ERCİYES
ÜNiVERSiTESi
MiLLETLERARASI HOCA AHMET YESEVİ SEMPOZYUMU
BİLDİRİLERİ(26-29
Mayıs1993)
Yayma Hazırlayanlar
Doç.Dr.Abdülkadir YUV ALI Yrd.Doç.Dr.Mustafa ARGUNŞAH
Doç.Dr.Aii AKTAN
Milletlerarası HocaAhmet Y~evı Sempozyumu;26-29 Mayıs 1993,Kayseri
. ~D YESEVİ'DKDİNİ 1'0LERA~S VE ANADOLU'DA ETKİLERİ
Yrd.Doç.Dr.Abmet Vehbi Ij:CER*
Türk sofilerinin mürşidi Hazret-i Türkistan (l) adıyla anılan haceganC2) soyundan geldiği kabul edilen Ahmed Yesevi'nin (öl.ll66) y~adığı(3) XII.yüzyılda Türkistan'da
(4) göçebe bir halk, çeşitli din ve kültürlerin mücadele ettiği bir toplum vardı. Bu yüzyıl
da Ahmed Yesevl'nin muhatabı olan Türk toplumu Sırderya bozkırlarmda at koştur
makta, savaş etmekte olan haması rufılu yarı göçebeC5> toplumdu. Bu Türk toplumu, yan göçebe durumları ile kültürel yapılan gereği, heyecan ve samirniyetle yeni girdikleri
İslam dinini, eski inançlarının doğrultus~da ve etkişinde algılamak durumundaydılar.
Oıılann hareketli, mücadeleli,. kadın-erkek, çoluk-çocuk birliktelikti y~ayışlan kitabi ve doktriner bir İslam anlayışına sahip olmalanna engel oluyorduC6>. Zira bunlar hem göçe- be hayatlannı sürdürüyorlar, hem de eski gelenek-göreneklerini, maddi kültür unsurlan- nı, toplum ve hayat anlayışlarını devam ettiriyorlardı. Bu sebepledir ki Türkler kıl ı kırk yaranfıkıh etkilerinemuhatap saymamışlar, Arap-Far_s ls/am kültür çevresinin insan- larınca yadırganacak olan Cl> eski geleneklerine bağlı bir şekilde samimi müslüman ol-
muşlardır. Bu ilk Türk müslümanlannın durumunu Prof.Dr.E.Ruhi Fığlalı şöyle açıklar:
Bu insanlar, taassuptan uzak, dinin emirlerini tam olarak yerine getirmeyen, eski Türk şamanlarının veya şamanizminin birkatım unsurlarını lslamiyete adapte etmek suretiyle yaşatmaya çalışan ve milll kültür değerlerini bu çerçeve içerisinde ayakta tut-
maya çaba/ayan kütlelerdir(S) . . . .
Prof.Dr.Ahmet Yaşar Ocak ise aynı konuda lslamiyeti henüz kabul etmekle bera- ber XIII.yüzyılda bile hiila eski Şamanist, Budist ve Maniheist kültürlerin geniş ölçüde. kalıntılarını saklayan bu insanların kitabı bir Islam anlayışına dayalı sünnı bir s4fiyane hayatı yürütebi/me/eri imkan dahilinde olamazC9) der. Prof.Dr.lrene Melikoff da aynı ko- nuyla ilişkili olarak Ahmed Yesevl'nin Türk toplumunun inanç ve geleneklerine uyduğu-
nu şu cümleyle açıklar: . . ·
... 6ğretisini eski Türk geleneklerine ve Şamanizmden geliminançlarına uyarlama-
ya çalışmıştı(lO). ·
Eski Türk gelenek ve inançlannınC1l)yanında doktriner İslam abid ve.alimlcrinin kabul edemiyecekleri veya hor göreçekleri, gördükleri bazı hususlar şiir, musiki, ibadetlerin arapea dışında qir dille yapılması, raks ve sema, ayinlerde kadın-erkek birlik- teliği gibi davranışlardır. Bunlar arasında en çok dikkati çeken Yesevlliğin ... en belirgin özelliği, ayinlere kadınların da katılmas/12> görüşünün yer almasıdır.
Ahmed Yesevi, çevresindeki İslamiyetesamimi ve kuvvetli bir imanla bağlanmış.
