olgunlaşmayı etkiler. Üreticiler bitki üretim sezonu içerisinde bitkinin durumunu gözlemleyerek, bölgelerine en uygun kültürel tedbirleri yerinde ve zamanında, tekniğine uygun bir şekilde uygulayarak olgunlaşma süresini bir dereceye kadar kontrol altına alabilirler ve bu şekilde girdilerini daha etkili bir şekilde kullanmış olurlar. Bölgede üretimi yapılan pamuk çeşitlerinin büyüme ve gelişme düzeni esas alınarak, gerekli programlar yapılmalıdır. Programlama da amaç;

üstün verim ve kaliteli üründür. Bunun da gerçekleşebilmesi için, bölgenin iklim koşullarına göre üretim programı yapılmalı veya erkenciliği teşvik edecek önlemler alınmalıdır.

Erkenciliği belirleme tekniklerinin uygulanmasıyla da çeşitler arasında daha iyi bir karşılaştırma yapılabileceği gibi bölgeye uygun çeşit seçimi gerçekleşmiş olacaktır. Sonuçta eldeki imkanlar en ekonomik şekilde kullanılacak ve elde edilecek ürünün kalitesi ve verimi artırılmış olacaktır.

Bir bölgede üretim planlaması açısından bazı konuları gözönünde bulundurmakta yarar bulunmaktadır. Bunları:

• Bölgenin iklim ve toprak yapısı,

• Bölgeye uyum sağlamış çeşit seçimi,

• Çeşidin büyüme ve çiçeklenme düzeni,

• Çeşidin farklı toprak ve alt iklim koşullarına tepkisi,

• Bölgede hâkim olan zararlı ve hastalıklara karşı tepkisi,

• Su tüketimi ve sulama zamanı,

• Besin istekleri miktarı ve zamanı şeklinde sıralayabiliriz.

Çeşitlerin en fazla koza tutmalarını sağlayacak tedbirlerin alınması ve çeşitlere göre bir hedef belirlenmesi gerekmektedir. Bitkide kozaların oluşmaya başladığı ilk zamanlarda, koza tutma oranlarının yüksek olmasından dolayı determinate çeşitler hedeflenen koza tutma oranına ulaşabilirler. Determinate olma ve çeşidin koza bağlama özelliği bitki ıslahı çalışmalarında kullanılabilecek iki önemli özelliktir. Pamuk gerek determinate gerekse indeterminate olsun, bir sezon boyunca çok sayıda çiçek oluşturmakta ve bunların

%60-80’ini dökmektedir (Đncekara, 1979). Bu döküm oranının azaltılması ile verim potansiyeli artırılabilmektedir. Bunun yanında çiçeklenmenin ilk 20-30 günlük döneminde oluşan kozaların verime

katkısı %75-80 civarında bulumaktadır (Jenkins ve ark., 1990). Geç dönemde oluşan kozaların büyüme ve gelişmesi olumsuz hava koşullarına rastlaması nedeniyle bu kozalardan elde edilen liflerin de kalite özellikleri olumsuz yönde etkilenmektedir.

Tarımsal üretim planlamasında aşağıdaki prensipler uygulanmalıdır.

1. Pamuk araştırıcıları ve yayımcılar, pamukta bitki büyümesini izleme yöntemlerini ve uygulamalarını, pamuk üreticilerine öğretmelidir.

2. Her bölgede, standart çeşitlerin; bitki büyüme, çiçeklenme ve meyvelenme modelleri saptanmalıdır.

3. Büyümeyi izleme tekniklerine (NAWF, HNR, L5N, vb.) ait kritik değerler, bölgelerde, standart çeşitlerle yapılacak araştırmalarla ortaya konmalı ve bu değerlere göre üretim planlaması yapılmalıdır.

4. Üreticiler, bölgeleri için en iyi uyum sağlayan erkenci çeşit seçimine önem vermelidir.

5. Erkenci çeşit yanında orta erkenci veya geçci çeşitlerde, erkencilik sağlayacak kültürel işlemlere önem vermelidir.

6. Bitki yetiştiriciliğinde, geç dönemde oluşabilecek zararlı ve hastalık etmenlerine beslenme ve çoğalma ortamı sağlayacak aşırı gübreleme ve sulamalardan kaçınmalıdır.

7. Hasadı zamanında tamamlayabilmek için, hasada yardımcı kimyasal uygulamalara özen göstermeli ve vejetasyonun geç dönemlerinde sulamalardan kaçınmalıdır.

KAYNAKLAR

Anonim, 1980. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müd., Adana Pamuk Araştırma Enstitüsü Müd., Proje Sonuçları, 61s.

Anonim, 1995. Pamuk Đntrodüksiyon Çalışmaları. T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müd., Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müd., 2001 Yılı Proje Sonuçları, 23s.

Anonim, 2002. Pamuk Đntrodüksiyon Çalışmaları. T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müd., Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müd., 2001 Yılı Proje Sonuçları, 16-22.

Aydemir, M. 1982. Pamuk Islahı, Yetiştirme Tekniği ve Lif Özellikleri. Nazilli Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları. No:33, Nazilli.

