• Sonuç bulunamadı

Sanatta Nasyonalizm Mimar Aptullah Ziya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanatta Nasyonalizm Mimar Aptullah Ziya"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K akteriie buİunduğu şehire hâkim olan eser. Yeni cami Mimar Davut ağa

S a n a t t a N a s y o n a l i z m

Mimar Aptullah Ziya

Lâle devrinde M a r k i (De B o n n a c ) m , Türk sanatının sinesine soktuğu neşter hâlâ ilerle- mekte devam ediyor.

Siyaset komisyoncusu M a r k i ile, İ r a n şahı- na sanat rekabeti y a p a n padişah ortaya yeni bir sanat koydular. Lâle devri sanatı.

M e m l e k e t her sahada A r a p ve A c e m kültü- rünün esaretini kabul etmişti. Şairlerden y a z - dığı eserde e n a z Türkçe kelime bulunan en büyük sanarkârdı.

En süflî kölelikten, e n yüksek sadrazamlı- ğa kadar her v a z i f e y i T ü r k t e n gayri unsurların yapabileceği kanaati memlekete girmişti.

M e m l e k e t i n her sahasında olduğu gibi sa- nat sahasında da padişah emrediyor, padişah düşünüyor, hiçbir karaktere sahip olmıyan bu yabancı sanatkârlar d a kozmopolit b i r sanatı Türk memleketinde yerleştiriyorlardı.

B u sanat d e v r i n i n şaheseri, A y a s o f y a d a k i Sultan A h m e t çeşmesidir. D a h a düne gelinciye kadar büyük bir sanat eseri sanılan b u eser;

bir çeşmeden başka her şeydi. Çatısının üze- rindeki kufalbeciklerle camilerden bir parça a l - mıştı. Taşlarını delik deşik eden lâle, sümbül çiçek resimlerile A c e m basması kitapların m ü - zehhep kabından bir parça almıştı. F a k a t arka t a r a f t a k i k e m e r i n kilit taşı - asıl inşaat ele- m a n ı - bile ihmal edilmişti.

Her devir lâyık olduğu karakteri eserlerile gösterir.

Orhonda cihana hâkim olan bir silâh kuv- vetini, f a k a t bir kabile çocuklarını bile birbiri- ne bağlıyamıyacak kadar zayıf olan Türk sa- natını görürsünüz. Çünkü abideyi Çinliler yap- mıştı.

Selçukilerde her şehirde zaman zaman h â - kim olan. Bizans imparatorlarına imrenen de- rebeyinin kuvvetli karakterini görürsünüz.

Halkın kıymeti sıfırdır.

Osmanlıların ilk başlangıç devirlerinde daima yükselen, a r a y a n bir bilgi kaynağını,

orta devirde asil v e karakter sahibi; klâsik sa- natını görürsünüz.

Sanat milletlerin geçirdikleri kültür derece- sinin bir aynası olmuştur. Bu sebepten Sultan A h m e t çeşmesindeki sanat vazifesini yapmış- t ı r . Bize bütün zavallılığı, bütün karışıklığı, bü- tün yoksulluğile birlikte Lâle devrini gösteri- yor.

4-Lâle devrini, artık tamamile A v r u p a n m t e - siri altıma girmiş olduğumuz bir zamanda B a - rok devri takip etti. T ü r k m e m l e k e t i n d e y a p ı - lacak b i r sanat eseri için artık Türk sanatkâ- rının adı bile kale alınmıyordu. Yirmisekiz Çe- lebi M e h m e t E f e n d i memlekete P a r i s t e n saray resimleri gönderiyor, bizim d e bu şekilde s a - raylar y a p m a m ı z a âmil oluyordu. Çelebinin hiç te lüzumu olmadığı halde karıştığı bu iş, m e m - lekette yabancı zevki artık büsbütün h â k i m kılmıştı.

M e m l e k e t e giren i l k ecnebi sanatkârlar- dan en m ü h i m m i Mösyö Milling idi. Mösyö M i l - ling kendi sanatını T ü r k memleketine garip bir şekle sokarak aşıladı. Öyle sanat eserleri orta- ya koydu ki eserlerinin en güzel t a r a f ı labrent- lerinin içinde kendisini kaybetmesi idi.

M e m l e k e t e ; artık karakterini şaşırmış, i f a - de etmek istediği f i k i r d e n bihaber şaşkın bir sanat h â k i m olmuştu.

