• Sonuç bulunamadı

YAPISAL SORUNLAR VE “İKİNCİ SOSYOLOJİ”: DİSİPLİNER TEMSİLLERİN BİR İÇERİK ANALİZİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "YAPISAL SORUNLAR VE “İKİNCİ SOSYOLOJİ”: DİSİPLİNER TEMSİLLERİN BİR İÇERİK ANALİZİ"

Copied!
203
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YAPISAL SORUNLAR VE “İKİNCİ SOSYOLOJİ”: DİSİPLİNER TEMSİLLERİN BİR İÇERİK ANALİZİ

Hicabi KAYNAK

Yüksek Lisans Tezi

Ankara, 2018

(2)
(3)

Hicabi KAYNAK

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

Ankara, 2018

(4)
(5)
(6)
(7)
(8)

Babam Halis Kaynak’a minnet dolu ithafımdır.

O şimdilerde 70’inde bir işçi ve şefkatli bir dağdır.

(9)

TEŞEKKÜR

Tüm hayatı boyunca cefasını gülüşünün ardına saklayan aziz annem Gülendam, her dertte sığındığım kardeşim ve hayattaki en eski arkadaşım Özkan… Size olan gönül borcumu anlatabilmek için ozan olmak gerekir. Diğer yandan, gurbeti bile bir yuvaya dönüştürebilen mâhir dostlarım, sizleri buraya sığdırmak zaten imkânsızdır.

Yüksek lisans öğrenimim boyunca derslerini ve sohbetini keyifle dinlediğim, danışmanlığımı yaptığı sürede ise rehberliğinden ve tenkitlerinden bolca nasiplendiğim, sabrını ve güler yüzünü hiç esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Tuğça POYRAZ TACOĞLU’ya şükranlarım, en başından beri, bu mütevazı tezin her sayfasındadır.

Ancak ve nihayet, hatırı pek sayılır bir zamandır maddeye mana katan değerli varlığım Betül Dilan KURT’un bitmek bilmez gayretini ve külfete karşı sabrını anmaksızın, bu borç beyanı tamama ermeyecektir.

(10)

ÖZET

KAYNAK, Hicabi. Yapısal Sorunlar ve “İkinci Sosyoloji”: Disipliner Temsillerin Bir İçerik Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2017.

Örgütlü bilimsel pratik, kendisine has yazın türleri ve stratejileri aracılığıyla var olur ve yeniden üretilir. “Mecmua bilimi”, uzman takipçi kitlesine dönük bir literatürün doğrudan bağlantılı olduğu birincil ve araştırmacı bilim pratiğidir. Diğer yandan araştırmacı pratikle dolaylı bir ilişkisi bulunan ve alanın uzmanlarına yönelik olmayan eğitim ya da popülerleştirme amaçlı yazın türleri de vardır ve bunların başında ders kitapları gelmektedir. Disiplinlerin özsunumları olarak ders kitapları bir bilimsel alanın kurumsallaşma ve gelişmişlik düzeyini yansıtırlar. Uzlaşılmış değerlendirme ve kabul kriterleri olan örgütlü disiplinlerin özsunumları bilimsel organizasyonların gücüyle beslenirken bağdaşmaz ve adhokratik yapıdaki sosyolojinin ders kitapları da bireysel dizaynlar ve uzlaşmazlıklar ile örülüdür. Üstelik sosyoloji ders kitaplarındaki bilim ve disiplin temsillerinin araştırmacı pratikten kopukluğu bugün “iki farklı sosyolojiyi” ve disipliner imajın “ikinci sosyoloji” tarafından bastırıldığı koşulları yaratmıştır.

Bu araştırmada yükseköğrenime yönelik 1980’den 2015’e yayınlanmış 30 sosyoloji ders kitabı üzerinde Temel İçerik Analizi uygulanmış, dört farklı kategoride sınıflandırılan veriler bibliyometrik teknikler ve çıkarımsal istatistikler vasıtasıyla analiz edilmiştir. Standart etki büyüklüğü ölçümleri ve basit meta-analitik düzeyde bir karşılaştırma, ders kitaplarındaki sorunların belli ulusal sosyoloji profillerine özgü olmadığını ve ikinci sosyolojinin karakteristikleri biçiminde genelleştirilebileceğini ortaya koymuştur. Bu sorunların temel kaynağı olan uzlaşı ve standart eksikliği, bilimden uzak bir sosyoloji imajının oluşmasında ve bilimsel saygınlığın zayıflamasında rol almakta, disiplin içinde bilim-karşıtı ve kültüralist akımların yerleşeceği çatlakları beslemektedir.

Anahtar Sözcükler

Ders kitabı sosyolojisi, “iki sosyoloji”, yapısal sorunlar, adhokrasi, disipliner sunum, sosyoloji öğretimi.

(11)

ABSTRACT

KAYNAK, Hicabi. Structural Problems and “Second Sociology”: A Content Analysis of Disciplinary Representations, Master’s Thesis, Ankara, 2017.

Organized scientific practice exists in and is reproduced by its distinctive literary forms and strategies.

“Journal science” is the basic and research-oriented scientific practice to which specific literary forms, namely journals and monographs whose audiences are primarily specialists, is connected. On the other hand, there are other forms for the purpose of teaching or popularizing scientific knowledge, mainly textbooks, having no direct connection with research-oriented practice. As professional self- presentations of disciplines, textbooks reflect the level of establishment and development of a scientific field. While the self-presentations of an organized discipline, which has certain criteria for evaluation and affiliation, benefit the power of the organization, textbooks in sociology, a discipline in incoherence and adhocracy, are eventually characterized by individuality and inconsistency.

Moreover, the growing gap between research-oriented sociology and its presentations in textbooks has created the conditions in which two different sociologies exist and research-oriented practice is suppressed by the latter.

In the present research, a Basic Content Analysis of 30 introductory sociology textbooks published from 1980 to 2015 is conducted, and detailed data, that is grouped in four different categories, is examined via bibliometrics and inferential statistics. Using standardized effect sizes and a simple meta-analytic comparison, we show that the problems with sociology textbooks aren’t related to some national sociology profiles, but that the patterns are clearly general characteristics of “second sociology”. The discipline’s lack of coherence and standards, which is responsible for the patterns in the textbook sociology, is thus responsible for non-scientific images of the discipline and for weakening its reputation, strengthening counter-scientific and culturalist movements in sociology.

Keywords

Textbook sociology, “two sociologies”, structural problems, adhocracy, disciplinary presentation, teaching sociology.

(12)

İÇİNDEKİLER

KABUL VE ONAY ...v

BİLDİRİM ... vi

YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI ... vii

ETİK BEYAN ... viii

TEŞEKKÜR ... vi

ÖZET ... vii

ABSTRACT ... viii

İÇİNDEKİLER ... ix

TABLOLAR ... xi

ŞEKİL VE GRAFİKLER ... xiii

GİRİŞ ...1

1. BÖLÜM: ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE YÖNTEMİ ...6

1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI ...6

1.2. ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ ...8

1.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ...10

1.4. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ...24

1.5. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI, SORUNLARI VE YÖNELTİLEBİLECEK ELEŞTİRİLER ...25

2. BÖLÜM: “İKİNCİ SOSYOLOJİ”: TANIM VE ÖZELLİKLER ...28

2.1. DERS KİTAPLARI VE BİLİM EĞİTİMİNDEKİ KONUMLARI ...28

2.2. “İKİ SOSYOLOJİ” ...31

2.3. LİTERATÜR ...40

3. BÖLÜM: YAPISAL SORUNLAR VE İKİNCİ SOSYOLOJİ ...48

3.1. SOSYOLOJİNİN KRİZİ...50

(13)

3.2. DİSİPLİNİN YAPISAL SORUNLARI VE DERS KİTABI SOSYOLOJİSİNDEKİ

YANSIMALARI ...53

4. BÖLÜM: YAPI VE İÇERİĞİN ANALİZİ ...70

4.1. SORUNU VURGULAMAK: ÖRNEK BİR VAKA ...70

4.2. BAŞLIK YAPISININ ANALİZİ ...72

4.3. REFERANS VE SİTASYONLARIN ANALİZİ ...84

4.4. KAVRAM VE TERİMLERİN ANALİZİ ...116

4.5. TEMELLER: TÜRKİYE’DE İKİNCİ SOSYOLOJİNİN BİLİM İMAJLARI ...130

4.6. GENEL DEĞERLENDİRME...143

SONUÇ ...151

KAYNAKÇA ...157

EK 1: GİRİŞ BAŞLIKLARINDA KULLANILAN KAVRAM VE TERİMLER ...172

EK 2: TEZ ÇALIŞMASI ORİJİNALLİK RAPORU...186

EK 3: ETİK KURUL MUAFİYETİ FORMU ...187

(14)

TABLOLAR

Tablo 1. İçerik Analizi Süreci ...16

Tablo 2. İncelenen Metinler (1980-2015)………..18

Tablo 3. Temel Veriler ...73

Tablo 4. Sosyolojiye Giriş Metinlerinde Başlıkların Dağılımı ...74

Tablo 5. İlk %10’da En Çok Uzlaşılan Başlıklar ...75

Tablo 6. Başlık Kategorilerine Ait Oranlar Ve Değişimleri ...76

Tablo 7. Giriş Başlığı Bileşenlerinin Dağılımı ...77

Tablo 8. Dönemlerdeki Uzlaşı Dilimine Göre İsim Başlıklarının Kümülatif Yüzdeleri (Sadece Başlık Açan Yazarlar) ...79

Tablo 9. Başlık Sayısına Göre İlk %10’daki Sosyologlar (Sadece Başlık Açan Yazarlar) ...81

Tablo 10. Dönemlere Göre Türkiye’de “İkinci Sosyoloji” Referanslarının Genel Nitelikleri ...89

Tablo 11. Dönemlere Göre En Çok Referans Gösterilen Süreli Yayınlar...91

Tablo 12. Üç Kategoride Referans Yaş Gruplarının Dağılımları ...94

Tablo 13. Dönemlere Göre Çalışmaları Referans Gösterilen Sosyologlar...99

Tablo 14. Uzlaşı Oranına Göre Sosyologlara Yönelik Referansların Kümülatif Yüzdeleri ...100

