• Sonuç bulunamadı

16.- 18. yüzyıllar arası halı desenlerinde görülen saray kumaş desenleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "16.- 18. yüzyıllar arası halı desenlerinde görülen saray kumaş desenleri"

Copied!
321
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI ANASANAT DALI

16. – 18. YÜZYILLAR ARASI HALILARDA GÖRÜLEN SARAY KUMAŞ DESENLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Esra Dürdane Tuğan

İstanbul - 2010

(2)
(3)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ

GELENEKSEL TÜRK SANATLARI ANASANAT DALI

16. – 18. YÜZYILLAR ARASI HALILARDA GÖRÜLEN SARAY KUMAŞ DESENLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Esra Dürdane Tuğan

Danışman Prof. Şerife ATLIHAN

İstanbul - 2010

(4)
(5)

2 9 11 17 23 3942 42 42 54 54 58 63 6363 63 64 66 66 66 6768 69 69 70 79 83 10398 107 1 115 116

(6)

118 118 133 138 143 147 151 151156 160 162 166 171 173177 177 177 187 193 205 214 130237 237 249 254 264 266 274

275 277 280 294 295 302

(7)

I

(8)

II

(9)

III

(10)

IV

(11)

V

(12)

VI

(13)

2

1. OSMANLI DÖNEMİ 16.-18. YÜZYIL ARASINDA SARAY DOKUMACILIĞI

İnsanlık tarihinin en eski sanatlarından biri, şüphesiz dokumacılık sanatıdır. Başlangıçta kumaş dokumacılığı, insanların soğuktan korunma, mevsime göre giyinme, örtünme ve süslenme ihtiyacı sonucu doğmuştur.

Zamanla dokumacılık gelişmiş, her milletin refah düzeyine, sanat ve teknik yeteneğine göre ilerleme kaydetmiştir.1 Türk kumaşları, dokunuş, malzeme ve desen zenginlikleri bakımından dünya kumaşçılığında önemli bir tutar. Türk kültür ve zevkinin bütün inceliklerini üzerinde toplayan Türk dokumacılığının geçmişi ise Orta Asya’daki yaşam dönemlerine kadar gider.2 Geçmişlerinin Orta Asya’ ya dayandığı bugün artık kesinleşmiş olan Sümerlerin dokuma yaptıklarını yine bırakmış oldukları çeşitli devirlere ait heykellerle, kil tabletler ve yazılı belgelerden öğreniyoruz.3 “Anadolu’da dokumacılığın geçmişi Bizans dönemine kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Doğu’dan ithal edilen ipekle dokunan kumaşlar, özellikle saray ihtiyacını karşılamıştır. Takip eden Selçuklu döneminde ise altın telli ipek kumaşlar dokunmuş, yabancı hükümdarlara hediye olarak gönderilmişlerdi.”4

“Tarihi kaynaklar Selçuklu dönemi kumaş sanatına ışık tutan en önemli belgelerdir. Bunların en başta geleni gezginlerin notlarıdır.”5 Türkler 1071 yılında Anadolu’ya geldiklerinde, ileri düzeyde bir dokumacılık bulmuşlardı.

1Fikret Altay, Topkapı Sarayı Müzesi: 3, Kaftanlar, İstanbul YKB Kültür ve Sanat Hizmetlerinden, 1979, s.3. : Nevber Gürsu, Türk Dokumacılık Sanatı - Çağlar Boyu Desenler, İstanbul, Redhouse Yayınevi,1988, s.17.

2Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.17.; Türk El Sanatları, İstanbul, Yapı ve Kredi Bankası, 1969, s.45.

3Çetin Aytaç, El Dokumacılığı Temel Ders Kitabı, Ankara Türk Hava Kurumu Basımevi, 1989, (2. Bası), s.150.

4Hülya Bilgi, Osmanlı İpekli Dokumaları Çatma ve Kemha, İstanbul, Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi, 2007, s.11.

5Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.29.

(14)

3 1962 yılında Çatalhöyük’te yapılan kazılarda Neolitik çağa (Cilalı taş çağı) ait (M.Ö.6000) dokuma parçaları bulmuşlardır.6 Selçuklular, kendilerinden önce de Anadolu’da var olan dokumacılık sanatını geliştirmişlerdir.7

Türk kumaşları gerek dokunuş, gerek malzeme ve gerekse desen zenginliği bakımından Türk kültür ve zevkinin bütün inceliklerini yansıtmıştır.

Türk kumaşlarının desenleri, diğer sanat dallarıyla üslup birliği içerisindedir.

Çünkü diğer sanat dallarında olduğu gibi saray nakkaşhanesinde çizilen desenler uzman dokuma ustaları tarafından dokunarak nefis kumaşlar meydana getirilir.8 “Bu konuya ilişkin 1400’lerde Osmanlı Şâiri Ahmed Dâ-î, sultanlar için hil’at yapılan nakışlı dîbâc-i Şuştar, nah, zarbaft, dimişkî, kemhâ, hatâî vâlâ ve Acem ‘Attabî’sindan söz eder.”9

Saray nakkaşhanesinde çizilen dönemin üslup ve bezemelerini içeren birbirinden güzel kompozisyonlar, değişik sanat dallarında kendi teknik ve malzeme özellikleri içinde uygulanmışlardır. Kumaş desenleri kolayca modaya bağımlı, karşılıklı etkenlere çok yatkın bir sanat dalıdır. Saray dokuma sanatı oldukça komplike bir sanat dalıdır. Çünkü fiziksel güç yanında beceri ister.

Nakkaşlar tarafından çizilen desenin, dokuma ustası tarafından iyi yorumlanması ve uygulanması gereklidir. Deseni çizen sanatçı dâhil teknik elemanların yani usta ve çıraklara kadar işbirliği vardır.10

6Çetin Aytaç, 1989, A.g.k., s.150.

