• Sonuç bulunamadı

1913-1918 yıllarında yayımlanan Kazak Gazetesi’nde Osmanlı Devletine dair haberler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1913-1918 yıllarında yayımlanan Kazak Gazetesi’nde Osmanlı Devletine dair haberler"

Copied!
99
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

1913-1918 YILLARINDA YAYIMLANAN KAZAK

GAZETESİ’NDE OSMANLI DEVLETİNE DAİR

HABERLER

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Batirzhon TEMIRKHANOV

Enstitü Anabilim Dalı : İslam Tarihi ve Sanatları Enstitü Bilim Dalı : İslam Tarihi

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Saim YILMAZ

KASIM – 2017 T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

(2)
(3)
(4)

4

ÖNSÖZ

Yaklaşık 150 yıl boyunca Rus hükümetine bağlı olarak yaşayan Kazak halkı, XIX. asrın sonları ile XX. asrın başlarında hem resmî hem de özel gazeteler yayımlamaya başladılar.

İki şekilde yayımlanan Kazak gazeteleri arasında ele alınan konu, cereyan eden hadiselerin anlatımı oldukça birbirinden farklı idi. Çünkü Rus hükümetinin desteği ile basılan resmi Kazak gazeteleri, görüşlerini Rusya’ya karşı açıkça beyan edemezken, özel yayımlanan gazeteler ise daha özgürce hareket ederek Kazak halkının uyanmasına yönelik birtakım faaliyetlerde bulunmuşlardır. Nitekim Kazakların desteği ile yayımlanan (özel) Kazak gazetelerinin içinde hem uzun ömürlü hem de halk arasında değer göreni “Kazak” Gazetesi olmuştur. Kazak Gazetesi ele aldığı haberlerde “Dış Haberler” başlığı altında “Onlar bizim kan kardeşlerimizdir.” diye hitap ettiği Osmanlı Devletindeki gelişmelere çokça yer verir.

Netice itibarı ile Osmanlı haberlerini araştırmak için incelediğimiz Kazak Gazetesi (1913- 1918), diğer Kazak gazetelerine göre daha kapsamlı bilgiler içeren ve halka daha fazla ulaşabilen bir gazetedir. Ele alınan Osmanlı haberleri, araştırmamızda dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde 1912-1913 yıllarında cereyan eden I. Balkan Savaşı, ikinci bölümde Jön Türklerin iktidar mücadelesi ve yönetimi ele geçirmeleri ile yaptıkları icraatlar genişçe ele alınır. Üçüncü bölümde, II. Balkan Savaşına (1913) dair haberler incelenmiştir. Son kısmı oluşturan dördüncü bölümde ise I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin takındığı tavır, ittifak kurduğu devletler ve savaştığı cepheler hakkındaki haberler ele alınmıştır.

Tez çalışmamın başından sonuna kadar beni hem hoşgörülü yaklaşımıyla yönlendirmede bulunan hem de Türkiye’de bulunduğum süre içerisinde bana her konuda yardımını esirgemeyen değerli danışman hocam sayın Doç. Dr. Saim Yılmaz’a teşekkürümü arz ederim. Tez konumun belirlenmesinde ve sonraki aşamalarda daima beni yönlendiren ve katkı sunan değerli hocam Prof. Dr. Levent Öztürk’e de şükranlarımı sunarım. Ayrıca ilmî alanda yetişmem için hem maddi hem de manevi destekte bulunan merhum dedem Prof.

Dr. Temirkhan Omarov’a Allah’tan rahmet diliyorum. Son olarak tezin her safhasında yardımını gördüğüm değerli dostum Y. Furkan Tosun’a teşekkür ederim.

Batirzhon TEMİRKHANOV

(5)

i

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... iii

ÖZET ... iv

SUMMARY ...v

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: I. BALKAN SAVAŞI (1912-1913) ... 8

1.1. Osmanlı’nın Anadolu ve Balkanlarda Hakimiyet Sağlaması... 8

1.2. Balkanlar’da Osmanlı Hâkimiyetinin Zayıflaması ve Balkan Devletleri’nin Ortaya Çıkışı ... 10

1.3. Avrupalı Devletler’in I. Balkan Savaşı Öncesinde Balkan Devletlerini Osmanlı Aleyhine Kışkırtması ... 12

1.4. I. Balkan Savaşı’ndaki Cepheler ... 14

1.4.1. Adryanopolis (Edirne) Cephesi ... 17

1.4.2. Çatalca Cephesi ... 19

1.4.3. İşkodra Cephesi ... 21

1.4.4. Yanya Cephesi ... 21

1.5. Londra Anlaşması ... 23

1.5.1. Anlaşma Öncesi Haberler ... 24

1.5.2. Anlaşma Sonrası Haberler ... 25

BÖLÜM 2: JÖN TÜRKLER’İN İKTİDARI ELE GEÇİRMELERİ VE İCRAATLARI ... 28

2.1. İdareyi Ele Geçirmeleri ... 28

2.2. Yaptıkları Düzenlemeler ... 34

2.2.1. Askerî Alanda Yapılan Düzenlemeler ... 34

2.2.2. Kadın Hakları Alanında Yapılan Düzenlemeler ... 34

2.2.3. Dış Politika Alanında Yapılan Düzenlemeler ... 35

2.2.4. Eğitim Alanında Yapılan Düzenlemeler ... 37

BÖLÜM 3: II. BALKAN SAVAŞI (1913) ... 40

3.1. Balkan Devletleri’nin Anlaşmazlığa Düşmeleri ... 40

(6)

ii

3.2. Osmanlı’nın Geri Aldığı Topraklar ... 42

3.2.1. Bulgaristan’dan Geri Alınan Topraklar ... 42

3.2.2. Yunanistan’dan Geri Alınan Topraklar ... 45

3.3. Savaş Sonrası Yapılan Anlaşmalar ... 48

3.3.1. Bulgaristan ile Diğer Balkan Devletleri Arasında Yapılan Bükreş Anlaşması ... 48

3.3.2. Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Yapılan İstanbul Anlaşması ... 50

BÖLÜM 4: I. DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ ... 52

4.1. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı Öncesindeki Tutumu ... 52

4.2. İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti’nin Topraklarını Paylaşma Planları ... 52

4.3. General Liman von Sanders’in Osmanlı Ordusunda Görevlendirilmesine İtilaf Devletleri’nin Tepkisi ... 54

4.4. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı Öncesinde Savaş Gemileri Satın Alması ... 57

4.5. Osmanlı Ordusu’nun I. Dünya Savaşı’nda Savaştığı Cepheler ... 60

4.5.1. Kafkas Cephesi ... 60

4.5.1.1. Kafkas Cephesinde Cereyan Eden Savaşlar ... 60

4.5.1.2. Azerbaycan ve Kazakistan Halkının Yapmış Oldukları Yardımlar ... 64

4.5.2. Kanal Cephesi ... 69

4.5.3. Çanakkale Cephesi ... 70

4.5.4. İran Cephesi ... 73

4.5.5. Hicaz Cephesi ... 75

4.6. Mezopotamya ile İlgili Görüşmeler ... 76

SONUÇ ... 78

KAYNAKÇA ... 81

EKLER ... 85

ÖZGEÇMİŞ ... 90

(7)

iii

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser bk. : Bakınız

c. : Cilt

trc. : Tercüme eden

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi Haz. : Hazırlayan

Hz. : Hazreti

s.a.v. : Sallallâhu aleyhi ve sellem s. : Sayfa

SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü sy. : Sayı

Yay. : Yayınları

(8)

iv

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti Tezin Başlığı:1913-1918 Yıllarında Yayımlanan Kazak Gazetesi’nde Osmanlı Devletine

Dair Haberler

Tezin Yazarı: Batirzhon TEMİRKHANOV Danışman: Doç. Dr. Saim YILMAZ Kabul Tarihi: Sayfa Sayısı: v (ön kısım) + 90 (tez) Anabilimdalı: İslam Tarihi ve Sanatları Bilimdalı: İslam Tarihi

Tez konusu olarak belirlediğimiz Kazak Gazetesi 1913 yılından 1918 yılına kadar geçen beş senelik süre zarfında Osmanlı Devleti’nde yaşanan önemli gelişmelere dair bilgiler içerir. Kazak halkının sağladığı maddi desteklerle Kazak aydınları tarafından çıkarılan bu gazete, Osmanlı alfabesiyle Kazak Lehçesinde yayımlanmıştır. Söz konusu gazete Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan iç ve dış olaylara ışık tutacak birçok veriyi bünyesinde barındıran önemli bir kaynak niteliğindedir. Aynı zamanda iki kardeş topluluk olan Anadolu Türkleri ile Kazaklar arasındaki kardeşliği ve bu dönemdeki yardımlaşmayı göstermesi açısından da çok büyük bir öneme sahiptir.