Tablo 15. Tüm Metinlerde En Yüksek Uzlaşıyla Başvurulmuş Yerli ve Yabancı Ders Kitabı Yazarları ...104

Tablo 16. Yabancı Yazarların Uzlaşı Aralıklarındaki Hareketliliği ...106

Tablo 17. Türk Yazarların Uzlaşı Aralıklarındaki Hareketliliği ...107

Tablo 18. Dönemlere Göre Farklı Türlerde Sitasyonların Dağılımları ...109

Tablo 19. En Az 3 Kitapta Atıf Yapılmış Sosyologlara Göre Sitasyonlar ...110

Tablo 20. h-indekse göre sosyolojiye giriş metinleri üzerinde en etkili sosyologlar ...111

Tablo 21. Her İki Dönemde Sitasyon Alan Türk Sosyolojiye Giriş Kitabı Yazarları ...112

Tablo 22. Referans Türlerindeki Değişimler İçin Etki Büyüklüğü Ölçümleri ...113

Tablo 23. Referans Yaşlarındaki Değişimler İçin Etki Büyüklüğü Ölçümleri ...114

Tablo 24. Orijinal ve İkincil Kaynaklara Dönük Referans ve Sitasyon Değişimleri...114

Tablo 25. Dönemlere Göre Kavramların Genel İstatistikleri ...120

Tablo 26. Uzlaşı Oranlarına Göre Kavram Gruplarının Kümülatif Yüzdeleri ...122

Tablo 27. Toplam ve Tanımlı Kavram Değişimlerinde Etki Büyüklükleri ...126

Tablo 28. Çekirdek ve Tekil Kavram Değişimlerinde Etki Büyüklükleri ...126

(15)

Tablo 29. İki Araştırma Bulgularının Karşılaştırılması ...127

Tablo 30. Dönemlere Göre Metinlerin En Az %90’ında Yer Alan Kavram ve Terimler ...128

Tablo 31. Dönemlere Göre Metinlerin En Az %50’sinde Tanımlanan Kavram ve Terimler ...129

Tablo 32. Ders Kitaplarında Tanımlandığı Biçimiyle Sosyolojinin Araştırma Konuları ...133

Tablo 33. Dönemlere Göre Metinlerde Sunulan Kuramsal Yaklaşımlar ...139

Tablo 34. Metinlerdeki Uzlaşı Oranlarına Denk Düşen Yaklaşım Sayıları ...140

Tablo 35. Ders Kitaplarına Göre Sosyolojinin Yöntem ve Teknikleri ...141

Tablo 36. Örnek Kategorilere Göre Ders Kitabı İçeriklerinde Tekil Bileşenlerin Değişimi ve Yoğunluğu ...144

(16)

ŞEKİL VE GRAFİKLER

Şekil 1. Kod Kategorileri ...20

Şekil 2. Referans ve Sitasyonların İncelenmesinde Kullanılan Kod Grupları ...21

Şekil 3. Sosyogram Örneği ...86

Grafik 1. İki Dönemdeki Tüm Referansların Yaş Gruplarına Göre Dağılımları ...95

Grafik 2. Dönemlere Göre Referansların Yaş Grupları Oranlarındaki Değişmeler (Genel) ...96

Grafik 3. Dönemlere Göre Toplam ve Tanımlı Kavram Sayılarının Karşılaştırılması ...122

Sosyogram 1. Türkiye’deki Sosyolojiye Giriş Metinlerinde Yabancı Ders Kitaplarının Etki Ağı .102 Sosyogram 2. Türkçe Ders Kitaplarının Etki Ağı ...103

(17)

GİRİŞ

Bu araştırmanın amacı sosyolojinin organizasyon problemlerinin sosyolojiye giriş kitaplarındaki bilim temsillerinde nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışmaktır. Sosyolojide araştırmacı olmayan bir yazın olarak ders kitaplarını incelemek üzere sosyolojik bir yaklaşımdan yola çıkılmıştır. Bu, sosyolojinin refleksif karakterinin gereğidir. Bu refleksivitenin temel dayanağı, Gouldner’ın yazdığı üzere, “sosyologların ne yapmak istedikleri ve dünyada gerçekte ne yaptıkları” sorusudur. Bu temelden hareket eden Gouldner’a göre “dünyanın bilgisi sosyoloğun kendisi ve toplumsal konumu hakkındaki bilgisinden ya da bunları değiştirme çabasından ayrı gelişemez” (Gouldner, 1971:489).

Dolayısıyla bu tez, sosyologların “yapmak istedikleri” ve “aslında yaptıkları” arasındaki gerilim temelinde, sosyologların “savundukları” ile “ürettikleri” realiteler arasındaki farklılığı soruşturmak ve sosyoloji pratiğinden kopuk bir şekilde üretilmiş bilgiye konformist bağlılığı eleştirmek amacını gütmektedir.

Sosyolojinin problemleri ile ilgili tartışmaların yoğun yaşandığı bir dönemde Collins, disiplinin en önemli sorunlarından biri olarak sosyolojinin “profesyonel özsunumunu” işaret etmiştir (Collins 1989:127). Bu araştırma, sosyolojinin profesyonel özsunumlarının neden önemli bir problem halini aldığını göstermek amacıyla 1980’lerden 2000’lere ders kitaplarında üretilen temsilleri karşılaştırmalı olarak incelemeyi hedeflemektedir. Bunu yaparken sosyoloji temsillerini disiplinin kendi gelişimi ve problemleri ışığında sorunsallaştırmaktadır. Buradaki temel motivasyon, McCarthy’nin vurguladığı üzere, sosyolojinin “doğal olarak revizyonist bir araştırma geleneği”

olmasıdır. Çünkü sosyoloji “tıpkı incelediği toplum gibi, geçmişinin sürekli bir değerlendirmesi ile bugününe ulaşır” (McCarthy, 1996:15).

Sosyolojinin süregelen bilimsel konumu ile ilgili tartışmalar uzun yıllardan bu yana disiplinin kurumsal doğasına ve örgütlenmesine, araştırma projeleri ve yayınlarına, müfredat ve ders içeriklerine, ders kitaplarına ve materyallerine yönelik önemli araştırmaları beslemiştir. Bunların içinde sosyoloji ders kitaplarına yönelik olan incelemeler sosyolojinin “mevcut ” bilimsel pratiğinin yoğunlaştığı akademik yayınlar (dergiler, monografiler ve raporlar) ile disiplinin kapsamlı ya da özet düzeyinde bir sunumunun yapıldığı ders kitapları arasındaki uçuruma işaret etmektedir. Öyle ki Hamilton ve Form, bu uçurumun birbirinden farklı “iki sosyoloji” yarattığını vurgulamışlardır (2003:693). Bu anlamda yükseköğretim sosyoloji ders kitaplarının kapsamlı bir incelemesine dönük ihtiyaca bu araştırmada yanıt verilmeye çalışılmıştır.

(18)

Bu araştırmada ders kitabı sosyolojisinin ve sosyolojinin disipliner sunumlarının problemleri incelenmektedir ve böylece önceki çalışmalara daha sistematik ve detaylı bir katkı sağlamak amaçlanmıştır. Ancak en önemlisi, bunun sosyolojik bir perspektiften yola çıkarak yapılmasına gayret edilmiş olmasıdır. Çünkü sosyolojiye giriş metinlerini en başta yazarlarının iyi ya da kötü ürünleri olarak ele almak bu çalışmanın hareket noktası değildir. Diğer disiplinlerin benzer metinlerinde olduğu üzere, sosyolojiye giriş metinleri de bir bilimsel disiplinin bilgisini (dolayısıyla başarısını) aktarırken aynı zamanda organizasyon seviyesi ve problemlerini de yansıtır. Bu kitaplardaki sosyoloji imajı “suretin suretidir”. Sosyolojiye giriş metinleri gerçek dünyadaki sosyolojinin mevcut durumunu değil, diğer benzer metinlerdeki sosyolojiyi resmederler. Ders kitaplarının bugünkü hallerini nasıl aldıkları, daha da önemlisi, bugünün sosyolojisini doğru yansıtıp yansıtmadığına bakılmaksızın aynı şeyleri nasıl ve neden üretmeye devam ettikleri sosyolojik bir problemdir. Bunu takip eden bir diğer problem de temelde birbirinin sureti olan bu metinlerin nasıl farklı sosyoloji temsilleri üretebildikleridir. Bu paradoksal manzaraya yönelik bir izahı geliştirmeye çalışmak bu tezin temel hedeflerinden biridir.

Sosyoloji ders kitaplarına dönük incelemelerin geçmişi 1920’li yıllara kadar götürülebilir. Sosyoloji öğretiminde ders kitaplarının ağırlık kazanmasının kendine has gelişimlerini ilk inceleyen Sorokin (1929) olmuştur. Üstelik Sorokin bunu yaparken disiplinin Avrupa ve ABD’deki farklı kurumsal gelişimlerini merkeze almış, ABD’deki kurumsallaşma biçiminin nasıl farklı ve uzmanlaşmış bir sosyoloji ders kitabı yazınını ürettiğini tartışmıştır. Ancak bundan daha da önemlisi, ders kitaplarında inşa edilen sosyoloji bilgisinin zamanla disiplinin mevcut bilgisinden uzaklaşacağını öngörmesi açısından bu erken tartışma oldukça değerlidir. Geçen yüzyılın ilk yarısı boyunca sosyoloji ders kitaplarını merkeze alan iki önemli çalışma daha kaleme alınmıştır. Sorokin’in metninden bir süre sonra Mills, toplumsal problemler üzerine yazılmış onlarca ders kitabını incelediği eleştirel çalışmasını yayınlamıştır (1943). Mills’in metnini önemli kılan yalnızca ders kitaplarındaki sosyoloji bilgisinin problemlerini tespit etmesi değil, bu kitaplardaki içerik üzerinden Amerikan sosyolojisindeki temel sorunları ortaya koymasıdır. Tarafgirlik, dar görüşlülük veya manipülasyonun ötesinde Mills’in vurguladığı esas problem, disiplindeki uzmanlaşmanın yarattığı bütünsel izah ve soyutlama konularındaki başarısızlığın yoğunluğuydu. Bu başarısızlıklar, disiplinin bilgisinin yetersiz bir şekilde birbiriyle bağlantılandırılmış olgulara dayanmasına ve sosyal yapının bütünü gözetilmeden izah geliştirilmesine sebep olmaktaydı (Mills, 1943:166). Üstelik bu durum hâlâ sosyolojinin temel problemlerinden birini teşkil etmektedir (Philips, 2001) ve bu yalnızca Amerikan sosyolojisine özgü değildir. Bir diğer önemli çalışma da Hobbs (1951) tarafından kaleme alınmıştır.

