• Sonuç bulunamadı

2.1. DEFTERİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ VE İÇERİĞİNİN TANITIM VE DEĞERLENDİRİLMESİ

2.1.2. Defterin İçeriği

Çalışmada kullanılan sayfalara bakıldığında H. 1271-1275/ M. 1855-1858 tarihleri arasındaki hadiseler vardır. Bu tarihler Sultan Abdülmecid dönemini kapsayıp78, söz konusu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nda reaya anlayışının terk edilerek Müslüman ve gayrimüslimlerin eşit vatandaşlar olarak kabul edildikleri, buna

78

dair birçok düzenlemenin yapıldığı ve bir arada yaşama tecrübesi bakımından önemli bir dönemdir.79

Defterde var olan davalar ayrıca bir bölümde incelenmiş olup, hükümlere bakıldığında başta tereke davaları olmak üzere alım satım hüccetleri, alacak verecek davaları, veraset davaları bulunmaktadır. Ayrıca ferman, emirname ve günlük davalar da vardır.

2.1.2.1. 1 Numaralı Sivrihisar Şerʽiye Sicilinde Geçen Konular

2.1.2.1.1. Terekeler

Osmanlı Devleti’nde miras hukuku konusu da şer’i kanunlara göre düzenlenirdi. Ölen kişinin malları kadı tarafından defterlere kaydedilir ve mirasçılara paylaştırılırdı. 80

Tereke, ölen şahsın bıraktığı her türlü mal, eşya, para, borç, alacak, vasiyet, hibe gibi tasarruflarda meydana gelen hakların ayrıntılı bir envanteridir.81

Miras bırakana

muris, miras almayı hak kazanana da varis denilmektedir. 82

Mirasçı olabilmenin üç şartı bulunmaktadır; I. Murisin hakikaten veya hükmen ölmüş olması

II. Murisin ölümünden sonra mirasçının gerçekten hayatta bulunması veya takdiren hayatta olduğunun tesbit edilmesi

III. Muris ile varis arasındaki hısımlık derecesinin ve kimler olduğunun bilinmesi gereklidir.83

Terekenin varislere taksiminden önce, cenaze ve defin masrafları terekeden çıkarılırdı. Murisin kul hakları denen şahsi borçları yine terekeden ödenirdi. Vasiyetler yerine getirilir ve bütün bu hak ve borçların çıkarılmasından sonra kalan tereke, mirasçılar arasında paylaştırılırdı.84

79

Gazi Erdem, Islahat Fermanına Yeniden Bir Bakış, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, s.327.

80 Mustafa Şentop, Osmanlı Yargı Sistemi ve Kazaskerlik, Klasik yayınları, İstanbul, 2005, s. 87.

81

Kazım Karabay, 63. No’lu Tokat Şerʽiye Sicili, Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kahraman Maraş, 2007, s. 25.

82 Ali İhsan Özuğur, Medeni Yasadan Önce ve Sonra Türk Miras Hukuku, Seçkin Yay. , Ankara, 2001, s. 41.

83

Ahmet Akgündüz, Mukayeseli İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Diyarbakır, 1986, s. 281-282.

84

I. Kölelik

II. Miras bırakanı öldürmek III. İhtilaf-ı dar85

IV. İhtilaf-ı din mensupları varis olamazlardı.86

Mirasbırakanın cenaze, defin ve donatım masrafları, borçları vasiyetle ilgili mal ve harcamaları çıktıktan sonra kalan tereke on iki derece üzerinden hak sahiplerine geçerdi. Mirasın paylaştırılmasında dikkat edilen en önemli husus önceki derecedeki mirasçının sonra geleni mirastan yoksun bıraktığı konusudur.

Yukarıda anlatılan on iki derece ise ; - Baba (eb)

- Babanın babası (Ceddi sahih) - Ana bir kardeş ( Ah liüm) - Koca ( zevc)

- Ana (üm)

- Ananın anası, babanın anası (Ceddi sehiha) - Öz kız (bint)

- Oğlunun kızı ve diğerleri ( bintülibin) - Ana baba bir kız kardeş ( uht le hüma) - Baba bir kız kardeş ( uht le eb)

- Ana bir kız kardeş (uht le üm ) - Karı (zevce)87 idi.