I. Balkan Savaşı’nın yaşandığı 1913 yılında yayın hayatına başlayan Kazak Gazetesi, I.

Balkan Savaşı’nda (1912-1913) Balkan Devletleri’nin Osmanlı’ya karşı kurdukları ittifak, bunlara destek olan Avrupalı büyük devletlerin gizli planları ve bunlara karşılık Osmanlı Türklerinin Balkanlar’da verdiği mücadeleler ve kaybettiği topraklar hakkında çeşitli haberler aktarır. Bu haberler tezimizde “I. Balkan Savaşı (1912-1913)” adını verdiğimiz birinci bölümde incelenmiştir. Bu savaş devam ederken Osmanlı hükümetinde cereyan eden iktidar mücadeleleri, Jön Türkler’in iktidarı ele geçirmeleri ve sonrasında yaptıkları birtakım icraatlar “Jön Türkler’in İktidarı Ele Geçirmeleri ve İcraatları” isimli ikinci bölümde ele alınmıştır. I. Balkan Savaşı’nın sona ermesinin ardından Balkan Devletleri’nin kendi aralarında başlayan II. Balkan Savaşı ve bu sırada Osmanlı’nın Balkanlar’dan geri aldığı topraklar “II. Balkan Savaşı (1913)” isimli üçüncü bölümde incelenmiştir. Son olarak “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti”

isimli dördüncü bölümde I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin bu savaşa iştirak edip etmeyeceğine dair aktarılan haberler, Almanya ile yaptığı gizli anlaşmalar, Osmanlı Devleti’nin savaştığı cepheler ve Kazaklar ile Azerbaycan halklarının bu savaşlar esnasında Anadolu’daki Türk halkına ulaştırmış oldukları yardımlar ile ilgili haberler ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kazak Gazetesi, I. Balkan Savaşı, Jön Türkler, II. Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı

(9)

v

Sakarya University Institute of Social Sciences Abstract of Master’s Thesis Title of the Thesis: News on Ottoman Empire in Kazakh Newspaper Between

1913-1918

Author: Batirzhon TEMİRKHANOV Supervisor: Associate. Prof. Saim YILMAZ Date: Nu. of pages: v (pre text) + 90 (main body) Department: Islamic History and Arts Subfield: Islamic History

This thesis consists of Newspaper of Kazakh about the significant events that took place in Ottoman Empire in 5 years between 1913 and 1918. The newspaper, which has been established by the intellectuals of Kazakhstan by the financial supports of the citizens, has been published in Kazakh dialect with the alphabet of Ottoman. It acts as an momentous source of information that can shed light on the domestic and international events that has occurred in the late times of Ottoman Empire. In the meantime, it is also important as this indicates the brotherhood and cooperation between 2 nations.

The newspaper of Kazakh that was established back in the 1913 during which the 1st Balkan War took place, delivers good amount of information about alliance that was set up against the Ottoman Empire by Balkan states during the war (1912-1913), the lost lands and the struggle against the plots of great powers of the Europe. These articles have been examined in the first part with the title of “1st Balkan War (1912-1913)”. The occupation and the operations of the Young Turks during the 1st Balkan War and the power struggle taking place in the Ottoman Empire have been examined in the second part under the titled of “Occupation and Activities of The Young Turks”. The lands that were taken back from Balkans after the 1st Balkan War and the war that took place in between the Balkan States named 2nd Balkan War have been examined in the third part under the title of 2nd Balkan War. Lastly, in the fourth part titled “The Ottoman Empire in the World War I”, the articles about whether the Ottoman Empire would go to the World War I or not before the war, the secret agreements with Germany, the front of Ottoman Empire in the war and the aid that were sent by the people of Azerbaijan and Kazakhstan during these wars to the Turks.

Keywords: Newspaper of Kazakh, 1st Balkan War, The Young Turks, 2nd Balkan War, World War I

(10)

1

GİRİŞ

Bir konu hakkında araştırma yaparken kaynak çeşitliliğini artırmak ve bu kaynaklarda yer alan bilgileri mukayeseli bir şekilde incelemek, o konu hakkında doğru bilgiye ulaşmak için göz ardı edilmemesi gereken önemli metotlardan birisidir. Tez konusu olarak belirlediğimiz Kazak Gazetesi, 1913 yılından 1918 yılına kadar 265 sayı olarak yayımlamıştır. Kazak halkının sağladığı maddi desteklerle Kazak aydınları tarafından çıkarılan bu gazete, Osmanlı alfabesiyle Kazak Lehçesinde yayımlanmıştır. Söz konusu gazete Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine ışık tutacak birçok veriyi bünyesinde barındıran önemli bir kaynak niteliğindedir. I. Balkan Savaşı, Osmanlı Devleti’nde idarede Jön Türkler’in etkin hale gelmesi, II. Balkan Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda savaştığı cepheler gibi Osmanlı Devleti’nin son dönemine ait çeşitli konularda bilgiler edinmek mümkündür. Aynı zamanda Kazakların kardeş halk olarak gördükleri Anadolu Türklerine ve Osmanlı Devleti’ne karşı besledikleri hisleri ve hatta bu zor dönemde onlara yapmış oldukları yardımları tespit etmek adına da önemli bir kaynak niteliğindedir.

Araştırmanın Konusu

XX. asrın ilk çeyreğinde yayımlanan Kazak Gazetesi 1913 yılından 1918 yılına kadar geçen beş senelik süre zarfında Osmanlı Devleti’nde yaşanan önemli gelişmelere dair bilgiler içerir. I. Balkan Savaşı’nın yaşandığı 1913 yılında yayın hayatına başlayan Kazak Gazetesi, I. Balkan Savaşı’nda (1912-1913) Balkan Devletleri’nin Osmanlı’ya karşı kurdukları ittifak, bunlara destek olan Avrupalı büyük devletlerin gizli planları ve bunlara karşılık Osmanlı Türklerinin Balkanlar’da verdiği mücadeleler ve kaybettiği topraklar hakkında çeşitli haberler aktarır. Bu haberler tezimizde “I. Balkan Savaşı (1912-1913)”

adını verdiğimiz birinci bölümde incelenmiştir. Bu savaş devam ederken Osmanlı hükümetinde cereyan eden iktidar mücadeleleri, Jön Türkler’in iktidarı ele geçirmeleri ve sonrasında yaptıkları birtakım icraatlar “Jön Türkler’in İktidarı Ele Geçirmeleri ve İcraatları” isimli ikinci bölümde ele alınmıştır. I. Balkan Savaşı’nın sona ermesinin ardından Balkan Devletleri’nin kendi aralarında başlayan II. Balkan Savaşı ve bu sırada Osmanlı’nın Balkanlar’dan geri aldığı topraklar “II. Balkan Savaşı (1913)” isimli üçüncü bölümde incelenmiştir. Son olarak “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti” isimli dördüncü bölümde I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nin bu savaşa iştirak edip

(11)

2

etmeyeceğine dair aktarılan haberler, Almanya ile yaptığı gizli anlaşmalar, Osmanlı Devleti’nin savaştığı cepheler ve Kazaklar ile Azerbaycan halklarının bu savaşlar esnasında Anadolu’daki Türk halkına ulaştırmış oldukları yardımlar ile ilgili haberler ele alınmıştır.

Araştırmanın Önemi

Günümüzde maalesef Türkiye ile Kazakistan veya genel olarak Türkî Devletler arasındaki ilişkiler son çeyrek asır hariç, neredeyse kopuk vaziyette idi. Bu kopukluk 1917 yılındaki Rusya yönetiminin değişmesi ile Orta Asya’daki Türk halklarının baskıcı siyaset altında kalmaları ile başlamıştır. Atayurdu Orta Asya’dan Anadolu’ya göç ederek asırlardır burada yaşamını devam ettiren Osmanlı Türkleri ise XX. asrın başlarında, fethettiği topraklardan bir bir tecrit edilmeye başlamıştı. Dolayısıyla bu iki ülkenin kendi meşgalelerinden dolayı başlarını kaldırmaya fırsatları bile olmadı. İşte Hilafet-i Osmaniye’nin son dönemlerinde neşredilen Kazak Gazetesi (1913-1918) iki kardeş ülke arasındaki kardeşliği ve yakınlığı göstermesi açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Kazakların ve Anadolu’daki Türklerin birbirinin dertleriyle hislenen iki kardeş topluluk olduklarını gösteren Kazak Gazetesi’ndeki bilgilerin ortaya çıkarılması, bu iki topluluk arasında bu değerlerin günümüzde tekrar tesis edilmesi için bir köprü mahiyetinde olacaktır. Aynı zamanda bu gazetedeki bilgilerin ortaya çıkarılması ile Osmanlı Devleti’nin son dönemine ait siyasî, askerî ve iktisadî tarihine ışık tutacak pek çok yeni veriye de ulaşılacaktır.

Günümüzde Kazak Gazetesi üzerine yapılmış birkaç çalışma bulunmakla birlikte,1 geniş çaplı çalışmaların yapılmadığına kanaat getirdik. Bu sebeple araştırmamızda, Osmanlı alfabesiyle yayımlanan Kazak Gazetesi’nin2 sadece belli başlı kısımlarından ibaret olmayıp, gazetenin bütün sayıları taranarak Osmanlı’ya ait haberler bir araya getirilmiştir. Özellikle Kazakların Osmanlı’ya olan bakış açısı ile devletteki gelişmeleri ayrıntılı şekilde haberlerde yansıtması bizim için birçok meselenin aydınlığa kavuşturulmasında önemli yer almıştır.

Nitekim yayımlanan birçok Kazak gazetelerinin içinde, her yönüyle muteber sayılan Kazak Gazetesi, sadece bir ilde veya Kazakistan sınırlarında yayımlanmakla kalmayıp, yurtdışına

1 Jandos Kumganaev, “Alihan Bokeyhan ve Kazak Gazetesi” (trc. Gulzade Kali), Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, VII (2012), s. 136‐141; Vahit Türk, “Kazak Gazetesi”, Türk Dünyası Dil ve Edebiyatı Dergisi, XIX (2005), s. 131-138; İbrahim Kalkan, “Kazak Siyasi Düşüncesinin Gelişimi ve Kazak Gazetesi (1913-1918)”, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, XIX (2015), s. 369-387;

Taha Akyol, “Cedidcilik”, DİA, VII (Ankara 1993), s. 211-213.