olan, fakat henüz yeni giren Türk toplumuna onlann diliyleC13> onlann seviyelerine göre ahlaki ve dini bazı esaslan öğütleyici birer emir ve birer hikmet şeklinde btldirerek(l4)
İslam Dinini öğretti, benimsetti. O, arapea ve farscayı çok iyi bildiği halde (IS) içinde
*Erciyes Üniversitesi /lfıhiyaı Fakültesi Ögretim Üyesi
Ecer/ Ahmed Yesevide dini tolerans ve Anadolu'da etkileri
bulunduğu topluma insanlar arasında dostluğu, sevgiyi ve birliği telkin eden dünyaya insan. sevgisiyle dolu bakmayı ögütleyen, lslamiyeti ve tarikaunın esaslarını ögreten Türkçe manzum<16> Divan-ı Hikmet'ini bıraku. Bu eserinde Kur'an esaslarına ve Pey- gamberin sünnetine sıkı sıkıya bağlılığı, İslam ahlakını öğütlerken. bazı konulara önce- lik tanıdı (I?). Şiirleri için: ·
·Benim hikmetlerim ferman-ı Sübhan
· O kılyup aniasan manay-ı Kur'an
diyen Ahmed Yesevi birinci planda imanı veTann aşkını ele. alır. O'na göre aşksız Mevlayı tanımak Iriümkün değildii09>. Aşk pazarı ulu bir pazardır orada dünyevi alış veriş harniridıi-. O'nun diliyle· Aşk yoluna girenlere dünya haram<iO) dır. Aşksız olan- lar celiennemliktir(~I); Aşksız kişi Ahmed Yesevi'ye göre insan değildir. O, bu konuyu·
şöyle ~le ge!ifir: · · ·
Dertsiz insan insan degil bunu anla
Aşksız insan hayvan cinsi bunu dinle Gönlüniizce aşk olmasa bunu anla<22>
Ahmed Yesevl'nin Hikmet'lerinde birkaç kere tekrarladığı şu mısra'a dikkatinizi çekmek isterim:
Aşksıziarın hem canı yok hem imanı<23>
B~ baŞka yerde de );"unus'da izlerini gördüğümüz:
..
Aj!an kıldı şeyda beni, Cümle alem bildi beni
Kaygım Sen'sin d ünü günü, Bana Sen gereksin Sen <24)
beytine rastıarız._:sö_yıesine aşıc_ i~inde oıarı. hasret içind~ oıan ~mseıer ra~atMı atacaıc
ıar. ·boş heveslen, ben-sen fıkrinı terkedecekler, kanaau huy edıneceklerdır~ . Ahmed Yesevi'ye göre aşk ölümsüzlük kazandım; mal-mülk derdinden, cehennem korkusundan
· uriıklaştırır: · · ·
Gerçek aşıklar daim diri, ölücü de~il Ruhları da yer altına girici degiP ) Cehenneme girse {ışık pervô. kılmaz
Görüp-bilip mal ve mülkü ele almaz
Millerlerarası Hoca Ahmer Yesevi Sempozyumu;l6-29 Mayıs J993,Kayseri
H ur i, kiişlder, gılmanlara deger vermez Feryad edip, kavga !alıp yürür olur<21)
Böylesine aşk içinde kendinden, dünyadan geçen, kendini yüceler yücesi büyük Tannya kavuşma idealine bağlayan aşık dediydi - dedikki gibi şeylerle uğraşmaz,
başkalarının kusurlannı araşurmaz, aşkını raks ile belirtir ve Tanrısına raks ile bağla
mr.
M uhabbeıin ka.dehinden içip raksederek Divanelikmakamına girdi dos.ılar Aç ve tolduk, kazanÇ, ziyan hiç bilmeyen Sermesi olup raks ve semo.laf4ı dosılar(ZS)
Raks ve sema falanlara dünya haram Ehl ü iyal evden harkJan geçıi tamam
Seher vakti Hakk'a sıgınıp aglar müdanı (süre/di) Ondan sonra raks ve sema !aldı dosılar<29)
Kul H tıc e Ahmed, raks ve sema falmayan/ar Taldid ile.s_emtı kı/sa, cehennemde yanar.
Bir rivayer gizli idi, söylesem, onlar Hakk'ı bulup raks ve semala/dı dostlar(JO)
Raks ve sema'yı, sesli zikri hoş gören Ahmed Yesevi şekiki dindarlardan, abidlerden ve merasim dindarlığından şikayetcidir ve kaal ehli (ilmi kitaplara ve satırla
ra dayanan, gönül ehli olmayan) olan molla, müftü, kadı ve imamlan da hoş görmez. O,
bu konuda şöyle der: ·
M üftü olan alim/er, haksız fetva verenler Öyle müftü yeriniSırat kiiprüsünde gördüm(Jl)
Molla, müftü olanlar, yalanfetva verenler Akı kara !alanlar, cehenneme girmişler Kadı inuım olanlar, haksız dava falanlar Eşek gibi olarak, yük alıında ka.lmışlar(3Z)
. .
Aşksız ibadet edenleri, şekilci dindarlan da şöyle tenkid eder:
Oruç tuıup halka. riya lafanları Namaz kılıp tesbih ele alanları Şeyhim deyip, başlaı bina kuranları Son deminde imanından cüdô kıldım<33>
Ecerl Alımed Yesevi'de dini tolerans ve Anadolu'da elkileri
Nihayet Ahmed Yesevi: Efsanedir şeriat, ferzanedir ha'kikat/Durdanedir tarikat, aşık/ara münasi/34> dedikten sonra aşıklara şu tavsiyede bulunur:
ZQJıid olma, abid olma, (ışık ol sen Hikmet çekip aşk yolunda sadık ol sen Nefsi tepip dergôiıına layık ol sen·
Aşksıziarın hem canı yok, imanı yok(3S)
Ahmed Yesevi ile başlayan Türk Tasavvuf gelene~nde önce Arapcasız 1 s lam Dini olamaz, Arapea bilmeden müslüman olunamaz görüşleri ve taassubu el ucuyla itildi.
