• Sonuç bulunamadı

I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

6-8 MAYIS 2004

KAHRAMANMARAŞ

ORGANiZASYON

MARAŞDER- KAHRAMANMARAŞ BELEDİYESİ

KATKI

Kahramanmaraş Valiliği- Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası

(2)

I. KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

ORGANiZASYON HEYETi

Doç.Dr. Said Öztürk (Başkan) Mahmut Nedim Tepebaşı

Dr. Hacı Kutlu Dr. Mustafa Bekerecioğlu

MARAŞDER

Halıcılar Cad. No 97, Kat 3 D. 6 Fatibi İSTANBUL Tel: 02 ı 2 635 46 46- Faks: 0212 621 99 44

KAHRAMANMARAŞ BELEDİYESİ Tel: 0344 221 34 70-Faks: 0344 223 12 36

Baskı-Cilt

Düzey 0212 613 40 41

© Her hakkı mahfuzdur.

ÜÇÜNCÜCİLT

Mayıs 2005-İSTANBUL

(3)

KAH~MANMARAŞ SEMPQzyUMU 1159

KURAN'IN iŞARET ETTİGİ YERLERDEN ASHAB-1 KEHF'İN YERİNİ BİLMENİN İNANÇ TURİZMiNE KATKI AÇISINDAN ÖNEMİ

Doç. Dr. Ali Akpınar·

Giriş

Asırlardır en çok okunan kitap özelliğine sahip olan, Müslümanlar başta olmak üzere milyonlarca insanın ilgiyle okuduğu Kur'an, insanlık tarihinin kilometre taşları olan önemli tarihi

olayları anlatırken 80 kadar yeri, ismiyle anar yahut işaret eder. Bu yerlerin nereler olduğunu

bilmek ve oraları gezip görmek Kur' an' ı okuyan ve ona inanan hemen herkesin arzusu olmuştur.

Nitekim tarih boyunca Kur'an'la ilgilenen ·pek çok insan, Kur'an'ın andığı ve işaret ettiği yerleri tespit edip oraları gezip görmek için uzun ve yorucu seyahatlerden çekinmemiştir. '

Kur'an'ın andığı/işaret ettiği yerlerden bir kısmı da Anadolu ·topraklarındadır. Ne var ki bu

coğrafyada yaşayanlar olarak bizlerin, elimizde bulunan bu yerleri gereği gibi sahiplenip

değerlendirdiğimiz ve insanlığın hizmetine sun~uğumuz söylenemez.

Söz konusu yerlerden biri de Kur'an'ın 18. suresi Kehf suresinde kıssaları anlatılan Aslıab-ı

Kehf'tir. Adı geçen surenin 9-26. ayetlerinde hikayeleri anlatılan ve mağaraları tasvir edilen bu

Mağara ehlinin hayat hikayelerinin geçtiği yeri bilmek, anlatılan olayın daha canlı bir biçimde

aniaşılmasına katkı sağlayacaktır. Mağara ehlinin yeri hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüş, çok

sayıda araştırma yapılmış ve müstakil ,eserler yazılmıştır. Bu konuda ileri sürülen güçlü iddialardan biri de mağaranın Anadolu toprakları üzerinde olduğudur. Anadolu toprakları

üzerinde Aslıab-ı Kehf'in yeri olduğu söylenen altı yerden en fazla öne çıkan ikisi ise Tarsus ve

Afşin 'deki Ashab-ı Kehf mağaralarıdır.

Biz bu tebliğimizde Kur'an'da yer adlarının anılması/işaret edilmesinin ve söz konusu yerleri bilmenin Kur'an'ı anlama açısından önemini ortaya koyduktan sonra; Mağara ehli kıssasına ve

kıss.anın Kur'an anlatırnındaki mesajiara kısaca deyinrnek, Mağara ebiinin Anadolu'da bulunduğu

söylenen muhtemel yerlerine dikkat çekmek ve sahip olduğumuz bu yerleri, inanç turizminin

gelişmesinde etkin olarak kullanılabilmesi için yapılması gerekenlerle ilgili tekliflerimizi ortaya koymak istiyoruz.

A. Kur'an-ı Keriınde Yer Adlarının Zikrediliş Sebep Ve Hikmetleri

Konuya, isimler konusunda Kur'an üslubunun temel özelliklerine kısaca değinerek girmek istiyoruz. Yer, zaman ve şahıs isimleri öncelikle Kur'an ssalanyla ilgilidir. Kur'an kıssaları,

önemsiz ve gereksiz ayrıntılardan, zaman ve mekan kayıtlarından uzak olarak sırf ve olay

açısından insanlığa hükmeden kanunlara ışık tutan ve muhataplarılll mükemmel insan tasavvuruna yükselten bir, niteliğe sahiptir. Kur'an kıssalarının gerçek kahramanı, anlatılan olayların çevresinde

döndüğü insanın bizzat kendisi değildir. Gerçek kahraman, insanın inancına, ahlak ve

davranışianna sıkı bir şekilde bağlı olan tarihi kanundur. Kıssa kahramanı, mesela Hz. İbrahim ve onun muhatapları değil, tevhid ile şirktir. Hz. Yusuf ile ev sahibesi değil, Yusuf'taki iffet ile

kadındaki şehvet ve hıyanettir. ı

Kıssalar konusunda Kur'an'ın, Kitab-ı Mukaddesten aynidığı noktalardan biri de, olayların geçtiği yer isimlerinin, şahıs ve tarihlerinin Kur'an'da çok fazla ve ayrıntılı olarak

·Cumhuriyet Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

' Bkz. Yıldırım Suad, K. Kerim ve Kur'an İlimlerine Giriş, s, 109.

(4)

ı 160 KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU

zikredilmemesidir.2 Kur'an, geçmiş toplumlarm hayat hikayelerini anlatırken, satır aralarına kıssadan alınacak dersleri kendine özgü üslubuyla yerleştirir ve hedeflediği mesajı

gölgeleyebilecek ayrıntılara asla yer vermez. Böylece anlatılan kıssaların mesajlarının evrenselleşmesi de sağlanır.

Yine Yüce Allah, insan zihnini fiziki dünyadan kopararak fizik ötesi bir dünyaya, yani mücerrede ba'ğlamak için, son kitabında anlattığı olayların geçtiği mekan isimlerini örtülemiş

olabilir.3 Bir iki örnek verecek olursak, Bakara suresi 60. ayetinde çölde su arayan Hz. Musa'nın asasını vurarak pınarların fışkırdığı taşın (Hacert nerede olduğu Kur'an'da belirtilmemiştir. Yine Kehf ve Kalem surelerinde iki ayrı bahçeden bahsedilmektedir, ama bu bahçelerin yer isimleri Kur'an'da geçmez. Meryem suresi 22. ayette söz konusu edilen Hz. Meryem'in gebe kalınca çekildiği ıssız ve uzak mekanın (mekanen kasıyyen) ve 23. ayette geçen hurma ağacının (cizı'n­

nahle) nerede olduğu belirtilmez. Aynı şekilde Kehf suresi 93. ayetinde anlatılan Zülkarneyn'in

uğradığı iki dağın neresi qlduğu Kur'an'da geçmez. Kehf suresinde uzun uzadıya kıssaları anlatılan Aslıab-ı Kehf (Mağ~ra Arkadaşları) kıssasındaki kahramanların isimleri, sayıları, olayın geçtiği yer ve zaman Kur'ap'da açık olarak geçmez. Yine aynı surede anlatılan Hz. Musa ile

arkadaşının yolculuk yaptıklı:m ve salih bir kul ile buluştukları, uğrayıp misafir olmak istedikleri yerler Kur'an'da geçmez. Ztihruf suresi 31. ayette sözü edilen ve müfessirlerln tümü tarafından

Mekke ve Taif olduğu kabul edilen, iki şehrin adları da Kur'an'da geçmez. Yas1n suresinde

kıssaları anlatılan elçilerin şehri de Kur'an'da açıkça anılmaz.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Belki biz tarihi bir takım bilgiler ışığında bu yerleri tespit edebiliriz.

