• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE DOĞAL GAZ TEMİN, İLETİM VE TÜKETİM POLİTİKALARI. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Merkez Doğal Gaz Komisyonu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE DOĞAL GAZ TEMİN, İLETİM VE TÜKETİM POLİTİKALARI. TMMOB Makina Mühendisleri Odası Merkez Doğal Gaz Komisyonu"

Copied!
44
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE DOĞAL GAZ TEMİN, İLETİM VE TÜKETİM POLİTİKALARI

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Merkez Doğal Gaz Komisyonu

Ülkemizde yurt içi kaynaklardan doğal gaz üretimiyle ilgili ilk uygulamalar, TPAO bünyesinde 1976'da gerçekleşmiştir. 1980'li yılların ilk yarısında BOTAŞ tarafından doğal gaz talep tahmini ve doğal gaz temin planlamasıyla ilgili ilk çalışmalar yapılmıştır. Bu çalış- malarda, ilk başta doğal gazın yalnızca elektrik enerjisi üretimi amacıyla termik santrallerde kullanılmak üzere yakıt olarak temini öngörülmüş, daha sonra doğal gaz boru hattı güzergahı üzerindeki kentlerde ve sınai tesislerde enerji kaynağı olarak, gübre fabrikalarında da ham- madde olarak kullanılabileceği kabulleri yapılmıştır.

1980'li yıllarda doğal gaz teminine yönelik yapılan planlama ve anlaşmalarda, yıllık ola- rak Rusya'dan azami 6 milyar m3, Cezayir'dede LNG olarak tankerlerle 2 milyar m3 olmak üzere toplam 8 milyar m3 doğal gaz ithalatı öngörülmekteydi. Bugün konuşulan tüketim mik- tarlarının çok gerisinde kalan bu kabuller, boru hattı tasarımında ve Marmara Ereğlisi LNG Terminalinin kapasite seçiminde etken olmuştur. Bu hattın kademeli olanak devreye girmesiy- le 1987'de Rusya'dan doğal gaz ithalatına başlanmış, 1988 sonunda Ankara ve İstanbul kent- lerinde doğal gaz kullanımına geçilmiş, Ambarlı ve Hamitabat'ta doğal gaz yakıtlı kombine kuvvet santralleri kurulmuş, gübre üretiminde de doğal gaz hammadde olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Alternatif bir çok yakıta göre ucuzluğu, kullanım kolaylığı, stoklama sorununun olmayı- şı vb. üstünlükleri doğal gaza talebi hızla arttırmıştır. Doğal gazın ilk kullanıma başlandığı 1987 yılında 519 milyon m3 düzeyinde olan doğal gaz tüketimi, dokuz yıl içinde yaklaşık 16 kat artışla 1996'da 8 milyar m3'e ulaşmıştır. Türkiye'nin son on yıldaki doğal gaz arz tablosu aşağıda verilmiştir.

(2)

TABLO 1:

YILLAR İTİBARİYLE DOĞAL GAZ ALIMLARI

YIL ALIM MİKTARI (Milyon m3)

1987 515 1988 1182 1989 3107 1990 3363 1991 4098 1992 4467 1993 4976 1994 5341 1995 . 6755 1996 7953 1997 (program) 10630

Kaynak: Mustafa Murathanoğlu. BOTAŞ Genel Müdürü, Aktaran Doğal Gaz Dergisi Ocak-Şubat 1997

Önümüzdeki yıllarda, ağırlıkla elektrik enerjisi üretiminde daha yaygın bir biçimde kul- lanımın planlanmasından ötürü, doğal gaz talebinin daha hızlı bir şekilde artması beklenmek- tedir.

(3)

TABLO 2: TÜRKİYE DOĞAL GAZ TALEP TAHMİNİ

YIL TALEP TAHMİNİ (milyon m3) ARTIŞ ENDEKSİ 1996-100

1997 1998 1999 2000 200.1 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

Kaynak: a.g.e.

Doğal gaz tüketiminin

10630 12104 16121 26491 37709 45713 48782 51731 53697 53697 54680 56646 56646 58612

1996 yılına göre,

133 152 202 333 474 575 613 650 675 675 688 712 712 737

2000 yılında 3.33 kat, 2010 yılında 7.37 kat ar-

tısında en büyük etmen, elektrik enerjisi üretiminin çok yaygın bir biçimde doğal gaza dayan- dırılmasıdır.

Sektörel tüketimlerin dağıtımında, elektrik enerjisinin üretimi amacıyla doğal gaz tüke- timinin toplam tüketim içinde 1996'da % 53 olan payının 2001 yılında % 55.7'ye, 2010 yılın- da ise % 59.5'e yükselmesi öngörülmektedir.

TABLO 3: TÜRKİYE SEKTÖREL DOĞAL GAZ TALEBİ (MİLYON M3) YIL KONUT SANAYİ ELEKTRİK GÜBRE TOPLAM

Miktar % Miktar % Miktar % Miktar % Miktar % 1997 2387 22.5 2186 20.6 5275 49.6 782 13 10630 100 2001 7010 18.6 8880 23.5 21000 55.7 819 2.2 37709 100 2010 9015 15.4 11604 19.8 34870 59.5 3125 5.3 58612 100 Kaynak: a.g.e.

Bu tablonun vurguladığı husus sektörel tüketim içinde, konut, sanayi ve gübre sektör-

(4)

lerinin tüketiminin önümüzdeki yıllar içinde paylarının azalacağı ve elektrik enerjisinin payı- nın ise artacağıdır.

Doğal gazın toplam enerji üretimi içinde payının beşte birlerden, dörtte birlere doğru artmasının yanısıra, toplam elektrik enerjisi içinde doğal gazın payının üçte bir mertebesine yükselmesine yönelik karar ve uygulamaların ne denli sağlıklı olduğu tartışma konusudur.

Dünyanın diğer ülkelerinde doğal gazın kullanımı içinde elektrik enerjisi üretimi bu den- li yüksek bir öncelik almamaktadır. Sonuçta ithal bir enerji kaynağı olan doğal gazın elektrik enerjisi üretimi içindeki payının bu denli yükselmesi rasyonel değildir.

Çünkü, bir yanda ithal doğal gaza dayalı elektrik enerjisi üretim tesisleri teşvik edilirken, öte yanda yurtiçi hidrolik kaynakların daha yüksek bir verimle kullanılması önemsenmemek- tedir. Yurtiçi linyit yataklarının çevre kirliliği yaratmayan ileri teknolojik yöntemlerle değer- lendirilebileceği yeni termik santral projeleri ile gündeme getirilmemektedir. Bu durumda uluslararası tekellere, özellikle ABD'li enerji gruplarına yeni pazarlar açacak bir anlayışla do- ğal gaza dayalı enerji santrallerinin kurulması planlanması ve bu santraller için ihaleye çıkıl- masının ülke açısından uygun olmadığını vurgulamak gerekir.

GAZIN TÜKETİMİNDE ÖNCELİK

ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİNE VERİLİYOR

Bugün, neredeyse tamamı ithal edilen bir enerji kaynağı olan doğal gazın tüketimi için- de % 53'lük bir payla elektrik enerjisi üretimi başta geliyor. Yatırım çalışmaları süren Marma- ra Ereğlisi'nde iki tane 500 MW'lik, Bursa'da 1300 MW'lik doğal gaza dayalı termik santral projeleri, doğal gazın ağırlıklı elektrik enerjisi üretimi için kullanılması eğiliminin süreceğini gösteriyor.

Özel sektörün hergün sayısı artan ko-jenerasyon, birleşik ısı ve güç üretimi sistemleri ya- tırımları, doğal gaz tüketiminde elektrik enerjisi üretiminin baş rolde olacağına işaret ediyor.

Halen özel sektör kuruluşlarına ait, kapasiteleri 4,3 MW ile 123,4 MW arasında değişen 15 adet doğal gaza dayalı otoprodüktör enerji tesisinin toplam kurulu kapasitesi 375 MW'ye ulaşıyor. Bu tesislerin yatırım tutarı ise, 232 milyon dolar.

Sözleşmeleri imzalanan ve yatırım planlama çalışmaları süren 17 adet otoprodüktör enerji yatırımı, 341 MW kurulugüç öngörüyor. Bu yatırımların tutarı ise 200 milyon doları aşı- yor.

Ayrıca, fizibilite çalışmaları süren 27 projenin öngördüğü kapasite ise, 935 MW. Özel

(5)

sektörün bu yatırımlannın yanısıra devlet de doğal gaza dayalı 4200 MW kapasiteli doğal gaz santralleri kurmayı planlıyor. ETKB, aşağıda listelenen doğal gaza dayalı elektrik enerjisi santralleri için teklifleri toplamaya başladı. Ancak bu ihale süreci de hukuken tartışmalı. Elekt- rik Mühendisleri Odasının "Yap-ışlet"esaslı bu uygulamanın iptali için Danıştay'da açtığı da- vada, yürütmeyi durdurma kararı alındı. Buna rağmen ETBK kararın kendilerine tebliğ edil- mediği gerekçesiyle, ihaleyi iptal etmedi ve teklifleri topladı. ETBK'nin nasıl bir politika iz- leyeceğini önümüzdeki günler gösterecek.