Islam Dirii'nio özünün, yani inancın, tevhidin ve Tann aşkının hakimiyeti dışındaki eksikliklere hoşgörü ile bakılarak birleştirici, kucaklayıcı, sevdicici özeHileler ön plana
çıkartıldı. Başka ifadeyle, Ahmed Yesevi Türk toplumunun milli gelenelderine uygun bir
şekilde kucaklayıcı bir dini görüşü sevdirdi. Türkçe iHihil.er ve şiirler okuyan Ahmed Yesevi'nin dervişlerini Türkler eski İslam öncesinde dinf bir kudsiyet verdiklen-<36> alp, kam ve ozanlara<37) benzeterek coşkuyla benimsediler. Islamı onlardan yadırgarnadan ög-rendil.er. Bu alpler, alperenler başka ifaderıle Ahmed Yesevi dervişleri çeşitli sebep- lerle Anadolu'ya göçeden ve orada yerleşen< 8> boytarla birlikte göçetmiş, degişik boy- larla. de~şik kültürlerin farklı dinlerin at oynattı~ bu bölgede anayurdundan kopan .Yeni bir yurd edinmek isteyen muztarih Anadolu halkının yanında olmuşlardır. Anadolu halkı korkulannı, endiÖelerini Orhun Kitabeleri'nde yerini alacak kadar eski bir tarihe ve gele- nege sahip olan 9> Alp'ler sayesinde yenmişlerdir. Bu Alpler, Alp Gazi, Alp-Erenler, mücahid dervişler müslüman Türk kahraman tipi'ni temsil etmişlerdir. Bir rahmetli edebiyatcımızın çok güzel ifade ettikleri gibi bu dervişler, .. faaliyetlerinin şevk/i ve
canlı kalabilmesi sırrını yakalamış idealist kimse/erdi... Aksiyoncu, fakat tasfiye/i
ruhlarıyla serhatlerde ve stratejik ehemmiyeti haiz mevkilerde kurdukları zaviyeleriyle mucahede ruhuna hizmet ettikleri kadar, zıraate, sanata, kültür, iman've ahlaka da yar-
dım eyler, halkın estetik kabiliyetini şiir/eri, ilahi/eri, türkü/eri, destanlarıyla beslerler- di<40> gerçekten de bu Alperenler fazilet timsali erdemli kişilerru<41>. Bunlar İslam inanç, ahililc ve töresini Ahmed Yesevi'nin gösterdigi kucaklayıcı,· sevdicici metodlarla halk
arasına yaydılar, bir külLür birliginin mayasını atlJlar. Bu Alperenler, kimseye el açma- yan, elinin eme~i alnının teriyle geçinen<42> çalışkan, topra~a. vatana, devlete, dine, ahllika baglı, prensipli, disiplinli yaşayışlanyla Anadolu insanına örnek oldular. Anadolu
insanına yaşama ve mücadele gücü verdiler. Onlar, muzdarip ve çaresiz insanlara en çok muhtaç olduklan rulıf ve manevi güven ve huzuru<43> sagladılar, hoşgörülü davra- nışlanyla beraberce yaşadıklan yabancı din mensuplarını da kendilerine ba~ladılar<44>.
Onlan müslüman olmaya zorlamadılar, bilginleriyle bilgi alış-verişinde bulundular,
tartıştılar. Onlara insan olarak baktılar. XIII. yüzyılda Yesevi Dervişleri Anadolu'ya
doluştular ve Anadolu halkıyla birleştiler. Bu Yesevi Dervişleri amel ve ibadet noksanı müslümallları dışlamama ifadesiyle formüle edebilece~miz dini görüş ve davranışı yaydılar. Anadolu insanını Tevhid ve Tann aşkı etrafında topladılar. Bunlar arasında
birçok isimsizlerin yanında, bugün isimlerini hayırla andıklanmız, eserlerini ve hizmetle-
Milletlerarası HocaAhmet Yesevf Sempozyunıu;26-29 Mayıs J993,Kayseri
rini bildiklerimiz vardır<45). Ahmed Yesevitasavvuf gele~eğinde (1209-1270 yıllan ara-
sında yaşamış olan) Hacı Bektaş Veli .önemli. bir kilometre taşıdır. G~il.er serdan, Alperenler piri diye anılır. O, Makalat'ında gökle yer arasında birçok nes'!e .vardır,
fakat insandan ulvisi yoktur diyerek<46> insana verdiği değeri; Tenleri ölüp canlan ölmeyen aşıklardır sözüyle<47> Tann aşkının yücelticiliğini vurguladı<48>.
Yesevi geleneğinin-Anadolu'da-en çarpıcı örneklerinden biri 4e kuşkus.uz Yunus Emre (1240-1320)'dir. Tıpkı, Ahmed Yesevi gibi O da, kUnandığı d.Uiyle, Anadolu hal- kıyla senli-benlidir<49
>.
Tann aşkını ön planda ve daima yüksektefuiar.
Çünki aşk yara-tılmanın, varolmanın, insan olmanın sebebidir:
Aşksıziara verme ögüt, ögüdürı4J!n alır degil Aşksız kişi hayvan olur, hayvan ögüt bilir degif-SO) Senin aş/an deniz, ben bir balıcak
Balık sudan çıksa hemen ölüdür(Sl)
Yunus Emre'ye göre aşk insanı ölümsüzleşlirir. O, Aşık öldü deyu sala verirler/
Ölen hayvan olur, ôşık ölmez der<52> ve Aşk gelince cümle eksiklik biter diye ekler.
