• Sonuç bulunamadı

BU GÜNKÜ MİMARÎ TELÂKKİ fcE R % Marl

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BU GÜNKÜ MİMARÎ TELÂKKİ fcE R % Marl"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1926. Wolter Qropils. Almanya 1926. H. Hoste. Belçika.

İdeoloji

BU GÜNKÜ MİMARÎ T E L Â K K İ fcE R

% M a r l

(Andre Lurçat) dan:

Samih Saim

\

Belediye mîmarı

Söyle bana: Bu şehri gezerken görmedinmi? Meskûn binaları arasın-

da bazıları SÜKUTİDİR. Ve bir kısmı KONUŞURLAR, ve nihayet çok na- dir bir kısmıda TAGANNl ederler.

Paul Valeri

Mimarî, beşer zekâsının en yüksek tezahüratı ara- sında mevki alır. Mimarî bir eser yaratmak, çok yüksek beşerî teheyyücattan birine vasıl olmaktır.

Her devir, her medeniyet kendi şahsi ifadesini Mi- marisinde bulmuştur. Yalnız orijinal ve görülmemiş tipler vücuda getiren devirler yeni bir inşaat usuli bulmuş ve yeni fenni iktidarlara malik olmuş devir- lerdir. Kuvvetli milletler çok inşaat yaparlar ve böy- lece iktidarlarının maddî ve ruhî nişanesini kendile- rinden sonra bırakırlar. Her büyük felsefî ve ya dinî fikir telâkkilerini ebedileştirmek için beşer de- hasının bu en devamlı tezahürünü hizmetine almış- tır.

Geçirdiğimiz içtima'i ve fenni bütün inkilâpları na- zarı dikkate alır isek bu günkü nesle mimarîyi biz- den evvelki nesillerin anladığı gibi anlatmak müm- kün değildir.

Bu gün, yaşadığımız devrin, kat'i ve sarih ifadesi olan yeni bir mimariye doğru gidiyoruz.

Bu günkü ihtiyaçların doğurduğu tekâmül, yevmî hayata giren yeni hizmet vasıtalarının vucuda getir- digi yaşama tarzı ve bütün bunların neticesi olarak meskenin esas unsurlarındaki umumi tebeddül mi- mar lisanile ifade edilmemelimidir?

Mimarî, hayat sahasındaki devamlı tekâmülatın ne- ticesidir.

Mühendisin inşaat fenni sahasında vardığı parlak ve muvaffakiyetli neticeler bu günün mimarına yeni bir ufuk açmıştır.

Mühendis eserile sarahat ve kat'ıyeti telkin ediyor.

Maalesefki dünden bu güne intikal eden mimarlar eserlerinde bu hissi yaşatmaktan çok uzaktırlar.

Mimarîye tıpkı hayattar bir taazzuv gibi bakılmalıdır.

(2)

1924. Ritveld. Holânda. 1927. Bouroff. Rusya.

1927. G. Gııevrekian. Fransa. 1928. Artaria ve Schmidt. İsviçre.

1927. Mallet - Stevens. Fransa Walter Gropius. Almanya.

ı

(3)

Onun bütün azası, heyeti, kuruluşu, işleyişi aynı ahengi takip eder, ve bir tek zekânın iradesi altın- dadır. Cüzüleri arasında bu muvazene ahengi bu- lunmayan bir mimarî hayattar değildir.

Meskenin kuruluş taızı baştan aşağı değişti; aksa- mının gördügü hizmetlere göre aldığı eb'at ve nis- betleri, işleyişine nazaran yekdigerile olan münasi- betleri baştan başa tahavvül etti ve bütün bunların neticesi olarak meskenin bu günkü yeni manzarası, bu günkü yeni hacmi meydana gelmiştir.

Bu günkü ebadın tayin ettiği hacımlarla terekküp eden meskenin umumi kitlesi şimdiye kadar alıştı- ğımız şekillerden pek başka; şimdiye kadar bağlı kaldığımız inşaî esaretlerden temamen münezzeh plastik ifadesi büsbütün yenidir.

Tarihin safhaları arasında hacım oyununun bu de- rece ehemmiyet kesb ettiği devirler azdır.

İnşaat usulleri üzerinde büyük keşiflere malik olan her devir plastik kıymetler üzerinde de bir teceddüt vücude getirmiştir. Bu günde yeni bir inşaat ilmi doğmuş bulunuyor, bu günde o günlerde olduğu gibi temamen müstakil ve yeni plastik bir kıymet taharrisi üzerindeyiz.

