• Sonuç bulunamadı

14. ders: Uzamsal dilbilim

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "14. ders: Uzamsal dilbilim"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

14. ders: Uzamsal dilbilim

(2)

Uzamsal dilbilim

Diller incelenirken ilk dikkati çeken şey bunların çeşitliliği, bir ülkeden

öbürüne, dahası bir bölgeden bir başkasına geçer geçmez karşılaşılan dilsel

ayrılıklardır. Süre içindeki ayrılıkları çoğu kez gözlemci göremezse de, uzamdaki ayrılıklar hemen göze batar. Başka bir dil konuşan diğer topluluklarla

ilişkilerinde bile bu ayrılıkları kavrarlar. Bir halkın kendi özgü dilinin bilincine bu karşılaştırmalarla vardığı da söylenebilir. Bu duygunun ilkellerde, dilin de tıpkı giyim ya da savaş donanımı gibi bir alışkanlık, bir görenek olduğu düşüncesini uyandırdığı da bilinmektedir. Fr. idiome sözcüğü de bir topluluğun özelliklerini yansıtan dili belirtir. Doğru bir görüştür bu. Her toplum da kendi dilinin

üstünlüğüne inanmaktadır çoğunlukla

(3)

Uzamsal dilbilim

Başka dil konuşan bir kimse hiç konuşmasını bilmiyormuş gibi görülür. Böylece uzamsal (coğrafi) çeşitlilik dilbilim alanındaki ilk gözlem niteliğini taşır. Dil konusundaki bilimsel incelemenin ilk biçimini Yunanlılar’da bile bu belirlemiştir. Gerçi Yunanlılar yalnızca değişik Yunan lehçeleri

arasındaki çeşitlilik üstüne eğilmişlerdir; ama bunun nedeni, genellikle ilgi acılarının kendi ülkelerinin sınırlarını pek aşmamasıdır. İki dilin birbirinden ayrı olduğunu gördükten sonra içgüdüsel olarak bunlar arasında benzerlikler bulmaya yönelir insan. Konuşan bireylerin doğal bir eğilimidir bu. Köylüler kullandıkları ağzı komşu köyle karşılaştırmayı severler; birçok dil konuşan kimseler bu dillerin ortak yanlarını görürler.

Ama ilginç bir şey var, o da şu: Bilimin bu türlü gözlemlerden yararlanabilmesi için uzun bir süre geçmesi gerekir. Bu benzerliklerin bilimsel biçimde gözlemlenmesi kimi durumlarda iki ya da birçok dilin akrabalık bağıyla birleştiğini, daha açık bir deyişle ortak bir kökenleri olduğunu söylememize olanak sağlar: Aralarında böylece benzerlikler saptanan dillerin oluşturduğu öbeğe aile denir. Bu aileler de sonra kendi aralarında karşılaştırılabilir. Kimi durumlarda daha geniş ve daha eski soy zincirleri ortaya çıkar.

(4)

Uzamsal dilbilim

Fin diliyle Hint-Avrupa dili, Hint-Avrupa diliyle Sam dili, vb. arasında benzerlikler bulunmaya çalışılmıştır. Ne var ki bu tür karşılaştırmaların önüne çok geçmeden aşılmaz engeller çıkar. Olabilecek şey başkadır, tanıtlanabilecek şey başka. Bunlar birbiriyle karıştırılmamalı. Dillerin evrensel bir akrabalık ilişkisi içinde bulunması olası değildir. Tutun ki doğru olsun o zaman da tanıtlanamaz: Değişimlerin sayısı o denli

kabarıktır. Akrabalık çerçevesindeki çeşitliliğin yanı sıra bir de, saptanabilir ya da tanıtlanabilir bir akrabalık ilişkisi bulunmadan ortaya çıkan salt nitelikli çeşitlilik var. Bu durumların her birinde dilbilimin yöntemi ne olmalıdır?

(5)

Uzamsal dilbilim

Dil aileleri içindeki çeşitliliğe gelince: Bunlar karşılaştırmaya sınırsız bir

alan sunar. İki dilin ayrılığı her dereceden olabilir: Bazı diller şaşırtıcı

benzerlikler sunabilir ya da hiçbir benzerlik göstermeyebilir. Her turlu

ara dereceler de olanaklıdır: Örneğin, Yunanca ve Latince, Sanskritçe

birbirlerine yakındırlar. Aralarında çok az ayrım gösteren dillere lehçe

denir. Ama bu terime çok kesin bir anlam yüklememek gerekir.

