• Sonuç bulunamadı

ÇOCUKLUK ÇAIAMPYEMTEDAVSNDETEKOPLANNN ETKNLVEGÜVENLRL

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÇOCUKLUK ÇAIAMPYEMTEDAVSNDETEKOPLANNN ETKNLVEGÜVENLRL"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇOCUKLUK ÇAI AMPYEM TEDAVSNDE TEKOPLANNN ETKNL VE GÜVENLRL

Ayper SOMER*, Nuran SALMAN*, Iık YALÇIN*, Nezahat GÜRLER**, Tansu SALMAN***, Alaattin ÇELK***

*stanbul Tıp Fakültesi, Pediatrik nfeksiyon Bilim Dalı, STANBUL

** stanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, STANBUL

*** stanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, STANBUL

Yeni ve etkili antibiyotiklerin gelitirilmesine ramen çocukluk ya grubunda plevral ampiyem hala önemli bir sorun olarak karımıza çıkmaktadır. Bu çalımada çocukluk çaı plevral ampiyem olgularında teikoplaninin etkinlik ve g üv e ni li r li i re tr o s p ek ti f o l ar ak ar a t ır ı lmı  t ır.

Aralık 1996 - ubat 2003 arasında Pediatrik nfeksiyon Hastalıkları Servisi’ne plevral ampiyem tanısı ile yatırılan 6 ay - 16 ya arasında (medyan: 3.5 ya) 44 çocuk (10 kız, 34 erkek) teikoplanin ile tedavi edilmitir (12 saat ara ile 10 mg/kg dozunda verilen üç yükleme dozunu izleyerek 10 mg/kg/gün idame dozu). Plevral ampiyem tanısı klinik bulgular ve akcier grafisine dayanarak konmu ve tüm olgularda torakosentez ile dorulanmıtır.

Bavuru öncesi yakınmaların ortalama süresi 5 gün (daılım: 1-30 gün), en sık saptanan yakınmalar ate (% 89),

En sık izole edilen patojen Staphylococcus aureus (n=11) olup, dierleri Streptococcus pneumoniae (n=7) ve alfa- hemolitik streptokoklar (n=2) olmutur. Otuz altı hasta (%

59) konservatif (tek baına veya torakostomi ile birlikte antibiyoterapi) tedavi edilirken 18 hastada (% 41) dekortikasyon veya cerrahi debridman gerekmitir. Cerrahi olarak tedavi edilen 18 olgunun altısında akcier absesi (n=4) ve bronkoplevral fistül (n=2) gibi önemli komplikasyonlar gelimitir. Teikoplanin ile ortalama tedavi süresi 20 gün olup 7-63 gün arasında deimitir. Klinik baarı (tam iyileme veya düzelme) olguların tümünde gerçeklemitir. Teikoplanin tedavisine balı yan etki sadece bir olguda gelien hafif makülopapüler döküntü olup tedavi kesilmesine gerek olmamıtır.

Teikoplaninin çocukluk çaı plevral ampiyeminin

(30)

PEDATRK MALGNTELERDE FEBRL NÖTROPENK ATAKLARIN ÖZELLKLER

VE AMPRK TEDAVDE SEFTAZDM-AMKASN KOMBNASYONU

Aye YAVUZ-AYDODU, Lebriz YÜKSEL-SOYCAN, Serap KARAMAN, Tiraje CELKAN, Hilmi APAK, Alp ÖZKAN, nci YILDIZ

stanbul Üniversitesi Cerrahpaa Tıp Fakültesi, Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı, STANBUL

Cerrahpaa Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı'nda Kasım 1997-Kasım 2002 arasında febril nötropenik atak geçiren olgular deerlendirilmitir. Yaları ortalama 6.7 yıl (4 ay-16 yıl), E/K oranı 1.94 olan 157 hastada 303 febril nötropenik atak gözlenmitir. Hastaların % 52’si lösemi, % 15’i NHL idi. Tüm hastalarda ortalama atak sayısı 0.83, NHL’de 2.56, AML’de 2.09, ALL’de 1.63, solid tümörlerde 0.30 idi. Aır nötropenik atak sayısı 184 (% 61), ortalama nötropeni süresi 6.8 gün idi. Ampirik tedavide 260 atakta seftazidim-amikasin kombinasyonu kullanılmıtır.

Atakların 149’unda (% 49) 312 modifikasyon yapılmı ve birinci sırada 100 atakta flukonazol eklenmitir. Ate süresi

160 atakta (% 53) 3 gün, 83 atakta (% 27) 4-7 gün ve 60 atakta (% 20) >7 gün, ortalama 5.3 ve ortanca 3 gün olmutur.

Yetmi atakta klinik olarak dökümante infeksiyon (% 23), 73 atakta mikrobiyolojik olarak dökümante infeksiyon (% 24), 160 atakta nedeni bilinmeyen ate (% 53) söz konusu olmutur. zole edilen toplam 100 etkenin 54’ü Gram negatif (% 46), 31’i Gram pozitif, 15’i fungus olarak belirlenmitir. Bakteriyemi saptanan 36 atakta (% 12) Gram pozitif/negatif oranı 1:1 olmutur. Yedisi ALL, üçü NHL olan 14 hasta febril nötropeni döneminde kaybedilmitir (% 9). Kaybedilen olgular incelendiinde, küçük ya, NHL, progressif hastalık ve yetersiz karbapenem ve antifungal kullanımı etkenler arasında yer almıtır.