TABLO 4: "YAP-İŞLET" YÖNTEMİYLE TEKLİF İSTENEN DOĞAL GAZA DAYALI SANTRALLER

YERİ KAPASİTESİ

Adapazarı 700 MW Gebze 1 700 MW Gebze 2 700 MW Ankara 700 MW İzmir 1 700 MW İzmir 2 700 MW

TOPLAM 4200 MW

Aliağa'da kurulması öngörülen 6 milyar mVyü kapasiteli LNG Terminalinin hemen ya- nına 1.8 milyar m3 doğal gaz tüketecek 2 x 700 = 1400 MW kapasiteli elektrik santralinin, İs- kenderun'da kurulacak yine 6 milyar m3/yıl kapasiteli LNG terminalinin yanına 1 milyar m'Vyıl gaz tüketecek 700 MW kapasiteli elektrik santralinin kurulmasına yönelik plan ve programlar, LNG ithalatının arttırılmasının esas olarak elektrik enerjisi üretimine yönelik olduğunu ortaya koymaktadır.

Tankerlerle taşınan sıvı doğal gazın boru hattıyla taşınan doğal gaza göre daha pahalı olduğu da gözönüne alındığında tamamen LNG'ye dayalı olarak çalışması öngörülen 4200 MW kapasiteli elektrik santralleri kurulması projesinin fizibilitesi tartışılmalıdır.

Maden Y. Mühendisi Ömer Ünver'in TMMOB 'nin Enerji Sempozyumuna sunduğu

"Türkiye'nin Enerji Potansiyeli ve Bu Potansiyelden Ekonomik Olarak Yararlanma Olanakla-

(6)

rı: Termik Kaynaklar"başlıklı tebliğinde belirttiği üzere, termik santrallerin kapasite kullanım oranı 1996 yılı içinde % 56.6'yı aşmamaktadır. Bu gerçek de, termik santrallerde kullanılabi- lecek bir kapasite olduğunu göstermektedir. Yine aynı tebliğde belirtildiğine göre işletme ma- liyeti olarak elektriği 2.24 cente maledebilecek Afşin-Elbistan yatırımları geciktirilirken , yan- gından mal kaçırırcasına doğal gaza dayalı elektrik enerjisi üretim tesislerinin hale edilmeye çalışılması hoş şeyler hatırlatmamaktadır.

HIZLA ARTAN DOĞAL GAZ İHTİYACINI NERELERDEN, 1 NASIL TEMİN EDECEĞİZ ?

1997 yılı doğal gaz talebi 10.6 milyar m3 olarak tahmin ediliyor. Bu miktarın 6.6 milyar m3'nün boru hatlarıyla Rusya'dan, kalan bölümünün ise sıvılaştırılmış doğal gaz olarak ağır- lıkla Cezayir'den tankerlerle ithali öngörülüyor.

Önümüzdeki yıllar içinde gaz arzının ise hangi kaynaklara dayandırılacağına ilişkin programlar sürekli değişiklik gösteriyor. Aşağıda yeralan tablo bu konuda yapılan yakın tarih-

li bir çalışmayı esas alıyor. f Kuşkusuz, doğal gaz temin programları bir dizi siyasal ve ekonomik değişmelere bağlı.

Henüz fikir projesi düzeyinde olan, Mısır'dan Akdeniz'in altından geçecek boru hattıyla gaz temini, Rusya'dan Karadeniz'i aşacak boru hattıyla gaz temini gibi projeler gerçeklik kazanır- sa, bu tablo da değişime uğrayacaktır.

Kuşkusuz bu tablo bugün için yalnızca bir öngörü düzeyinde. Bu tablonun gerçekleştiri- lebilmesi için ilgili ülkeler ve üretici kuruluşlarla görüşmelerin sonuçlandırılması ve gaz alım anlaşmalarının imzalanmasından sonra, bugün Cezayir dışında hepsi inşaat aşamasında olan

LNG üretim tesisleri yapımının öngörülen süreler içinde sonuçlanması, bugün mühendislik / etüdleri safhasında olan Aliağa ve İskenderun LNG terminallerinin yapımının gerçekleşmesi

ve iletim dağıtım hatlarının yapımı gerekiyor. Bunların yanısıra, Rusya'da mevcut boru hattı üzerinden doğal gaz alımının 14 milyar rn^'e çıkarılması için Rusya-Ukrayna-Romanya-Bul- garistan güzergahında boru hattının rehabilitasyonu ve kapasite arttırımı için kısa vadeli 220 milyon dolarlık, uzun vadeli 900 milyon dolarlık yatırımlar gerekiyor. En ivedi olarak gereken 50 milyon dolarlık bir yatırım ise, konunun aciliyeti nedeniyle, BOTAŞ'ın finanse etmesi söz- konusu.

Bunların yanısıra Irak'taki doğal gaz yataklarının işletilmesi ve 10 milyar m3 doğal ga- j zın ithal edilmesini öngören yeni bir anlaşma da gündemde.

(7)

TABLO 5:

TÜRKİYE DOĞAL GAZ ARZ-TALEP DENGESİ (Milyon m3)

YILLAR

1997 1988 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

KONTRATA BAĞLANMIŞ MİKTARLAR RUSYA

FED.

6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000

CEZAYİR

4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000 4000

NİJERYA

0 0 0 690 1100 1200 1200 1200 1200 1200 1200 1200 1200 1200

İRAN

0 0 3000 3000 5000 5000 7000 9000 10000 10000 10000 10000 10000 10000

RUSYA

İlave

(BATI)

500 2000 3000 4500 7000 8000 8000 8000 8000 8000 8000 8000 8000 8000

GÖRÜŞÜLEN İLAVE MİKTARLAR

RUSYA

İlave

(DOĞU)

0 0 0 3000 5000 8000 9000 10000 11000 11000 12000 14000 14000 16000

KATAR

0 0 0 1000 1000 1000 1000 1000 1000 1000 1000 1000 1000 1000

PLANLANAN İLAVE MİKTARLAR

II.LNG

YEMEN)

0 0 0 0 4000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000

II.LNG

(MISIR)

0 0 0 0 4000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000 6000

TOPLAM ARZ

10630 2104 16121 26491 37709 45713 48782 51731 53697 53697 54680 56646 56646 58612

TOPLAM TALEP

10630 12104 16121 26491 37709 45713 48782 51731 53697 53697 54680 56646 56646 58612

Kaynak: Mustafa Murathanoğlu. BOTAŞ Genel Müdürü, Aktaran Doğal Gaz Dergisi Ocak-Şubat 1997

(8)

DOĞAL GAZ SEKTÖRÜNDE PLANLANAN YATIRIMLAR NELER?

Doğal gaz sektöründe önümüzdeki yıllarda öngörülen talep ve tüketim miktarlarına va- rılabilmesi için; doğal gaz arz kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve ithalatın arttırılması, yeni bo- ru hattı yatırımlarının yanısıra, mevcut şebekenin geliştirilmesi ve kapasitenin arttırılmasına yönelik çalışmalar yapılması gerekiyor. Rusya'dan yapılacak ithalatın mevcut boru hattı kul- lanılarak 15 milyar m3 taşıyacak hale getirilmesi için, Pendik'te tesisi süren 39 milyon dolar tutarlı kompresör istasyonu yatırımının yanısıra, Trakya'da ikinci ve üçüncü kompresör istas- yonlarının tesisi, Trakya- Kırklareli'nde mevcut kompresör istasyonunun kapasite arttırımı ge- rekli. Ayrıca, Trakya ve Marmara'da bazı yeni dağıtım şebekeleri ve branşman hatlarının ya- pımını hedefleyen 56 milyon dolar tutarlı yatırım planlanıyor. Marmara Ereğlisinde LNG ter- minaline yeni bir tank eklenmesi kapsayan kapasite artırımı sözkonusu.

Doğal gaz arzının arttırılabilmesi, iletim ve dağıtım hatlarının kapasitelerinin yükseltil- mesi için yaklaşık 3,5 milyar dolarlık yatırım gerekiyor. Yapılması gereken yatırımların liste- si ve yatırım tutarı aşağıdaki tabloda yeralıyor

DOĞAL GAZ DAĞITIMININ YAYGINLAŞTIRILMASI İÇİN BOTAŞ'IN YAPMASI GEREKEN YATIRIMLAR

PROJE ADI YATIRIM TUTARI İzmir (Aliağa) ve İskenderun Sıvılaştırılmış 15 Milyon $ Doğal Gaz (LNG) ithal Terminalleri Mühendislik

Hizmetleri

LNG İthal Terminali İzmir-Aliağa 421 Milyon $

LNG İthal Terminali İskenderun 421 Milyon $

Trakya Doğal Gaz Yeraltı Depolama Tesisleri 0.250 Milyon $ Mühendislik Etüdleri

Trakya Doğal Gaz Yeraltı Depolama Tesisleri Yapımı 441 Milyon $

Kırklareli Kompresör İstasyonu Tevsii 9.5 Milyon $

(9)

Ambarlı Kompresör İstasyonu Yapımı 56 Milyon $

Malkoçlar Ölçüm İstasyonu Tevsii 2 Milyon $

Marmara Ereğlisi LNG İthal Terminali Tevsii 117 Milyon $

Pendik Kompresör İstasyonu Yapımı 39 Milyon $

İran-Türkiye Doğal Gaz Hattı Yapımı 1211 Milyon $

Muhtelif Doğal Gaz Dağıtım Hatları 63 Milyar $

Doğal Gaz Güney İletim Hattı (1086 km) 436 Milyon $

Doğal Gaz Ege İletim Hattı (326 km) 210 Milyon $

TOPLAM 3441.75 Milyon $

Bu tablonun hazırlanmasında BOTAŞ'ın 1997 yatırım program değerleri, DPT'nin he- sapladığı 137.931 TL'lik ortalama dolar kuru cinsinden dolara çevrilerek bulunmuştur. Yakla- şık 3.5. milyar dolarlık bu yatırımları BOTAŞ'ın kendi özkaynaklanyla finanse etmesi ise güç görünmektedir.