2 Kazakların alfabe olarak Arap harflerini kullanmaları ve bunda etki eden nedenler hakkında bilgi için bk. M.

B. Salqınbayev, Kazak ve Kazak Edebiyatı, Astana Poigrafya, Astana 2009, s. 11-12.

(12)

3

da sayıları gönderilmiştir. Örneğin, 9 Ocak 1914 tarihli Kazak Gazetesi’nin bildirdiğine göre, yurtiçinde 10 ilde dağıtılırken, yurtdışında ise Orınbor, Ufa, Kazan, Çin, Petersburg, Osmanlı, Moskova, Tomsk ve diğer şehirlere de sayıları dağıtılmıştır. Buna ilave olarak 1914 yılında 3007 tiraj ile yayımlanırken, bu rakam 1918 yılına gelindiğinde 8000’in üzerine çıkmıştır.3

Araştırmanın Amacı

Bu tez çalışmasındaki öncelikli hedef, Kazak Gazetesi’nin neşredildiği 1913-1918 yıllarını kapsayan dönemde Osmanlı Devleti’nde yaşanan iç ve dış olaylara dair haberleri tespit etmektir. İkinci amaç Kazakların kardeş halk olarak gördükleri Anadolu Türklerinin yaşamış oldukları olaylardan ne kadar haberdar olduklarını ve bu olaylardan nasıl etkilendiklerini tespit etmektir.

Araştırmanın Yöntemi

1913-1918 yıllarında yayımlanan Kazak Gazetesi’nin tüm sayıları taranarak, gazetede ele alınan Osmanlı Devleti’ne dair bütün haberler bir araya getirilmiştir. Kazak halkının Osmanlı Devleti’ne olan bakış açısı ve Osmanlı’da cereyan eden olayları anlatım şekli tespit edilmeye çalışılmıştır. Bilhassa Kazak Gazetesi’nin yayımlandığı 1913-1918 yıllarında Osmanlı Türkleri’nin I. Balkan Savaşı ve bu sırada devam eden iktidar mücadelesi hakkında genişçe bilgi verilmiştir. II. Balkan Savaşı hakkında genel bilgi veren Kazak Gazetesi’nin bu esnada Osmanlı Devleti’nin aldığı tutumlarını Kazak halkına nasıl aktardığı ortaya konulmuştur. Son olarak da, Kazak Gazetesi’nde tezahür eden I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin icraatlarını nasıl bir yaklaşımla aktardığını ve bu haberleri aktarırken Kazak Gazetesi’nin daha ziyade hangi hususlara değindiği tespit edilmiştir.

Kaynaklar ve Araştırmalar

Orta Asya’daki bir Türk halkı olarak Kazakların, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki gelişmelerden ne derece bilgi sahibi olduklarını ve gösterdikleri tepkilerini günümüze yansıtabilmek için büyük ehemmiyete sahip olan “Kazak” Gazetesi, araştırma konumuzun

3 Kazak Gazetesi, sy. 45 (9 Ocak 1914), s. 6-7; Jarılqasın Nusqabaiulı-Qırıqbai Allabergen, Köne Basılımdar Qundı Derelter Ayaulı Esımder, Rauan Yayınları, Almatı 1997, s. 24-26.

(13)

4

asıl kaynağını oluşturmuştur.4 Nitekim araştırmamızın ana umdesi olan Kazak Gazetesi, yayıma başladığı ilk sayılarında Osmanlı Devleti’nde cereyan eden gelişmelere dikkat çekerek, Kazak milletini yanlış fikirlerden korumak için “Bazen Kazak halkı arasında yanlış bilgilere sahip olunuyor” diye, Balkanlar’daki Osmanlı savaşlarının hakikatini araştırarak haberde yayımlama ihtiyacını duymuştur.5

Araştırma esnasında 1913-1914 yıllarına ait Kazak Gazetesi haberlerini, G. Halidullin’in editörlüğünde Osmanlı alfabeli Kazak Lehçesinden günümüz Kazak Kiril alfabesine tercüme ettiği “Kazak Gazeti 1913” ve “Kazak Gazeti 1914” adlı eserinden istifade ettim.6 Dolayısıyla ilk iki senelik Kazak Gazetesi haberlerinin sayfa numaralarını da bu eserdeki sayfa numaralarına göre tanzim ettim. Kazak Gazetesinin diğer 1915-1918 yılları arasındaki haberlerini ise Kazakistan Milli Eğitim Bakanlığına ait “Merkez İlmî Kütüphanesi’nin” araştırmacılara sunduğu resmi sitesindeki elektronik ortamdan faydalandım. Dolayısıyla 1915-1918 yıllarına ait haberlerin sayfa numaraları da buna göre tamamladım.7

Ayrıca gazete hakkında kısaca bilgi verecek olursak, Kazak Gazetesi 2 Ekim 1913 yılında yeni bir anlayışla Ahmet Baytursınov’un baş editörlüğünde yayıma başlamıştır. Editör yardımcısı Mirсakıp Dulatov idi. Gazete Azamat Kusayinov, Karimov matbaasından çıkmaktaydı. Gazetenin masrafları da Kazak halkının verdiği maddi desteklerle temin edilmekteydi. Milli, siyasi, sosyal ve edebî “Kazak” Gazetesi 1913 yılının başından 1918 yılının sonuna kadar Orenburg (Orınbor – Kazakların eski başkenti) şehrinde haftada bir defa, 1915 yılından başlayarak da haftada iki defa olmak üzere basılmıştır. Toplam 265 sayısı yayımlanır. Gazetede XX. yüzyılın başındaki Kazak halkının siyasi toplumsal hayatının en önemli meseleleri, iktisadi durumu, diğer halklarla münasebeti, eğitim, edebiyat ve kültür, örf-adetleri, tarihi ve şeceresini konu alan haberler yayımlanmıştır. O dönemlerde 5 yıl boyunca gazetenin 265 sayısı yayımlanmıştır. Bu sayı bugünün

4 Kazak lehçesinde 1906 yılından itibaren bazı gazeteler çıkarılmışsa da etkili ve toparlayıcı ilk gazete 1913 yılında Orenburg'da Ahmet Baytursun tarafından yayımlanan Kazak Gazetesi olmuştur. Detaylı bilgi için bk. Alim Kahraman, “Matbuat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), XXVIII (Ankara 2003), s. 125.

5 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

6 Halidullin G. H, Kazak Gazeti 1913, Arys Basımesvi, Almatı 2009; a.mlf., Kazak Gazeti 1914, Arys Basımesvi, Almatı 2009.

7 1915-1918 yıllarına ait Kazak Gazetesi haberlerine “Merkez İlmî Kütüphanesi’nin resmi sitesinden ulaştım.

Kütüphanenin resmi sitesi için bk. http://library.kz/kz/

(14)

5

gazeteleriyle kıyaslanırsa küçük bir rakamdır, ancak o Rus devrim ve harekât dönemlerinde baskıcılara karşı özgürlük ideolojisiyle karşı çıkarak beş yıl boyunca bu kadar gazete sayısını çıkartabilmek, bir cesaretti.8

Kazak Gazetesi’nde yer alan Osmanlı haberleri ekseriyetle I. Balkan Savaşı’ndan, Osmanlı hükümetindeki iktidar mücadelesinden ve II. Balkan Savaşı’ndan, son olarak da I. Dünya Savaşı’ndan bahseder. Bununla birlikte Kazak Gazetesi, gerek Balkanlar’daki savaşlarda, gerekse I. Dünya Savaşı’ndaki muhtelif cephelerdeki savaşlarda daima Osmanlı’yı desteklemiş, yeri geldiğinde de Anadolu’daki kardeşleri için muhatap olduğu sıkıntılarından çıkabilmeleri için birtakım çözümleri gazetede ele almışlardır. Ayrıca Osmanlı Devleti ile alakalı yayımlanan önemli haberlerden biri de, I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesinde Ruslarla savaşan Osmanlı Türkleri büyük yenilgiye uğrayarak, işkence altında kaldığında Rus hâkimiyetinde bulunan Kazakların Osmanlıyı desteleyerek, onlar için azımsanmayacak ölçüde maddi destekte bulunması dikkatimizi çeken hususlardan biri olmuştur. Kazak Gazetesi maddi destekte bulunan kişilerin isimlerini muhtelif sayılarda yayımlar. Hatta dikkatimizi çeken bir husus olarak Öskemen (Kazakistan) eyaletindeki bir camide bayram sonrası Kafkas Cephesindeki mazlumlara Kazaklardan paralar toplanılması bizleri ciddi anlamda duygulanmaya sebep oldu.

Netice itibarı ile Ahmet Baytursınov’un başkanlığında yayımlanmakta olan Kazak Gazetesi, Rusya hükümetinden çekinmeyerek Osmanlı-Rus savaşında (1914-1918) Osmanlıyı açıkça desteklemesi, Kazak milletinin uyanması için faaliyetlerde bulunması ve bunun gibi başka nedenlerden dolayı Rusya’nın sıkı takibine uğramıştır. Hatta Rus hükümeti Kazak Gazetesine beş kere ağır meblağda parasal ceza uygulamış, baş editör Ahmet Baytursınov’u farklı sürelerle hapis cezasına tabi tutmuştur. Rusya karşıtı olarak daima Kazak milletine hizmet eden Kazak Gazetesi nihayet 1918 yılında Rusya tarafından kapatılmış, gazetenin kurucusu Ahmet Baytursınov da sürgüne gönderilmiştir. Sonunda da Rus devleti tarafından kurşuna dizilerek, hayatı son bulmuştur.9

8 Jandos Kumganaev, “Alihan Bokeyhan ve “Kazak” Gazetesi” (trc. Gulzade Kali), Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, VII (2012), 136‐141.