81-162 sayfaları arasının çözümlendiği sicil defterinde toplam yüz on üç adet tereke hükmü vardır. Bu defterde de şer’i hükümlere göre dava ve sonuçları uygulandığını görmek mümkündür. Sadece var olan Müslüman halkın değil aynı zamanda seçim hakkı kendilerinde olan gayrimüslim halkında şer’i kurallara göre miras paylaşımının ve davaların çözüme kavuşturulduğu söylenebilir. Örneğin 84/2, 116/3, 130/4

85İhtilaf-ı dar: Tabiiyet farklılığıda denir. Ayrı uyruktan olanlar birbirine mirasçı olamazlar. Ancak İslam

dinine mensup devletlerin vatandaşları birbirine mirasçı olabilirler.

86

Akgündüz, a.g.e. s.284-285.

87

hükümlerinde gayrimüslim olmalarına rağmen tereke paylaşımı şer’i hukuka göre yapılmıştır.

Yine Mirasbırakanın mallarının kadı tarafından yazıldığını ve gerçekten yukarda belirtilen usullere göre borçlar, defin masrafları vs. ödendikten sonra kalan terekenin paylaşımının yapıldığı, daha sonra varislerin belirlenip hısımlık ilişkilerinin de yazıya geçirilip, tarihinde yazılmasıyla kaydın tamamlandığı görünüyor. ( tüm hükümler)

Ayrıca defterde bazı ayrıntılar da göze çarpmaktadır;

Eğer varislerden birisi kayıp ise bulunana kadar hissesinin korunması vekâleten birine verilebiliyor. (162/2 buna güzel bir örnektir.)

Ya da hiçbir varisi yoksa mallar beytülmal’a devrediliyor.( 86/1, 128/3, 133/2) Buluğa ermemiş sağir çocuklar için muhakkak vasi atanması gerekiyor, ki bu vasiler genellikle annesi vefat ettiyse baba, babası vefat ettiyse anne oluyor. Aksi takdirde belirlenen vasi yine hısımlık derecesi kaydedilerek atanıyor. Örneğin; 87/2 vasi olarak dede tayin edilirken, 96/1, 106/3’te vasinin anne olduğunu görüyoruz.

Defterde görülen bir başka ayrıntı ise kayıt yapılırken on iki derecenin sıralama ile yazılmasıdır; ölenin ismi, ikamet yeri vs. belirlendikten sonra öncelikle hisse paylaşımında zevcenin (zevcin) adı, sonra sırayla baba, ana, erkek kardeş, kız kardeş, akrabalar, daha sonra büyük erkek çocuk, küçük erkek çocuk, büyük kız çocuk ve küçük kız çocuk olarak kaydedildiği genel bir çıkarım olarak yazılabilir. ( genel anlamda hükümlerin hepsi)

2.1.2.1.2. Vasi – Vekâlet

Osmanlı Devleti’nde vasi, bir kimsenin (murisin), ölümünden sonra bir veya birden fazla işleri yerine getirmek veyahut tasarrufta bulunmak üzere bir şahsı görevlendirmesidir.88

Defterde ise daha çok tereke dağıtımında görülmek suretiyle aklı baliğ olmayanların hissesini tasarruf etme işi için atanan kişileri kapsamaktadır. ( örn. 81/2, 82/1, 82/2, 102/2 …)

Defterde,vasilik görevini genelde anne veya baba yaparken, araştırılan belgelerde bazen de büyük erkek kardeş ile büyük kız kardeşin vasi tayin edildiği anlaşılıyor. Aile fertlerinden olan ninenin veya akrabalardan birinin vasi tayin edildiği

88

ilkesinin göstergesidir.

Vekâlet ise, bir kimse işini başkasına tefviz etmek ve o işte onu kendi yerine ikame eylemektir. O kimseye müvekkil ve yerine ikame ettiği kimseye vekil denir. 89

Defterde vekâlet kavramı ise tam anlamıyla kullanılmış ve genelde tereke hükümlerinde görünmektedir. Örnek olarak ise 102/1 ‘de meclise gidemeyen kişi için vekil tayin edilmiş ve alacağı olan parayı kişi yerine vekil almıştır. Yine 121/1 ‘de tereke payını almak için orada bulunamayan kişi yerine vekili parayı almıştır.

Ayrıca gayrimüslimler de vasi ve vekilliği kullanmışlardır. Buna da örnek verecek olursak 142/3’te hem çocukların vasisi olarak hem de eşin vekili olarak aynı kişi atanıyor.

2.1.2.1.3. Alım – Satım ve hibeler

Bir şahsın kendine ait bir malı yine bir şahsa para veya bir mal karşılığı vermesine satış (satma eylemi) denir. O halde bir satışın geçerli olabilmesi için en az iki kişi ve ortada el değiştirecek bir mal ve karşılığında elde edilecek bir menfaate ihtiyaç vardır.