Ama bu tespitierin bağlayıcılığı tartışmalıdır. Anlatılan bu kıssa ve olaylarda önemli olan, onlardan alınacak derslerdir. Belki de bu derslerin tüm her yerdeki herkesi ve her çağı kuşatması hedeflendiğinden, olayların kahraman ve mekan isimlerine yer verilmemiştir. Ama tüm bunlara

rağmen Kur'an'da kimi şahis isimleri gibi, kimi yer adları da geçmektedir. Bu da, Kur'an'da

anlatılan olayların ütopya olmayıp gerçek hayatın içinde yaşanmış olaylar olduğunun ve Kur'an

mesajlarının insanların yaşadıkları olaylar ve problemlere yönelik olarak geldiğinin açık kanıtıdır.

Kur'an'da geçen yer adlarının öncelikle· onun ilk muhataplannm üzerinde yaşadığı Hicaz bölgesi, yahut onların çeşitli vesilelerie gidip gördüğü çevre ülkeler ve oralarda gördükleri değişik kimselerden duyup dinledikleri olayların geçtiği yerler ile medeniyetin merkezi kabul edilen yerler olduğu görülür. Yani bu noktada Kur'an yakın hitab tarzına uygun bir yol izlemiştir.

Örneğin Kur'an'da Hicaz bölgesi, yerleşim merkezleri, dağları, vadileri, meraları, iklimi ve diğer , özellikleri ile pek çok ayette işlenir. Sıcak bölge insanının öncelikle aradığı gölgelikler, su

kaynakları ve yine o bölge insanının temel ihtiyaç maddeleri olan içecek ve yiyecekler Kur'an'da Çokça geçer. Yanısıra Hicaz insanının çeşitli seyahatlerde gördüğü deniz, deniz ürünleri, deniz ulaşıve deniz kıyısındaki yerleşim merkezlerinden de Kur'an söz eder. 5

Öte yandan Kur'an, farklı zaman ve yerlerde meydana gelmiş farklı olayları anlatarak, hatta

farklı dillerden kelimeleri kullanarak her topluma hitap eden evrensel bir kitap olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Onda ilk muhataplarının yaşadıkları Hicaz bölgesinde bul u nan sadece Mekke ve Medine'nin açıkça adı geçmiş, yine aynı bölgede bulunan Taif'e atıfta bulunulmuştur.

Ama Hicaz'a komşu olan daha pek çok yer adı da Kur'an'da yer almıştır. Kur'an'da geçen yer

adlarını gösteren haritalarda, onun yelpazeyi ne kadar geniş tuttuğu açıkça görülebilir. Yihe Kur'an'da Arapça olmayan kelimenin olup olmadığı tartışmalı bir konu olsa bile6, Kur'an'm,

Arapça'nın dışındaki dillerde de ortak olarak kullanılan bir takım yer adlarını kullandığı rahatlıkla

söylenebilir. Örnek olarak Farsçadakullanılan "Tennar", Rumcada kullanılan "Rakim ", Nebtıcede

2 Bkz. Maurice Bucaille, Müsbet ilim Yönünden Tevrat, inciller ve Kur'an, s, 327-369.

3 Yaşar Hüseyin, Kur'linda Kapalı Ayetler, s, 274.

~ MevdOdi, on iki delikli bu kayanın bugün Sina Dağı yakınlarında görülebildiğini söyler. Bkz. MevdOdi, Tethim, I, 79.

5 Örnekler için bkz. Derveze, Kur'an'a Göre Hz. Muhammed'in Hayatı, ı. 24-34.

6 Farklı görüşler için bkz. SuyOti, el-İtkan, ı. 178-180. Kur'linda Arapça olmayan kelimelerin bulunmadığıru, Kur'an kelimelerinin ise tamamıyla indiği dönem Arap toplumunun kullandığı kelimeler olduğu tezini örnelderiyle ortaya koyan makale için bkz.

A. Fehmi Haşim, "Kur'anda Arapça Olmayan Kelimeler Var rru?", K. Kerim Anlamlarının Çevirileri, s, 70-87.

(5)

KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU 1161

kullanılan "Sfnd", İbranicede kullanılan "Tuvd", Süryanicede kullanılan "Tur", "Yem" 7 kelimelerini verebiliriz.8 Tüm bu gerçekler, diğer evrensel mesajları içermesi gibi, yer adları konusunda da Kur'an'ın dar bir bölgeyi konu edinen yerel bir kitap olmadığını ortaya

koymaktadır.

Kur'an'da geçen yer adlarının tarihlerini incelediğimizde, bunların çoğunun adını bir şahıs

yahut kabile adından aldığını görürüz. Bunlardan bir kısmı ise, adını ya üzerinde meydana gelmiş

bir olaydan almıştır, yahut da taşıdığı belirgin bir takım tabi! özelliklerden dolayı bu ismi almıştır.

Kur'an'ın indiği toplumun dili ve kavramlarıyla inmiş olmasından hareketle, onun adını andığı yerleşim merkezlerinin, Kur'an'ın inişinden önce kullanılan ve alışılagelen adlarıyla anıldığını

söyleyebiliriz. Adı geçen yerlerin kimi Kur'an'ın indiği dönemde hala varolan yerler, kimi ise

kılıp yok olmuş olsa bile geride kalan harabe ve kalıntılarda, yahut insanların dilinde izlerine rastlanabilen yerlerdir. Şu kadar var ki, Kur'an, adını zikrettiği bu yerleşim merkezleriyle ilgili kimi açıklamalarıyla bu kavrarnlara yeni bir boyut kazandırmış, o yerler hakkındaki yanlış

kanaatleri izale etmiş ve onları olması gereken noktalara çıkarmıştır. Örneğin Kur'an inmeden önce adı 'Yesrib olan Medfne, Hz. Peygamberin bu adı kendine layık görmesi ve Kur'an'ın da bunu

onaylamasıyla yeni bir misyon kazanmış ve Med ine, Yesrib 'e göre çok daha medeni, çok daha

gelişmiş ve gelişip merkez olmaya, diğer şehirlere örnek olmaya layık bir şehir olmuştur ..