9 Üşköltay Subhanberdina, Kazak Halkının Atamuraları,Ortalık Gılımi Kitaphana, Almatı 1999, s. 51-53;

Sertan Alibekiroğlu, Kazak Alimi Ahmet Baytursunoğlu’nun Hayatı ve Eserleri, (Yayımlanmamış Yükseklisans Tezi), Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep 2005.

(15)

6

Çalışmamızda bazen Kazak Gazetesi’nde yer alan haberleri doğrulamak, bazen de aktarılan bilgiler arasında meydana gelen boşlukları gidermek ve ilave bilgiler alabilmek için başka eserlere de müracaat edilmiştir. Süleyman Kocabaş’ın10 Son Haçlı Seferi Balkan Harbi 1912-1913 adlı eserini I. Balkan Savaşı hakkında istifade ettiğimiz eserler arasında zikretmek gerekir. Aynı şekilde Osmanlı Devleti’nde cereyan eden savaşlarda gerek ölen insanların sayılarını tespit etmekte, gerekse Osmanlı iktidar mücadelesindeki gelişmeleri anlamada, İstanbul’da yaşayıp bizzat olaylara şahit olan Ermeni asıllı Biber Andonyan’ın11 kaleme aldığı Balkan Savaşı adlı eseri araştırmamızda yararlandığımız kaynaklar arasında yer almıştır. Ayrıca I. Balkan Savaşı’nda Adryanopolis’in (Edirne) elden çıkmasıyla gelişen olaylar ve iktidar mücadelesindeki Jön Türkler’in icraatları hakkında açıklayıcı bilgiler için yine Batılı tarihçi Richard C. Hall’ın12 Balkan Savaşları 1912-1913 I. Dünya Savaşı’nın Provası isimli eserine müracaat ettik. Osmanlı Türklerinin I. Balkan Savaşı’nda gerçekleştirdiği cephe savaşları, özellikle de Yanya Cephesi hakkında malumat edinmek için kullandığımız önemli eserlerin bir diğeri de, Genelkurmay ATS Etüt Başkanlığı’nın yayımlamış olduğu Yanya Savunması ve Esat Paşa isimli belgeli kitaptır. 13

I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’nin Almanya ile yaptığı gizli anlaşma ve savaşın başlangıcında cereyan eden olaylarda rastlanan bazı kapalı konuların anlaşılmasında Cemal Paşa’nın kaleme aldığı Hatırât isimli eserini de araştırmamızda istifade ettiğimiz kaynaklar arasında zikretmek gerekir.14

Kazak Gazetesi Balkanlar’daki savaşlara yer verirken, muharebelerin gerçekleştiği birçok yer isimlerinden de bahseder. Araştırmamızda ele alınan bu yer isimlerinin günümüzde kullanılmakta olanları ve bu yerlerin hangi devlet sınırlarına dahil olduğunu tespit etmemiz bakımından M. Türker Acaroğlu’nun15 Balkanlarda Türkçe Yer Adları Kılavuzu adlı eseri yararlı olmuştur. Bunun yanı sıra, sadece Bulgar sınırlarındaki bazı eski yer adlarını öğrenmemizde, yine aynı araştırmacının ele aldığı Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu adlı eseri araştırmamıza katkı sağlamıştır. Yer adları hakkında müracaat ettiğimiz

10 Süleyman Kocabaş, Son Haçlı Seferi Balkan Harbi 1912-1913, Vatan Yy., İstanbul 2000.

11 Aram Andonyan, Balkan Savaşı (trc. Zaven Biberyan), Aras Yayınevi, İstanbul 1999.

12 Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912-1913 (trc. M. Tanju Akad), Homer Kitabevi., İstanbul 2003.

13 Yanya Savunması ve Esat Paşa, Genelkurmay ATS Etüt Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yy., Ankara 1984.

14 Cemal Paşa, Hatırât (1913-1922), (Haz. Ahmet Zeki İzgöer), Nehir Yayınları, İstanbul 2006.

15 Türker Acaroğlu, Balkanlarda Türkçe Yer Adları Kılavuzu, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2006.

(16)

7

M. Acaroğlu’nun eserinden başka hem yer adları konusunda hem de haberdeki kapalı kalan konulara açıklık getirmekte Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin ilgili maddeleri çokça istifade ettiğimiz araştırmalar arasında yer almıştır.

(17)

8

BÖLÜM 1: I. BALKAN SAVAŞI (1912-1913)

1.1. Osmanlı’nın Anadolu ve Balkanlarda Hakimiyet Sağlaması

Kazak Gazetesi’nin 1913 yılında neşredilen 2. sayısında Şektibayev, Orta Asya’da oturan Türklerin Anadolu’ya ve Balkanlar’a gelişini ele alan “Balkanlar’da” isimli bir makale kaleme alır.16 Aynı yılın 26. sayısında Canibekov tarafından “Osmanlı Türkleri” adıyla kaleme alınan makalenin giriş kısmında da bu konuya yer verilir. Aslında bu yazısında Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki hakimiyetini kaybetme sebeplerini inceleyen Canibekov, kısa da olsa ele aldığımız konuyla alakalı önemli tespitlerde bulunur. Öncelikle o, Anadolu ve Balkanlar’da yaşayan Türk halkının geçmişte Türkistan bölgesinde “Issık Göl” civarında yaşadığına dikkat çeker. Canibekov, Anadolu coğrafyasındaki Türk halkından bahsederken, bu halkın Kazakların en yakın kardeşleri olduğunu dile getirir.

Anadolu topraklarına gelinceye kadar büyük mücadeleler veren Türk halkı birçok toprak fethetmiş, küçük büyük birçok krallıklara diz çöktürmüştür. Nihayetinde Anadolu’ya yerleşen bu cesur halk, “Osmanlı İmparatorluğu” adı altında dünyanın en büyük devletini kurmuştur. Yazar, daha sonra Kazak toplumundaki Osmanlı algısına dikkat çeker.

Kazaklardan bazılarının bu kardeş halka “Türk”, bir kısmının ise “Hilafet halkı” adını verdiklerini belirtir. Ancak bu Türkler hakkındaki en doğru isimlendirmenin “Osmanlı Türkleri” olacağını ve böyle kullanılması gerektiğini vurgular.17

Şektibayev, Osmanlı Türklerinin Anadolu ve Balkanlar’a gelişi konusuna daha geniş yer verir. Canibekov gibi o da, bu halkın XIII. asırda Orta Asya’nın Türkistan bölgesinde yaşayan Türkler olduğunu belirtir. Türklerin Anadolu’ya gelişi hakkında biraz daha ayrıntılı bilgi veren Şektibayev, savaşçı ve cesur olan bu halkın nice ülkeleri ele geçirerek Hazar Denizi’nin güney kısmından batıya doğru hareket ettiklerini bildirir. Nihayetinde günümüzde Anadolu diye bilinen toprakları kendilerine yurt edinirler. Çetin savaşlar neticesinde Rusya’nın güneyinde bulunan Karadeniz’in birçok yerlerini ele geçirirler.

Bununla yetinmeyerek devamındaki Balkan ülkelerinden Çek, Moravya krallıklarına diz çöktürürler. Aslında bu fütuhatları yapan Türklerin sadece bir kısmı idi. Osmanlı Türklerinin Avrupa’ya gelişleri Anadolu’ya gelişleriyle eşzamanlı olmuştur. Sultan I.

16 Şektibayev, “Balkanlar’da”, Kazak Gazetesi, sy. 2 (2 Şubat 1913), s. 23.

17 Canibekov, “Osmanlı Türkleri”, Kazak Gazetesi, sy. 26 ( 15 Ağustos 1913), s. 267.

(18)

9

Murat (1362-1389), Yunan halkından Edirne’yi ele geçirmeyi başarır.18 Edirne’nin teslim olması demek, civarında bulunan Bulgar, Sırp ve Arnavut halklarının da hâkimiyet altına alınması anlamına gelmekte idi. Çok gecikmeden bunlar da gerçekleşir. Sırp Kralı Lazar19 ile Bulgar Kralı Hişman (Şişman)20 bütün eli altındaki halklarıyla beraber, hayatlarını kurtarmak adına her geçen gün güçlenmekte olan Osmanlı Türklerine gelip, teslim olduklarını arz ederler.21 Sultan I. Murat’tan sonra gelen Sultan I. Bayezid (1389-1403) de, 1389-1394 yılları içerisinde Balkanlar’daki bu fütuhatları pekiştirerek, Slav halklarını tamamen itaat altına alır.22

25 Mayıs 1453 senesinde Muhammed (Fatih Sultan Mehmet) isimli büyük sultan Yunanlıların en müstahkem şehri olan Konstantinopolis’i zapt eder. Fetih sonrası buraya İstanbul ismini koyar. Bu fetihle artık Slav halklarının tamamen teslim olduğuna şüphe bile kalmamıştı. İstanbul’da gerçekleşen en büyük hadiselerden biri de, sadece İslam dinine mensup olan Osmanlı’nın fethettiği o topraklarda bulunan gayrimüslimlerin ne din ve ibadetlerine ne de örf ve adetlerine dokunulmayışı oldu. Adeta o topraklarda bir şey tagayyür etmemiş gibi yaşarlardı.23 İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı Türkleri’nin yönelişi Romanya üzerine oldu. Büyük savaş harekâtları neticesinde Tuna nehri civarında bulunan Romanya’ya diz çöktürdüler (1462).24 Balkanlar’da hâkimiyet sağladıktan sonra Afrika’nın doğu ve kuzey tarafını da kendi topraklarına kattılar.25 Böylece dünyadaki en şöhretli, en büyük imparatorluk mertebesine ulaştılar. Hatta böbürlenen Avrupa krallıkları bu büyük Osmanlı Devleti karşısında korkularından tir tir titrerlerdi.26

18 Sultan I. Murad’ın Edirne’yi fethi ve öncesindeki Balkan mücadeleleri hakkında bilgi için bk. Halil İnalcık,

“Murad I”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), XXXI (Ankara 2006), s. 156-161.

