• Sonuç bulunamadı

m ÎTE Kî

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "m ÎTE Kî"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m Î T E K î

A Y L I K Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K V E D E K O R A T İ F S A N ' A T L A R D E R G İ S İ S u a d i y e d e bir v i l l a . Y. M i m a r M u a l l i m S e y f i A r k a n • M a l i y e Ş u b e s i ( B e y a z l t - l s t a n b u l . P r o j e i Y ü k s e k M i m a r F a - r u k Ç e ç e n | B a ş k a m e m l e k e t l e r d e m i m a r î | Bir m e r a s i m s a l o n u | Ç e r v i a s a h i l i n d e ç o c u k y u r d u | iki i s t a s - y o n b i n a s ı ( A m s t e r d a m ) . • Bir o r t a m e k t e p b i n a s ı . • " M i y a m i , , d e A l b i o n Oteli. • I s v e ç t e h a s t a h a n e i n ş a a t ı n d a y e n i c e r e y a n l a r . Ç e v i r e n : A d n a n K o l a t a n | M u h t e l i f s a n ' a t l e r i n t e ş e k k ü l v e m e n ş e l e r i . Y. M i m a r N a c i M e l t e m | S ı ğ ı n a k i n ş a u s u l l e r i . Y. M i m a r Z e k i S a y f i r • M i m a r l ı k d ü ş ü n c e l e r i . Y. M i m a r B e h ç e t Ü n s a l B M e s l e k d e r t l e r i • N a f i a V e k â l e t i t a r a f ı n d a n k a b u l e d i l e n ö l ç m e t a r z ı • M e s k e n l e r i n z a r u r i bir k ı s m ı n ı t e ş k i l e d e n y e m e k d o l a b ı

H a b e r l e r • P i y a s a c e t v e l i •

10 uncu Y ı l 1 9 4 0 İ s t a n b u l . F i a t ı 1 5 0 K u r u ş

(2)

L ' A R C H İ T E C T E : R E V U E M E N S U E L L E D ' A R C H I T E C T U R E , D ' U R B A N ı S M E e t d e D E C O R A T ı O N

T H E . A R C H İ T E C T : MONTHLY PUBlİCATİON ON ARCniTECTURE, C I T Y P L A N N I N G A N D D E C O R A T I O N

D E R A R C H I T E K T : M O N A T S H E F T FÜR B A U K U N S T , S T A E D T E B A U u. DEKORATION

Ç I F T S A Y ı S ı A L T ı A Y L ı Ğ ı Y ı L L ı Ğ ı

CİLT KAPAĞI İLE YILLIĞI 1.50 Lir 4.50 „ 9.00 „ 10.00 „

E ı N Z E L P R E ı S , H A L B J A H R A B O N N E M E N T , J A H R E S A B O N N E M E N T ,

PRIX D'UN NUMERO

„ pour 6 MOIS ., „ UN AN

A r k i t e k t i n k o l l e k s i y o n l a r ı : 1931 yılı ciltli k o l l e k s i y o n u 1932 „

1933 \ 1934 )

1935 > ,, b e h e r ciltli „ 1936

1937 / 1938 1939

(3)

A R K I T E K T

Landhaus in S u a d i y e Arch. Seyfı Arkan S. 101 Finanzamtsfiliale in istanbul • Faruk Çeçen (Tschetschen) 105 Auslaendische Baukunst

(Deutsches Reich, U. S. A., Finnland, Holland, Italien, Ungarn) 108 Ursprünge u. Formationen in der kunst Arch. Naci Melten 127

Gedanken iibe Architektur * Behçet ünsal 133

Nues über Schwediche Krankenhausbauten (D. B. Z . ) 1 2 1

Bau - Metoden von Schutzkellern Z. Sayâr 129

Bauen ime Ausland 1 4 1

Bauteile. Vorschriften fiirs Messen der

Techn. Büro d Arbeitsministeriums '- 9

Nachrichten 1 4 3

Baumaterialpreise 1 4 4

A R K I T E K T Arch. Abidin M o r t a ş e t Arch. Z e k i S a y â r . A n a d o l u H a n No. 3 2 . İ s t a n b u l . 1 0 e m e A n n e e . No. 5 - 6 - 1 9 4 0

Un e ville â S u a d i y e (istanbul) Arch. Seyfi Arkan 101 Le bureau d'administration des finances â Bayezit ( i s t a n b u l ) • Faıuk Çeçen 105 L'architecture â l'âtranger

Allemagne, U. S. A., Finlande, Hollande, Italie, I-Iongrie 108 Les derniĞres conseptions Suödoises

dans la construction des hopitaux (D. B. Z ) trad. par A . Kolatan 121 L'origine et la formation des dillerents arts Arch. Naci Meltem 12?

Quelques mfithodes de construction des abris

contre des attaques afinennes A f t h Zeki Sayâr 129 Des rellexions architecturales » Behçet Unsal 133

L'activitS de construction â l'etranger 1 4 1

Le Systfeme des mesures du ministĞre des travaux publics '39

Nouvelles 1 4 3

La liste des prix des matetiaux de construction 1 4 4

(4)
(5)

/3 U.0

A H Î U H

A Y L I K Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K V E D E K O R A T İ F S A N A T L A R D E R G İ S İ

N E Ş R E D E N L E R Y. MİMAR ABIDİN MORTAŞ Y. MİMAR Z E K İ S A Y Â R

1 9 4 0

İ s t a n b u l .

(6)
(7)

Deniz cephesi

S u a d î y e d e b i r v i l l a Y . M i m a r M u a l l i m S e y f i A r k a n

Suadiye vapur iskelesi civarında yeni inşa edi- len bu villa mimar Seyfi Arkanın eseridir. Bina sahi- le doğru çok hafif meyilli bir arazi üzerine kurulmuş- tur. Arsa takriben 25 metre genişliğinde mustatil bir şekildedir.

Bina iki kattır. Küçük bir bodrumu vardır. Ze-

I

min kat ikametgâhlarda daima olduğu gibi kabul ve servis kısımlarına tahsis edilmiştir.

Vaziyet plândan da anlaşılacağı veçhile binaya dar sokak cephesinden girilir. Antreden hole geçi- lir. Holde, kat merdiveni sahil cephesinde de, kabul, yemek ve oturma salonları vardır. Deniz cephesinde 101

(8)
(9)

Ön c e p h e d e n bir görünüş

teras ve her iki katı alan bir kolonat vardır. Ayni kolonat sokak cephesinde de yapılmıştır.

Sağ tarafta servis toplanmıştır. Buraya, mutbah, ofis, hizmetçi odası ve bodrum merdiveni yerleştiril-

Holün üzerinde üst katı alan küçük bir boşluk bulunmaktadır. Birinci kat yatak odalarına tahsis edilmiştir. Yatak odalarının her iki cephe üzerine ve kolonların tuttuğu saçağın altına tesadüf eden uzun müşterek balkonları vardır. Banyolar, servis kısmının üzerine tesadüf ettirilmiştir.

Mimar Seyfi projeyi etüd ederken mütenazır bir plân esası 'almıştır. Bina haricen gerek kolonları ve gerek umumî heyeti itibarile Riütenasip ve ciddi bir ifade veriyor.

Binanın stili modern olmakla beraber haiz ol- duğu mütenazır şekiller dolayısile ağır ve medenî bir tesir yapıyor.

Haricen binanın dolu ve boş kısımları, ahenk- lidir. Pıoposiyonlar iyi etüd edilmiştir. Saçakların gölgelediği balkonlara verilen şekiller binanın husu- siyetlerindendir.

(10)

Deniz cephesindeki beton pergolalar, balkon- ların yanındaki borular ve kapılardaki körük par.

maklıklardan başka binanın diğer detayları çok gü- zeldir. Villâ halen kapalı olduğu için iç fotoğrafları-

nı çıkartmak kabil olamamıştır. Halbuki zemin katta güzel bir havuz ve şömine mevcuttur. Bunları neş- redemedğiimiz için özür dileriz. Bu eserinden dolayı mimar Seyfi Arkan'ı tebrik ederiz.

(11)

M a l i y e Ş u b e s i (Bayezit-istanbul) P r o j e : Y . M i m a r F a r u k Ç e ç e n

istanbul Nafia Müdürlüğünde hazırlanmış ve Nafia Vekâleti Yapı ve İmar işleri Reisliği tarafından tasdik olunduktan sonra tatbik olunmuştur.

Maliye Vekâletinin emrile İstanbul Defterdarlı- ğının şehrimizin muhtelif yerlerinde yaptırmakta ol- duğu Maliye Şubesi ve Mal Müdürlüğü binalarından beşincisi olan Bayezit Maliye Şubesi binası da ikmal olunmuş ve istimale başlanmıştır.

Bina Üniversite Fen Fakültesi yanındaki büyük meydana bakmaktadır. Üç tarafı bahçe içinde ve önünde geniş bir Trotuvar vardır.

Bir bodrum ve iki kattan ibaret bulunan şube binasında kalorifer, elektrik, dahilî telefon, yangın ve vantilâsyon tesisatı bulunmaktadır. Bodrum kata sığınak kalorifer ve evrak arşivleri ve hademe helâları sıkıştırılmıştır. Zemin kata meydana nazır geniş mer-

mer bir merdivenle çıkılır. Bir rüzgârlık ve buradan giriş holüne geçilir. Bu hol tahsil holüdür. Binanın bütün diğer kısımları bu hole açılır. Sağda küçük bir kapı ile memur kısmına girilir. Burada bir gar- drop, erkek ve kadın helâları iki evrak odası ve tah- sil holünün memurlar kısmına geçen kapısı vardır.

Bu sayede memurlar ile iş sahiplerinin teması yalnız holdeki bankolar vasıtasile olmaktadır. Birinci kat tahakkuk kısmına tahsis edilmiştir. Zemin katın ay- nidir. Fazla olarak müfettişlerin çalışmaları için an- tre üstüne bir oda konmuş ve bu odanın önünde büyük meydana bakan bir loca yapılmıştır.

Arsa vaziyeti itibarile binanın ön kısmı cadde- ye muvazi ve düz, arka kısmı yarım yuvarlaktır.

Proje mükelleflerle memurların çalışma ve istirahat vaziyetleri itibarile iyi etüd edilmiştir. Kısım şefleri

(12)

bulundukları yerlerden bütün memurların çalışmasını kontrol edebildiği gibi iş sahiplerile de yakından alâ- kalıdır. Plânda küçük mikyasta bir banka gibi ge- niş açıklıklar üzerine taksimat yapılmış ve mümkün mertebe da'hilî bölme duvarlarından kaçınılmıştır.

