• Sonuç bulunamadı

ailem.zaman.com.tr Erken teşhis hayat kurtarıyor Ergenlik süreci nasıl başlar?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ailem.zaman.com.tr Erken teşhis hayat kurtarıyor Ergenlik süreci nasıl başlar?"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ailem.zaman.com.tr

Ergenlik süreci nasıl başlar?

Erken teşhis

hayat kurtarıyor

(2)
(3)
(4)

Feza Gazetecilik A.Þ. Adýna Ýmtiyaz SahibiAli Akbulut,Genel Yayýn MüdürüEkrem Dumanlý Yayýn DanýþmanýHamdullah ÖztürkYayýn EditörleriSerhat Þeftali, Mustafa Aydýn, Þemsinur Özdemir Görsel Yönetmen Fevzi Yazýcý Katkýda BulunanlarAli Demirel, Süleyman Sargýn TasarýmBedia Azak Kapak Fotoðrafý Rýdvan Yavuz Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibinin Temsilcisi Ali OdabaþýReklam Satýþ Yöneticisi M.Süleyman Baþaran s.basaran@zaman.com.tr 0212 454 82 25, Yayýn Türü Yerel Süreli, Adres: Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/ÝSTANBUL Tel: 0 212 454 1 454 (pbx) www.ailem.zaman.com.tr Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri

EDÝTÖR

Ýstikrarla devam etmek ve yeri gelince de- ðiþimi baþarýyla yerine getirebilmek kadar zor bir durum yoktur. Ailem, 202 haftadýr (ayrýca 12 sayý da Üç Aylar Rehberi var) kendini geliþtirerek bugünlere gelen bir dergi olabilmenin sevincini yaþýyor.

Ailem’in ilk sayýlarýný yayýnladýðýmýz günlerde Ahmed Þahin hocamýza sýk sýk

“Hocam dergimizi nasýl buluyorsunuz? Eksiklerimiz neler?” di- ye soruyorduk. O da bize “Ýyi gidiyorsunuz…” derdi. Biz, “Gün gelir nefesimiz tükenir, yeni bir þeyler koyamamaya baþlarýz, üretkenlikten uzaklaþýrýz, dergi kendini tekrar etmeye baþlar.”

diye endiþelerimizi aktarýrdýk. Sayýlarýmýz 50’yi 100’ü geçti, biz yine Ahmed Þahin hocamýza sormaya devam ettik; o da “Çok iyi, tekrara düþmediniz.” diye bize moral verirdi. Bugünlerde dört senemiz doluyor. Hep uzun soluklu olabilmenin gayreti içinde olduk. Yeni yöntem ve içerik arayýþý da uzun soluklu ola- bilmenin bir gayreti. Dört yýlýn ardýndan Ailem’in bir aile okulu- na dönüþtüðü görüldü. Bunda “fayda”yý ve “kullanýlýr olmayý”

ön plana almanýn büyük etkisi vardý. Hep bir þeyler verebilme- nin, bir þeylerden haberdar edebilmenin sancýsýnýn bir ürünü bu.

Okuyucumuz daha yeni sayýlarýmýzý okumaya fýrsat bulama- dan, ardýndan gelecek sayýlarýn hazýrlýklarýný tamamladýk bile.

Bu 500 bin adet basmanýn ve yaþadýðýmýz teknik sorunlarýn bir sonucu. Daha güzel, daha iyi bir dergi için çabalar sürü- yor. Bu hafta birçok ebeveynin yaþadýðý bir sýkýntýya deðini- yoruz, “Çocuðuma nasýl sýnýr koymalýyým?” Haftanýn Tarihi Hikayesi’nde bu hafta Sokullu Mehmed Paþa var. Ergenlik, saðlýk ve hikmet üzerine yazýlarý ilgiyle okuyacaðýnýza inanýyoruz.

Birçok okuyucumuz Dr. Can’ýn vefatýnýn ardýndan yeni doktorumuzun kim olacaðýný ve ne zaman baþlayacaðýný soruyor. Ailem müdavimleri bir süre daha Dr. Mehmet Ay- vacý’nýn kaleme aldýðý yazýlarý okuyacak. Ama bu yeni bir köþenin ve ismin olmayacaðý anlamýna da gelmiyor. Çün- kü hazýrlýklar, çalýþmalar son sürat sürüyor. Hiçbir þeyin eksik olmamasý için gayret gösteriliyor. Yakýnda sizleri ye- ni Dr. Can’ýmýzla tanýþtýrmak en büyük istek ve dileðimiz.

Daha güzel günlerde buluþmak dileðiyle…

Uzun soluklu olabilme gayretindeyiz

Serhat Þeftali

s.seftali@zaman.com.tr

(5)

Cennet ve Cehennem’de aslolan niyettir

Erken teþhis hayat kurtarýyor

Zor zamanlarda insan olmak

Ergenlik süreci nasýl baþlar?

Bayramda sevinç ve hüzün iç içe

Sokullu Mehmet Paþa Nereden nereye?

Hikmet açýsýndan iman ve Kur’an hizmeti ne demektir?

‘Muteber ablanýn kýzlarý’

yeni nesillere ýþýk daðýtýyor

Çocuðuma nasýl sýnýr koymalýyým?

Hz. Osman ve Hz. Ömer’in danýþtýðý bir haným: Hz. Aiþe (ra)

Merhamet edene

Allah da merhamet eder

Dr. Can, vefatýndan önceki yazýylarýyla sizlerle..

Ne varsa içindedir senin

30

24 14

12 08 04

06

08

10

12

14

16

18

24

27

28

30

32

(6)

K I S A K I S A 0 4

20 EKÝM 2006 CUMA

Cennet ve Cehennem’de aslolan niyettir

Yaþadýðýmýz müddetçe, hatta ebediyen dünyada kalsaydýk, yine imanýmýzdan dönmeyecek ve ebedi olarak Allah (cc)’a inanacaktýk. Ýþte, Cennet ve Cehennem’e girmekte aslolan da bu niyettir. Zaten, Al- lah’ýn Rasûlü (sas)de “Ameller niyetlere göredir.” buyurmuyor mu? Herkes, niyeti- nin karþýlýðýný görecektir. Niyetimiz ebedî iman çizgisinde kalmaksa, mükâfatýmýz da ona göre olacaktýr. Ceza ve mükâfat, ame- lin cinsine göredir; ebedî imana ve ebedî iman niyetine ebedî Cennet. Bunun tam karþýsýnda ebedî küfre ve ebedî küfür niye- tine de ebedî Cehennem. Allah(cc) suret- lerimize, þeklimize ve þu fâni dünyada maddemizle ne kadar süre kaldýðýmýza de- ðil, taþýdýðýmýz niyete, sahip olduðumuz azme, kalbimizdeki imana, bu imandaki devamlýlýk niyet ve düþüncemize bakar.

Niyet, yaþanan kýsacak ömürde, imandaki sadâkat ve sebat düþüncesiyle, yaþanmasa da, yaþanmýþ gibi ebedlere kadar zamanlarý aydýnlatan bir ýþýktýr.

Buna karþýlýk, her þeyi karanlýk gören, ka- ranlýk niyetli kâfirin de ebedî hayatý, Ce- hennem manasýna kapkaradýr. Çünkü kâfir, ebedî iman nurunu yakmamak, da- ha doðru bir deyiþle, irâde düðmesini Al- lah(cc)’ýn kalb sarayýnýn iman âvizelerini yakmasýna vesile kýlmamak inat ve ýsrarý içindedir ve milyonlarca yýl da yaþasa, bu inat, bu ýsrarýnda devam edecek ve bir defa olsun o düðmeyi aydýnlýk yolunda kullanmak istemeyecektir. Böylece de kalbini, dünyâsýný ve ebedî hayatýný ka- rartan kara niyetinin kurbaný olacaktýr.

Ebede uzansýn niyetleriniz, ebede uzansýn da, ebedler size baðrýný açsýn.

Ebu Hanife’ye bir kadýn elmayla soru sordu

Bir gün Ýmam-ý A’zam Ebu Hanif’e (ra), bir mecliste vaaz ederken yanýna bir ka- dýn gelir. Kadýn, yanýnda getirdiði bir bý- çak ile bir tarafý kýrmýzý diðer tarafý sarý olan bir elmayý Ebu Hanife’nin önüne bý- rakýp geri çekilir. Bir feraset âbidesi olan koca imam, elmayý býçakla ortasýndan kestikten sonra elmanýn içini kadýna gös- terip geri verir. Kadýn gittikten sonra bu hadisenin izahýný isteyen cemaate Ebu Hanife, þu cevabý verir: “Kadýn bana bir tarafý kýrmýzý diðer tarafý sarý olan elma- yý getirerek, kýrmýzý kanda mý yoksa sa- rý kanda mý hayýzdan temiz olacaðýný sormak istedi. Ben de elmayý ikiye bö- lüp ona beyaz olan iç kýsmýný göstere- rek ancak akýntý beyazlaþtýðýnda te- miz olabileceðini söylemek istedim.”

Bu muhteþem tablo, ilim, edeb ve takva konusunda zirveyi tutmuþ o yüce þahsiyetlerle bizim aramýzdaki farký gözler önüne seren ibret-âmiz bir mi- saldir. Onlar, ulaþtýklarý bu yüce maka- ma, ilim, edeb ve takva hususunda gös- terdikleri üstün performansla geldiler.

(7)
(8)

A C Ý L YA R D I M K I L AV U Z U 0 6

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

PROF. DR.

BAHATTÝN ADAM Konya Vakýf

Hastanesi Baþhekimi

elirli yaþlarda yaptýrý- lacak testler, hayat kur- tarýyor ama bunu hangi- miz yapýyoruz? Ýnsanlar arabasýna verdiði önem kadar kendisine önem vermiyor. ‘Yaþýma uygun testleri yap- týrdýðýmda ya bir þey çýkarsa’ diye korku- yor. Aslýnda bir þey çýkmasýndan, yani er- kenden teþhis konulmasýndan deðil de geç teþhis edilmesinden korkmasý gerekiyor.