Fennin bahş ettiği büyük hürriyet bu günün san'at- kârına serbestiyette bir az daha derinleşmesini te- min etti. Bu güne kadar mutlak bir kaide olarak cari olan (TENAZUR - SYMETRIE) kompozisiyonda yegâne hareket noktası idi. Zira o günkü inşaat usullerinde sıklet taşıyan duvarlarla doluluk ve boş- lukların daima yekdiğeri üzerine gelmesi icab ederdi.

Binaları bu şekilde inşa etmek zarureti bir intizam ve tenazür ahengini tabiatile davet etti. Bu mecbu- riyet kullanışın icap ettirdiği hususiyetlerden ve plan aksamının yekdigerile olan münasibetlerinden büyük fedakârlıkları icap ettirmiştir.

Şimdi ise ev tenazürsüz mimarisile daha çok tabii daha çok doğru sözlüdür. Zira o ne iş görüyor ise onu ifade ediyor.

Bu büyük hürrriyetten modern mimarlar azami de- recede istifade ediyorlar.

Başlıca ehemmiyeti haiz vakıalardan bir digeride İ\ asırlardan beri ilk dafa olarak mimarın (Klâsik repertuvar) dan istifade etmemesidir. Bu (klâsik repertuvar) ın bütün unsurları (sütun, korniş balüst-

rat» ve saire) ta Romalılardan beri devam edip gel- mektedir. Kaidelerle mukayyet muhtelif kompozisi-

Tibet. Lamaların sarayı

yon usulleri altında hiç değişmeyen bu unsurlarla muhtelif terkibler vücude getirilirdi.

Her şeyden evvel şu noktayı işaret etmek lâzım- dırki: Heykeltraşlık ve Ressamlık gibi diğer sanat- lara nazaran Mimarlık sırf bir plastik taharriyattan ibaret değildir. O evvela cihanşumul bir zaruret- tir.

Bütün iktisadî, içtimaî, fennî ihtiyaçları tatmin et- tikten sonra mimar; plastiğe yaklaşır: güzellik te- lâkkilerini ifade edecek olan şekillerin taharrisine girişin

Mimarî bir eser evvelâ gayet akilâne ihzar edilmiş bir (fen eseri) olması, sonrada üzerinde (mimarî tahassüsat) ın yaratılmış bulunması lâzım degilmi- dir?

Mimar eserini hava boşluğunda, sema altında, ağaçların ve tabiatın arasında kurar. Ve ona haya- tını temin etmek için bu suretle tabiatın verdiği tahassüsata yevmi hayatın zaruretlerinide terfik eder.

Mimar teknik kıymeti yüksek ve eyi düşünülmüş bir eseri vücude getirmekte zorluk çekmez; fâkat (ruhî) kıymetleri haiz eserler nadiren yaratılabilir;

onun sanatindeki kıymet, haiz olduğu (ruhî) tesiri ifade etmekte en yüksek dereceye kadar yüksele bilmesindedir.

Mimar mantıki esaslar dahilinde hazırladığı planını, dolu ve boş hacımların güzel nispetlerini; duvar, pencere, balkon ve saire gibi motifleri kullanarak

(4)

Segovi

r - m » : '

¥ B 1

Alkazar Kahire Sultan Bibar camii minart

vezinli bir şekle sokar. Gölge ve ışıktan azamî de- recede istifade ederek cılız tesirlerin esaretinden kendini kurtarır. Esere zenginlik vermek için kulla- nılan (mulür) ve (skttlptUr) gibi talî unsurlar ikinci derecede bir oyundan ibaretttir.

Muhtelif devirlerden bize kalan mühim eserlerin mü- taleası ve onları vücuda getiren plastik kıymetlerin tahlili, mimarîde bu kanunun muhtelif tarzlardaki eşkâlile her devir, güzelligi anlayış tarzını ve hususi şahsiyetini göstermiştir.

Son seneler zarfında sarf edilen cehitler, asırlardan beri unutulmış olan bu ezeli kanunu meydana çıkar- dı. Mimarî yine tekrar kendi hakiki yoluna girmiş buluniyor.

(HACİM) 1ar, üç (BU'UT) dahilinde yükselir. (SATIH) larla mahduddurlar. (IŞIK) bunlara çarparak onların nisbet ve şekillerini nazarlarda yaşatır ve canlandı-

rır.

(HACIM), (SATIH), (BU'UT) ve (IŞIK) mimarinin en hakiki nağmeleridir. Mimar bu nağmelerin nüans- larını derecelendirerek kendi melodisisini vücuda getirir.