Aşksız kişi adeta bir taş parçasıdır:
lşitin ey yôrenler aşk bir güneşe benzer Aşla olmayan kişi mistil-i taşa benzer<53) .
O, şeyhi Ahmed Yesevi gibi Bana seni, gerek seni<54> diyerek, T~ya büyük bir
aşkla bağlananların bütün korkularını atarak cennete ulaştırır:
H ayra döndü benim i şim Endişeden azad başım
Nefsimin başını kestim Kanatlandım uçar oldum(SS)
Aşk insanı kulluğa, mutluluğa, ebediliğe, insanlığa, güzel ahlaka yönlenpirir<56>.
İnsana ve bütün ıcainata sevgiyle, hoşgörüyle bakmayı sağlar. Bütün varlıklar Allah'ın yaratıklandır ve Allah onlan yerli yerince yaratmışur. Bu varlıkların arasmda insanın ve insan gönlünlin özel bir yüceliği vardır. Bu yüzden o, kendine taş atana güller açılması
nı, kandilini söndürmek isıeyenin kandilini Tanrının aydınlatmasını temenni eder:
Her kim bize yanı yanar, Hale dilegin versin ona
Vurmalclıga kasdedenin düşem öpem ayagmı
Kim bize taş alar ise güller nisô.r olsun ona Ceragıma kasdedenin il ak yandırsın çeragını<57)
Ecerl Ahmed Yesevide dini tolerans ve Anadolu'da eılcileri
Dini, dili, rengi ne olursa olsun, bütün insaniann aslı yücedir. Bu sebeple yetmiş
iki millete kurban ol aşık isen der Yunus Emre ve bu insaniann gönlünün yıkılmasına
asla razı olmaz. Bir kez gönlü yıktın ise, bu kıldıtın namaz degil diyecek ıcadaı-<58> rahat ve kucaklayıcıdır. Bir beytinde de:
Kime az bakar isen aslı yüce yerdedir Az görme, çok gör onu böyle gelmiştir ı ar ik
. .
diyerek insanın yüce makamına işaret eder<59). İnsan gönlü yüce Tannnın tahtıdır. B u sebeple Yunus kendilerine küfür yolunda sananlara bile inanan insan gözüyle bakar ...
Çünki her insanın gönlünde az da olsa Allah sevgisi vardır. Fakat bazıları içlerindeki bu sevgiden habersizdir ler. Asıl iman sevgiyle olur ... (60) O, bu konuda şunlan söyler:
Gönül Çalab'ın tahtı gönüle Çaiap bakıı Iki cihan bedbahtı her kim gönül yıkar ise Ak sakallı pir hoca, bilinmez hali nice
Emek vermesin hacca bir kez gönül yıkar ise <61)
. .
Bir başka şiirinde de Dosttan arhk kimse bilmez luıfir mfisülman kimdigin<62>
diye ilave eder.
Yunus Emre de tıpkı Ahmed Yesevi gibi şekilci, kuralcı dindarlan. tenkit eder.
Bugün örneklerini gördügümüz Peygamberden daha peygamber görünümlü olan hocala-
ı tı? başbelası oluşlanna işaret edet Peygamber yerine geçen hocalar Bu hallan başına zahmetli oldu<63>
Dinin şekilcilik olmadıgtnı belirten şu iki beytini Yunus'un ihl.asa, samirniyete ver- digi degeri belietmesi bakımından önemli buluyoruz:
Kılarsın ri ya namaz, yazıgin çok hayrm az Dinle neye varır söz, cehennemden bitersin H al ka fetva verirsin ne için sen tutmazsın • /hlas ile gelirsen bizden nesne utarsın <64>
Ahmed Yesevi'nin ve Yunus Emre'nin insana kucak açan bu anlayış ve tolerans gelene~inin San Saltuk<65>'da (Xlll.yüzyılda yaşadı), Hacı Bayram Veli (1352-1430) de devarn 06> ettigini görüyoruz. Bu toleranslı insanı kucaklayıcı, birleştirici tasavvuf ve çagn gelenegi 18.yüzyılın sonu, 19.yüzyılın başında Bor'da yaşayan Ahmed Kuddusi (1769-1849)'de devam eder. Bir edebiyat tarihcimizin Tekke şiirini halkın ruhuna ve
Milletlerara.çı HocaAhmet Yesevl Sempozyumu)6-29 Mayıs 1993,Kayseri
seviyesine göre ifadede büyük başarı ~österdiğini söylediği(67) Ahmed Kuddusi kendin- den öncekiler gibi-hayatı Tann aşiana 68> bağlar. . . . .
Ehl-i aşk olmaya himmeı ey/e sende kendine
Aşkı olmayanların var cismi, Ilikin canı yok
Aşıkuı artar yakini,· aşkı oldukça mezül Aşkı olmayanların var cismi, Ilikin canı yok(69)
Bir başka mısraında da:
o .
Derd-i aşkı çekmeyen insan değil, hayvan-durur der ve Alperenierin mutluluklan-
nın· aşktan geldiğine işaretle onların Tannya, sevgiliye kavuşacaklarını anlatır:
Aşk ile doları Mevl/i'yı bulan Canfeda kılan
Gerçek erenler
Yandılar rılue
Buldular çare Gittiler ylıre
Gerçek eren/er.