Bu tablo son zamanlarda moda olan "liberalleşme-özelleştirme"söylemlerin BOTAŞ cephesindeki yansımalannın ne olduğu sorusunu akla getiriyor. Kuşkusuz bu söylemler BO- TAŞ'ı da fazlasıyla etkilemiş durumda. BOTAŞ'ın bir holding şirketi haline getirilmesi ve BOTAŞ'a bağlı aşağıdaki şirketlerin kurulması öngörülüyor.

(10)

BOT AŞ'A BAĞLI OLARAK KURULMASI ÖNGÖRÜLEN ŞİRKETLER ŞİRKET GÖREVLERİ

BOTAŞ INTERNATIONAL

BOTAŞ MÜHENDİSLİK

BOTAŞ TAŞIMACILIK

Kanal Adalarında New Jersey'de kuruldu Türkiye dışında üçüncü ülkelerde ortaklıklar kurması öngörülüyor.

Mühendislik çalışmalarını yürütecek.

Tankerlerle LNG taşımacılığını düzenlemesi öngörülüyor. 18.5.97 tarihli Radikal

Gazetesinde yeralan bir habere göre, bu amaçla Blue Light Shipping isimli bir konsorsiyum kuruldu. Bu konsorsiyumun ortakları ise şöyle.

Botaş International ' Aslan Holding ' Süzer Holding ' Mete Has

Leif Hoegh CO As

Kvaerner Mesa Yards % 10 Delsa Trading Inc.

% 15

% 17.5

% 12.5

% 12.5

%20

% 12.5

TURKISH GAS

YAPIM ŞİRKETLERİ

Doğal gazın yurtiçinde pazarlanmasını sağlayacak bu şirkete bağlı olarak yerli ve yabancı sermaye ile birlikte 4 bölgesel pazarlama şirketi kurulması planlanıyor.

Nitekim ilk olarak % 22 pazar payı garantisiyle BOTAŞ, Gasporm ve Gama'nın ortak olduğı TRUS Gaz isimli bir şirket kuruldu.

Bu şirkete bağlı LNG Terminalleri Yapım Şirketi

Boru İletim Hatları Yapım Şirketi Bakü-Ceyhan Hatları Yapım Şirketi

Kurulması öngörülen ana şirketlere ve bağlı şirketlere BOTAŞ'in % 15 oranında ortak olması, sermayesinin diğer bölümünün ise yerli ve yabancı kuruluşlarca karşılanması öngörü- lüyor.

(11)

ÖNERİLER

1- Doğal gazla ilgili kurumlar, çalışmalarında şeffaflaşmalı, bilgilerin genelleşmesi, her- kesçe erişilebilir ve kullanılabilir olması sağlanmalıdır.

2- İthal edilen ve dışa bağımlı bir enerji kaynağı olan doğal gazın sektörel kullanım ön- celikler tartışmaya açılmalıdır. "Çevre kirliliğini azaltma"misyonu da olan doğal gazın kentsel düzeyde kullanımına yönelik çalışmalara ağırlık vermelidir. Çok sayıda uluslararası firmanın doğal gaza dayalı enerji santralleri kurması girişimleri anlamlıdır. Bu anlamda da ulusal dü- zeyde tartışmalar yapacak, stratejiyi belirleyecek Doğal Gaz Enstitüsünün ve bu Enstitünün alt kollarının bir an önce çalışmaya başlaması zorunludur.

3- Yürürlükte olan 397 sayılı KHK mevcut biçimiyle yetersiz ve işlevsizdir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Başkanlığınca hazırlanan ve "Özelleştirme"gerekçesiyle doğal gaz satışında BOTAŞ önceliğini kaldırmayı öngören, yasa tasarısı ilgili kesimlerin bilgisine sunulmalı, tar- tışmasına açılmalıdır.

Yapılması gereken, 397 KHK'in yerel doğal gaz dağıtım şirketlerinin kuruluşlarının usul ve esaslarını ortaya koyan, Ulusal Gaz Enstitüsünün kuruluş ve görev alanlarını da belirleyen zenginleştirilmiş bir içerikle yenilenmesinin sağlanmasıdır.

4- Üniversitelerin doğal gaza daha yoğun bir ilgi göstermeleri sağlanmalıdır. Üniver- sitelerin Petrol Mühendisliği bölümlerinin adını Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği olarak değiştirmeleri yerine Gaz Mühendisliği ve Tesisat Mühendisliğini bir alt disiplin olarak eğitim programlarına almaları sağlanmalıdır.

5- EGO ve İGDAŞ'ın doğal gaz tesisatçısı yetiştirmek için açmış olduğu kursların ben- zerleri diğer gaz kuruluşlarında da açılmalıdır. Bir adım daha atılmalı, başlangıçta pilot bölüm- ler halinde de olsa, öncelikle doğal gazın kullanıldığı kentlerdeki endüstri meslek liselerinde doğal gaz tesisatçılığı bölümü açılmalıdır. Uludağ Üniversitesi, Doğal Gaz Meslek Yüksek Okulu olumlu bir örnektir, bu tür örnekler yaygınlaştırılmalıdır.

6- Doğal gazla ilgili uluslararası yapım ihalelerinde temel alınması gereken anlayış,

"Kreditör ülkenin malzeme ve uygulama standarttan "değil, Türkiye'de gerekli ve uygun olan malzeme ve uygulama standartları olmalıdır.

7- Aynı şekilde, kentsel dönüşüm ihalelerinde, müteahhit firmanın sorumluluğu, doğal gaz dağıtım şebekesinin yapımıyla sınırlı olmalı, bina iç tesisatlarının yapımı ve cihaz temini yurt içinden yerli kuruluşlar eliyle karşılanmasına engel konulmamalıdır.

8- Tüketicinin bilinçlendirilmesine ve korunmasına yönelik çalışmalar, panel, seminer, yayın, danışma büroları tesisi vb. yaygınlaştırılmalı, uygulamada güvenliğin sağlanması esas olmalıdır.

Enerji tasarrufu sağlayacak yöntemler hakkında tüketiciler bilgilendirilmelidir.

(12)

9- Doğal gaz sektöründe sigorta uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır.

10- Mevcut yasalara göre "Mühendislerin mühendislik faaliyetleri ilgili sorumlu tek kuruluş TMMOB'dir. Mühendis ve mimarlar mesleklerini icra edebilmek için branşlarına göre ilgili mühendislik odasına kaydolmak zorundadır. Mühendis ve mimarlarını ifa etmek için oluşturdukları mühendislik ve mimarlık büro ve şirketler de, ilgili mühendis-mimar odasına kayıtlı olmak zorundadır.

Hal böyleyken, son örneği ETBK'nin İç Tesisat Yönetmeliği tartışmasında gözlenen;

mühendis odalarına ve onların üst örgütü TMMOB'yi dışlayan ve yasal zorunluluk olan j mühendislerin ilgili mühendis odasına kaydolması yerine, doğal gaz alanında faaliyet gös-

terebilmek için ilgili Bakanlık ve gaz kuruluşlarından yetki belgesi almaları gerektiğini savu- nan yanlış anlayışlar terkedilmelidir.

Mühendislerin bu kuruluşlara karşı yükümlülükleri; faaliyetlerini bildirim, projelerini onaylatmak şeklinde olmalıdır. Gaz tesisatı işlerinde, Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnamesinde de belirtildiği gibi, hizmetin makina mühendislerince gerçekleştirilmesi gereği kabul edilmelidir.

11- Proje denetiminde yönelik olarak BOTAŞ ve Yerel Gaz Kuruluşları ile TMMOB-

Makina Mühendisleri Odası arasında protokol yapılmalıdır. Böylece, projelerin Odaya kayıtlı j büro ve şirketler ile bu şirketlerde çalışan, kanunen proje yapma yetkisine sahip mühendisler-

ce yapılıp yapılmadığı hususu, Makina Mühendisleri Odasınca denetlenebilmelidir.

(13)

ENERJİ SEKTÖRÜNDE KARAR VERMEDE BİLGİNİN YÖNETİMİ:

"MARKAL-MACRO" ENERJİ - EKONOMİ - ÇEVRE MODELİ

Dr. Tanay Sıdkı Uyar

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Enerji Planlama Komisyonu Üyesi OECD IEA ETSAP Türkeyi Proje Yürütücüsü

Kocali Üniversitesi Öğretim Üyesi ÖZET

Ülkemizde enerji sektöründe karar verme süreçlerini etkinliği kamuda çalışan bürokrat- ların gelişkinliğine ve özel sektör kuruluşlarının çıkarlarına bağlı olarak değişmektedir.

Enerji sektörüne ilişkin kararlar verilirken ülkemizin mevcut enerji sisteminin dinamiz- minin kavranması yaşamsal önemdedir. Ülkemizin enerji sistemi ve enerji sağladığı ekonomik yapı tam anlamıyla tanınmadan alınan kararlar ülkemizi uzun vadeli sıkıntılara sokacaktır.

Diğer ülekelerin kendi verileriyle kendileri için en elverişli bularak aldığı kararların ül- kemize uygulanması çabaları da ekonomimize büyük darbeler vuracaktır. Bunun en yakın ör- neklerini nükleer santral kurma ve ülkemizi uzun vadeli olarak doğal gaza bağımlı hale getir- me kararlarında görmekteyiz.

Tüm OECD ülkelerinde uzun dönemli enerji planlama çalışmaları kamu eliyle yapıl- makta ve tüm özel sektör etkinlikleri o ülke için en yararlı bulunan çerçevede kamu eliyle de- netlenmektedir.