Binanın umumî konstrüksiyonu: Temel beton- arme sömel kontinü temel ve bodrum duvarları taş, döşemeler betonarme duvarlar tuğla çatı betonarme döşeme üzerine oturtularak yerli Marsilya modeli ki- remit kaplı ahşap ve saçaklardır. Merdivenler beton- arme plâk üzerine mozaik, dış merdivenler ve antre

(13)

yerli mermer kaplı nireler ağırlıklı sürme ve ıstorlu bankolar ve camekânlar masif kestane kaplı odalar ve memur holleri döşemesi yerli parke kaplanmış holler ve koridorlar renkli kado mozaik duvarlarda 1,5 metre yüksekliğe kadar ahşap lamiri yapılmıştır.

Binanın dış sıvası morçlu artifsiyel sıvadır. Binanın etrafı tretuvarla çevrilmiştir. Esas antre kapısı demir ve taksimatı da bronz olarak tezyin edilmiştir. An- tre mermer kolonlar arasında donatma tesisatla çer- çevelenmiştir. İşçilikte titizlik ve itina gösterilmiştir.

Bina bütün tesisat ve teferruatile yerli sabit usturlu dolaplarile birlikte «48.000» liraya mal olmuştur.

(14)

B a ş k a m e m l e k e t l e r d e m i m a r î

W

Almanya:

B i r m e r a s i m s a l o n u Mimar Dr. Eduard KRÜGER

( Modern Bauformen ) t en Almanyada, küçük bir ormanın yanında ve nehir kenarında yapılan bu büyük merasim sa- lonu 22.000 kişinin oturarak toplanmasına müsait- tir. Genişliği 64, uzunluğu 160 m. mahyesinin irti- faı 2 9 metre olan bu hal tamamen ahşap olarak inşa edilmiştir. Binanın içinden çatıya bakıldığı za- man bütün inşaat tamamen ahşap olduğu halde hafif ve zarif bir yapı tesiri vermektedir. Makasla- rın mesafeleri yekdiğerlerinden 10 metredir. Çatı Almanyada kullanılan yassı kiremit ile- örtülmüş olup kremit altı tahtaları sık sık konulmuş mertekler üze- rine döşenmiştir.

Bu binanın tamamen ahşap olarak inşası, Al- manyanın harp sırasında lüzumlu inşaatı tehir etmi- yerek bir plân dairesinde ikmâl ettiğini göstermek- Inşaat 7 haftada ikmâl edilmiştir. Bu hal hak- kındaki yazıda muharrir şöyle demektedir:

«Eğer mimar ile mühendis tam bir ahenk için-

(15)

de anlaşarak çalışırlarsa netice (Schwabenhalle) Nehirin kenarında bulunan binanın muazzam de olduğu gibi iyi çıkar. Bu bina mimar ile mühen- kütlesi arkasındaki küçük ormanla beraber iyi bir dişin ahenktar mesailerinin güzel bir mahsulüdür.» tesir yapmaktadır.

(16)

Finlandiya :

P o s t a i d a r e s i b i n a s ı ( H e l s i n k i ) Mimarları Jorma Jârvi ce Erik Lindrovs

Finlandiyada posta teşkilâtı 1637 senesinde ku- rulmuş ve bugüne kadar büyük tekâmüller kaydet- miştir. Finlandiya postaları gerek teşkilât ve gerekse tekâmül itibarile en medenî memleketlere kıyas edi- lebilir. Bu sebeple posta işleri Finlandiyada büyük ehemmiyeti haizdir. (Helsinki) de inşa edilen bu umumî merkez binası müteaddit bloklardan mürek- kep büyük bir binadır. Binayı teşkil eden bu kısım- ların kat adetleri muhteliftir. En yüksek parçası halk kişelerini ihtiva eden kısımdır. Bu kısmın üst katla-

BU»»'!!

p i ü n ı ı ı n ı ı U 1 1 1 İ U J H L ?

(17)

tar, vakur bir idare binası tesiri yapmaktadır.

Mektup holüne giren antre başlı basma bir mo- tif teşkil etmektedir.

ijjnGnım:j rında bürolar toplanmıştır ki, 9 kattan ibarettir.

Bina betonarme olup haricen prese tuğla ile kaplanmıştır. Mimarîsi modern büro binalarında gö.

rülen tarzdadır. Haricen heyeti umumiyesi ahenk-

«ııpJŞîBİl

» M a ı ı j j j j .

(18)

İtalya

Ç e r v i a s a h i l i n d e ç o c u k y u r d u

İtalyada: «Montecatini» fabrikalar grubu işçi memurlarının çocuklarına mahsus olmak üzere Çer- via sahilinde büyük bir yurd inşa etmiştir, ,8u çocuk yurdu Adriyatik denizinin kenarında Çervia ile Re- venna arasında ve geniş bir çamlığın ortasında yapıl- mıştır. İki taraftan çamlarla süslü büyük bir yol bi- nanın önünden başlıyarak 1 00 X 60 metre mesaha- sında geniş bir plaja varır.

Dört kat üzerine yapılmış olan bu çocuk yurdu- nun ana cephesi bu plaja nazırdır ve bilcümle yatak daireleri de bu tarafta tertip edilmiştir. Bütün binanın boyunca _bir portik tertip edilmiştir. Bu portikten uf- kun teşhir ettiği manzara bütün intişamile görünür.

Binanın üçte iki kısmı iki büyük merdiven va- sıtasile kumluğa bağlanmıştır ve bunların bina ile be-

raber irae eyledij Binanın ark;

faındaki kule sırf

italyan uslûbundadır.

tarafında yükselen 50 metre irti- bir güzellik teşkil etmeyip bi-

{MM

[ p 8 !

fflr t d I m i f j J f c

-İST T l

(19)

naya gayet lüzumlu bir kısımdır. Onun altındaki dört kattâ geniş bir merdiven tertip edilmiştir ve bu mer- diven binadaki yatak odalarına mahsus dört kata bağlanmış olduğu gibi kulenin üst katına kadar d a yükselir. Kulenin üst katında bütün binanın su ihti- yacını temin eden cesim bir sarnıç yapılmıştır.

Kule müstatil şeklinde ve yan cepheleri binaya muvazi bir vaziyettedir. Merdivenlerinin basamakları yatık olduğundan çocuklar çıkıp indikleri zaman asla yorulmazlar.

Ana binanın uzunluğu 122 metredir ve iki met- hali vardır. Bunlardan birine çocuklara mahsus kule rampası ile diğerine de geniş bir merdiven vasıtasile varılır. Binanın dahilinde çıkıp inmek için asansörler de konulmuştur.

Har kattaki odalar şarktan denize nazırdırlar.

Pençereler geniş ve güneşe karşı hususî tertibatla mü- cehhezdirler. Binanın garp cihetindc büyük bir ve- randa tertip olunmuştur.

Müdiıenin odası öyle yapılmıştır ki teşkil ettiği camekân içerisinden bütün yatak odaları görülebilir.

Yıkanma ve duş dairelerile abdesthaneler servis dai- resinin ittisalindedirler.

Binanın bütün döşemeleri çini kaplıdır. Bütün iç duvarların rengi a;ık mavi ve pençere pancurları- nın rengi de yeşildir. Müdürlük dairesile ofisler bina- nın zemin katındadırlar.

Bina ziyaretçilere mahsus ufak bir bekleme sa- lonu vasıtasile plajın diğer cenahındaki binalardan birisine bağlıdır. On tarafında küçük bir portiki bu- lunan bu bina bir 'hattan ibarettir ve iki büyük salo- nu havidir. Bunlardan biri 40 X 22 metre mesaha- sında olup oyunlara, meclislere, konferanslara ve temsillere tahsis edilmiştir. Diğer salon 4 5 X 1 8 met- re mesahasındadır ve yemek salonu olmak üzere ter- tip edilmiştir. Bu geniş yemek odası 500 çocuk istiap edebilir. Cenup tarafındaki methalin portiki altında çocukların yıkanmasile sıhhî servisleri için iki bölme yapılmıştır.

Her iki salonun bölme duvarları camekândır ve bu Suretle içerden dışarıdaki deniz ile çamlık mükem- mel surette görünür.

Yemek odasının yanında büyük bir mutfak ter- tip edilmiştir. Bu mutfak yemek pişirmek için lâzım

" 1 * ' E .

L U Ö V J H g j Ş f g Ş ç

İ C B O ® e n

m

t

®

9

@ i> ® Jl

4 — Y a t a k h a n e l e r 5 - Kule 6 — Y e m e k h a n e 7 - S e r v i s ve k. e 8 — Ofisler 9 - Plâj yolu 10 - Kabinler 11 - Çocuk kabinlı

(20)

gelen bilcümle teknik cihazlarla teçhiz olunmuştur ve yalnız çocuklara değil memurlara, müdürlüğe ve mi- safirlere mahsus yemekler de bu mutfakta pişirilir.

Mutfak binası 16 metre mesahasındadır. Bi- rinci katta kadın memurlar ikamet ederler ve zemin katında dahi kıraat ve etüd salonları tertip edilmiştir.

Bu bina bir katlı diğer bir son binaya bağlıdır.

Servislere tahsis edilmiş olan bu bina ise şimal cihe.

tinden cenup cihetine doğru çamlık boyunca ve ço- cuklara mahsus yemek salonuna müvazi bir istikamet- te uzanır. Gerek bununla ve gerek bunun portikkle beraber çamlarla süslenmiş üstü açık bir avlu teşkil eder.

Hususî bir servis yolu çamaşırhaneden, umumî gardroptan ve şofaj santral dairesinden geçerek bu binaya varır.

Yurdun umumî heyeti yalnız şimdiye kadar tarif

edilen birbirine bağlı binaların rtıecmüundan ibaret olmayıp plajın üçüncü cenahında üçüncü bir bina daha vardır. Bu bina iki kat üzerine tertip edilmiş- tir ve yurt çocuklarına mahsus ilk merhale teşkil eder. Zemin katında geniş bir galeri ile çocukların kaydına mahsus daireler, perükâr salonları, çocuklara mahsus elbise anbarı, duşlar ve tuvalet daireleri ter- tip olunmuştur. Birinci katta hasta bakıcılara mahsus bölme, hasta dairesi, doktor muayenehanesi ve sıh- hî tedbirlere mahsus bir anbar ihdas ^edilmiştir.