19 Balkanlar’daki Sırpların Osmanlı hakimiyetini tanımasına dair bilgi için bk. Mehmet Hacısalihoğlu,

“Sırbistan”, DİA, c. XXXVII (Ankara 2009), s. 122-123.

20 Osmanlının Balkanları fethi esnasında Bulgarların teslim olması ile ilgili geniş bilgi için bk. Yusuf Halaçoğlu, “Bulgaristan”, DİA, VI (Ankara 1992), s. 397.

21 J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (trc. Nilüfer Epçeli), Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2011, s.

189.

22 Sultan I. Bayezid döneminde Balkanlar’da yapılan fetihler hakkında bk. Halil İnalcık, “Bayezid I”, DİA, c.

5 (Ankara 1992), s. 233.

23 Bilgi ve Referanslar için bk. İnalcık, “İstanbul”, DİA, XXIII (İstanbul 2001), s.220-221; Mihai Maxim,

“İstanbul”, DİA, XXXV (Ankara 2008), s.168.

24 İnalcık, “Mehmed II” DİA, XXVIII (Ankara 2003), s. 400-401.

25 Afrika’daki Osmanlı fetihleri için bk. Feridun Emecen, “Süleyman I” DİA, XXXVIII (Ankara 2010) s. 66- 67

26 Şektibayev, “Balkanlar’da”, s. 23.

(19)

10

1.2. Balkanlar’da Osmanlı Hâkimiyetinin Zayıflaması ve Balkan Devletleri’nin Ortaya Çıkışı

Makalesinin baş tarafında Osmanlıların Anadolu ve özellikle de Balkanlar’da hâkimiyet sağlamasından bahseden Şektibayev, yazısının devamında ise Osmanlı’nın Balkanlar’da hâkimiyetini kaybetmesi konusunu ele alır.27 Şektibayev, Osmanlı’nın Balkanlar’daki hâkimiyetini kaybetmesine ana sebep olarak, 1683 yılındaki II. Viyana Kuşatmasında uğradığı yenilgiyi kabul eder.28 Bu savaş öncesinde Balkanlar’da sürekli toprak kazanan Osmanlı Devleti, 1683 yılında alınan bu mağlubiyet sonrasında, bu bölgede toprak kaybetmeye başlamıştır. Neticede Osmanlıdan ayrılmayı başaran balkan halklarının bazıları başka bir krallığa tabi olmuş, bazıları da kendi başlarına bağımsız olmuşlardır. Çünkü bu bölgede yaşayan halklar Osmanlı’nın Avrupa’daki yenilgisinden cesaret alarak bağımsız devlet kurma peşine düşmüşlerdi. Şektibayev, Balkan halklarında ortaya çıkan bu bağımsızlık sevdasında, Avrupa’da eğitim gören Balkan gençlerinin etkili olduğu düşüncesindedir. Ona göre, XIX. asırdan itibaren eğitim için Avrupa’nın muhtelif ülkelerine giden Balkan gençleri çeşitli ilim dallarında kendilerini olgunlaştırırken, bir taraftan da kendi tarihleri hakkında bilgi sahibi oldular. Onların zihninde ayrılık fikri had safhaya ulaştı. Osmanlı Türkleri’nden ayrılma zihniyeti had safhada olan Balkan halklarından ilk faaliyete geçen Yunan gençleri oldu.29 Nitekim I. Balkan Savaşı esnasında İstanbul’da ikamet eden Ermeni asıllı Aram da, Balkan halklarının Osmanlıya karşı yürüttüğü fikrî hareketlerine temas ederek, Şektibayev’in makalesinde ortaya koyduğu görüşü desteklemektedir. Yunanlıların Osmanlı’dan ayrılmasına destek veren devletlerin başında İngiltere, Fransa ve Rusya gelmekte idi.30 Özellikle Rusya’nın yardımı ile Balkanlar’da Yunan halkı 1829 yılında egemenliğine kavuştu.31 Bu başlangıç diğer Slav halklarında da bir istiklal ihtimali umudu meydana getirdi. Dolayısıyla çok geçmeden Yunan halkının civarındaki Slav halkları da özgürlük adına ayaklandılar. Balkanlar’daki bu

27 Şektibayev, “Balkanlar’da”, s. 23.

28 Osmanlının II. Viyana kuşatmasında uğradıkları yenilgi ve sonrasındaki gelişmeler için bk. Ahmet Ertek

“Avusturya”, DİA, c. 4 (Ankara 1991), s. 174; Abdülkadir Özcan, “IV Mehmet”, DİA, XXVIII (Ankara 2003), s. 414-41; Hakkı Dursun Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yayınları, İstanbul 1993, c. XI, s. 72.

29 Şektibayev, “Balkanlar’da”, Kazak Gazetesi, sy. 2 (2 Şubat 1913), s. 23.

30 Balkan halklarının Avrupalı Devletler tarafından desteklendiğine dair bilgi için bk. Aram Andonyan, Balkan Savaşı (trc. Zaven Biberyan), Aras Yayınevi, İstanbul 1999, s. 18-19.

31 Yunan halkının Rusya’nın desteği sayesinde Osmanlı’dan bağımsız olması hakkında bilgi için bk. Mehmet Hacısalihoğlu, “Yunanistan”, DİA, c. XXXXIII (Ankara 2013), s. 588; Halil Akman, Paylaşılamayan Balkanlar, İQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 144.

(20)

11

tür teşebbüslere rağmen Osmanlı Devleti bunları her daim kontrol altına almaya muvaffak olmuştur. Ancak 1878 senesinde yine Rusya’nın yardımı ile Bulgaristan’la Sırbistan devletleri Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız hale geldiler. Dağ başında yerleşik olan Karadağ halkı da, kendi başına azınlık bir şekilde kendi devletini kurdu.32 Böylece Osmanlı Devleti balkanlarda büyük hüsrana uğrarken, bir yandan da hala çözüme kavuşturulamayan devletteki parti tartışmaları sürüp gidiyordu.33

Kazak Gazetesi’nin bir diğer yazarı Canibekov ise, Osmanlı Türklerinin Balkanlar’daki hâkimiyetlerini kaybetme meselesine daha geniş ölçekte bakar ve konuya kültürel açıdan yaklaşır. Ona göre koyun gütmekten başka bir şeyden anlamayan Balkan halkları karşısında ve daha pek çok yerde Osmanlıların yenilgiye uğramasının ana sebebi, Osmanlı Devleti’nde halk ile aydın arasında meydana gelen kopukluktur. Halk ile aydın arasında meydana gelen bu kopukluk ise dilden kaynaklanır. Osmanlı Devleti’nin dili Türkçe olmasına rağmen gittikleri yerlerde Türk dilinin yanı sıra Arapça, Farsça ve Yunancayı da aşırı derecede kullanmışlardır. Bu durum halkın, devlet adamlarını ve aydınlarını anlamasını zorlaştırmıştır. Buna rağmen hükümet çevresinde bulunan devlet adamlarının yazışmalarda bu dilleri kullanmaları kendilerinin ileri eğitimli olduklarının göstergesi sayılmıştır. Zamanında vergilerini ödeyen tarımla uğraşan yerel halk ise, aydınlardan ve devleti idare edenlerden uzaklaşır hale gelmişlerdir.34 Osmanlıdaki bu gelişmeleri ele alan Canibekov, batı devletlerindeki eğitim diline değinerek, bir kıyaslama yapar. Mesela, Osmanlıdaki ilim adamlarının muhtelif dilleri kullanarak ele aldıkları eserleri yerel halk okuyamamışlardır veya okuduklarında da anlamakta zorlanmışlardır. Netice itibarı ile Osmanlı Devleti’nde ilimden mahrum kalan büyük bir kitle söz konusuydu. Eğitimde ileri giden Avrupa Devletlerinde ise ilim adamlarının ele aldıkları eserler, her sınıf insanların anlayabileceği basit bir dille kaleme alınmakta idi. Dolayısıyla Kazak aydınının bahsettiği bu eğitimdeki eksiklik, Osmanlı Devleti’nin gelişen ülkelerden geri kalmasında önemli bir unsur kabul edilmiştir. Çünkü Canibekov aktardığı atasözünde “gücüne güvenen bir kişiyi, ilmine güvenen bin kişiyi yener” diyerek, ilmin ehemmiyetini bir kez daha hatırlatmıştır.

32 Mahir Aydın, “Doksanüç Harbi”, DİA, c. IX (Ankara 1994), s. 498-499.

33 Şektibayev, “Balkanlar’da”, s. 23; Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

34 Recai Doğan, “Osmanlı Eğitim Kurumları ve Eğitimde İlk Yenileşme Hareketlerinin Batılılaşma Açısından Tahlili”, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi isi, XXXVII, (1998), 437-438.

(21)

12

Makale sonunda Osmanlıdaki bazı itibarlı kişilerin meydanlarda bu kötü gidişatı önlemek için halkı eğitmenin önemi hakkında birtakım konuşmalar gerçekleştirdikleri ifade edilir.