(6)

Uzamsal dilbilim

Uzamsal çeşitlilik buraya değin ülküsel biçimiyle sunuldu, ne kadar bölge varsa bir o kadar da dil bulunduğu varsayıldı. Çünkü uzamsal ayrılık dilsel çeşitliliğin her zaman en genel etkenidir. Şimdi, söz konusu "bir bölge bir dil" karşılıklılığını sarsan ve aynı bölgede birçok dilin bir arada bulunması sonucunu veren ikincil olgulara bakılabilir. Burada gerçek karışım, iki dilin, dizgedeki bir değişimle sonuçlanan etkileşimi değildir. Bölgesel bakımdan birbirinden kesinlikle ayrılmış, ama İsviçre’de olduğu gibi aynı devletin sınırları içinde yer alan birçok dil de söz konusu değildir. Biz yalnızca iki dilin aynı yerde yan yana yaşayabildiği, birbiriyle karışmadan varlıklarını bir arada sürdürebildiği durumdur. Çok sık görülür bu, ne var ki iki durum birbirinden ayırt edilmelidir. Birinci durum şu:

Yeni bir topluluğun dili gelir yerli bir topluluğun dili üzerine yerleşebilir. Örneğin Güney Afrika’da birçok siyahi lehçesinin yanı sıra Felemenkçe ve İngilizce’ye rastlanır: Ardışık iki

sömürgeleştirmenin sonucudur bu. İspanyolca da Meksika’ya aynı biçimde yerleşmiştir. Her çağda, birtakım ulusların birbirleriyle karışmakla birlikte dillerini sürdürdükleri görülmüştür.

(7)

Uzamsal dilbilim

Kimi ülkelerde diller daha da iç içedir. Makedonya’da her türden dile rastlanır: Türkçe, Bulgarca, Sırpça, Yunanca, Arnavutça, Rumence, vb.

Bunlar bölgelere göre değişik biçimlerde birbirinin içine girmiştir. Bu diller her zaman tamamıyla iç içe değildir: Bir bölgede bir arada bulunmaları görece bir bölgesel dağılım göstermelerini önlemez. Örneğin, iki dilden birinin kentlerde, diğerinin kırsal bölgelerde

konuşulduğu olur; ne var ki bu dağılım her zaman açık değildir. Çoğu kez bu dilsel katmanlaşmaya, güç bakımından üstün bir topluluğun bir başka topluluğu egemenliği altına alması yol açmıştır. Ama, barışçı yollardan sızmalara, yerleşmelere de rastlanır. Bir de, dillerini de

kendileriyle birlikte getiren göçebe boyların durumu var. Çingeneler böyle yapmışlardır: özellikle Macaristan’a yerleşmiştir ve orada yoğun köyler oluşturmuşlardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak Oku ve Yayımla modeli geleneksel Büyük Ticaret anlaşmalarından hem daha pahalıya mal oluyor hem de bu karma model (bazı makalelere erişimin ücretli, bazılarına

 Bir kadın ve erkek arasında kurulan evlilik bağı çok daha geniş bir akrabalık çevresi yaratır.. Böylece çift yeni iktisadi olanaklara, yeni dayanışma ilişkilerine

• Dokuzuncu hafta Malinowski’nin etnografisinin Gebelik ve Doğum ve Özgür Aşk Bağlanmalarının Klasik Biçimleri bölümlerini okuyoruz. • Bu bölümlerde Malinowski,

• Onuncu hafta Malinowski’nin etnografisinin Aşk Yaşamı ve Cinselliğin Psikolojisi ve Aşk ve Güzellik Büyüleri bölümlerini okuyoruz. • Bu bölümlerde Malinowski,

 Evans & Green (2006) “The Encyclopedic view of meaning”: (Chapter 7, p.206).  Fillmore,

Eski Yunanda çok tartışılan konuların başında dilin doğuştan ya da doğal mı, yoksa insanlar tarafından konma ya da yapay mı olmasıdır....

• “Dil yetisi birçok alan açılır: hem fiziksel, fizyolojik ve anlıksal niteliklidir, hem de bireysel ve toplumsal özelliklidir.. Dil bir sözleşme, bir uzlaşımdır ve üstünde

André Martinet’in geliştirip sistematiğini kurduğu işlevsel dil bilimi dilin şu alanları üzerinde yoğunlaşarak çalışmalarını sürdürür; bir dile ait sesleri