Ahmed Kuddsi'de de raks ve sema vardır ve bir vecd işaı:etidir:
Adet-i aşıkların Ah ile efgfuı olur
Aşk ile yanıkiarın Işleri giryan olur.
Kande bakar dost görür Vecde gelüb raksur ur Aleme hiikmii yürür Cümleye sultan olur.
Ahmed Kuddusi de, Ahmed Yesevi gibi aşksız ve ihlassız şekilci abidlerin emek- lerinin boş olduğuna işaret eder:
Aşıkuı bir cezbesi bin yıl ibadetten güzel E yle tahsil-i aşk ve cezbe ki, seni sevsin H üd/i
Aşksız olan abidin hep çektiği zahmet heba
Ecer/ Alımed Yesevide dini-tolerans ve Anadolu'da etkileri
Kulluk istersen Hüdaya aşık ol Kuddusiya. Yek nefes ceıbe hayur/u eı-heıar sailm ü saltıt Kuddusiye Hak aşk vere, ôbid'e cennet Maılubu anın aşk-ı Hüda terk-i sıvadır
Yesevi geleneğinde insan sevgisi ve hüsn-i zan önemli, kucaklayıcı, birleştirici, bütünleştirici bir rol oynar. Her insan sevilmeye, sayılmaya layıktır. Bu ş~beple Ahmed Kuddusi, -Ahmed Yesevi de ve Yunus Emre'de örneklerini gördüğümüz gibi- bütün in-
sanları Tann dostu gibi görmeyi telkin eder:
Kubbeler allında gizli evliya her an gezer Aniari gören sanır ki birtakım ntıdôn-geıer.
Gavs-ı a'ıam, kutb-i alem bil, kimi görsen hemlın Kimi görsen de! Velidir bu kişi, pinhangezer
Hüdlı setrtrylemiş bil evliyasın De Kuddusi kimi görsen "bu dindar!"
Dünyadaki yaraukların hepsi güzeldir, yerli yerindedir. Kuddusi bu hususu:· Hüda herşeyi halkedip koymuş yerli yerince dedikten sonra:
. Abes bir nesne yoktur, ola bi{aide hdşa diyerek anlatır. İnsanların günahlarından dolayı horlanmasını da istemez. Çilnki Cenab-ı Hak bağışlayıcıdır, belki Allah onları af- feder:
Kuranda Gajftır'ım Ben deyu söyler Suçunu bileni mag{ıret eyler
İnsanların cehennem azabıyla korkutulmasına da gönlü razı değildir:
Korkutma ümmeti söyleme artık Yürekleri yujka, takatları yok .
Rahmandır Tanrınınrahmeti pek çok Me'müldür cümleyi etmesi mesrür.
H ad iste buyurdu H abib-i Vehhôb Yoktur ümmete ahrette aıôb Azabı dünyada çektiği ikab Ahrette ne aıab ni ikak görür.
Milletlerarası HocaAJımet Yesevi Sempozy=;J.6-29 Mayıs 1993,Kayseri
Sonuç olarak Ahmed Yesevi Tanrının varlı~ı ve birliğine, İslam dininin özüne ters düşmeyen eski Türk milli geleneklerini dışlamamış, onları musamaha ile
karşılamış, onların Türk-İslam kültürüne renk katacak şekilde mana ve değer ka-
zanmasını temin etmiştir. Onun bu inetodu, Türklerin büyük bir zorluk çekmeden müslüman olmalarmı temin ettiği gibi Türklüklerini kaybetmemeterini de sağla
mıştır. Böylece toplumun geçmişinin kültür ve değer birikimleriyle İslam dininin
esaslarının uyumlu bir şekilde sentezi, yani Türk müslümanhAı, Alperenierin de gayretleriyle Türk dünyasında özellikle Anadolu'da yerleşmiştir. Anadolu halkı
Ahmed Yesevi dervişleri, alperenleri ve takipcileri sayesinde İslamiyeti benim-
semişler, onların sayesinde yaşama gücü kazanmışlardır. Böylece Anadolu'da dini- ne, diline, geleneklerine, toprağına, vatanına, devletine bağlı, birbirini ve insanları
seven kişilerin oluşturdu~u bir Türk toplumu teşekkül etmiştir. Anadolu Türkleş-
miş, İslamiaşmış ve vatanlaşmıştır. ·
Dipnotlar
1. "Meşayih-i Türk'ün ser-halkasıdır" ve "Hazret-i -Türkistan" ürivanı ile anılır. Bkz:
Emel Esin, Islamiyelten Onceki Türk Kültür Tarihi ve İsiama Giriş, Istanbul 1978,176.
2. · Hacegan tabiri degişik anlamlar taşır. Tasavvufta Hacegan Türkistan'daki tarikat- larda HzA/i'nin Hz. Fatıma'dan olmayan çocuklarına mensup olanlara verilen ad-
dır. Daha sonra Ahmed Yesevi soyundan gelenlerle Yesevllikten doğan naleşilik tari- katına da Tariluıt-ı.Hacegan adı verilmiştir. Bkz: F. Köprülü, "I-Iace", lA, V-1, 20- 24; Osmanlılarda devlet dairelerinde yazı işlerinin başında bulunanlannın makam
adıdır. Hacegan, Hacegan-i Divan-ı 1/umayun, Hacegan Rutbesi ... gibi. Bkz: M.Zeki
Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, lstanbul1968,J,692-695.
