• Sonuç bulunamadı

Yazan: Prof. John STEEGMAN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yazan: Prof. John STEEGMAN"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MEŞHUR BlR İNGİLİZ MİMARININ 150 İNCİ YILDÖNÜMÜ

Yazan: Prof. John STEEGMAN

İngilterede herkesin zihni bizzarur harp mese-leleri ile meşgul olmakla beraber, sulh zamanında, halk tarafından merasimle tesıid edilen yıl dönümle-rini hatırlayacak kadar vakit bulunmaktadır. Bu se-nenin Mart ayında bu gibi yıl dönümlerinden bir tesadüf ediyor. -İngilterenin üç büyük mimarından biri ve hem hayatta iken hem de ölümünden beri Avruıpada gayet büyük bir şöhret sahibi olmuş olan Robert Adam'ın ölümünün 150 inci yıl dönümü.

Mr. John Steegman mimarî ve güzel san'atlar üzerindeki yazılarile tanınmış bir muharrir olup, bu makalesi büyük bir dahiye karşı takdirlerinin eseri-dir.

(2)

Adam'ın iki eseri

lâde uygun bulunması; ve o zamanlar zenginler içiıı vücude getirilmiş olan bu stilin bugün bütün sınıf-lar tarafından taleb edildiği gibi, onsınıf-lar için temin edilmekte olması da, bu sanatkârın eserlerinin tak-dir edildiğini gösterdiği kadar kendisi için bir a. (bide teşkil etmektedir.

ingiliz mimarisi, kiliselerinki müstesna olmak üzere, Avrupadaki mimarî seviyesile kıyas edildik-te epeyce geç inkişaf ettiği görülür, ingiliz mimarisi onyedinci asırda İnigo Jones isminde bir Galli ile başlar. Mümaileyh İtalyan Rönesans mimarisini İn-giltereye sokmuş ve tanıtmış ve mimarînin sadece in-şaat yapmaktan ibaret kalmayıp bunun fevkinde bir sanat olduğunu ingilizlere öğreten ilk kimse ol-muştur. Bunu takiben onyedinci asrın sonlarile onse-kizincinin başlarında, İngiliz mimarlarının en meşhu-ru ve dünyaya en büyük tanınmış hediyesi St. Paul katedrali olan Christopher Wren gelir.

Üçüncü büyük ingiliz mimarı Robert A d a m ' d ı r ; bu zat her ne kadar sanat bakımından diğer ikisi-nin de dununda kalmışsa da, buna rağmen tesir ve nüfuzu diğerlerinkinden fazla olmuştur.

Mimarî ve tezyinde «Adam Stili» ni, ortak

olarak çalışan Robert, William ve James isimlerin-deki üç kardeşin müşterek eseri olarak kabul etmek daha doğru olur. Bunlar Iskoçyalı bir mimarın

oğul-ları olup karyerlerine Edinburgh'da başlamışlardır; Fransada ve Itslyada dolaşarak Eski Mimarî ve

Rönesans Mimarisini etüd ettiler ve sonra fakir bir taşra şehrinden ibaret olan Edinburgh'a nisbetle daha pek çok fırsat temin eden, zengin, kibar ve moda düşkünü kimselerin bulunduğu Londrada işe başladılar. I 760 dan 1 790 yılıiıa kadar, Joshua Reynolds resim sahasında olduğu gibif Adam'lar da İngiliz ev tezyininin en hakim siması idiler. Ro-bert A d a m ve kardeşleri esas itbarile üç şey yapmış-lardır. Evvelemirde zevki.eeliimde tamamil'e yeni bir inkılâp vücude getirdiler; ikinci olarak, tezyina-ta müteallik şeylerin büyük miktezyina-tarlarda yapılabil-mesini temin ederek iyi bir zevkle hazırlanmış tez-yinatın gelirli kimseler tarafından satın alınabilme-sini sağladılar; üçüncü olarak ta, kelimenin modern mânasile şehirciliğin piştarlan oldular.

(3)

fazla sadeleştirmek olmuştur. İçinde yaşanılan mu-hit, mükellef ve azametli omlaktan çıkarak, güzel ve zarif bir 'hale sokulmuştur. Aynı zamanda mu-maileyhin projesini yaptığı evlerin taksimatı, eski-sine nisibetle, çok daha kullanılıştı ve mantıkî idi. A d a m ı n evleri hekesin, uşaklar da dahil olmak üzere, rahatça yaşamasını temin edecek şekilde tan-zim edilmişti, evvelden olduğu gibi, sade formali-teye uyarak netice iltilbarile hiç kimsenin rahat ede-mediği evler değildi.

İngilterede, A d a m ve kardeşlerinin diğer miımalarla kıyas kabul etmiyecek kadar çok müşte-rileri vardı. Bu sebepten dolayı muhtelif imalâtçı-lara toptan iş vererek kendileri için çalıştırıyorlardı, ve nihayet bütün işlerinde kullandıkları malzemeyi seri halinde imalât usulleri ile istihsale başladılar. Lâkin, ekser modern mimarların aksine olmak üzere, dama bu malzemenin stilini kontrolları altında bu-lundurarak bunlann gayet yüksek bir evsafta imalini sağlayorladı. Yaptıkları her şey, gösterdikleri titiz-lik sayesinde, en küçük teferruatına kadar büyük bir nefaset arzediyordu. O zamana kadar eşi görül-memişti ve o zamandan şimdiye kadar da, hiç bir vakit, rağbeitini kaybetmemiştir.