Bu konuşmaların muhtevasında Türkçe’ye karışmış olan yabancı dillerin verdikleri zararlar dile getirilerek, bunlardan arınmanın zamanı geldiği belirtilmiştir. Dolayısıyla eğitim konusundaki bu eksikliklere temelli çözüm üretmek için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yeni okullar açılmıştır. Müfredatları yeniden oluşturularak, yeniden incelenmiş okul kitapları dahi basılmıştır. Bu kitaplar ise her türlü seviyedeki Osmanlı Türkleri’nin anlayabileceği dille yazılıyordu.35

Aslında Osmanlı Devleti’ndeki bu reform harekâtlarının tamamı, ezcümle ile aslına dönüşme çabalarından ibaretti. Çok ilginçtir ki, Osmanlı Türkleri bunca yıldır kendilerini

“Osmanlıyız” diye hitap ederlerken, bundan sonra “Türkoğlu Türkleriz” deyip, atalarını yâd etmeye başlamışlardır.36

1.3. Avrupalı Devletler’in I. Balkan Savaşı Öncesinde Balkan Devletlerini Osmanlı Aleyhine Kışkırtması

Kazak Gazetesi, haftalık verdiği haberlerle Kazak halkını Balkan savaşları hakkında bilgilendirmeye çalışır. Bununla birlikte yazar belirtilmeksizin yazılan bazı yazılarda bu savaşların niçin çıktığı, kimlerin bu savaşta yer aldığı, savaşanları kimlerin desteklediği gibi konularda Kazak halkını bilgilendirmeyi de ihmal etmez. 23 Şubat 1913 tarihinde yayımlanan yazıda, bu savaşın arkasında kimlerin bulunduğu ve ne amaçla savaşıldığı noktasında önemli bilgiler verilir. Bu yazıda dünya üzerindeki halkların hem din, hem de kardeşlik kanlarından dolayı birbirleriyle birleşerek, bir bloklaşma içerisinde olduklarına dikkat çeker. Özellikle de bu bloklaşma, Avrupa’daki Hristiyan halkların topyekûn Osmanlı’nın Avrupa topraklarından tecrit edilmesi konusunda etkili rol oynamıştır.37 Bu yazıda verilen bilgiye göre, XX. asrın başlarında Avrupa’da yirmiyi aşkın ülke bulunmakta idi. Bu ülkeler şunlardır: Rusya, Avusturya, Macaristan, Almanya, Fransa, İspanya, İsveç, Norveç, İngiltere, İtalya, Osmanlı Devleti, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Yunanistan, Sırbistan, İsviçre, Danimarka, Hollanda, Belçika ve Karadağ. Fakat bunlardan hem askeri hem de ekonomik açıdan gelişen altı güçlü devlet mevcuttu. Bu güçlü devletler

35 Yahya Akyüz, “Osmanlı Döneminden Cumhuriyete Geçilirken Eğitim-Öğretim Alanında Yaşanan Dönüşümler”, Pegem Eğitim ve Öğretim Dergisi, II (2011), s. 18-19.

36 Canibekov, “Osmanlı Türkleri”, s. 267.

37 Kazak Gazetesi, sy. 3 (23 Şubat 1913), s. 30.

(22)

13

ikiye bölünüp birbirleriyle kenetlenmiş durumda idiler. Bunlar: Rusya, Fransa, İngiltere tarafı,38 diğer tarafta da Almanya, Avusturya ve İtalya tarafıdır.39 Zaten Kazak Gazetesi bu ülkeleri kastederek “Hedeflerinin aynı olması sebebiyle uzun zamandır aralarında savaş olmuyor.” diye konuya kısa bir şekilde açıklık getirmiştir. Dünyada bir savaş zuhur ederse, orada doğrudan veya dolaylı olarak büyük güçlerin alakası söz konusuydu. Bu ülkeler bir birleriyle savaşmaz, anlaşmazlığa düştüğü zaman ise kendilerine pay ararlardı. Bunun bariz örneği, Osmanlı Devleti’ni parçalama yolunda kendi aralarında topraklara sahip olma mücadelesidir.40

Bu yazıdaki tespite göre, Balkan Devletleri her ne kadar Osmanlı hâkimiyetine bağlı oldu iseler de, Avrupa’nın çekici vaatlerine de tâbi olmaktan geri kalmamışlardır. Nihayet Avrupa Devletleri Osmanlı Devleti’ni yıkmak için bizzat kendileri muhatap olmayıp, mesafeli davranmayı tercih ederler. Bu planlarını Balkan Devletleri üzerinden yürütme hususunda da kararlıydılar. Zaten Balkan halkları her geçen gün bağımsızlıklarını elde etmek için, Osmanlı Devleti’nden ayrılma gayreti içindeydiler.41

Batılı Hristiyan ülkeleri, Anadolu’dan başlayıp Avrupa’ya kadar kök salmış olan İslam inancına sahip hem başka soylu Osmanlı Devleti’ni devre dışı bırakma hususunda hemfikirde idiler. Çünkü Kazak Gazetesi’nin 3. sayısında ele alındığı üzere, Osmanlı Devleti’nin Hristiyanların toprağı olan İstanbul’u fethederek Ayasofya’yı camiye çevirmesini henüz unutmamışlardı. Bunun için tarihte “Şark” meselesini gündeme getirerek, İstanbul’daki Ayasofya’yı tekrar ele geçirmek için birçok “Haçlı” seferlerini düzenlemişlerdir. Fakat bu teşebbüslerinde muvaffak olamayan Hristiyan inançlı Avrupalılar, hep perişan olmuşlardır. İşte Kazak Gazetesi I. Balkan Savaşı’nı, çoğu kere başarısız neticelenen Avrupa’nın bu tür girişimlerinin devamı olarak nitelemektedir.42 Kazak Gazetesi’nin belirttiği üzere, eğer Avrupalı Hristiyan ülkeler birleşerek Osmanlıya aynı anda savaş başlatmış olsalardı, çoktan maksatlarına erişmiş idiler. Fakat bu, asla

38 Kadir Kon, “Yüzüncü Yılında (Öncesi ve Sonrasıyla) Birinci Dünya Savaşı (1914-2014)”, TYB Akademi Dergisi, XI (2014), 40-41.

39 XIX. asrın muhtelif dönemlerinde ilk olarak itilaf devletleri (Rusya, Fransa, İngiltere), daha sonra buna karşı ittifak devletleri (Almanya, Avusturya, İtalya) kuruldu. Geniş bilgi için bk. Toktamış Ateş, Siyasal Tarih, Der Yayınları, İstanbul 1997, s. 378-379.

40 Kazak Gazetesi, sy. 3 (23 Şubat 1913), s. 30.

41 Kazak Gazetesi, sy. 3 (23 Şubat 1913), s. 30.

42 Kazak Gazetesi, sy. 3 (23 Şubat 1913), s. 30.

(23)

14

mümkün olamamıştır. Çünkü bazı Avrupalı devletlerin, Balkanlardan Osmanlıyı çıkardığımızda araya Rusya müdahil olup, Slav halklarına kardeşlik haklarını iddia ederek Balkanlara sahip çıkar ve durumlar bizim aleyhimize gelişir diye, bu hususta büyük telaşları vardı. Örneğin, Avusturya bu durumdan son derece huzursuzlanan bir devletti.43 I.

Balkan Savaşı üzerine araştırma yapan Süleyman Kocabaş’ın eseri de, Kazak Gazetesi’nde yer alan bu tespiti destekler mahiyettedir. Nitekim araştırmacı, Balkan Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmasının büyük destekçi ve fikir babasının Rusya olduğu kanaatine varır. Ona göre Rusya, balkanlardaki soydaşları ile “Güney Slav Birliği”ni oluşturma amacındaydı.44 Dolayısıyla bunların farkında olan Avusturya’nın nüfusu büyük oranda Türkler ile Slavlardan terekküptü. Eğer Osmanlı’nın kovulmasına müsaade ettiği takdirde, Slavlar söz sahibi olacak ve bütün yetkiler Slavların eline geçecekti. Böyle bir durumun yaşanmasını istemeyen Avusturya, çoğu kez balkan müttefiklerinin planlarına aykırı hareket ederek, Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldı. Hatta Kazak Gazetesi, Avusturya’nın I. Balkan Savaşı esnasında Bulgarlar’ın “Hilal ile Haçlı” savaşı diyerek beraber savaşmaya davet etmesine rağmen Balkanlar’a karşı, Osmanlı safında yer almayı murat ettiğini ifade eder.45 Nitekim bu yazıda ifade edilen tespitler Temuçin Faik Ertan’ın ele aldığı eserle de örtüşmektedir. Ayrıca Avusturya Devleti her ne kadar Balkan Devletleri’nin bir araya gelerek Osmanlıya karşı savaşmalarını engellemeye çalıştıysa da, onun bu politikası başarılı olmamıştır.46

1.4. I. Balkan Savaşı’ndaki Cepheler

Kazak Gazetesi 2 Şubat 1913 tarihli haberde, Balkan Devletleri’nin I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devletine karşı düzenledikleri seferlerini ele alır. Ele alınan habere göre, I. Balkan Savaşı Osmanlı Devleti için beklemedik bir anda zuhur eden savaş olarak kabul edilmiştir.