(29)

(2)

VSSERAL LESHMANASSDE AMFOTERSN-B TEDAVS

Mustafa DLEK*, Müge KUZU*, Mehmet HELVACI*, enay DEMR*, Salih ÖZGÜR*, Funda GÖZÜTOK**

*SSK Tepecik Eitim Hastanesi, Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Klinii, ZMR

**SSK zmir Eitim Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Klinii, ZMR

Leishmania cinsi protozoonlar ülkemizde mükokutanöz (ark çıbanı) ve visseral (Kala-azar) tutulumuyla hastalık yapmaktadır. Sıklıkla 2-4 ya arası çocuklarda visseral leishmaniasisde uzun süren ate, halsizlik, kilo kaybı, hepatosplenomegali ve pansitopeni görülmektedir. Tedavi edilmeyen olgular araya giren infeksiyonlar ve kanamalar ile kaybedilir. Kesin tanı, dokuda amastigotların gösterilmesi ve besiyerinde organizmanın izolasyonu ile konur. Tedavisi pentavalan antimon bileikleri ile sınırlıyken son yıllarda yeni tedavi seçenekleri ortaya konmu, amfoterisin-B’nin de tedavide etkili olduu gösterilmitir.

Hastanemiz çocuk infeksiyon servisinde 5 olguya pentavalan antimon bileikleri (Glucantime), 4 olguya ise lipid kompleks amfoterisin-B (Abelced) tedavisi verilmitir.

Lipid kompleks amfoterisin-B ile tedavide pentavalan antimon bileikleri ile yapılan tedaviye göre daha hızlı yanıt alındıı ve hastanede yatı sürelerinin daha kısaldıı görülmütür.

Tedavi sonrası 6 aylık takipte lipid kompleks amfoterisin-B alanlarda hiç relaps görülmezken, pentavalan antimon bileikleri alan bir olgu tedavinin 7. gününde kaybedilmi, 2 olguda ise relaps görülmütür. Relaps görülen 1 olguya 2. kür pentavalan antimon bileikleri, dier olguya ise pentamidin isotiyonat (Lomidine) verilerek ifa salanmıtır. Pentavalan antimon bileikleri ülkemizde bulunmamaktadır. Yurt dıından güçlükle temin edilebilmekte ve temini uzun zaman almaktadır.

Oysa lipid kompleks amfoterisin-B ülkemizde bulunmaktadır ve yeni formülasyonu ile yan etkilerinin az olması, maliyetinin düük olması nedeniyle tedavide öncelikli olarak kullanılabilir.

(31)

ÇOCUK KLNNDE YATAN HASTALARDA STERL BÖLGE KÜLTÜRLER:

GRAM NEGATF ÜREMELER VE 760 HASTANIN DEERLENDRLMES

Ahmet Tahir ÖZCAN, Solmaz ÇELEB, Mustafa HACIMUSTAFAOLU, Özlem ÖZDEMR

Uluda Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Görükle, BURSA

Uluda Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Salıı ve Hastalıkları Kliniine yatan ve steril bölge kültürlerinde Gram negatif bakteri (GNB) üremesi olan bütün olgular, klinik ve mikrobiyolojik açıdan bir ekip tarafından aktif sürveyans çerçevesinde taburcu oluncaya kadar en geç haftada bir deerlendirilmitir. Prospektif çalımanın retrospektif toplanmı

verileri deerlendirilmitir. Bu çalımada Gram negatif bakterilerin genel özellikleri, patojenlerin daılımı ve risk faktörleri incelenmitir. Ocak 1997 ile Aralık 2003 döneminde klinie yatan 760 çocukta toplam 1469 GNB üremesi olmutur.

Hasta baına düen anlamlı üreme sayısı 1.7 olarak bulunmutur. GNB üremeleri aynı sürede tüm steril bölge üremelerinin (3215) % 46’sını oluturmutur. GNB üremelerinin 1321’i (% 90) anlamlı, 64’ü (% 4) kolonizasyon, 84’ü (% 6) kontaminasyon olarak deerlendirilmitir. Tüm

GNB üremelerinin % 71’inin hastane kaynaklı olduu belirlenmitir. Anlamlı GNB üremelerinde ilk üç sırayı Klebsiella spp. (% 21), Acinetobacter spp. (% 19) ve Pseudomonas aeruginosa(% 19) almıtır. Ya grubuna göre deerlendirildiinde tüm GNB’lerin % 20’si yenidoandan,

% 27’si 1–12 ay arasındaki, % 22’si 13 ay–5 ya arasındaki,

% 23’ü 6–12 ya arasındaki ve %7’si 13 yataki çocuklardan izole edilmitir. Anlamlı GNB’lerin % 32’si idrardan, % 25’i trakeal aspirasyon sıvısından, % 23’ü kandan izole edilmitir.

Gram negatif bakterilerin en sık üredii bu üç materyal tüm üremelerin % 80’ini oluturmutur. Gram negatif infeksiyonlara elik eden en sık risk faktörleri; ek hastalıın olması (% 55), hastanede yatı süresinin uzaması (% 42), mekanik ventilasyon (% 31) olarak saptanmıtır.