Yurttan biraz uzakta diğer bir bina daha vardır ve bu bina sarî hastalıklara tahsis edilmiştir. Bu bina çamlar arasında bir pavyondan ibarettir ve dört ta- raftan çift madenî şebeke ile muhattır. Bu pavyona septik bir mahreçten büsbütün ayrı aseptik bir met- halden içeri girilir. Ayrıca kendisine mahsus hasta dairesile, doktor salonu, sıhhî servisleri, mutfağı ve yemek salası vardır.

(21)

Hollanda

İki i s t a s y o n b i n a s ı ( A m s t e r d a m ) Mimar H. G. J. Sehelling (Bouvvkundig VVeerkblad architectura) dan Geçen sene zarfında, (Amsterdam) da iki gü- zel istasyon binası inşa edilmiştir. Binaların plânlan bugünkü münakalât esaslarına son derecede uygun ol- duğu gibi haricî mimarîleri de fevkalâde güzeldir.

Binalar, demir iskeletlidir. Haricen prese tuğla ile kaplanmıştır.

Binalar her hangi bir üslûba göre inşa edilme- miş olup, proporsiyonları mükemmeldir. Vitrinleri teşkil eden boş kısımlar ile masif duvarların ahengi çok güzeldir.

Mimar, her iki istasyonda da, mevzua uygun bir mimarî yaratmağa muvaffak olmuştur.

(22)
(23)
(24)

Macaristan :

B i r o r t a m e k t e p b i n a s ı (T6r ĞS Forma) dan Mimar Halaszy Jenö

Bu orta mektep Macaristanda (Janoshaza) da yapılmıştır. İki katlıdır. Plân icabında tevsi edilmeğe müsaittir. Mektebin plânı L şeklinde olup esas kısımda bir antre, kat merdiveni ve arkada toplantı ve spor salonu vardır. Diğer kola, dershaneler sıralanmıştır.

Dershaneler, şarka müteveccihtir. Bina haricî mimarî itibarile bir mektebe lâyık tesir yapmaktadır.

(25)

Birleşik Amerika :

" M i y a m i ,, d e

Mimarları:

İgor B. Polevitzky ve T. Trip Russel Miyami'de (Lincoln) caddesinde, altında bir sıra dükkânları, ve içinde, yüzme havuzu bulunan bu otel binası yeni inşa edilmiştir. Bundan başka geniş

A I b i o n O t e l i (Architectural Record) dan

bir lokantayı havidir. Binanın yatak odalarını ihtiva eden blok diğer kısımlardan daha yüksek olup maşlar yekdiğerleri ile iyi bir surette tertip edilmiştir. Yuka- rıda sayılan bu kısımların her biri ayrı bir kütleden tertip edilmiş olup birbirlerile dahilen irtibat ettir-

(26)
(27)

İ s v e ç t e h a s t a h a n e i n ş a a t ı n d a y e n i c e r e y a n l a r Y a z a n : M i m a r G u s t a v B i r c h - L i n d g r e n

Ç e v i r e n : A d n a n K o l a ' a n (Deutsche Bauzeitung) dan

Hastahane mefhumuna dahil bulunan bütün mevzuların medenî memleketlerin hepsini alâkadar ettiği son senelerde anlaşılmış bir keyfiyettir. Şüphe- siz, muhtelif memleketlerdeki insanların hayat itiyat- ları ve içtimaî vaziyetleri birbirinden farklı se de has- tahane tedavisinin ve hasta bakımının esas itibarile hep birbirine muvazi istikametlerde yürüdüğü bellidir.

Bu itibar ile, muhtelif memleketlerde edinilen tecrü- belerin her memleket için istifade sahasına arzedlme- si bütün alâkadarların menfaatinedir.

Ben, burada bittabi İsveçteki hastahane inşaa- tı sahasına taallûk eden meselelere istinat edeceğim, çünkü en çok vukufum bu sahadadır. Ancak, isveçte carî olan bugünkü meselelerin diğer memleketleri de ayni derecede alâkadar edeceğinden şüphe etmiyo- rum.

Zamanımız her sahada muazzam içtimaî te- kâmüller yaratmaktadır ve içinde yaşadığımız devre- nin hususiyetini bu vasıf teşkil ediyor. Hasta tedavisi ve hastalara bakım işi de birinci derecede içtimaî bir mesele mahyetini almış bulunmaktadır. Bunun tesirle- rini içtimaî hayatın bir çok ve pek muhtelif sahaların- da görüyoruz. Bilhassa, ayni zamanda iktisadî bir me- sele halini aldığı için resmî malî makamlarda hâkim bir rol oynamaktadır. Meselâ, İsveçte hastalara ba- kım hususunda esas mes'uliyeti deruhte etmiş olan ve (Landsting) denilen teşkilât varidatının büyük kısmı- nı hastahane sahasına dökmektedir, ikametgâhlar seviyesinin umumiyetle yükselmiş olması dahi has- tahane inşaatı ile çok alâkadardır. ikametgâh inşaatı ile hastahane inşaatı arasında bir mütekabil münasebet görmek mümkündür.

Mesken inşaatmdaki mütemadî tekâmüller has- tahane inşaatı üzerine tesir ediyor. Kezalik hastaha- ne inşaatındaki tekâmüller dahi sıhhî ve medenî ba- kımlardan ikametgâh inşaatı üzerine tesir etmekte- dir Şurasını da ilâve edelim ki, hastahane personelini*

mahsus olan ikamet daireleri de eskisine nisebtle çok daha iyileşmiştir.

Bunlar, hastahane inşaatı ve tesirleri hakkında sadece bazı umumî mülâhazalardan ibarettir ve bi- ze, hastahane inşaatının mütemadiyen yeni yeni me- seleler arzetmesini tabiî görmek icap ettiğini hatırla- Hastahane inşaatına dair plânlar yapmakla ge- çirdiğim uzun seneler zarfında hastahane inşaatına çevrilmiş olan alâkanın hiç kesilmediğini ve azalma- dığını, bliâkis daima daha zivade arttj&ını havretle gördüm. Bunun sebebi her halde hastahane ihtiya-

A r k i t e k t : Hoffmann.

1 dire, 4-7 b a k ı m şubesi, 9-13 tecrit şubesi, 19 rizyoterap, 20 Operasyon sallonu, 22 patoloji şubesi, 27 eczane, 30 - 34 lokanta kısmı, 38 röntgen dairesi.

cinin mütemadiyen artmasından ibaret değildir. Bel- ki, hasta bakıcı keyfiyetinin mütemadiyen yüksel- mesi de bu hususta başlıca bir âmil teşkil eder ve has- tahanelerin haricî manzaralarına bile tesir etmekte- dir. Bu hâdiseyi sarih bir surette tenvir edebilmek için son kirk sene zarfında hastahane inşaatının ge- çirdiği tekâmül devrelerini kısaca tetkik etmeyi mu- vafık görmekteyim. Gerçi bu kısa bir müddettir, fakat son derece ehemmiyetlidir.

Herkesçe malûmdur; asrımızın bidayetinde ve ilk müteakip senelerinde hastahane inşaatında bil- hassa pavyon sistemi tercih edilmekte idi. Bunun en tipik bir misâli I 906 senesinde Berlinde inşa edilmiş olan Rudoîf - Virehov/ hastahanesidir (Şekil: 1). Al- manya daha o zamanlar tıp sahasında başta gidi- yordu. Bunun tabiî bir neticesi olarak da dünyanın her tarafında hastahneleri Alman örneğine uyarak yapmağa başladılaj. Misâl olarak Danimarkadaki Devlet hastahanesiııi v e Bispebjergs hastahanesini gösterebiliriz. Pavyon sisteminin garba doğru nasıl yapılıp geldiğini bugün dahi gayet sarih olarak takip

(28)

2. — Kopenhag'da B i s p e l j e r g s hastanesi. V a z i y e t plânı.

M i m a r ı : M. Nyrop.

A : idare, B: i k a m e t binası, C: fiziyoterapi, D. G. N: k a p ı c ı odası, E, K : h e m ş i r e l e r e m a h s u s i k a m e t binaları, H: patoloji şubesi ve mescit, L : a t e l y e l e r . M : i k a m e t g â h l a r . O: m u t f a k , P : m a k i n a santralı. Om: çamaşırhane, R : i k a m e t g â h l a r , 1 - 1 2 : b a k ı m şubesi, 13: operasyon salonu, 14: röntgen şubesi, 15-16:

T e c r i t dairesi.

etmek mümkündür. Pavyon sistemi için karakteristik bir misâl de Londradaki Krallık Kolleji hastahanesi- dir. Amerikada da ayni usul tatbik edildi. Misâli;

Boston şehirindeki Peter Bent Bringham hastahanesi- dir. Bu hastahane I 9 1 3 senesinde Kopenhag'taki Biseljerg hastahanesi ile aşağı yukarı ayni zaman- da inşa olunmuştur. Tertibi pavyon sisteminin bütün hususiyetlerini haizdir. Yalnız binaların va- ziyeti yukarıda bahsettiğimiz hastahanelerden biraz farklıdır (Şekil: 2 ) .

1913 senesi, hastahane inşaatının dönüm nokta- sı sayılmalıdır; çünkü bu tarihten az sonra Amerika- da yepyeni bir tip meydana çıktı. Bunun da sebebi, Amerikalıların eski usul ve sistemlerden ayrılıp kur- tulmakta Avrupalılardan daha çevik davranabilme- lerinden ileri gelmiş olsa gerektir. Avrupada an'ane- lerden ayrılmak çok daha güç oluyor. Bu vesile ile şurasını da kaydetmeden geçemiyeceğim: Avrupada mimarların rastladıkları en muhafazakâr insanlar has- tahane müdürleri ve doktorlardır.

İstikamet değiştirmekte hiç işitilmemiş bir hızla vukua gelmiş olan hâdise hakkında bir fikir edine- bilmek için, ( 1 4 ) sene sonra inşa edilmiş olan New- York'taki Kolumbiya Üniversitesi tıp kısmına bir bak- mak kifayet eder (Şekil: 4 ) . Yeni ve en yeni hasta- hane binaları inşaatında esas tutulan fikirleri Kolum- biya Üniversitesinin tıbbiye merkezinde buluyoruz.

Bütün şubeler bir tek büyük binalar mecmuası ha- linde görüyoruz ve irtifaı ( 2 0 ) kata kadar yükseliyor.