Bilbro, J., Quisenberry, D. 1975. A Yield Related Measure of Earliness for Cotton. Crop Sci., 13:392.

Brown, H.B., Ware, J.O. 1958. Cotton. McGraw Hill Book Co. NY, 556p.

Bourland, F.M., Oosterhuis, D.M., Tugwell, N.P., Cochran, M.J. 1992. Reading the Plant for Efficient Management.

In: Proc. Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter), 146-148.

Bolek, Y. 1997. Phenology and Yield of Eight Cotton Genotypes Under Irrigation and Water Stress. MS Thesis, Texas A&M University Library.

(9)

Çağırgan, O., Barut, A. 2000. Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü’ndeki Genetik Stok Pamuk Çeşitlerinin Özellikleri. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müd., No: 58, 18-30.

Christidis, B.G., Harrison, G. J. 1955. Cotton Growing Problems. McGraw Hill Book Comp. Inc., NY.

Çopur, O. 1999. Harran Ovası Koşullarında Farklı Ekim Zamanlarının, Pamukta (Gossypium hirsutum L.) Çiçeklenme, Verim, Verim Unsurları ve Erkencilik Kriterlerine Etkisi Üzerinde Bir Araştırma. Doktora Tezi. Harran Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitisü, Şanlıurfa.

Dale, J.E. 1959. Some Effects of Continous Removal of Floral Buds on the Growth of Cotton Plant. Ann.

Bot. (London). 23:636-649.

Danforth, D.M., Cochran, M.J., Tugwell, N.P., Bourland, F.M., Oosterhuis, D.M., Justice, E.D.

1995. Statistical Relationship Between Squarmap and Earliness. In: Proc. Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter), 522-523.

Gencer, O., Yelin, D. 1983. Pamuk Bitkisinde (G.

hirsutum L.) Erkencilik Kriterlerinin Kalıtımı ve Verimle Đlişkileri Üzerinde Bir Araştırma. T.C.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları No:40, Adana.

Gerik, T.J., Oosterhuis, D.M., Baker, W.H. 1993.

Cotton Monitoring: Crop Nutrition and Fertilizer Management. In: Proc. Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter), 1184-1190.

Guinn, G. 1985. Fruiting of Cotton: III. Nutritional Stress and Cutout. Crop Sci., 25:981-985.

Guthrie, D., Landivar, J., Munier, D., Sticher, C., Weir, B. 1995. Pix Application Strategies. Cotton Physiology Today. Vol. 6, No:4.

Hake, K., Stichler, C., Banks, J.C. 1994. Cotton Monitoring in Practice—Southwest Approach. In:

Proc. Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter), 184-185.

Haliloğlu, H. 1999. Harran Ovası Koşullarında Farklı Azot Dozlarının Pamukta (Gossypium hirsutum L.) Çiçeklenme ve Meyvelenme Düzenine, Verim ve Verim Unsurlarına Etkisi Üzerine Bir Araştırma.

Doktora Tezi. Harran Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitisü, Şanlıurfa.

Đnan, Ö., Kaur, B. 1983. Pamukta Değişik Koza Açma Devrelerinde Farklı Dozlarda Uygulanan Ethephonun Etkilerinin Araştırılması. Akdeniz Tar.

Araş. Ens. Md. Pamuk Araştırma Sonuçları. 1967- 1989, 30s.

Đncekara, F. 1979. Endüstri Bitkileri ve Islahı: Lif Bitkileri ve Islahı, Cilt I. Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları, No.65, Bornova. 294s.

Jenkins, J.N., McCarty, J.C.Jr., Parrot, W.L. 1990.

Fruiting Efficiency in Cotton: Boll Size and Boll Set Percentage. Crop Sci., 30:857-860.

Kennedy, C.W., Smith, W.C.Jr., Jones, J.E. 1986. Effect of Early Season Square Removal on Three Leaf Types of Cotton. Crop Sci., 26:139-145.

Kerby, T.A., Horrocks, R.D., Plant, R.E. 1993. Plant Monitoring to Quantify Vegetative Vigor. In: Proc.

Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter), 1177-1180.

Kerby, T. A., Hake, K. 1996. Monitoring Cotton’s Growth. p. 335-355. In K. Hake et al. (ed.) Cotton Production Manual. Univ. of California, DANR Press, Oakland, CA.

Landivar, J.A., Livingston, S., Parker, R.D. 1993.

Monitoring Plant Growth and Yield in Short-Season Cotton Production Using Plant Map Data. In: Proc.

Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter), 1201-1204.

McCarty, W.H. 1994. Cotton Monitoring in Practice Mid-South and Southeast Approaches. Cotton Physiology Seminar, National Cotton Council, Memphis, TN.

McPherson, G.R., Whitmore, R., Gwyn, J., Vasek, J., Greenley, B. 1995. Use of Plant Mapping to Measure Maturity of Cotton Cultivars. In: Proc.

Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A. Richter) p. 552.