(32)

(3)

HEMODYALZ AMAÇLI ARTEROVENÖZ FSTÜL UYGULAMALARINDA GÖRÜLEN NFEKSYONLAR

Ufuk ALPAGUT, Enver DAYIOLU

stanbul Tıp Fakültesi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Çapa, STANBUL

(33)

Diyalize ihtiyaç duyulan kronik böbrek yetmezlikli hastalarda donör organ bulununcaya kadar hemodiyaliz uygulaması için gerekli kan akımı özellikle kollarda olmak üzere ekstremitelerde, yüzeyel arter ve venler arasında cerrahi olarak oluturulan fistüller yardımıyla arteriyelize edilen venlerden salanmaktadır. Ancak hemodiyaliz için hep aynı yere çok sayıda yapılan venöz giriimin yanısıra kötü hijyen ve yetersiz sosyokültürel yapı, % 8-35 gibi oranlarda infeksiyonla karılamamıza neden olmaktadır. Bu oran otolog ven kullanılan fistüllerde % 2-3 olmasına karın sentetik greft kullanılan olgularda % 11-35’dir. nfeksiyonla mücadele çou zaman greftin çıkarılmasını gerektirmektedir. nfeksiyonun izole edilen en sık etkeni Staphylococcus aureus’tur. Dierleri sırasıyla Staphylococcus epidermidis, Esherichia coli, enterokok, Pseudomonas aeruginosa’dır.

Anabilim Dalımızda 2001-2003 yılları arasında kronik böbrek yetmezlikli hastalara hemodiyaliz amaçlı 580 arteriovenöz

fistül uygulaması yapılmıtır. Otolog ven kullanılan 12 hastada (% 2), sentetik greft kullanılan 18 hastada (% 16) infeksiyon görülmütür. nfeksiyona sıklıkla post operatif geç dönemde ve infrainguinal loop uygulamalarında rastlanmıtır. Tanı ate, lökositoz, insizyonel eritem ve drenajın yanısıra fistülden alınan koleksiyonun mikrobiyolojik kültürü ile konmutur. Hastalara preoperatif balanarak postoperatif 3. güne kadar devam edilmek üzere profilaktik antibiyotik olarak 1. kuak sefalosporin uygulanmıtır. nfeksiyon etkeni olarak en sık Staphylococcus aureus (% 50) ve Staphylococcus epidermidis (% 28) bulunmutur. Cerrahi debridman ve organizmaya duyarlı spesifik antibiyoterapi 2-4 hafta parenteral ve ardıık 2 hafta oral olarak uygulanmıtır. Medikal tedaviye yanıt alınamayan infeksiyonlar- da sentetik greft materyali çıkarılmıtır.

Sonuç olarak infeksiyonun ortaya çıkmasında sıklıkla kontaminasyonun rol oynadıı, burada hijyen ve sosyokültürel yapının bir faktör olduu kanaatine varılmıtır.

PARAPLEJK HASTALARDA NOZOKOMYAL NFEKSYONLAR

Hakan ERDEM*, Kenan ENER**, Bilge YILMAZ**, Tuba BOZKURT**, Alaaddin PAHSA*

*GATA nfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, ANKARA

**T.S.K. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, ANKARA

Parapleji, spinal kord travması nedeniyle alt ekstremitelerin felç olması durumudur. Bu tip hastalarda yatak baımlılıı, kanlanmada yetersizlik ve duyu bozukluu nedeniyle infeksiyon riski fazladır. Özellikle üriner infeksiyonlara sık rastlanmaktadır.

Bu çalımada 01.01.2003-31.12.2003 arasında T.S.K. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesinde yatırılan paraplejik hastalarda oluan 106 nozokomiyal infeksiyon irdelenmektedir.

Bunlardan 92’si üriner sistem infeksiyonu, 10’u dekübit ülseri infeksiyonu, 1’i primer, 2’si sekonder kan dolaımı infeksiyonu ve 1’i cerrahi yara infeksiyonudur. On be hastada idrar kültüründe çift etken saptanmı, 14 paraplejik hastada ise üriner kolonizasyon görülmemitir. 65 hastada asemptomatik bakteriüri, 27 hastada ise semptomatik üriner infeksiyon görülmütür.

Üriner izolatlar içerisinde en sık E.coli saptanmı, Acinetobacter spp. ve P.aeruginosa gibi nonfermentatif

Tablo: Paraplejik hastalarda infeksiyon etkenlerinin ve klinik tabloların daılımı.

ÜS: Üriner sistem infeksiyonu, DÜ: Dekübit ülseri infeksiyonu, KD: Kan dolaımı infeksiyonu, CY: Cerrahi yara infeksiyonu, *: Sekonder, **: Primer

Paraplejik hastalarda önemli mortalite ve morbidite

(34)

zolatlar ÜS DÜ KD CY Toplam

Escherichia coli 65 2 2* 69

Acinetobacter spp. 9 4 1 14

Klebsiella pneumoniae 13 13

Pseudomonas aeruginosa 7 2 9

Proteus mirabilis 4 2 6

Koagülaz negatif stafilokok 3 1** 4

Proteus vulgaris 2 2

Staphylococcus aureus 1 1 2

Streptococcus viridans 1 1

Enterokok 1 1

Etken belirsiz 1 1

Toplam 107 11 3 1 122

(4)

POSTMENOPOZAL DÖNEMDE ÜRNER SSTEM NFEKSYONLARI VE VAJNAL KOLONZASYONLA LKS

Ülkü ALTOPARLAK*, Ayten KADANALI**, Sedat KADANALI***

*Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, ERZURUM

** Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Bakteriyoloji ve nfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, ERZURUM

*** Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doum Anabilim Dalı, ERZURUM

(35)

Rektal floradan köken alan Enterobacteriaceae ularının kadınların üretra ve vajen mukozasına kolonizasyonu yineleyen üriner sistem infeksiyonlarının önemli bir nedenidir. Bu konu ile ilgili olarak menopoz sonrası kadınlarda östrojen eksikliine balı olarak lokal pH’da artma meydana geldii, böylelikle vajinal mikrofloranın deitii, asidik ortam yaratan laktobasillerin kaybolarak Escherichia coli bata olmak üzere Enterobacteriaceaesularının kolonizasyonunun arttıı bildirilmektedir.