Özel firmaların kendi karlarını en üst düzeyde gerçekleştirmek için çaba sarfetmeleri do- ğaldır. Çevre Bakanlığının henüz farketmediği bir önlemi kendilerine maliyet getireceği dü- şüncesiyle bilseler de söylememeleri serbest piyasanın bir gereğidir. Rakipleri ile yarışma du- rumunda olan bir şirketin gelecek nesilleri düşünmesi ve bunu üretiminde dikkate alması şir- ketin iflası ile sonuçlanabilir.

Bu gerçekler nedeniyle özel ve kamu sektöründe çalışanlar da dahil olmak üzere bir ül- kede yaşayan tüm insanların ve gelecek nesillerin çıkarlarının korunması için bir kamu irade- si gerekmektedir. Gelecek nesiller kendisini korusun demek yeterli olamamaktadır, bugün ala- cağımız yanlış kararlar gelecek nesillerin temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama özgürlüğünü el- lerinden almaktadır.

Bugün ekonomisi serbest rekabet esasları ile yönetilen ülkelerde de anti tekel yasaları- nın varlığı yanısıra, kullanılacak teknolojilerinin seçimi yerel ve merkezi kamu kuruluşlarınca konulan kısıtlar ve yapılan yönlendirmeler altında gerçekleştirilmektedir.

Ülkede yaşayan tüm insanlar için varolan kamu görevlilerinin yukarıda tanımlanan işi

(14)

yapabilmeleri için konu ile ilgili tüm bilgilere anıda ulaşabilmeleri ve bu bilgileri sistemli ola- rak değerlendirebilecek bilgisayar altyapısına sahip olmaları gerekmektedir.

Enerji sektörüne ilişkin karar seçenekleri üretilirken yerel yöneticilerin, sivil toplum temsilcilerinin, meslek odalarının, sendikaların, sanayicilerin, üniversitelerin, esnaf örgütleri- nin bilgi birikimi, beklenti ve talepleri değerlendirme kapsamına alınmalıdır. İlgili tüm birey ve kuruluşların temsilcilerin değerlendirme ve karar verme süreçlerine katılımının sağlanması bir lütuf değil, sorunların doğru tanımlanabilmesi ve tanımlanan sorunlara uygulanabilir çö- zümler bulunması için bir zorunluluktur.

Bu tebliğde dünya ülkelerinde ulusal ve yerel ölçekte geliştirilmekte ve uygulanmakta / olan bilgisayar modelleri tanıtılacak ve bu modellerin enerji sektöründe karar vermede bilgi-

nin yönetimini sağlamak amacıyla kullanılmasının olanakları tartışılacaktır.

Sözkonusu modeller evrensel bir sorun olan doğal çevrenin korunmasında işbirliği ya- pılmasını mümkün kılacak bir ortak dil ve metodoloji oluşturmak amacıyla diğer dünya üleke- leri ile birlikte geliştirilmektedir.

TARİHÇE

Enerji sistem analizcileri, 1970'li yılların ortalarından başlayarak enerji politikalarının / oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla, enerji sistemlerindeki etkileşimlerin karmaşıklı-

ğını temsil etmek üzere modeller kullanmışlardır.

1980'li yılların ortalarından itibaren yükselen bilinç, enerji politikalarının çevresel etki- lerinin değerlendirilmesini gerekli hale getirmiştir. Günümüzde içice giren enerji-çevre politi- kalarının ekonomik etkilerine, karar vericiler tarafından, 199O'lı yıllarda daha yoğun ilgi du- yulmaya başlanmıştır. MARKAL modeli bu giderek büyüyen gereksinimleri karşılamak üze- re geliştirilmektedir.

MARKAL (Fishbone, ve ça., 1983) farklı teknolojik seçeneklere, emisyon kısıtlamala- . rina ve politika senaryolarına orta ve uzun dönemli tepkileri irdelemek için kullanılan ve en / düşük maliyetli çözümleri arayan bir enerji-çevre sistem planlama modelidir.

MARKAL - MACRO (Manne ve Wene, ve ça, 1992) MARKAL'ın bir uzantısı olup yu- karıda belirtilen becerileri doğrudan bir neoklasik makroekonomik büyüme modeli ile entegre etmekte, böylece "bottom-up" mühendislik ve "top-down" makroekonomik yaklaşımları tek bir model çerçevesinde biraraya getirmektedir.

MARKAL 1970'li yılların sonunda Uluslararası Enerji Ajansı işbirliği çalışmalarının bir parçası olarak ABD'de Brookhaven Ulusal Laboratuvarı ve Almanya'da KFA Julich'de geliş- tirilmiştir. MARKAL bugüne kadar dünyanın çeşitli ülkelerinde ulusal, bölgesel ve yerel dü-

zeyde uygulanmıştır. /

Bu modelin tüm dünyada yaygın kullanıma girmesinin en önemli nedenleri:

1. Model sistemin kurulması ve çalıştırılmasının maliyetinin düşüklüğü,

(15)

2. MARKAL-MACRO'nun enerji, çevre ve ekonomik konulan entegre eden benzerleri- ne göre en geniş kapsamlı model oluşu ve

3. Model'in kullanıcı dostu MUSS (MARKAL Kullanıcısı Destek Sistemi) analiz kabu- ğunun getirdiği kullanım kolaylıklarıdır.

Uluslararası Enerji Ajansı ETSAP katılımcıları tarafından MARKAL ve MARKAL- MACRO halen çok uluslu karşılaştırmalı değerlendirmeleri gerçekleştirmek amacıyla kulla- nılmaktadır (Kram, 1993). ETSAP üyeleri ve diğer ilgilenen taraflar yılda iki kez bilgi alışve- rişi, sürdürülen model geliştirmesinde önceliklerin belirlenmesi ve ortak değerlendirmeler için senaryoları tanımlamak üzere çalışma grup toplantıları düzenlenmektedir. ETSAP ayrıca mo- delin en son gelişme ve uygulamaları hakkında dünya çapında sayıları giderek artan kullanıcı ve karar vericileri bilgilendirmek üzere periyodik bir bülten yayınlamaktadır.

MARKAL MODELİNİN YAPISI

MARKAL ağ şeklinde bir enerji sistemini eniyileyen dinamik bir doğrusal programlama modelidir. (Şekil 1) Ağ içine enerji sisteminin tamamı (kaynak çıkarmadan yararlı enerji hiz- metlerine kadar) dahil edilmektedir. Ağdaki her bağlantı modelde mevcut bir veya daha fazla teknoloji ile karakterize edilmektedir. Benzeri pek çok enerji ağı, veya Referans Enerji siste- mi (RES), her zaman dönemi için oluşturulabilmektedir MARKAL kısıtlara bağlı olarak tüm model süresi için maliyetleri en aza indiren seçenekler grubunu belirleyerek her zaman döne- mi için en iyi enerji sistem ağını yaratmaktadır.

MARKAL'in her uygulaması için, modelde temsil edilen detay seviyesi öncelikle ener- ji sisteminin karmaşıklığına, verilerin mevcudiyetine ve değerlendirilen politika hususlarına bağlı olmaktadır. Modelde oluşturulan RES yapısına ilişkin tam bir esneklik bulunmaktadır.

Dünyada geliştirilmiş bulunan pek çok MARKAL veri tabanı yeni modellerin geliştirilmesi için önemli bir referans oluşturmaktadır.

MARKAL arz ve talep tarafı seçeneklerini ele alan teknoloji esaslı bir modeldir. Kaynak arzları, verili fiyatlarda mevcut olan kaynakları gösteren, bir dizi arz eğrisi ile temsil edilmek- tedir.

Teknolojiler için gerekli olan temel veri girdileri:

1. kullanılan ve/veya üretilen yakıt(lar)

2. yatırım, sabit ve değişken işletme maliyetleri

3. verimlilik ve emre amade olma benzeri teknik karakteristikler 4. pazara girme kısıtları

5. emisyon katsayıları ve arazi kullanımı gibi çevresel göstergeler

Verilerin çoğu sistem karakteristiklerindeki değişiklikleri temsil edecek şekilde zaman içinde değiştirilebilmektedir. MARKAL her zaman dönemi için son kullanım kategorisi tara- fından dışardan belirlenen faydalı enerji hizmetlerine olan bir dizi talep tarafından yönlendiril-

(16)

KAYNAK ÇIKARMA

RAFİNE. ETME VE DÖNÜŞTÜRME

TAŞIMA DÖNÜŞTÜRME İLETİM VE DAĞITIM

KULLANIM CİHAZI

SON KULLANIM

YENİLENEBİLİR . ÇEŞİTLİ ELEKTRİK

İTHAL PETROL

*>• ALÜMİNYUM DEMİR ÇELİK TARIM

HAVALANDIRMA HACİM VE SU ISITMA PROSES ISISI

PETRO KİMYASALLAR OTOMOBİL

OTOBÜS, KAMYON, TREN VE GEMİ UÇAK

Şekil 1 Basitleştirilmiş Referans Enerji Sistemi

mektedir. Talep seviyeleri ısıtılan konut metrekaresi ve taşıt seyahat km si benzeri bilgilerden yararlanılarak belirlenmektedir. Bina izolasyonu ve daha hafif otomobiller gibi son-kullanım enerji tasarruf önlemleri tasarruf teknolojileri olarak değerlendirilmektedir. Kompakt florasan lambalar benzeri yeni teknolojilerin kullanımını gerektiren karbon dioksit emisyonlarını azalt- ma seçenekleri, modelde mevcut diğer seçenekler gibi değerlendirilmektedir, bunlar model ta- rafındna maliyetleri, verimleri ve çevresel yararlarına göre değerlendirilmekte ve derecelendi- rilmektedir.