H A C I M : — Hacım satıhlarla tahdit edilmiş bir kitledir. Her türlü hendesi şekilleri vücude getirir.

Göreceği vazifeye göre ebadı tayin edilen bu ha- cımlar aralarındaki münasibetlere göre terkib olu- narak mimariyi vücude getirirler.

D O L U H A C I M L A R . — Dolu hacımlar ya tama-

(5)

men'dolu satıhlarla ve ya satıh müstevisi üzerinde açılmış boşlukları ihtiva eden satıhlarla vücuda ge- tirilen hacımlardır. Nisbetleri ve verdikleri tesir haiz oldukları ebad ile taayyün eder. Bazen masif ve haşmetli tesirler vücuda getirirler, bazen de büyük bir nezaket ve zarafet ifade ederler. Fakat daima dolu satıhla ın cümlei asabiyemiz üzerinde yaptığı tesir, kuvvet ve sadegidir.

AJURLU H A C I M L A R . — Dolu hacımları, kul- (anıldıkları işe göre, bazen hafifletmek icab eder.

Bu suretle sulp hacım dahilinde mahsur kalan hava hacmini, harici hava hacmi ile temasa getirmek üze- re dolu hacım ajurlu bir hale konur. Sulp hacim kitlesi dahilinde husule getirilen boşluklar hiç bir vasıtaile kapanmış ve hava boşluğu umumi heyetile temas- kesilmemiştir.

ŞEFFAF HACIMLAR.— Hatlarla tahdit edilmiş hacımlardır. İster gayet ince demir çubuklarla tahdid edilmiş temamen serbest; ister sade ziyanın ve na- zarın duhuline mani olmiyan camlarla mahdut ka- palı bir hacım olsun.

SATIH.— Satıh; bir hacmi tahdid etmiye yara- yan plânlardan, her hangi biridir. Hacmin plâstik kıymıtile çok sıkı bir münasibeti vardır. Ona veri- lecek olan eb'ad ile onda bir haşmet, kudret ve ya büyük bir hassasiyet ifadesi yaratmak mümkündür.

»Sathın ışıkla olan teması neticesi olarak - ışığın geliş istikameti, bu istikamete nazaran sathın duruş vazi- yeti - üzerinde hasıl olan gölge mıntıkaları onda kâh sükûnet ve serahat, kâh huşunet ve esrar intibaları vücuda getirir. Bu satıhların muhtelif şekillerde itti- hadı, bu'du mücerrette muhtelif vaziyetlerdeki aldığı şekiller: bazen muka'ar bazen muhaddep bazen göl- geli oluşları onlarda muhtelif tesirler yaratır. Bu satıhları zenginleştirmek ve müzeyyen birhale koy- mak arzu edilir ise üzerlerinde girintili ve ya çıkın- tılı olarak küçük hacımlar vücuda getirmek lazımdır.

Bu küçük parçalar modle edilirken dikkat edilecek en mühim mesele bu küçük aplikasyonların sathın umumi tesirini ihlâl edecek mahiyette olmamasıdır.

SİLMELER.— Mimaride; silmeleri kullanabilmek en güç ve en dakik bir bilgi ve ustalık melekesine ihtiyaç gösterir. Silmeler satıhların müntahap ma- hallerinde vücude getirilecek olan hafif girinti ve Çıkıntılarla tevlit edilmiş nazik, kıymetli bir (IŞIK

Ve GÖLGE) oyunudur.

ühim her mimarî kendine mahsus karakteristik ve

muayyen bir (SİLMELERİ kullanma) usulü vaz et-

miştir. Hacım ve satıhların üzerindeki ifade tenev- vüleri ve nüans farkları silmelerin yeknasak imti- dadı altında yekdigerile rabıtalanırlar.

• *

Mimar satıh ve hacımların üzerinde (ışıkla) işler.

Fakat bu iş eserin umumi heyetine âittir. Satıhların tafsilâtına ve modelasyonuna girişildigi zaman on- ları tâlî teferrüatla zenginleştirmek ister. Bu vazi- yette ona yardım edecek olan (Skülptür-heykeltı- raşî) dir.

Satıh düzlüğünü intihap edilmiş her hangi bir nok- tasında yapılacak olan nazik bir (skülptür) motifi esere hayat verir, ve sathın o noktasında bir ışık kesafeti vücude getirir. Burda skülptür eserinden maksad hakiki heykeltıraşi eseridir; yoksa mimarî kompozisiyonla alâkası olmiyan ve onun yarattığı plastik tesire muğayir, cılız, silik bir ev eşya- sı kadar bir ziynet vasıtası değildir. Uzun zamanlar- danberi mimarî arzulara mutabık skülptür eserleri

Roma. Borgez Villâsında mabet.