Bu çalıma yaları 50 ile 65 arasında deien postmenopozal dönemdeki 87 kadın üzerinde prospektif olarak

uygulanmıtır. Kadınlardan aynı anda vajinal sürüntü ve idrar örnekleri alınmı, vajinal örneklerden nativ preparatlar hazırlanmı, Gram boyama yapılmıtır. Tüm örnekler uygun besiyerlerine ekilmitir. 87 kadının 35’inde (% 40) vajinal örneklerden Enterobacteriaceae ailesine ait sular izole edilmitir. En sık izole edilen mikroorganizma E.coli (% 49) olmutur. Bu kadınların 15’inde (% 17) idrar örneklerinden Gram negatif çomaklar izole edilirken, yalnız 10’unda (% 11) üriner sistem infeksiyonunun klinik bulguları ve idrar mikroskopisinde piyüri saptanmıtır.

(36) CANDIDA TÜRLERNN FLUKONAZOLE DUYARLILIININ BELRLENMESNDE MKRODLÜSYON VE E-TEST YÖNTEMLERNN KARILATIRILMASI

lhan AFAR, Ecegül A. BENG, Meral TÜRK, Hakan ER, Aslı Gamze ENER, Metin TÜRKER

Atatürk Eitim ve Aratırma Hastanesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarı, ZMR

Yatan hastalarda mantar infeksiyonlarına giderek daha fazla rastlanmaktadır. Antifungallerin kullanımının yaygınlaması sonucu etkenlerde duyarlılıkta azalma veya direnç geliimi olabilmektedir.

Antifungal duyarlılıının belirlenmesinde NCCLS tarafından referans yöntem olarak mikrodilüsyon kabul edilmektedir. Ancak E-test uygulama ve deerlendirmesinin daha kolay olması nedeniyle rutinde daha uygulanabilir bulunmaktadır.

Bu iki yöntemle alınan sonuçları karılatırmak amacıyla 36’sı idrar, 10’u balgam, 7’si kan, 22’si dier (kateter, biyopsi materyali, diren, yara yeri...gibi) örneklerden izole edilmi

olan 75 Candida suunun flukonazole duyarlılıkları mikrodilüsyon yöntemi (glutaminli, MOPS tamponlu RPMI- 1640 besiyerinde, pH 7.0) ve SDA besiyerinde E-test (AB Biodisk, Sunla, Sweden) ile belirlenmitir. Rutin yöntemlerle suların 61’i C.albicans, 6’sı C.glabrata, 3’eri C.parapsilosis ve C.guillermondii, 2’si C.tropicalis olarak identifiye edilmitir.

Sonuçlar tabloda verilmi, iki yöntemin uygunluluu Kappa katsayısı ile aratırılmı (Kappa katsayısı 0.847) ve % 85 uygunluk saptanmıtır.

Tablo. 75 Candida suunun flukonazole mikrodilüsyon ve E-test ile saptanan duyarlılıı.

DBD: Doza balı duyarlı, Di:Dirençli, Du: Duyarlı, * Mikrodiküsyon yöntemine göre E-testle uygun sonuç.

E-test

DBD Di Du Toplam

DBD 8 (% 73)* 2 1 11

Di 0 22 (% 96)* 1 23

Du 2 9 30 (% 73)* 41

Toplam 10 33 32 75

(5)

ANTFUNGAL LAÇLARIN SUBMNMAL NHBTÖR KONSANTRASYONLARDA CANDIDA ALBICANS SULARININ AKRLK YÜZEYLERE TUTUNMASI ÜZERNE ETKLER

Yücel ÖKTEM*, Sevinç ÖZDEN**, Meltem UÇAR**, Yavuz DOAN**, Hüseyin BASKIN**, Arslan AKGÜNLÜ***, . Hakkı BAHAR**

*zmir Eitim Di Hastanesi, Periodontoloji Klinii, Konak, ZMR

**Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, nciraltı, ZMR

***Ege Üniversitesi Di Hekimlii Fakültesi, Periodontoloji Anabilim Dalı, Bornova, ZMR

(37)

Takma di, damak, protez… gibi yapay yüzeylerde kullanılan akrilik maddesi, oral kandidozun yerlemesi için uygun yüzey oluturabilir. Oral kandidozda patojenin yapay dilere adezyonu kolonizasyon ve söz konusu infeksiyonda önemli aamadır.

Bu çalımada oral Candida albicans sularının akrilik yüzeye adezyonu ve flukonazol, nistatin, amfoterisin-B ve klorheksidinin subminimal inhibitör konsantrasyonlarda adhezyona etkileri deerlendirilmitir.