ABD MARKAL modeli yaklaşık 40 talep kategorisi, 100 kaynak arz seçeneği, 210 arz- tarafı teknolojisi, ve 330 talep-tarafı teknolojisinden oluşmaktadır. Oluşturulan model yakla- şık 7000 doğrusal kısıt içermektedir. MARKAL çözümleri en iyilenmiş bir referans enerji sis- temi düzeninin tüm detaylannı içermektedir, bunlar birincil enerji karışımı, yakıt karışımı, ve teknoloji karışımı (her teknolojinin kapasite ve aktivitesi), ayrıca doğrudan yatırım, işletme ve yakıt maliyetleridir. Bir eniyileme çerçevesinin kullanılmasının bir diğer yararı ise her tekno- loji, yakıt ve çevresel kısıtın marjinal maliyetlerinin elde edilebilmesidir. Marjinal maliyet, ar- zu edilen bir model elemanını (örneğin ucuz gaz arzı) bir birim daha kulanılması durumunda toplam enerji sistem maliyetinin ne kadar daha az olduğunun göstergesidir. Böylece, diğer me- todolojilerden farklı olarak, her arz seçeneği ve teknolojisinin göreceli cazibesi model tarafın- dan doğrudan belirlenmekte ve girdi olarak verilmesine gerek kalmamaktadır.

Üst düzeyde etkileşimli ilişkisel veri tabanı ve en iyileme sonrası analiz destek sistemi

(17)

olarak MUSS'ın kullanılmasıyla MARKAL ile çalışma kolaylaşmıştır. MUSS bir modeli for- müle etmek için gerek duyulan tüm bilgileri yönetmekte ve duyarlılık analizlerini yapmakta- dır. MUSS kullanıcılarına bir dizi Standard grafik sağlamaktadır.

MARKAL - MACRO MODEL TANIMI

Mühendislik modelleri (bottom-up) ile makroekonomik modellerin (top-down) özellik- leri uzun yıllardır tartışılmaktadır. Teknolojik detaylara sahip "bottom-up" modelleri, ulusal veya elektrik şirketi seviyesindeki yatırım ve ARGE planlamasınla, özellikle arz tarafı tekno- lojileri için, alternatif teknolojiler arasında karar vermede yararlı olduğunu kanıtlamıştır. Tü- ketici davranışının değerlendirilmesinin önemli olduğu son kullanım teknolojileri ele alındı- ğında ise uygulanmaları daha da kaçınılmaz olmaktadır. "top-down" modeller enerji sistemi ile ekonominin geri kalan kısmının etkileşimi üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu modeller genelde elektrik ve diğer yakıtlar için gelecek yıllardaki talebi öngörür ve petrol, kömür çıkarrma ve- ya elektrik şirketleri benzeri enerji endüstrilerinin istiham ve ekonomik sağlığı üzerindeki et- kileri değerlendirebilir, bu modeller gelecek on yıllar içinde rüzgar, güneş ısıl ve doğal gaz santralların hangisine yatırım yapma gibi teknolojik kararlar için çok az veya hiç bilgi sağla- maktadır.

Son olarak varılan mutabakata göre ve Birleşmiş Milletler Çevre Programının tavsiye- siyle (UNEP, 1994) emisyon azaltma seçeneklerinin değerlendirilmesi için en uygun olan bir- leştirilmiş veya hibrid bir yaklaşımdır. MARKAL -MACRO böylesi bir hibrid modeldir. Şekil 2'de görüldüğü gibi Prof. Alan Manne tarafından ilk kez kendisinin ET A-MACRO modelin- de geliştirilen tek bir üretici/tüketici makroekonomik model MARKAL ile birleştirilmektedir.

"Türkiye MARKAL-MAKRO Modeli Oluşturularak Seragazı Emisyon Envanterini Çıkartılması ve Emisyonların Azaltılması için Teknolojik Seçeneklerin ve Önlemlerin Belir- lenmesi " isimli bir proje çalışması Kocaeli Üniversitesi tarafından Türkeyi'nin gündemine getirilmiştir. Proje teklifi değerlendirilmek ve desteklenmek üzere TBMM Çevre Komisyonu, Devlet Planlama Teşkilatı, Enerji Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, İstanbul Valiliği, İstanbul Sanayi Odası, Türkiye Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı, TÜBİTAK Başkanlığı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ilgililerine sunulmuş olarak yıllardır beklemektedir.

Kocaeli Valiliği İl Çevre Koruma Vakfı Eski Başkanı Sn. Kemal Nehrozoğlu ve çalışma arkadaşlarının desteği sayesinde projenin uluslararası bağı kurulabilmiş ve IBM firmasından projeye sağlanan bir bilgisayar sayesinde bu bağ gevşekte olsa sürdürülebilmiştir.

Eğer konu ile ilgili kuruluşlar dirençlerini sürdürür, ülkenin bu amaçla varolan kaynak- larından projeye katkıda bulunmazlar ve bu proje yürütülemez ise, enerji ve çevre sorunlarını daha sistemli olarak değerlendiren ve kendi istek ve beklentilerinin farkında olan ülkelerin, kişi ve kuruluşların, çıkarımıza uygun olmayan bir biçimde, ülkemiz karar verme mekaniz- masını yönlendirme tehlikesi ortaya çıkabilir.

(18)

ENERJİ KAYNAKLARI TEKNOLOJİ ÖZELLİKLERİ

ÇEVRESEL KISITLAR

MARKAL )~

(IŞGÜCÜ)

FAYDALI ENERJİ HİZMETLERİ

TEKNOLOJİ KARIŞIMI YAKIT KARIŞIMI

EMİSYONLARIN DERECELENDİRİLMESİ AZALTMA SEÇENEKLERİ

ENERJİ ÖDEMELERİ

*f MACRO):

( SERMAYE

( TÜKETİM J

YATIRIM

Şekil 2: MARKAL-MACRO ya Bir Bakış

KAYNAKLAR

Manne A.S., 1977, ETA-MACRO: A Model of Energy-Economy Interactions (EPRİ EA-592), Electric Power Research Institute, Palo Alto, California.

Fishbone, L.G., G. Giesen, G. Goldstein, H.A. Hymmen, K.J. Stock, H. Vos, D. Wilde, R. zölcher, C. Balzer ve H. Abilock. 1983. Uuser's Guide for MARKAL(BNL 51701), Brook- haven National Laboratory, Upton, NY 11973.

Manne, A.S., Wene, C-O, L.D. Hamilton, G.A. Goldstein, J. Lee, W. Marcuse, ve S.C.

Morris 1992. MARKAL -MACRO: an overvievv (BNL 48377), Brookhaven National Laboratory, Upton, NY 11973.

Kram, T. 1993. National Energy Options for reduction CO2, Volume 1: The Inter- national Connection (ECN-C-92-04), the Netherlands Energy Research Foundation, Petten, The Netherlands.

UNEP, Mayıs 1994. UNEP Greenhouse Gas Abatement Costing Studies: Phase Two, Part 1: Main Repot, UNEP CoUaborating Centre on Energy and Environment, Riso National Laboratory Denmark.

(19)

MADENCİLİK, ENERJİ VE ÇEVRE (5-7 Mayıs 97-Ankara)

Asım KUTLUATA

Maden Müh. Odası Başkanı

Madenciliğin önemini kavramakla sanayinin önemini kavramak arasında bir fark yoktur.

Çünkü madencilik ürünleri her türlü sanayinin ya doğrudan yada dolaylı girdisidir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında zamanın yöneticileri sağlıklı bir teşhisle önceliği madencilik alanına vermişlerdir. 1935'te MTA ve ETİBANK kurulmuş, 1940 yıllarda Zonguldak havzası millileştirilmiş, Kardemir entegre demir çelik tesisleri üretime alınmıştır. Madenciliğin toplam yatırımlar içerisindeki payı %40'lara varan düzeylere ulaşmıştır.

Ancak bu yaklaşımın daha sonraki yıllarda aynı başarı ile devam ettirilmediğini görmek- teyiz.

Bir ülkenin zengin hammadde kaynaklarına sahip olması o ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemez. Belirleyici olan kaynakların ne ölçüde değerlendirilebildiğidir .

Türkiye madensel hammadde kaynakları açısında bazı madenler dışında dünya ölçeğin- de büyük rezervlere sahip değildir. Dünya ölçeğinde büyük rezervlerimize, bor, trona, kömür- lerimizi gösterebiliriz.

Madenlerin toplumun hizmetine sunulmasında ana hedef nihai ürüne yönelik olmalıdır.

Hammaddeye sahip olmak veya onu sadece hammadde olarak gelişmiş ülkelerin sana- yilerine hammadde girdisi olarak ihraç etmek, ülkenin kalkınıp gelişmesi için yeterli değildir.

Dünyada hammadde ihraç ederek gelişmiş hiçbir ülke gösterilemez.

Kromu cevher ya da konsantre olarak değil kromu çeliklerin kullanıldığı makina ekip- manlar olarak bakırı, konsantre ya da metal olarak değil elektrik motorları, yada elektronik eş- ya, bor ürünlerini ara ürün olarak değil, sanayinin kullandığı nihai ürün haline getirildikten sonra pazarlama daha fazla katma değer getirir.

Dünyada bir çok ülke hammaddeye sahip olmamasına rağmen geri kalmış ülkelerden ucuza temin ettikleri hammaddeleri nihai ürüne dönüştürerek, ülkelerine ciddi girdiler sağla- dıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu ülkelerin sanayileşmelerini tamamlamış milli gelirleri çok üst düzeylerde olduğu bir gerçektir. Örn: Japonya %90 oranında hammadde dışa bağımlı- dır.