Nitekim Balkan Devletleri, Osmanlı’da cereyan etmekte olan iki büyük problemden yararlanarak aralarında ittifak oluşturup, Osmanlı Devletine saldırı için hazırlık yapmaya başlamışlardır. Osmanlıdaki bu iki büyük problemden birincisi, devlette bir türlü çözüme kavuşturulamayan iktidar mücadelesi idi. Kaldı ki bu konu ileride ayrı bir bölüm olarak ele alınacaktır. İkincisi ise, Osmanlı ordusunun bu sıralarda Trablusgarp Cephesinde İtalya

43 Cevdet Küçük, “Balkan Savaşı”, DİA, V (Ankara 1992), s. 23-25.

44 Süleyman Kocabaş, Son Haçlı Seferi Balkan Harbi 1912-1913, Vatan Yy., İstanbul 2000, s. 68.

45 Kazak Gazetesi, sy. 3 (23 Şubat 1913), s. 30.

46 Temuçin Faik Ertan, Başlangıçtan Günümüze T. C. Tarihi, Siyasal kitabevi, Ankara 2011, s. 59.

(24)

15

askeri ile savaş içinde olması idi.47 Bunun hakkında Kazak Gazetesi 22 Mart 1913 tarihinde yayımlanan bir bilgilendirmeye yer verir. Ele alınan bilgilendirmeye göre, Osmanlı Devleti Balkanlar’daki saldırıları etkisiz hale getirmek için Trablusgarp’taki savaşa son verip, İtalya hükümeti ile anlaşmaya vararak, askerlerini geri çekmek zorunda kalmıştır.48 Kazak Gazetesi, Trablusgarp Anlaşmasının imzalanmış olmasına rağmen Trablusgarp’taki Arapların İtalyanlara teslim olmayıp, onlara karşı mücadeleyi sürdürdüklerini yazar. Hatta haberde bununla ilgili şu ayrıntılı bilgilere de temas eder: “Rahman kasabası yanında savaş vaki olup, Trablusgarp Arapları İtalya’nın 12 subay ve 300’e yakın askerini esir aldı. Şeyh Senûsî hazretleri halktan savaş için yardım ve adam topluyor.”49 Nitekim konu ile alakalı olarak tarihçi Temuçin Faik Ertan da, Balkan Devletleri’nin I. Balkan Savaşı’nı başlatmadan önce Osmanlı’nın Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı mücadele vermesini, onlara karşı savaş başlatmak için büyük bir fırsat olarak gördüklerini ifade eder. Bunun nedenini ise Osmanlı Devleti’nin 1911 yılından beri kendilerini meşgul eden bu savaşa son vermeden tüm dikkatlerini Balkan Yarımadası’ndaki sorunlara çeviremeyeceklerini düşünmeleri olduğunu ekler.50

Artık savaş kaçınılmaz hal almıştı ve bunun için Balkan ülkeleri öteden beri savaş için askerlerini teyakkuzda bulunduruyordu. Hatta ordusunu kalabalık göstermek için kadın ve çocukları da asker safına almışlardı.51 Nitekim I. Balkan savaşını yakından müşahede eden Aram’ın bize aktardığı bilgiler de, gazete haberini destekler mahiyettedir. Ona göre, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan ülkeleri, Osmanlı ordusunun iç anlaşmazlıklarından ve İstanbul’daki hükümet çevrelerinde sürüp giden bunalımdan yararlanarak sürekli Osmanlı sınırlarına asker yığmışlardı.52 Dolayısıyla I. Balkan Savaşı için Balkan ülkeleri 300 bin askeri yığmışken Osmanlı Devleti ise 150 bin askerini savunmaya mevzilemiştir. Kazak Gazetesi bu haberi aktarırken, Osmanlı ordusunun düşman karşısında cesaretli olduğunu bildirerek, sadece sayı cihetinden eksik kaldığına dikkat çeker.53

47 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

48 Trablusgarp Savaşı için bk. Serkan, Acar. (16-18 Mayıs 2011). Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecinde Trablusgarp ve Balkan Savaşları. I. Uluslararası Tarih Sempozyumu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İzmir.

49 Kazak Gazetesi, sy. 7 ( 22 Mart 1913), s. 70-71.

50 Temuçin Faik Ertan, Başlangıçtan Günümüze T. C. Tarihi, Siyasal kitabevi, Ankara 2011, s. 59.

51 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

52 Aram Andonyan, Balkan Savaşı (trc. Zaven Biberyan), Aras Yy.., İstanbul 1999, s. 189.

53 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

(25)

16

2 Şubat 1913 tarihli gazete haberine göre, Balkan Devletleri 4 Ekimde savaş başlatacaklarını ilan etmiştir. İlk çarpışma 10 ve 11 Ekimde Kırkkilise (Kırklareli)54 ve Kumanova’da55 meydana geldi. Her iki savaş da, Osmanlı Türkleri’nin yenilgisi ve silahlarını bırakıp geri çekilmeleri ile sonuçlandı. 13 Ekim’de ise Sırbistan askeri Üsküp şehrini ele geçirmeyi başardı. Yine Ekimin 16 ve 19’unda Ergene suyu tarafında Bulgarlar ile gerçekleşen bir savaş sonrası Osmanlı ordusu büyük zayiat vererek Çatalca kalesine sığındı. Böylece Balkanlar’ın her yerinden Osmanlı Türklerine karşı ayaklanmalar gün geçtikçe arttı. 26 Ekim ayına gelindiğinde Selanik şehri Yunanlıların hâkimiyetine geçti.

Neticede I. Balkan Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı ordusu sürekli geri püskürtüldü ve birçok askerin esir düşmesiyle durum Osmanlı Devleti aleyhine gelişti.56

Müttefik Balkan Devletleri Osmanlı ile savaşa girdikleri zaman Osmanlıyı Balkanlar’da birçok mevzide yenilgiye uğratmışlardır. Daha sonra 1912 Aralık başından 1913 Ocak sonuna kadar olan dönemde, Müttefik Balkan Devletleri Osmanlıya dört taraftan saldırma taktiğini uyguladı iseler de, pek başarı elde edememişlerdir.57 Bu dört yerden gerçekleştirdikleri iki aylık saldırılar neticesinde, hedef olan İstanbul’u alamasalar da sınırlarına kadar gelebildiler. Bu sırada Balkan Yarımadasının kuzey batısında bulunan Karadağlılar, İşkodra şehrini ele geçirmek üzere Osmanlı’ya karşı savaş açtı. Fakat giriştikleri bu savaşta muvaffak olamadılar. Bulgarlar da ilk Adryanopolis (Edirne) üzerine saldırıda bulundu ve çetin savaş neticesinde Çatalca kalesine kadar ilerledi. Diğer taraftan Yunanlılar Bani’yi almak için taarruzda bulundu ise de, muvaffak olamamıştır. Nihayet savaş başladıktan bir müddet sonra Bulgar hükümeti Çatalca’nın zapt edilemeyeceği kanaatine varır ve anlaşma yolunu tercih eder. Dolayısıyla diğer balkan müttefiklerinin de başarı elde edememesi ile Sırp ve Karadağ devletleri savaşı durdurup, kendi elçilerini

54 20 Aralık 1924 yılında Kırkkilise adı Kırklareli’ne dönüştürüldü. Bu bilgi hakkında bk. Metin Tuncel,

“Kırklareli” DİA, XXV (Ankara 2002), s. 479.

55 Kumanova Üsküp’ün kuzey-doğusunda yer alır. Bilgi için bk. Türker Acaroğlu, Balkanlarda Türkçe Yer Adları Kılavuzu, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2006, s.168; Machiel Kiel, “Kumanova”, DİA, XXVI (Ankara 2002), s. 363.

56 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 12.

57 I. Balkan Savaşının başlangıcında gelişen hadiseler hakkında bk. Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912- 1913 (trc. M. Tanju Akad), Homer Kitabevi., İstanbul 2003, s. 104.

(26)

17

Londra’ya Osmanlı ile anlaşma imzalamak için gönderdiler. Ancak Londra’da bir karara varılamadığından, sonuçsuz avdet ettiler.58

Aslında Balkan müttefiklerinin anlaşma sürecini başlatmaları, “Osmanlıyı yendik, artık isteklerimizi yerine getirmekten başka çaresi yok” diye düşünerek, büyük ölçüde toprak istemelerinden kaynaklanmakta idi. Buna cevaben Osmanlı Devleti, toprakların bir karışını bile vermeyeceğini ifade etmişti. Çünkü talep edilen Osmanlı’nın Avrupa’daki ilk başkenti Adryanopolis, Osmanlı için ayrı bir öneme sahipti.59 Batılı tarih araştırmacısı Richard Hall konu ile alakalı olarak, anlaşma esnasında Adryanopolis’in verilmeme sebeplerini, Osmanlıların Avrupa’daki ilk başkenti olması ve Sultan Selim’in XVI. yüzyılda yaptırdığı cami (Selimiye) nedeniyle Adryanopolis’e duygusal bağlılıkların bulunması olarak izah etmiştir.60 Kazak Gazetesi de Adryanopolis hakkında bilgi verirken, Osmanlı Türklerinin tarihte ne tür zorluklara rağmen bu topraklardan vazgeçmediklerini dile getirerek, şöyle bir benzetmede bulunmuştur: “Ruslar için Moskova ne kadar önemli ise Osmanlı Türkleri için de Adryanopolis o derece önemlidir.”61

Adryanopolis şehrinin ister Balkan müttefikleri için olsun, ister Osmanlı Devleti için olsun tarih, konum v.b. açılardan önemi, son derece büyüktü. Balkan müttefikleri Londra’daki anlaşmada Osmanlıyı şartlarına ikna edemeyince Balkan Yarımadası tekrar savaş alanına döndü.62 Kazak Gazetesi 1912 yılında başlayan Balkanlar’daki savaşları tafsilatlı şekilde ele aldıktan sonra, I. Balkan Savaşı’nın IV cephe üzerinde yoğunlaştığını bildirir. Hatta Kazak Gazetesi’nin 1. sayısından itibaren neşredilen haberlerin ekserisi, bu dört cephede cereyan eden gelişmeleri ele almıştır. Dolayısıyla biz de bu dört cephe üzerinden yürümeye itina göstereceğiz.63

1.4.1. Adryanopolis (Edirne) Cephesi

Adryanopolis toprakları için yapılacak olan Londra Anlaşmasının sonuçsuz kalması, bu bölgede tekrar savaş olma ihtimalini meydana getirdi. Bu nedenle Balkanlar’daki en çetin savaş Adryanopolis Cephesi’nde cereyan etti. 2 Şubat 1913’te yayımlanan Kazak

58 Adryanopolis (Edirne) için yapılmak istenilen başarısız Londra Anlaşması (Aralık 1912) hakkında bk.

Toktamış Ateş, Siyasal Tarih, Der Yayınları, İstanbul 1997, s. 409-410.