Hibe ise; yine bir şahsın kendine ait bir malı para karşılığı veya bir menfaat karşılığı olmaksızın bir kişiye vermesidir, bağışlamadır. Hem hibenin hem de satışın mu’teber olması için bağışlayanın (satanın) hür, aklı baliğ ve bağışladığı (sattığı) şeyin maliki olması gerekir.90

Defterde on dokuz adet satış akdi, sekiz adet hibe vardır. Satış konusuna bakıldığında dönem içerisinde satışlar, genellikle taşınmaz mallar üzerinden döndüğünü ve şahitler huzurunda kadı tarafından yazıya geçirildiğini görüyoruz.( 85/1, 133/1, 160/3)

Yine satış akdiyle ilgili olarak tereke paylaşımı yapıldıktan sonra anlaşmalı olarak hissesini alan varislerin aynı hüküm içerisinde satışların yapıldığını da görüyoruz. ( 116/1, 136/1, 139/2, 157/4, 139/4) 89 Akgündüz, a.g.e, s. 637. 90 Akgündüz, a.g.e., s. 265.

Diğer konularda da görüldüğü gibi satış akdi konularında yine gayrimüslimlerin özgür olduklarını ve şer’i hukuk kurallarına göre satış yaptırdıklarını da görmek mümkündür. (119/2, 128/1, 128/2, 137/4, 140/2)

Hibe hükümlerinde genelde, kişilerin mallarını, eşlerine veyahut çocuklarına hibe ettiği görülüyor. (85/2, 137/2, 151/4, 156/2)Yine gayrimüslimlerin de mallarını eşlerine, çocuklarına hibe ettikleri hükümleri vardır. (89/1, 154/4, 159/4)

159/4’te adı geçen şahıs kendine ait menzili dört oğluna bin iki yüz kuruşa sattığını daha sonra o paradan her oğluna dört yüzer kuruş hibe ettiğini söylüyor. Buradan anlaşıldığı üzere hem hibe hem satış aynı anda yapılmıştır.

2.1.2.1.4. Sınır ve Hak İhlalleri

Bir numaralı Sivrihisar şerʽiye sicili defterinin 81-162 sayfaları arasında toplam 7 adet sınır ihlali davası bulunmaktadır. Yine bu davalar taşınmaz mallar üzerinde kendi hissesine sahip sınırların ihlali sebebiyle açılmış davalardır. Genelde bu davalar haksızlık yapan tarafın uyarılması ve tenbihiyle sonuçlanır. (120/2, 122/1, 136/4)

Hak ihlalleri davası ise yine sınır ihlalleri alanında da görülebilip toplamda 7 adet bulunmaktadır. Hak ihlali bu defter çözümünde genelde kendisine ait bir malın veya bizzat kendisine karşı taraftan birinin yaptığı bir olaydan dolayı hakkını ihlal ettiği anlamında kullanılmıştır. Örneğin; 139/3 ‘te dava eden kişi evinin bitişiğinde kat çıkılmasından dolayı Kur’an dahi okunamayacak duruma düştüğünü bildiriyor. 145/3’te ise yine evine kat çıkışından dolayı evini gasp ettiği gerekçesiyle dava açıyor. 149/4 ise bir gayrimüslimin açtığı dava olup kendi koyunlarına başka bir şahsın haksız yere el koyduğunu ve hakkının gasp edildiği gerekçesiyle açtığı davadır.

2.1.2.1.5. Mehir feragati

İslam hukukunda, kocanın, evlenmenin akdi anında veya devamı sırasında bazende sona ermesi halinde karıya muayyen bir mal veya para gibi verdiği ticari değeri

Çözümlenen sayfalar arasında 3 adet mehir feragati söz konusu olmuştur. (137/1, 142/1, 151/1) Adı geçen hükümlere bakıldığında mehirlerin hepsinin elli kuruş olduğu göze çarpmaktadır.

2.1.2.1.6. Vakıflarla ilgili hükümler

Vakıf, bir mülkün menfaat gözetilmeksizin gelirlerini halka tahsis edip, Allah’ın mülkü hükmünde olarak insanların yararına temlik etmektir.

Defterde vakıflarla ilgili 4 adet hüküm bulunup bunlar vakıf yapmaktan ziyade yapılmış bir vakfiyeye bağış, hibe veyahut çalıştıranlarla ilgilidir. 90/1’de Emin’ü-l Mikail Hazretlerinin inşa ettirdiği camiye vakfettiği paradan bahsediliyor. 112/1’de kişinin eşyalarıyla beraber menzilini vakfettiğinden söz ediliyor. 115/1’de de cami imamlarına vakfedilen para söz konusudur.