(6)

Venedik. Zeno sarayı.

kaybolmuştu, şayanı şükrandır ki bu gün gene yeni mimarile beraber (yeni skiılptUr) ortaya çıkmış-

tır. Onlar tamamen eserin vahdeti ile yekahenk ve onun esas parçalan hâlindedir. Cephelerimiz için bulduğumuz bu yeni skülptür artık fuzuli bir ornı mandan ibaret değildir.

Bütün bunlar binaların haricî gürünüşünü kurtarır;

skülptür bu haricî gürünüş için en muvafık olan bir zenginlik vasıtasıdır. Renklerin ince oyunlarından istifade orada mümkün değil gibidir.

Bilâkis binaların dahili zenginliklerini temin etmek için renk en kuvvetli bir vasıtadır. (Pentür - boyalı resim) bina dahili için bir zarurettir. Bina dahilinde ziya tenakus eder bütün sertliğini kayb ederek tat- lılaşır, tahallül ederek muhtelif kıymette renk kom- pozisiyonları hasıl eder.

Artık biz evlerimizin dahilini hiç bir faidesi olmiyan bütün fazla şeylerden bütün ornımanlardan kurtar- dık. Düz, beyaz duvarlarımız için onların müstevili- gini ihlal edecek en ufak bir tahribatı vücuda getirmeden kullanılabilecek olan yegâne zenginlik

Giotto. Sen Fransua Freski.

vasıtası pentürdür. Bu günkü mimarî büyük ve düz satıhları ressamların emrine vermiştir. Ressam şimdiye kadar eserini küçük eb'adda hazırlar geniş hayallerin tatbikine imkân bulamazdı; bu resim (şevale resmi) ismini taşır; ev dahilinde tıpkı bir ev eşyası gibi kullanılırdı. Müzeyyen bir çerçeve ile mahdut olan ve ancak duvarın küçük bir köşe- sini tezyin eden bu tablolar binanın mimarîsinden temamen ayrı ve müceretti.

(Ciyotto) duvarları gayet iyi anlamıştı. Kendi san'atını bütün haşmetile tatbik edebilmek için duvarların vüs'at ve imtidadlarını tahdit etmeden ve onların yeknasak müsteviliğini ihlal etmeden onları pek güzel kullanmasını bilmiş idi. Ciyotto her hangi bir emosyonu yaratabilmek için daima yaşayan objek- tif usulleri kullanır idi. Ciyotto bu günün mimarlarına göre duvarlara en büyük bir hayat vericidir.

» I

Yağlı boya resim keşf olunduğundan beri duvarlara resim yapmak san'atı kaybolmuştu. Ona yeni haya- tını ve böylece de büyük kudretini verecek olan rönesansı beklemek hakkımızdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

uzun süredir sürdürülmek istenen sistem, kamu dene- timindeki özel taşımacıyı otoriteye daha fazla bağımlı bırakma noktasına taşımış, siyaseten benimsenen po-

Posterior Prezentasyonda Duruş Bozuklukları Arkadan gelişlerde arka ayakların tarsuslardan bükülmesi veya karın altına tamamen uzanması durumunda yavru kanala kuyruk ve kalça

• Sistemik veya lokal hastalığın bir belirtisi olarak vaskülit, dokuların dolaşımını ve oksijenlenmesini etkiler ve bu dokuların yok edilmesine veya nekrozuna

Daha da düşen kalp debisine bağlı olarak böbrek perfüzyonu daha da bozulur ve daha fazla renin salgılanıp, daha çok Na ve su tutulur ve daha çok konjesyon gelişir.

Gölün dört bir yanını dağlar çevirmiĢ. Karlık dağlar, ulu dağlar, çırılçıplak, yeĢil, ince, yumuĢak bir halıya bürünmüĢ dağlar. Van gölü değil, Van denizi

Coğrafya Soru Bankası kitabında her ünitede şu bölümler yer almaktadır: Alt Başlıklara Göre Düzenlenmiş Konu Testleri, Çıkmış Sorular Testi, EBA Pekiş rme Tes ,

Ünite konu anlatımı ve soru çözüm derslerimi web adresimden ve you tube İngilizce Sil Baştan ­ Dilek.. Demirel ile

Mezhep kökenli dini çatışmalar görünümünde mülk ve güç savaşları (protestan bölgelerde kilisenin mallarına el konulması)..