• Sonuç bulunamadı

Yazarın harman olduğu yer: Yazarların evi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yazarın harman olduğu yer: Yazarların evi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sayfa 8

Peki

Güneş, 10 Haziran 1990 Pazar Güneş, 10 Haziran 1990 Pazar

P_eki

Sayfa 9

Yazar’m harman oldu ğu yer: Yazarların Evi

Eğer bir arkadaşınızın salık

vermesiyle gitmişseniz, “Haydaa,

lahmacuncuya mı geldik?” diye

tepki gösterebilirsiniz. Girişteki

fırın sizi bu yanılsamaya

götürebilir. Am a koridoru geçip

salona adım attığınızda resim-şiir

sergisinde de sanabilirsiniz

kendinizi.

N

üfusa kayıtlı olduğu biçimiyle, aşıladı Yazar­ların Evi’dir. Müdavimleri arasında Yazarler Evi olarak anılır. Şu sıralar pek moda olan kredi kartları gibi bir üyelik kartı vardır. Bu karta sa­ hip olmanız için ille de kitap yazmış olmanız şart değildir. Ama'edebiyat dostu olmak gerekir. Sanat yanlısı olmak ge­ rekir. Okumayı sevmek ve tad almak gerekir. Ondan sonra varılır, burada yemenin-içmenin tadına.

Hoş, otuzdördüncü kez gidiyor olsanız da, duvarlardaki çerçeveleri okumadan edemezsiniz ya... Kimine katılır, ki­ mine tepki gösterir, kimini de anlamsız bulabilirsiniz bu ya­ zıların. Ama düşüncedir, ifadedir, saygı duyarsınız.

İşte birkaç tatlı örnek:

—İçki içerken 1. Sanat 2. Politika konuşmayın (OĞUZ ARAL).

—Hiç değilse içki içerken sanat ve politika konuşun (AY­ DIN GÜVEN GÜRKAN).

—İki şey var üretilir, ama tüketilmez: Sanat ve sevgi (İL- YAS SALMAN).

—Ferman padişahın, meyhaneler bizimdir (GENCAY GÜRSOY)

—Yazarım, yazarsın, yazar, yazanz, yazarsınız, Yazar­ lar Evi (KAMİL MASARACI).

—Hesabı rica edebilir miyim? (NECDET ŞEN) Fransızların ‘ambiance’ dedikleri, her restoranın kendi­ ne özgü havası, burada böyle şekillenmiş. Bilinçli bir seçim mi, kendiliğinden bir oluşum mu, diye sorduk yetkilileri­ ne.

Öğrendik ki, işyerinin sahibi Hüseyin Kartal köy ensti­ tüsü eğitimi görmüş eski bir öğretmen. Ülke sorunlarına ve edebiyata eğilimi o yıllardan başlıyor. Oğlu Cengiz’in 12 Ey- lül’den sonra bir süre siyasal nedenlerle tutuklu kalmasının ‘esbab-ı mucibesi’ de bu herhalde.

Baba-oğuî kafa kafaya verip bir restoran açmaya kalkı­ şınca, yakın dostları Aziz Nesin, Demirtaş Ceyhun ve Aka­ demi Kitabevi yöneticisi Hadi Bey söz birliği etmiş gibi de­ mişler ki:

“ Yahu Apo’nun Yeri, Memo’nun Yeri var da, niçin biz yazarların, edebiyatçılann kendilerine has bir mekânı olma­ sın. Hadi şurayı Yazarların Evi yapalım.”

Böyle başlamış serüven. Galiba isa­ bet de olmuş. Çünkü bir kesim insanın akşam saatlerinde sadece yemeğe ve al­ kole gereksinim duymadığı, bu vesileyle zihinsel bir doyum da aradığı gerçeği­ ne dayanıyor Yazarlar Evi.

Üstelik bu özelliğini vitrine çıkarma­ dan, reklam etmeden sürdürüyor. Ama Yazarlar Evi sadece ‘ambiance’ sunmu­ yor. Servisi ve mutfağıyla da belli bir or­ talamanın üzerine çıkmayı başarıyor. İç­ ten, işinin ehli garsonları, hanidir gör­ meye hasret kaldığımız küçük meze ta­ baklarıyla sunulan soğuk yiyecekleri, in­ ce cıdariı rakı bardakları ile başlayan

ar-Yazarlar Evi’nin sahibi ve kurucusu emekli öğretmen Hüseyin Kar­ tal. Köy Enstitüleri döneminden kalma tatlı bir duyarlıkla her gün rakısını yudumlar. Tutkulu bir edebiyat dostudur. Yarattığı ortam­ da insanlann mutlu olduklannı görmekten başka hedefi olmadı­ ğını söylüyor (üstte).