7Çetin Aytaç, 1989, A.g.k., s.159.

8Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.17.

9Halil İnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi Üzerine Araştırmalar, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2008, (1.Bası), s.245.

10Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.17.

(15)

4 Resim 1.Sultan 3. Murad’ın şehzadesi Mehmed’in (3.) alayla eski saraya varması.

(16)

5 Osmanlı “ Saray Kumaşları” diye adlandırılan çok zengin malzeme ve desen içeren ve yüksek teknik ile dokunan kumaşlar, Sultan ve ailesi için özel olarak saray atölyelerinde dokutturulmuştur ve Osmanlı saray süsleme sanatları arasında önemli bir yer almıştır. Bu gruba Osmanlı saraylarının döşenmesi için dokutturulmuş kumaşları da katmak gereklidir. Altın ve gümüş tellerle dokunmuş ipekli kumaşlar, saray hayatında önemli yer tutmuştur. Kumaşlar sadece ihtiyaç için değil, manevi bakımdan imparatorluğun kuvvet ve görkemini yansıtan simge olmuştur. Kumaş sanatı Osmanlı imparatorluğunun siyasi hayatı ile de yakın ilişkilidir. Kumaş üretimi önemli miktarda hammadde olarak ipeğe bağlı olduğu için, ipek ticaretinin yapıldığı ipek yolu imparatorluklar arasında siyasi çekişmelere neden olmuştur.11 ”İran’la çıkan anlaşmazlıktan sonra koza ticareti sıkıntı yaratınca, 1587 den itibaren Bursa’da koza üretimine başlanmış ve kozacılık teşvik edilmiştir.” 12

Ekonomik, ticari, sosyal nedenlerden dolayı dokuma sanatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselmesine paralel olarak gelişmiş ve dünyada eşine rastlanmayan bir düzeye ulaşmıştır. Zamanla imalat çeşitlenmiş, zenginleşmiş ve güçlü bir sanat kolu haline gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğunda kumaş sanatı, İmparatorluğun siyasi ve ekonomik hayatına paralel olarak yükselerek 16. ve 17. yy.larda teknik ve sanatsal yönlerden en mükemmel çağını yaşamıştır.13

16. - 18. yy. arası dokumacılık sanatına geçmeden önce erken dönem dokumacılık sanatına kısaca bir değinmekte fayda vardır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu döneminde 16. - 17. yy.larda en parlak devrini yaşayan kumaşların geçmişi 13. yy. Selçuklu sanatına kadar uzanmaktadır. Güzel saraylara sahip olan Selçuklu hükümdarlarının muhakkak ki saraya ait

11Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.17.

12Hülya Bilgi, 2007, A.g.k., s.11.

13Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.17.

(17)

6 tezgâhlarda dokunmuş nefis kumaşlardan yapılmış kaftan ve giysiler giydiği, çini ve minyatürlerdeki kıyafetlerden anlaşılmaktadır.

Selçuklu dönemi kumaş sanatına ışık tutan en önemli belgeler tarihi kaynaklardır. Bunların en başta geleni gezgin notlarıdır. 14. yy. başında Anadolu’da bulunan Arap gezgini İbni Battuta Lâdik’te çok güzel halıların yanı sıra bordürleri altın tellerle dokunmuş çok dayanıklı ve kaliteli pamuklu kumaşların bulunduğunu yazar.14 Ayrıca Denizli’de çok ileri bez, Ankara’da sof dokumacılığı olduğunu belirtmiştir. 14. yy. başlarında ipek ticareti ve üretimi hakkında bilgiler vererek Sinop’un güneyinde Akira adlı yerden çok miktarda, kaliteli ipek ve altınla dokunmuş ipekli kumaşların Hıristiyan memleketlerine ihraç edildiğinden bahsederek diğer kaynakları doğrulayan bilgiler verir.15 14.

yüzyılda da Bursa yalnız bir başkent değil aynı zamanda bir sanat ve ticaret merkezi olmuştur. Umari 14. yy.ın ilk yarısına ait geniş bilgi vererek Osmanlı ülkesinde Bizans İstanbul brokar ve ipeklileri ayarında çok nefis kumaşlar üretildiğinden bahseder.16

Üstün teknik ve sanat ürünü olan Türk kumaşları Osmanlı Sanatının ilk bakışta kimliğini ortaya koyan bir dalıdır. Bu özelliğinden dolayıdır ki, yaygın ve tipik desenli olanlardan birçok örnek Türk sanatında sıkça yer almıştır. En önemli ipek dokuma merkezi oluşundan dolayı, güzel ve iyi kalite olan her kumaş, herhangi bir neden gösterilmeden Bursa’ ya atfedilmiştir. 15. yy.da kumaş imalatı Bursa’da büyüyerek gelişmiş ve Bursa’da 1000 dokuma tezgâhının faal durumda olduğu resmi belgelerde yayınlanmıştır. Erken dönemde kullanılan motifler bazen değişmelere uğrayarak bazen de aslını koruyarak ileriki yüzyıllara temel oluşturmuşlardır. İstanbul’da kurulan atölyelerin

14Nevber Gürsu 1988, A.g.k., s.29.

15Nevber Gürsu 1988, A.g.k., s.30.

16Nevber Gürsu 1988, A.g.k., s.32.

(18)

7 ipekleri Bursa’dan alınır, atkı ve çözgü ipeklerinin hazırlanması Bursa’ya bırakılmıştı. Çünkü dokumacılık için en iyi ipek ipliği Bursa’da hazırlanıyordu.17

Osmanlı dokumacılığı, 16. yy. klâsik dönemin muhtelif örneklerini vermeden önce çevresindeki gelişmiş dokuma sanatının mirasçısı olmuştur.