3. Ahmed Yesevi'nin hayatı ile ilgili kısa bilgi için bakınız: Kemal Eraslan, Divan-ı
Hikmet'den Seçme/er, Ankara 1983, giriş bölumü; M.Fuad Köprülü, Türk Edebi-
yatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1966; Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, Istanbul 1980; W .Barthold, islam Medeniyeti Tarihi, Çev: M.F.Köprülü, Ankara 1963, Köprülü'nün açıklamaları, 187-198; Kemal Eraslan, "Ahmed Yesevl", Türkiye Di- yanet Vakfı islam Ansiklopedisi, Istanbul 1989, /1,159-161; Köprülü, "Ahmed Yesevi", lA, II, 210-215; Ahmet Caferoglu, "Karahanlılar Türk Edebiyatı", Türk
Dünyası El Kitabı, Ankara 1976,405-413. ·
4. Türkistan için bakınız: W .Barthold, "Türkistan", IA.xii ,2,140-142; Esin,l51-161.
5. Esin,l79.
6. ProfDr Ahmet Yaşar Ocak, Islamın böyle bir algılanış tarzına helerodaksi (heterodoxy) adını vermektedir. Bu terim Türkiye'de şii/igi çağrıştırıyorsa da heresy ve heretical kelimeleri ile eşanlamlıdır ve genel dini anlayıştan farklı bir dini anlayış anlamını taşımaktadır. Bkz: G. W .Davidson, Chambers Consise Dictionary, New York 1989, 450-451; A.S.Hornby, Oxjord Advanced Learner's
Dictiotıary, Oxford 1989, 584-585; Ocak'ın tarifine göre heterodoksi'; "Dogru olan,
Ec eri Ahmed Yesevide dini ıolerans ve Anadolu'da etkileri
sosyo-kültürel yapıları, Islamı henüz kabul ettikleri için kitabi ve doktriner bir Islam
anlayışına yeterince nüfuz etmeyemani teşkil ettiğinden, Islamı ister istemez eski
inançlarının doğrultusunda ve etkisinde anlamak zorunda olan, bu yüzden de kitabi lsliimdan bazı konularda farklılaşmış bir Islam anlayışı geliştiren zümre/erin
anlayışı olarak anlamaktır". Bkz: A.Yaşar Ocak, "Anadolu Türk Halk Sufiliğinde
Ahmed-i Yesevi Geleneğinin Teşekkülü", Milletlerarası Ahmed Yesevf
Sempoı.yumu Bi/ıliri(eri (26-27/Eylül/ 1991) Ankara 1992, 75-84.
7. M.Rami Ayas, Türkiye'de ilk Tarikat Zümreleşme/eri Oı.erine Din Sosyo/ojisi
Açısından Bir Araşhrma,Ankar:a 1991,36.
8. E.Ruhi Fığ/alı, ~'Din ve Türkler", Fikir ve iman. Zemini (Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı 1986-1987 Akademik Toplantıları) f'stanbu/1988,13-18.
9. Ocak, a'ynı bildiri. .
10. Jrene Melikoff, "Ahmed Yesevı ve Türklerde lslamiyet", Milletlerarası Ahmed Yesevf Sempozyumu, 61-67.
ll. Eski gelenek ve göreneklerinden Müslüman-Türk toplumuna geçen unsur ve özellik- ler için bakınız: Esin,177-179; Abdülkadir /nan, "Müslüman Türklerde Şamanizm Kalıntıları", AO ilahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara 1952, Sayı 4, 19-30; Hilmi Ziya 0/ken, "Anadolu Orjve Adetlerinde Eski Türk Küitürünün Izleri", AO ilahiyat Fa- kültesi Dergisi, Ankara 1969, Sayı 17, 1-28; Ayrıca Bkz: Bahaecldin Ogel, Türk Kültürünün Gelişme Çağ/arı, Istanbul 1971, 1-11; Aynı yazar, Türk Mitolojisi, Istanbul 1971, 1-11; Aynı yazar, Türk Kültür Tarihine Giriş, Ankara 1978, I-X;
Hikmet Tanyu, Türklerin DinfTarihçesi, lstanbul1978.
12. Fazlurrahman, islam, Çev: M.Dağ-M.Aydın, Ankara 1992, 228; Ayrıca bkz:
ı . Melikoff, aynı tebliğ; Ocak_, aynı tebliğ; Ayas,36.
13. Hüseyin Gazi Yurdaydın, lsliim Tarihi Dersleri, Ankara 1971,77.
14. M.Fuad Köprülü, Türk Edebiyah Tarihi, lstanbu/1980,194-195.
15 .. Eraslan, "Ahmed Yesevl", TDViA, JJ,159-161; Yurdaydm,77; Omer Rıza Doğru/,
isMmiyetin Geliştirdiği Tasavvuf, lstanbu/1948,116.
16. Kemal Ozergin, "Dini Tasavvufi Edebiyatımızdan Divan-ı Hikmet", Nesil Dergisi, lstanbul1980, Sayı 45-46,8-12. ·
17. Bunlar aşk, ihlas, raks ... gibi husus/ardır.
18. Eraslan, Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XUI,14.
19. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XIX,3.
20. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XJX,9.
21. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XX,9.
22. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, Xlll ,5.
23. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, X/,2; Xlll ,5; XXJ,3.
24. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, LXI, 1. ve devamı 25. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XI,4-5.
26. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XXXVI ,3.
27. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XXXVII,10.
28. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XXIV,].
Milletlerarası HocaAhmet Yesevi Sempozyumu;26-29 Mayıs 1993,Kayseri
29. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XXIV,2.
30. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XXIV,8.
31. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, UX,6.
32. Divan-ı Hikmet'den Seçmeler,LXVlll,6-7.
33. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, XIII,l2.
34. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, l.XIIl,l1.
35. Divan-ı Hikmet'den Seçme/er, Xl,11.
36. Köprülü, Türk Edebiyatında, 14; Esin,89 vd.
37. Alp ve alperen ile bunların özellikleri için bakınız: M.Fuad Köprülü, "Alp", İA, I, 382; Orhan F. Köprülü, "Alp", TDVIA,J/,525; Cahid Baltacı, "Alp-Eren", Isliimf Bilgiler Ansiklopedisi, lstanbul198.I ,!,195-196; Mehmed Demirci, 'Tarih Şuuru ve
Derviş Gaziler Hakkında", Türk Dünyası Tarih Dergisi, Ekim 1988, Sayı 20,46-50;
Aynı yazar, :'OsmanJı Devletinin Kuruluş Devresinde Mutasavvzfların Yeri", Kubbealh Akademi Mecmuası, Ekim 1984, Sayı 4,16-24; Ümit Hassan, Eski Türk Toplumu Üzerine incelemeler, Ankara 1986,179-189; Mehmet Şeker·, Fetihler/e Anadolu'nun Türkleşmesi ve İsllimlaşması, Ankara 1991,102-116;·Mustafa Uslu,
"Ahmed Yesevı DerviŞlerinin Sosyal Felsefesi", Erciyes, Mart 1992, Sayı 171,23- 25; Ömer Lütfi Barkan, "Osmanlı lmparatorlugunda Bir Isktın ve Kolanizasyon
!rf
etodu ola; ak Vakıflar ve Temlikier-Istila Devirlerinin Ko/onizatör Türk Dervişlerive Zaviyeler", Vakıflar Dergisi,lstanbul 1974,279-304; M.Fuad Köprülü, Osmanlı Imparatorluğunun KuruluŞu; Ankara 1972,146-153; Esin,89; A.Vehbi Ecer, "Saru Saltuk'dan Ahmet Kuddu,siye",.Mült Kültür Dergisi, Haziran 1990, Sayı 73,59-63;
Bbartho/d, islam Medeniyeti Tarihi, 341~351; Nurkal Kumsuz, "Kilit Romanında Alp-Eren Tipi: Sarı Hoca" Din Oğretimi Dergisi, Mart 1992, Sayı33,57-59.
38. Mehmed Altay Köymen, Alparslan ve Zamanı, Istanbul .J972;41-75; Abdu/halük Çay, Anadolunun Türkleşmesinde Dönüm Noktası, Istanbul 1984,143,· Ahmet Ya-
şar Ocak, Babailer İsyanı, Istanbul 1980,36 vd; Yılmaz Oztuna, Büyük TIJrkiye Tarihi, Istanbul 1977 J, 430 vd; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Istanbul 1971,207 vd; Oguz Ünal, Horasan'dan Anadoluya, Ankara 1980; A.Vehbi Ecer, "Yunus Emre Döneminde Anadoluda Kültür Hayatı", Kubbealtı Akademi
Mecmuası, Temmuz 1992, Sayı3,43-57.
39. Esin,88: ·
40. Samiha Ayverdi, Millf Kültür Meseleleri ve Maarif Davamız, Istanbul ·1976,400.
41. "Kök-Türk devri kitabelerinde bilge ve alp olmak yanında erdem sahibi olmak da gerekmektedir. Alplikgibi erdem de, as/en er/ik ile ilgili birdegerin ifadesi olmakla beraber,fazilet manasma geldigi de sanılmaktadır." Bkz: Esin,89. · . 42. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Istanbul .J98j_, 205, 207; Ayas, 39;
Şeker,l02-116. · ·
43. E.Ruhi Fıg/alı, Türkiye'de Alevilik-Bektaşilik,lstanbul1990,100.
44. Harun Güngör, "Ahi Evran Zamanında Anadolu'nun Dini Durumu", Türk Kültürü ve Ahilik Sempozyumu Tebliğleri, Istanbul 1986,157-162; A.Vehbi Ecer, "Ahi Evran Zamanında Anadolu'da· Kültür Hayatı", Türk Kültürü ve Ahilik
Ecerl Ahmed Yesevt'de dini tolerans ve Anadolu'da etkileri
Sempozyumu Tebliğleri, 153-156.
45. Bunlardan bazıları için bakınız: Ecer, "Yunus Emre Döneminde Anadolu'da Kültür
Hayatı. . .
46. Hacı Bektaş Veli, Makaldt, Yayma Hazırlayanlar: E.Coşan -H. Özbay, Istanbul,
1990,38. . .