(19)

Bu çalışmanın önemi de sosyolojiye giriş niteliğindeki kitapların ilk sistematik incelemesi olmasıdır.

Hobbs çalışmasında 1925-50 arasında yayınlanmış 80’den fazla ders kitabını tahlil etmiş ve son derece alaycı bir dille bu kitaplarda tanımlanabilecek yegâne trendin “resim sayılarındaki artış”

olduğunu yazmıştır (Baker, 1988:381).

Yirminci yüzyılın ortalarına kadar yayınlanan bu az sayıdaki ama önemli birkaç çalışmayı disiplinde büyük değişimlerin gerçekleştiği 60’lı yıllar izlemiştir ve 1970 ile birlikte sosyoloji ders kitaplarına yönelik çok sayıda araştırmanın yayınlanmaya başladığı görülmektedir. Bu uyanan ilgi ve artışın ardındaki esas faktör, sosyal bilimlerin 60’larda zirveye ulaşan dünya çapındaki kurumsallaşma başarısıdır. Şüphesiz bu başarıda İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki küresel ölçekli değişimlerin payı unutulmamalıdır. Sosyoloji departmanlarının üniversitelerde yaygınlaşması öğrenci sayısındaki büyük artışı tetiklerken aynı zamanda sistemli ve basitleştirilmiş ders kitaplarına dönük önemli bir talebi yaratmıştır. Artan sayıdaki ders kitabı arzı ve bunları etkileyen piyasa mekanizmaları bugün

“ikinci sosyoloji” biçiminde ayrıştırılabilen bir tür disiplin sunumu ve temsilini inşa etmeye başlamıştır. Dolayısıyla bu dönemin hemen ardından sosyoloji öğretimi, müfredat ve ders kitabı içeriklerine dönük sistematik ve eleştirel soruşturmalar da artmıştır. 1980’lerde Teaching Sociology dergisinde yoğunlaşan tartışma ve çözüm önerilerinin 90’lar ve 2000’ler boyunca da sürdüğü görülmektedir. Bu dönemler itibariyle ders kitaplarına yönelik araştırmalar ABD sınırlarının ötesine taşınmış ve dünyadaki diğer sosyoloji profillerinde de benzer sorunların varlığını doğrulayan bir yazın oluşmuştur.

Ders kitabı sosyolojisine dönük uzun yıllardan bu yana çeşitli motivasyon ve temalardan hareketle yapılmış tartışmalar ve araştırma bulguları incelendiğinde, sosyolojinin özsunumu ile ilgili belli başlı problemler ayrıştırılabilir. Bunların başında ders kitapları arasındaki klon tarzı benzerlikler, tedavülde olmayan bilgilerin kullanılması ya da araştırma bulgularının doğru olmayan şekillerde sunulması, güncel araştırma kaynaklarının takibindeki yetersizlik, ideolojik eğilimler veya söz gelimi eşitsizlik ve toplumsal cinsiyet konularına yaklaşımlar gelmektedir. Bu yöndeki eleştirilerin temelinde, disiplinin problemli durumu ve ders kitaplarının sosyoloji öğretimindeki önemli yeri hakkında kabuller yer almaktadır. Eleştiriler ile birlikte, başta sosyolojiye giriş düzeyindeki derslerin içeriği ve yöntemi hakkında olmak üzere çok çeşitli ve yaratıcı çözüm önerileri sunulmuştur. Bunların etkisiyle bugün sosyoloji öğretiminin ve eğitim sistemindeki yerinin güçlendirilmesi, “dışarıdan” gelen olumsuz etkilerin engellenmesi ve disiplin saygınlığının artırılmasına dönük olarak ABD, İngiltere ve Avustralya’da önemli adımlar atılmaya başlamıştır.

(20)

Uzun bir süredir yürütülen çalışmalardan ve kazanılan önemli bir literatürden öğreniliyor ki sosyoloji öğrencileri, Herrick’e (1980) atfen, “ders kitabı sayısı kadar sosyoloji” temsiline maruz kalmaktadır.

Ders kitaplarının değerlendirilmesi ve sosyoloji öğretimi için standartların oluşturulmasına dönük uzun zaman önce başlayan çalışmalar bugün birçok ülkede olumlu sonuçlar vermeye başlamış iken Türkiye’de sorunun ciddiyeti henüz önemli bir tartışma konusu değildir. Ders kitapları ise yüzeysel benzerlikleri ve derin farklılıkları ile üretilmeye devam etmektedir. Dolayısıyla bu araştırma, en temelde sosyolojinin organizasyon sorunlarını merkeze alarak yükseköğrenime yönelik yazılmış sosyoloji ders kitaplarının detaylı bir incelemesine dönük ihtiyaca yanıt niteliğindedir. Bu yanıtın mümkün olduğunca açık, nesnel, tekrarlanabilir ve ikna edici olmasına gayret edilmiş ve buna yönelik olarak çok teknikli nicel bir araştırma dizaynı kullanılmıştır. Bu nicel tasarımın merkezinde Temel İçerik Analizi tekniği yer almaktadır. Bu teknik, incelenen kitaplardan hacimli bir veriyi almak ve sınıflandırmakta kullanılmıştır. Verilerin analizinde de bibliyometrik teknikler, ağ (network) analizi ve çıkarımsal istatistiklerden yararlanılmıştır. Dolayısıyla bu tezin ilk bölümü araştırmanın kapsamı ve hipotezleri, dizaynı ve tekniklerinin temellendirilmesine ayrılmıştır.

Genel bir kavramsal çerçeve niteliğindeki ikinci bölüm, ders kitabı sosyolojisinin gelişimi ve bunun üzerindeki disiplin-dışı tesirleri incelemektedir. Bunun için öncelikle ders kitaplarının ve bilim eğitimindeki rollerinin tanımlanması, zamanla ders kitaplarına dair anlayışlardaki değişimlerin tartışılması gerekmektedir. Ders kitaplarına dönük genel ilgi ve araştırmalar hakkında bilgiler sunulduktan sonra nihayet “iki sosyoloji” farklılığının kaynakları ve ders kitabı sosyolojisinin gelişimi incelenmiştir. Sonrasında farklı disiplin imajlarını belirleyen (başta piyasalar olmak üzere) dışsal faktörlerin hangi mekanizmalardan oluştuğu ve bunların neden kalıcılık kazandıkları tartışılmış, son olarak da sosyoloji ders kitaplarına dönük önemli araştırmalar hakkında bilgiler sunulmuştur. Araştırmaların incelenmesi, aynı zamanda disiplinin özsunumlarındaki ciddi problemlerin neler olduğu sorusunu da detaylı bir şekilde yanıtlayacaktır. Tezin üçüncü bölümü ise ders kitabı sosyolojisindeki problemlerin içsel kaynaklarını tartışmaya açmaktadır. İçsel kaynaklar, sosyolojinin organizasyon sorunlarının disiplin sunumlarındaki trendlere yol açması ve bunları beslemesine gönderme yapmaktadır. Bunun için sosyolojinin kurumsallaşma biçimlerindeki farklılıkların tarihsel temelleri incelenmiş, diğer disiplinlerle kıyaslandığında hangi özgül sorunları barındırdığı tartışılmıştır. Bu sayede ders kitabı sosyolojisinin disiplinin yapısal sorunlarıyla nasıl ilintili olduğu aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu tartışma aynı zamanda söz konusu tespitlerin neden belli ulusal sosyoloji profilleri ile ilgili olmayıp disiplinin genelini işaret ettiğine dair bir çerçeve sunmuş olacaktır.

(21)

Dördüncü bölüm boyunca araştırmanın farklı analiz düzeylerinde elde edilen bulgular paylaşılmıştır.

Araştırma tasarımına uygun biçimde, öncelikle ders kitaplarındaki “yapıyı” (yani metinlerin organize olma biçimlerini) belirleyen başlıklar incelenmiştir. Sonrasında bu yapının erimi ve güncelliği hakkında temel öneme sahip olan kaynakların analizi yapılmıştır. Bunun için referans ve sitasyonlar (alıntılar) bibliyometri ve ağ analizi teknikleri aracılığıyla sınıflandırılıp incelenmiş ve değişimleri daha derinlikli anlayabilmek üzere “etki büyüklüğü” ölçümlerinden yararlanılmıştır. Sonrasında metinlerdeki “içeriği” (yani dili) incelemek üzere farklı kategorilerde kavram ve terim kullanımları sınıflandırılıp karşılaştırılmıştır. Değişimler için etki büyüklükleri bu kez önceki araştırma bulguları için de ölçülmüş ve daha sistematik bir karşılaştırma yapmak mümkün hale gelmiştir. Son olarak ders kitaplarında sosyolojinin bilimselliği ile ilgili okuyucuya sunulan bilgiler incelenmiş ve disiplin temsillerinin niteliği hakkında bir tartışma yürütülmüştür. Böylece tüm kategorilerdeki bulgular dâhil olmak üzere, ders kitaplarındaki gözlemlerin disiplinin yapısal sorunlarının “semptomları” biçiminde ele alınabileceği ve genelleştirilebileceği gösterilmeye çalışılmıştır. Tüm bu tartışma ve bulguların genel bir değerlendirmesi yapıldıktan sonra sonuç olarak, sosyoloji öğretiminde disiplinin bilimsel saygınlığını merkeze alan standartları geliştirmenin neden disipliner politikanın bir parçası haline getirilmesi gerektiği tartışılmıştır.