Ayrıca Doğu ve Batı ticaretinin geçit yolu üzerinde bulunduğundan yabancı tacirlerin konak yeridir. Böylece ticarî alışverişin yanı sıra kültür ve sanat alışverişi de kendiliğinden gelişmiştir. İstanbul’da imparator ve imparatoriçelerin zaman zaman mozaiklere yansıyan kıyafetlerindeki kumaşlar son derece güzeldir. Dokuma sanatındaki esas etkiler hiç kuşkusuz Anadolu Selçukluları ve Beylikler devri dokumalarından aktarılmıştır.18

Türkler ve Tatarlar tarafından dokunan kumaşlar, 16. yy.dan itibaren İtalya’da çok beğeniliyor ve rağbet görüyordu. 16. yy. ortalarında Osmanlı Sarayı’na Hasburg elçisi olarak giden Ogier de Busbecq, Türk ipeklilerinden şairane duygularla yüklü bir dille söz eder. Bu ve benzeri birçok belge, Türk ipeklilerinin yüzyıllar boyu Avrupalılar üzerinde yarattığı hayranlığı yansıtır.

Avrupalı sanatçılar, Türk ipeği beğenilerini Avrupa kumaşlarının genel desen ve temalarına yansıtırken tüm büyük Avrupa ve Amerika uygulamalı sanat koleksiyonları, büyük miktarlarda Türk ipeklileri alıyorlardı. Busbecq’in, kumaşların, saltanatının görkemini ve dolayısıyla da gücünü yansıtmadaki işlevini çarpıcı ve akıcı anlatımını, Osmanlı ipek dokumalarının Türk ve yabancı izleyicileri nasıl etkilediğinin özüne iner. Türk ipeklileri, güç ideolojisini yansıtır ve bu gücün, Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde ve dışında izdüşümünü kolaylaştırırdı.19

17Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.37.

18Hülya Tezcan, Atlaslar Atlası, Pamuklu, Yün ve İpek Kumaş Koleksiyonu, Yapı Kredi Koleksiyonları 3, İstanbul, 1993, s.19.

19H. Tezcan,N. Atasoy,W. B. Denny,L. W. Mackie, İpek, Osmanlı Dokuma Sanatı, TEB İletişim ve Yayıncılık A.Ş., 2001, s.15.

(19)

8 Osmanlılarda ipek dokumacılığının, kısa dönemli ekonomik değişikliklerden, halı ve çini gibi hammaddeye daha az bağımlı endüstri kollarından çok daha fazla etkilendiğini görmekteyiz. Buradan, kalitenin de ciddi şekilde pazar güçlerine bağlı olduğunu anlaşılmaktadır. Bursa’da ipek dokumacılığının yenilenmesi için gösterilen dönemsel çabalar, 17. yy. ve sonrasında da devam etmiştir. İpek dokuma sanatı, üslup ve gelişimini birçok yönden yansıtır. Ancak, ekonomik açıdan, Osmanlılarda sanatsal konuların arşivlerinde, endüstrinin hayat çemberini de gösteren tek sanat dalıdır.20

Hem Bursa’da hem de İstanbul’da üretilen kumaşların en büyük müşterisi saraydı. Devletin sınırları içinde ipeğin üretimi ve ticareti ile ilgili ipek kumaşların dokumalarının ve satılmalarının her safhasında toplanan vergi, bütün aşamaları kontrolü altında tutan Osmanlı Devleti için büyük bir kazanç kaynağı idi. Doğal olarak sarayın, Osmanlı kumaşlarında ortak bir üslubun gelişiminde büyük etkisi olmuştur.21 Sadece imparatorluk içinde ipek kumaşlar kullanılmamış dışarıdan özellikle İtalya’dan ipekli kumaşlar gelmiştir. Osmanlı Sarayına İtalya’dan ipekli kumaş alındığı, Fatih Sultan Mehmed’in saltanatından (1451-1481) itibaren kaynaklarda yer almaktadır.22

20Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.175.

21Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.175.

22Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.184.

(20)

9

1.1. Osmanlı’da İpek Hammaddesi

“Osmanlı İmparatorluğu’nda ipek dokumacılığı, her zaman kolayca bulunmayan bir hammaddeye bağlıydı. Bu hammaddenin kaynağı, söz konusu dönemde, Osmanlı Devletinin politik, ekonomik ve ideolojik açılardan değişmez rakibi olan Safavi İran Devletiydi. Osmanlı ipek dokumacılığı ve ticareti, İran’dan gelen büyük kervanların geçtiği yolun üzerindeki şehirlerde yoğunlaşmıştı.”23 İpekli kumaş dokumacılığı, çoğunluğu İran’dan sağlanan ipek hammaddesine bağlı olması ve Avrupa’daki ipekli üretiminin atılım yapması nedeniyle sıkıntılar yaşamıştır. Venedikli, Fransız ve İngiliz tüccarlar İranlı ham ipek üreticilerine Bursalı alıcıların ödeyebileceklerinin çok üzerinde fiyatlar önermeye başladılar. 17. yy.ın başlarında Bursa bölgesinde ham ipek üretimi başlayana kadar bu sorunlar devam etmiştir ama bu da ipekli dokumacılığın bunalımını engelleyememiştir. Faroqhi’nin belirttiğine göre, Osmanlılar 1570’lerde bütün hammaddesini İran’dan sağlamaktadır. Bursa‘da ki ipekli dokumacılığı daha sonraları yeniden kendini toparlamıştı.24

Bu Çin kökenli ipek, Orta Doğu’ya, Sasaniler zamanında, M.S. 2 ve 3. yy.da gelmiş olabilir. İpek, ağaç yapraklarından (dut ve benzeri ) beslenen bir tırtılın salgısından elde edilen bir maddedir. Bu tırtıla “ipek böceği” denir. İpek böceği salgısı kesiksiz olarak 600 metre ile 1500 metreye kadar uzunluklarda olabilir.