Kur'an'da açıkça geçen yer ve şahıs isimleri öncelikle Kur'an kıssalarıyla ilgilidir. Kur'an

kıssaları, önemsiz ve gereksiz ayrıntılardan, zaman ve mekan kayıtlarından uzak olarak sırf iş ve olay açıs~ndan insanlığa hükmeden kanunlara ışık tutan ve muhataplarını mükemmel insan tasavvuruna yükselten bir niteliğe sahiptir. Yanısıra Kur' an, bazı yer adiarına ayetlerinde yer verir. Bir yerin adının Kur'an'da geçmesi ise, o yerde geçen olayın anlaşılması açısından olduğu

kadar, o yerin sakinleri açısından da son derece önemlidir.

İşte Kur'an'da geçen bu genel ve özel yer adlarının da Kur'an'da geçişinin sayısız hikmetleri

vardır. Biz bu hikmet ve esprilerin kimini anlayabiliriz, ama anlayamadıklanmız da olabilir.

Başka bir deyişle bizim anlayamadığırruz bir hikmeti, bir başkası bulup çıkarabilir. Elbette her bilenin üstünde, bir daha iyi bilen vardır. Kur'an'da zikredilen y~r adlarının, zikrediliş nedenlerini genel olarak şu şekilde özetleyebiliriz:

a- Yerin

İnsan Hayatındaki

Öneminin

Vurgulanması

Kur'an'da azımsanamayacak kadar özel yer adları, yer şekilleri ve metafizik yer adları geçer.

Bu isimterin çoğunu da yeryüzündeki yer adları oluşturur. Çünkü insan yeryüzünde yaratılmıştır.9 Onun hammaddesi yeryüzü toprağıdır. O, ondan yaratılmış, ömrünü doldurduğunda yine yerin kucağına dönecek ve öteki hayata başlamak için tekrar yerden çıkarı lacaktır. 10 O, yery_iJzünde

sınava tutulmuştur. Ona ahiret mutluluğunu kazandıracak olan yeryüzündeki hayat mücadelesidir.

Bu yüzden, insan için yeryüzü değerlidir, önemlidir. Zaten tıpkı diğer yaratılan şeyler gibi yeryüzü de, insanın emrine verilmiş, onun için yaratılmıştır. 11 Tıpkı anonim bir tekerlernede

söylendiği gibi:

7 Bkz. SuyOti, el-iıkan, I. 180-184.

1 Söz konusu bu yerlerle ilgili açıklamalar için bkz. Akpınar Ali, Kur'an Cografyası, s, 121-199.

9 "Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti .. " 2 Bakara 30.

'" "Sizi yerden yarattı k, oraya döndüreceğiz, sizi tekrar oradan çıkaracağız." 20 Ta ha 55.

11 "O. yeryüzUnU size bir döşek ve göğü de bir bina kıldı .. " 2 Bakara 22. "Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O'dur." 20 Taha 53. "Allah'ın yerde olanları ve emriyle denizlerde yUrUyen gemileri buyruğunuz altına vermiş olduğunu; buyruğu olmaksızın yere düşmemesi için göğü O'nun tuttuğunu görmez misin? Doğrusu Allah insanlara karşı şefkalli ve merhametli alandır." 22 Hacc 65. " Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir.

Doğrusu bunlarda, dUşünen kimseler için dersler vardır." 45 Casiye 13.

(6)

1162 KAHRAMANMARAŞ SEMPOzyUMU

Kısmetindir gezdiren , yer yer seni/ Akıbet bir gün gelir yer, yer seni.

Onun için onun adı oldu yer/ İnsanı o kendi besler, kendi yer.

Önemine binaen kimi yer adlan, yer şekilleri ve gök cisimlerinin adları, bir çok Kur'an suresine de ad olarak seçilmiştir. Ahkaf Beled Hıcr Kehf Tin Tu_r Rum KM Kevser Buruc Kamer Necm Şems Tarık gibi.

Yine Kur'an kimi yerler üzerine yemin ederek, buralann önemini vurgulamıştır. Örneğin Yüce Allah, Tur Dağına, Tin ve Zeyrun Dağlarına, Emin Belde Mekke'ye yemin etmiştir. Yine O, göklere, yıldızlara, güneşe, aya, yeryüzüne ve denizlere yemin etmiştir. Kur'an'da göklere ve yere yemin edilerek, onları kadim sanan insanlara, onları ve Yaratıcısını anarak bu anlayışın yanlış olduğuna dikkat çekilmiş ve onların sonradan yaratılmış cisimler olduğuna işaret edilmiştir.12

Zaten Kur'an'daki yeminler, Kur'an'ın ana ve önemli konularını tesbitte birer işaret taşlandır.13

b- Kur'an'da Geçen Yer Adlarının Allah'ın Nişanlarından Olması

Şaire veya şiarenin çoğulu olan şeair kelimesi, ibadet ve kurbe için belirlenmiş özel alametler, nişanlar demektir. 14 Şeair, bazen ibadetin kendisi için, bazen de ibadet yeri için

kullanılır. Ezan, cemaatle namaz, özellikle cuma ve bayram namazlan, hac, ihram, kurban vb.

dinin şeairi cümlesindendir. Aynı şekilde camiler, minareler, hac menasiki (İhram yerleri Mikatlar, Cemreler, Meşar-i Haram, ArafatSafa-Merve vb.), özel ve kutsal yerler de şeairdendir.

işte Safa ve Merve tepeleri, Meşaru'l-Haram da bu ikinci gruptandır.15 Bunların hepsi, kapsamlı

tevhid inancının burçlan mesabesindedir. 16

Örneklerden de anlaşılaç-ağı üzere, Kur'an'da geçen yer adlarının pek çoğu Allah'ın ve O'nun dininin şeairinden sayılmıştır. Şeaire saygı duyulması, saygısızlık edilmemesi de ayetlerde özellikle belirtilmiştir. Bunun esprisi ise Allah'ın şeairinden ve dinin nişanelerinden olan bu yerlerin tanınması, misyonunun kavranması, sahiplenilmesi, onların maddi ve manevi kirlerden

korunması olsa gerekir. Kur'an bu sembol yer adiarına dikkat çekmekte ve adeta tevhid1 birlik için hedef göstermektedir. Her biri bir bayrak mesabesindeki bu sembolleri, gezin görün, tanıyın,

önemlerini kavrayın, onlara sahip çıkın ve onların gösterdiği tevhidi çizgide bir hayat yaşayın

demek istemektedir. Öyle olunca, dolu dolu tarih yüklü olan bu yerler tevhid tarihinin temel

taşları, sırat-ı müstakimin kilometre göstergeleri olarak algılanmalı ve vermek istediği mesajlar bu

1 gözle okunmalıdır.

c-Medeniyetin İlk Merkezlerine Dikkat Çekilmesi

İnsanlığın ana yurdunun neresi olduğuna dair farklı görüşler ileri sürülmüştür. Anayurdun Mezopotamya Doğu Afrika yahut Arap Yanmadası olabileceği ileri sürülmüştür. Bugün yapılan araştırmalar insanın ilk ana yurdunun Arap Yarımadası olduğu noktasında odaklaşmaktadır. Arap

Yarımadasından ilk göç dalgası Mezopotamya ve kuzeyde Anadolu'ya, ikinci göç dalgası da

Doğu ve Kuzey Afrika'ya uzanmıştır. Jeoloji bilginleri, buzullar devrinden hemen sonra, Arabistan' ın· 'bugünkü kum çölleri ve kurak bölgeleri yerinde sık ve geniş orman! ar, büyük

ırmaklar, iklim şartlarının insanların türeyip çoğalmasına elverişli olduğunu, daha sonra

kuraklığın başladığım söylerler. 17 Nitekim bir tarih atiası incelendiğinde, Milattan önce ve sonraki dönemlerde kurulan medeniyetlerin genelde adı geçen bu bölgelerde yoğunlaştığı rahatlıkla

12 Kılıç Sadık, Yemin Olsun ki, s, 53.

13 Bkz. Kılıç Sadık, Yemin Olsun ki, s, 18-21.

1~ lbnü'l-Cevzl, :ZMü'I-Meslr, I, 164; Il, 272.