1986 yaz bitiminin ılık günlerinden biri. Gün devrilmemiş daha. Ama Aziz Nesin, Demirtaş Ceyhun, Hadi Olca, Alpay Kabacalı, Yazarlar Evi’nin kurucusu ve sahibi emekli öğretmen Hüseyin Kar­ tal ve oğlu Cengiz’le birlikte akşamüstü rakısı içiyorlar. Bu Ya­ zarlar Evi’nin daha ilk günleri ve ilk grup yemeklerinden biri. “ Ha­ yırlı olsun” demenin zevkli bir biçimi. Dört yıl önce çekilen bu ‘ilk yemek’ fotoğrafını görünce, ‘son yem ek’ fotoğrafının hiç çe- kilememesini dilemek geliyor insanın içinden (solda).

Yazarlar Evi’nde her akşam bir grup yemeğine rastlayabilirsiniz. Gazeteciler, yazarlar, kalabalık dost meclisleri, yaş günleri, hoş- geldin ya da güle güle partileri gibi. O gün de Engiish Center’in İngiliz öğretmenleri toplanmışlardı Türk usülü çilingir sofrasının başına. Duvarlardaki yazıların İngilizce karşılıklarını arayıp gül­ düler bol bol (altta.)

tı puanlar; ara sıcaklarda, fındık lahmacunda, özenle ızga­ ra edilmiş etlerde, taze ve kaliteli meyvelerde hiç düşmeden sürüyor.

Hâ, üye kartını cebinize koyduktan sonra, zaten ölçülü gelen hesaptan yüzde onbeş indirim de cabası...

Taner Kutlay

Osmanbey’deki Y a za rla Evi, edebiyatı­

mızın vazgeçilmez öğesi olan alkol konu­

sunda önemli lojistik slev görür. Yer,

içersiniz ve birinci haır

r

kâğıda çerçe­

veli graffitileri okuyrrak za ¿nanik ı nasıl

geçtiğini anlamazsınız. Hayuı şerefe...

1986 yazı biterken, Köy Ensti­

tüsü kökenli emekli öğretmen

Hüseyin Kartal ve oğlu Cengiz

bir restoran açmaya karar ve­

rince, ünlü yazarlarımızın bir

öğüdüne takılmışlar: Apo’nun

Memo’nun yeri var da, niçin bir

Yazarlar Evi olmasın?

Fatma Girik de sever Yazarlar Evl’ni.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

rak bilinen «eski Türklerin dini şamanizm idi» fikrinin yanlışlığını göstermiş ve eski Türklerin «Gök Tanrı» itikadında olduklarını, kay- nak eserlere istinad

• Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın teklifi üzerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Ceylanpı- nar Tarım İşletmesi Müdürlüğü arazilerinin sulanabilmesi için

Sonuç olarak, Alman Edebiyatı’na olumlu katkılarda bulunan birinci kuşak ve onların devamı niteliğinde olan ikinci ve üçüncü kuşak Türk yazarların Alman Edebiyatı’na dil

şunun bunun: Bu ikileme de TS’de yer almıyor: Anlamının ‘kim olduğu belirsiz, meçhul kimseler’ olduğunu düşünüyorum: “Şunun bunun teknesin- de zıpkıncılık yaparak

• İç Gerilmeler; Polariskop cihazı ile çekme (mavi) ve basma (mor) gerilmeleri

“T arkan’ın Babası” son yolculuğuna Şişli Camii’nin musal­ la taşından çıkarken, 10 yaşındaki küçük Tarkan ve 9 yaşında­ ki Tan sanki birer resimli roman

Şu muhakkaktır ki dünya sosyo­ loji tarihinin en önemli merkezi ve şark edebiyatının en engin kaynağı sayılan Konyada, Mevlânâ gibi yal ııız Türkün ve

Şekil 7’de Kumaş yüzeyindeki nem miktarına paralel olarak, kumaş yüzey sıcaklıkları arttıkça ısı transfer katsayısına bağlı olarak kütle transfer katsayısı