Kabul etmek lazým ki saðlýk kuruluþlarý da saðlýk taramasý, diðer ismiyle check-up, konusun- da sorumlu davranmýyorlar. Bu iþin suiistimal edil- meden yaþ ve cinsiyete göre uluslararasý standart- larýn belirlediði testlerin seçilmesi gerekiyor, ne çok test ve ne de maliyeti düþürmek için, az test. Saðlý- ðýna zarar veren bir alýþkanlýðý (sigara, alkol, hare- ketsizlik) varsa, ailevi (yakýn akrabada kalp has- talýðý, kanser), mesleki (yönetici, kurþun, cýva ve diðer aðýr metal iþlerinde çalýþanlar) ve çevresel (kanser ve kalp hastalýk- larý oranýnýn yüksek olduðu bölge- ler) risk faktörleri taþýyorsa check- up yaptýrmaktan geri durmamalýdýr.

Yaþ ve cinsiyete göre yaptýrýl- masý önerilen bazý önemli testler:

EFOR TESTÝ: Erkeklerin kalp ve dolaþým sistemi hastalýklarýna

yakalanma riski, kadýnlar-

dan 4 kat fazla olduðu için, 40 yaþýný geçen her erkeðin yýlda bir kez kardi- yolojik check-up’tan geçmesi gerekir.

KATETERSÝZ KALP ANJÝYOSU:Efor testi müspet çýkanlar, kalp hastalýkla- rý açýsýndan risk taþýyanlar, daha önce by-pas ameliyatý olanlar ve kalbi besle- yen damarlarda stenti bulunanlar yýlda en az bir kez bu testi yaptýrmalýdýr.

KAN TAHLÝLLERÝ: Düzenli olarak yaptýrýlan kan tahlilleri genel saðlýk durumu hakkýnda bilgi verdi- ði için, herhangi bir þikâyeti olmasa da 35 yaþýn- dan itibaren 2 yýlda bir, þikâyeti varsa veya risk grubuna giriyorsa yýlda en az bir kez kan tah- lili yaptýrmasýnda yarar var. Kan tahlili ile kalp hastalýklarý riski, karaciðer ve böbrek fonksiyonlarý, prostat ve diðer kanserin erken teþhisi ve diðer birçok rahatsýzlýk hakkýnda bilgi edinme imkaný vardýr.

KOLONOSKOPÝ:En sýk görülen kan- ser türleri arasýnda 3. sýrada yer alan kolon (kalýn baðýrsak) kanseri, özel- likle 50 yaþ ve üzerindekileri tehdit ediyor. Ailede kolon kanseri varsa da- ha erken yaþlardan baþlayarak yýlda bir kez kolonoskopi önerilmektedir.

MAMOGRAFÝ: Erken tanýyla ölümcül bir hastalýk olmaktan çýkan meme kanserine karþý kadýnlarýn 20 yaþýndan sonra her iki memesini de ayda bir kez elle kontrol etmesi, 2-3 yýlda bir doktor muayenesinden geçmesi tavsiye ediliyor.

PAP SMEAR TESTÝ: Rahim aðzý kanserine karþý 18 yaþýný aþan ve aktif cinsel yaþamý olan her kadýnýn yýlda bir kez düzenli olarak pap smear testi yaptýrmasý oldukça yararlý olacaktýr.

Erken teşhis

hayat

kurtarýyor

B

FOTOÐRAF: AYNUR KARAGÖL

(9)
(10)

K I S A K I S A 0 8

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

nsan, yalnýz kalmaktan kaçmalýdýr; çün- kü yalnýzlýk kötü düþüncelerin insan ru- hunu sarmasýna yol açar. Ýki kiþi olmada da ayný tehlikeler bahis mevzûu olabilir; çünkü iki kiþinin bir fenalýk ve kötülük üzerinde anlaþmasý, zayýf bir ihtimal de olsa mümkündür. Üç kiþinin- se fenalýklarda anlaþýp bir araya gelmesi zordur.

Bu hakikata parmak basan Efendimiz, “Ýki kiþi de

þeytandýr; üç kiþi ise cemaattir.” buyururlar. Üç kiþi, bir cemaat teþkil eder ve þeytanýn insana nü- fuz edeceði delikleri, çok daha küçültmüþ olurlar.

Ýster evli, ister bekâr olalým, evde, mektepte, iþye- rinde, sokakta ve çarþýda bizi aralarýna alýp, üzeri- mize kanatlarýný gerecek, duygu ve düþünceleri- mizi þeytânî esintilerden koruyacak ruh ve irade insaný arkadaþlara ihtiyacýmýzýn varlýðý ortadadýr.

Yalnýz kalmayýp, mutlaka iyi arkadaþlar edinmeli

Zor zamanlarda insan olmak

Ýnsanlarýn aðýrlýklarý ve mukavemet güçleri fýrtý- nalarda belli olur. Bazen dev gibi görünen insan- lar, küçük fýrtýnalarda yerle bir olabilir. Bu yüz- den Allah’tan mukavemet istemek ve “Rabbena la tuzið kulûbena - Rabbimiz! Kalblerimizi kaydýr- ma!” duasýný da dilden hiç düþürmemek lazýmdýr.

Ý

FOTOÐRAF: ONUR ÇOBAN

(11)

Þuurlu okumak için çabalamalýyýz

uursuzca okunan Kur’an-ý Kerim ve zikr-i ilahi her ne kadar matlup deðilse de, yine de insan, bunlardan mutlaka istifade eder. ümit edilir ki, bu þekildeki okumalar dahi týpký yaðmur ta- neleri gibi, topraðýn baðrýndaki tohumlarýn uyarýlma- sýna vesile olur. Ne var ki, bize düþen vazife, bunlar- dan daha derince istifade edebilmektir. Daha derin mülahazalara açýlabilmek için insanýn kendini biraz zorlamasý lazýmdýr. Her kelime ve ifadeyi, bir idrak ve þuur içinde, kalbin tâ derinliklerine kadar indirmek gerekir. Böyle þuurluca bir kýraat ve zikir biri bin yapar.

Þ

(12)

PSÝKOLOG YASEMÝN YALÇIN AKTOSUN

rkek ergen bir anda babasýyla ayný ayak- kabýyý giyebildiðini fark etmiþ ve ayakla- rýnýn bu denli büyümesi aslýnda hoþuna gitmiþti. Ailesi ona her fýrsatta takýlýyor ve bu de- ðiþimin farkýnda olduklarýný hissettiriyorlardý.

- “Oooooo artýk bir ayakkabý ile iki kiþiyi idare edebiliriz, ayakkabý deðil de san- ki kedi yataðý…” Genç erkek bu takýlmalara bir yandan kýzýyor, bir yandan utanýyor ve bir yan- dan da bu deðiþimin bir an önce tamamlanmasýný te- menni ediyordu. Daha ne gibi deðiþimler yaþayacaðý- ný bilemiyor ve merak edi- yordu... Ergen kýz ise sürek- li aynanýn karþýsýnda zaman geçiriyor ve suratýndaki si- vilcelerini nasýl yok edebile- ceðini düþünüyordu:

- “Ýyice çirkinleþtim. Bu halde insan içine nasýl çýkaca- ðým.” diye söyleniyor. Sürekli olarak vücudunu saklamak için farklý kýyafetler giymeye çalýþýyor- du. Ne zaman bitecek bu süreç?

BEDENÝM DEÐÝÞÝYOR

Çocuklukta büyüme baþ ile baþlar ve baþa ya- kýn organlarýn sýrasýyla büyümesi þeklinde devam eder. Ergenlikte ise önce eller ve ayak- lar büyür. Hatta öyle ki ergenlikte giyilen bir ayakkabý yetiþkinlik döneminde giyilen ile neredeyse aynýdýr. Büyüme olayý tamamla- nýncaya kadar ergen vücudundaki organlarýn büyümesi biraz orantýsýz görülebilir. Mesela kollarýn baþlangýçta vücuda göre daha uzun olduðu, yüzde burnun ve çenenin daha bü- yük oluþu oldukça normaldir.

ERGENLÝKTE CÝNSEL DEÐÝÞÝM Ergende bedensel büyüme ile birlikte cinsel geliþim de baþlar. Cinsel geliþim dönemi baþlangýçta cinselliðe ve karþý cinse duyulan ilgi ile baþlar. Sonrasýnda ergenliðe geçiþi ilk ifade eden þey kýzlar için adet kanamasýnýn baþlamasý erkek- ler için ise spermlerin üretilmeye baþla- masýdýr. Bunun dýþýnda vücudun belli bölgelerindeki büyümeler, sesin kalýnlaþ- masý, erkeklerde yüzde býyýk ve sakallarýn çýkmasý, vücutta kýllanma, yüzde sivilcele- rin çýkmasý vs. gibi birtakým deðiþimler de cinsel geliþim süreçleri içinde ele alýnýr.

E

Ergenlik süreci nasýl baþlar?

Çocuklarýn ergenliðe adým atmalarý utanýlacak bir durum deðildir. Önemli olan bu geçiþ dönemini saðlýklý bir þekilde geçirebilmektir. Gençlerin yaþaya-

caklarýný bilmeleri onlarý rahatlatacaktýr.

E R G E N & E B E V E Y N O K U L U 1 0

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

(13)

Ailelere düþen görevler

Unutmayýn bu dönemde çocuðunuzun en önemli yardýmcýsý siz olmalýsýnýz. Kendisini bekleyen deðiþim ve geliþim aþamalarý hak- kýnda önceden kendisini bilgilendirmelisiniz.

Çocuðunuzu bilgilendirirken utanma davraný- þý içinde olmamalý, rahat tepkiler vermelisiniz.

Ergenliðin özel ve güzelliðinden bahsetmelisiniz.

Kendinize ait birtakým deneyimleri paylaþ- manýz aranýzdaki baðý kuvvetlendirmeniz açýsýndan önem arz eder.

Kendisiyle ilgili birtakým alýþveriþler yaparken büyüme süreçlerini dikkate almalý, rahatsýz ola- caðý kýlýk kýyafetlerden kaçýnmalýsýnýz.