Yine 90/1’de cami imamının vakfın işlerini yürütmekle görevlendirildiğinden bahsediliyor. 161/3’te ise Mezra Vakfında görev yapmakta olan şahsın vefatı üzerine görevlendirilmenin kız kardeşinden devam ettirildiği kaydedilmiştir.

2.1.2.1.7. Beytülmal’a İntikal Eden Terekeler

Genellikle tereke hükümlerinde karşımıza çıkmakla beraber, varis yokluğu veya teslim edilememesi durumunda mallar beytülmal müdürü ve kadı huzurunda mallar beytülmala devredilirdi. 85/3’te tereke hissesinin vermek üzere bulunamayan kişinin hissesini beytülmal müdürüne teslim edildiğini gösteren hükümdür.

86/1, 128/3, 133/2 hükümlerinde ise yine tereke hükümlerinden olup vefat eden kişinin bir varisi bulunamadığından malların beytülmala intikal edilişinden bahsedildiği hükümdür.

91

Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1974, s.210.

2.1.2.1.8. Sosyal Düzeni Bozan Davalar

Bu maddeleri aslında sadece bir dava hükmü olarak bakılmamalı, hem dönemin hem de bölgenin refahı konusunda özel bilgiler vermesi konusunda çok hassas belgelerdir.

134/2 ‘deki hükümde iki kişinin genç bir kıza tecavüz etmeye kalktığından ve bağırışlarından dolayı köy ahalisinin yardım etmesinden bahsediliyor. Çözümlenen hükümler içerisinde kayıt altına alınan tek tecavüze kalkışma olayı budur. Ancak ne ileriki belgelerde ne de bu belgenin sonunda dava sonucu ile ilgili bir karar bulunmamaktadır.

136/5, 138/3, 141/5 kişiler arası kavga olup, 136/5 kişinin kavga sonucu kolunun kırılması hasebiyle para karşılığı sulh olunmuştur. 138/3 iki kadın arasında vuku bulmuş olup tehdit, küfür ve gasp içerdiği kaydolunmuştur. 141/5’te yine kavga esnasında düşüp kolun kırılmasıyla para karşılığı sulh edilmiştir.

148/2’de ise bıçaklama olayı vardır. Olay sonucunda bıçaklanan kişi dava açmış yine para karşılığı sulh olunmuştur. 148/3’te ise gayrimüslimlerin açtığı dava olup yine kadınların davasıdır. Burada ise yalnızca darp olunduğunu ve özür dilenmesi istendiği kaydolunmuştur.

140/4 bir hırsızlık vakası olup mülk sahibi, iki kişinin isimleri verilip hırsızlık için gece evini soymaya geldiklerini söylemiştir yine bu hükümde incelenen defterde tek hırsızlık vakasıdır.

Görüldüğü üzere bildirilen sosyal düzeni ve ahlakı bozan hükümler sayılı olup düzenin varlığı söz konusudur denilebilir. Ayrıca bu belgeler yalnızca yaşayan halk için değil, düzen sağlama işi olan ve hükümleri kaydeden kadıya dahi uyarı ve tenbih edilmiştir. 162/1 merkezden gelen bir belge olup kadı’nın halk ile iyi geçinmeyip cefa verdiği gerekçesi ile uyarılması hükmüdür.

Tenbih konusu yalnızca kadıya yapılmamış, vasiye de bir uyarı verilmiştir. 130/1 ‘de vasi tayin edilen kişinin, malları, kendi lehine değil küçük çocuk lehine ve doğru kararlarla uygulaması için verilen bir uyarıdır.

Kadılar, şer’i işlerde görevli oldukları gibi bulundukları bölgede yürütme gücünü de temsil etmekteydi. Bu nedenle kendisine padişah tarafından gönderilen belgeleri, beratları, sadrazam, beylerbeyi ve kazaskerlerden gelen buyrulduları ve devlet teşkilatlarından gönderilen diğer belgeleri de sicillere kaydetmişlerdir.92

88/1 merkezden gelen belge olup savaş olabilme tehlikesine karşı kurulan asakir-i avniyeye gerek kalmadığını bildiren buyruldudur.

102/3’ te askerlik için Trabzon’a gidip orada şehit olan askerleri teyit edip, o askerlerin tahlil ve terkimini isteyen Anadolu Kadısı Beşçizade Es-Seyit Mehmet’in gönderdiği belgedir.