(22)

1. BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE YÖNTEMİ

1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI

Bu araştırma, uzun bir süredir sosyoloji pratiği ve sorunları üzerinde yürütülmüş önemli tartışma ve imkânlardan yola çıkarak Türk sosyolojisinde görece arka planda kalmış olan ders kitabı yazma pratiklerine odaklanmaktadır. Sosyoloji ders kitaplarını analizin odağı haline getirmekle, ders kitabı yazma pratiğinde sosyolojinin bir bilim dalı olarak temsili ile sosyoloji disiplininin daha büyük ölçekli ve temele odaklı tartışmaları arasında ilişki kurmaya çalışılmıştır. Amaç, sosyolojinin üniter bir disiplin olarak örgütlenememesinin ders kitabı yazma pratiğinde nasıl ortaya çıktığını göstermek ve Türk sosyologlarının meslekî icraatlarındaki sosyoloji algısını anlamaya çalışmaktır. Ana-akım sosyoloji imgesine karşı yapılmış eleştirel analizlerin pek bilinmeyen ancak önemli bir parçası olan ders kitabı incelemeleri, sürekli üretilen basmakalıp sosyoloji imgelerini tartışmaya açmakta ve doğruluğu konusunda pek soru sorulmayan hususları şüphe götürür hale getirerek disiplinin bilimsel imajına ve eğitimine katkı sağlamaktadır.

Son yarım yüzyıldaki disiplin içi tartışmaların ve çatışmaların en temel düzeyde işaret ettikleri şey sosyolojinin uzun süren pozitivist özgüven sahibi görüntüsünün gizlediği zayıflıkların, kuramsal ve metodolojik sadakatin, yöntemsel yaklaşım çoğulluğunun ve bürokratik karakterinin daha fazla sürdürülemez bir kritik yoğunluğa ulaştığıdır (Philips, 2001). Uzun bir döneme yayılmış bu tartışmalarla birlikte sosyolojinin içsel dinamikleri ve dışsal tesirlere hassasiyeti, kırılgan ve çatışmalı doğası, anlamı, güç ilişkilerindeki rolü ve faydası üzerine zengin bir literatür doğmuştur. Sosyal bilimlerin gelişimleri ve kurumsallaşmaları belirli siyasal dönüşümlere ek olarak kültürel tesirlerin, toplumsal dünyaya dair disiplin-öncesi söylemlerin, diğer bilimlerdeki gelişmelerin, yükseköğretim ve üniversite sistemlerinin, fon ve kaynakların ve tüm bunların politik sistem ile ilişkilerinin dâhil olduğu son derece karmaşık bir etki ağı içinde gerçekleşir. Bu kompleks temelin unsurları bilim - esasen bütün bilgi türleri- üzerindeki başlıca dışsal tesirlere işaret eder ve verili bir bağlamda bilim pratiğini derinden etkiler.

(23)

Yarım yüzyılı aşan bir süreçte sosyal teori -özelde sosyolojik teori- birçok bakımdan ve sistemli bir şekilde soruşturmaya tabi tutulmuştur. Şüphesiz bu yarım asırlık süreç tartışmaların yoğunluğu esas alındığında önem kazansa da, sorunların ve ihtilafların kaynakları sosyolojinin kurucu figürlerine kadar izlenebilir. Ancak bu tartışmalara giden yolda bilgi sosyolojisinin, bilim tarihi ve felsefelerinin, bilim sosyolojisi ve postmodern kritik başlığı altında toplanabilecek daha radikal ve moral eleştirilerin büyük payı bulunmaktadır. Bilimsel statüsünden kurumsal yapısına, problem alanının belirsizliğinden söyleminin totaliterliğine, uzmanlaşmasının kaotik dağınıklığından yaklaşımların ideolojik çoğulluğuna değin kritiklerle kuşatılmış bir disiplin olarak sosyolojinin bir “yol ayrımına”

geldiği inancı yaygındır. Araştırma sahası bölük pörçük olan ve bilimsel kimliği dört taraftan saldırılara maruz kalan sosyologların “birçoklarınca iflas ettiği düşünülen pozitivist ve rasyonel programa sadık kalmak ya da bilim insanlarına ait olan imtiyazlarını devretmek” ile karşı karşıya oldukları söylenmiştir (Lynch ve Bogen 1997). Diğer yandan disiplindeki farklı çatışmalar yalnızca sosyolojiye özgü değildir. Sosyal bilimler sahasının kendisi entelektüel çatışmalar tarafından derince yırtılmıştır (Van Harskamp 1996) ancak bu çatışmaların rolü her zaman negatif olmak zorunda da değildir. Elbette oldukça zor ve zahmetli bir icraat olarak sosyolojinin eleştirel bir sosyolojisini yapmak şimdiye kadar bütünlüklü bir resmi oluşturabilmekten epey uzak olduğu gibi, Boudon’un işaret ettiği üzere, “eleştirel sosyoloji” gibi kavramlar ve yaklaşımların kendisi bile çözüm olmaktan ziyade semptomlardır (Boudon 1980:2). Yine de uzun zamandan bu yana sosyologların disiplinlerini refleksif amaçlarla ve farklı teorik araçlar vasıtasıyla sorunsal haline getirmelerine, alışılmış sosyoloji imajını sarsarak yeni arayışlara çıkmalarına vesile olmuş bu tartışmalar, Türk sosyolojisinin kendisinin de bu problemleri paylaştığını anlamamızda ve yeniden sağlıklı bir tartışma zemini bulmamızda büyük bir yardım sağlayacaktır.

Türkiye’de sosyolojinin gelişimi ile ilgili “sorunlaştırma” önerileri bir süredir yapılmaktadır. Söz gelimi İlyasoğlu, “kullanılan ders kitapları ve bunların zaman içinde değişiminin” incelenmesinin, Türkiye’de sosyoloji tarihinin bir araştırma sahası olarak gelişmesinde önemli bir başlık önerisi olduğunu yazmıştır (İlyasoğlu, 2001:82-83). Dolayısıyla bu araştırmada, bilimsel meşruiyeti ve krizi hakkında yapılagelmiş tartışmalardan ve katkılardan yola çıkılarak sosyolojinin önemli bir boyutuyla sorunsallaştırılmasının imkânları tartışılmaktadır. Tartışmaların ve araştırmaların Türk sosyolojisindeki yansımalarının neler olduğuna da değinilerek Türk sosyoloji pratiğinin diğer sosyoloji profilleri ile ortak sorunları anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bunun için öncelikle ders kitaplarının bilimsel bir disiplindeki önemleri hakkında bir tartışma yürütülmüş ve literatürdeki ilgili çalışmalar incelenmiştir. Daha sonra ders kitaplarındaki içeriğin farklı düzeylerinden elde edilen

(24)

veriler analiz edilmiş, eleştirel konumlar ve öneriler arasındaki bağlantının kurulmasına çalışılmıştır.

Türk sosyolojisinin kendi pratiğini nasıl algıladığı ve disiplini okuyucuya nasıl tanıttığı ders kitapları üzerinden araştırılmıştır.

Disipliner formasyonlar, uzun erimli ve devam eden süreçlerdir ancak belli yerlerde, özellikle disiplinin büyük dönüşüm zamanlarında formasyon oldukça canlıdır. Bu dönemlerde ders kitapları, disiplinin formasyonunda önemli bir role sahiptir. Disiplinler üniversiteler içinde kurumsallaştıklarında, hem disiplinin çekirdeğini (core) oluşturan rakip kavramsallaştırmalara yönelik olarak “içsel” hem de komşu disiplinler ve akademi-ötesi otoritelere yönelik olmak üzere

“dışsal” sınırlar çizilmek zorundadır. Ders kitaplarının bu sınır çizme pratiğinde son derece önemli bir yeri bulunmaktadır, çünkü disiplinin çekirdek bilgisini temsil etmektedirler. Bir bakıma ders kitapları disiplinin kurumsal düzeyini göstermektedir (Larsson 2008:235). Toplumun bilimsel kuramını yaratmak amacıyla kurumsallaşmış olan sosyolojinin ders kitapları da bugün öğrenci sayısının yarattığı talep ile birlikte onlarca baskı ve farklı pedagojik araçlarla sunulan dünya çapında bir pazarı oluşturmaktadır. Literatürdeki eleştiriler ve yoğun tartışmalara rağmen sosyoloji bugün hala

“bilimsel bir disiplin” konumunu ve temsilini korumaktadır. Ders kitaplarının yazarları öğrencilerine ve okuyucularına sosyolojinin kendisini diğer toplum düşüncelerinden “bilimselliği ile” ayırt ettiğini kuvvetli bir uzlaşıyla vurgulamaktadırlar. İşte bu sebepledir ki ders kitapları, bunların sosyolojiyi temsil biçimleri ve disiplinin çekirdek içeriği ile olan ilişkileri uzun bir süredir dünyanın değişik yerlerindeki sosyologların yoğun ilgisini çekebilmiştir. Bu araştırmanın konusu Türkiye’deki sosyolojiye giriş niteliğindeki ders kitaplarında sosyolojinin temsilidir ve başlıca amacı da Türk sosyologlarının öğrencilerine ve ilgili okuyucu kitlelerine sosyolojiyi tanıtırlarken çekirdek bir kavram, başlık ve kaynak muhtevasını sunup sunmadıklarını tespit etmektir. Çünkü sosyoloji bilimsel bir disiplinse, bilim insanlarını sosyalleştirirken kullandığı en önemli materyaller olan ders kitaplarında çekirdek bir içeriği zaman içerisinde korumayı ve genişletmeyi sürdürmelidir.