ıs Elmalılı, Hak Dini, I, 554; lll, 1552.

ı& Kılıç Sadık, İslamda Sembolik Dil, s. 49.

17 Ph tip K. Hiııi, islam Tarihi, 1, 26.

(7)

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1163

görülebilir.

Kur'an'da geçen özel yer adları incelendiğinde görülür ki, arulan o yerler insanların ilk

yurtları, medeniyetlere beşik olan beldelerdir. Bu yönüyle bir hayat düsturu ve din kitabı olan Kur'an, hayatın ve medeniyetin temelini oluşturan bir coğrafyayı okuyucularına çizer. Kur'an'ın çizdiği bu haritada, ilk insandan· Kur'an'ın indiği döneme kadarki insanların yaşadıkları önemli merkezler işaretlenmiş, insanlık ve din tarihinin siyasi haritası çizilmiştir. Kur'an, zikrettiği yer

şekilleriyle de bu haritanın adeta fiziki çizimini sunmuştur. Zaten insanlığın ortak değerleri olan bu yer isimleri Kur'an'ın dışındaki kutsal kitaplarda da geçmiş ve insanlığın şiir-nesir diğer edebi eserlerinde de sık sık kullanılmıştır.

Kur'an'da geçen yer adları genellikle Arab beldeleri, Mısır Şam ve Irak topraklarında odaklaşır. Bu durum, Kur'an'ın belli bir bölgeye hitap eden yerel bir kitap olarak algılanmasına

yol açmamalıdır. Zira bir kere Kur'an, ilk muhataplarının bildikleri, yaz ve kış seyahatlerinde gezip gördükleri ve konuşmalarına konu olan yerlerden bir k1smını öncelikle anmıştır. Sözgelimi

Kur'an'ın ilk muhataplarının hayatlarında önemli bir yer tutanTaif Habeşistan Yemen Sana Kudüs Tebuk gibi yerlerin adı Kur'an'da geçmez. Kur'an'ın zikrettiği yer adları, yalnızca onun ilk

muhataplarını yahut ona inananları değil, tüm insanlığı ilgilendiren tarih ve medeniyetin kilometre

taşlarıdır.

d-A~aına Canlılık Kazandırılması

Kur'an'ın genel üslubu, yer, zaman ve şahıs isimlerine çok fazla yer vermemesidir. Bununla o, bütün zamanı, tüm her yeri ve herkesi kuşatan evrensel bir anlatımı hedeflemiştir. Bu genel ve temel üslubuna rağmen Kur'an yer yer isimlerden ve yer adlarından bahseder. Bu şekilde o, canlı,

etkili ve kalıcı bir anlatımı hedeflerniştir. Çünkü kimi ayrıntılar, merak saiki ile dopdolu olan insanda, daha fazla etki meydana getirir. Yine isimlere yer verilerek, anlatım daha somut hale getirilerek kolaylaştınlmıştır. Çünkü Kur'an'ın yer verdiği isimlerio çoğu, herkes tarafından az- çok bilinen meşhur isimlerdir. Bu yerler özellikle zikredilerek, anlatılan olayların ütopik olaylar

·değil, yaşanmış olaylar olduğunun da altı çizilmiştir. Bu şekilde anlatılan olayların canlı olarak zihinlerde yer etmesi ve kalıcı olması sağlanmıştır.

e-İbret ve Model Oluşturmak İçin Merkezlerin Anılması

Kur'an'da adı geçen yerleşim merkezleri, tarih ve din kitaplarının anlata anlata bitiremediği

özellik ve güzelliklere, sayısız batıralara sahip olan yerlerdir. Kur'an bu güzel ve özel yerleri, hem

Allah'ın kullarına bir nimet hatırlatması olarak sunmuş, hem geçmişi günümüze taşıyarak temeli tarihe dayanan bir atiyi hedeflemiştir. Geçmiş olumlu ve olumsuz yönleriyle, sonrakilere ibret olsun diye anlatılmakta, önemli yer isimlerine dikkat çekilerek de bu anlatım somutlaştınlmaktadu. Sözgelimi Kur'an'm anlattığı yerleşim merkezleri, coğrafi ve stratejik konum bakımından yeni yerleşim merkezleri için iyi bir model oluşturmuştur. Öte yandan, öncekilerin o yerlerde yapıp ettiklerinin başlarına neler açtığı anlatılarak benzer kötü durumlara

düşülmemesi istenmiştir.

f-Din-Tarih-Medeniyet ve Kültür Bağlarının Canlı Tutulmasının istenınesi

Din, tarih, medeniyet, kültür insanlığın ortak değerleridir. Bunların iyi bilinmesi, insanları

birbirine yakınlaştırır, kaynaştırır, kardeş yapar. Çünkü günlük hayatta tanışırken bile,

karşımızdaki kişinin nereli olduğunu bilmek, tanışmanın boyutlarını belirler.18 Sözgelimi, bizim

11 Taif dönUşU bir bağa sığınan Hz. Peygamberin @, kendisine üzüm ikram eden köle Addas ile tanışırken, onun Yunus peygamberin şehri Ninovalı olll§unu ö~rendikten sonra bunu tebliği için kullanması oldukça manidardır. Bkz. Köksal Asım,

(8)

1164 KAH RA MANMARAŞ SEMPOzyUMU

doğup büyüdüğümüz yerden, yahut doğum yerimize yakın bir yerden olan bir kişi ile tanışmak

bizde farklı duygular oluşturur. Aynı şekilde sonradan gidip gördüğümüz, yahut sonradan haklanda bilgi sahibi olduğumuz bir yerden bir kişi ile tanışmamız da bizde farklı duygular

çağrıştırır. Ya da sevmediğimiz, düşmanlık ve zararını gördüğümüz bir yerden biriyle tanışmamız

çok daha başka duyguların biz de oluşmasına neden olur. Bu yüzden, insanlar arası ilişkilerde

'hemşehrilik' önemli bir sosyolojik etkendir. Bugün bile kü.Çüldüğünü söyleyip durduğumuz dünyada, küçük bir köyden yahut şehirden olanların, büyük metropollerde örgütleşerek büyük işleri başardıkları bir gerçektir. İşte din ve tarihin kilometre taşlarını oluşturan yerleşim merkezlerini anınakla Kur'an, bu bağların kopmadan insanlığın düşünce hayatına ve gidişatma ışık tutmasını istemiştir.

g-İnsan Hayatındaki Xerleşik Hayat Tutkusuna Dikkat Çekilmesi

İnsan, genel olarak bir ~erde yerleşik olarak yaşamayı kendisine ilke edinmiş bir varlıktır.