Sizinle her zaman konuþabilmesi için ra- hat bir zemin oluþturmalýsýnýz.

Ergen neler hisseder?

Genellikle kýzlarda baþlangýçta utanma davranýþýnýn hakim olduðu görülür. Yaþadýk- larý adet kanamasý olayýný çok fazla paylaþ- mak istemeyebilirler.

Erkeklerin kalýnlaþan ses tonlarýný baþ- langýçta ayarlamalarý zordur.

Ergenlik dönemi karþý cinse karþý ilgi du- yulmaya baþlanan bir dönemdir.

Ergen bedenindeki deðiþimlerden memnun deðilse mesela kendisini þiþman hissediyorsa veya boyunun kýsa olduðunu düþünüyorsa sosyal ortamlara girmek istemeyebilir. Arka- daþ gruplarýndan çekilebilir.

Genellikle erkek ergenler sakal týraþý ol- maktan zevk alabilir ve bu nedenle sýk sýk traþ olma giriþimlerinde bulunurlar.

Ergenlere özel / Dolu dolu yaþamaya çalýþýn

Ergenlik döneminde ilk etapta vücudunu her an faklý oyunlarýn oynandýðý bir tiyatro sahnesine benzetebiliriz. Bu sahneden her geçen gün yeni bir oyunu görmen çok normal. Bir gün býyýkla- rýný fark edecek, diðer gün ayaklarýnýn çok hýzlý büyüdüðünü görecesin. Unutma bütün bunlarý her birey yaþadý. Hem bütün bunlarý fark etmen vücudunu ve sana verilen nimetleri fark etmen açýsýnda oldukça önemli. Sabýrlý olmalý ve bütün bunlarý yaþadýðýn için kendini kötü hissetme- melisin. Tek dikkat etmen gereken baþýna gelecekleri önceden bilebilmek adýna doðru kaynak- lardan istifade etmek, sorular için ailene baþvurmak. Ergenliði dolu dolu yaþaman duasýyla...

FOTOÐRAF: AFP

(14)

B AY R A M 1 2

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

MUSTAFA AYDIN

ir ay boyunca Rabb’iyle arasýndaki baðý olabildiðince saðlam tutmuþ, mukabeleler, oruçlar ve salavat- larla belli bir seviyeye gelmiþ, Kadir’le zir- velerin zirvesine çýkmýþken bayrama ka- vuþuvermek, içinde hem tarifsiz sevinci, hem de hüznü barýndýrýyor.

Sevinç var: Çünkü bir aylýk zorlu maraton geride býrakýlmýþ. Bayrama inþallah saðlýk ve sýhhatle kavuþuyoruz. Rabbimiz’in bize “bayram” olarak tayin ettiði günleri fýrsat bilip, küs ve kýrgýn olduklarýmýzla barýþabileceðiz.

Bayramý fýrsat bilip onlarla da sý- la-i rahmi gerçekleþtirebileceðiz.

Hüzün var: Çünkü, teravihler, mukabeleler geride kalýyor, sahur mahmurluklarý tatlý bir hatýraya dönüþüyor, bir daha görüp göre- meyeceðimizi bilemeyeceðimiz be- reketli Ramazan ayý geride kalýyor.

Mübarek ay içinde kaybettikle- rimize, okuduklarýmýzý hediye ediyo- ruz. Rabbimiz’den hem bizim, hem de onlar için maðfiret diliyoruz. Bayramda oruç gönüllü insanlar, sadece kendisini deðil, bütün Ýslam alemini düþünerek dua ediyor. Evveli rahmet, ortasý maðfiret, sonu da cehennemden azatlýk olan Ramazan’a bir daha ve bu kez hu- zur ve sükûn içinde kavuþmayý umuyoruz.

BAYRAM GELMÝÞ ÂLEME

Ehli imanýn güzel amelleri âlemi dolduran canlý cansýz tüm varlýklarý sevindirdiði gibi, bayramla- rýmýz da onlar için büyük bir neþe kaynaðý olu- yor. Dünya ve ötelere ait güzellikler birbiri için- de kaynaþýyor. Ýnsanlarýn bütün bir Ramazan boyu deðiþik ibadetlerle adeta melekleþtiði, me- leklerin bu benzerliðe gýpta ederek arþa kadar bizim için af ve maðfiret dualarýyla Rablerine il- tica ettikleri ay bitiyor, onu yine bereketler- le dolu bayram günleri takip ediyor.

BAYRAMLIKLARINIZ HAZIR MI?

Yeni yeni, cicili bicili ayakkabýlardan, takým elbiselerden söz etmiyorum.

Asýk suratlarýmýzý kuru temizleme- ciye verdik mi? ki, ütülesin de eli- mize þirin bir “güler yüz” geçsin.

Ýyice acýya kaçan “dilimizi” tatlýcýya býrakýp, “tat”landýrdýk mý? Buz do- labýna dönmüþ gönlümüzün fiþini çekip, içinizi ilahi terennümlerle ýsýttý- nýz mý? “Ben bunlarýn hepsini Rama- zan vesilesiyle çoktan yaptým! Bayramda bir güler yüz, bir tatlý dilin ne gibi hayýrlara vesile olacaðýný zaten biliyorum.” diyorsanýz ne mutlu size. Gönlümüz her günün bayram sevin- ciyle dolmasýný ister. Sevinçlerin ve hatta üzüntü- lerin de samimiyetle paylaþýldýðý her gün aslýn- da “bayram” gibidir. Çünkü “kalp birliði” yok- sa “bayram birliði” olmasý bir þeyi deðiþtirmez.

Bayramda sevinç ve hüzün iç içe

Ramazan geride kalýyor.

Bir daha görüp gö- remeyeceðimiz belli deðil. Ona “elveda”

demenin hüznünü, bereketle gelen bay-

ramýn neþ’esi daðýtýyor.

B

FOTOÐRAF: ÝBRAHÝM USTA FOTOÐRAF: RAÞÝT AYDOÐAN

(15)
(16)

HAZIRLAYANLAR: HASAN AHMET GÖKÇE, HASAN CANDAN, ERSÝN OSMAN SÖÐÜTLÜ

okullu Mehmet Paþa, gerek askerî ge- rekse siyasi dehasýyla hem Osmanlý döneminde hem de Osmanlý’dan bu yana kendisinden bahsettirmeyi baþarabilmiþ nadir devlet adamlarýndandýr. Da-

ha küçücük bir çocuk- ken Balkanlar’dan geti- rilmiþ, devþirilerek oku- tulmuþ þanslý bir þahsi- yetti. Bu yönüyle bir baký- ma geleceðini garanti altý- na almýþ, devlet kademe- sinde yükselme ihtimaliyle de itibar kapýsýný aralamýþtý.

Yavuz Sultan Selim’in padi- þahlýðýnýn son yýllarýnda Edir-

ne’ye getirilen bu þanslý çocuk, Bosna’nýn Soko- loviç kasabasýndandý. Zekâsýyla hocalarýnýn dik- katini çekmiþ, çok kýsa bir sürede herkesin takdi- rini kazanmýþtý. Neredeyse bütün hocalarý kendi- siyle özel olarak ilgileniyordu.

Ýlmi mevzularda eðitilmeye çalýþýlan bu çocuk kendisini iyi bir asker olarak da yetiþ- tirme gayretindeydi. Bu sa- hada da kendisini ispatla- yan zeki gence hemen her ay farklý görevler ver- iliyordu. Bir süre sonra da donanmaya alýndý.

Lâkin bir acemi oðlan olarak deðil, Kaptan-ý Derya Sokullu Meh- met Paþa olarak.

Nereden nereye?

Sokullu Mehmet Paşa

Eyüp Camii’nin çevresinde bulunan Sokullu Mehmet Paþa türbesi. Eminönüdeki Sokullu Mehmet Paþa Camii.

H A F TA N I N TA R Ý H Ý H Ý K AY E S Ý 1 4

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Hataydaki Sokullu Mehmet P

aþa Külliyesi.

S

(17)

KUR’AN ÝKLÝMÝNDE BÝR HAYAT

Sokullu Mehmet Paþa, siya- si kiþiliðinin yanýnda insanî vasýflarý ve Ýslâmî kimliðiyle de takdir gören mümtaz bir kiþilikti. Ömrünün son demlerinde At Meydaný’nýn hemen yanýndaki konaðýn- da oturuyor, Ýstanbul sema- larýnda okunan ezanlarý dinledikten sonra, Ayasof- ya’ya namaz kýlmaya gidi- yordu. Sokullu Mehmet Pa- þa, dini bütün bir kiþiydi.

Nafile ibadetlerini hiç aksat- maz, hemen her gece tehec- cüt namazýna kalkar, sonra- sýnda da yatmayarak Kur’an- ý Kerim okurdu. Bunun ar- dýndan da yardýmcýsý ona tarih kitabý okur, Sokullu da sessizce onu dinlerdi.

Yine böyle bir gecede Sokullu Mehmet Pa- þa teheccüde kalkmýþ, Kur’an-ý Kerim oku- muþtu. Sýra mutat olduðu üzere tarih okuma- ya gelmiþti. O gün okunan eser Osmanlý Dev- leti’nin 3. padiþahý Birinci Murat hakkýndaydý.

Kýssanýn sonunda bahis, Birinci Murat’ýn sa- vaþ meydanýnda kendisinden su isteyen Sýrp- lý bir asker tarafýndan þehit edilmesine gel- miþti. Sözün bittiði yerde Sokullu’nun gözle- ri yaþ içinde kalmýþ, aðlýyordu. Bu hâlde el- lerini gökyüzüne kaldýran Sokullu, Al- lah’tan Birinci Murat gibi güzel bir ölüm diledi.

KABUL EDÝLEN DUA

Ayný günün sabahý, Sokul- lu’nun konak kapýsý içeriye girmek isteyen bir meczubun sesiyle titredi. Sokullu’nun emriyle içeri alýnan meczup, kapýnýn eþiðinde durdu.