1.2. ARAŞTIRMANIN PROBLEMİ

Araştırmanın en temel problemi, araştırmacı pratikten gittikçe kopmuş ve farklılaşmış bir sosyoloji pratiği olarak ders kitaplarında üretilen bilim imajlarının sorunlu doğasıdır. Bu problemi irdeleyebilmek için metinlerdeki sosyoloji temsillerinin karakteristik özelliklerinin ne olduğu, bunların hangi faktörlerce üretildiği, ders kitaplarındaki içeriğin niceliği ve zaman içindeki değişiminin ne yönde olduğu sorularına cevaplar aranmalıdır. Ancak daha ileride tartışılacağı üzere

(25)

yalnızca metinler bağlamında ve dolayısıyla yazarlara indirgenmiş bir incelemenin birçok sorunu bulunmaktadır. Bir disiplinin ders kitapları tek başına bireylerin farklı düzeylerdeki yaratıcı eylemlerinin, başarı ya da başarısızlıklarının üretimi değildir. Aksine, ders kitapları aynı anda hem akademik hem de retorik toplulukların etkileşimlerinden beslenen, disiplinin içsel gerilimleri, akademik puanlama ve söz gelimi piyasa mekanizmaları gibi daha üst düzeydeki ve uluslararası olgularla bağlantılı karmaşık bir ağ içinde üretilir. Bu içsel ve dışsal tesirlerin etkileşimi de problemi sosyolojik bir konu haline getirmektedir. Bu sebeple içeriğin farklı düzeylerde incelenip karşılaştırılması, metinlerin birbirlerini hangi bağlantılar aracılığıyla etkilediğinin gösterilmesi ve bunların disiplin içi/dışı tesirlerle ilişkisinin açıklanması gerekmektedir.

Doğa bilimlerinde olduğu üzere sosyoloji ders kitaplarının içeriği de belirli bir çerçeveye sahiptir.

Ancak doğa bilimlerinden farklı olarak sosyoloji ders kitaplarında bu içerik disipliner uzlaşı ve standartlara dayanmamaktadır. Sosyolojinin en ciddi yapısal problemi olarak parçalılık bunda temel bir faktördür. Ders kitaplarının hem materyal hem de dilsel inşası bunu iyi yansıtmaktadır. Materyal içeriğin temel bileşenleri olan konu başlıkları, tanımlar, prensipler ve kavramlar açısından bakıldığında bu içeriğin çok çeşitli ve tutarsız bir niteliğe sahip olduğu açığa çıkar. Disipliner bütünlük ve standartlaşmanın yokluğunda ortaya çıkan bu problem, bilimsel itibar ve imajın zayıflamasında etkili olmaktadır. Çünkü bir disiplinin hem araştırma pratiğinde hem de eğitiminde ihtiyaç duyacağı en önemli koşul, üzerinde uzlaşılmış çekirdek bir bilgi kümesine sahip olmaktır.

Çekirdek içerik (core content) bir bilimsel disiplinin nesnesini incelemesinde kullandığı kavramsal, teorik ve metodolojik düzeydeki en temel bilgiler kümesi olarak tanımlanabilir. Doğa bilimlerinin ders kitapları, yoğun şekilde ortak kavramsal bir şemayı paylaşır. Sosyal bilimlerde de ders kitapları (aşağı yukarı) “konu başlıkları, sıralama, biçem ve haber konuları bakımından görünürde benzer bir yapıyı sergilemekle beraber, ortak bir disipliner kavram şeması ve içeriği sunamamaktadır” (Keith ve Ender 2004a:21). Peki, hem belirli bir ortaklığın hem de standart yokluğunun aynı anda ortaya çıkması nasıl mümkün olmaktadır? Bu soruya yönelik bir cevap arayışı, araştırmayı yönlendiren temel motivasyonu oluşturmaktadır. Amaç, probleme dair bireysel izahları aşmak üzere sosyolojik bir perspektifi geliştirmeyi içermektedir.

Buradan hareketle sosyoloji ders kitaplarında çekirdek bir içeriğin yokluğundan söz edildiğinde, bu metinlerde hangi konuların içerileceği, ne tür bilgilerin hangi kavramlarla sunulacağı gibi son derece temel düzeyde bir standardın yokluğu kastedilmekte ve bunun sebebi olarak da bizzat disiplinin kendisindeki problemler gösterilmektedir. Dolayısıyla ders kitaplarının içeriğini detaylı bir şekilde

(26)

analiz etmek ve disiplinin sorunları ile ilişkisini tespit etmek amacıyla araştırmanın temel soruları şöyle sıralanabilir:

1. Sosyolojiye giriş kitaplarının görünür içeriği (manifest content) ele alındığında, içerilen konu başlıkları ve referans tarzları disiplin içinde bir ortaklığa işaret etmekte midir?

2. Ders kitaplarında paylaşılan çekirdek ve tekil nitelikteki içeriklerin oranı ve dağılımı nasıldır?

3. Ders kitaplarında sunulan temel bilgiler, metinler-arası düzeyde bir tutarlılık sergilemekte midir?

4. Temel bilgiler, referans trendleri ve kavramsal şemada zamana göre ne tür değişimler gerçekleşmektedir?

5. Sonuçlar, diğer çalışmaların bulguları ile karşılaştırıldığında sosyoloji temsilleri ve öğretimi hakkında neler söylenebilir? Türk sosyolojisi özelinde elde edilen sonuçlar literatürdeki diğer araştırmaların bulguları ile tutarlı mıdır?

1.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

Sosyolojideki yapısal sorunların, piyasa mekanizmalarının ve taklitçiliğin izlerini giriş düzeyindeki ders kitaplarında inceleyebilmek üzere bu tez nicel bir araştırma tasarımı kullanmaktadır.

Araştırmanın nicel tasarımının bileşenleri olarak hem Temel İçerik Analizi (Basic Content Analysis) hem de “matematiksel ve istatistiksel tekniklerin kitaplara uygulanması” (Andres, 2009:2) biçiminde tanımlanabilen bibliyometri teknikleri kullanılmıştır. Nicel araştırma dizaynı, farklı dönemlere ait ders kitaplarının içeriklerini çeşitli kategorilerde inceleyip karşılaştırılabilir hale getirmek amacına hizmet etmektedir. Dolayısıyla bu çalışma görece küçük bir örneklem içinden elde edilen büyük miktarda veriyi sınıflandırmak ve detaylı bir şekilde incelemek üzere temel içerik analizine başvurmakta, verilerin analizinde istatistikler ve network modellemeleri gibi karma teknikler kullanmaktadır. İçerik analizi “başlık”, “referans-sitasyon (citation/alıntı)”, “kavram” ve “temel bilgiler” gibi birden fazla düzeyde uygulandığından, yoğun bir verinin özetlenerek sosyoloji ders kitapları hakkında temel düzeyde betimlemeye imkân verecek hale getirilmesi sağlanmıştır. Nicel araştırma tasarımı hem asgari düzeyde bir reaktivite hem de çalışmanın tekrar edilebilirliği açısından avantajlıdır.

(27)

1.3.1. Hipotezler

Disiplinleri kendi içlerine kapalı şekilde tasvir eden imajlar sosyolojik açıdan ne kadar yanlışsa, sosyoloji tarihlerindeki gelişmelerin ve çatışmaların “eskiye” ait olduğunu ve disiplinleşme sürecinin tamamlandığını düşünmek de bir o kadar hatalıdır. Disiplinler sürekli bir oluşum ve dönüşüm içerisinde olmakla aslında bilimsel gelişim ve kümülasyon süreçlerini de doğrudan yansıtırlar. Ders kitapları hem bu dönüşümü bilim insanlarının sosyalleşmesindeki etkilerinden ötürü beslerler hem de bu dönüşümden içeriklerini güncellemek biçiminde etkilenirler. Dolayısıyla bu metinler, bizzat disiplinlerin oluşum süreçlerinde rol almaktadırlar (Larsson, 2008:236). Bu nedenle araştırmada test edilecek hipotezler, en temelde bilimsel bir disiplinin temsilinde gözlemlenmesi beklenen ortaklaşma-bireysellik trendlerinin ve zaman faktörünün bu trendler üzerindeki öngörülen etkilerinin ölçülebilir ve karşılaştırılabilir kılınmasını sağlamak üzere kurulmuşlardır. Hipotezler bu temel üzerinde ve her bir analiz kategorisinde zaman değişkenine bağlı olarak gerçekleşen değişimleri işaret etmektedirler. Dolayısıyla her bir analiz kategorisine bağlı olarak inşa edilmeleri gerekmektedir.

Disipliner temsillerdeki farklı içerik bileşenleri üzerindeki uzlaşı ve bireysellikte gerçekleşen değişimlere dair birtakım öngörüler, eğer “bilimsel gelişim ve kümülasyon” esas alınırsa basit bir şekilde ortaya konulabilir. Bu durumda “zaman içinde” söz gelimi içerik bileşenleri üzerindeki uzlaşı artacak ve bireysellik azalacaktır. Ancak daha ileride görüleceği gibi, hâlihazırda kırk yıllık bir sürede disiplinin ve bilgisinin durumu üzerine yapılmış çalışmaların bulguları esas alındığında sorun daha karmaşık bir hâl almaktadır. Bu sebeple hipotezlerdeki öngörülerin mevcut gözlemler esas alınarak temellendirilmeleri gerekmektedir.

Başlıklar ve içerilen konular temelinde Agger (1989), Babchuk ve Keith (1995) ile Lynch ve Bogen (1997) sosyoloji ders kitaplarındaki içeriğin sıklıkla benzer bir şablona dayandıklarını vurgulamışlardır. Son derece genel başlık sınıflandırmaları açısından bakıldığında bu geçerli olabilse de, metin içeriklerinin spesifik bileşenlerindeki (disiplinin tarihi, önemli isimler vs.) değişimi incelemek son derece önemlidir. Bu sebeple sosyolojiye giriş metinlerindeki konu başlıkları ve spesifik bileşenler üzerindeki uzlaşı oranının düşük ve bireysel tercihlere dayalı içeriğin yüksek olması beklenmektedir. Bunu test etmek üzere isim başlıklarındaki değişimler karşılaştırılmıştır. Bu öngörüye göre metinlerin %90’ı ve yukarısında ortak olan isim başlıkları oldukça az, tekil (yalnızca tek bir kitapta yer alan) başlıklar da yüksek bir orana sahiptir. Aynı zamanda bu oranların bir dönemdeki diğerine çok az değişmiş olması beklenmektedir.