Uluslar arası politikalarda doğal kaynakların önemli rol oynadığı söylenebilir.Bazı sa- vaşların çıkış nedeni doğal kaynaklardır. Örn. körfez savaşı.

Dünyada bir çok ülke hammadde temini konusunda hem bu günü hem de geleceği plan- lamıştır.

Türkiye hammadde üretimi ve ara ürün boyutunda kalmıştır. Bu boyutu geçebilmiş ol-

(20)

saydı sanayileşmiş, milli geliri daha yüksek bir ülke olurdu.

-Madencilik konusunda hem bu günü hemde geleceği planlamamız gerekir. Gelişmiş bir Türkiye bugün tükettiği hammaddenin en az 4-5 katını tüketecektir. Nasıl karşılayacağız? Öz kaynaklarımız nedir? Uzun vadeli statejiler oluşturmamız gerektiği düşüncesindeyiz.

Madencilikle ilgili bu genel değerlendirmelerden sonra kömür madenciliğimize baktığı- mızda ;

Türkiye toplam 8.3 milyar ton linyit, 1.3 milyar ton da taşkömürü rezervlerine sahiptir.

-Kömürdeilk ciddi yaklaşımlar 1930'lu yılların sonunda gerçekleşmiştir.Ağırlıklı olarak

yabancı şirketlerin işlettiği Zonguldak Taşkömürü Havzası miUileştirmiştir.Kardemir entegre j tesislerinin taşkömürü ihtiyacı havzadan karşılanmak üzere planlanmıştır.TKI'nin kuruluşu ile

devlet kömür madenciliğine ağırlık vermeye başlamıştır.

1974 dünya petrol krizinin başlaması sonucu artan petrol fiyatları ülkeleri yeni enerji arayışlarına yöneltmiştir.

Türkiye enerji gereksinimini karşılamak yada dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla kömür yatırımlarını artırmıştır. 1978 yılında çıkarılan 2172 sayılı bazı madenlerin devletleştirilmesi sağlayan kanunla kömürler devletleştirilmiş ve kömür sahaları havza haline getirilmiştir. Ve termik santrallara kömür verecek projeler hayata geçirilmiştir. Kömür sahalarına arama ve ya-

tırım projelerine önemli kaynaklar ayrılmıştır. 1974 yılların 10 milyon ton civarında olan lin- j yit üretimi, bu yatırımlar sonucu 9O'lı yıllarda 45-50 milyon tonlara ulaşmış bugün elektrik

enerjisi üretiminin yaklaşık %30 bu santrallardan karşılanmaktadır.

-1980 li yılların başlarında başta Ankara olmak üzere büyük şehirlerde ortaya çıkan ha- va kirliliğinin çözümü için geçici olarak dışalım gerçekleştirilmiştir.

Büyük şehirlerdeki hava kirliliğinin faturası yerli kömürlere kesilmiştir. Halbuki hava kirliliği bir çok faktöre bağlıdır. Bu faktörler, çarpık şehirleşme, eksoz gazları, kömürün yakıl- ması ve yakma teknolojileri olarak sıralanabilir.

Diğer etkenlere müdahale etmek hem kaynak gerektirir hem de politik kaygılar oluştu-

rur. En kolaycı yol kömür ithal etmektir. Tek sorumlu yerli kömürleri göstermek olmuştur. /•

Devlet, kömürle ilgili yatırımları ağırlıklı olarak termik santrallara kömür verebilecek kalorisi düşük linyitlere teksif etmiştir. Teshinde kullanılacak kömürlere teknolojik yatırım minimum düzeyde tutulmuştur.

Özel sektörün teknolojik yatırım yaptığı pek söylenemez. Bugün taşkömürü ve linyit olarak 10 milyon tonun üzerinde ithalat gerçekleştirilmektedir. Ve yüz milyonlarca doların üzerinde bir kaynak yurt dışına çıkmaktadır. Bazı belediyelere verilen kömür ithali ve pazar- lama yetkisi, kömürlerin vatandaşa 200 dolara satılması sonucunu doğurmuştur.

Gerek kamunun, gerekse özel sektörün teshine verdiği kömür miktarı hızla azalmış ve . aradaki fark ithalat yoluyla karşılanmıştır. Bir çok işletme kapanmış, bir çoğu güç koşullarda / ayakta durmaktadır.

80'li yılların başlarında devletin küçültülmesi, üretimden çekilmesi, politikaları Kamu işletmeciliğini içinden çıkılmaz noktaya getirmiştir.Kamu kurumlarına yapılması gereken as-

(21)

gari yatırımların yapılmaması işletmeleri teknik olarak ciddi sıkıntılara sokmuştur. Aşırı poli- tik müdahaleler, politik tayinler, belirsizlikler, çalışanın, üretenin değil siyasi desteği olanın makam sahibi olması, çalışanların motivasyonunu bozmuştur. Kapasite kullanım oranı düş- müş, verimlilik azalmış hepinizin bildiği bu günkü olumsuz tablo ortaya çıkmıştır.

Kömür madenciliğinde 9O'lı yıllarda planlanan projelendirilen sahalara nasılsa özelleş- tirilecek gerekçesi ile devlet tarafından yatırım yapılmadı. Özel sektörde yatırım yapmadı.

Çünkü üretmeden kazanma teşvik edildi. Bu sahalar, Elbistan (B-C), Çan, Beyşehir,Saray, Kangal, Çayırhan, ek üniteleri idi. Bu üniteler TEAŞ yatırım programına girmesine rağmen ya- tırım gerçekleşmedi. Bir noktada bugün gündeme gelen enerji darboğazının zemini hazırlandı.

Termik santrallerdeki düşük kapasite kullanım oranı (%57)iletim hatlarındaki büyük kayıplar darboğaza hızla yaklaşımın nedeni olmuştur.

Darboğazdan çıkabilmenin yolu projelendirilmiş, yatırım programlarına alınmış olan bu sahalarda yeni üniteler için zaman kaybetmeden yatırıma geçilmesidir. Çıkarılan ve imtiyaz teşkil eden kanunların bir çoğu yargı tarafından iptal edildi.

Kanunlarla ya da hangi sonuca gidileceği belli olmayan işletme haklarının devri birileri- ne kaynak aktarmaktan başka birşey değildir.

Türkiye petrolde %85, doğal gazda %100 ve genel enerji tüketiminde ise yaklaşık

%60'lar düzeyinde dışa bağımlıdır. Yanlış politikalar bu bağımlılığın daha da artacağını işaret etmektedir. Hedef bu oranı daha aşağıya çekmek olmalıdır.

Bugün kamu işletmeciliğinin en büyük sorunu çalışanların geleceği, görmemesi, yeni eleman alınmaması, TKİ ve TEAŞ arasındaki diyalogsuzluk, iç işleyişteki organizazyon bo- zukluğu şeklinde sıralanabilir.

TKİ'de teknik birikim var. 1996'da 30 trilyon kar etmiştir. Bu kaynak rahatlıkla yatırı- ma dönüştürülebilir. Gerekli müdahaleler yapılmazsa mevcut sorunlar gelecekte içinden çıkıl- maz bir hal alacağı da bir gerçektir.

Yapısal bozukluklar nasıl giderilebilir?

KİT ler özerk bir yapıya kavuşturulabilir. Çalışanlar kuruma ortak edilebilir. Bilgi bece- ri, liyakat ön plana alınabilir. Yapılan işin durumuna göre ücret belirlenebilir mülkiyetin kim- de olduğu önemli değildir. Önemli olan yönetim anlayışıdır. Kurumlara nasıl bakıldığıdır. KİT lerin kuruluş kanunlarında basiretli bir tüccar gibi davranabilir denmektedir. Bu kuruluşlar her yönüyle ele alınmalıdır yeniden değerlendirilmelidir.

ENERJİ VE ÇEVRE

Üretim gerçekleştirilirken mutlaka çevre boyutu gözönüne alınmalıdır. Ne pahasına olursa olsun bir üretim savunulamaz. Teshine verilecek kömürler mutlaka yıkanmalıdır. Son zamanlarda bu konularda olumlu gelişmeler olduğu gözlenmektedir. Bozulan topografya dü- zeltilmeli, ağaçlanc-ilmalı, bu konularla ilgili kanun, tüzük ve yönetmelikler uygulanmalıdır.

Eksiklikler varsa hızla giderilebilir.

(22)

Termik santrallere mutlaka disülfrizasyon (kükürt arıtma) üniteleri kurulmalıdır. İnsan sağlığı ve çevre hiç bir zaman gözardı edilmemelidir. Çevre fonunun mutlaka desteği gerek.

Yüz milyonlarca dolar harcanarak gerçekleştirilen santraller çalıştırılmadan bekletilmesi, kıt kaynaklara sahip ülkemiz için çok düşündürücüdür.

SONUÇLAR

1-Kömür, (Petro+doğalgaz+kömür)dünya rezervlerinin petrol eşdeğeri olarak %70'ine

sahiptir.Yani gelecek yüzyılda da kömür enerji kaynağı olarak ağırlığını gösterecek. / 2-Bugünkü rezervlerimize göre (8.3) milyar ton, dinamik ömür 70-80 yıl olarak hesap

edilmektedir. Bu kaynağı en verimli şekilde değerlendirmemiz gerekir.

3-Optimal kömür üretim ölçeği yıllık rezervin %1 olması gerekirken bu oran %0.55 dü- zeyinde kalmaktadır. Yani yıllık üretim boyutu 80-85 milyon ton düzeyinde olmalıdır.

