• Sonuç bulunamadı

Londra’dan MektupDidem Crosby

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Londra’dan MektupDidem Crosby"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Grupta Türkçe konuflanlar kahkahalar›ma ka-t›lmakta gecikmedi: He-gel-lo-go, ma-gay na-gemy i-giz ... ... ‹ngiliz olan eflim yüzünde hafif bir gülümseme ve ayn› zamanda flaflk›nl›kla bizi izliyordu (bu, içinde bulundu¤umuz durumu daha da komiklefltiriyordu!). Biz ‹ngilizce kufl dili soh-betimizi sürdürürken eflimi bize kat›lmaya davet etmemiz sonuç vermedi. Kuflkusuz ‹ngilizlerin meflhur mizah anlay›fl›na uymayan bir durumla karfl› karfl›yayd›k! Kendini bilimsel komedyen olarak niteleyen Mark Stevenson'un tan›mlamala-r›na bak›l›rsa, içinde bulundu¤umuz durum miza-h›n 'uygunsuzluk' kuram›na uyuyuyordu: Bir yer-de birfleyler duruma uygun yer-de¤il! (Kufl dili ‹ngi-lizce konuflman›n 'uygunlu¤unu' savunacak de¤i-lim.) Bilim Müzesi'nde 'Neye gülüyoruz?' bafll›kl› etkinlikte izledi¤im Mark, bu tür mizah anlay›fl›-n›n Hollanda'da popüler oldu¤unu söylüyor.

Mark'a göre, mizah anlay›fl›n›n di¤er iki ku-ram› 'Oh be!' (zor günlerde gülerek avuntu bul-mak olarak aç›klan›yor) ve 'Aptal!' (biz buna aram›zda '‹nek fiaban' kuram› diyebiliriz). ‹nek fiaban kuram›n› Amerikal›lar ye¤lerken, ‹ngiliz-lerin mizah anlay›fl› daha çok 'Oh be!' kuram›na uyuyor Mark'a göre: Eflini kaybeden Dorothee cenaze haz›rl›klar› s›ras›nda eflinin cesedine si-yah bir tak›m elbise giydirdiklerinin fark›na va-r›r; “tak›m elbisesi lacivert olsun isterdi rahmet-li” deyince cenazeci, “icab›na bakmaya çal›-fl›r›z” der. Bir saat sonra ölmüfl eflini bir lacivert tak›m elbisenin içinde bulan Dorothee, cenaze-ciye sorar: “Zor muydu tak›m elbiseyi de¤ifltir-mek?” Cenazeci “Hay›r” der, “sizinle konufltuk-tan hemen sonra lacivert tak›m elbiseli bir ceset getirdiler, kafalar›n› de¤ifltirerek sorunu çöz-dük”... Bofl yere kayg›lanmay›n, Londra Bilim Müzesi'ndeki etkinlikte yer alan flakalar› bir bir anlatmaya kalk›flmayaca¤›m bu sayfada.

Etkin-g›d›klad›¤›m›zda bir baflkas›n›n bizi g›d›klad›¤›n-daki etkiyi elde edemiyoruz. Kuflkunuz varsa de-neyin. Bunun aç›klamas› beynimizde yat›yor.