Çünkü bu, ona beslenme, bajınma, tanışma başta olmak üzere pek çok alanda bir takım yaşama kolaylıkları sağlamıştır. İnsandaki bu tutku 'vatan/yurt' olgusunu doğurmuştur. Vatanından uzakta olmak, yolculuk bir sıkıntı sebebi sayılmıştır. Tarih boyunca yurdundan edilmekisürgün insan için en büyük ceza sayılmış, insanlar vatanlarından ayrı düşme yahut vatanlarında özgürce yaşama haklarının ellerinden alınma endişeleriyle yaşamışlar, yurtlarını kaybetmemek için her şeylerini

ortaya koymuşlardır. Bu konuda Kur'an'da yer alan ayetlerden bir kaçı şöyledir:

"Ey İsrailoğulları! Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarından çıkarmayacağımza dair Biz, sizden söz almıştık. Her şeyi görerek bunları kabul etmiştiniz."19

"Musa ve Harun için:' şöyle dediler: 'Doğrusu bu ikisi, sihirleriyle sizi yurdunuzdan ..

çıkarmak isteyen iki büyücüdür.."20

Ayetlerde Firavun ve yandaşları, Hz. Musa ve Hz. Harun peygamberlerin tevhid mücadelelerini etkisiz hale getirmek için, toplumun çok önerusediği yurt sevgisini ve yurdu kaybetme korkusunu kullandıkianna dikkat çekilmektedir.

"Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. .. "21

"Kavminin Lut'a cevabı şöyle oldu: 'Onları memleketinizden çıkann .. "22

"Onlardan önce (Medine'yi) yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler .. "23

' : Ayet, Medine'yi yurt edinmeyi, imandan önce anarak inancı yaşamada yerin/yurdun önemine vurgu yapmaktadır.

Öte yandan yer, yurt/vatan :sevgisinin insan hayatında ayrı bir yeri vardır. İnsanın doğduğu ve doyduğu yerler, hayatımn unutulmaz belge zarlarıdır. Nitekim şu ayette peygamberlerin yurtsever insanlar olduğu vurgulanmıştır:

islam Tarihi, V, 72-73. Bu yüzden olacak ki, tanışmalarda muhatabın nereli oldugunu öğrenmek önemli bir husus kabul edilmiştir. Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Bir kişi, biriyle tanıştığı zaman onun adını, baba adını, nereli ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü bu, dostluğa en uygun olan yoldur." Tirmizi, Zühd 54; Aclüni. Keşfü'I-Hafa, I, 74;

Münavi, Feyzu'I-Kadir, I, 304.

19 2 Bakara 84.

20 20 Taha 63. Ayrıca bkz. 20 Taha 57; 7 A'raf 110, 123; 26 Şuara 35.

2ı 59 Haşr 3.

22.7 A'raf 82; 27 Nemi 56.

23 59 Haşr 9.

(9)

KAHRAMANMARAŞ SEMPQzyUMU

"Güçlü ve anlayışlı olan kullanınız İbrahim, İshak ve Yakup'u da an. Biz onları daima yurdu düşünen (zikra'd-dar), içten bağlı kimseler kıldık. Doğrusu onlar katımızda seçkin, iyi kimselerdendirler. "24

1165

Ayette geçen 'zikra'd-dar' ifadesi, ahiret yurdu cenneti düşünen olarak anlaşıldığı gibi, dünya yurdu olarak da anlaşılıruştır.25

Yine insanların, üzerinde yaşadıkları yerlere nisbet edilerek anılmaları da yerin insan

hayatındaki önemini vurgularnaktadır. Sözgelimi Kur'an'da pek çok toplum, yurtlarıyla anılmıştır.

Ashab-ı Medyen (Medyenliler), Ashab-ı Eyke (Eykeliler), Aslıab-ı Hıcr (Hıcırliler), Aslıab-ı Kehf

Ashab-ı Rakim Aslıab-ı Rass Ashab-ı Uhdud Aslıab-ı Karye Aslıab-ı Cennet Aslıab-ı Kubur gibi.

Aynı şekilde insanlar, ahirette varacakları yerlerle de anılmış.lardır. Ashab-ı Cennet, Aslıab-ı Nar

Aslıab-ı Calılın Aslıab-ı Salr gibi. Bu ifadelerde dost-arkadaş-yaran anlamına gelen 'ashab' kelimesinin özellikle seçilmiş olması da oldukça dikkat çekicidir. Tüm bunlar, dünya ve ahirette, yerin/yurdun insan hayatındaki önemini ortaya koymaktadır. Öyle ki kimi yerlerin isimleri, özellikleri ve üzerlerinde gerçekleşen kimi olaylar nedeniyle, sakinlerinin adlarının önüne geçmiş

ve o yerlerin sahipleri, kendi isimleriyle değil yerlerin adlarıyla anılır olmuşlardır. Bazen sakinler yaşadıkları yerlere isimlerini vermişler, bazen de yerler sakinlerine adlarını vermişlerdir. Öteden beri Arab-İslam geleneğinde kişiler, doğup büyüdükleri yerlere nisbet edilerek anılmışlardır.

Kur'an sureleri de indikleri yerlere göre Mekkl ve Medeni olmak üzere iki grupta

değerlendirilmişlerdir.

Yurt sevgisi, insanları yurt sevgisinin imandan olduğuna dair hadis uydurmaya sevketme

noktasına çıkmış, önemli bir duygudur.26 Hatta kimi yerlerin aşırı derecede kutsanması, kimi sapmalara bile neden olmuştur.

h-Doğal ve Yapay Çevreye İslam'ın Verdiği Önemin Vurgulanması

Kur'an'da geçen yer adları, ekolojik denge ve çevre düzenlemesinin sağlıklı bir biçimde sağlanıp korunması ile İslami şehireilik anlayışının oluşmasına ışık tutması açısından son derece önemlidir. Kur'an, insanlığın ve dolayısıyla dinin ana yurdu ve merkezi olan merkeziere işaret

ederek hem onları kutsamış, hem de insanlığa şehireilik modelleri sunmuştur. Sözgelimi, Ka'be Mescid-i Aksa İrem Eyke Hıcr Medtlin Medyen Sebe" Babil Arz-ı Mukaddese Mekke Medfne gibi merkezlerin zikredilmesi, anılan bu merkezlerin korunması yanında; bu vurgu, kurulacak yeni

yerleşim merkezlerine, yeni mabed ve evlere ışık tutmuş, mimari yapı konusunda onlara örneklik etmiştir. Zaten İslam, ekolojik dengeye büyük önem vererek, yapılaşma ve şehirleşmenin bu dengeyi bozmadan gerçekleşmesini istemiştir.

B.