Çalımada 4 oral klinik C.albicans izolatı ve C.albicans ATCC 90028 suu kullanılmıtır. Sular germ tüp yapımı ve mısır unu-Tween 80 besiyerindeki morfolojik özelliklerine göre tiplendirilmitir. MK deerleri NCCLS M27-A belgesine göre sıvı mikrodilüsyon yöntemi ile saptanmıtır. Her antifungal

için 1/2-1/32xMK konsantrasyonlarla karılamı suların süspansiyonları McFarland 1’e ayarlanarak akrilik lamların üzerine konmu ve 37ºC ısıda 1 saat hafif sallanarak inkübe edilmitir. Lamlar kristal viyole ile boyanmı ve ıık mikroskobunda x100 büyütmede 40 alana yapıan maya hücreleri sayılmıtır.

Akrilik yüzeylere maya hücrelerinin tutunmasını flukonazolün 1/2MK (% 84-90) ve1/2MK (% 74-80);

amfoterisin-B’nin1/2 MK (% 80); nistatinin1/2 MK (% 77- 84); klorheksidinin1/2MK (% 68-77) deerlerinde azalttıı saptanmıtır. Bu sonuçlar flukonazolün akrilik yüzeylere tutunmayı önlemede en etkili antifungal olduunu, oral kandidoz tedavisinde göz önünde tutulması gerektiini vurgulamaktadır.

(38) ÇOCUKLUK ÇAINDA NVAZV FUNGAL NFEKSYONLAR: 170 OLGUNUN DEERLENDRLMES

Özlem ÖZDEMR*, Solmaz ÇELEB*, Mustafa HACIMUSTAFAOLU*, Ahmet Tahir ÖZCAN*,

lker ERCAN**

*Uluda Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Salıı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, BURSA

**Uluda Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik Anabilim Dalı, BURSA

Uluda Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Salıı ve Hastalıkları Klinii’ne Ocak 1997-Ocak 2004 arasında yatan ve invaziv fungal infeksiyon tanısı olan 170 çocuk hasta deerlendirilmitir.

170 hastada toplam 270 üreme (hasta baına 1.6 üreme, daılım 1-7 üreme) olmu ve fungal üremeler tüm steril bölge kültürlerinin % 8.4’ünü oluturmutur. Tüm fungal üremelerin

% 59’u C.albicans, % 41’i dier Candida türleri (% 12 C.crusei, % 4 C.tropicalis, % 25 dier veya tip tayini yapılamayanlar) olarak tanımlanmıtır. Tüm üremelerin % 94’ü klinik olarak anlamlı, % 3’ü kontaminasyon, % 3’ü kolonizasyon olarak deerlendirilmitir. Anlamlı üremelerin

primer kan akımı infeksiyonları % 40, üriner sistem infeksiyonları % 28 ve merkez sinir sistemi infeksiyonları % 12 ile ilk üç sırayı almıtır. Servislere göre deerlendirildiinde üremelerin % 17’sinin yenidoan, % 15’inin youn bakım,

% 11.5’inin hematoloji-onkoloji ve % 56’sının dier servislere daıldıı saptanmıtır.Üremelerin ya gruplara göre daılımında yenidoanlar % 14, 1-12 ay arasındakiler % 43, 13 ay-5 yaındakiler % 20, 6-12 yaındakiler % 18 ve 13 yaındakiler

% 4 oranında bulunmutur. Fungal infeksiyonlara elik eden risk faktörleri incelendiinde nörolojik, kardiyak, renal, immün yetmezlik, malignite gibi ek hastalık varlıı % 57, uzamı

yatı (>2 hafta) % 47, uzamı antibiyotik kullanımı (>10 gün)

(6)

NOZOKOMYAL ÜRNER SSTEM NFEKSYONLARINDA CANDIDA’LARIN ROLÜ

Cem SUNGUR, Aslı KARADEMR, Candan ÜSTÜN, Ahmet ARSLANTÜRK, Rabia GÜVEN

Bayındır Hastanesi nfeksiyon Kontrol Komitesi, ANKARA

(39)

Hastane ve Youn Bakım Ünitesi infeksiyonlarında funguslar her geçen gün önem kazanmaktadır. Bu fungal infeksiyonların büyük bir kısmında etken Candida türleridir.

Bu çalımada Bayındır Hastanesi’nde 2000-2003 yılları arasında gelien nozokomial üriner sistem infeksiyonlarında Candida’ların rolü belirlenmek istenmitir.

Bayındır Hastanesi üçüncü basamak salık hizmeti veren, akut bakım hastanesidir. Onkoloji hastalarının hemen tümü solid organ tümörü nedeniyle tedavi gören hastalardır. Yanık ve transplantasyon üniteleri bulunmamaktadır. Bu nedenlerle nozokomiyal infeksiyonlara düük oranda rastlanır. Bayındır Hastanesinde 2000-2003 yılları arasında yatarak tedavi hizmeti alan 38195 hastadan 391’inde nozokomiyal infeksiyon gelitii saptanmıtır. Nozokomiyal infeksiyon oranı % 1.02’dir. Bu infeksiyonların kaynaına göre daılımında % 39 ile solunum sistemi infeksiyonlarının ilk sırada yer aldıı, bunu % 14.2 ile üriner sistem infeksiyonlarının izledii ve üçüncü sırada

% 14 ile cerrahi alan infeksiyonlarının yer aldıı görülmektedir.