Bir baflkas› sizi g›d›klad›¤›nda bir sonraki ha-reketi bilmiyorsunuz, ama kendi kendinizi g›d›k-lamaya çal›flt›¤›n›zda beyniniz ne olup bitti¤inden haberdar, hemen sonra neyin gelece¤ini biliyor. G›d›klanmaya beynimizin verdi¤i tepki bir deney-le incedeney-lenmifl. Deneyde her dene¤i ayn› uyaranla g›d›klamak için bilgisayarla kontrol edilebilen bir 'g›d›klama makinesi' icat edilmifl. Makinenin kul-lan›c›ya farkl› oranda kontrol verdi¤i üç ayar› var-m›fl. Denekler g›d›klama eyleminde ne kadar kontrol sahibiyseler ve sonras›nda ne tür bir ha-reketin gelece¤ini ne kadar biliyorlarsa o kadar az g›d›klan›yorlarm›fl. Sarah-Jane Blakemore ve ekibi, g›d›klama eyleminde ne kadar kontrol sa-hibiysek, beynimizin beyincik (serebellum) adl› bölümünün o ölçüde etkin oldu¤unu bulmufl. Do-lay›s›yla kendi kendimizi g›d›klamaya çal›flt›¤›m›z-da beyinci¤imiz bu uyar›y› etkisiz hale getiriyor. Peki bir makinenin bizi g›d›klamas›yla bir in-san›n g›d›klamas› aras›nda bir fark var m›? G›d›k-layanla g›d›klanan aras›ndaki insan-insan etkilefli-minin hiç mi rolü yok? Christine Harris ve Nicko-las Christenfeld bu soruyu yan›tlayabilmek için basit bir g›d›klama makinesi yapm›fl. Makine bir mekanik bir kolun ucundaki bir tüy arac›l›¤›yla ayak tabanlar›ndan denekleri g›d›kl›yor (denekle-rin bu mekanik kolu kontrol edenin asl›nda ma-san›n alt›ndaki bir insan oldu¤undan haberleri yok elbette!). ‹kinci olarak baflka bir kifli yine bir tüy yard›m›yla denekleri g›d›kl›yor. Sonuç: de-nekler makine kaynakl› oldu¤unu düflündükleri g›d›klamayla insan kaynakl› oldu¤unu düflündük-leri aras›nda fark bulmam›fllar. O halde, evet, g›-d›klama söz konusu oldu¤unda makinelerle in-sanlar aras›nda hiçbir fark yok.

G›d›klad›¤›n›z kiflinin kahkahalar›n›n size hiç bulaflt›¤› oldu mu? Bilim Müzesin'de Mark'›n es-prilerini dinlerken kahkahalar›n bulafl›c›l›¤›na ta-n›k olmak da mümkündü. Mark, 1962 y›l›nda bu-günkü Tanzanya'da Tanganyika'da gözlenmifl olan bir kahkaha salg›n›ndan bahsediyor. Lise düzeyi bir yat›l› okulda okuyan üç genç k›zla bafllayan kahkaha salg›n› ikinci ay›nda okuldaki 159 ögren-ciden 95'ini etkilemifl ve okulun kapanmas›yla so-nuçlanm›flt›! Okul kapand›ktan on gün sonra çev-re köylerdeki 10.000 kifliden 217'si kahkaha ataklar› geçiriyordu. Kahkaha ataklar› dakikalar, hatta birkaç saat sürebiliyordu. Ataklar›n 16 saat sürdü¤ü bile gözlendi. Beklemekten baflka yap›la-bilecek hiçbir fley yoktu. Salg›n 2,5 y›l sonra ken-dili¤inden sona erdi. Sosyal ve t›bbi yönden onlar-ca akademilk taraf›ndan incelenmifl olsa da salg›-na neyin yol açt›¤›n› kimse bilmiyor. Kahkaha sal-g›n› bu durumda olumsuz etki göstermifl; ama günlük yaflam›m›zdaki olumlu etkisi yads›namaz. Yeni y›lda bol bol gülmeler. Mu-gut-lu-gu y›-g›l-la-gar ya da ha-ga-pi-gi ne-gew ye-ge-a-gar! likte kahkahalara bilim de efllik etti. ‹flte

bunlar-dan bahsedece¤im.

“European Dana Alliance for the Brain” adl› kuruluflça düzenlenen etkinli¤in di¤er konuflma-c›lar› nörobiyolog Richard Fracowiak ve psiko-fiz-yolog Dr Harry Witchel'di. Witchel, güldü¤ümüz durumlar›n yaln›zca komik durumlarla s›n›rl› ol-mad›¤›na iflaret ediyor. Güldü¤ümüz durumlar›n ancak %10'luk kesimi komik say›l›yor. Geriye ka-lan %90'l›k kesim g›d›klama, korku, kayg› gibi duygularla, ya da sosyal durumlarla (sözgelimi di¤erleri gülüyorsa biz de gülüyoruz) ba¤daflt›r›-l›yor. Yaln›zca biz de¤iliz gülen. Araflt›rmac›lara göre maymunlar ve hatta fareler bile gülüyor.