Y e n i c a m i i n geçitile, Beşifctaştaki Ç ı r a ğ a n sarayının geçitlerini karşılaştırırsak iki devir- de de millete h â k i m olan karakteri görürüz.

Y e n i c a m i i n geçitinde tekniği kuvvetli, y a p - t ı ğ ı n ı bilen, yalnız gayesini düşünen sade f a k a t çok ağır bir sanat vardır.

Çırağan sarayında A r a b ı n m o t i f i n d e n t u - tunuz da Grek, Romen, Baroik tesirlerine v a - r m a y a kadar herşey vardır. F a k a t hâlâ Osman- lı devletinin gözile bu iki sanat eserini m u k a - yese edenlerin bilâ tereddüt Çırağan sarayını beğeneceklerinden h i ç şüphe etmiyorum.

I İkinci M a h m u t devrinde m e m l e k e t yeni ça- lışmalarla belki biraz; düzelecekti. Sanatta b i r benlik başlamıştı. T o p h a n e camiine bakarsanız

(2)

Sanatkârın kuvvetli elinde yerine hakim bir geçit. Yeni cami geçidi. "Mimar dalgıç Ahmet,,

Barok olmakla beraber bazı hususî karakter- ler ve propozisyonda oldukça değerli bir kıy- m e t görürsünüz.

F a k a t bu devam edemedi. Abdülâziz devri m e m l e k e t i n artık t a m a m i l e çökmeğe başladığı bir devirdi; artık ne Barok kalmıştı ne de A m - pir; memleket taklidi bile beceremiyecek bir hale gelmişti. 1

Milling'in, ressam Valeri'nin hayrülhalefleri türemişti. T ü r k memleketi bu ecnebilerin m e m - lekete yadigâr bıraktıkları, K i r k o r ve Torna kalfaların eline geçmişti.

Ressam Valeri memlekete Düyunu umumiye binası gibi kendisi bile neyi i f a d e etmek iste- diğine karar veremiyen, f a k a t düyunu umumi- ye kelimesini çok güzel i f a d e eden bir bina h e - diye etmişti.

H a y r ü l h a l e f i Torna k a l f a da Beyoğlunu i n - şa etti. Bugün Beyoğlu; taşında, toprağında bile bir tek T ü r k kemiği bulunmıyan karanlık ve yabancı bir la'brenttir, Torna k a l f a ayni akı- beti Cihangire de hazırlıyor.

MIIIT karakteri sanata kurban etmiş ve TrUk sanatına ilk darbeyi vurmuş bir eser. Sultanahmet çeşmesi

Sanatkârının kuvvetine rağmen millî karakterini bulamamış bir eser. Çırağan sarayı geçidi

•-J--Ermeni k a l f a l a r d a n başka m e m l e k e t t e sa- n a t k â r yetişemiyeceğine Osmanlı devleti ricali tamamile kanaat getirmiştendi, i

T ü r k ü n şaheserlerini görmek bile isteme- yerek; Türkün iyi bir silâhşor olmasından başka hiçlbir şeyile i f t i h a r edilemiyeceğini söylüyor- lardı.

Daha geçen gün; bermutat Brükseldeki L e Soir gazetesi bir Ermeni iddiacısının, T ü r k i y e - deki bütün sanat eserlerinin Ermeniler t a r a - f ı n d a n yapıldığını iddia eylediğini anlatıyordu.

Bu zat acaıba niçin T ü r k i y e n i n diğer işlerini Ermenilerin yaptığını iddia etmemiş t e yalnız sanat bahsini almıştı.

Bu m e m l e k e t t e ecnebiler, sadrazam, ser- asker, bahriye, n a f ı a , ticaret nazırı, muallim velhasıl herşey olmuşlardır.

F a k a t bu m e m l e k e t i n sanatı üzerinde hiç ıbir gün bir şaheser v e y a h u t kuvvetli bir iz b ı r a - kamamışlardır. Böyle olduğu halde bu zat n i - çin o iddiasını « s a n a t » kısmına h e m de hiçbir z a m a n isbat edemiyeceği bir kısma hasretmiş- tir.

Çünkü biliyor ki bir memlekete, bir d e v i r - de, sadrazam, serasker, bahriye nazırı m u v a k - kat bir zaman için hâkimdir. Sanat ise eğer o şehre kentli benliğile h â k i m olabilmişse o şehri artık onun hakimiyetinden kurtarmak i m k â n - sızdır. Sanat ebedî hâkimdir. A l l a h gibi.