4-70'li yıllarda kamu üretimi 10-12 milyon ton iken 9O'lı yıllarda 40-45 milyon tona çıkmıştır. Özel sektör üretimi de 3 milyon tondan 8 milyon tona çıkmıştır. Ancak son yıllarda hepinizin bildiği nedenlerden üretim miktarı hızla düşmektedir. Bu düşüş; dış alımla ve doğal- gaza yönelmeyle izah edilebilir.

5-Kamu sektörü üretimin %70'ini termik santrallara vermektedir. Özel sektör teshin ve /•

sanayiye kömür vermektedir.

6-Toplam enerji üretiminde linyit %35 düzeyinde bir paya sahiptir.

İstihdama dolaylı dolaysız katkısı 250.000 kişi düzeyindedir.

7-70'li yıllarda krizin aşılmasında linyit önemli rol oynamış enerji ihtiyacının karşılan- masında belli büyüme sağlanmış ve 2. sıraya yerleşmiştir. Kamu sektem lokomotif rol oyna- mış.

8-Yerli kaynakların kullanımı genel politika olmalı, dışalımın aşağıya çekilmesi için za- man kaybetmeden çalışmalara başlanmalıdır.

9-AR-GE önem verilmeli / 10-Könıürlerimizin teknik karakteristikleri göz önüne alınarak "termik santralda ve sa-

nayide değerlendirmek için teknik ve teknolojik " çalışmalar yapılmalıdır.

11-Neojen sahalar taranmalı ve derin sondajlara önem verilmeli. Mevcut sahalarda re- zerv artırma çalışmalarına zaman geçirmeden başlanmalıdır. Arama yatırımları alt yapı hiz- metleri olarak değerlendirilmelidir.

Ülkemizin yeraltı kaynaklarının teknik ve teknolojik özellikleri iyi saptanmalı.Bu özel- liklere uygun teknolojilerin geliştirilmesi çalışmaları desteklenmeli teşvik edilmelidir. Ayrıca üretim çevre dengesi mutlaka kurulmalı. Ya çevre ya sanayi dayatması yapılmamalı. Ülkemi-

zin her ikisinede ihtiyacı olduğu gerçeği gözardı edilmemelidir. /

(23)

"KARADENİZ BÖLGESİ VE ORTA ASYA ÜLKELERİ ENERJİ İŞBİRLİĞİ ÇALIŞMA GURUBU" (REWG) FORUMU VE SONUÇLARI Çiğdem HATUNOĞLU

REWG Genel Sekreteri

Fen Tetkik Kurulu Üyesi ( TEAŞ Genel Müdürlüğü)

ÖZET

1-6 Kasım 1993 tarihinde yapılan "Karadeniz Ekonomik İşbirliği 1. Uluslararası Enerji Kongresi'nde, katılan ülkelerin ortak görüşleri ile "Karadeniz Bölgesi ve Orta Asya Ülkeleri Arasında Bölgesel Enerji İşbirliği Çalışma Grubu (REWG)" adı ile hükümetler dışı bir orga- nizasyonun oluşturulmasına karar verilmiştir. Statüsünün Ankara'da 2-3 Haziran 1994 tarihin- de yapılan toplantıda 12 ülke tarafından imzalanması üzerine Bölgesel Enerji İşbirliği Çalışma Grubu (REWG), Arnavutluk, Azerbaycan, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldavya, Romanya, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan ve Ukrayna'nın katılımı ile oluşturulmuştur. 1996 yılında Bulgaristan gözlemci ülke olarak katılmış olup Gürcistan ve İran da üyelik talebinde bulunmuşlardır.

REWG'in temel hedefi sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın güçlendirilmesi, sanayileş- menin hızlandırılması ve böylece bölge ülkelerindeki yaşam standartlarının iyileştirilmesinde etkili olacak her çeşit enerjinin kullanımını arttırmaktır.

Bu hedefler doğrultusunda Karadeniz Bölgesi ve Orta Asya Ülkeleri arasında işbirliğini arttırabilmek amacıyla 10 Ekim 1996 günü Kuşadası'nda bir "Enerji Forumu" düzenlenmiştir.

Bu Forumda Karadeniz Bölgesi ve Orta Asya Ülkeleri'nin zengin enerji kaynaklarının dünya ülkelerinin kullanımına sunulabilmesi için işbirliği imkanlarının arttırılmasının önemi vurgu- lanmıştır.

Düzenlenen panellerde üzerinde önemle durulan üç husus aşağıdaki şekilde özetlenebi- lir.

1- Bölgede enerji alt yapısına yatırım gerekmektedir. Mevcut tesislerin yenilenmesi ve- ya yeni iletim hatları ile gaz ve petrol boru hatlarına yatırım yapılması halinde bölgedeki önemli rezervler kullanılabilecektir.

(24)

2- Bölge ülkelerinde enerji sektörünün kurumsal ve yasal olarak yeniden yapılanma ge- reği ile bu bilgilerin yatırımcıya sunulmasının önemi üzerinde durulmuştur.

3- Enerji fiyatlandırma mekanizmaları, vergilendirme ve hükümet garantileri üzerinde önemle durulması gereken hususlar olarak belirlenmiştir.

GİRİŞ:

1. Karadeniz Bölgesi ve Orta Asya Ülkeleri Arasında Bölgesel Enerji İşbirliği Çalışma Grubu

Soğuk savaşın ve iki kutuplu uluslararası politikaların sona ermesiyle dünyadaki geliş- melere, siyasi ilişkilerden çok ekonomik önceliklerin yön vereceği yeni bir çağa girilmiştir.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi, ticaretin artması ve yatırımların ulusal sınırla- rın ötesine taşınması, dünya ekonomisinin küreselleşmesine imkan sağlamıştır.

Hemen hemen her sektörde yaşanan bu küreselleşme eğilimi, daha çok ülkenin, serbest piyasa ekonomisini uygulamasına ve özelleştirme, yeniden yapılanma gibi çalışmalara ağırlık vermelerine neden olmuştur. Bu çerçevede, ülkelerin ulusal enerji politikalarını, son uluslara- rası gelişmeleri, makro ekonomik parametreleri, sosyal faktörleri ve çevresel etkileri de kap- sayacak şekilde belirlemeleri ve bu yönde hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde dinamik işbirliği imkanları oluşturmaları bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Bu çerçevede, kültürel bağlar ve coğrafi bütünlük gibi doğal avantajlara sahip Karade- niz Bölgesi ve Orta Asya İlkeleri arasında karşılıklı yarar sağlanmasını ve bölgeye barış, refah ve istikrar getirilmesini amaçlayan felsefenin bir boyutu olarak, enerji alanında işbirliği imkan- ları yaratılması için Bölgesel Enerji İşbirliği Çalışma Grubu oluşturulmuştur.

1.1. Kuruluşu

1-6 Kasım 1993 tarihinde Ankara'da yapılan "Karadeniz Ekonomik işbirliği 1. Ulusla- rarası Enerji Kongresi'nde, katılan ülkelerin ortak görüşleri ile "Karadeniz Bölgesi ve Orta As- ya Ülkeleri Arasında Bölgesel Enerji İşbirliği Çalışma Grubu (REWG)" adı ile hükümetler dı- şı bir organizasyonun oluşturulmasına karar verilmiştir. Kongrede bu organizasyonun çalışma metodları ile kurumsal yapısını belirleyen bir statünün Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Ko- mitesi tarafından hazırlanarak üye ülkelerin görüşüne sunulması benimsenmiştir. Statüsünün Ankara'da 2-3 Haziran 1994 tarihinde yapılan toplantıda 12 ülke tarafından imzalanması üze- rine Bölgesel Enerji işbirliği Çalışma Grubu (REWG) oluşturulmuştur. İlk 12 üye ülke alfabe- tik sırayla ; Arnavutluk, Azerbaycan, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldavya, Roman- ya, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan ve Ukrayna'dır. Daha sonra 1996 yılında Bulgaristan gözlemci ülke olarak katılmış olup Gürcistan ve İran da üyelik talebinde

(25)

bulunmuşlardır.

REWG Sekreteryası REWG kapsamında gerçekleştirilen tüm çalışmaların koordinasyo- nundan sorumlu olmak üzere Ankara'da Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesinin deste- ği ile oluşturulmuştur.

1.2. Amacı ve Görevleri

REWG'in temel hedefi sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın güçlendirilmesi, sanayileş- menin hızlandırılması ve böylece bölge ülkelerindeki yaşam standartlarının iyileştirilmesinde etkili olacak her çeşit enerjinin kullanımını arttırmaktır.

Bu amaç doğrultusunda Bölgesel Çalışma Grubunun belirlenen görevleri şunlardır;

Bölgede enerji ile ilgili bilgi alış-verişini sağlamak,

Çevrenin korunmasını ve etkilerini de gözönünde bulundurarak, enerji kaynaklarının aranması, üretimi, depolanması, taşınması ve dağıtımında işbirliği ve teknoloji transferini teş- vik etmek,

Enerjinin korunması konusunda daha iyi bilgi sahibi olmak arz ve talep yönetimini ge- liştirmek,

Bölge içinde ve dışında enerjinin en rasyonel şekilde taşınmasını gerçekleştirmeye yö- nelik çalışmaları teşvik etmek,

Bölge içinde ve dışında ülkeler arası enerji ticaretinin gelişmesine yardımcı olmak, Proje planlaması ve uygulaması, mühendislik, müteahhitlik ve üretim konularında işbir- liği imkanları yaratmak,

Enerjinin aranması, üretimi, depolanması, taşınması, dağıtımı ve ticareti için ortaklıklar kurulmasını teşvik etmek,

Enerji ve çevre konularında ortak araştırma ve geliştirme programları düzenlemek, Enerji alanında farklı ulusal yönetmelik ve standartlardan kaynaklanan zorlukların aşıl- masına yardımcı olmak,

REWG' in tüm faaliyetlerinin yürütülmesinde hizmet vermek üzere bilgi ağı ve bilgi bankası oluşturulmasını desteklemek.