Sanki içeriye buyur edilme- sini bekler gibi bir hâli var- dý. Sokullu Mehmet Paþa meczubu görünce gülümse- di. “Gel bakalým koca deli, dedi. Kaç gündür nereler- deydin? Aç mýsýn, açýkta mýsýn?” Sokullu, bu cümle- lerin ardýndan elini kesesine attý. Tam içinden birkaç gü- müþ akçe alýyordu ki, Sokul- lu’nun yanýna sokulan mec- zup kendisinden beklenme- dik bir hýzla belinden çýkarttý- ðý hançerini Sokullu Mehmet Paþa’nýn böðrüne sapladý.

Herkes ne yapacaðýný þaþýrmýþ beklerken Sokullu Mehmet Paþa, çevresindekilere sakin olmalarý gerektiðini söylüyordu. Yanýndakiler Sokullu’nun bu hâline bir anlam veremiyorlardý. Lâkin o, bu þahadetin dün gece yaptýðý ihlâslý duanýn bir neticesi olduðunu anlamakta gecikmemiþti.

Onu Bosna’nýn küçük bir kasabasýndan alýp kendi rýzasý istikametinde görevlendiren yü- ce Allah, kulunun þahadet dileðini kabul etmiþ ve yüzlerce yýl önce Kosova Sava- þý’nda milletinin imanýný selamette görmek için çalýþan Birinci Murat gibi þehit edilmiþti.

Osmanlý Devleti’nde adýndan bah- settiren nadir devlet adamlarýn- dan biridir; Sokullu Mehmet Paþa. Kosova Savaþý’nda týpký 1. Murad gibi þehid edilmiþtir. Kendi adýný taþýyan camisi Eminönü’dedir.

FOTOÐRAFLAR: ÝBRAHÝM USTA, ZAMAN ARÞÝV

(18)

Ý M A N 1 6

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Hikmet açýsýndan iman

ve Kur’an hizmeti ne demektir?

Kur’an-ý Kerim’de, pek çok hayrýn vesilesi olduðu vurgulanan “hikmet” kavramý hangi manalarý ifade etmektedir? Hikmet açýsýndan

iman ve Kur’an hizmeti ne demektir?

ur’an-ý Kerim’de, hikmet kelimesiyle genel olarak, nasihat ve öðüt, ilim ve irfan, vahiy ve peygamberlik, Kur’an’ýn incelikleri ve Ýlâhî sýrlar kastedilmiþtir.

Hayatý, sünnet programlý götürmeye ça- lýþmak.. iyiliklerde dahi olsa aþýrýlýða kaçma- yýp dinin, her þart altýnda yaþanýlýrlýðý dü- þüncesine uygun davranmak.. ifrat ve tefrite girmeden her þeyin hakkýný verip itidali ko- rumak.. da hikmetin çerçevesine dahildir.

Nitekim, akýl gücünün vasat (itidâl) merte- besi, hikmet tabiriyle ifade edilegelmiþtir.

Kuvve-i akliye’nin ifrat (aþýrý) hâline, hakký bâtýl, bâtýlý hak gösterme manasýnda “cerbe- ze”; tefrit durumuna, hiçbir þeyi doðru dürüst anlayamama, en basit þeyleri dahi idrak ede- meme anlamýnda “gabâvet” ve “hamâkat”;

mûtedil olanýna da, eþya ve hadiseleri güzelce deðerlendirip, lehte ve aleyhte olmasý muhte- mel bulunan þeyleri birbirinden ayýrabilme key- fiyetinin unvaný olarak “hikmet” denmektedir.

Ayrýca, meselenin, hem nazarî hem de amelî yanlarýný ihtiva edecek þekilde hikmeti,

“hayýrhahlýk” olarak tarif etmek de mümkün- dür. “Ýnsanlarý Rabbin yoluna hikmet ve mev’ize-i hasene ile davet et!..” (Nahl, 16/125)

meâlindeki âyet de bu anlamdaki hikmeti ha- týrlatýr. Evet, gönlünden diline hikmet akan bir insan, kimsenin dikkatini çekmeyen incelikle- ri görür, baþkalarýnýn sezemediði hakikatleri dile getirir ve kimsenin söylemediði sözleri söyler. Söyler ve dudaklarýndan dökülen her- bir cümle bir muhtacýn derdine derman olur.

Ýslâm âlimleri, hikmetle alakalý çok farklý ta- rifler yapmýþlardýr. Aslýnda, bu tariflerin herbiriy- le hikmetin bir yanýný dile getirmiþlerdir. Fakat, çoðunluk itibarýyla, hikmeti “faydalý ilim ve salih amel beraberliði” þeklinde yorumlamýþlardýr.

K

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(19)

1) ISLAHÇI OLMAK ÝLK DÜSTUR

Kötülükleri gidermenin ve iyilikleri elde etmenin söz konusu olduðu her iþte hikmet manasý vardýr.

Ýnsanlýk için fayda getirecek faaliyetlerde bulun- mak, bozulaný onarmak, yýkýlaný tutup kaldýrmak, hep ýslahçý olmak ve her þeyin yaratýlýþ gayesine uygun þekilde devamýný saðlamak hikmetin önemli bir derinliðini teþkil eder. Ýþte, iman hiz- meti ilk günden itibaren hep bu çizgide olmuþtur.

2) ÇAÐI OKUMAK VE METODU BÝLMEK Islahçý olmak, Kur’an talebesinin þiarý ve vazifesi- dir; fakat, en az bu vazife kadar onu eda ederken uygulanacak metodlarýn ve öncelikli olarak ele alýnacak meselelerin tespiti de ehemmiyetlidir. Ýþ- te, bu noktada iþin içine çaðý çok iyi okuma mev- zuu girer. Çaðý iyi okumak, tekvinî emirleri oku- maktan daha farklý bir konudur. Bu konu, deðiþik toplumlarý yeterince tanýmakla, yeryüzüne hâkim milletlerin planlarýný gayet iyi bilmekle, dönemin fen ve tekniðini hayýr istikametinde kullanabilme istidadýna sahip olmakla ve asrýn hastalýklarýný tam olarak teþhis edip onlara uygun tedavi çareleri geliþtirmekle alakalý bir husustur.

Bugünü deðerlendirmek ve aydýnlýk yarýn- lara ulaþmak isteyenler, mutlaka zamanýn ger- çekleri ve hayatýn çaðlayanlarý ile kendi irade, sa’y ve gayretleri arasýndaki âhengi yakalamak mecburiyetindedirler. Aksine, kâinattaki umûmî cereyana karþý direnmeleri, onlarýn mahvolup gitmelerine netice verir. Dünya baþýný almýþ bir yerlere giderken, bir toplumun kendi dar kabuðuna çekilip inzivâya dalmasý kendi idam fermanýný imzalamasý demektir. Bu açýdan da, hayatýný iman hizmetine adamýþ insanlar, için- de bulunduklarý çaðýn þartlarýný çok iyi bilme- li; bu asrýn vâridat, mana ve yorumlarýyla mut- laka tanýþmalý, barýþmalý ve uzlaþmalýdýrlar.

3) BÜTÜNCÜL BAKMA, ACELE ETMEME Teþhisi yapýlan hastalýklarý tedavi ederken þartlarý ve konjonktürü nazarý itibara alma, üs- lubunu güzelce belirleme, mebde ve mün- tehâya bütüncül bir nazarla bakma ve asla ace- lecilik yapmama gibi hususlar takip eder. Her þeyden önce hep hatýrda tutulmalýdýr ki, iman hizmeti insana yapýlan bir yatýrýmdýr ve böyle bir yatýrýmýn geriye dönmesi belki bir asýr alýr.

Hikmete üç yolla ulaþmalý

(20)

ÞEMSÝNUR ÖZDEMÝR

aziantep’te geniþ ya- pýlý Fecri Sadýk apartmanýnýn yük- sek duvarlarla çevrili, yemye- þil aðaçlar ve rengarenk çi- çeklerle bezenmiþ bahçesin- deyiz. Serin gölgelere kurulu masalarda aðýr baþlý, þýk ve temiz giyimli, her daim güler yüzlü genç kýzlar oturuyor.

Kimi sohbet ediyor, kimi ki- tap okuyor. Ýlk baþta her tara- fa hakim olan sakin hava bir- den deðiþirken içeriden neþe- li ama saygýlý, telaþlý ama gü- rültüsüz sesler gelmeye baþlý- yor. “Kardeþlerin imtihaný bitti, þimdi yemek vakti. Sofra kuruluyor.” diye açýklýyor ye- ni durumu Semanur. O da Muteber ablanýn kýzlarýndan biri. “Muteber abla annemiz gibidir aslýnda.” derken farklý bir saygý edasýyla bakýyor kar- þýmdaki hanýma. 65 yaþý hiç yakýþtýramadýðýmýz Muteber abla, ömrünü genç kýzlarý her

anlamda eðitmeye adamýþ, bu uðurda eþiyle birlikte ‘va- kýf’ gibi çalýþmýþ, gençlerin arasýnda durdukça ruhunu genç tutmayý baþarmýþ bir hizmet insaný. Bediüzzaman Said Nursi’nin geçen yýl ve- fat eden talebesi Nazým Gökçek’in eþi olan Muteber abla ile 50 yýlý aþkýn süredir elinden geçen yüzlerce genç kýzý nasýl yetiþtirdiðini konuþtuk. Eþten öte ‘dava arkadaþý’ olarak gördüðü Nazým Gökçek ile birlikte evlerini genç kýzlara açýp onlara yardým eden Mute- ber abla, son nefesine kadar burada çalýþmak ve yardýmda bulunmak için dua ediyor.

Aslen Malatyalý olan Muteber ablanýn baba evi Risale-i Nur talebelerinin sürekli uðradýðý yerlerden biridir. Ýlkokula bile gitme- miþken, sonradan okuma- yazmayý öðrenen Muteber abla, Risale okumanýn yaný

“Fecr Sadýk”ta yetiþen

‘Muteber ablanın kızları’

yeni nesillere ýþýk daðýtýyor

Ý N S A N 1 8

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Gaziantep’te kendini genç kýz- larý eðitmeye adayan, bunun için evini genç kýzlara açan Mu- teber Gökçek, eþi Nazým Gök- çek ile girdði bu yolda artýk ‘kýzlarýyla’ birlikte yürüyor.