İplik, ipek böceği tarafından kozaya sarılmış filâmanlar bir araya getirilip sağılarak elde edilir. Olağanüstü uzunlukta ipek filâmanlarının iplik haline dönüştürülmesinde, kullanış amacına uygun çap ve bükümü elde etmek için, bükmek, katlamak, kaynatmak, boyamak, tezgâh üzerinde çözgüleri düzenlemek ve mekiklerde kullanılacak atkı ipliklerini bobinlere sarmak gibi, iplik hazırlanışının değişik kademelerinde uzmanlaşmış bir grup zanaatkârlar çalışırdı. Her işlem, ipliğin ve dokunacak olan kumaşın kalitesini etkilerdi.

23Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.155.

24Suraiya Faraoqhi, OSMANLI KÜLTÜRÜ ve GÜNDELİK YAŞAM, Ortaçağdan Yirminci Yüzyıla, 2.Bası, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998, s.56.

(21)

10 Günümüze kadar gelmiş Osmanlı kumaşlarında, farklı atkı ya da çözgü tellerine ve kumaşın yüzündeki görünümlerine göre, bükümlü ve bükümsüz olmak üzere değişik kalitelerde üç çeşit iplik kullanılmıştır.25

İpeği vazgeçilmez kılan özelliklerin başında çekme direnci gelir. İkincisi doğal uzunluğundan yüzde yirmi ile yirmi beş kez daha fazla uzayabilmesini sağlayan üstün elastikiyet, üçüncüsü ipeğin, boyalarla uyum sağlaması, dördüncüsü doğal parlaklığı, beşincisi de kolay iplik yapılabilme özelliğidir.26

Osmanlı devri saray kumaşlarında ipek iplikle beraber ayrıca gümüş veya altın alaşımlı gümüş klaptan iplikler kullanılan malzemeler arasındadır.

Klaptanlar kumaşlara muhteşem görsel etkiler katar ve değerini arttırır.

Dokumalarda klaptan kullanımı Osmanlı saray kumaşlarının özelliğidir. Gümüş ve altın klaptan dokumada üç şekilde kullanılır:

1.Klaptan: Gümüş, altın veya altın alaşımlı gümüş tel çift iplik etrafına gevşekçe sarılarak oluşturulan iplik yapısına “klaptan” denir. Gümüş tel beyaz iplik etrafına sarılınca gümüş etki yapar ve gümüş klaptan adı verilir, gümüş sarı iplik etrafına sarılınca altın görünüşü verir, buna da altın klaptan adı verilir. Altın tel ise sarı iplik üzerine sarılır.

2.Tel: Altın, gümüş ve alaşım tellerin tek başına dokumada ipekle beraber doğrudan doğruya kullanılmış şekline “tel” denir. Seraserler bu tür dokumalara en güzel örnektir.

3.Sim: Metal telin çekirdek pamuk iplik etrafına, ipliği kapatacak şekilde sarılmış şekline “sim” denir. Klaptanın aksine iplik hiç görülmez, sadece metal tel görülür.27

25Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.192.

26Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.191.

27Emre Dölen, Tekstil Tarihi, İstanbul, Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Yayınları, No: 92/1, 1992, s.538. ; Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.24.

(22)

11

1.2. Dokuma Merkezleri ve Kumaş Üretimi

İpekli kumaşlar Osmanlı sarayında çeşitli alanlarda kullanılırdı. Saray için sarayın en üst statüsündeki kişilerden daha alt statüdeki görevlilere kadar kullanmaları için kumaşlar üretilirdi. İpekli kumaşlar özellikle Osmanlı törenlerinin vazgeçilmez bir parçasıydı. Saray hizmetkârlarına ve yabancı diplomatlara hil’at olarak giydirilmek üzere üretilmesinin dışında, kıyafet, sancak, zar (duvar perdesi), yer örtüsü olarak geçit törenlerini süslemek için en çok üretilen kumaşlar ipekli kumaşlardı. Günümüze kadar gelen saray için üretilmiş kumaş ve giysi desenleri üzerinde duruyoruz. Törenlerde kullanılan kumaşlar törenlere görsel görkem kazandırırken, padişahın kudret ve görkeminin de göstergesi olurdu. Bu kumaşlar, özellikle kılıç kuşanma töreni ve Cuma selamlıklarında, çok önem taşıyorlardı. İpekli kumaşlardan yapılmış giysilerin günümüze kadar gelmesinin sebebi, padişahların öldükten sonra giysilerinin bohçalanıp, etiketlenerek depolanmasıdır. Bazı kıyafetler de saklanır ve ölen kişinin türbesine konurdu. 28

Dokumacılığın, ekonomiye olan katkısı da yadsınamaz bir konudur. Çok pahalı bir hammadden elde edilen muhteşem kumaşların yurt dışında beğenilmesi, rağbet görmesi ve satılmasıyla ekonomik olarak imparatorluğa katkı sağlamıştır. İpekli kumaşları değerli yapan ilk başta pahalı hammadde olan ipek, altın, gümüş teller, göz alıcı renkler ve desenleridir.

28 Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s. 21.

(23)

12

Resim 2. Ayasofya avlusunda türbe görevi gören bir çadırda 2. Selim’in sandukasını örten Kâbe örtüsünün üstüne bir kaftan konmuştur.