1.3. Yürütülen Çalışmalar

REWG Statüsünün imzalanmasından sonra 21-22 Aralık 1994 günü Ankara'da yapılan, ilk REWG Yürütme Kurulu toplantısında enerji ile ilgili ortak çalışma konuları tespit edilerek 10 Alt Çalışma Grubu oluşturulmuş ve her bir grubun lider ülkesi, üye ülkeleri ve çalışmaya başlama tarihleri belirlenmiştir. Daha sonra iki Alt Çalışma Grubu konularının birbiri ile ça- kışması göz önüne alınarak iki grup birleştirilmiştir. Alt Çalışma Grupları ve lider ülkeleri aşa- ğıda sıralanmıştır.

(26)

1. Bilgi Alış-Verişi / Türkiye

2. Enerji Sistemlerinin Enterkonneksiyonu, Enerji Ticareti ve Alış-Verişi / Türkiye 3. Enerji İle İlgili Kanun-Yönetmelikler / Kırgızistan

4. Enerji Tarifeleri ve Fiyatlandırma / Rusya Federasyonu 5. iş ilişkileri ve Yatırım imkanları / Romanya

6. Teknoloji Transferi ve AR-GE İşbirliği / Romanya 8. Enerjide Verimlilik / Kazakistan

9. Enerji ve Çevre / Ukrayna

10. Enerji Sektöründe Özelleştirme / Türkiye

2. Karadeniz Bölgesi ve Orta Asya Ülkeleri Enerji Durumu

Tablo 1 incelendiğinde REWG ülkelerinin 23 milyon km2'lik bir yüzölçümü olduğu ve bu bölgede 381 milyon insanın yaşadığı görülmektedir. Önemli bir nüfus yoğunluğuna sahip bu bölgede, Tablo 2'de görüldüğü üzere 1326 milyon ton petrol eşdeğeri enerji üretilirken

1066 milyon ton petrol eşdeğeri enerji tüketilmektedir.

Dünya fosil yakıt rezervleri içinde eski SSCB ülkelerinin payı orijinal birimleri ile Tab- lo 3'de verilmiştir. Tablo 4'den görüleceği üzere doğal gaz ve kömür rezervlerinin tahmini kullanım süresinin sırasıyla 80 ve 500 yıl olması bölgenin önemini bir kez daha vurgulamak- tadır.

Bölge ülkelerinde her ne kadar önemli doğal gaz ve petrol rezervleri var ise de kömür bölgede en zengin fosil yakıt olup gereksinimleri karşılamada gelecekte başlıca enerji tedarik kaynağı olmaya devam edecektir.

Ancak bölge ülkelerinin hepsi kaynak açısından aynı şansa sahip değildir. (Tablo 5) Mol- davya tükettiği enerjinin %99'unu ithal ederek karşılarken Rusya Federasyonu, Türkmenistan ve Kazakistan zengin fosil yakıt rezervlerine sahiptirler ve önemli ihracat kapasiteleri vardır.

Azerbaycan da zengin fosil yakıt rezervlerine sahip olup, yakın dönemde üretim ve taşıma sis- temleri ile ilgili projelerin tamamlanmasından sonra önemli bir ihracatçı ülke konumuna gele- cektir.

Eski SSCB'nin siyasi ve ekonomik yapısı nedeniyle hala ülkelerin tamamı kaynak açı- sından birbirine bağımlı olup enerji ticaretinde bazıları net enerji ihracatçısı olmakla beraber hemen hepsi hem ithalatçı hemde ihracatçı ülke konumundadırlar.

Bölgede kişi başına düşen enerji tüketimi ortalaması Dünya ortalamasının (1396 kep/ki- şi - 1993 yılı) üzerindedir.Tablo 6 REWG ülkelerinde 1990-1993 yılı brüt elektrik üretiminin kaynaklara göre dağılımını göstermektedir. Toplam dünya elektrik üretimi 11802 Twh olarak alındığında bölge ülkeleri %14'lük bir paya sahiptir. Tablo 7'de Türkiye, Arnavutluk ve Yu-

(27)

nanistan hariç diğer bölge ülkelerinde elektrik üretiminin geçiş döneminden kaynaklanan so- runlar nedeniyle düştüğü görülmektedir.

Tablo 1: REWG Ülkelerine Ait Demografik Veriler

Ülke

Arnavutluk Azerbaycan Bulgaristan Ermenistan Kazakistan Kırgızistan Moldavya Romanya Rusya Fed.

Tacikistan Türkiye Türkmenistan Ukrayna

Nüfus

(103)1994 3 414 7 472 8 818 3 773 17 027 4 667 4 420 22 736 148 366 5 933 60 771 4 010 51 465

Artış Hızı (%)1985-94

1.6 1.3 -0.2 1.5 0.8 1.7 0.5 0.2 0.5 2.9 2.1 2.4 0.1

Yüzölçümü

(1000 km2)

29 87 111 30 2 717 198 34 238 17 075

143 779 488 604

Kişi Başına Gelir

US$

1993

340 660 1 170

670 1 410

850 1 160 1 150 3 000 410 2 970

- 2 210

1994

360 500 1 160

670 1 110

610 870 1 230 2 650 350 2 450

- 1 570

Büyüme Hızı (%)

1985-94

-6.0 -12.2

-3.2 -12.9

-6.5 -5.4 - -6.2 -4.4 -11.7

1.4 -1.5 -5.1

Gürcistan Özbekistan Yunanistan

5 450 22 349 10 408

0.4 2.3 0.5

70 447 132

580 980 7 480

(1) - 950 7 710

-18.6 -2.4 1.3

TOPLAM 381 079 23182

(1) 725 $ veya daha düşük tahmin edilmektedir.

Kaynak: - The World Bank Atlas 1996, Washington D.C.

- From Plan to Market, World Development Report 1996 World Bank, Washington DC

(28)

Tablo 2: REWG Ülkelerinin Enerji Durumları

Ülke

Arnavutluk Azerbaycan Bulgaristan Ermenistan Kazakistan Kırgızistan Moldavya Romanya Rusya Fed.

Tacikistan Türkiye Türkmenistan Ukrayna

Üretim (Bin TEP)

1994 990 15 164 9 176 302 89 265 1 450

24 30 798 968 808 1 552 18 658 32 891 102 653

Tüketim (Bin TEP)

1994 720 13611 20 105 1 513 70 663 2 489 4 793 40 819 618 516 2 398 49 178 10 341 158 286

İthalat (Bin TEP)

1994 0 3 044 13 764 1 374 16 261 1 853 5 165 16 488 27 008 1 457 34 014

89 66 758

İhracat (Bin TEP)

1994 - 219 2 036 - 33 837 793 430 5 021 332 924 499 218 21 343 3 122

Kişi Başına Ticari Enerji Tüketimi (kg)

1993 210 2 002 2 432 405 4 597 793 1 303 1 841 4719 1 067

793 3 310 3 735

1994 211 1 822 2 280 426 4 150 533 1 084 1 781 4 197

404 809 2579 3076

Elektrik Enerjisi Tüketimi (Kwh / kişi)

1993 1101(1994) 2 580 4 296 1 803 5 259 2 233 3318(1991) 2 491 6 342 3125(1991)

1 232 4000(1991) 4 430

Gürcistan Özbekistan Yunanistan

507 45 675 8 248

3 241 45 924 23 508

3 025 9 342 19 953

17 9 031 3 416

724 2 078 2 276

595 2 055 2 257

1 838 2 242 3 778

TOPLAM 1 326 153 1066 105 219 595 412 906

Kaynak: - Energy Statistics Yearbook 1994 B.M. Yayını

- Dünya Enerji Konseyi Türk Mili Komitesi Enerji Raporu 1995

Referanslar

Benzer Belgeler

Önerilen trijenerasyon sistemi, elektrik enerjisi üretmek için bir gaz motorundan, proses soğutması için çalışma sıvısı olarak LiBr / H 2 O kullanan tek etkili bir

Şekil 4’de görüldüğü gibi 2004 yılından 2016 yılına kadar hesaplanan değerlerde hata oranı %4,74 hesaplanmış böylelikle oluşturduğumuz model %10'nun

Bütün Dünya’da petrol ve doğalgazdan kaynaklanan sıkıntılar, petrol ve doğalgazdan oluşmuş kayaların bünyesindeki gazın üretilebilirliğini gündeme

Rusya’nın şimdiye kadar ana ihracat pazarı olan Avrupa bölgesine bağımlılığını azaltmak istemesi, Çin’in ise artan enerji talebi paralelinde kaynaklarını

Enerji ve enerji kaynakları Klasik enerji kaynakları Alternatif enerji kaynakları Güneş enerjisinin özellikleri Güneş enerjisi ile ısınma sistemleri Güneş enerjisi

Bugün, neredeyse tamamı ithal edilen bir enerji kaynağı olan doğal gazın tüketimi içinde % 57,4'lık bir payla elektrik enerjisi üretimi başta gelmektedir.. Yapımına

Doğal gaz zehirli değildir, fakat toksik etkisini yüksek konsantrasyonlarda basit bir boğucu gaz olarak gösterir.. Boğulma belirtileri; hızlı ve güçlükle teneffüs,

8.2 Mesleki Maruz Kalma Kontrolleri: Doğal gaz zehirli değildir, fakat yüksek konsantrasyonda basit bir boğucu gaz olarak davranır.. Ürün kullanılırken