59 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11.

60 Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912-1913 (trc. M. Tanju Akad), Homer Kitabevi., İstanbul 2003, s. 93.

61 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

62 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 11-12.

63 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 21.

(27)

18

Gazetesine göre Bulgarlar’ın altmış bin askeri Adryanopolis’i muhasara altına almıştır.

Şehirde bulunan Osmanlı askerinin adedi de otuz bin civarında idi. Bulgarlar I. Balkan Savaşı’na ilk girdiklerinde Osmanlı Türklerini iyice bunalmış farz edip, Adryanopolis’i kısa sürede zapt edeceklerini hayal etmişlerdi. Fakat Bulgarlar ne kadar saldırı düzenledilerse de, Adryanopolis olduğu gibi direnmeye devam etti. Kazak Gazetesi Osmanlı askerinin savaşın ilk sıralarında Bulgarlara sadece direnmekle karşılık verdiklerini, başarısız Londra Anlaşması girişiminden sonra ise bulunduğu mevzilerden çıkarak, Bulgarları geri püskürttüklerini dile getirir. Nitekim 29 Ocakta (1913) Türk askeri, Bulgarlar’ın çok sayıda askerini öldürmeye muvaffak olmuşlardır.64

Bulgarlar, 10 Mart 1913 yılında tekrar Adryanopolis’i ele geçirmek üzere taarruzda bulundu. Fakat Osmanlı ordusunun güçlü savunması neticesinde Bulgar askerleri geri püskürtüldü. Hatta Kazak Gazetesi bu esnada yirmi bin Bulgar askerinin öldürüldüğünü teyit eder. Yine Adryanopolis komutanı Şükrü Paşa’nın telgraf yoluyla bildirdiği haberde, 4 bin Bulgar askerinin öldürüldüğü haberi yer alır. Ancak Şükrü Paşa gün geçtikçe ardı kesilmeyen bu muharebenin ciddi hal aldığını arz ederek: “Adryanopolis artık düşmana karşı dayanamıyor, hangi şartlarla teslim oluruz?” diye İstanbul’dan cevap beklemiştir.

Bunun üzerine Mart ayında (1913) İstanbul’dan yola çıkarak, Adryanopolis’i uçakla ziyaret eden komutanın getirdiği haberlere göre, şehirde uzun süre yetecek erzak ve savaş silahlarının olduğu haberine kani olunur.65 Fakat bir hafta sonra Bulgarlar’ın şiddetli saldırıları neticesinde 14 Mart öğlen saat 2 civarında Adryanopolis ve şehir sorumlusu Şükrü Paşa, Bulgar Generali İvanov’a teslim olur. 21 Martta ise Adryanopolis’i Bulgar askeri dört yandan sıkıştırarak, Türk askerinin bulunduğu yerleri zapt eder. Şehrin elden çıkacağını fark eden Adryanopolis’teki Osmanlı ordusu, savaş aletleri bulunan depoları düşman eline geçmesin diye ateşe vermişlerdir.66 Neticede Adryanopolis’i uçakla ziyaret eden komutanın getirdiği haberler doğru olsa da, araştırmalar sonucunda Adryanopolis’in elden çıkmasındaki nedenlerin biri de erzak ve silah yetersizliği olarak nitelendirilmiştir.

Nitekim Batılı araştırmacı Richard Hall, Adryanopolis’in düşmesi esnasında Osmanlı birliklerinin durumu ve Şükrü Paşanın Bulgarlara teslim olması ile ilgili gazete haberini teyit ederek şu cümlelere yer verir: “Mart ayına gelindiğinde Adryanopolis’in gıda stoku

64 Kazak Gazetesi, sy. 1 (2 Şubat 1913), s. 21.

65 Kazak Gazetesi, sy. 6 (16 Mart 1913), s. 56.

66 Kazak Gazetesi, sy. 6 (16 Mart 1913), s. 56.

(28)

19

iyice azalıyordu. Garnizon ve sivil nüfusunun enerjisi de azalmaktaydı. Hücum başladığı sırada Osmanlı kuvvetleri direnişi sürdürme kapasitelerinin sonuna gelmişlerdi. Ne var ki Bulgarlar, ana savunma mevzilerini geçtikten sonra doğu sektöründeki kaleler direnişi kestiler. 09.00 sularında Bulgar süvarisi şehre girdi ve Osmanlı komutanı olan Şükrü Paşa General İvanov’a teslim oldu.”67 Ayrıca Adryanopolis’in düşmesi ile alakalı Şükrü Paşanın

“Tasfîr-i Efkâr’a” yaptığı konuşmalarını Kazak Gazetesi 31. sayıda ele almıştır. Gazete muhabiri, Adryanopolis’in düşman eline geçmesinin sebeplerini sorduğunda, Şükrü Paşa Adryanopolis’te erzak temininin yeterli şekilde olmadığından teslim olmak zorunda kaldığını ifade etmiştir. Çünkü askerler yiyecek kıtlığından, pişmemiş şeyleri de yemeye başlamışlardı. Sadrazam Kemal Paşa’nın erzakı yeterli görüp Adryanopolis’in müdafaasını kendisine bırakmasından dolayı asker iyice sarsılmış, güçleri kalmamıştı. Ölenlerin sayısının gün geçtikçe arttığını gören Şükrü Paşa, direnmeden düşmana teslim olmayı uygun gördüğünü dile getirir. İlk başta 60 bin asker mevcutken mezkûr sıkıntıdan dolayı bunlardan sadece 27 bininin savaşabileceğini arz etmiştir. Diğerleri ise hayatını kaybetti, ya yaralandı ya da çeşitli sıkıntılarından dolayı asker safına geri dönemedi.68

22 Mart 1913 tarihli Kazak Gazetesi, Adryanopolis Cephesi’nin Bulgarlar tarafından ele geçirildiğinde civardaki Bulgar askerinin 100 bin dolaylarında olduğunu bildirir. Şükrü Paşa’nın komutasında bulunan 25 bin asker ise topyekûn esir düşmüştür. Bunlardan 12 tanesi Osmanlı Paşası ve 1220 neferi de subay idiler. Bulgar Kralı Ferdinand, Adryanopolis’in zapt edildiği haberini alır almaz, bizzat kendisi görmek için ailesi ile trene binip, Adryanopolis’e gelmiştir.69

1.4.2. Çatalca Cephesi

I. Balkan Savaşı’nın ikinci cephesi, İstanbul’un batısında bulunan Çatalca Cephesidir. Bu cephe hakkında bilgi veren 2 Şubat 1913 tarihli Kazak Gazetesi, Osmanlı Devleti’nin Çatalca’da 160 bin ve yakınında bulunan Gelibolu’da ise 50 bin civarında askeri olduğunu bildirir. Düşman ordusunun da sayıca Osmanlı Ordusu’na denk olduğunu ifade eder. Aynı haberde Çatalca Cephesindeki cereyan eden bütün savaşlarda Osmanlı ordusunun hiç

67 Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912-1913 (trc. M. Tanju Akad), Homer Kitabevi, İstanbul 2003, s. 117- 118.

68 Kazak Gazetesi, sy. 36 (31 Ekim 1913), s. 364.

69 Kazak Gazetesi, sy. 7 (22 Mart 1913), s. 69; Edirne Cephesi hakkında bilgi için bk. Sevgi Aşkın, Balkan Savaşları’nda Edirne, (Yayımlanmamış Yükseklisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2007, s. 83-89.

Referanslar

Benzer Belgeler

Santral kateter bakımında şeffaf örtü ve klorheksidin glukonat emdirilmiş şeffaf örtü kullanılan pediyatrik kardiyovasküler cerrahi hastalarının kateter ilişkili enfeksiyon

39 Çanakkale deniz harekâtının baş mimarının Winston Churchill’ın olduğu hakkında bkz. Figen Ata- bey, “İngiliz Savaş Konseyi’nin Çanakkale Stratejisi”,

Buna göre, Evâsıt-ı Şehr-i Cumâdelâhire sene 1008 (Aralık 1599) de, ansızın halk arasında bir haber olarak isyan ile ihanet eden Hüseyin Paşa’nın yaralı olarak ele

Osmanlı Devleti, genellikle eleştirildiği, Avrupa diplomasi anlayışının dışında kalma ve devamlı elçi bulundurma uygulamasına gitmeme siyasetini, güçlü olduğu dönemde

Hasan Koyuncu 2 , Ece Akar 3 , Nejat Akar 3 , Erol Ömer Atalay 1 1 Pamukkale University Medical Faculty Department of. Biophysics,

AB 2001/23 sayılı Yönerge’ye uygun olarak işyerinin devrinden dolayı devir tarihinden önce işçinin iş sözleşmesinden doğmuş bulunan alacaklarından devralan ve

Yönetmeliğin amacı doğrultusunda tescil “Bakanlıkça tespiti yapılan taşınmaz kültür varlıkları ile sitlerin korunması gerekli olanlarının, koruma bölge kurulu

Gerek Charles Ambroisse Bernard gerekse Spitzer’in etkisi ve sultanın emriyle, önce Müslü- man olmayanların sonra da müslüman olanlardan hapishanede ölenlerin cesetleri,