Bütün tesisatın esas kısmını yataklı bina teşkil etmek- te olup bir gidiş - geliş merkezi vasıtasile bir tarafta polikliniklerle, diğer tarafta üniversitenin tıp şubesile doğrudan doğruya irtibatlıdır. t

Bir hastahanenin ne gibi noktai nazarlara is- tinat edilerek yapılması icap ettiği hakkındaki pren- siplerde 1913 senesinden 1927 senesine kadar nasıl

oldu da bu kadar muazzam bir inkılâp vücut buldu?

Bunun sebebini, sadece NeW-York'ta arsa fiyatlarının, çok yükselmesi yüzünden binaların irtifaımn arttığı şeklinde izah etmek doğru olmaz. Kezalik sadece Ameriaklıların diğer milletlerden daha pratik insan- lar oldukları ve her türlü an'aneyi bir hamlede orta- dan kaldırdırıverdikleri düşüncesi dahi bunu izaha kâfi gelmez. Sebeplerin her halde daha derinlerde aranılması icap eder. Bilhassa .pavyon sisteminin meydana gelmesinde büyük bir âmil teşkil etmiş olan mikrop korkusunun bertaraf edilmiş olması esaslı sebeplerden birisi olsa gerektir. Bundan başka, hastaların tedavisinde de bir takım değişmeler olmuş- tur ve hastahane binasının değişmesinde bunlar, dahi rol oynamışlardır.

Bugün, hastanın hastahanedeki ikameti eskisi kadar koğuşa veya odaya inhisar etmez. Röntgen dai- resine götürülür, banyo, ameliyat, diyatermi, kardi- yografi ve sair muayene şubelerine nakolunur ve bu gidişler ekseriya ayni günde bir kaç kere tekerrür eder. Tahlil ve tetkiki icap eden bir çok maddeler muhtelif lâboratuvarlara sevkedilir ve bu hal eski- sine nisbet edilemiyecek derecede fazla bir vüs'at ve ehemmiyet kesbetmiştir. İlâçlar ve tedavi vasıtaları bir şubeden diğer bir şubeye nakledilmek lâzımdır.

Hekimlerin ve hastahane personelinin zamanlarından da eskisile kıyas edilemiyecek nisbette büyük tasar- ruflar temin etmek icap eder.. Bundan başka, za- manımızda doktorlar hastahanenin idare kısmı ile çok daha ziyade irtibatlanmışlardır.

Hastahane binaları arasındaki mesafeler büyük olursa, arada uzunca yollar bulunursa fazla zaman kaybedilmesini mucip olurlar. Hasta bakımında hâsıl olan bu inkılâplar dolayısile hastahane inşaatı tekniği de bir tekâmül devresine girmiştir. Hasta- hane inkılâbı ile ayni zamana tesadüf etmek üzere inşaat fenni dahi ilerilemiş olduğu için basit ve ik- tisadî tarzda yüksek binalar inşası da kabil olabil- miştir.

Modern hastahane binasının hususiyetini teş- kil eden vasıf hastahane içindeki gidiş - gelişi en rasyonel bir tarzda temin etmek meselesidir ve bu meselenin ön safta bulunmasıdır.

Bu mesele yalnız hastahanenin heyeti umumi- yesi itibarile değil, her bir şubesi, hattâ her bir odası ve salonu itibarile dahi ehemmiyetlidir. Demek oluyor ki, muhtelif oda ve salon grupları ve icap eden levazım ve edevat lüzumsuz gürültülere m e y d a n vermiyecek ve lüzumsuz gidiş _ geliş tekatulanm or- tadan kaldıracak şekil ve surette tertip edilmek lâ- zımdır. Bir oda ve salonlar grubu için mühim olan olan bu mülâhazalar hastahanenin umum heyeti için dahi varittir. İşte m o d e m hastahane inşaatının esas kaidesi budur. Bu tip hastahanenin diğer bir misa- lini de biraz daha sonra inşa edilmiş olan ve yine Newyorkta kâin bulunan Cornell Medical merkezinde görüyoruz (Şekil: 5 ) .

İşte zamanımızda garip bir inkılâp olmaktadır:

Amerikan hastahane binası tipi Avrupaya yerleşi- yor; hem de bütün hususiyetlerile.. Bir kaç sene ev- vel Pariste açılmış olan Beaujon Clichy hastahanesi bunun bariz bir misâlini teşkil eder (Şekil : 6 )

(29)

Yüksek olan yataklı binayı, merdiven ve asantörle- rile gidiş - geliş kulesini, ana bina önündeki klinik- leri ve saireyi burada da görüyoruz. 1934 senesinde yine Fransada Lille şehrinde yapılmış olan hastaha- neye mahsus plânda da tamamen ayni sistemi görü- yoruz (Şekil: 11).

Lâkin, Fransada Amerikan hastahanesini örnek alıyorlar ve muvafık buluyorlar diye bunların Şimalî Avrupa için dahi münasip olduğunu söylemek isti- yor değiliz. Şimalî Avrupadaki ahval ve şerait başka- dır. Fakat, pavyo.n sistemi artık bırakılmıştır ve Ame- rikan düşüncelerine yaklaşılmıştır. Bunu bize İstok- holm'deki Sabbatsberg hastahanesi gösteriyor. İntikal devresine misâl olarak da Baras'daki hastahaneyi gös- terebiliriz. Bu hastahane büyük bir irtifadadır.

Fakat, Amerikan örneklerine hakikî bir imtisâl biraz daha sonra yapılan Kalmar hastahanesinde göze çarpar. Mezkûr hastahanede İsveçte ilk defa olarak yataklı bina ve tedavi cenahı sarih surette birbirinden ayrılmıştır. Makine tesisatı ve çamaşır- hane ayrı bir binadadır. Yataklı bina ile tedavi cena- hı bir münakale merkezi vasıtasile birbirlerile irtibat- lıdırlar. Tedavi cenahında klinikler, röntgen şubesi, ameliyat şubesi, yemek salonları v e en yukarıda da mutfak dairesi vardır (Şekil: 1 2 - 1 3 ) .

Mutfaklarla yemek salonlarının tedavi cenahın- da bir arada bulunuşu ilk nazarda garip görünür ise de, gidiş - geliş bakımından ehemmiyetle derpiş edil- miş olan tertibatın bir neticesidir.

Her hususî şube gidiş - geliş merkezine hu- dutlu olduğundan, ufkî gidiş - geliş olmaksızın bir kattan diğer kata geçilebilir v e bu maksadı temin eden asansörler vardır. Bir hasta, tedavi şubesine getirilince asansör tedavi edileceği kata çıkarılır ve- ya indirilir. Asansörden arabası ile, doğrudan doğ- ruya bu daire içine gelir. Yemeklerin nakli de tama- men buna benzer. Yiyecek eşyası dışarıdan hususî bir lokanta kısmı kapısı vasıtasile içeri verilir, hususî bir asansörle mutfağa çıkarılır, mutfaktan geçer ve buradan y a anbarlara v e y a işlenildikten sonra mut- fak altındaki yemek salonlarına sevkedilir. Bütün ufkî gidiş - geliş azamî derecede tahdit edilmiş ve onun yerine şakulî gidiş - geliş ikame olunmuştur.

İsveçte şu sıralarda büyük inşaat plânları ha- zırlanmaktadır. İstokholm şehrinde yakında Kara- binska hastahanessnin tamamlanması için büyük me- baliğ sarfedilecektir. Geçende Södermal merkes has- tahanesi için 2 1 milyon kron tahsis edilmiş olup bunun inşasına da pek yakında başlanacaktır. Plânı Hyalmar Cederstrom tarafından hazırlanmıştır. Bu hastahane Kalmar hastahanesinde olduğundan daha fazla Ame- rikan örneklerini andırır (Şekil 9 - 10).

Söder hastahanesinin inşasile İsveçte modern hastahane tesisatına müteallik bütün ihtiyaçlara şim- dilik cevap verilmiş oluyor. Modern tesisata artık an- cak istisnaî hallerde lüzum hâsıl olacaktır. Fakat bu, hastahane binası inşaatında artık bir tevakkuf devre-

4 — N e w - Y o r k ' d a K o l u m b i a Üniversitesi, Tıbbî m e r k e z i n c e n u b u g a r b i d e n g ö r ü n ü ş ü . S a ğ d a n sola: Göz k l i n i ğ i h a s t a - hane, ü n i v e r s i t e n i n g a r b ciheti, H e m ş i r e l e r evi, sinir v e

psihiratri kliniği.

sine girildiği mânasını tazammun etmez. Tıp saha- sındaki yenilikler ve tekâmüller ve hasta bakımmdaki ilerileyişler hasta bakım müesseselerinde yeni yeni oda ve salonlar ve yeni yeni şubeler açılmasına lüzum gösterecektir. Göz, kulak, burun, boğaz, romatizma, çocuk ve saire şubeleri tesis edileli ancak bir kaç za- man geçmiştir. Bu yenilikler kısmen Devlet fahsisatile vücude getirilebilmiştir.

Eski hastahanelerin tevsii v e y a tağyiri, inşaî bakımdan mütalaa edilince, ekseriya halledilmesi müşkül meseleler mahiyetindedir. Çünkü bunların ilk plânlanışında ileride tevsi edilmeleri ihtimaline pek az ehemmiyet verilmiş veyahut bu cihet tamamen ihmal edilmiştir. Böyle dar görüşlü insanlar tarafın"

dan yanlış bir tasarruf zihniyetile yapılan bu gibi bi- naların bir çok milyonlar sarfedilerek düzeltildiğini çok. gördük. İlk müşkülât bir takım yeni hususî şube ve kısımlar ilâvesi icap edince, eskiye nazaran çok ar- tan personelli ve yatakları yerleştirmek meselesinde başlar.

Mutfak, çamaşırhane, makine dairesi ve saire ekseriya çok küçüktür ve icap eden tevsi ameliyesini münasip bir masrafla başarmağa imkân olmaz. Bu gibi tevsi ve tağyir işleri ekseriya yeniden inşa ka- dar pahalıya mal olur. Yeni ilâve edilecek daireleri dahilî gidiş - geliş bakımından tam bir bütünlük teş- kil edebilecek derecede elverişli bir halde eski bina ile irtibatlandırmak dahi ekseriya imkânsızdır veya pek güçtür.