Osmanlı döneminde ilk zamanlar kumaşlar, önemli bir ipek ticareti merkezi olan ve geleneksel lonca sistemi altında çalışan Bursa’da üretilirdi. 16. yy.

ortalarında devlet teşviki ile İstanbul’da, çoğu doğrudan saray kontrolünde çalışan yeni atölyeler kuruldu. Bu atölyelerde, saray tarafından beğenilen Osmanlı üslubunda, değişik kumaşlar dokundu.29 Dokuma sanatındaki esas etkiler hiç kuşkusuz Anadolu Selçukluları ve Beylikleri devri dokumalarından aktarılmıştır. Denizli pamuklu dokumaları Osmanlılardan çok önce de vardı ve çok ünlüydü.30

Osmanlı dokumacılığı Doğu ile Batı sentezini yaparak 16. yy. klâsik devirde en muhteşem örneklerini vermiştir. Osmanlı döneminde saray dışında da yünlü, pamuklu ve ipekli kumaş dokuma merkezleri bulunmaktadır. 31

29Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.16.

30Hülya Tezcan, 1993, A.g.k., s.19-21.

31Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21

(24)

13 Pamuklu ve yünlü dokumalar çoğunlukla desensiz yapıldıkları için tez konusunun dışında ayrıca incelenmesi gerektiği için üzerinde durulmamıştır.

İstanbul - Bursa ekseni Osmanlı ipekçiliğinde merkezi konumdaydı. 32 Bu iki büyük merkezin dışında Ankara, Amasya, Tokat, Sakız, Bilecik, Alaşehir, Aydos sayılmaktadır. Bu merkezlerden başka İzmir, Trabzon, Dokuma merkezi olarak İstanbul’un adı Arşiv kayıtlarında 1550’den sonra geçmeye başlar. İstanbul’da saraya bağlı kumaş atölyesi girişimi, saraya iyi cins kumaş temin etmek isteğinden kaynaklanmıştır.33 Ancak 17. yy.da ipek böcekçiliğinin önce Bursa’da sonra da imparatorluğun çeşitli yerlerinde hızla büyümesi ve dolayısıyla Sakız, Mora ve Bilecik’te dokuma merkezlerinin oluşması sonucunda, İstanbul ve Bursa’nın ipek üretimindeki üstünlüğü zayıflamıştır. Bursa’nın rakibi, seksen km doğusunda bulunan Bilecik şehri olmuştur. İpek ticareti, hem Anadolu hem de İran ekonomisinin belkemiğiydi. İran’daki Şirvan, Gilan ve Astrabad gibi merkezlerden Bursa’ya ham ipek ithalatının sürekliliğini sağlamak, Osmanlıların devamlı amacı olmuştur. 15. Yy. sonunda rekabetin örnekleri daha belirgin hale gelmeye başlamıştı.34

Değerli ipekli kumaşlar Osmanlı el sanatları arasında önemli bir yere sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünün görsel yansımaları olan bu kumaşlar desenli dokunmuşlardı. Desenli kumaşların çoğu, Osmanlı başkent estetiği ile bir ilişki gösterirler. Ya doğrudan ya da küçük değişikliklerle, padişah ve çevresindekiler için üretilen diğer lüks eşyalarda İstanbul Saray üslubunu yansıtırlar.

Değerli kumaşlar devletin sıkı kontrolü altında üretiliyordu. Devlet dokumacılıkta hileyi ve tüketicinin zarara girmesini önlemek için bu sektörü kontrol altından tutmuştur. İpek üretimi, ekonomiye önemli derecede katkı

32Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.155.

33Hülya Tezcan, 1993, A.g.k., s.21.

34Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.155.

(25)

14 yapan bir endüstri olarak görülüyordu. Bunu 16. yy. başından itibaren çıkardığı kanunlarla fiyatları, değişen hayat şartlarına göre yeniden ayarlayan narh sistemiyle sağlamaya çalışmıştır. Bu kanunlarda; ipek (harir), kumaşın boyunu belirleyen çözgü telleri (meşdud), enine atılarak dokumayı sağlayan atkı iplikleri (pot) ve kadifelerde tüylü kısım (hav) olarak adı geçmektedir.35

Resim 3. Sünnet olan şehzadeler, Sünnet Odasının önündeki havuzun önünde, Bağdat köşkü revakı altındaki yataklarında yatıyorlar.

35Hülya Tezcan, 1993. A.g.k., s.27.

(26)

15 Muhtesipler, “ihtisab” adı verilen bir dizi düzenlemeyi uygulardı. İhtisab, ipekçilik için çeşit ve dokuma kalitelerini gruplayarak tanımlardı. Dokunan kumaşın çözgü sayısını, boya maddesinin cinsini ve kalitesini, atkısının yoğunluğunu düzenler, her cins, renk ve kalitede ipek için pazarda satış fiyatı belirlerdi.36

Görülen kalite ve kontrol güçlüklerine karşın Özellikle 16. yy.da ülkemizde en çok faaliyet gösteren Bursa tezgâhları olmuştur. Bursa, Osmanlı sarayının ipek ihtiyacını karşılayan başlıca dokuma merkezi olmaya devam etmişti. Bursa’dan değişik kalite ve çeşitte kadife, kemha, kuşaklık ve çatma üretilirdi. Kaynaklara göre çatma, kadife, atlas, çuha, kemha gibi cinslerin en güzel örnekleri burada verilmiştir. İpekli kumaş üretiminde ikinci merkez İstanbul’dur. İstanbul’da 16. yy.da saray atölyelerinin de adı geçmektedir.

Böylece 16. yy.da hem Bursa’da hem İstanbul’da saray için ipek dokuyan tezgâhlar vardır ki; bunlar lüks kumaş ürettikleri için ayrıca önem taşırlar.

Osmanlı İmparatorluğu’nun en değer verilen kumaşı seraser idi. En iyisi İstanbul Seraseri adı verilen, saray tezgâhlarına bağlı atölyelerde dokunan cinsi idi.