Nozokomiyal infeksiyon gelien 391 hastadan 51’i kadın, 40’ı erkek olan 91’inde (% 23) üriner sistem infeksiyonu

gelimitir. Bu hastaların % 57’si youn bakım ünitesinde,

% 43’ü yatan hasta katlarında izlenmitir. Hastalar altta yatan hastalıklarına göre deerlendirildiinde; 29 (% 32) hastada serebro-vasküler olay, 18 (% 20) hastada diabetes mellitus, 9’ar (%10) hastada genel vücut travması, koroner by-pass, kronik obstrüktif akcier hastalıı olduu görülmütür.

Nozokomiyal üriner sistem infeksiyonlarından izole edilen etken mikroorganizmaların daılımı deerlendirildiinde 35 sula ( % 32.4) E. coli’nin ilk sırada yer aldıı, bunu 27 sula (% 25) C.albicans dıındaki Candida türlerinin izledii ve üçüncü sırada 16 sula (% 18) Pseudomonas aeruginosa’nın yer aldıı görülmütür. Hastaların tümünde üriner sistem kateteri mevcuttur.

Bu hastaların 9 (% 10)’unda kandidüri ile birlikte kandidemi gelimitir ve hastalar eksitus olmutur.

Nozokomiyal üriner sistem infeksiyonlarından izole edilen mikroorganizmalar içinde bakterilerle birlikte funguslar da giderek artmaktadır. Özellikle C. albicans dıındaki türler ön plana çıkmaktadır. Kandidüri ile birlikte kandideminin de bulunduu durumlarda mortalitenin yüksek olduu görülmektedir.

PEDATRK HEMATOLOJ-ONKOLOJ MERKEZNDE SEFEPM LE FEBRL NÖTROPEN TEDAVS

Serap KARAMAN, Lebriz YÜKSEL-SOYCAN, Ayegül BA, Tiraje CELKAN, Hilmi PAK, Alp ÖZKAN, nci YILDIZ

stanbul Üniversitesi Cerrahpaa Tıp Fakültesi, Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı, STANBUL

Cerrahpaa Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı’nda Kasım 2002-Aralık 2003 arasında febril nötropenik atak geçiren olgular deerlendirilmitir. Yaları ortalama 8.3 yıl (1.5-18 yıl), 14’ü kız 30’u erkek 44 hastada 82 febril nötropenik atak gözlenmitir. Hastaların % 41’i lösemi, % 18’i NHL idi. Aır nötropenik atak sayısı 64 (%

78), ortalama nötropeni süresi 7.7 gün idi. Ampirik tedavide sefepim monoterapisi kullanılmıtır. Atakların 40’ında (% 49) modifikasyon gereksinimi domu ve 37 atakta (% 45) tedaviye amikasin eklenmitir. Ate süresi 50 atakta (% 61) 3 gün, 23 atakta (% 28) 4-7 gün ve 10 atakta (% 12) >7 gün, ortalama 4.4 gün olmutur. Ondört atakta klinik olarak dokümante

infeksiyon (% 17), 23 atakta mikrobiyolojik olarak dokümante infeksiyon (% 28), 45 atakta nedeni bilinmeyen ate söz konusu olmutur (% 55). zole edilen toplam 41 etkenin 19’u Gram pozitif (% 46), 18’si Gram negatif (% 44) bakteri, 4’ü (% 10) fungus olarak tanımlanmıtır. Bakteriyemi saptanan 8 atakta (% 10) Gram pozitif/negatif bakteri oranı 1:1 olmutur.

Üçü NHL, ikisi ALL olan 6 hasta (% 14) febril nötropeni döneminde kaybedilmitir. Ölümle sonlanan ataklardaki ortalama nötropeni süresi 15.5 gün, ortalama MNS 0 olmutur.

ki hemokültürde VRE ve S. pneumoniae, 1 kateterde Pseudomonasspp. olmak üzere 12 bakteri ve 2 Candida üremesi saptanmıtır.

(40)

(7)

CANDIDA ENDOFTALMSNDE DÖRT FARKLI SAALTIM YÖNTEMNN ETKNLNN DEERLENDRLMES

Sevin KIRDAR*, Nilüfer KOÇAK, Hakan ÖNER, Arzu DURAN, Meltem UÇAR* , Özgür IRMAK, Süleyman KAYNAK**, . Hakkı BAHAR*

*Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, nciraltı, ZMR

**Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, nciraltı, ZMR.

(41)

En sık görmeyi etkileyen koullardan biri olan endoftalmi, göz cerrahisi, travma sonrası ya da endojen olarak ortaya çıkabilmektedir. Candida türleri fungal endoftalmilerde en yaygın nedenler arasında tanımlanmaktadır. Bu deneysel çalımada, Candida endoftalmisinde çeitli saaltım yöntemlerinin birbiriyle karılatırılması amaçlanmıtır.