Bir hastahaneyi tevsi edebilmek için birinci şart bütün ahval ve şartları esaslı bir surette tetkik etmek- tir. Bu sebeple Upsala ve Lund üniversiteleri umum hastahane inşaatı faaliyeti için şamil bir plân hazır- lamak ve bu plâna Upsala'daki akademi hastaha- nesini de ithal etmek istiyorlar. Bu tesisatın teşkilât plânı hazırlanmıştır. Yakın bir âtide kendilerine lü- zum hasıl olabilecek bütün binaların, gerek muhtelif şubeler arasında, gerekse umum tesisat dahilinde gi- diş - geliş irtibatını elverişli bir tarzda temin edebil-

(30)

5. — N e w - Y o r k ' d a h a s t a h a n e . M i m a r l a r ı : Coolidge, Seheplez, B u l f i i n c h ve Abbott mek için, ne suretle inşa edlmesi lâzım geldiği mezkûr teşkilât plânında gösterilmiştir.

Mükemmel bir tekâmüle mâni olacağı anlaşıldığı için bir çok eski hastahane binalarının tadil v e tevsi ameliyesinden sarfı nazar edilmesinin muvafık olaca- ğı umum plânda zikredilmiştir. Mezkûr eski binaların yıkılması ve yerlerine yekdiğerinin yapılması tercih edilecektir. Şurasını da göz önünde tutmak icap eder ki, bugünkü hastahane inşaatı prensiplerine göre, eski hastahane binalarının pek çokları iktisadî bakımdan zararlıdırlar ve ekonomik bir tarzda kullanılmalarına imkân da yoktur.

Bir çok eski binaları yıkıp yerlerine yekdiğerle- rini yapmak bugün için kısmen olsa bile, pek yakın bir âtide tamamen daha elverişli olacak ve tadil key- fiyeti büsbütün ortadan kalkacaktır.

Hastahaneler canlı birer uzviyet mahiyetinde"

dirler. Onlara gelişmek, tekâmül etmek, büyümek imkânlarını vermemiz lâzımdır. Tevakkuf ise geri git- mektir, hastahanelere fena bakmaktır.

Hastahane inşaatında çalışan her mimar âzamî kabiliyetini göstermeğe çalışmak arzu eder. Fakat, bir hastahanenin tesisinde her şeyin en muvafık bir tarzda ve yerli yerinde tertip edilmek suretile plân- lanabilmesi için icap eden bütün ihtiyaçları ve me- todları bizzat kendisinin bilmesini mimardan istemek onun beşerî kabiliyetin fevkinde bir iktidar göster- mesini beklemek olur. Bu sebeple, tıbbın muhtelif şube ve kısımlarında çalışan doktorlar ve bakım per- soneli ile mimarların işbirliği yapmalarını temin ede- cek teşkilât lâzımdır ve ancak bu takdirdedir ki iyi neticeler elde edilmesi mümkün olabilir.

Hastahane plânlarının hazırlanması esnasında, tecrübeli bir hemşireden mütemadiyen fikir almak fır- satını bulabilen bir mimarın bundan, büyük istifade- ler temin edeceğini söyliyebilirim ve bunu söylerken bu sahada uzun seneler zarfında edinmiş olduğum tecrübelere istinat ediyorum. Esasen bir hastahane- nin plânlanışında bir hemşirenin de mes'uliyetli su-

rette fikirler vermesini niçin tabiî görmemelidir?

Bundan başka, şüphe hasıl olan bazı meselelerde di- ğer bazı hastahanelerden icap erjeıı malûmatı al- mak meselesi de bir hemşirenin bir mimardan da- ha kolay yapabileceği işlerdendir. Kezalik, yeni inşa edilen v e y a tadil olunan hastahanenin personeli ile mimar arasında kıymetli bir irtibat memurluğunu da bu hemşire temin eder. îcap ettikçe plânda yapılması lâzım gelen bazı tadilât için her defasında başka başka kimselere müracaat etmektense daima ayni, tecrübeli hemşirenin fikirlerini danışmak dahi ayrı bir faidedir. Çünkü aksi takdirde herkes başka baş- ka fikirler ileri sürer. Böyle ihtisaslı bir hemşireden alınacak fikirlerle tedricen büyük tecrübeler de elde edileceği şüphesizdir.

Bana kalırsa, bizzat hemşireler teşkilâtının, ken- di içerisinden yaşlı ve tecrübeli bir hemşireyi seçe- rek mimarın tenvirine memur etmesi ve mimar ar- zu ettikçe kendisinin mezkûr hemşireye müracaatı- nın temin edilmesi pek faideli bir hal şeklidir. Çünkü, mimarlar ekseriya bir şubeyi bir hemşirenin hoşuna gidecek tarzda tertip edebilmek için ne k a d a r güç- lükler çekerler.. Bir de meselâ 30 hemşireyi mem- nun etmeği düşününüz!..

İsveçteki hemşirelerin bugün umumiyetle bir hastahane şubesinin nasıl olmasını istedikleri hak- kında bir fikir vermiş olmak için şunu söyliyelim ki, her biri ( 6 ) yataklı üç koğuşta cem'an 26 ya- taklı bir servis en muvafık olarak kabul edilmekte- dir. Altı yataklı odaların büyüklüğü o nisbette ol- malıdır ki, dış ve iç duvar arasına üçer yatak ko"

nulabilsin ve aralarında kâfi miktarda yer kalsın. Fa- kat bu husustaki noktai nazarlar .muhteliftir. Son za- manlarda uzunlamasına iki yatak koymayı tercih edenler vardır.

Ekseri hastalar ( 6 ) yanaklı koğuşları tercih ederler ise de bu hususta dahi muhtelif fikirlere te- sadüf edilmektedir. İkametgâhları daha iyi şeraiti haiz bulunan büyük şehirli hastalar küçük odaları daha çok beğenirler.

Kasaba ve köylerden gelenler ise topluluktan ve sohbetten hoşlandıkları için kalabalıkça odalar- da yatırılırlarsa bir şikâyetleri olmaz; bitt'abi bu da hastalıklarının derece ve şekline göre değişir. Ağır hastalar için en az ( 3 ) tane tek yataklı oda bulun- ması zarurî olduğu gibi bir kaç tane de 2 - 3 yataklı oda lâzımdır.

Tâli mahiyetteki odalar gerek adet, gerekse teçhizat itibarile son senelerde büyük bir ehemmiyet almışlardır, ki bunun da sebebi sıhhî icabatın art- ması dolayısile plânlı bir çalışmaya lüzum görülmüş olmasından ve kezalik personelin çoğalmasından ile- ri gelmektedir. Kaide olarak şunu zikredebiliriz ki her hastanın ayni odadaki diğer hastalar itibarile sıhhî bakımdan mahfuz bir halde tutulması lâzım- dır. Her hastanın kendine mahsus ihtiyaç levazımı- nın, yatak çarşafları ve sairesinin ayrı tutulması, ba- kım için lâzım olan muhtlelif kapların v e edevatın sterilize v e y a dezenfekte edilmeksizin tekrar kulla- nılmaması ve müstahdeminin her hizmeti müteakip ellerini dezenfekte etmesi icap eder. Hastaların ba- kımında hasıl olan bu yenilikler dolayısile bittabi bir takım tâli odalara, sterilizasyon ve dezenfeksi-

(31)

6. — B e a u j o n h a s t a h a n e s i n i n p l â n ı

yon tedbirlerinin çoğaltılmasına lüzum vardır. Bun- dan başka, şimdi personel eskisine nazaran daha zi- yade hariçte ikamet ettiğinden elbise değiştirmeğe mahsus odalar da lâzımdır. Bu odalar, mahal ve vaziyet icabatına göre y a methalde v e y a her şube- nin başlangıç kısmında bulunur.

Hastahane inşaatındaki bugünkü meseleler- den bahsetmekte olduğumuz bu yazıda bittabi ba- kım meselesini ve bununla alâkadar diğer hususatı da göz önünde tutmamız icap eder. Bu cihet sadece bir zevk meselesi işi olmayıp ayni zamanda v c ayni ehemmiyette bir inşa tekniği meselesdir.

İsveçte, hastalara verilen yemeklerin pek yek- nesak olduğundan çok şikâyet edilir. Yemekler muhtelif hastaların arzuları hiç nazarı itibara ahn- maksızm ve çok evvel hazırlanmış bir plân muci- bince teakup ediyor. İtiraf etmelidir ki, eğer hasta- lara istedikleri yemekleri vermek kabil olsaydı, bir

çokları daha çabuk şifayap olabilir veya hiç ol- mazsa daha memnun bir haleti ruhiye temin edilmiş olurdu. İşte bu mülâhaza neticesinde (Budapeşte sistemi) denilen usul meydana çıkmıştır. Bu usul Budapeştenin bütün büyük hastahanelerinde tatbik edilmekte olup esas, hastanın birçok yemeklerden istediğini seçmesine imkân vermektir.

Söder hastahanesinin tesisinde bu mesele ehem- miyetle göz önünde tutulmuştur.. St. Eriks hastaha- nesinde, yapılan geniş tecrübeler neticesinde (Bu- dapeşte sistemini) İsveçte ilk defa bu hastaha- nede tatbik etmeğe karar verildi.

- Bu usul inşaî bakımdan bir çok yenilikler do- ğurmuştur. Merkezî mutfak tesisatında esaslı bir de- ğişiklik yapmak zarurî olmuştur. Bundan başka bir takım hususî tevzi mutfaklarına da lüzum vardır.

Diğer bazı hastahanelerde ve yakında tadil edilecek olan Umea hastahanesinde dahi (Budapeşte sistemi) tatbik olunacaktır.

Gıda meselesi hususunda hastalar tarafından vaki şikâyetler aynen personelden dahi işitilmekte- dir. Bu sebeple, personele şimdiye kadar ayniyat olarak verilen gıda maddelerinin kıymeti hesapla- nacak ve herkese bunun bedeli nakden ödenecektir.

Bu suretle artık herkesin yemek için kaç para har- cıyacağı kendi arzusuna terkedilmiş olacaktır. Bun- dan başka, personel yemeklerini isterse hastahane- de, isterse dışarıda yemek hususunda serbest ola- caktır. Şüphe yok ki bu suretle birçok şikâyetlerin önüne geçilmiş olacak ve ayni zamanda herkese şahsî hürriyet de temin edilmiş bulunacaktır. İnşaî bakımdan bunun neticesi, her yemekhaneye veya her bir yemek grubuna küçük bir mutfak ile bir büfe ilâve etmeğe ve yemekleri. hazırlandıktan sonra, buradan vermeğe lüzum hâsıl olmasıdır. İhzarat ame- liyesi yine eskisi gibi büyük merkezî mutfakta ya-

Halihazırda İsveç hastahane inşaatında daha bir çok başka meseleler de vardır. Ben sadece has-

- İstokholm'de C e n u p hastahanesi. A r s t a v i k e n ' d e n görünüş.