Sultan giysilerinin dokunuş ve kullanılan malzeme çeşidi yönünden aldığı isimler: Atlas, canfes, çatma, seraser, serenk, selimiye, kemha ve gezidir.37 16.

yüzyıldan itibaren üretilen belli başlı ipekli dokuma çeşitleri; tafta ve valâlar, atlas ve kutnular, kadifeler, kemhalar, seraserler, futalar olmak üzere gruplanabilir. Bu grup içinde “Bürümcük” ten de bahsedilir. Bürümcüğün hem atkısı hem çözgüsü çok iyi büküldüğünden dokuma ince, kıvırcık ve dökümlü olur. Bazı cinslerinde çözgü telleri arasına pamuk ipliği de karıştırılır. Buna helâlî veya hilâlî denir. Çözgü tellerinin kalitesi kumaşın kalitesini belirliyordu.

Kumaşın kalitesini belirleyen önemli unsurlardan biri de boyama idi. 38

18. yy. sonlarına doğru döşemelik çatmalar Üsküdar’da dokunmaya başlamış, bunların özellikle yastıkları meşhur olmuştur. Bursa’nın çatmalarına

36Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.163.

37Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.164.

38Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.164-165.

(27)

16 karşın İstanbul’da seraser, kemha, atlas, zerbaft, diba gibi ipeklilerin üretildiğini görmekteyiz. Bu bilgilere, Sultan 3. Murad’ın oğullarının 1584 yılındaki sünnet düğünlerinin minyatürlerinin yer aldığı “Surname-i Humayun”dan öğrenmekteyiz.39

Üretim biçimlerine göre kumaş üretimini 4 aşamada sınıflandırabiliriz;

1-Ev dokumaları: Eskiden dokuma işleri bir kadın sanatı sayılır, kumaşlar evde kadınlar tarafından işlenirdi. Eski ev dokumaları pamuk, keten, ipek ve yünden olup hizmet ettikleri amaca göre değişik ölçülerdedir.

2-Çarşı dokumaları: Dokumacılığı meslek edinmiş sanatkârların yaptıkları dokumlardır. Bazen saray bünyesinde dokumalar yetiştirilemediği zamanlarda çarşı atölyelerinden destek alırlardı.

3-Saray dokumaları: Padişah ve sarayda yaşayanların elbiseleri, saray ve köşklerin döşenmesi için özel olarak dokunmuş kumaşlara, “ Saray kumaşları “ denir. Zaten her sınıf için özel giyim tarzı, yasalarla belirlenir. Saray kumaşları, sarayın kendi atölyelerinde dokunduğu gibi, çarşıda özel atölyelerde de dokutturulurdu. Saray kumaşları süsleri ve malzemenin ağırlığı ile ayırt edilebilirlerdi.

4-Taklit dokumalar: Türk dokumaları örnek alınarak, Doğu ve Batı yabancı dokumacılığı tarafından dokunmuş kumaşlardır.40

39Hülya Tezcan,1993, A.g.k., s. 27.

40Çetin Aytaç, 1989, A.g.k., s.165-166.

(28)

17

1.2.1.Sarayda ve Günlük Yaşamda Kullanım Alanları

Türk kumaş tekniği, iki yönlü olarak: Halk arasında dokunan kumaşlar ve saray tezgâhlarında, saray için dokunan kumaşlar olarak ikiye ayrılmıştır.

Bunları da kulanım alanlarına göre ikiye ayırabiliriz.

1- Fiziki Alanda Kullanım 2- Manevi Alanda Kullanım

Fiziki kullanım alanlarını da, giysilik ve döşemelik olarak kendi içinde gruplandırabiliriz. Giysilik olarak dokunan kumaşlar, sosyal farklılıklara göre değişmektedir. Bunlar, halkın giydiği giysiler ve saray giysileridir. Ancak Saray içinde de sosyal sınıflara göre bu giysiler farklıdırlar.

Saray için dokunan kumaşlar arasında, padişah elbiseleri, şal, iç çamaşırı, kolluk, dizlik, çorap, şalvar, döşemelik, yastıklı v.s. kumaşlar mevcuttur. Diğer yandan kumaşlar, Osmanlı törenlerinin vazgeçilmez bir parçasını oluştururdu. Saray hizmetkârlarına ve yabancı diplomatlara giydirilen hil’atlar, kıyafetler oldukça önemliydi.

Manevi alandaki kullanımları ise, sancak, bayrak, sancak kılıfı, zar, yani, duvar perdeleri ve yer örtüleri olarak geçit ve kabul törenlerine görsel bir görkem kazandıran kumaşlar, padişahın kudret ve cömertliliğinin kesin bir göstergesiydi.

Bu kumaşların simgesel önlemleri saray halkının ve hareketlerine de yansımıştı.

Ölüm, cenaze törenlerinde, Kâbe örtüsü olarak, cülus törenlerinde (tahta çıkma) ,kılıç kuşanmada, Cuma selamlığında, yetişkinliğe geçiş törenlerinde, olağanüstü zarafetle dokunmuş ipekli kumaşlardan kıyafetler giyerler ve her törenin içeriğine uygun kumaşlardan yapılmış giysiler kullanırlardı.41

41Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21-31.

(29)

18 Resim 4. Kanuni’nin şehzadeleriMustafa, Mehmed ve Selim için 1530 yılında At

Meydanı’nda düzenlenen sünnet düğünü için şehzadelerin meydana gelişleri

(30)

19 Halkın giyim kuşamında kullanılmasının dışında kumaşlar, yastık olarak da kullanılırlardı. Osmanlı evlerinin çoğunda pencerelerin önünde duvar boyunca yerli sedirler vardı. Bir evin zenginliği yastıklardan belli olurdu. İpek dokumacılığıyla ünlü Bursa’da 18. yy. başlarında her gün kullanılan minderler, evlerde de dokunabilen kaba ipekli kumaştan yapılırdı. Zengin evlerde kullanılan diba ve ipek kadife minderler ise daha gösterişliydi. Yastık yüzlerinin Türk geleneğin ve yaşam biçimdeki yeri büyüktür. Bu yastıklar başlı başına geniş bir konu teşkil eder.