Metzer, R.B. 1973. Characteristics of West Texas Cotton. Texas Agr. Exp. Publ. p. 24.

Munro, J. M. 1971. An Analysis of Earliness in Cotton.

Cotton Grow. Rev. 48:28-41.

Oğlakçı, M. 1985. Pamukta Yaprak Döktürmenin Verim ve Kalite Unsurlarına Etkisi Üzerinde Bir Araştırma, Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı, 1985, 89s.

Oğlakçı, M., Gencer, O. 1992. Đlk Gelişme Devresinde Yaprak, Kotiledon ve Tepe Tomurcuğu Zararlandırmalarının Pamuğun (G. hirsutum L.) Verim ve Kalite Unsurlarına Etkisi. Dicle Üniv.

Şanlıurfa Ziraat Fakültesi Dergisi. Cilt 3, 3:1-10.

Oğlakçı, M., Kaynak, M.A. 1992. Pamuk Tarımında Hasata Yardımcı Kimyasal Uygulamalar. Harran Üniv. Ziraat Fak. Dergisi, 3(4):78-83.

Oosterhuis, D.M., Bate, G.C. 1983. Nitrogen Uptake of Field Grown Cotton. I. Distribution in Plant Components in Relation to Fertilization and Yield.

Expl. Agric., 19:91-102.

Patterson, L.L., Buxton, D.R., Briggs, R.E. 1978.

Fruiting in Cotton as Affected by Controlled Boll Set. Agron. J., 70:118-122.

Quisenberry, J.E., Roark, B. 1976. Influence of Inderminate Growth Habit on Yield and Irrigation Water-Use Efficiency in Upland Cotton. Crop Sci., 16:762-765.

Ray, L.L., Richmond, T.R. 1966. Morphological Measures of Earliness of Crop Maturity in Cotton.

Crop Sci., 6:527-531.

(10)

Richmond, T.R., Radwan, S.R.H. 1962. Comparative Study of Seven Methods of Measuring Earliness of Crop Maturity in Cotton. Crop Sci., 2:397-400.

Silvertooth, J.C. 1994. Practical Uses of Crop Monitoring for Arizona Cotton. Cotton Physiology Seminar, National Cotton Council, Memphis, TN.

Supak, J.R., Kerby, T.A., Banks, J.C., Snipes, C.E.

1993. Use of Plant Monitoring to Schedule Chemical Crop Termination. In: Proc. Beltwide Cotton Conferences (Ed. D.J. Herber and D.A.

Richter), 1194-1196.

Ungar, E.D., Wallach, D., Klefder, E. 1987. Cotton Responses to Bud Removal. Agron. J., 79:491-497.

Yelin, D., Oğuz, L., Aslan, H., Özbilgili, A., Çivit E.

1980. Pamuk Đntrodüksiyon Islahı. T.C. Tarım Bakanlığı Adana Pamuk Araştırma Enstitüsü. 1980 Yılı Araştırma Proje ve Sonuçları. 54-74.

Young, E.F., Taylor, R.M., Petersen, H.D. 1980. Day- Degree Units and Time in Relation to Vegetative Development and Fruiting for Three Cultivars of Cotton. Crop Sci., 20(3):370-374.

Zhu, B., Oosterhuis, D.M. 1992. Nitrogen Distribution Within a Sympodial Branch of Cotton. J. Plant Nutrition., 15:1-14.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tarla çalışmalarının ilk yılında, bitki boyu, metrekarede başak sayısı, başakta başakçık sayısı, yaprak kuruma oranı, başakta tane sayısı, tane verimi ve hasat

Dişi Çiçekler (Koçan) : Bitkinin orta kısmında gövde ve yaprak kını arasından çıkar.. Erkek çiçeklerden 4-8 gün

Vijayashree ve arkadaşları [7] 2017 yılında yaptıkları ve 50 psoriasis hastası ve yaş olarak eşlenmiş 50 kontrol aldıkları çalışmada MPV düzeyini psoriasis grubun-

Mayıs ayında Antalya’da 15 gün güneşli, 5 gün yağmurlu, 7 gün parçalı bulutlu, 1 gün sisli, 3 gün bulutlu geçmiştir.. Çetele ve sıklık

Grafikte her şekil 7 birim olsaydı portakalların sayısı kirazdan kaç

6 18.08.2016 CINARINSESI.COM ‘Hayat boyu öğrenmenin geliştirilmesi projesi’ bilgilendirme toplantısı 7 18.08.2016 DOGRUHABER.COM.TR 'Hayat boyu öğrenmenin geliştirilmesi

4 11.08.2016 AJANSMANISA.COM Elazığ’da ‘Türkiye’de Hayat Boyu Öğrenme’ projesi tanıtıldı 5 11.08.2016 AKSIYONHABER.COM Elazığ’da ‘Türkiye’de Hayat Boyu

4 02.09.2016 KARAMANGUNDEM.COM “Hayat Boyu Öğrenme” Projesi’nin Bilgilendirme Toplantısı Yapıldı 5 02.09.2016 LARENDE.COM Hayat Boyu Öğrenmenin Geliştirilmesi