- İstokholm'de C e n u p hastahanesi. Ringvögen'den görünüş.

A r k i t e k t : H j a l m a r Cederstronu.

(32)

11. — L i l l e ş e h r i n d e k i h a s t a h a n e . M i m a r l a r ı : J e a n W a l t e r Casson v e M a d e l i n e

12. — K a l m a r ' d a hastahane: K u ş b a k ı ş ı görünüş.

A r k i t e k t : G. B r i c h - L i n d g r e n

13. — K a l m a r ' d a hastahane.

. . g i d i ş - geliş plâne.

tahanenin kadın personelinin ikametgâhı meselesine de temas etmekle iktifa edeceğim. Hasta bakımın- daki ehemmiyetli tekâmül ve ayni zamanda mesaî saatlerinin kısaltılması sebebile personel ihtiyacı mü- temadiyen artmaktadır. Bunun neticesi olarak da hemşireler mahsusî ikamet binaları inşası gittikçe daha büyük bir ehemmiyet almaktadır. Yine ayni sebep dolayısile hemşire talebi hastahaneler arasın- da bir rekabet mahiyeti almış ve hemşirelerin ta- lepleri de artmıştır.

Skelleftea hastahanesinde ve Upsula'daki ye- ni merkez sanatoryumunda ilk defa olarak hemşi- re evleri yapılmıştır ki bunlar sonradan yeni for- malar için örnek ittihaz edilmiştir. Yeni formaları ise İsveç Hastahane Hemşireleri Birliği hazırlamış bulunmaktadır. Her hemşire ikametgâhı büyük bir oda ile bu oda içindeki lavabo tertibatından, husu- sî bir garderoptan ve bir küçük yan odadan ibaret- tir. Eb'adı ise istenilen tarzda mobilya ile döşeni"

lebilecek tarzdadır.

Eskiden küçük personeli ikişer kişi olarak bir odada yatırmak usuldendi. Bugün ise en küçük bir müstahdeme bile ayrı bir oda vermek arzusu art- maktadır. Maksat her halde hastalığın sirayet imkân- larını mümkün olduğu kadar azaltmak olsa gerektir.

Lavabo tesisatı müşterek olmak şartile, bu yüzden hâsıl olan fazla inşaat masrafının pek cüz'î olduğu hesaplarla teyid etmiş bulunuyor.

Makaleme başlarken, son zamanlarda hasta- hane binası inşaatında tam bir tahavvül ve tekâ- mül hasıl olduğunu ve bunun bilhassa hastahanele- rin haricî görünüşlerinden dahi tezahür etmekte bulunduğunu beyan et'miştim. İleride hastahaneler haricî şekillerini muhafaza etseler bile tekâmül mü- temadiyen devam edecektir, çünkü hastahane canlı bir uzviyettir ve öyle kalacaktır. Bahsettiğim muhte- lif meseleler bu mahiyeti isbat eder. Bu tekâmüller ileride de çok defa hasl'ahane inşaatında değişik- likleri mucip olacaktır. Bir çok esaslı tadilâta v e yeniliklere sebep teşkil edecektir. Hastalara bakım meselesi gittikçe daha ziyade artan malî yar- dım ve tahsisatı zarurî kılacak, gctrek tesis ve ge- rekse işletme sermayelerine fazla miktarda ihtiyaç hasıl olacaktır.

Hastahane meseleleri gittikçe daha ehemmi- yetli ve daha şümullü bir mahiyet alacaklardır. Bu sebeple hastahane müdürleri, doktorlar, hemşireler ve mimarlar arasında gittikçe daha sıkı bir is birliği yapılması zarurî olacaktır ve ancak bu suretledir ki hastahane sahasında dâima ilerliyen tekâmül ile, ilmî esasat dahilinde, adım adım beraber yürümek im- kânını elde etmek kabil olabilecektir.

(33)

M u h t e l i f s a n ' a t l e r i n t e ş e k k ü l Y . M i m a r N a c i M e l t e m

v e m e n ş e l e r i

Muhtelif san'atler müşterek bir kaynaktan çık- mış olsalar bile gittikçe yekdiğerinden bariz fark- larla ayrılmağa başlamışlardır. Mimarîyi «Buna inşa ve tezyin etmek san'atıdır» diye tarif edebiliriz.

Filhakika mimarî bazen sadece bir güzellik tahay- yülünü maddîleştirmek bir şehri güzelleştirmek için bir âbide vücude getirmek maksadile eserler meyda- na getirmiştir.

Bu takdirde güzel san'atler şubesinden biri ola- rak telâkki edilmiştir. Bazen de bizi sıcak ve soğuk- tan muhafaza edecek ve beden istirahatimizi tatmin edecek ve sahibinin pek haklı olarak rahatını araya- cağı evlerin inşasını da çerçevesi dahiline alır, bu tak- dirde de bir san'at fennî olarak ad ve telâkki edil- miştir.

Bugünkü hayat şartlarının tenevvuu mimarî- de böyle bir tasnif yapılmasını mümkün kılmamak- la beraber tahsis edildiği maksada nazaran kendin- den doğrudan doğruya bir menfaat beklenen mimarî ile bilvasıta menfaatli olan mimarî yekdiğerine taar- ruz ederse de bazı eserlerin bu iki sınıftan hangisine ait olduğunu kestirmek de güçtür.

Meselâ bir mabed muayyen bir sana't kıymeti olmak şartile dindarlık ihtişam ve güzellik tasavvur- larını maddîleştirmek gibi bir âli düşüncenin mah- sulü olmakla beraber ayni zamanda bir çok kimse- lerin dinî vazifelerini icra etmek için toplandıkları bir mahal olarak d a tavsif edilebilir. Maahaza bu- rada bediî maksat ve meramın diğerine tefevvuk ettiği barizdir.

Eski devirlerde mimar bizzat inşaati idare etti- ği için bu kelimenin mukabili olan Architecte rumca arkhos ve tekton yani ameleye emreden mânasına gelir.

Bugün mimar inşaatı bizzat idare ederse d e muayyen bir proğrama göre proje hazırlayın "tatbi- kini başka ellere d e tevdi ettiği vakidir. Malzeme- nin mukavemeti v e mukavemetsizliği ile mücadele siklet ile mesnet arasında tatmin edici bir nisbet bulmakla mükelleftir. Bir mesken içinde oturan kim- selerin ruhunu ifade etmelidir. Bir çok mimarlar im- kânını bulsalardı kendilerine bir ev projesi yaptırmak istiyenin adetlerini zevklerini anlamak için on on beş gün berazer oturmağı teklif ederlerdi.

Heykeltraşlık: Bu san at güzel şekiller yaratmak üzere maddeyi yontmak ve ona şekil vermek gaye- sini istihdaf eder. Ekseriya mimarîye tâbi olarak eserin süslenmesine hizmet etmiş olan bu san'at bazı ahvalde yalnız başına inkişaf etmiştir. San'atkârm daima eserini koyacağı mimarî çerçeveden ilham al-

ması şayanı arzudur. Bidayetlerde heykeltraş bizzat madde üstünde işlerdi. Şimdi ise bu vazifeyi amelî olarak bu iş için yetişmiş mütehassis işçilere terke- der. Maahaza bir çok san'atkârlar eski usulleri dc tercih ederler.

Resim ve boyalı resim (nakiş).

Resim canlı mahlûkları eşya ve tabiatı tasvir et- mek ve san'atkârm tasavvurlarını çizgilerle maddi- leştirmesidir.

Boyalı resim ise çizgi ve uygun renkler vasıtasile bu maksada varmaktır.

Resim de uzun müddet heykeltraşlık gibi mi- mariye tâbi olmuş ve eseri mimarînin tezyininde kul- lanılmıştır. Bilâhare bu esaretten yavaş yavaş kurtula- rak tam bir istiklâl dahilinde inkişaf etmiştir.

Hatların, ziya ve gölgelerin renklerini nisbet ve ehemmiyeti muhtelif ekollere ve ressamlara göre- te- halüf etmiştir.

Bazıları renk kullanmakla beraber ehemmiyeti çizgilerin hareketinde bazıları da ziya ve gölgelerde ve bunların nisbetlerinde aramışlardır.

Muhtelif san'atların menşei nedir? Bu mesele hakkında muhtelif nazariyeler dermeyan edilmiştir.

Alman bediiyatçısı Bücher muhtelif san'atların (emek - iş) den doğduğunu isbat eder; 18 inci asırda ansiklopedi müelliflerinden meşhur filozof d'Alem- bert musiki de usul mefhumunun kuşların n a m e - lerinden ziyade işçiler tarafından vurulan çekiç dar- belerinin muttarit sedalarından öğrenilmiş olduğu- nu söyler. Mesai bilhassa müşterek mesai ittirata doğru gider. Bu nazariyeye göre, insanlarda tenef- füs edilen havanın harice çıkarılması hareketleri, adalelerin zorlanmasını mucip olan hareketlerden çıkan sesler musiki v e şiirin ilk şekilleri olduğu v e bu suretle sây'ye hâkim olan ittırattan (rythme) den musiki ve terennümün ve bütün san'atlerin mey- dana geldiği, kabul edilir. Çalışırken insanların ek- seriya müştereken terennüm etmeleri, meselâ Volga gemicileri şarkısı iptidaî devirlerde kürekcilerin bir mesnete dayamadan kürek çekişlerine refakat ettir- dikleri şarkılar «Bücher» in nazariyesini kısmen isbat eder mahiyettedir.

Bununla beraber bu nazariyenin bütün san'atle rin menşeini anlatabilecek kuvvette olduğunu kabul etmek biraz güçtür.

. İstekle yapıldığı v e ezici bir şekilde olmadığı takdirde çalışmanın normal bir insanda bir nevi mem- nuniyet tevlid ettiği inkâr edilmez bir hakikattir.

Bununla berber bilhassa müştereken çalışmalar-

(34)

da yekdiğerine uyma ve yetişme zarureti bulundu- ğundan bu insanlara az v e y a çok menfî tesirler yapar.

Şimdi olduğu kadar bütün devirlerde de çalış- m a k bir çok kimseler için şiddetli bir gaib ve hattâ müthiş iztıraplara sebebiyet vermiştir.