47. Hacı Bektaş V elf, 28. ,
48. Bektaşicilik/e ilgili genel bilgi için bakımı: Ahmet Yaşar Ocak, "f!ektaşilik", TDVİA, v, 373-379; Fığ/alı, Türkiye'de Alevilik - Bektaşilik; Mehmet '4röz, Türkiye'de Alevilik ve Bektaşilik, lstan_bul. 1977; Ocak, Bektaşi Menkıbelerinde İslam Oneesi İnanç Motif/eri, Istanbul 1983; Y .Nuri Öztürk, Tarihi Boyunca
Bektaşilik, !stanbul 1990, Yunus'a etkisi bakımından bkz: Hayati Hökelefdi, "Pin
·Psikolojisi Açısından Şeyh-Mürit llişkileri ve Yunus Emre", Fikir ve Sanatta Hqre- ket, Mart 1981, Sayı 23,-36-49; Mürsel Öztürk, ~'Hacı Bektaş-ı Ve/i", Belleten, 1986, Sayı 198, 885-898; Mürsel Öztürk, "Ahmed Yesevi-Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre Zinciri", Erdem Dergisi, Eylül 1988, Sayı 9,759~768.
49. Abdurrahman Güzel~Mustafa Tatcı, Yunus Emre, Ankar:a 1990,39-40; "(Y~nus)
Halka inmiş olmanın yanısıra aynı oranda derinlikler/e M~vlevilerin duygular.ıyla eş anlamda duyguları dile getirmiştir" Bkz: Claude Cahen, Osmanlılardan Once Anadoluda Türkler, Çev: Y.Moran, !stanbul 1979,347; "O'nun mezarının Anac/.o- lu'nun şurasmda ya da burasında olmasının bize göre psikolojik bir değeri vardır.
Bu da Anadolu'da yaşayan insanların Yunus'u gönülden.sevmiş ve yaşadıkları yer- lerde hem gönüllerinde hem de topraklarında ona bir yer ayırmış olmalarıdır.
Böylece onlar Yunus ile birlikte yaşamak istemişlerdir. Bu bakımdan Anadölumuz
'Yunus sevgisiyle sanki Yunus/aşmış gibidir ... " Bkz: Kerim Yavuz, "Yunus Emre'nin
lç Ben'ine Dini ve Psikolojik Yaklaşımlar", Atatürk tJ.İiahiyat:Fakültesipergisi,
Erzurum 1990,Sayı 9,12-21. . ·
50. Mehmed Demirci, Yu_nus Emre'de İliihf Aşk ve İnsan Sevgisi, Ankara 1991,25.
51. Demirci, Yunus Emre'de,40. ·
52. Demirci, Yunus Emre'de,90. .
53. Abdu/baki Gölpmarll, Yunus EmreHayatı ve Bütün Şiirleri, Istanbul 1971,108.
54. Gölpınarlı,l30.
55. Demirci, Yunus Emre'de,93.
56. Demirci, Yunus Emre'de,22-105.
57. Demirci, Yunus Emre'de,106.
58. Demirci, Yunus Emre'de,l21; Gölpınarlı,378. · 59. Demirci, Yunus Emre'de,l1 1.
60. Kerim Yavuz, ayn_ı ~akale.
61. Demirci, Yunus Emre'de,I22; Gölpınarlı,398.
62. Gölpınar/ı,350.
63. Gölpınarlı,409.
64. Gölpınarlı,270, utmak: Oyunda üst olmak.
65. Sarı Saltuk için bakınız: Franz Babinger, "Sar.u Saltık", İA,X,220 vd; Köprülü,
Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu;26-29 Mayıs 1993,Kayseri
Türk Edebiyatında, 45-48,94,216,238; Barthold, islam Medeniyeti,194,239; Kemal Yüce, Saltukname'de Tarihi, Dint ve Ejsanevt Unsurlar, Ankara 1987,-Müjgan Cumhur, "Saltukname'nin Türk Milliyetçiliginde/d Yerine ve Üçüncü Nüshasına Da- ir", Milli Kültür Dergisi, Ocak 1977, Sayı 1,3-5; A.Vehbi Ecer, "Saru Saltuk'dan Ahmed Kuddusf'ye", Müli Kültür Dergisi, Haziran 1990,Sayı 73,59-63.
66. Hacı Bayram Veli ve Bayramilik için bakınız: Fuat Bayramoglu, Hacı Bayram-ı
Veli Yaşamı-Soyu-Vakfı, Ankara 1983/.
67. Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyah Tarihi, fstanbul1967,614.
68. A.Vehbi Ecer, "Ahmed Kuddusf'de Tanrı Sevgisi", Erciyes Dergisi, Mart 1990, Sayı
147,18-20. .
69. Ahmed Kuddusi'nin hayatı ve eserleri hakkında bilinen en yeni yayınlar Mustafa Köksal ile Fehmi Kuyumcu'ya aittir. Bkz: MAK, Hak Aşıkı Büyük Milrşid Ahmed Kuddust (KS) Hayah, Mesleki, Üstün Kişiliği, Eserleri, Ankara 1983 (96 sayfa),·
Fehmi Kuyumcu, Kuddust Divanı, Ankara 1982, (72 sayfa giriş ve tanıttm,79-660 sayfaları arası divan metni, 661-683.sayfalar arası ögüt ve mektupları, 684-721.
sayfalar arası Lügatçe, 672-728.sayfalar arası fihrist olmak üzere eser 734
sayfadır). Kuddusf'ye ait şiirleri Divan'ından aldık ve bu sebeple sayfa numarası
belirtmeye gerek görmedik.