G

FOTOÐRAFLAR: ÞEMSÝNUR ÖZDEMÝR

(21)

sýra annesi ve kýz kardeþiyle birlikte çoðu za- man bu misafirlere hizmet etmektedir. Er- kek kardeþi Gaziantep Ýmam Hatip Lise- si’nde okuduðu için bir gün Üstad’ýn talebe- lerinden Mustafa Sungur “Sen niye burada duruyorsun? Antep’e gel, orada kýz öðrenci- ler için bir dershane açalým.” der. Babasý da

“Herkesin oðlu vakýfsa benim de kýzým vakýf olsun.” diyerek destekler bu düþünceyi. Mu- teber abla 8 sene boyunca Antep’te bir evde kýz öðrencilerle birlikte yaþar. Kur’an, hadis, tefsir okumalarýnýn yaný sýra çevrelerine iman hakikatlerini duyurmak için çalýþýrlar.

Ayný sýralarda Nazým Gökçek aðabey de kendini vakfetmiþ, öðrencilerle birlikte çalýþmaktadýr. Eðitim hayatý boyunca çok

baþarýlý, zeki bir öðrenci olan Nazým Gök- çek, Risale-i Nur eserlerini ortaokulda ta- nýr. O andan itibaren çevresine burada okuduðu iman hakikatlerini anlatmayý gö- rev bilir. Lise 1’den sonra bir rüya üzerine okulu býrakýr; ailesinin ve aðabeylerinin karþý çýkmasýna raðmen kararýndan dön- meyip tüm vaktini okuyup anlatmakla ge- çirmeyi gaye edinir. Bediüzzaman’a bir mektup yazýp kendisinin talebeliðe kabu- lünü ister. Üstad da onu son talebesi ve manevi evladý olarak kabul ettiðini bildirir.

Zübeyir Gündüzalp’e Risale-i Nur eserleri- ni daðýtma iþinde yardýmcý olur. Avukat Bekir Berk’in de sað kolu olur. Nur talebelerinin yargýlandýðý mahkemelere beraber giderler.

Genç kýzlar Muteber Haným’ýn can dostu olmuþlar. “Onlar olmasa caným sýkýlýr” diyor Muteber Haným.

(22)

Ý N S A N 2 0

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Nazým Gökçek ile Muteber abla, bir ömür bekar kalmaya karar vermiþ olmalarýna rað- men Mustafa Sungur’un tavsiyesi ile evlen- meye razý olurlar. Ancak, ‘eþ’ten ziyade ‘da- va arkadaþý’ olmak için kendi aralarýnda ka- rar verirler. Evli olmalarýna raðmen günleri- nin çoðunu koþuþturma içinde geçirir; da- vadan alýkoyacaðý, öðrencilere duyduklarý þefkat hislerini azaltacaðý düþüncesiyle ço- cuk sahibi olmaktan da uzak dururlar. Evle- rinde doðru dürüst eþya bile yoktur. Çünkü ikisinin de dünyasý öðrencilerden ibarettir.

Kýz öðrencilere ait daha geniþ bir mekana ihtiyaç duyulunca ailelerinin de desteðiyle Fecri Sadýk apartmanýný yaptýrýp, kendileri- ne ait bir odanýn haricinde tamamýný öðren- cilere açarlar. Nazým aðabeyle anlaþmazlýk- larýnýn bile görev düþüncesiyle olduðunu belirten Muteber abla, iliþkilerini þöyle an- latýyor: “Dünyadaki her þeye gözlerimiz kör gibiydi. Sürekli talebelerin geliþi, gidiþi, okunacak kitaplar, ihtiyaçlarý, borçlarý hak- kýnda konuþuyorduk. Hacca gittik de bir ay borç konuþmadan geçirmiþ olduk. Kalp hastalýðýnýn sebebi de yaþadýðý stresti. Çok hassas bir insandý. Kimseyi incitmez, kendi üzülür, fedakârlýk yapardý. Ne zaman kalkýp yattýðýný bilmezdim. Ben öðrencilerin ihti- yaçlarýyla ilgilenirken yorulurdum, beni ya- týrýr; ama kendisi yatmazdý. Son on yýlýnda hastalýðýn da tesiriyle gece uykusu tama- men bitmiþti. Tüm vaktini okuyarak geçirir- di. Tartýþmalarýmýz sadece bu yöndeydi.

Mesela, bu evi yaparken ben büyük olmasý- ný istiyordum, o bu kadarýna gerek görmü- yordu. Þimdi sýðmýyoruz bile. Bir çocuðun caný sýkýlsa veya dersini yapamasa sabaha kadar onunla ilgili ne yapmamýz gerektiðini düþünürdük. Birini üzgün görse uykusu kaçar- dý. ‘Bu çocuklar bizim dua fabrikamýz.’ derdi.”

‘BENÝM HAYATIM BU ÇOCUKLAR’

Nazým Gökçek’in vefatýndan sonra Muteber abla evinde öðrencileri aðýrlamaya devam ediyor. Ýsteyen genç kýzlarýn yemek, dikiþ,eh- liyet kursuna gitmesine yardýmcý oluyor. Li- seyi ve üniversiteyi dýþardan bitirmek için ça- lýþanlara da yardým ediyor. Burada yetiþen genç hanýmlar, gittikleri yerlerde benzer eði- tim faaliyetlerini tek baþýna yürütebilecek ka- dar donaným kazanýyor ve baþkalarýna fayda- lý olmaya çalýþarak insanlýða hizmet ediyorlar.

Evine, tavsiye üzerine gelen iyi aile ço- cuklarýný alan Muteber abla, çoðu zaman yer yokluðu yüzünden talepleri geri çevir- mek zorunda kalýyor. Buradaki herkesi ço- cuðu gibi görmesine raðmen kendisine

‘anne’ yerine ‘abla’ denmesini tercih edi- yor. “Herkesin bir tane annesi vardýr. En güzeli abla, ananýn yarýsýdýr.” diyen Mute- ber abla, kýzlar ile iliþkilerini þöyle anlatý- yor: “Benim hayatým bu çocuklar. Onlar ol- masa ben ne yaparým bilmem. Her birinin tertipli, hanýmefendi olmalarýný isterim.

Ütülü, temiz giyinirler. Birbirlerine saygýlý ve þefkatli davranýrlar. Yardýmcýlarýmýz olsa bile nöbetleþe bütün iþlere katýlýyorlar. Bir kere kabul ettiðimiz kimseye ‘git’ demiyo- ruz, hatta yýllar geçtikçe daha çok baðlaný- yoruz. Layýðýný bulanlarýn evlenmelerine yardým ediyoruz. Nazým aðabeyin, kýzlarý- mýzý evlendirirken, damadý çaðýrýr, ‘Bak bu önce Allah’ýn, sonra Üstad’ýn, sonra bizim emanetimiz. Birlikte yürüyecek, arkadaþýn olarak görecek, incitmeden yönlendirecek- sin. Kýrmayacak ailene ezdirmeyeceksin.

Aileni ayrý eþini ayrý idare edeceksin.’ der- di. Ýnsanlara hizmet etmek her þeyden gü- zel ve en zor meslek. Çünkü hepsi farklý ai- leden gelmiþ ayrý bir kiþilik. Çok farklý huy- larý var. Ama Allah yardým ediyor. En ufak bir sýkýntý görmüyorum kýzlarýn arasýnda.”

Kýzlarý eðitmek için gönlünü veriyor

(23)

EŞİNİ KAYBETTİKTEN SONRA EVİNİ GENÇ KIZLARA AÇMAYI SÜRDÜREN MUTEBER HANIM, GENÇ-

LERİN HAYATI ÖĞRENMELERİ, BECERİ KAZANMALARI VE OKUMALARI İÇİN ÇABA SARFEDİYOR.

(24)

Ý N S A N 2 2

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Muteber ablanýn evinin her yaný temiz, ti- tiz ve dikkatli bir kadýnýn idaresinde oldu- ðunun iþaretlerini veriyor. Bahçedeki ma- sa örtülerinden dekorasyona kadar her þey Muteber ablanýn elinden geçiyor.

Muteber Haným Antep’te yaþadýðý sýkýntý- larý unutmadýðý için, ayný zorluklarý kendi çocuklarýna yaþatmamaya gayret ediyor.

Fecri Sadýk’ta öðrencilerin arasýnda ölmeyi hayal ettiðini söyleyen Muteber abla: “Ýyi ki git- memiþim buradan. Yalnýz olsam bu yaþlý halim-

le ne yapardým, bu gençleri görmeden nasýl ya- þardým? Burayý 7 senede yaptýk. Bu aðaçlarýn hepsini elimle diktim. Nazým Gökçek Vakfý ku- rup her þeyi buraya baðýþlamayý düþünüyorum.

Yoruldum artýk; ama kendimi kenara çekersem hiç yaþayamam. Çocuklarla beraber olmayý ka- dýnlarla oturmaya tercih ediyorum. Sungur aða- bey ‘Bir gün gelecek yorulacaksýn.’ derdi de ben ne zaman yorulacaðýmý merak ederdim. Þimdi yorulduðumu hissediyorum; ama durmak yok bize. Allah canýmýzý hizmet ederken alsýn.”

Yorulsak da durmak yok!

Muteber Haným: Nazým çok hassas bir insandý. Kimseyi incitmez, kendi üzülür, fedakarlýk yapardý. Ne zaman kalkýp yattýðýný bilemezdim. Kýzlarýn ihtiyaçlarýyla ilgile- nirken yorulunca beni dinlendirir ama kendisi yatmazdý.

Nazým Gökçek (ortada gözlüklü) 1984’te ailesiyle bir arada.