Latin medeniyetinde çalışmanın ne suretle te- lâkki edildiğini anlamak için çalışma = Travail ke- limesinin menşeini arayacak olursak bunun üç par- çadan müteşekkil bir işkence âletinin ismi olan tri- palium'dan geldiğini görürüz. Şu halde çalışmak maddeyi beşerin arzularına ram etmek üzere şekil- lendirmek için zahmet sarfetmek demek oluyor.

San'at ise bilâkis bizatihi haz ve zevktir. Bu tarzdaki düşünce ise bizde san'atın çalışmadan mü- tevellit' olmadığı kanaatini tevlid eder.

İptidaî cemiyetlerde kadınlar ve esirlerin bede- nî çalışmakla mükellef olduklarını ve san'atin ise imtiyazlı sınıf erkeklerine tahsis edildiğini bize is- bat edecek bir çok deliller mevcut bulunması da, san'atin çalışmanın bir neticei tabiiyesi olarak kabul edilmesine imkân bırakmamaktadır.

îskoçyalı mütefekkir A d a m Smith ise san'atin menşeinin rakısda olduğu nazariyesini ortaya atmış ve bu nazariye de muasırı Fransız filozofu Ribot ta- rafından tevsi edilmiştir.

«Ribot» y a nazaran insanlar evvelâ uzviyetleri- nin idame ve mu hafazası için azalarını hareket ettir- mek lüzumu hissettiler. Bu ihtiyacı karşıladıktan son- ra kendilerine kalan beden kuvvet ve faaliyetinin fazlasını da bir maksadı mahsusa matuf olmıyan bir harekete tahsis ettiler. İşte mukabilinde maddî bir menfaat temin edilmeyen bu faaliyetin en müte- vazi şeklinden de «oyun» meydana çıkmış ve bun- lar mey anında başlıbaşına san'at olan rakıs da san'"

atlerin menşei olmuştur.

San'ati tabiî olan rakıs da san'atkâr kendi maddesini bulur. Bu san'at bütün kavimlerin hattâ en vahşilerin bile yaşayışında bulunmaktadır.

Cihanşumûl bir san'at olup bütün ırklarda her devirde hüküm sürmüş olan rakıs remzi bir san'attır. .

Rakıs bir hissiyatı bir haleti ruhiyeyi ifade ede- rek bediî tezahürün başlıca vasfını meydana koyar.

Cengaverlik rakısları, dinî ve cinsî rakıslar gibi.. İlk san'at şekillerinin beden hareketlerindeki tatbiki olan rakıs, istihale suretile bilâhare musiki ve şiir diye iki kısma ayrılacak olan iki muhtelif san'atin ruşeym halindeki eşkâlini haiz olarak, ilerlemiştir.

Rakıs ayni zamanda canlı bir plâstik san'at eseri olmak itibari ile heykeltraşlığını da menşei addedile-

İlk insanların bazen dinî mahiyette olan b urakıs- larını icra edebilmeleri için mabedlerin inşası zaru- reti sırasında da mimariyi de bu içtimaî boşluğu kar- şılamak için sahnede görürüz. Kablettarih insanların dinlerinin Avusturalyalı zenciler gibi en az medenî- leşmiş insanların dinine benzeyeceği kabul edilmek- tedir.

İptidaî insanlar kendilerini «totem» tâbir ettiği- miz ve kendilerince mukaddes addedilen bazı hay- vanat ve nebatata bağlı addederler ve tabiat hâdi- satını ve hayatı beşeri alâkadar eden bilûmum hâ"

disatta müessir addettikleri iyilik ve fenalık ruhları olduğuna inanırlardı.

Bunlar bu ruhların tesiri altında bulunan insan- lar ve eşyalar üzerinde müessir olmak düşüncesile sihir namı alcında bazı hareketlere tevessül etmişler- dir. Avusturalyalı zencilerin âyine ait resimleri ka- dınların, çocukların ve mutasavver esrara henüz vu- kufu olmıyan erkeklerin girmesine müsaade edilme- yen mukaddes ve sarp k a y a parçaları üzerine çizilmiş olduğu gibi. Kablettarih resim ve kabartmaların da mukaddes mahal ve mihrap addedilen mağaraların hariminde mahfuz bulunurdu.

Bu resimlerin tezyinat kasdile yapılmamış ol- duğunu sihirbazlık düşüncesile meydana getirildiğini bulundukları yerler vazıhan isbat etmektedir.

Mamot, geyik yaban öküzü, at eşkali çizerek boyayarak veya taşı oyarak vücude getiren iptidai insan işie bu suretle bunlar üstünde bir tesir icra edeceğine,kani olurdu.

Silâhlarının daha çabuk tesir etmesi için bazen bunları yaralanmış olarak tasvir eder ve cinsin ida- mesini temin için de dişi hayvanları bu suretle asla tasvir etmezlerdi.

İşte bu suretle yirmi ilâ yirmi beş bin 3ene e v - v e l ilk san'at hareketleri sihirden yani ilk dinlerden çıkmış oluyor.

San'atin müvellidi olan dinlerle istihale geçir- miş olduğu her memlekette vazihan gözükür.

Eski Mısırı ele alırsak burada san'atin birinci vazifesinin ilâhî şekilleri ve lâyemut ruhları ebedîleş- tirmek gayesini istihdaf etmiş olduğunu görürüz.

Kurunu vüstada haç şeklinde inşa edilmiş ka- tedrallerde Kâbeye müteveccih olarak inşa edilmiş camilerin cihet vaziyetlerinde de dinî itikadatın san'- ate olan tesirlerini farkedebiliriz.

J a p o n y a d a bütün san'atler din tahti tesirinde doğmuş ve inkişaf etmiştir. £ski ilk edebî eserler millî din olan Shintoisme ilâhlarına yazılan dualar veya sihir kitaplarıdır.

Japon san'atine esrarengiz derinlik ve ince zev- ki veren de Bouddhism olmuştur.

Bu suretle muhtelif san'atlerin menşeinin sihir ve dinden geldiğini isbat etmek isteyen nazariye bir çok vekayi ile kuvvet bulmakta ve san'atlerin men- şei hakkındaki sureti halle de en uygun bulunma- maktadır.

Ancak sihir v e y a din düşüncesi ile yapılan bu ilk resimlerdeki hatların vüzuh ve kat'iyeti ve hare- ketleri o derece meharet ve bilgi ile meydana geti- rilmiştir ki bunları yapan san'atkârların bunu duya- rak zevk ve güzellik aşkı ile hareket ettiklerine şüphe kalmamaktadır. Hiç bir bediî kıymet arzetmeyen re- simlerle iktifa ederek dinî ayinleri icra etmemeleri ve bu resimlerde bir güzellik aramış olmaları ilk insan- lar meyanında da güzelliğe karşı bir aşk mevcut ol- duğunu göstermektedir.

San'at ilk hareket hızını sihir ve dinden ala- bilmiş ise bunu kendilerinde güzelliğe karşı bir te- mayül mevcut olan ilk san'atkârların mevcudiyetine borçluyuz.

(35)

S ı ğ ı n a k i n ş a s ı u s u l l e r i Y . M i m a r Z e k i S a y â r

Resimler (TUdschrift Voor Volkshuisvesting en Stede bouvv) mecmuasından alınmıştır.

Harpte, şehirlerde hava bombardımanlarından korunma çarelerinden en mühimmi ve kabili tatbik olanı sığınaklar tesisidir.

Sığmağın, faydasız ve lüzumsuz bir tedbir ol- duğu kanaati yanlıştır. İyi tertip edilmiş sığmaklar, sivil halkı, tahrip bombalarının tesirlerinden iyi bir şekilde korur.

Bombardıman tayyarelerinin uçuş menzili için- de kalan büytük şehirler halkını daha uzaklara na- kil imkânları bulunamadığı takdirde, nüfus kesafeti olan mahalleleri kısmen boşaltmak, bu suretle, halkı dağıtmak gibi çarelere de müracaat edilmektedir.

Fakat her ne olursa olsun, şehirde sığmak inşası bir zarurettir. Almanyada, bütün sığınaklar Polonya harbi başlamadan evvel ikmal edilmiş bulunuyordu, ingiltere, sığınak inşaatında zaman kazanmak için çelikten seri v e standard tipler kabul etmek mec- buriyetinde kaldı.

Bu sığınaklar yüksek mukavemeti haiz madenî höcre veya galerilerden ibarettir. Fransada sığmak inşa usulleri ve şekilleri daha mütenevvi şekillerde ve muhtelif malzemeden yapılmaktadır. Holanda hepsinden pratik usuller tatbik ederek bilhassa ah- şap iskeletli sığınaklar yapmıştı.

Finlandada ise hava hücumları esnasındaki insan zayiatının az olması sığınakların iyi v e kâfi olduğuna delâlet eder.

Son Paris bombardımanında ölen v e yarala- nanların adedi daha fazla olmadı ise, iyi sığınakla- ra malik olduklarına delâleti eder.

Bir tren yolu k e n a r ı n d a s ı ğ ı n a k

(Holanda'da) Büyük bir c a d d e n i n kenarında umumî s ı ğ ı n a k teşkili

Velhasıl, her vatandaş, harp vukuunda hayat garantisini teşkil eden sığınağını şimdiden hazırla- malıdır.

Sığmak tesisi komplike, zor bir iş değildir. Ay- ni zamanda; sığmak inşaatının pahalı olduğu k a - naati de yanlıştır.

Sığınak nasıl yapılır: Bizim gibi memleketlerde sığmak yapmak için her türlü malzemeden istifade etmelidir.

Büyük şehirlerimizde, imkân nisbetinde fazla sığmak yapmıya, hemen her ailenin mutlaka bir sı- ğmağı olmasını temine çalışmalıyız. Bugün sığmak diye düşünmemiz lâzım gelen yer, halkı tahrip bom- balarını tesirinden koruyacak mükemmeliyette olan ve sığınak bilgisine göre yapılan her türlü inşaat- tır. İcabında üstü açık bir boy siperi mükemmel biı korunma vasıtasıdır.

Şimdilik tam bomba isabetine veya gaza karşı inşasını düşünmiyelim. Esasında , ideal olan bunların her bakımdan maalesef tatbik imkânı yoktur.

Bizim hususiyetlerimize uygun gelen sığmaklar ucuz, süraiile inşa kabiliyetini haiz olanlardır.