Kur'an'ın işaret Ettiği

Yerlerden Anadolu

Coğrafyasmda

Bulunan Mekanlar

Kur'an'ın işaret ettiği yahut ismi açıkça geçen yerlerin, nereler olduğu konusunda farklı görüşler kaynaklarımızda yer almıştır. Pek çok tefsirci bu yerlerin neresi olduğunun bilinmesinin çok da önemli olmadığını ileri sürerler. Örnek olarak İbn Kestr şunları söyler:

"Ashab-ı Kehf kıssasında geçen mağaranın nerede olduğu bize bildirilmemiştir. Bunun bize bir faydası da yoktur. Bazı tefsirciler, bu konuda zorlama açıklamalar yapmışlardır.. Onun nerede

olduğunu en iyi Allçili bilir. Eğer bu konuda bizim için din! bir yarar söz konusu olsaydı Yüce

2~ 38 Sad 45-47.

u Bkz. İbnU'l-Cevzi, Z3dü'l-Mesir, Vll, 146. H. Basri Çanıay, ayette 'ahiret' kaydının olmadığını gerekçe göstererek. ayetin

vaıanperverlige beliğ bir biçimde işaret euigini söyler. Bkz. Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meat-i Kerim, lU, 817.

26 "Vatan sevgisi imandandrr" sözünün mevzu ama manası sahih bir söz olduğuna dair açıklamalar için bkz. Aci O ni. Keşfü'I-Hata,

ı. 414-415.

(10)

1166 KAHRAMANMARAŞSEMPQzyUMU

Allah ve Sevgili Peygamberi onu bize bildirirdi.. Bize o mağaranın özellikleri anlatılmıştır ama, onu yeri bildirilmemiştir."27 Razt de "Ashab-ı Kehf'in ne zamanını ve ne de mekanını akılla

bilmek mümkündür. Bunu bilmek için ayet yahut hadisin olması gerekir ki o da yoktur. Bu nedenle, bunların kesin olarak bilinmesi imkansızdır. "28

İbn Kestr'in dediği gibi söz konusu edilen yerlerin nereler.olduğunun bilinmesi dini bir gerek

değildir, ama· bu gerçek, Kur'an okuyucularının bu yerlerin nereler olduğuna tamamen duyarsız kalmaları anlamına· gelmez. Nitekim meraklı pek çok kişi, Kur'an'ın söz konusu ettiği, yahut Kur'an 'da anlatılan olayların geçtiği yerlerle ilgilenmiş, o yerleri görmek ve oralarda inceleme yapmak istemiştir. Nitekim yukarıdaki cümleleri sarfeden tefsirciler de eserlerinde bu konuda rivayet edilen bilgileri vermekten kendilerini alamamışlardır. Bu konuda İbn Kestr Tejsfr'inde şu örnekler yer alır: "Adamın biri, Kehf suresinde söz konusu edilen Zülkarneyn 'in yaptırdığı sedle ilgili olarak şöyle demiştir: Ey Allah'ın Peygamberi! Ben bu seddi gördüm. Peygamberimiz, peki onu bana anlat bakalım, deyince, adam şunları söylemiştir: "0, mürekkeplenmiş elbise gibi bir siyah ve bir de kızıl yold~r." Bunun üzerine de Peygamberimiz, 'Evet, gerçekten sen onu

görmüşsün' buyurmuştur.29 l

Abbasf Halifes i Vasık Billah (740/1340), Müneccim Mehmed b Musa 'yı maiyetindeki askerlerle birlikte söz konusu seddi görüp incelemeleri ve gördüklerini kendisine anlatmaları için

görevlendirmlştir. Onlar da iki yıl süren uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra sedde ulaşmışlar,

onun demir ve bakırdan yapıldığını görmüşlerdir. Yine onların anlattıklarına göre "seddin büyük bir kapısı, kapının da çok büyük kilitleri bulunmaktaymış. Onlar oradaki bir burçta bazı inşaat kalıntılarına da rastlamışlardır .. 30

Hz. Ebu Bekir (13/634) Döneminde Bizans imparatoruna gönderilen ll. Ubade'nin Aslıab-ı

Kehf mağarasını incelediği.kaynaklarımızda yer almıştır. Hz. Muaviye'nin (411661) Rum'a gaza

.ederken Ashab-ı Kehf'in n'ıağarasına uğradığı ve onun içerisine girmek istediği, ama bunun ona

müyesser olmadığı kaydedilmiştir.31

Örneklerin ilkinde, Kur'an'da geçen sedle ilgili ayetleri okuyan adam, seyahatinde o seddi yerinde görmüş ve bundan etkilenmiş olacak ki, peygamberimize gördüklerini anlatmıştır.

Peygamberimiz de adamla ilgilenerek gördüklerini anlatmasını istemiş, sonuçta onu onaylamıştır.

Hz. Peygamber, bu konuda ne adamı uyarmış ve ne de onun verdiği bilgilere duyarsız kalmıştır.

Sonraki örneklerde de en üst düzey devlet yetkililerinin adı geçen yerlerin nereler olduklarıyla

ilgilendiklerini, bu yerleri gidip görmek ve inceleme yapmak için adamlar görevlendirildiklerini

i görmekteyiz. Yine ilk dönemden itibaren müslümanların ticaret, cihad gibi sebeplerle çeşitli tarihi . .yerlerden geçerken o yerlerdeki tarilll eser ve kalıntıları görüp incelediklerine tanık olmaktayız.

Anadolu Coğrafyası, pek çok kültür ve medeniyeti bağrında barındırmış olan çok eski bir

yerleşim merkezidir. Kur'an, ayetlerinde Anadolu Coğrafyasında bulunan bazı önemli merkeziere

işaret edilmiştir. Bu coğrafya için kullanılan Diyar-ı Rum ifadesi kullanılmıştır ki Rum kelimesi Kur'an'da geçtiği surenin de adı olmuştur. Kur'an'ın işaret ettiği bu yerlerin doğru bir şekilde

tespit edilip iyi bir şekilde tanıtılması, hem bu ayetlerin daha sağlıklı ve etkili bir biçimde

aniaşılmasını sağlayacak, hem de ülkemizin İnanç Turizminde etkin yerinin daha da artmasına katkıda bulanacaktır. Bu yerler şunlardır:

17 İbn Keslr, Tefslr, III, 75.

21 Razt. Meffitihu'l·Öayb, XXI. ı 13.

19 İbn Keslr, Tefslr, lll. 104.

311 ibn Keslr, Tefslr, III, 104; Riizl, Mefatihu'l-Öayb. XXI. 113.

3ı Bkz. Zemahşerl, ei-Keşşiif, II. 476; Kurtubl, el-Climi', X, 389; Razi. Mefatihu'I-Öayb, XXI. 1 13; Yıldız Sinan, Ashab-ı Kehf (Ma~ara Arkadaşları), İstanbul, 1979, s, 89-90.251. Muaviye'nin Antakya-TarsOs'a uğradıj!ı ROm seferi Hicrl 25. senededir.

Bkz. İbnü'l-Eslr, el-Kamil. III, 86. Afşin ise H. 150 de Hişam b. Abdilmelik döneminde fethedilmiştir. Bkz. İbnü'I-Esir, el- Kamil, V, 125. Dolayısıyla Muaviye'nin beraberinde İbn Abbas'ın (v, H:68) da bulundu~u Ashab-ı Kehf ziyareti Tarsus

şehrinde gerçekleşmiştir.