122/1’ de yeni kadı tayini belgesidir.

162/1’de yine merkezden gelip, kadı’nın orada bulunan halk ile iyi geçinmeyip cefa verdiği gerekçesi ile gönderilen belgedir.

2.1.2.1.10. Diğer Davalar

Bu bölümde, çözümlenen sicil defterinde bir ya da birkaç adet bulunup, ayrı bir başlıkta değerlendiremediğimiz hükümler yer almaktadır.

90/2 dava hükmünde Kassabların kabul edilen kefilleriyle beraber, yazın ve kışın dahi görevlerini yapacaklarına dair taahhüdle beraber sicile kaydını yaptırdıkları belgedir.

101/1’de ise mevcudkadı’nın başka bir yere misafirliğe gitmesi sebebiyle başka birini de kayıt yapması için tembihlemek suretiyle üç sayfayı boş bıraktığını bildirdiği hükümdür.

141/3’te papaz için ev yapılması dileğinin kaydolduğu hükümdür. 126/3, 161/4’te varislerin geçimi için nafaka talepleridir.

136/3, 135/3’te ise yine varislerin, miras olarak aldıkları evlerin kalınamayacak derecede harap olduğu için yeni ev talepleridir.

92

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1984, s. 109.

2.1.2.2. Bir Numaralı Sivrihisar Şerʽiye Sicili Belgelerinin Tahlili

Bu bölümde var olan hükümlerle beraber, tüme varım tekniği ile genellemeler yapılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde var olan hukuk sistemi tam anlamıyla işlemiş hatta düzene önem verilmiştir. Gerektiği koşullarda sadece var olan halka değil kadıya da uyarılar verilmiştir. Şer’i hukuk kurallarının ön planda olduğu yönetimde insanlara güvende ön plana çıkmıştır. İster Müslüman ister gayrimüslim söze, özellikle yemine koşulsuz şartsız inanılmış şahitler olmadığı veyahut bulunamadığı dönemde sadece yemin edilerek kişiye inanılmıştır.

Sosyal düzen bozan ahlaka aykırı fiiller nadirdir. Bu da Osmanlı Devleti’nde sosyal düzenin sağlandığını gösteriyor.

Yine aynı şekilde çok eşlilik de nadir görülmektedir. Defterde 105/1, 112/3,118/2, 134/1, 161/2, 162/3 hükümlerinde rastlanmıştır.

Sicilde sıkça görülebilen gayrimüslim halk, genelde alım-satım işleri ve terekelerde göze çarpmaktadır. Ayrıca Müslüman bir kişi vefat ettiğinde “fevt olan” kelimesi kullanılırken, gayrimüslim halktan biri vefat ettiğinde “mürd olan veya helak olan” ifadeleri kullanılmıştır. Hâlbuki dönem olarak Islahat Fermanı dönemine denk gelmesine ve eşitlikten bahsedilmesine rağmen görülüyor ki hala ayrım yapılıyor.

2.1.2.2.1 Belgelerde adı geçen mahalleler

Hacı Reis Mah. Ay Mah. Gedik Mah. Yenice Mah. Karabaşlı Mah. Şeyh Baba Yusuf

Mah.

İmaret Mah. Demirci Mah.

Tahtalı Mah. Çubuk Mah. Cami-i Kebir Mah. Karaçam Mah. Karaçam Mah. Kubbeli Mah. Kethüda Mah. Usta Mah. Kılıç Mescid Mah. Elmalı Mah. Benli Mah. Akdoğan Mah.

Nüfuslanma durumu karışık olmasına rağmen yine de gayrimüslimlerin daha yoğunlukla yaşadığı mahalleler vardır; Ay Mah., Tahtalı Mah., Usta Mah., Benli Mah., Akdoğan Mah. civarında toplanmışlardır.

Yalnızçam köyü

Kapulu köyü Körsöğüt köyü Demirci köyü Dinek köyü

Karazat köyü Körsöğüt köyü Demrek köyü Ahiler köyü Hortu köyü Sarıkavak köyü Koçaş köyü Babazat köyü Memek köyü Karacakaya

köyü

Çatalözü köyü Sarıköy Elcik köyü Gürsöğüt köyü Kadınhan köyü Buzlar köyü Destanlar köyü Kaymas köyü Tuğnay köyü

1.2.2.3 Belgelerde Adı Geçen İsimler

ERKEK

Benzer Belgeler