Roberl A d a m şehir sokak-mimarisi ve şehir-cilikte değişmeyen yenilikler vücude getirmiştir. Londranın şimdi Adelphi denen semti ile İskoçya-nın hükümet merkezi Edinburgh'un New Town

ma-hallesinin plânları A d a m ve kardeşleri tarafından yapılmıştır. On sekizinci asır sonu Londrası kendisine has cazibesinin büyük bir kısmını bu kardeşlerin eserine borçludur.

Adam'ın tezyinat ve mimarî sahasındaki me-sai ve eserlerinin müstenit bulunduğu prensipi, ken-di projelerinde güdülen maksat hakkındaki kenken-di tahlilleri en iyi bir şekilde açığa koymaktadır: «Ev dairelerinin tanziminde huzur ve rahat, ve hayatın içtimaî zevklerine daha esaslı ve kat'î bir şekilde hizmet edilmektedir; haricî manzara ise, daha sade-leştirilmiştir.»

Hayatta muvaffak olan İngiliz meslek adam-larının devlete hizmette bulunmayı, içinde yaşadık-ları cemiyete karşı bir borç addetmeleri İngilterenin bir hususiyeti haline gelmiştir. Robert A d a m da, bu ananeye sadık kalarak A v a m Kamarası Azalığına namzetliğini koydu ve Iskoçya'da Kiııross vilâyetin-den mebus seçildi.

Adam, 3 Mart 1 792 de, altmış dört yaşında öldü ve \Veatminster A'bbey Kitiseain'a gömüldü. Cenaze töreninde resmî matemciler arasında bir Dük ile Lordlar kamarasından dört asilzade bulunu-yordu. Wesfrminsıter Abbey Kilisesine gömülmek şerefi kolay kolay herkese verilmeyen bir imtiyazdır, fakat orada yatan şairler, sanatkârlar, krallar ve Devlet adamları arasında Robert A d a m bu yeri tamamile hakketmektedir.

(26 net sayfadan devam) kırıp öldürmiyeceğini göstermiştir. K a n a d a yüksek komiseri de İngilterede h a r p zorlukları içinde .gü-zel sanatların m u h a f a z a ve idame ettirilmiş olma-sının kendisi üzerinde fevkalâde b ü y ü k bir tesir yaptığını, geçenlerde Londrada söyledi.

B u n l a n n hepsi çok doğru. İngilterede sanat yaşıyor. L â k i n en m a n i d a r olan cihet, b u g ü n ü n sa-natının garbî A v r u p a n ı n başka kısımlarında ne kadar ölü olsa da İngilterede sağ oluşudur; sanatın h e r şeye rağmen, kendi h a k i k a t ve kendi ilhamına bağlı kaldığıdır; ve İngilterenin u ğ u r u n d a savaş-tığı şeylerden bazılarının, y a n i fikir m a s u n y e t v e düşünüş serbestisinin Londrada temerküz edilebil-miş ve ediledilebil-miş olmasıdır.

(27 nci sayfadan devam) sinema, okuma odası, idare binası, d ü k k â n l a r b u merkezin teşkiline y a r d ı m ederler.

Sözlerimi bitirmek için şu noktaya da işaret etmek istiyorum: Benim m e m l e k e t i m d e adına is-kân semti (Siedlung) dedikleri b u kibar şehircilik m e f h u m u n a bir güzel Tükçe karşılık bulunuz! Bu Türkçe kelime inşam y u r d ve yuva «Heims-lâtte» m e f h u m u n a yaklaştırsın. B ü y ü k Norveç mu-h a r r i r i I'bsen t a r a f ı n d a n yazılmış olan bir m e ş mu-h u r t r a j e d i d e m i m a r Solness mimarların en kibar va-zifelerinin yuvalar (Heimstâtte) k u r m a k olduğu-n u söyler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Eğer orada sürekli bahçeler tesisleri mev- cut olsa idi bu işler ne kadar daha kolay olurdu.. Deprem halinde yardım ve fayda gibi bir iylikten başka

Hikâyevî ve tavsifi olmadığı gibi, seyircinin hissiyatına kamçılamaz ve realistik değildir: Pek .çok kimselerin alışık bulunduğu sa- nat cinsinden çok farklıdır; ve

Bu sahada, hükümetin yapacağı iş birliğiyle Amerika ev inşaatçılığında geçmiş senelerdeki ic- raatları kat kat geçecek bir faaliyet belireceği gi- bi, işsizlik

Konuşurken ağzımızdan çıkan sesleri yazıda göstermemizi sağlayan işaretle- re harf denir.. Alfabemizdeki harfleri

Olgular›n %56.2‘si yass› hücreli karsinom, %23.7‘si küçük hücreli akci¤er karsinomu (KHAK), %6.2‘si adenokarsinom, %13.9‘u ise küçük hücreli d›fl› akci¤er

Viranelerden toplanan ay- landoz dallan, çalı Çırpılar tıkılır, hızı saman alevi gibi çabucak geçer, kızar- masile kararması bir olur, sanki ateş yüzü

anlaşamayacağımızı, daha doğrusu beni -ve daha pek çok kişiyi- anlayamayacağım düşündüğüm, ama zamanla onu yaşlı ve dalgın görenlerin tavır ve sözlerini,

Sonra yetmişli yıllarda bir gün da­ ha doğrusu ve çok şükür ki, bir gece sabaha karşı, koca pasaj çöküverdi ve pasajın bira­ haneleri aynı anda bir bilyeli