(28)

Referanslar düzeyinde Hedley ve Taveggia (1977) ile Perrucci (1980), ders kitaplarındaki farklı içeriklere dair başvurulan kaynakları incelemiş ve sosyoloji ders kitaplarında genel bir güncellik sorunu olduğunu tespit etmişlerdir. Daha sonraki dönemde yapılmış bir çalışmada ise ders kitaplarının genel olarak güncel referanslara sahip oldukları not edilmiştir (Babchuk ve Keith, 1995). Dolayısıyla, en azından Anglo-Amerikan sosyoloji metinlerinde, on yıldan biraz fazla bir süre içinde güncel kaynaklara dönük referansların artması söz konusudur ve bu da yazarların, disiplinin bilgisini daha yakından izlemeye başladıkları anlamına gelmektedir. Bilimsel bir disiplinin ders kitabı olmalarından ötürü de bu metinlerin ağırlıklı olarak akademik süreli yayınlar ve monografilerin oluşturduğu araştırma literatürünü yakından izlemeleri gerekmektedir. Şu halde daha güncel metinlerde eskilere kıyasla akademik süreli yayınlardaki makaleler başta olmak üzere hem daha fazla sayıda hem de daha güncel referansların bulunması gerekmektedir. Aynı zamanda her bir ders kitabı yazarının akademik süreli yayın referanslarına dönük daha da “bilinçli” olmaları (standart oluşturmaları) beklendiğinden, güncel metinlerde daha az asimetrik dağılım gözlemlenmelidir. Dolayısıyla bir dönemden diğerine daha fazla kaynağa başvurulmuş, en güncel kaynaklara yapılan başvurular artmış ve en eski yaş grubundaki referanslar azalmış olmalıdır. Diğer yandan orijinal çalışmalara dönük referansların benzer bir trendi yansıtması gerektiğinden güncel metinlerde bu referansların azalma değil, artış göstermesi gerekmektedir. Ancak gerek hacim gerekse güncellik düzeyinde olsun, bir dönemden diğerine disipliner kaynakların takibinde beklenen gelişmeler aynı zamanda diğer başka yazarların ders kitaplarına dönük referans ve sitasyonların da azalmasını sağlamalıdır.

Keith ve Ender (2004a), bilimsel birikime dayanarak zamanla sosyoloji ders kitaplarında daha fazla sayıda kavramın kullanılacağını ileri sürmüşlerdir. Ancak daha önceki bir çalışmasında sosyoloji ders kitaplarında zaten çok fazla kavramın kullanıldığına dönük bir eleştiri McGee vd. (1985) tarafından ifade edilmiştir. Öyleyse, birkaç on yıllık süreçte sosyolojide üretilen ve ders kitaplarına girebilen kavramların sayısının böyle bir bollukta anlamlı bir büyümeyi işaret etmesi zordur. Üstelik giriş başlıkları altındaki kavramsal şablonun zaman içerisinde ciddi şekilde değişmesi beklenemez. Ancak daha güncel ders kitaplarında içerikteki bireyselliğin azalması ile birlikte metinlerin daha benzer ve düzenli bir kavram kullanımını içermeleri ve düzenli kavram kullanımının sonucunda yazarların daha çok kavramı tanımlamaları gerekmektedir. Bireysel kavram kullanımı azaldıkça da metinlerin büyük kısmında yer alan (çekirdek) kavram ve terimlerin hacminde bir artış, tekil kavram kullanımlarında da bir azalma beklenmelidir.

Öyleyse temellendirilen hipotezler şu şekilde özetlenebilir:

(29)

1) Dönemlere göre başlık bileşenlerindeki çekirdek içerik artar ve tekil içerik azalır.

2) Güncel metinlerde toplam referans hacmi anlamlı derecede büyüktür.

3) Akademik süreli yayınlardaki makalelere dönük toplam referanslar güncel metinlerde daha fazladır.

4) En güncel yaş grubundaki kaynaklara dönük toplam referans hacmi güncel metinlerde daha büyüktür.

5) En eski yaş grubundaki kaynaklara dönük toplam referans hacmi güncel metinlerde daha küçüktür.

6) Güncel metinlerde orijinal çalışmalara dönük referans hacmi büyürken ders kitaplarına dönük referansların hacmi de küçülür.

7) Aynı şekilde daha güncel metinlerde orijinal çalışmalara yönelik sitasyonların hacminde büyüme gerçekleşirken ders kitaplarına yönelik sitasyonların hacmi de küçülür.

8) Bir dönemden diğerine toplam kavram ve terimlerin hacminde anlamlı bir değişim gerçekleşmez, ancak güncel metinlerdeki toplam tanımlı kavram ve terim hacmi anlamlı derecede büyüktür.

9) Daha güncel metinlerde yüksek uzlaşıyla yer alan (çekirdek) kavram hacmi büyür ve bireysel (tekil) kavram kullanımları da anlamlı ölçüde azalır.

1.3.2. Veri Toplama Tekniği

Bu çalışma 1980’lerden günümüze değin Türk sosyoloji literatürüne sunulmuş sosyolojiye giriş ve genel sosyoloji niteliğindeki ders kitaplarını, sosyolojiyi tanıtırken ve temsil ederken belli bir çekirdek içeriğe ve disipliner uzlaşıya dayanıp dayanmadıklarını tespit etmek üzere karşılaştırmalı olarak incelemektedir. “Sosyolojiyi tanıtmak” ifadesi sosyolojinin tanımı, amacı, diğer disiplinlerle olan ilişkisi, kökeni ve gelişimi gibi “sunuş” konularına işaret ederken “sosyolojinin temsili” ifadesi de disiplinin önemi, ayrıcalığı, sosyoloğun amacı ve en önemlisi de sosyolojinin bilimselliği gibi konulara atıf yapmaktadır. Bu konulara ait içeriğin ders kitaplarında yoğunlaştıkları ve kitapların yazılış amaçlarına göre de önemli başlıklar giriş (introduction) düzeyindeki ilk bölümlere aittir. İlk bölümler “sosyolojinin konusunu tanımlamaya, sosyolojik yaklaşımı ayırt etmeye ve öğrencinin ilgisini çekmeye” çalışırlar (Perrucci 1980:40). Genel olarak bu başlık altında sosyolojinin sınırları, temel kavramları ve disiplin için “anahtar sorular ve tartışmalar” sunulmaktadır ki bu temel bilgiler

(30)

daha sonraki başlıklarda öğrenci için bir kılavuz niteliğindedirler (Manza, Sauder ve Wright 2010:278). Bu sebeple içerik analizini yapmak üzere araştırma, ders kitaplarının giriş başlıklarına odaklanmaktadır. Referanslar ve genel başlıklar düzeyindeki incelemeler kitapların bütününü ele alacak şekilde yapılmıştır. Ders kitaplarındaki çekirdek içeriği tespit edebilmek üzere “başlık”,

“referans”, “kavram” ve “temel bilgiler” olmak üzere dört kategoride veriler ayrıştırılmış ve iki dönem arasında karşılaştırılmıştır. Ders kitaplarındaki bu kategorilere ait içeriği, çalışmanın soru ve amaçlarına uygun bir şekilde incelemek üzere Temel İçerik Analizi tekniği kullanılacaktır.

İçerik analizi teknikleri, sosyal bilimler alanında uzun süreden bu yana uygulanmaktadır. Krippendorf temel içerik analizini “metinlerden (ve diğer anlamlı materyalden) kullanım bağlamlarına göre tekrarlanabilir ve geçerli çıkarımlar” yapmak üzere özelleşmiş prosedürler kullanan bir teknik olarak tanımlamaktadır. “Yeni kavrayışlar sağlayan, araştırmacının belli bir fenomene yönelik anlayışını artıran içerik analizi, bilimsel bir araçtır” (Krippendorf 2004:18). Temel içerik analizi, bilimsel kurallara uygun bir teknik olarak survey araştırmalarına oldukça benzerdir, “analiz düzeyi olarak insanlardan ziyade mesajları kullanır” (Neuendorf 2002:47). Mesajların kaynağı, alıcısı ya da bizzat mesajın kendisine ve tesirine odaklanabilir. İçerik analizi sıklıkla betimleyici maksatlarla kullanılsa da, yeni kavramlar ve teoriler üretmekte ya da teoriyi test etmekte de kullanılabilmektedir. Bu sayede

“araştırmacılar bireylerin, küçük grupların ya da büyük ve çeşitli kültürel grupların tutumlarını, görüşlerini ve ilgilerini tanımlayıp belgeleyebilmektedirler” (Drisko ve Maschi 2016:2).

Weber’e göre diğer veri üreten ve analiz eden tekniklere kıyasla içerik analizinin birtakım avantajları bulunmaktadır:

• İçerik analizi, toplumsal etkileşimin merkezi bir unsuru olarak insan iletişiminin transkripsiyonları ve metinler üzerinde çalışmaktadır.

• En iyi içerik analizi araştırmaları metinler üzerinde (aslında antitetik olarak görülmelerine rağmen) hem nicel hem de nitel araştırmaları kullanırlar.

• Belki de yüzyıllara yayılan çeşitli türden metin dizileri, esasen oldukça güvenilir veri kaynağıdırlar.

• Mülakat gibi tekniklerle kıyaslandığında içerik analizi, görüşmecinin ya da katılımcının analiz edildiklerinin farkında olmadıkları bir düzeyde, göze çarpmayan ölçümler sağlar (Weber 1990:10).

(31)

Son madde, en önemli avantajlardan biridir. İçerik analizi, salt gözlemsel bir araştırma dizaynına sahiptir. Bu da araştırmacının, katılımcının davranışına tesir edecek müdahaleler yapamayacağı anlamına gelmektedir. Buradaki salt gözlemsel ifadesi, araştırmacının herhangi bir müdahale konusundaki yoksunluğuna atıf yapmaktadır ve bu anlamda içerik analizi tekniği en düşük oranda ya da sıfır reaktiviteye yol açan bir araştırma dizaynında kullanılır (Drisko ve Maschi 2016:32). Bu teknik sayesinde göze çarpmayan ölçümlerin elde edilmesi ve karşılaştırılması ise bu tezin amaçları söz konusunda olduğunda son derece önemlidir.