Candida albicansATCC 90028 suu kullanılarak hazırlanan maya süspansiyonu ile onaltı tavanda endoftalmi oluturulmutur. Onbe gün sonra endoftalminin klinik deerlendirilmesi yanısıra tavanlardan alınan vitreus örneklerinin Gram boyamaları ve Sabouraud dekstroz agar (SDA)’da kantitatif ekimleri yapılmıtır. Kültür pozitif gözler 21. günde her biri 4 tavandan oluan 4 gruba ayrılmıtır. Bu gruplara: 1- Tek baına amfoterisin-B, 2- Amfoterisin-B ile

steroit birlikte, 3- Pars plana vitrektomi ile amfoterisin-B, 4- Vitrektomi, amfoterisin-B ile silikon yaı uygulamasını içeren 4 farklı saaltım yöntemi uygulanmıtır. Otuzbeinci günde vitreus örnekleri yinelenerek mikroskobik inceleme ve kantitatif kültürleri yapılmıtır

Onbeinci günde tavanların tümünün sa gözlerinden Candida albicans üretilmitir. Yirmibirinci günde uygulanan saaltımı izleyen 35. günde en az koloni sayısı amfoterisin- B’nin tek baına uygulandıı grupta bulunmu, bunu amfoterisin-B, vitrektomi ile silikon yaının uygulandıı grup ile amfoterisin-B ve steroit grubu izlemitir. En fazla koloni sayısı amfoterisin-B ve vitrektominin birlikte uygulandıı grupta izlenmitir.

AMFOTERSN-B VE KASPOFUNGNN BRLKTE KULLANIMI LE DÜZELEN BR MANTAR NFEKSYONU

Tiraje CELKAN*, nci YILDIZ*, Sebuh KURUOLU**, Mehmet Ali SARAÇLI***, inasi Taner YILDIRAN***, Alp ÖZKAN*, Hilmi APAK*, Lebriz YÜKSEL-SOYCAN *, ükufe DREN****

*stanbul Üniversitesi Cerrahpaa Tıp Fakültesi, Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Anabilim Dalı, STANBUL

** stanbul Üniversitesi Cerrahpaa Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, STANBUL

***GATA Mikoloji Anabilim Dalı, STANBUL

**** stanbul Üniversitesi Cerrahpaa Tıp Fakültesi, Pediatrik Mikrobiyoloji Laboratuvarı, STANBUL

(42)

Çocukluk çaı akut lösemilerinde uzun süreli prognoz

% 80’lere ulamıtır. Ancak tedavinin yan etkileri sonucunda gelien infeksiyonlar, özellikle de mantar infeksiyonları, bu baarıyı sınırlamaktadır. Mantar infeksiyonlarının tanısı ve tedavisi bu grup hastalarda bazen sorun yaratmaktadır. Burada etki mekanizmaları farklı ajanların kombine kullanılması ile klinik yanıt alınabileceini belirten literatürü destekleyen bir olgu sunulmaktadır.

OLGU: KD 20 aylık nüks AML M5 olan bir erkek çocukta 23 günlük aır nötropeniyi takiben (<100/mm3) radyolojik ve klinik olarak akcier ve hepatosplenik mantar infeksiyonu saptanmıtır. Hastanın kültürlerinde üreme saptanmamı ve galaktomannan antijenik tarama testi negatif sonuçlanmıtır.

Hastadan iki aylık bir sürede dokuz farklı zamanda alınan

gün) kullanılmıtır. Nefrotoksisite gelien hastada lipozomal amfoterisin-B’ye geçilmi, önce 5 mg/kg (4 ay), sonra 10 mg/kg dozda (7 ay) uygulanmıtır. Böbrek fonksiyonlarında minimal kreatinin yükselmesi dıında bir yan etki saptanmamıtır (GFR ve sintigrafi normal). Mantar infeksiyonunun akcierdeki bulguları tamamen düzeldii halde karacier ve dalakta radyolojik olarak gerileme olsa da tutulumun devam ettii izlenmitir. Hastanın tedavisine önce itrakonazol (45 gün) eklenilmi, ancak yanıt alınmaması üzerine kaspofungin (2 mg/kg) balanmıtır. On be gün tek baına kullanılan bu ajandan sonra hepatosplenik bulgularda progresyon saptanması üzerine lipozomal amfoterisin-B (10 mg/kg) eklenmi ve ikili ilaç kombinasyonu 50 gün uygulanmıtır. Yan etki izlenmemi, radyolojik tam düzelme

(8)

ONKOLOJ HASTALARIMIZDA FEBRL NÖTROPEN SONUÇLARIMIZ

Sibel SEVÜK, Pınar DURAK, Asım YÖRÜK, Çetin TMUR, Müferet ERGÜVEN

Göztepe SSK Eitim Hastanesi, Çocuk Klinii Onkoloji Servisi, STANBUL

(43)

Onkoloji hastalarında, özellikle fagositik sistem ve hücresel immunite etkilenir ve doal koruyucu olan deri ve mukoza bütünlüü bozulur. Onkoloji hastalarında tedavi öncesinde veya tedavi sırasında geliebilen granulositopeniye balı olarak ciddi seyirli infeksiyonlara eilim artar.

Çalımamızda, 2003 yılında pediatrik onkoloji servisinde yatarak tedavi gören 62 hasta retrospektif olarak deerlendirilmitir. Febril nötropeni tanısı alan tüm hastalarda hemokültür, idrar ve boaz kültürleri alınarak geni spektrumlu antibiyotikler seçilmitir. Hastaların 38’i akut lenfoblastik lösemi, 5’i akut miyeloblastik lösemi, 6’sı Hodgkin lenfoma, 13’ü solid tümör tanısı almı, yaları 1 ile 16 arasında deimitir. Hastalardan 10’unda febril nötropeni ataı gelimezken, toplam 52 hasta 152 febril nötropeni ataı geçirmitir. Hemokültür pozitiflik oranı % 7 olup, metisiline

dirençli Staphylococus aureus 6, Pseudomonas aeruginosa 1, Escherichia coli 2, Klebsiella pneumoniae 1, Listeria ivanovii 1 atakta üretilmitir. drar kültüründe 5 atakta Escherichia coli üremitir. Ampirik tedavide 3. kuak sefalosporin+aminoglikozid kombinasyonu 44 (% 29), monoterapi olarak meropenem 21 (% 14), sefepim 12 (% 8) atakta seçilmitir. Febril nötropeninin devam ettii ve atein dümedii durumlarda glikopeptid, antifungal, antianaerob, antiviral kombinasyonlar kullanılmıtır. Hastalarımızda febril nötropeni nedeniyle eksitus olmamıtır.