Hepsinde çözgü ipek, atkı ise ipek ve pamukludur. Son döneme ait örneklerde pamuk veya keten iplik hem çözgü, hem de atkıda kullanılmıştır.

İpek hav, çözgü ipliklerinin arasına atılan takviye çözgüsü ile yapılmıştır.42 Gerek dekoratif niteliğinden, gerekse önemli ticari ürün olmasından dolayı çatma yastık yüzleri dünyaca üne sahiptir. “Yüzyıllar boyu Türk saray ve evlerinin vazgeçilmez mefruşatı olan çatma yastık yüzleri devamlılık gösteren geleneksel bir desen düzenine sahiptir. En belirgin özelliği iki başında bulunan nişli kısımlarıdır”43. 17. ve 18. yy.lardaki çatma yastık yüzlerinde, yan yana sıralanmış desenler, palmet ve madalyonlar sonsuzluk prensibine uygun olarak kaydırılmış eksen üzerinde yer alırlar. Yelpaze karanfil palmetler gene sonsuzluk prensibine uygun olarak yerleştirilmişlerdir.44

42Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.153.

43Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.153.

44Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.153.

(31)

20 Resim 5. Bursa 16 ya da 17. yy. çatma kadife yastık

(32)

21 Yuvarlak madalyonların içine yerleştirilen ikinci yuvarlak 17. yy.

çatmalarında sıkça görülen bir desendir. Çatma kumaşlarda ve diğer palmetli desenlerde olduğu gibi, büyük çiçek madalyonlar sonsuzluk prensibine dayanarak yerleştirilmişlerdir. İki başa yerleştirilen altı nişli kısımlar deseni keser.

Tek yuvarlakla yönü belli olan desen, madalyonların içi çiçeklerle süslendiği için, ancak bir yönden bakılacak şekilde olan desen şeklidir. Simetrik desen adı verilen desen ise, kitap kabına benzer desendir. Ortada madalyon ve yanlarda köşebentlerle tıpkı kitap kabına benzer desen birçok çatma yastık yüzünü süslemiştir. Yıldız ve haçvari madalyonlar çok kullanılan yastık desenlerindendir.

Yastık yüzüne göre düzenlenmiş simetrik abstre deseni ise, ekseri ortada madalyon etrafında yastığa göre şekillenmiş bir kompozisyondan oluşan desen çok çarpıcı ve dekoratiftir. Madalyonun etrafında hareketli dallardan çıkan yaprak, karanfil, kozalak, çınar yaprağı gibi iri motifler yastık yüzüne simetrik olarak yayılır. 18. yy.da da gelenek devam eder. Yastıkların başında gene nişler vardır. Desen ancak yastığın şekline, dönemin modası, süsleme zevkine göre yapılır. Ayrıca yeni yerleştirme şemaları başlamıştır. Bu yüzyılda yuvarlak, dilimli, kitap şemsesi gibi oval madalyonlar yastığın ortasında yer alır.

Küçültülmüş içi çiçek ve diğer bezeme ile süslü köşebentler köşeleri kaplar. İri stilize çiçeklerle süslenmiş bordür, daha önceki dönemlerden çok farklı bir süsleme repertuarı içerir. İki baştaki altı nişli kısımlar bu bordürden sonra gelmeye başlar.45

45Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.155.

(33)

22 Resim 6. Sultan 3. Mustafa ve şehzadesi Selim (3.), 1757-89 civarı.

(34)

23

1.2.2. İpekli Kumaş Çeşitleri ve Örgü Teknikleri

Kumaşlar; örgü tekniği, kullanıldığı alan, deseni, dokunduğu şehir, atölyelere ve dönemine göre isimlendirilirler. İncelikle desenlendirilmiş Osmanlı ipek kumaşlarının hemen hemen tümü, seraser, kadife ya da kemha olmak üzere, üç dokuma grubundan birine dâhildir ve üç dokuma yapısı kumaşlar üzerinde egemendir.46 Sık kullanılan ve sevilen bu üç bileşik dokuma da kumaşların kullanılacakları amaçlara uygun desenlerle ilişkilendirilmiştir. Bir kumaşta desenin durumuna göre bir veya birkaç örgü çeşidi olabilir. Sadece bir grup atkı ve bir grup çözgüden oluşan iki takımın kullanıldığı basit dokumaların aksine, bileşik dokumalarda üç ya da daha fazla takım kullanılır, yani en az iki farklı çözgü ya da atkı takımı bulunur. Osmanlı Türkiye’sinde sevilen üç bileşik dokuma olan seraser, kadife ve kemhalar, iki ayrı çözgü takımıyla dokunurlardı.

Biri genellikle deseni belirler, diğeri ise dokumayı birbirine bağlar. Her bileşik dokuma gibi bu dokumaların çözgüleri de farklı özelliklere sahiptir. İki dokuma yapısını birleştirerek klaptanlı dokunmuş ipeklilerde, kumaşın yüzünde, bir dokumanın çözgüleri ve diğerinin atkıları görülür. Bir takım çözgü, deseni ve zemin dokumasının temelini oluştururken, diğeri iki yapıyı bağlayan ikincil dokumayı idare eder. Sonuç olarak, bir çözgü takımıyla idare edilir, diğeri ise bir başka gücü takımıyla yönlendirilirdi.47

Bir başka yüzer dokuma olan atlas dokumaların ise, genellikle düzgün ve parlak yüzeyleri olur, çünkü dimi dokumlarda olduğundan daha uzun yüzer iplikler kullanılır ve bağlama noktaları bitişik değildir dağınıktır. Avrupa’nın saten dediği en eski ipekli dokuma tekniğidir. Atkı telleri gizli kaldığından, çözgü yüzlü dokuma türüdür. Çözgü yüzleri yan yana gelerek kendine özgü bir parıltı verir.