Farelerin di¤er farelerle karfl›laflt›klar›nda be-lirli bir ses çikardiklari bilinen bir gerçekti. Arafl-t›rmac›lar, 50 megahertz frekans›nda, ancak özel cihazlarla 'duyabildikleri' bu seslerin önceleri bir sald›rganl›k belirtisi oldu¤unu düflündüler. Sesi kavga izlemeyince, bu kez farelerin oyun oyna-d›klar› düflüncesine kap›ld›lar. Bunu test etmek için laboratuvarlar›nda fareleri g›d›klarken sesle-ri kaydettiler. Sonuç herkesi flafl›rtm›flt›. Fareler g›d›kland›klar›nda ayn› sesi daha da çok ç›karma-ya bafllam›fllard›. Bilim Müzesi'ndeki kahkaha do-lu etkinlik de bir g›d›klama deneyine sahne oldu. Bu kez denekler sandalyelerinde o ana kadar ra-hat rara-hat oturan izleyicilerdi.

Herkes önce yan›nda oturan kifliyi sonra da kendini g›d›klamaya çal›flt›. Deneyin bilimsel bir de¤eri yoktu elbette; konuflmac›lara yeni bir soru-yu ortaya atma olana¤› tan›d›. (Ben yanl›z de¤il-dim, izleyicilerden pek ço¤u yanlar›nda oturan ve tan›mad›klar› insanlar›n onlar› g›d›klama giriflim-lerine papuç b›rakmad›!) E¤er bir baflka insan ta-raf›ndan g›d›kland›¤›m›zda kahkahalara bo¤ulabi-liyorsak, yeni soru, neden kendimizi g›d›klayama-d›¤›m›zd›. Ne yaparsak yapal›m kendi kendimizi

Londra’dan Mektup

D

i

d

e

m

C

r

o

s

b

y

Kahkaha Salg›n›

94 Ocak 2007 B‹L‹MveTEKN‹K londra 12/20/05 11:51 AM Page 94

Referanslar

Benzer Belgeler

MHRA ilac›n üretildi¤i koflullara iliflkin her türlü ayr›nt›y›, o güne de¤in hayvan denekler üzerinde yap›lan deneyleri ve bunlar›n sonuçlar›n› en

2000 y›l›n›n Aral›k ay›nda ‹ngiliz parlamento- su, klonlanm›fl embriyolardan elde edilen kök hücrelerin tedavi amaçl› üretimine izin veren ya- sa

Di¤er yandan aralar›nda Krali- yet ailesi, kimi pop y›ld›zlar› da olmak üzere pek çok kifli homeopatik ilaçlar- dan flifa buldu¤unu iddia ediyor; hat- ta ‹ngiltere,

Bilim Festivali’nin aç›l›fl›nda yapt›¤› konuflmas›nda Leicester Üniver- sitesi rektör yard›mc›s› Sir Howard Newby, son elli y›ld›r edindi¤imiz

Araflt›rmaya göre, rüzgar›n fliddeti elektrik gereksiniminin en yüksek oldu¤u zaman- larda -yani gün boyunca ve k›fl aylar›nda- en yük- sek düzeyde.. Bunun

 Yapısız iken yapılı hâle gelen taşınmaz malın cins değişikliğinde ilgilisinin talebi hâlinde yapı kullanma izin belgesi varsa buna göre yok ise ilgilisinin Belediye

üzere 16

Fakat (hi¸c bir g j nin i¸cinde) dt k terimi olmadı˘ gından, bu toplamın her bir teriminde, t j lerden biri tekrarlanmı¸s olmalıdır, yani her bir terimi 0 olmak