(25)

ÖNEMLÝ OLAN HAYATA GEÇÝREBÝLMEK

“Önemli olan Risale-i Nurlarda okuduðunu haya- týna geçirmektir. ‘Risaleleri yer gibi okuyun, gazete gibi okumayýn’ diyorum. ‘Risale’yi okurken benim- le görüþürsünüz.’ diyor zaten Üstad. Risale oku- mak bir ibadettir çünkü her gün tecdid-i iman ya- pýlýyor. Devamlý okundukça insanýn ruhuna yerle- þiyor, meleke haline geliyor. Önce nefsimize oku- yoruz. Bir tarih kitabý- ný bir kere okuyunca tekrar etmek istemez- sin ama Risale-i Nur öyle deðil. Nazým aðabeyin sabaha ka- dar devamlý okurdu.

Biraz dinlenir, tekrar baþlardý. Üstelik hep çizerek okurdu. Ne- den bu kadar çok okuduðunu sordum bir gün ‘Bizim buna ihtiyacýmýz var.’ dedi.

Risale-i Nur’un içine girmiþti artýk. Ben onun kadar okuyamam. Daha çok çocuklarýn ihtiyacý için koþtururum. ‘Sen oku bakalým ahirette benim halim ne olacak.’ demiþtim,

‘Keçeli öyle mi düþünüyorsun? Bizim hayatý- mýz bir. Sen olmasan ben bunlarý yapabilir miydim? Korkma ben senin yerine de okuyorum.

Arkandan dua ediyorum, git iþini gör.’ derdi.

YURTDIÞINDAN GELENLER DE VAR

Muteber Haným’ýn sadece Türkiye’den deðil, Orta Asya’dan, özerk Rus cumhuriyetlerinden ve Uzak- doðu’dan da gelen misafirleri var. 15 sene önce Ta- taristan’dan gelen 5 genç kýz, Türkçeyi öðrenmiþler burada. Bazen yaþý bir hayli ilerlemiþ, iyi eðitim ve meslek sahibi hanýmlar da geliyormuþ. Bunlardan fi- zik öðretmeni Nakiye Haným, 10 yýl boyunca her yýl 1 ay gelip kalmýþ onun evinde. Yine Özbekistan’dan gelen 40 yaþýndaki doktor Firuze Haným, 3 ay kal- mýþ yanlarýnda ve ülkesine de memnun dönmüþ.

Gökçek (solda) avukat Bekir Berk ile birlikte.

(26)

Ç O C U K 2 4

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

BÝLGÝN KALMIÞ

trafýnýzdaki insanlar tarafýndan, kendi duygu ve düþünceleri- nizi onlara açtýðýnýz kadarýyla tanýnýrsýnýz. Açmýþ olduðunuz bu duygu ve düþünceler etra- fýnda, ne kadar tutarlý bir þekil- de davranýrsanýz karþýnýzdaki sizi daha net tanýr. Bir gün yu- muþak ses tonuyla, ertesi gün baðýrýp çaðýran bir ses tonuy- la konuþursanýz muhatabýný- zýn sizi tanýmasý oldukça zor olacaktýr. Çünkü bu þekilde davranýþ sýnýrlarýnýzý belirle- mek oldukça güçleþmektedir.

Çocuklarýnýzýn da dünyayý tanýmasý için aile içinde ko- nulacak sýnýrlar çok önemli-

dir. Çünkü onlarýn her davra- nýþý sizin sýnýrlarýnýza göre þe- killenmektedir. Nasýl bir anne veya bir baba olduðunuz, ne- ye nasýl tepki verdiðiniz ya da neye izin verip vermeyeceði- nizin çok açýk olmasý gerekir ki çocuðunuz her zaman tu- tarlý davranýþlar sergilesin.

Çocuklar için, elde edilen þeyden ziyade onun elde ediliþ yolu önemlidir ve çocuklar bu yolu sürekli sýnarlar. Eðer çocu- ðunuz, istediði bir þeyi aðlayarak elde edebildiðini öðrendiyse bu metodu sürekli kullanacaktýr.

Bazen sizi hiç olmadýk yerlerde o kadar zor durumda býrakýr ki, çocuðunuzun dediðini yapmak mecburiyetinde kalýrsýnýz.

Çocuðuna sýnýr koyamayan anne- babalarýn evlerinde zamanla küçük bir savaþýn cereyan ettiði görülür. Çocuða sýnýr koymak onu baský altý- na almak deðildir. Sýnýrlarýný bilen çocuk hayata daha iyi hazýrlanýr.

Çocuðuma nasýl SINIR koymalýyým?

E

FOTOÐRAFLAR: RIDVAN YAVUZ

(27)

Bu durumu yaþamak istemiyorsa- nýz, çocuðunuza karþý sergileyeceðiniz davranýþlarý iyi bir süzgeçten geçirin.

Sýnýrlarýnýzýn net ve belirgin olmasý çocuðun size karþý yaklaþýmlarýný da etki- leyecektir. Zira siz ne kadar net olursanýz size karýþýlma oraný da o kadar az olacak- týr. Yani çocuðunuzun size karþý sýnýr ih- lali olmayacaktýr. Yapacaðý her hareket ve davranýþta, “bu duruma annem kýzacak- týr” der ve istenmeyen bir davranýþý terk eder. Örneðin, eve geç gelmesine bir gün çok sert çýkýp bir baþka gün normal kar- þýladýðýnýz çocuðunuzun, size karþý tutar- lý bir davranýþta bulunmasýný beklemek çocuða karþý da bir haksýzlýk olacaktýr.

Sýnýrlar iliþkinin kalitesini arttýrýr, anne-babanýn ve çocuðun rollerini ve görevlerini açýk seçik ortaya koyar, be- lirsizlikleri ortadan kaldýrýr ve aile içi so- runlarý en aza indirir. Çünkü sýnýrlarýn belli olduðu durumlarda herkes yapma- sý gerekeni bilir. Þunu hiçbir zaman unutmayýn ki siz, çocuk için bir arka- daþtan çok anne ve babasýnýz. O sizi hep öyle görmek isteyecektir. Örneðin sýnýrlarý belirgin bir ailede, annenin her sabah kahvaltý hazýrlamasý, çocuðun da yataðýný toplamasý gerektiðini herkes bilir.

Aile içindeki sýnýrlar ayný zamanda güvenlik saðlar. Sýnýrlarýný net olarak be- lirleyen bireyler, etraflarýna daha çok gü- ven verirler. Siz de etrafýnýza ve ailenize güven vermek istiyorsanýz, sýnýrlarýný- zý net belirleyin ve ona göre davranýn.

AKLINIZDA BULUNSUN

Ailenizin içinde bireylerin görevlerini net olarak belirleyin.

Kendinizi iyi tanýyýn (siz nelere kýzarsý- nýz, hangi davranýþlara karþý müsama- halýsýnýz bunlarý iyi gözlemleyin).

Çocuðunuzu iyi tanýyýn (neleri sever, hangi davranýþtan hoþlanýr).

Tutarlý davranmaya özen gösterin.

Alacaðýnýz kararlarý kesinlikle ailenize danýþarak alýn.

Anne, babayý; baba da anneyi sürekli ön pla- na çýkartmalýdýr. (Ancak bu, sorumluluðu üzerinden atma þeklinde olmamalý; “bu konuyu annen daha iyi bilir” gibi ifadeler- le anne ya da baba nazara verilmelidir).

Ara sýra çocuðunuzdan, nasýl bir ebeveyn olduðunuzu test edin. (Sizin hangi davra- nýþýnýzdan memnun veya deðil gibi…) Çocuða karþý her zaman iyi bir model olun.

(Söylediðinizle yaptýðýnýz davranýþ tu- tarlý olsun). Olaylarý abartmaktan da küçümsemekten de kaçýnýn.

(28)

K Ý TA P 2 6

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Zeynelâbidîn Hazretleri, Hazreti Hüseyin’in küçük oðludur. Ali Asgar adýyla da meþhurdur. Ýmam-ý Mâlik, ona Zeynelâbidîn (kullarýn zinetî) isminin verilmesine, ibadetine çok düþkün oluþunun sebep olduðunu söylemiþtir. Ha- yatý derin hüzün içinde geçmiþtir. Kerbelâ’da muhterem babasý Hz. Hü- seyin (ra) þehit edilirken çadýrda hasta yataðýnda yatýyordu. Resûlullah’ýn nesli bütün seyyidlerde olduðu gibi Hazreti Zey- nelâbidîn’de de fetvanýn üstünde bir takva hayatý görülmüþ, eli altýnda yüz

kadar fakiri beslediði hal- de bundan da kimsenin haberi bile olmamýþtýr.

“Seccad” yani “çok secde eden” lakabý ona aittir.

Eli altýnda yüz kadar faki- ri beslediði halde ölene kadar bundan kimsenin haberi bile olmamýþtýr.

Tek eseri olan “Sahife-i Seccadiye” dua ve iltica örnekleriyle doludur.

Doç. Dr. Abdülaziz Ha- tip’in titiz bir çalýþmayla seçtiði dualarý küçük boy ciltli bir kitap þeklinde okuyabilirken, kitapla bir- likte verilen CD ile de Ýh- san Atasoy’un sesinden dinleyebilirsiniz.

Hz. Zeynelabidin’den Dualar

Kur’an bir mana ve sýr- lar denizi. Her müfessir o denize dalan bir dal- gýç. On dört asýrlýk Ýs- lam tarihi boyunca bin- lerce müfessir Kur’an denizinden çýkardýklarý inci gibi mânâlara eser- lerinde yer vermiþler.

Bediüzzaman da bu denizin bir dalgýcý. Altý bin sayfalýk Risale-i Nur tefsiri Kur’an deni- zinden çýkarýlan mânâ incileriyle doludur.

Risale Notlarý

Çocuklar, Allah’ý sor- duðunda, onlarýn na- zik kalbini incitmeye- cek, dünyasýný sevgi ve þefkatle ýsýtacak bir ce- vap istiyorlardýr aslýn- da. Çünkü çocuklar, Allah’ý kalpleriyle so- rarlar. Bu sesli kitap, Allah’ý soran küçük meraklý bir çocuk ile onun sorularýna özenle cevap veren bir anne- nin konuþmalarýndan oluþuyor.