(11)

KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 1167

ı. Cfidi: Cudi dağı, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Türkiye-lrak sınırına 15 km. uzaklıkta

ve Şırnak il merkezine 17 km. mesafededir. Elips biçiminde olan dağ üzerinde iki bin metreyi

aşan dört doruk vardır. Bunların en yükseği 2114 metredir. Bu tepelerin 2017 metre yükseklikte

olanı 'Nuh peygamberin ziyaret tepesi' adını taşır.32

Kaynaklarımız, dağın eteğinde, tufandan kurtulanlar tarafından kurulmuş 'Karye Semanln' (Seksenler Köyü) adlı bir kasaba ve 'Deyru'l-Cudl' adlı bir manastırdan bahsederler.33

CGdi kelimesi, insanlık tarihinde çok önemli· bir yeri olan Nuh tufanına işaret edilerek Kur'an'da bir ayette şu şekilde geçer: "Yere, 'Suyunu çek!', göğe, 'Ey gök sen de tut!' denildi.

Su çekildi, de bitti; gemi Cudi'ye oturdu. 'Haksızlık yapan toplum Allah'ın rahmetinden uzak olsun' denildi." 34

2. Karye: Köy, kasaba, şehir, ülke, yerleşim merkezi anlamınadır. Çoğulu 'kura' gelir.35 Bir ayette36 'Ehl Karye' denilerek Antakya, yahut gökyüzüne en uzak yer olduğu söylenen Übülle yahut da Azarbaycan bölgesindeki Bacervan'a işaret edilmiştir.37 Yine aynı kelime bir ayette38 'Karyetüke' (senin şehrin), iki ayette39 'Karyetüküm (sizin şehriniz), bir ayette40 'Karyetüna' (Bizim şehrimiz), bir ayette de4ı 'el-Karyeteyn' (İki şehir) şeklinde geçmiştir.

Tebliğimizle ilgili olarak Yasin suresinde kıssaları ibretle anlatılması istenen, Hz. İsa

peygamberin elçilerinin yahut Yüce Allah'ın peygamberlerinin insanları hak dine davet etmek için geldik;leri42 'Karye'nin Antakya olduğu tüm tefsircilerce belirtilmiştir.43 Yine Kehf suresi 77.

ayetinde geçen Hz. Musa ile arkadaşının (Hz. Hızır) yolculukları esnasında uğrayıp misafir olmak istedikleri Karye'nin Antakya olabileceği söylenmiştir.44

3. Rakim: Sözlükte rakim, divit, kurşun levha, kitap gibi anlamlara gelir. Yine onun bir dağ

yahut yerleşim merkezi adı olduğu da söylenmiştir.45 Bir görüşe göre Raklm, Aslıab-ı Kehf'in

bulunduğu şehirin adıdır. 46

İçerisinde mağara bulunan bir vadi ismi, Aslıab-ı Kehfin köpeklerinin adı, yahut isimlerinin

32 KitabMukaddes'te Hz. Nuh'un gemisinin konduğu dağın Cildi dağı değil de Ağrı dağı (Ararat dağı) olduğu ileri sürülmüşse de (Bkz. Tekvin VIII. 4) bunun, Ağrı dağının konumu itibarıyla geminin demirlenmesine ve gemidekilerin barınmasına uygun

olmayışı nedeniyle tutarlı bir görüş olmadığı, belki K. Mukaddes yazarlarının yanlış yorumlamalarından kaynaklandığı ispat edilmiştir. Geniş bilgi için bkz. Hikmet Tanyu, Cildi Dağı, DİA, VIII, 79-80; İslam Ansiklopedisi, III, 223-224; MevdOdi, Tefhim, II, 395-396; BeyyOmi, Dirasat, IV, 57-58; Yalçın Cavit, Kavimlerin Helakı, s, 15-21. Nitekim Yakut el-Hamevi (1299), bu konuda motornot Arapça'ya çevrilen bir Tevrat metninden geminin Cildi dağına oturduğunu kaydeder. Bkz.

Hamevi, Mu'cemü'l-Büldan, III, 162-163. Nitekim Hz. İsa'dan önce kaleme alınan eserlerde Hz. Nuh'un gemisinin oturduğu dağın COdi dağı olduğu yazılıdır. Bkz. Mevdildi, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi.., 1, 406. Nitekim son dönemde yapılan

kimi bilimsel araştırmalar da artık Nuh peygamberin gemisinin demir attığı dağın COdi dağı olduğunu isbat ve ilan etmiştir.

Bkz. Yalçın Cavit. Kavimlerin Helakı, s, 20-21.

33 İslam Ansiklopedisi. III. 224.

34 ll Hud 44.

35 İbn ManzOr, Lisanü'I-Arab, Krv maddesi.

36 18 Kehf77.

37 i. Cevzi, :l.adü'l-Meslr, V, 175; Kurtubi, el-Cami'. Xl, 24; Süheyli, Gavamid s, 107.

31 Bkz. 47 Muhammed 13. Bu ayette Mekke kasdedilmiştir.

J? Bkz. 7 Araf82; 27 Nem156. İki ayette de Hz. Lut'un yaşadığı yer murad edilmiştir.

40 Bkz. 7 Araf88. Ayette kasdedilen Hz. Şuayb'in yurdudur.

4ı Bkz. 43 Zuhruf 31. Ayette sözkonusu edilen iki şehir Mekke ve Taiftir. Bkz. i. Cevzi, :l.adü'l-Mesir, VII, 31 1.

42 Bkz. Taberi. Camiu'l-Beyan, XXII. 155-156.

43 Bkz. Taberi. Camiu'I-Beyan. XXII, 155; Zemahşeri, ei-Keşşaf, III, 317; EbO Hayyan. ei-Bahru'l-Muhit, VII, 326; Kurtubi. el- Cami', XV, 14; İbnü'I-Cevzi, :l.adü'I-Mesir, VII, lO; Razi, Mefatihu'l-Öayb, XXVI, 51; Elmalılı, Hak Dini, VI, 4015.

44 Zemahşeri, el-Keşşaf, ll, 494; Kurtubi, el-Cami'. Xl, 24; İbnü'l-Cevzi, :l.adü'l-Mesir, V. J 75; Razi, Mefiitihu'l-Gayb, XXI, 156.

45 İbn ManzOr, Lisanü'l-Arab, Rkm maddesi.