Krippendorf, içerik analizlerinin dil içinde inşa edilen olgulara odaklandığında oldukça başarılı olduklarını ve bu tür dilsel olarak inşa edilmiş olguların dört sınıfa ayrıştırılabileceğini yazmaktadır:

Atıflar: Kavramlar, tutumlar, inanç, niyet, duygu, zihinsel durum ve bilişsel süreçler en nihayetinde davranışın sözel atıflarında kendilerini dışa vururlar. Bunlar pek de gözlemlenebilir olmadıklarından, onları gerçek kılan sözcükler iletişimin transkripsiyonlarından elde edilebilirler.

Toplumsal İlişkiler: Otorite, güç, uzlaşı ve eşitsizlikler birincil olarak dilin nasıl kullanıldığında ve ikincil olarak da söylenende dilsel olarak inşa edilirler.

Kamusal Davranışlar: Bireylerin değerleri, eğilimleri, dünyayı kavramsallaştırmaları ve bağlılıkları, sürekli onaylamalar içeren iletişimin yüzeyinde belirgindir. Analiz her zaman bireyin kamusal bir realite içinde ele alınması ile başarılı olur.

• Kurumsal Gerçeklikler: Evlilik, para, hükümet, tarih, hastalık ve hatta bilimsel amaçlar gibi sosyal realitelerin kurumsal doğaları sıklıkla gözden kaçar. Organizasyonların kendilerini inşa ettikleri daha sabit kategoriler dikkate alınırsa analizin başarıya ulaşması daha olasıdır (Krippendorf 2004:77).

Bilimsel iletişimin analizi, kurumsal gerçekliğinin kendisini inşa biçimi düşünülerek yapılmalıdır. Bu anlamda bilimsel bir disipline ait materyallerin içeriği ele alındığında, iletişimin genel düzeyde bir benzeşme sergilemesi ve farklılıklarının da azalması beklenir.

İçerik, açık (manifest) ve gizli (latent) nitelikler taşır ve bunların birini ya da her ikisini birden inceleyecek türde içerik analizi tasarımları uygulanabilir. “Satır aralarındaki” örtük içeriğin aksine açık içerik, iletişimde olduğu gibi apaçık ve mevcut içeriktir. Temel içerik analizi de açık içeriğin sayısal tekniklerle incelenmesidir. Multidisipliner alanda oldukça yaygın ve biçimsel olarak tümdengelimli bir tekniktir (Drisko ve Maschi 2016:21). Bu da kod kategorilerinin ve kod listelerinin

(32)

araştırma öncesinde hazırlanmış olması ve kodlamanın bu hazır kategori ve listelere göre yapılacağı anlamına gelmektedir. Diğer içerik analizi tekniklerinde olduğu gibi burada da amaç, metin içindeki çok fazla sayıda sözcüğün, kavramın ve/veya ifadenin “çok daha az sayıdaki içerik kategorilerinde sınıflandırılmasıdır”: Benzer anlamlara sahip oldukları düşünülen sözcük, ifade ya da diğer birimler aynı kategori altında gruplandırılır (Weber 1990:12). Araştırmacının amacına göre gruplandırılan birimler arasındaki benzerlik sözcüklerin gerçek anlamları da olabilir, çağrışımlardaki ortaklık da olabilir. Temel içerik analizi en yaygın biçimde, iletişimin temalarını ya da diğer özelliklerini empirik olarak tanımlamak ve betimlemek üzere kullanılan bir tekniktir. Araştırmacının sistematik biçimde büyük miktardaki veriyi inceleyebilmesine imkân tanır. Araştırmacılar betimleyici araştırmayı belli bir popülasyonun ya da örneklemin karakteri ve kalitesi hakkında detaylı bilgi sağlamak üzere kullanırlar. Aynı zamanda belli bir içeriğin sunulması beklenen bir durumda sunulmamasının tespitinde de yardım sağlar. Bu araştırmada da amaçlandığı üzere, “zaman içerisinde açık içerikteki trendleri görsel olarak sunmak ve istatistik teknikleri ile çözümlemek” betimleyici bir içerik analizinin temel karakteristikleridir (Drisko ve Maschi 2016:25). Bu tekniği kullanan analistler nesnelliği vurgularlar, yani verilerinin problematik olmadığını ve kültür ya da bağlama göre değişen yorumlara maruz kalmayacaklarını düşünürler (ibid: 28). Bu araştırmadaki içerik analizi de yaygın içerik analizi tekniklerinin araştırma dizaynını paylaşmaktadır. Sürecin bir özeti şu şekilde sunulabilir:

Tablo 1. İçerik Analizi Süreci Kavramsallaştırma ve Amaç

Problemi tanımlamak Teori ve araştırmaların incelenmesi

Spesifik araştırma soruları ve hipotezlerin sunulması Dizayn

İlişkili içeriğin tanımlanması Formel bir tasarım belirlenmesi

Basit tabloların oluşturulması Kodlama protokolleri

Evreni belirlemek ve örneklemi planlamak Öntestler ve güvenilirlik prosedürleri

Analiz Veriyi işlemek

İstatistiksel prosedürleri uygulamak Yorumlamak ve sonuçları raporlamak Kaynak: Riffe, Lacy ve Fico (2014:43).

(33)

1.3.3. Araştırmanın Evren ve Örneklemi

Bu çalışmanın odaklandığı dönemlere ait metinlerin bütüncül ve eksiksiz bir listesinin yapılamamasından ötürü, çeşitli kaynaklar incelenerek kitapların mümkün olan en kapsamlı listelerinin oluşturulmasına gayret edilmiştir. Eski metinlerin göreli dağınıklığına ek olarak dijital kodlanabilirliğe sahip kopyalara erişimdeki güçlükler nedeniyle, uygunluk örneklemesi (convenience sampling) tercih edilmiştir. Bu örnekleme biçimi “hazır ve uygun birimlerin seçimine dayanmakta”

ve içerik analizinin yapıldığı araştırmalarda yaygın olarak kullanılmaktadır (Neuendorf 2002:87).

Bu araştırmanın kapsamına uygun giriş kitaplarının kronolojik olarak listelendiği bütüncül ve güncel bir bibliyografik çalışmanın eksikliğinden dolayı, erişilebilir durumdaki metinlerin araştırılıp listelenmesi için çeşitli kaynaklara başvurulmuştur. Bunlar arasında bir bibliyografik değerlendirme (Bulut, 2008) ve ders kitapları üzerine bir inceleme (Balkız, 2007) bulunmaktadır. Diğer yandan başta üniversite ve halk kütüphaneleri olmak üzere internet kitapçılarını da kapsayan veri tabanlarında

“sosyoloji” ve “toplumbilim” anahtar sözcükleri aratılarak metinlerin listelenmesi sağlanmıştır.

Listeler incelendiğinde Türk sosyologlarına ait sosyolojiye giriş ve genel sosyoloji ders kitabı niteliğindeki ulaşılabilir özgün çalışmaların ağırlıklı olarak 1980’den itibaren kümelendiği gözlemlenmiştir. Araştırma yükseköğrenime dönük yerel sosyoloji literatürü ile ilgili olduğundan çeviri eserler ve ortaöğretim seviyesindeki müfredata odaklı ders kitapları listeye dâhil edilmemiştir.

Buna ek olarak ders kitaplarının kaynakçalarındaki referanslardan da yararlanılmıştır. Elde edilen metinlerin kaynakçaları incelenmiş ve eldeki çalışmalara yönelik çapraz referansların dışında kalanlar da dâhil edilerek nihaî bir liste oluşturulmuştur. İncelenmek istenen metinlerin 1980 sonrasındakiler ile sınırlandırılmasının sebepleri şöyle gösterilebilir:

• Katalog taramalarından elde edilen metinlerin yayın yıllarının ağırlıklı olarak 1980 sonrasını göstermesi, ders kitabı yazarlığının bu yıllarda yoğunlaştığı gibi bir izlenim doğursa da, bu pek doğru değildir. Bulut’un (2008) değerlendirmesine göre bu tür bir dönem olarak 1970 sonrası gösterilebilir. 1970’lerde, bir önceki on yıllara oranla Türk sosyologlar tarafından yükseköğrenime yönelik üretilmiş daha fazla metin yayınlanmıştır. Diğer yandan bu yazarların büyük çoğunluğu, sonraki on yıllarda metinlerini, revizyonlar ve genişletilmiş baskılar ile yeniden yayınlamış olduklarından, 1970’lerdeki bu kitaplar 1980-90’lar kapsamında da incelenebilir. Aynı zamanda eski metinlerin göreli erişim zorlukları da 1980 tarihinin sınır olarak belirlenmesinde etkili olmuştur.

(34)

• Bu araştırmada bilgisayar destekli içerik analizi birçok kategoride uygulandığından, metinlerin fiziksel açıdan eksiksizliği ve dijital okunabilirliği birincil gereklilikler haline gelmektedir. Kitapların “içindekiler” sayfası ve kaynakça bölümleri dâhil eksiksiz şekilde temin edilmeleri gerekmektedir. Buradan bakıldığında daha eski metinler bazı zorlukları da beraberinde getirecektedir. Özellikle kütüphanelerdeki eski metinlerin baskılarında sıkça karşılaşılan eksik sayfa ve yıpranma gibi problemlerin yanı sıra, metinlerin optik örneklerindeki dijital kodlanabilirliği engelleyecek baskı problemleri de olumsuz faktörler arasındadır. Diğer yandan 1980 sonrası metinlerde bile bazı yazarlar, söz gelimi başka çalışmalara metin içinde ya da dipnotlarda referans vermemeyi, başvurulan çalışmaları kaynakçalarında göstermeyi tercih etmişlerdir. Bu da incelenecek metinlerin 1980 yılından itibaren seçilmesinde etkili bir diğer unsurdur.

Tablo 2. İncelenen Metinler (1980-2015).