Anne Bana Allah’ý Anlat

Hz. Zeynelabidin’den Dualar

Doç. Dr. Abdülaziz Hatip Okuyan: Ýhsan Atasoy

Gençlik Yayýnevi Tel: 0(212) 539 16 73

Risale Notlarý Doç. Dr.

Þadi Eren

Nesil Yayýnlarý Tel: 0(212) 551 32 25

Anne Bana Allah’ý Anlat (CD) Selçuk Yýldýrým

Zafer Yayýnlarý Tel: 0(212) 511 39 01

(29)

ESMA SAYIN EKERÝM Hz. Peygamber devrinde kadýn eðitim ve öðretimi- ne verilen önemi göster- mesi ve kadýnlarýn ilmin- den toplumun her kesmi- nin yararlanmasýný orta- ya koymasý bakýmýndan Hz. Aiþe’nin söz sahibi olduðu ilim dallarýnýn dini ilimlerle sýnýrlý ol- madýðýný ifade etmeliyiz.

Hz. Aiþe’nin tefsir, hadis, fýkýh ve miras hu- kuku dallarýnda sözü

dinlenir bir ilmi þahsiyet olduðu ve neseb, tarih, siyer, týp, astronomi, þiir, hitabet, eðitim ve si- yaset alanlarýnda da bilgi sahibi bir insan oldu- ðu rivayet edilmektedir. Hz. Aiþe’nin Kur’an’ý çok iyi bildiðini ve tefsirini en iyi yapanlardan biri olduðunu biliyoruz. O, ayetlerin daha iyi anlaþýlmasýna yardým eden nuzul sebepleri konusunda da önemli bilgiler aktarmýþdýr.

Hz. Aiþe’nin, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman devirlerinde fetva verdiði ve bunu ölünceye kadar sürdürdüðü rivayet edilmek- tedir. Diðer taraftan þer’i hükümlerin dörtte birinin ondan nakledildiði zikredilmektedir.

Hz. Osman ve Hz. Ömer gibi büyük sa- habelerin Hz. Peygamber’in söz, davranýþ ve kabulleri konusunda Hz. Aiþe’ye baþvurduk- larý ve ondan bilgi aldýklarý bilinmektedir.

Hz. Aiþe, pasif bir eðitici olarak kalmaz. O, kendisine baþvuru olmasa da yapýlan yanlýþ- lýklara müdahale ederek, Hz. Peygamber’in

vefatýndan hemen sonra Ýslam’ýn yanlýþ anlaþýlýp ve yanlýþ aktarýlmasýný önlediði gibi Ýslam dün- yasýnda müsbet tenkit fikrinin geliþmesine de büyük katkýlar saðlar.

Hz. Aiþe’nin tenkitçili- ðine en çarpýcý örnek þu- dur: Ebu Hureyre’nin Hz.

Peygamber’den “Uður- suzluk; ev, kadýn ve at- tan olur.” diye bir hadis rivayet ettiðini duyan Hz. Aiþe buna çok kýzar ve Allah’a yemin olsun ki Hz. Peygamber bu- nu söylemedi; O, cahiliye devri insanlarýnýn böyle bir düþüncede olduðunu söyledi.” der.

Hz. Aiþe annemizin ilmi derinliðinde Hz.

Peygamber’in onun zekasýna, muhakeme gü- cüne, fikrini açýkça ifade etme özgürlüðüne ve hassasiyet noktalarýný vurgulama kabili- yetine olan saygýsý ve desteði yatmaktadýr.

Hz. Peygamber döneminde hanýmlar haftada bir gün Peygamberimiz’in kendile- rine özel bir sohbet düzenlemesini talep et- miþler. Bu talep, Hz. Peygamber tarafýndan büyük bir memnuniyetle kabul görmüþtü.

Hz. Peygamber döneminde ensar haným- larý sorduklarý sorular hususunda Peygambe- rimiz’in övgüsüne mazhar olmuþlardý. Rasu- lullah, “Þu ensarýn kadýnlarý ne güzel kadýn- lardýr; onlarýn edepleri onlara soru sorma hu- susunda engel olmaz.” diyerek hanýmlarýn il- mi arzularýný geliþtirmelerine destek olmuþtur.

H Z . A Ý Þ E ( r a ) 2 7

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Hz. Osman ve Hz. Ömer’in danıştığı bir hanım:

Hz. Aiþe (ra)

FOTOÐRAF: REUTERS

(30)

AHMET KURUCAN

llah (cc) buyuruyor ki: “Hayýr iþlerin- de yarýþýn.” “Kazandýðýnýz þeylerin ve yerden sizin faydanýz için bitirdi- ðimiz ürünlerin temiz ve güzel olanlarýndan Allah yolunda harcayýn. Size verilse gözü- nüzü yummadan almayacaðýnýz, kötü/baya- ðý mallarý hayýr diye vermeye kalkmayýn.”

“Sevdiðiniz mallarýnýzdan Allah yolunda harcamadýkça “birr/iyilik” mertebesine ulaþa- mazsýnýz.” Hz. Peygamber (sas) buyuruyor ki:

“Müslüman Müslüman’ýn kardeþidir.

Ona ne zulmeder, ne de onu yalnýz býrakýr.

Kim, kardeþinin ihtiyacýný giderirse, Allah da o kimsenin ihtiyacýný giderir. Kim, bir Müs- lüman’ýn sýkýntýsýný giderirse, Allah da o kimsenin kýyamet sýkýntýlarýndan birini giderir.”

“Kim, dünyada darda kalmýþa kolaylýk göste-

rirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylýk gösterir. Kul, Müslüman kardeþinin yardýmýn- da bulundukça, Allah da onun yardýmcýsýdýr.”

“Mü’minler birbirlerini sevmelerinde, mer- hametlerinde, lütuf ve þefkatlerinde bir vücut gi- bidirler. O vücuttan bir uzuv þikâyette bulunursa, cesedin diðer uzuvlarý da uykusuz kalmak ve ýs- týrabýný duymak suretiyle o uzva iþtirak ederler.”

“Merhamet edenlere Allah da merha- met eder. Yerdekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin.”

“Kim bir kula ihtiyacý anýnda yardým ederse, ayaklarýn kaydýðý kýyamet gününde Allah onun makamýný sabit kýlar.”

“Müslüman kardeþinin ihtiyacýný gidermek için yolculuða çýkan kiþi için, Allah onun ayrýl- dýðý yere dönünceye kadar her bir adýmýna yet- miþ sevap yazar ve yetmiþ günahýný yok eder.

Kim, dünyada darda kalmýþa kolaylýk gösterirse

Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir

M Ü S L Ü M A N 2 8

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

A

F O T O Ð R A F : R E U T E R S F O T O Ð R A F : R E U T E R S F O T O Ð R A F : Z A M A N F O T O Ð R A F : K Ü R Þ A T B A Y H A N

(31)

Bu vesile ile iþ görülürse, o kiþi anasýndan doðduðu gün gibi günahlarýndan arýnmýþ olur. Þayet bu esnada ölürse, hesap görmeden cennete gider.”

“Kim, iþini baþarýncaya kadar mü’min kardeþinin yardýmýnda yürürse, Allah o kimseyi yetmiþ bin melek ile kuþatýr. Melekler, onun günahlarýnýn affý için istið- far eder ve sabah ise akþam olun- caya kadar, akþam ise sabah oluncaya kadar dua ederler. Al- lah, kiþi o iþ için yürürken attýðý her adýmla bir günahý af eder, di- ðer adýmda derecesini yükseltir.”

“Bir kimse kardeþinin ihti- yacýný gidermek için yürürse, bu onun için on sene itikaf et- meden daha hayýrlýdýr.”

“Allah katýnda en sevimli

ev, içinde yetime ikram olunan evdir.”

“Kalbinin yumuþamasýný ve muhtaç ol- duðun þeye kavuþmayý arzu ediyor mu- sun? Öyle ise yetime merhamet et, baþýný okþa ve yemeðinden yedir.”

“Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yetime merhamet eden, ona gü- ler yüz gösterip tatlý sözle öðüt veren, ye- timliðine ve zayýflýðýna acýyan ve Allah’ýn kendisine lütfettiði nimetlerle komþusuna

çalým satmayana, kýyamet gü- nünde Allah azap etmeyecektir.”

“Dul ve yetimlere yardým eden kimse, Allah yolunda cihat eden veya gündüzleri oruçla, geceleri ibadetle geçiren kimse gibidir.”

“Bir kimse Müslüman bir in- sana namusunun noksanlaþacaðý, iffet ve þerefinin yok olacaðý bir yer ve zamanda yardým ederse, Allah ona arzu ettiði bir yer ve za- manda muhakkak yardým eder.”

“Ýki haslet vardýr ki bir mü’minde asla beraber bulun- mazlar: Cimrilik ve kötü ahlâk.”

“Zulümden kaçýnýn. Zira zulüm, kýyamet günü karanlýk- lar olacaktýr. Cimrilikten de ka- çýnýn, zira cimrilik, sizden ön- cekileri helak etmiþ, onlarý bir- birlerinin kanlarýný dökmeye, haramlarýný helal addetmeye sevk etmiþtir.”

“Cömert, Allah’a, Cennet’e ve insanlara ya- kýn, Cehennem’den uzaktýr. Cimri, Allah’a, Cen- net’e ve insanlara uzak,Cehennem’e yakýndýr.”

“Resulullah’a “Hangi sadaka hayýrlýdýr?” diye sordular. Buyurdular ki: “Sýhhatli ve mala karþý tutkun olduðun, fakirlikten korktuðun ve zengin olmayý ümit ettiðin zamanda verdiðin sadaka.”

Ýçinde bulunduðumuz þu günlerde bu ayet ve hadisleri bir kez daha düþünmeye ne dersiniz?

Bir insanýn ihtiyacýný gi- dererek yardým etmenin, yetime

merhametle davranmanýn

karþýlýðýný Allah Resulü

(sas) bizlere müjdelerle

aktarýyor.