F a k a t bu haiki'kati Lâle devrindenberi a n - latmak mümkün olamamıştır.

Meşrutiyet bize t a m a m i l e y e r i n i bulamamış bir cemiyet tahavvülü vermiştir. Bugünkü t e - rakkimizin mühim bir kısmını hazırlıyan, yolu açan şüphesiz ki on temmuz ihtilâlidir. İ n k ı - lâbı diyemiyeceğim.

(3)

Bu içtimaî hareket derhal sanat üzerinde bütün kuvvetile gözüküvermişti.

-f-Türk olmak istiyen, fakat kafasına yalnız kavulk arkasına da cübbe giyerse Türk olabile- ceğini sanan bir ruh memlekete hâkimdi. Sa- nat ta bilmeöburiye bu kisveye bürünmüştü. / 4- Kimseye söz söylemiye hakkımız yoktur.

Milletler yaşadıkları devirlerdeki lâyık oldukları sanattan fazlasını veremezler. Nasyonalist sa- nat, fertlerin değil milletlerin işidir. Ferdî kuv- vetle cemiyet sanatı doğmaz+Son Türk inkılâ- bı cemiyetimizin bir tekâmülünü daha göste- riyordu. Fakat bu inkılâp Lâle devrinde başla- yıp, Sultan Aziz devrinde tamamile çöken bir devir gibi tabiî seyrile gidememişti.

| Meşrutiyetten, cumhuriyete Gazinin kuv- vetli koluna dayanarak birdenbire atlayıver- miştik. Bize yeni bir sanat lâzımdı?... Fakat bu memleketin sanat sahasında hâlâ Osmanlı ve meşrutiyet devrindeki kafayı taşıyan birçok Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendiler söz söyle- mekte idiler. -

Gazinin birçok kere nutuklarında millî bir Türk sanatının lüzumundan bahsetmesine rağ- men onların bu lüzumu görebilmeleri im- kânsızdı.

-f-Memlekete yeniden birkaç ecnebi daha ge- tirildi. Bunlar da Barok ve Ampir sanatı yerine giren, yeni sanatı memlekete soktular. Yalnız biraz da yerli olmak istediklerinden, eserleri maalesef inkılâbın eseri olmaktan çok uzak acip bir çeyler oldu. Burada tekrara lüzum görüyo- rum. Ecnebilerin hocalık haklarını inkâr etti-

ğimiz zannedilmesin. Biz sanattan değil millî sanattan bahsediyoruz.

Memlekette cumhuriyeti kavramış yeni ve genç bir nesil vardı. Ortaya çıktı ve bütün mah- rumiyetlere rağmen bu inkılâba sokulmak iste- nilen bu yeni sanata karşı isyan etti.

Çünkü bu yeni ecnebiler de Valeri'nin hay- rülhalefleri gibi memlekete birçok kalfaları mimar diye hediye etmişlerdi. Kendilerinin id- dia ettikleri gibi hiçbirisi yanında bir Türk gen- cini yetiştirmek şöyle dursun, inşaatının yanma bile yaklaştırmamıştı. Esasen millî bir sanat kendi memleketinde bir ecnebi sanatkârın ya- nma gençleri çırak olarak vererek doğdurula- maz. Dünyanın hiçbir sanatı böyle acip bir kül- türle doğmamıştır. Yeni kalfa, Beyoğlunu yapan Torna kalfadan geri kalmadı, kaba ve hantal elile bugün bütün Ankara şehrinin inşaatı üze- rinde söz söylemek salâhiyetini kendinde gördü.

Genç Türk neslinin millî sanatı eline ala- bileceği son günlerde tamamile tahakkuk et- mişti. Bu, ne bu memleketin sanatı üzerinde komisyon alanları, ne de bu kalfaları, ne de ecnebilere methiye yazan, iş bulan yeni Yirmi- sekiz Çelebi Mehmet Efendileri memnun etti.