Böylece Tablo 2’de yer alan 30 adet sosyolojiye giriş ve genel sosyoloji kitabının listelenmesi mümkün olmuş, metinlerin erişilebilir durumdaki kopyaları 4 üniversite kütüphanesinden ve farklı illerdeki kitapçılardan temin edilmiştir. Bu liste tamamlanmış olmaktan uzaktır ve listeye dâhil

(35)

edilememiş başka çalışmalar bulunabilir. Ancak bu 30 metnin, 1980 sonrası yükseköğrenime dönük ders kitaplarının kapsamını büyük oranda temsil ettiği söylenebilir. Çalışmanın amacı gereği metinlerdeki içeriğin ve referansların zaman içindeki dağılımı karşılaştırmalı olarak inceleneceğinden, kitaplar 1980-1999 ve 2000-2015 dönemleri olarak iki gruba ayrılacak biçimde sınıflandırılmıştır.

1.3.4. Kod Kategorileri, Kodlama Süreci ve Analiz

Araştırma dizaynına, amaç ve sorularına uygun biçimde önceden belirlenen kod kategorileri Şekil 1’deki diyagramda gösterilmektedir. Bu kodlama süreci aracılığıyla metinlerin geneli üzerinde ve gruplar arası karşılaştırmalar aracılığıyla farklı nitelikteki içeriklerin nasıl dağıldığı ve zamanla ne yönde değişiklik gösterdiği anlaşılmaya çalışılmıştır. Kodlama süreci en temelde dört ana kategori üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bu kod kategorileri aynı zamanda kitapların içerik bileşenleri olan başlık dağılımları, referanslar-sitasyonlar, kavramlar ve temel bilgiler biçiminde sınıflandırılabilir.

Başlıkların Analizi: Burada, incelenen metinlerin fiziksel bileşenleri ve konu başlıkları hakkında genel bir bilgi sunulacaktır. Başlıkların karşılaştırılması, neyin içerilip dışarıda tutulmuş olduğu hakkında fikir vermektedir. Bu tezin asıl odaklanacağı içeriğin giriş başlıkları olduğu düşünüldüğünde, bu bölümlere ayrılan sayfa sayısının ve bu başlıklar altındaki diğer bileşenlerin tespiti ve karşılaştırılması önemlidir. Pedagojik bileşenlerin incelenmesi, disiplinin bilgisinin ne tür vurgulama, özetleme ve ölçme amaçlı tekniklerle sunulduğunu tespit etmeye dönüktür. Bu kategori için Keith ve Ender’in1(2004a) çalışmasındaki sınıflama referans alınmıştır. Söz konusu çalışmadaki sınıflama içinde 9 kategori ve 25 başlık tanımlanmıştır. Ancak bu çalışma için sınıflandırmanın daha da geliştirilmesi ve içeriklerin daha detaylı gösterilmesi gerekmiştir. Böylece son haliyle bu analiz kategorisi altında, konularına göre 10 adet başlık grubu belirlenmiş ve bu gruplara ait toplamda 85 başlık kodlanmıştır. Bu başlıklar içerisinde metinler-arası kullanımlarına göre “tekil” ve “çekirdek”

başlıklar ayrıştırılmaya çalışılmıştır. Tekil başlıklar yalnızca tek bir kitap tarafından içerilmiş başlıkları belirtmekteyken çekirdek başlıklar, kitapların %90’ı ve fazlasında ortak olan başlıklara atıf yapmaktadır.

1Perrucci (1980) de bir başlık sınıflaması kullanmıştır ancak bu çalışmanın amaçlarına kıyasla oldukça genel ve kısıtlayıcıdır.

(36)

Şekil 1. Kod Kategorileri

(37)

Referans ve Sitasyonların Analizi: Yazarların başvurularındaki kaynaklar hakkında detaylı bilgi elde etmek ve trendlerin tespitinde kullanılmak üzere oluşturulmuş analiz kategorisidir. İlk etapta kaynakların incelendiği alt kategori, referans kategorisidir. Kaynağın türüne, güncelliğine ve diline göre ayrılmış 3 alt kategori altında toplam 12 kod listelenmiştir. Bu kategori altındaki kaynakların nitelikleri ile ilgili tasarım, Perrucci (1980)’de kullanılmıştır. Yazarların ne tür kaynaklara dayandıklarını ve bu kaynakların ne oranda güncel metinler olduklarını tespit etmek üzere kullanılacak kodları içerir. Çünkü sosyoloji ders kitabı yazarlarının, disiplinin yalnızca genel bilgisine değil aynı zamanda güncel bilgisine de hâkim olmaları ve farklı dillerdeki yayınları da takip edebilmeleri beklenmektedir. Sitasyonların ve referans ağlarının incelenmesi için de listelenen 4 kod aracılığıyla ders kitaplarındaki orijinal ve ikincil referans ve sitasyonlara dair trendlerin tespiti hedeflenmiştir.

Şekil 2. Referans ve Sitasyonların İncelenmesinde Kullanılan Kod Grupları

Referanslar ve sitasyonlar arasındaki farkı bu noktada belirtmek önemlidir. Referans, atıfta bulunulan ya da faydalanılan kaynakların bir listesi (kaynakça) anlamına gelir. Sitasyonlar ise belli “atıf tarzları”

(söz gelimi APA, MLA) aracılığıyla metin içerisinde kaynağın sahibini, yayının tarihini ve ilgili sayfa numaralarını belirten ifadelerdir. Tıpkı referansların incelenmesinde olduğu gibi, metin içindeki sitasyonların incelenmesi de oldukça önemli bulgular elde edilmesini sağlayabilir. Çünkü her bir metin, başka yazarların ilgili konuda daha önce yayınladıkları çalışmalara dair sitasyonlara sahiptir.

Bibliometrinin bir bileşeni olarak sitasyon analizi “bir literatür gövdesindeki sitasyon örüntülerinin

(38)

niceliksel değerlendirmesidir” (Holden vd. 2005:3). Böylece “bu sitasyonlar yazarlar, araştırmacı grupları, konu başlıkları ya da ülkeler arasındaki bir bağlantıyı dışa vurur”. Buradan hareketle sitasyon analizi de “yazarlar arasındaki ilişkileri tanımlamaya yarayan bir araç” olarak ele alınabilir (Andrés, 2009:55).

Referanslara ek olarak sitasyonların analize tabi tutulmasının, kaynakçalarda elde edilmesi pek mümkün olmayan birtakım ilişkileri açığa çıkarmak gibi önemli bir işlevi vardır. Söz gelimi, referanslarda listelenen çalışmaların nitelikleri (tür, dil, yaş) yazarların üretkenliği ve malumatlarının erimi hakkında kritik bilgiler sunabilmektedir. Ancak alfabetik bir sıralama ve derli toplu bir sunumdan daha fazlası, söz gelimi yazarlar arasındaki ilişkiler, özellikle bunların spesifik konularda yazar üzerindeki tesirleri hakkında pek bir şey söyleyemezler. İşte sitasyon analizinin aslî önemi buradadır. Bu analiz, “verili bir dönemde yazar ve yayın tarafından sunulmuş sitasyonların sayımı kadar basit bir işlem” bile olabilir iken dünya üzerindeki akademik yayın ve dergilerin etkilerini ölçmede ve sıralamada kullanılan karmaşık indeksler halini de alabilir. En basit halinde bile

“araştırma üretkenliğini ve yazarlar, enstitüler ya da ülkeler arasındaki etkileri kıyaslamakta etkili bir araçtır” (ibid: 57).

Sosyoloji ders kitaplarındaki standart yokluğunun yarattığı bireysellik, yazarlar üzerindeki çok çeşitli tesirlerden anlaşılabilir. O halde sitasyon analizinin bu araştırma açısından sağlayacağı önemli katkılar şöyle sıralanabilir:

• Bazı ders kitabı yazarlarınca önem atfedilen belirli sosyologların başka metinlerde tamamen dışarıda tutulması ya da kaynak gösterilmeden haklarında bilgiler verilmesi, hem disiplinin standartlaşmamış bilgisine kanıt sağlar hem de yazar üzerindeki tesir ve yazarın sosyoloji algısı hakkında fikir verir. Böylece belli bir konuda, belirli yazarlara dönük sitasyonların varlığı kadar yoklukları da bilgi kaynağı haline gelebilmektedir.

Referansların listelendiği kaynakçalardan farklı olarak sitasyonların frekansları ve tonları, yazarın ve genel olarak metinlerin etkilendiği kaynakların ve isimlerin bir sıralama ile gösterilebilmesini mümkün kılar.

• Sosyolojinin önemli figürlerine yönelik sitasyonların incelenmesi, yazarların birincil ve ikincil kaynaklara ne oranda dayandıkları konusunda oldukça önemli bulgular edinmemizi sağlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

föyleşide ‘İnce MemecT gibi kendi yolunu çizdiğini belirten Yaşar Kemal, Cumhuriyet gazetesine girişini yaşamının en büyük dönüm noktası

AraĢtırma sonucunda, hormon uygulamalarının köklenme oranını kontrole göre önemli derecede artırdığını; özellikle alt ısıtmalı ortamda hormonların

Ölüm sigortası, geride kalan aile bireylerine asgari bir gelir garanti ederek, ihtiyaç- larının karşılanmasına verdiği destek ile sosyal yönü olan bir sigorta kolu olarak da

Türk Gıda Kodeksi Yumurta ve Yumurta Ürünleri Tebliği'nde (2008) yumurta ürünleri; kabuğundan ayrılmış tüm yumurta, yumurta sarısı, yumurta akı veya

Amaç: Bu çal›flma çocuklarda perine ve periüretral bölgedeki bakteriyel kolonizasyon üzerine Saccharomyces boulardii (S. boulardii)’nin etkisini incelemek ve tekrarlayan idrar

Olmasaydı ( Akarı “Would,Could” ister) Without you, life would be like hell. Without/ But for Azmi and Ömer, we would live in happiness in

Bunlar arasında özellikle eğitim ve öğretim, kadın ve gençlik üzerine ağırlıklı olarak yayınların yapıldığı

Farkl eriim noktalar (anahtar sözcük, yayn yl, vd.) kullanlarak elektronik dergilere eriim salanmas yaynlarn niteliini artran bir etmendir. Elektronik yaynlar için