Muhtelif karakterde olan şehirlerimizde ika- metgâhların hususiyetlerine göre yapılacak sığmak- ları şöyle tasnif edebiliriz:

1 — Ahşap evlerin içinde sığmak tesis edilmesi

(36)

jjgggg Y u k a r ı d a k i s ı ğ ı n a ğ ı n m a k t a ı : Kesimden de a n l a ş ı l a c a ğ ı veçhile koridor h a l i n d e b u l u n a n s ı ğ m a ğ ı n y a n c i d a r l a r ı ve t a v a n ı a h ş a p t a n y a p ı l m ı ş t ı r . Top- r a ğ a y a r ı y a r ı y a g ö m ü l m ü ş t ü r . H a f r i y a t t a n ç ı k a n toprakla, d ı ş a r ı d a k a l a ı ı k ı s m ı n üzeri örtülmüştür. T o p r a ğ ı n k a y m a - m a s ı için üzeri yassı t a ş l a r ile k a p l a n m ı ş t ı r . Bu s ı ğ ı n a ğ ı n

i ç i n d e k a r ş ı l ı k l ı o t u r a c a k y e r l e r vardır.

A y n i tip s ı ğ m a k m a k t a ı : Sulak a r a z i için t e r t i p edilmiştir.

B u sebeple s ı ğ ı n a k t o p r a ğ ı n içine a n c a k 50 sm. k a d a r so- kulmuştur. B u cins s ı ğ m a k l a r ı n k ı ş m e v s i m i n d e su t o p l a n a n k a r a k t e r l i a r a z i d e y a p ı l m a s ı ş a y a n ı t a v s i y e d i r ( S u a d i v e gibi y e r l e r ) . Y u k a r ı d a k i tip gibi iskeleti ve k a p l a m a l a r ı k a l a s - l a r l a y a p ı l m ı ş t ı r . Çok seri i n ş a edilir ve en ucuz tiplerdendir.

muvafık değildir. Bu gibi evlerin bahçesi varsa sığı- nak bahçede yapılır. Bu takdirde sığmak yapılacak bahçe kısmının civarındaki binalardan mümkün oldu- ğu kadar uzak olmasına dikkat edilmelidir.

Bahçesi olmıyan ahşap evlerde oturan civarda- ki umumî sığınaklarda korunmalıdırlar.

Bodrum katları kagir, ahşap evlerin bodrum ta- vanı kâgir ise veya betona tahvil edilebilirse bura- da sığmak tesis edilebilir.

2 — İki, üç katlı kâgir eylerin bodrumları ko- laylıkla sığmağa çevrilebilir. Sığmak tesis edilecek yer intihap edilirken o yeri çerçeveliyen duvarların kalınlığı 50 sm. den ince olmamalı, bilhassa tavanı putrelli veya betonarme olmalıdır. Tavanı mukave- meti husule gelecek yıkıntıyı taşıyacak derecede olmalıdır.

Sığınak yapılacak bodrumlarda, iki duvar arası olan yerlerin (koridor gibi) intihabı daha muvafık- tır. Çünkü bu açıklığı az yerlerin tavanları kolaylıkla tahkim edilebilir.

3 •— Kat adedi fazla binalarda, sığınak tesisi için daha ziyade dikkat ermelidir. Bu gibi ev ve apartmanlarda yıkılma neticesi husule gelecek enkaz mühim bir sıklet teşkil edeceğinden, sığınak olacak yerin tavanı ve duvarları, bu ağırlığa mukavemet edecek surette tahkim edilmelidir. Pasif korunma ta- limatnamesinde kat adetlerine göre sığınak tavanı- nın haiz olması icap eden mukavemet miktarı tes- bit edilmiş ise de her bina ayrı bir inşaî karaktere sahip olduğundan bu gibi ahvalde binayı mimar, ve mühendislere tetkik ettirmek ve basit bir proje yaptırmak en muvafık hareket olur.

Yüksek bir binanın, bodrumuna yapılacak bir sığmasın mukavemeti statik hesaplara göre tatbik ve inşaat tahkim edilmemiş ise burada sığınak tesi- sine talimatname hükümleri ve ne de vicdan müsaa- 4 -—• İkametgâhlarda yapılacak sığınaklardan başka (Kollektif - Müşterek) sığmaklar inşası zaru- rîdir. Devlet dairelerinde, fabrikalarda, nihayet büyük meydan, vapur iskeleleri park ve caddelerde yolcular için belediyeler tarafından yapılacak sığmak- lar bu sınıftandır.

Bir senedenberi, belediye tarafından şehirdeki mevcut mahzenlerden, ve bodrumlardan istifade edilmektedir.

Ancak sığınak için mevcut bina temin edile- mediği takdirde yukarıda muhtelif resimlerini gör- düğünüz, basit ve ucuz kollektif sığmaklar tesisi el- zemdir. Bu sığınakların «üratle inşası kabildir.

Bu tip sığmaklardan bilhassa yakınlarında bü- yük bahçesi bulunan sınaî müesseseler de istifade edebilirler. Bu takdirde sığmak tiplerini âzamî elli- şer kişilik olarak tatbik etmek muvafıktır.

Binaları, kâgir veya betonarme olan fabrika ve imalâthanelerin bodrumları olduğu takdirde bu-

(37)

Düble c-dilmiş a h ş a p tiplere misâl: İ n ş a k a r a k t e r i evvelkiler gibi. Zemine 1/8 nisbetinde g ö m ü l m ü ş diğer a k s a m ı t o p r a k sevyesinin d ı ş ı n d a d ı r . F a b r i k a l a r ve diğer toplu a m e l e k u l - l a n a n müesseseler için ş a y a n ı tavsiye bir tip. 10 i l â 20 m e t ı e tulde inşa edilerek. 5 0 - 1 0 0 kişilik u m u m î bir sığı- nak teşkii ederler. C i v a r a düşecek b o m b a l a r ı n t a h r i b a t ı n d a n

k o r u n m a k için b ü t ü n e v s a f ı haizdir.

• T

ralarını sığınağa tahvil edebilirler. Ancak, içinde ve ya civar bölmelerde iştial edici maddeler, su ve diğer mayiat depoları, boyalarla v e y a koku ve gaz neşreden iptidaî maddeler bulunan bodrumlar 'sı- ğınak olamaz.

Bu gibi yerlerde sığınak y a p m a k istiyen mües- seselerin, bodrumların vaziyetlerini ve hususiyetleri- ni bir mimar ve mühendise tetkik ettirmeleri ve tan- zim ettirecekleri basit bir proje ile hareket etmeleri daha muvafık olur.

Yazımı bitirmeden, İstanbul belediyesinin, sene- lerdenberi yanlış bir şekilde tatbik etmekte olduğu sığınak usullerini zikretmeden geçemiyeceğim.

I l o l a n d a d a a h ş a p u m u m i bir s ı ğ m a ğ ı n t e h l . ^ e z a m a n ı n d a içi.

İstanbul belediyesi fen heyeti bundan takriben 9 sene k a d a r evvel o günkü sığınak bilgisine göre bir talimatname yaptırmış, maalesef bu noksan ve iptidaî, sığmak şekil ve şartlarını bugüne kadar ye- ni inşaat tatbik ettirmekte bulunmuştur.

İstanbul belediyesinin usullerine göre inşa edil- miş olan Taksim, Ayaspaşadaki kesif apartıman bloklarının, bodrumlarındaki sığınaklar, sokaklara,

Sert topraklı (kesme) a r a z i d e y a p ı l m a ğ a m ü s a i t bir u m u m i sığmak tipi. B u n u n için s ı ğ ı n a k t a m a m e n t o p r a ğ a g ö m ü l - müştür, hendeğin c i d a r l a r ı h a f i f şevdir. Üzeri diğerleri gibi h a f r i y a t t a n ç ı k a n t o p r a k l a örtülmüştür. T a v a n ı a h ş a p k i r i ş - ler ve oluklu s a ç l a ö r t ü l m ü ş t ü r . Her iki t a r a f t a o t u r a c a k sıralar yapılmıştır. T a b a n ı t a h t a k a p l ı ve y a ğ m u r s u l a r ı n ı

toplıyacak bir k a n a l ı h a v i d i r . En u c u z tiptir.

(38)

Üzeri açık bir sığmağın m a k t a ı . Yumuşak topraklı ara/.ide kabili tatbiktir.

(Holanda) Açık t a h a f f ı z hendekleri. Ahşaptan her iki cidar- l a r üzerine o t u r m a yerleri yapılmjştır. B u a h ş a p kısımlar a y n i

z a m a n d a toprağı t u t m a ğ a y a r a r . Üstü ve cidarları beton bir sığınak m a k t a ı .

çıkış yerleri olmadığı, ancak dört tarafları binalarla çerçeveli aydınlıklara kapıları bulunduğu için inhi- dam vukuunda birer mezar olur.

İspanya, Lehistan, Fransa ve en son İngiltere harpları, sığınak bilgisinin son derece tekâmülüne sebep olmuştur. İstanbul belediyesinin bu memleket- lerde edinilen tecrübelerden ders alarak, elindeki ta-

limatnamesini hemen değiştirmesini temenni ederiz. Diğer bir üstü açık sığınak yeri.

Referanslar

Benzer Belgeler

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Tepsiye içinde rakı olan şişeyi veya karafı, soğuk suyu, buz kabını, bardakları, varsa bardakaltlıklarını düzenli bir şekilde koymak gerekmektedir (rakı çok

Goz defektleri (Konjenital Katarakt, Glo- kom, Retinopati, Mikroftalmi, Strabizmus, intizams1z konjenital mid- riya::::,) 3.. Kalp defektleri (Pulmonal arteriozis,

27 Mart 1913 tarihinde yapılan yeni bir düzenleme ile vilayetlere atanan bütün turuk ve meabir müfettişleri, muavinleri, vilayet ve liva başmühendisleri, turuk-ı

Mehtap TAN (Atatürk Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Erzurum/Türkiye E-Posta: mtan@atauni.edu.tr).. Anabilim

Öğrencilere değişik uyum sorunları, başarısızlık, karar verme güçlüğü, sınav ve stresle baş etme gibi yapılacak psikolojik danışma hizmetleri teknik ve uzmanlık

Bunun yerine, çok büyük bir rahatlıkla şu söylenebilir: Toprak Mahsulleri Ofisi’nden Zirai Donatım Kurumu’na dek bugün var olan bütün tarımsal kurumlar, tarıma

Plan değişikliği soncunda kuzey çevre yolunun planlanm asıyla eğitim , park, lise ve konut alanları kam ulaştırm a alanının içerisinde kalmıştır.. Sonuç