F O T O Ð R A F : Z A M A N F O T O Ð R A F : K Ü R Þ A T B A Y H A N F O T O Ð R A F : A P F O T O Ð R A F : K Ü R Þ A T B A Y H A N

(32)

albi yumuþak, kendisi her dalda 10 Baþak, her baþakta 10 buðdayla bereketlenen, TAÞ’laþmýþ kalplere hayat üfleyen güzel kýzým…

A) Bu yaþta bu anlattýklarýný buðday tar- lasýndaki gelinciklerden haberi olmayan bir þahýs dinlese her hâlde þöyle diyecektir; - Nece konuþuyor acaba? Bu kýz uzaydan mý gelmiþ hiç bir þey anlamadým.

B) Hâlbuki senin durumun, anlattýðýn ufak tefek eksikliklere raðmen MELEKLERÝ alkýþlat- týracak ve kýskandýracak þeylerle süslenmiþ…

C) Bense, ahþap imalat sektörünün defolu bir ürünü (KALAS) olmama raðmen, “AÐ- LAMAK ÝSTÝYORUM SAYIN SEYÝRCÝLER”

pozisyonunda okudum mail’ini. Kalas dedim ama okurlarým o kadar HOÞGÖRÜ’lü ki, aradaki (a) harfini hoþ görmeyip ‘klas’ hüs- nü zannediyorlar ve ona göre dua ediyorlar.

D) Biz eskiden senin el yýkama vs. dediðin iþleme Âb=Su, Dest=El anlamýna gelen AB- DEST derdik. Kültür-fizik hareketlerine ise METAFÝZÝK kültürü anlamýnda, namaz, oruç, dua vs. diye adlandýrdýk. Benim böyle saat ku- rup, sabah kalkýp abdest alan 14-15 yaþlarýnda bir kýzým olsun, 1 milyon da borcum olsun, ne gam ne keder? Zira bir gün gelecek o sabah kültür-fiziðinin, dünya ve içindekilerden daha kârlý olduðunu idrak edecek ve o 1 milyonu be- nim yerime nemasýyla birlikte ödeyecek. Hem de bu kültür fizik, dünyadaki çeþitli kültürlerin fiziðini, kimyasýný, barýþtýrýp, sinerji oluþturarak ilerde 100 hatta 1000 dünya büyüklüðünde bir ha-

zine kazandýracaðýndan annesi de mutlu olacaktýr.

E) Biliyorum ki çok þeyleri en güzel biçimde anlatmýþsýn. Hem anlatmaya hem de yaþamaya devam ederek örnek olmalýsýn. Ama etkilemeye gelince iþte orada durmak gerek. Çünkü bize veri- len ödevlerin hiçbirinde ETKÝLEME konusu yok.

Demek ki etkilemeden ve sonuçtan sorumlu deði- liz. Vazifemiz olmayan bir þeye de karýþamayýz.

Karýþýrsak, karýþtýrýrýz… Eðer ben ELEKTRÝK ÝDA- RESÝ’nde çalýþan bir iþçi isem; bana verilen görev de, bir evin ya da sarayýn elektrik tesisatýný, kablo- larýný döþemekse, ben mesai saatlerim içinde bunu yapar, tesisatý kurarým. Çalýþmalarým için de ma- aþýmý alýr, emekli olup gidince ÝKRAMÝYEMÝ hak ederim. O saraya ana trafodan elektrik vermek ta- mamen “Elektrik idaresi”nin iþidir. Eðer “Ýdarenin Sahibi” o saraya elektrik verirse saray, ýþýl ýþýl par- lar. Aydýnlandýðý için sahibi her ay para öder. Bu paralardan da tesisatý döþeyen ben, prim alýrým.

Baþakçýðým: Ýstersen süslü ve sanatlý, mükem- mel sarayý, insan ya da arkadaþýn olarak, elektrik ve ýþýðý da, iman nuru olarak kabul et. Aldýðýn pi- rimi; üzerine güneþin doðup battýðý her þey, maa- þýný dünyadaki nimetlerin ve huzurun, ikramiyeyi de, altýndan ýrmak geçen bahçeli tripleks villa ola- rak düþün. Arkadaþýný etkiler mi bilmiyorum ama, METAFÝZÝK KÜLTÜRÜNÜN bu mühim, zengin ve kesin sonuçlarý beni çok etkiliyor ve he- yecanlandýrýyor. Fiziðimi güçlendiriyor, kimyamý düzeltiyor. Derslerinde baþarýlar Baþak kýzým…

DR. CAN’IMIZIN VEFATINDAN ÖN- CE KALEME ALDIÐI YAZILARDAN...

D R . C A N 3 0

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

Arkadaþým olmadan asla!

Baþak Taþ

15 yaþýndayým. Okulda güzel þeyler yapmaya çalýþan arkadaþlarým var.

Yalnýz biri sorunlar yaþýyor. Belki bu yüzden bizim gibi giysi aksesuarý kullanmýyor baþýna. “Herkes bakýyor utanýyorum.” diyor. Evde elini, yüzünü yýkadýðý halde “Annem kýzýyor.” diye kültür-fiziðini aksatýyor.

Konuþuyorum ama onu etkileyebilmek için neler yapmalýyým?

K

(33)
(34)

M. SAÝD TÜRKOÐLU

ocukluktan baþlayarak kalp, ruh ve be- yin topraklarýmýza sayýsýz duygu, dü- þünce ve latife tohumlarý ekilir. Tohu- mun karakteri ve kalitesi neyse elde edilecekler de o kadardýr. Ýþi baþtan ciddi tutmak gerekir.

Bir dünya topraðýna tohum ekerken ne kadar

hassas dav- ranýrýz; topraðýn sürül- mesi, ýslah edilmesi, tohum seçimi, gübreleme, sulama, sonraki aþamalarda itinalý bakým… Kiþilik topraðýmýz, dünya topraðýndan daha hassas bir bakýma muhtaçtýr. Dünya top- raðýna kök salmýþ bir dikeni, zakkumu, ayrýk otunu kökünden söküp ondan kurtulmak ko- laydýr; ama kiþilik topraðýnda uç vermiþ duygu- lar, düþünceler kolay kolay sökülüp atýlamaz.

Sana, kuru aðaçtan beter kötü duygularýn için ayýplama gelirse, yerinde bil ve ayýplayanlara te- þekkür et. Bu duygularýný budamanýn en önem- li gerekçesi bunlarýn “kötü” olmasýdýr. Ayýpla- ma sana deðil, sendeki kötü duygularadýr.

Ama nedense her ikazda gururun, “Bu bana nasýl yapýlabilir?” Bahanesiyle ayaklanmýþtýr. Haksýz olduðunu ne ka- dar erken öðrensen o kadar iyi olur.

Þikâyet edip baþkalarýný suçlayacaðýna kökü kuruyasý kötü duygularýný bir an önce yok et de yerine gönüllere hu- zur verecek güzel huylar edin. Altýn madenini nerede görseler hemen alýr iþler ve en seçkin süs eþyasý yaparlar.

Sonra da kulaða, boyuna, kola, parmaða ta- karlar ki bu eþsiz güzelliði herkes görsün.

Paslý demiri kim ne yapsýn! Paslý demir, onu fýrlatýp atan adama: “Beni neden atýyorsun?”

diye þikâyet edebilir mi? Þunu derler paslý de- mire: “Sus ey suratsýz, deðersizliðin, paslý olu- þun atýlman için yetmiyor mu? Altýn gibi deðer- li ol, par par parla, seni baþlara taç yapalým.”

Tez davran da duygularýný, düþüncelerini el üstünde tutulan madenler gibi kýymetlendir, par- lat, ki onlarý fýrlatýp atacak bir bahane kalmasýn!

K I S S A DA N H Ý S S E 3 2

AÝLEM 20 EKÝM 2006 CUMA

NE VARSA

İÇİNDEDİR SENİN

“KURU AĞAÇ, BAHÇIVANA, ‘EY YİĞİT, HİÇBİR SUÇUM YOKKEN NE DİYE BAŞIMI KESİYORSUN?’ DER. BAHÇIVANSA,

‘SUS A ÇİRKİN HUYLU’ DER; ‘KURULUĞUN SUÇ OLARAK YETMİYOR MU SANA!” (HZ. MEVLANA-MESNEVİ)

Ç

FOTOÐRAF: AP

Referanslar

Benzer Belgeler

Bazıları bu işlemi düşman tarafından işgal edilmiş ve kurtarılmış bir savaş bölgesini onaran orduya benzetirler.. Fehmi TUNCEL - Kas- iskelet sistemi

Öðretmeni daha sonra bana þunlarý anlattý: "Benimle konuþurkenki ses tonu ve tutumundan bunun onun için çok önemli ve çok gerçek bir olay olduðunu anlamýþtým.

doğrultusunda yaşayan ve aynı zamanda mezhebi temsil eden bir topluluktur. Özellikle temsil boyutu mezhebin varlığı ve sürekliği için hayati önemi haizdir. Nitekim

Türkçe ilk Kur’an çevirilerinde pänd turur (F.); ol Ķur’ān Ǿibret erür pārsālarġa yaǾnį pend erür (Ar.+F.); ögütlemek (T.); Ķurǿān naśįĥatdur (Ar.);

Kuşeyrî, ilkinde, insanın metafizik uyanı- şını (intibâh) duyular ve ihlâs üzere yapılan eylemlerden hareketle izah ederken, din değiştirme anlatılarında ise

Zira en yalın haliyle, “za- manı etkin kullanmaya yönelik bilinçli bir çaba” 64 olarak da ifade edilen zaman yönetimi konusundaki bilinçsizlik, bireyin stres, depresyon gibi

dönemiyle ilişkili olarak okumak, sadece vahyin sağlıklı anla- şılması için değil, nazil olduğu dönemin önemli bir kaynağı olarak önemlidir. Vahyin

Ata arasında Büyük Günalı ve İman konuları çerçevesinde ortaya çıkan bir fikri ayrılığın ilk ayrışma ve kırılmaya dönüştüğünü ifade etmektedir.s