46 SuyOti, İtkan,II, 182; Şurrab, ei-Mealimü'I-Esira, s, 129; Hamevi, Mu'cemü'I-Büldan. lll, 69.

(12)

1168 KAHRAMANMARAŞSEMPOZYUMU

yazılı olduğu kitabe adı, mağaranın ağzını kapatan taşın adı olduğu da ileri sürülmüştür. Aslıab-ı

Kehfin bulunduğu söz konusu şehrin Kostantıniyye'ye altı fersah uzaklıkta olduğu söylenmiştir.47

Rak!m'in Ürdün'ün doğu taraflarında bir yer olduğu da ileri sürülmüştür.48 Bir grup ilim adamı da Kehf ehli ile Raktın ebiinin Rum diyarında yaşamış ayrı ayrı . toplumlar olduğu görüşüne varmışlardır. 49

Neyin adı ve !leresi olduğu tartışmalı olan bu kelime, Kur'an'da şu bir ayette geçer: 11 Yoksa sen Kehfve Rakfm ebiini şaşılacak ayetlerimizden mi zannettin?1150

· · 4. Ras : Sözlükte ras, taş ve ttiğla ile örülinemiş kuyuya denir. Semud kavminden bir kesim, yahut Yername yerleşim merkezlerinden biri, veya Felc'de52, yahut Azerbeycan'da, yahut Yername'nin aşağısında, yahut da Antakya'da bir kuyu ismi; Necd'de bir vadi yahut bir nehir

adı53, yahut Yemen'in Say~ad bölgesinde bir yer" veya Yername yerleşim merkezlerinden bir kene5 olduğu söylenmiştir. ·Raslilerin peygamberlerini kuyuya gömen bir toplum olmalanndan bu bölgenin bu adla adlandınli:Iığı söylenmiştir. Raslilerin kimler olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. ·

5. Rôm : Rôm kavminin adı olup tekili rı1m1dir. Bu ismi atalan Rum b. Aysı1 (lysı1) b. İshak b. İbrahim'den almıştır.56 Anadolu coğrafyası başta olmak üzere iklim, bolluk ve bereket

bakımından en verimli yerlerden oluşmuş geniş bir bölgenin adıdır.57 Diyar-ı Rum Rumeli Roma58

şeklinde yer ismi olarak kullanılan bu kelime bir ayette şu şekilde geçer: 11Eiif, Lam, Mim.

Rumlar en yakın bir yerde yenildiler. 1159

6. Aslıab-ı Kehf ve Mağarası : Kehf, sözlükte dağdaki mağara anlarnma gelir. Arapçada

mağara geniş ise 'kehf', dar ve küçük ise 'ğar' diye adlandırılır.60

Mağaranın bulunduğu yer ile ilgili olarak çok çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.6ı Özetle onun

İspanya, Kuzey Avrupa (İskandinavya), Cezayir, Mısır, Ürdün (Am man yakınlarında Ruceyb

dağında), Filistin (ei-Betra mağarası), Suriye (Şam yakınlarında Kasyun dağında), Afganistan,

Doğu Türkistan, Nahcıvan, ve Anadolu'da olabileceği söylenmiştir. Hemen hemen her tefsirci

mağaranm yeri ile ilgili sahip olduğu bilgiyi eserlerinde vermiştir. Aslıab-ı Kehf için Anadolu'da

47 İsfehani, el-Müfrediit, 293; İbnü'l- Ccvzl, Ziidü'l-Meslr, V, 107-108; Süheyli, Gavamid s, 102; Belensi, Tefslru Mübhemati'l-

Kur'an, Il, 141-145; SuyOtl, Mu'terakü'l-Akran, II, 190; Hımyerl, Ravd, s, 271; Firuzabadl, Bcsair, III, 95; MevdOdl, Tefhim.

ın. 153. Bazı tefsirciler K. Mukaddeste (Yeşu 18/27) geçen tarihi Petra şehri Rakem'in ayette bahsedilen Raklm olduğunu ileri

sürmüşlerse de, modern arkeloglar Petra ile Rakim'in aynı yerler olmadığı görüşündedirler. Mevdudl de Raklm ile kastedilenin kitabe olduğu görüşünü tercih eder. Bkz. Mevdudl, Tefhlm, III, 153-154.

~s Şurrab. el-Mealimü'l-Esira, s, 129.

~9 Hımyeri, Ravd, s, 272.

so 18 Kehf9.

Ebu'l-Beka, el-Külliyat, s, 465; İbn ManzOr, Lisanü'l-Arab, Rss maddesi.

Belensi, Tefslru Mübhemati'l-Kur'an, II, 270.

SJ Hımyeri, Ravd, s, 272.

54 Endülusl, Mu'cemü Ma Üstu'cime, II, 652; III, 849.

ss Taberi, Camiu'l-Beyan, XIX, 13-14; İbnü'l-Cevzi, Ziidü'l-Mesir, VI, 90; Hamevi, Mu'cemü'l-Büldan, IJI, 50-51.

sG Suyuti, Mu'terakü'l-Akran, II, 201; İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, Rvm maddesi; Hamevi, Mu'cemü'l-Büldan, Jll, ı I O.

s1 Kazvini, Asaru'l-Bilad, s, 530

ss Rüme aynı zamanda Medine'de bir kuyu adıdır. Bkz. İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, Rvm maddesi.

s9 30 ROm 1-2.

60 İbnü'l-Cevzi, Ziidü'l-Meslr, V, 107; İbn ManzOr, Lisanü'l-Arab, Khf maddesi.

61 Bkz. Taberi. Ciimiu'l-Beyan, Xl, 198-199, 216; Zemahşeri, el-Keşşaf, Il, 478; İbn Atıyye, el-Muharraru'l-Veciz. lll, 511; Ebu Hayyan. el-Bahru'l-Muhit, VI, 101-102: Kurtubi, el-Cami', X, 375; Ayıntabi Muhammed Efendi, Tefsir-i Tibyan, lll. 4, 10;

Tabaıabai, el-Mizan, XIII, 295-299; MevdOdi, Tefhlm, III, 154-157; Elmalılı, Hak Dini, V, 3233, 3236-3237; Ateş Süleyman, Kur'an Ansiklopedisi, III, 183-1 193.

Referanslar

Benzer Belgeler

TAYLAN, Muhammet, (1999), Kehf Suresinde Anlatılan Kıssaların Tarihi Edebi ve Dini Açıdan Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal

Mademki Abdullah ikinci bir ömre sahip değildi; o zaman geri kalan yıllarını muhafaza ederek yaşadığı dönemden ayrılmak ve daha sonra o yılların tespih taneleri

Kırımlı Hafız Hüsam’a ait olan Teressül adlı bu eser, Menâhicüˈl-İnşâ adlı eserin yazılışından elli yıl kadar önce Şeyh Mehmed tarafından H.831 (M.1427)

Allah, ''Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür.'' [Kehf Suresi,

Bunun bir yazım hatası olarak mı yoksa bugün hala bazı Anadolu Türk ağızlarında da görüldüğü gibi, bil- fiilinin bir ağız özelliği yansıtan farklı

Nitekim doğal davranışsal yaklaşıma dayalı öğretim yöntemlerinin, erken çocukluk döneminde çeşitli takvim, gelişimsel yaş veya dil yaşı düzeylerinde bulunan

Cumhuriyetin en büyük Millî Eğitim Bakam, bu çağdaş büğe, otuz yıl önce dile getirdiği bu yalın, sade ilkelere uyarak yaşadı. Halk düşmanlan ona

“kardeş” olarak kabul edilmesine karşın bunu kanıtlayabilecek ifade geçmediği ifade edilmektedir 51. Sönmez, Kayseri ve Niğde’li olabileceği varsayımında