Mimar Kelük bin Aptullah
Bu yazıda mimarın mevcut ve malûm olan eserlerini tetkik değil, isminin üzerinde mer- hum hocamın tereddütle, şüphe ile zikrettiği bir zuhulden bahsedeceğim. H. Saladin mimar Ke- lük için (Bin Abdullah) olması hasebile m ü h t e - di ve gayri Türktür diyor. Hatta büyük Sinan için dahi hiç münasebeti olmadığı halde Alba- nais d'origine diyerek manasız bir zanla ayni ha- tayı yapıyor ki bu her iki zannın da çürüklüğü- nü ispat eder. Pederi Abdullah olan herkesin mühtedi veya gayri Türk olması lâzım gelmiye- ceği bedihidiı-. Yalnız bu küçük tetkikten evvel biraz da bu kabil telâkki ve şüpheler yüzünden Türk mimarisine -haksız olarak- ölçülen kısa mazinin de yanlış bir başlangıç olduğunu söyle- mek isterim.
Eski saltanat devri mekteplerinin tarih ki- tapları beşeriyeti cennetten m a t r u t bir çift Havva ile Âdemden çoğalttığı gibi Türkün de medeniyet tarihine dörtyüz çadır halkından başlıyordu, tabiî bu her iki mebdede gülünç ve budalaca bir zandan başka bir şey değildir.
Türk mimarisi hakkında Termezî Ata ve İmam Rıza türbelerinin Ensemble'inden veya Turfan civarındaki bir mezar künbedinin şeklin- den a h k â m çıkararak nihayet Gültekin abideleri.
Urhun kitabelerini, Çin ve Mısır kadar kadim olan bir milletin medeniyet tarihine başlangıç zannetmekte o kadar doğru değildir. Keza bir türlü inanmadığım şey de Türk mimarisinin ka- rekterine mebde çadırdan İmpressione olmuş bir inşa şeklidir. Çadırların ve kadim milletler- de mabet kabpılarının şarka müteveccih olma- sı dini bir teamül olabilir. Türkün ilk inşa şe- killerinin de buna müşabeheti olabilir. Fakat bu ilhamdan ziyade malzemenin icabı haricî ve tabiî müesserata karşı dairevî şekillerin fazla mukavim bulunması ve bunun bir Constructon
Mimar B. O. Celâl ibdai veya kubbe ve kemer başlangıcı addolun- ması daha doğru ve makul olmaz mı?
Büyük ve küçük şarkta hâkim bir medeni- yetin âmil ve müessisi elan, garba kadar uza- n a n h a t t a Afrikanm şimaline bile kol salan ka- dim bir milletin mimarisini arzettiğim mebde- lere bağlamak, bu kadar kısa bir maziye inhisar ettirmek selim bir mantıkin kabul edemiyeceği bir şeydir.
Her ne ise biz şimdi bunu müdekkiklere bı- rakarak sadede gelelim: « Kelük bin Abdullah » Kelük eski Türk isimlerindendir; ancak anlaşılı- yor ki (Abdullah) ile birleşmesi kendisinin ihti- da etmiş gayri Türk bir şahsiyet olduğu zeha- bını vermiştir. Eski Türk isimleri hakkında bir tetkik yaparken büyük cihangir Tamuçin - Cen- giz Han - sülâlesinin isimlerini gözden geçiri- yordum. Muhtelif tarihlerde yaşamış müteaddit Kelük ismine teadüf ettim. İşte -Top Timür bin Kelük Han- Külük Han bin Cenkim- ve saire ve saire. Binaenaleyh bu büyük ve orijinal san'at- kârın kendisi de ismi de halisüddem Türktür.
İnce minareli mescit - Konya
Sahip Ata camii - Konya
Anadoluda Selçuk Türklerinin hükümeti zamanında bilhassa Konyada bu san'atkâr 656 dan 678 hicri tarihine kadar muhtelif eserler inşa etmiştir.
Ezcümle Selçuk âlim ve verirlerinden - Sa- hip Ata - namile yadedilen Fahrettin Ali kendi namına izafeten inşa ettirdiği -Sahip Ata ca- mii -, Nalbantçı Baba türbesi ve ince minareli mescitle Darülhadisi, keza Sivastaki Gök med- rese bu mimarın bizce tanınmış olan meşhur eserleridir. Şüphesiz ki daha bir çok malûm ol-
mıyan ve harap olmuş aşari da vardır. Bunlar diğer Selçuk abidelerinden ve meselâ Sırçalı medrese ve Konya ile Aksaray arasındaki Sul- tan hanından tamamen ayrı ve farikalı bir ori- jinaliteye maliktirler. Ne yazık ki yukarıda arz- ettiğim İnce minarelinin iki şerefesinden birisi 319 tarihinde zelzele veya saika isabetile yıkıl- mış ve Anadolunun muhtelif yerlerindeki diğer bir çok kıymetli abideler gibi bu büyük mimarın eserleride gün geçtikçe harap olmaktadır.