Sonuç olarak onkoloji hastalarında kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları sırasında mortalite riski yüksek febril nötropeni atakları geliebilir. Erken ve uygun antibiyotik seçimiyle mortalitenin azalabilecei, monoterapinin 3. kuak sefalosporin +aminoglikozid kombinasyonu kadar etkili olabilecei vurgulanmak istenmitir.

(44) HASTANE PERSONELNDE GÖRÜLEN, BESN KAYNAKLI OLDUU DÜÜNÜLEN G GRUBU BETA-HEMOLTK STREPTOKOK FARENJT SALGINI

Nihal KARABBER, Arzu GÜRBÜZ ERTA, Mehmet KARAHAN, Ebru AYKUT ARCA

Türkiye Yüksek htisas Eitim ve Aratırma Hastanesi,Mikrobiyoloji Laboratuvarı, ANKARA

29 Ocak 2004 günü, çounluu hastanemizin Kardiyovasküler Cerrahi Youn Bakım, Gastroenteroloji, Cerrahi Youn Bakım, ameliyathaneler, Kateter Laboratuvarı ve Anestezi ve Reanimasyon Klinii’nden olmak üzere 111 personel farenjit ikayeti ile Mikrobiyoloji Laboratuvarına gelerek boaz kültürü yaptırmıtır. Ertesi gün 65'inde (% 58) beta-hemolitik streptokok (BHS) saptanmıtır.

Bir günde, bu kadar yüksek sayıda BHS üremesi, bir salgınla karı karıya olduumuzu düündürmütür. BHS izole edilen kiilerden 3'ünün yukarıda adı geçen bölumlerde çalıan garsonlar olduu ve bunların da hastanemizin yemek hizmetini veren firmanın elemanları olduu anlaıldıktan sonra, literatür bilgilerine de dayanarak, salgının besin kaynaklı olabilecei üzerinde durulmutur. Aynı gün (30 Ocak 2004), yemek irketinde çalıan 47 kiiden tarama amacı ile boaz kültürü alınmı, ellerinde bir lezyon olup olmadıı kontrol

edilmitir. Yine aynı gün, adı geçen bölümlerden 219 personel laboratuvara gelerek boaz kültürü yaptırmıtır. Yemek irketi personelinin 47’sinin 14'ünden (% 30) ve 219 hastane personelinin 45'inden (% 21) BHS izole edilmitir.

Tahmini grup tayini amacı ile suların tümü basitrasin (0.05 U, Oxoid) ve trimetoprim/sulfametoksazol (TMP/SMZ) duyarlılıı yönünden incelenmitir. ki günde izole edilen toplam 124 BHS suundan 121'i basitrasine dirençli, TMP/SMZ'e duyarlı; 3'ü ise basitrasine duyarlı, TMP/SMZ'e dirençli bulunmutur.

Grup tayini için streptokok gruplama kiti (OMEGA, AVIPATH-STREP)'inden yararlanılmı ve suların 121'i G grubu, 3'ü ise A grubu olarak tanımlanmıtır. NCCLS kriterlerine göre uygulanan disk difüzyon yöntemiyle suların tümü penisilin G ve eritromisine duyarlı bulunmutur.

Salgının epidemiyolojik incelenmesi devam etmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Moleküller aras› çekim kuvvetleri azal›r. Özkütlesi ise aza- l›r. Kimyasal özelikleri de¤iflmez. Sadece fiziksel özellikleri de¤iflir... Kat› iyot

Bu çalışmada 30.05.2005 ile 16.06.2008 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi çocuk acil servisine başvuran ve mantar zehirlenmesi

Centers for Disease Control and Prevention (CDC): Vaccine preventable diseases: improving vaccination coverage in children, adolescents, and adults: a report on recommendations from

Marchi (16) ’nin yaptıı açık faz 3 çok merkezli bir çalımada akut maksiller sinüzit tedavisinde klaritromisin ve amoksisilin etkinlik ve tolerası yönünden

Sonuç olarak Candida albicans sularına karı flukonazolün ölçülebilir bir postantifungal etkisi görülmezken, amfoterisin-B’nin 7.5 ile 20 saat arası süren postantifungal

• Kalıcı virolojik yanıt salanma hızı peg-interferon ile ribavirin kombinasyonu uygulanan grupta % 40, peg- interferon ile plasebo grubunda % 20, interferon ile ribavirin grubunda

S.aureus veya KNS suları için, ETA veya kandan izole edilenler için, slime oluturan veya oluturmayan sular için teikoplaninin ortalama MK deerleri arasında anlamlı bir

‹stanbul Üniversitesi ‹stanbul T›p Fakültesi Çocuk Sa¤l›¤› ve Hastal›klar› Anabilim Dal›, Çocuk Nörolojisi Bilim Dal›’nda izlenen ve ek tedavi olarak topiramat