Memlekete gelen ecnebi mimarların, ecnebi gazetelerin yeni sanat hakkında si- tayeşkâr sözler söylediklerinden, yazılar yaz- dıklarından bizim haksız olduğumuzdan bahset- tiler. Düşünmüyorlardı ki Amerikalı bir sanayii

(4)

Başka memlekette kendi millî karakterini yaşatan bir esör, Almanyada Stuttgartta çifte ev, Mimar Le Corbusier.

nefise mütehassısı da Çırağan sarayile, Y e n i c a - miin, Sultan A h m e t çeşmesile, A y a s o f y a n m arasındaki sanat farkını görmekten nasıl k e n - dileri gibi âciz ise ve nasıl önüne uzatılan her kartpostalı .«şarklı» diye alırsa, bu yabancı g a - zeteler ve isimsiz mütehassıslar da Ankaradaki yeni sanatı, (millî sanat heyecanını g ö r e m i y e - ceklerinden) methetmişlerdir.

Bu o eserlerin millî kıymeti hakkında bir f i k i r veremez.

Bu m e m l e k e t t e hâlâ iki sanat hâkimi v a r - dır.

1 — Ecnebi sanatkârların memlekete bırak- tıkları hayrülhalef k a l f a l a r .

2 — H e r yaptırdıkları resmî inşaatı, kendi evleri sanarak diledikleri plân ve şekilde y a p - tırmak istiyen idareciler. « B i r T ü r k m i m a r ı n a i z a f e edilmek istenilen Zonguldak hükümet k o - nağı bu şekilde yapılmıştır.»

Son günlerde gazetelerde yeni kudumiyeler ve m e t h i y e l e r yazılmağa başlandı. G r e k k a r a k - terini taşıyan heykeltraşların eserleri m e t h o - lundu ve bizim de bu şekilde çalışmamız tavsi-

Sanatı, millî karaktere kurban etmiş bir eser.

Elektrik bankası. Rus karakteri. Mimar Golosoff.

ye edildi. Y e n i d e n getirilmesi lâzım olan ecnebi sanatkârlarından bahsedildi.

F a k a t devir ne Lâle devrindeki karaktersiz, üzeniş devri, ne de devri Azizideki kredi esareti devridir. Devir bir inkılâp devridir. İnkılâp ço- cuklarının böyle nasihatlere ihtiyaçları yoktur.

Bu inkılâbın kalem v e idare sahalarında - siyaset icabı - birkaç sanat meraklısı söz söy- liyerek bu yabancı sanatı m ü d a f a a edebilirler.

F a k a t bu m e m l e k e t t e Nasyonalist bir sa- n a t ı n doğması lüzumuna kani olmuş ve bu işi idealine koymuş bir nesil var.

Öyle birkaç makale v e bir iki kuru tehdit ile bu neslin idealinden geri döneceği sanılıyor- sa çok aldanılıyor.

-4~ Osmanlı edebiyat lisanile yabancı sanatın yapılanlarına yazılan methiyelere, yapılacaklara da yazılan kudumiyelere r a ğ m e n yeni bir T ü r k sanatı doğacaktır. Çünkü inkılâp bu sanatı do- ğuracak kuvvettedir. Milletler lâyık oldukları sanata sahip olurlar: Seciyeli milletlerin eser- lerinde de kuvvetli bir seciye ve karakter v a r - dır. İnkılâba imanı olanlar yeni millî sanatı bekliyebilirler-j—

Referanslar

Benzer Belgeler

3,14 Özellikle inferiyor pons paramedian tegmentum lezyonlar›nda bir buçuk sendromu ile birlikte periferik fasiyal paralizi birlikteli¤i görülür ve klinik tablo sekiz buçuk

[r]

Belediye reisi evi... Belediye

Urhun kitabelerini, Çin ve Mısır kadar kadim olan bir milletin medeniyet tarihine başlangıç zannetmekte o kadar doğru değildir.. Keza bir türlü inanmadığım şey de

Figure 26.7a Dehidratasyon Ekstrasellüler alandan sıvı kaybı 1 2 3 Ekstrasellüler sıvı osmotik basınç artar ekstrasellüler alana ozmozla sıvı geçer hücre su kaybeder,

Bu eserinin daha dışında iken, onun muasır bellibaşlı mimarlarla boy ölçüşebilecek bir insan olduğu anla- şılır.. Çelik kolonlarla üçe ayırdığı cehpede, zemin katı

(Plank Pannel) yapı metodu ile süratle yapılan bir evi, güzelliğine ve konforuna halel gelmeden, bir yerden başka bir yere taşımak imkânı elde edilmiştir. {Plank Pannel)

Sultanahmed camiinin bugünkü ihtiyaca karşı koyan medeni müştemilâtından faydalı bir şekilde istifadeyi dü- şünen Müzeler idaresi, eski medrese binasının, yeni bir ar-