İnce ipek iplikten sık dokunmuş düz renkte sert ve parlak bir kumaştır.

46Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21

47Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21.

(35)

24 Umumiyetle kırmızı renkte dokunurdu. Atlas dokumalar, Osmanlı saltanat kaftanları için özellikle tercih edilirlerdi. Osmanlı ipekli kumaşlarında en çok kullanılan işlemeli dokuma türü lampas, dikey çözgülerin hâkim olduğu 4/1 atlas dokuma ve yatay atkıların hâkim olduğu 1/3 dimi dokuma olmak üzere iki farklı yapının birleşimidir. Atlas dokumanın uzun yüzer iplikleri, genellikle arka planı ve dimi dokuma da deseni oluşturur48

Resim 7. Oturtma desenlerle bezeli atlas dokuması kaftan (ayrıntı)

48 Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.217.

(36)

25 DAMASKO, genellikle atlas dokuma olan bir düz dokumanın çözgü ve atkı yüzlerinin karşıtlığıyla oluşturulur. Genellikle tek renkli olan bu dokumada, yatay yönlendirilmiş atkı yüzlü atlas dokumanın üzerinde, ışığı farklı yansıttığı için belirginleşen, dikey yönlendirilmiş çözgü yüzlü atlas dokumanın yarattığı desenlerden oluşur.49

Bileşik dokuma türünün başında gelen seraserlerde, desenin tahriri yani konturunu oluşturan ipek atkılar ve klapdan ile kaplı düz bir yüzü vardır.

Osmanlı altınım gümüşüm kumaşları, yani seraserleri, en eski bileşik dokuma yapılarından biri olan ve Fransızca “ TAQUETE “ adı verilen yapıda dokunurlardı. Bu dokumada, iki takım çözgünün yanı sıra, kumaşın yüzünü tamamen kaplayan ikincil atkılar da kullanılır. Bu dokumaya sıkça, iç çözgüleri olan, ikincil atkı yüzlü düz dokuma da denir. Temelde, “taquete “ dokumasında esas ve gizli iç çözgülerin iki yanında, iki kat desen atkısı bulunur. 50 (Şekil 1) Desen, çözgü tellerine alttan düz olarak bağlı takviye atkılarıyla dokunur. Desen altın alaşımlı telin, sarı ipek iğliğe, gümüş telin ise fildişi renk ipek iplik etrafına sarılması ile dokunur, fakat değerli bu iplikler ancak desenlerde dönüşümlü olarak kullanılır.

Çözgüsü ipek, atkısından altın alaşımlı gümüş tel veya doğrudan doğruya gümüş tel kullanılarak dokunan kumaştır. Parlak görünüşlerini, yüzeye hâkim olan bu altın ya da gümüş klapdanlara ve çok az görülen renkli ipek atkılara borçludur.51 Düz seraser ile çiçekli olanları arasında dokumada farklar bulunmaktadır. Çiçeklerin dokumasında tel yerine klaptan kullanılmıştır.52

49Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.217.

50Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21.

51Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21.

52Emre Dölen, 1992, A.g.k., s.539-552. ; Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.24-27. ; Fikret Altay 1979, A.g.k., s.11-18.; Hülya Tezcan, 1993, A.g.k., s.21-27.

(37)

26 Kumaşın yüzü Kumaşın tersi

Şekil 1. Bir Osmanlı seraserinin yapısı (“taquete”), Milton Sonday dokuma şeması

Resim 8.Rozet desenli seraser şalvar, 16. yy. sonları

(38)

27 Diğer bileşik dokuma türü kadife ise kemha ile beraber en çok kullanılan kumaştır. Çözgüsü ipek, atkısı ipek, bazen de pamuktan olan havlı kumaştır.

Atkısında klaptan bulunana telli kadife adı verilir. Kadifenin havı, çözgülerin arasına atılan fazla çözgü iplerinin ön yüze çıkarılıp, aynı seviyede kesilmesi ile yapılır. Yerenk kadife, münakkaş kadife (desenli), Kadife-i müzehhep (gümüş ve altın telli) ve benekli desen gösteren kadifelere, kadife-i benek adı verilir.

Kadifenin ilk örnekleri, halı tekniğine benzer. Çözgüler üzerine atkılar ilmik yapılarak ve hav halıdaki gibi ilmiklerin bir sırada kesilmesiyle meydana getirilmiş ve hatta ilk kadifeler halılara önder olmuştur.53 Kadifelerin üç boyutlu yüzlerinde, yüksek hav genellikle klapdanla kaplı havsız bölgeleri vardır.54 Kadife, bileşik dokumalar arasında, hav dokumaları adı verilen özel bir gruba girer. Kadifeler, zemin kumaş ve ilmikler, ya da hav kesilerek hav oluşturmak üzere fazladan dokunan bir takım iplikten oluşurlar.55

Kumaşın yüzü Kumaşın tersi

Şekil 2. Osmanlı kesik havlı çatma kadife yapısı, Milton Sonday dokuma şeması

53Emre Dölen, 1992, A.g.k., s.539-552. ; Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.24-27. ; Fikret Altay 1979, A.g.k., s.11-18.; Hülya Tezcan, 1993, A.g.k., s.21-27.

54Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.220 – 225.

55Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.217.

(39)

28 Resim 9. Osmanlı, 17. yüzyıl ikinci yarısı, kadife örneği

Kemha, çatma ve kadife ile beraber çok sık adı geçen ve özellikle kaftan yapımında kullanılan bir kumaş türüdür. Kemhaların yüzünde olan dikey saten dokumasıyla yatay bükümlü dokumanın oluşturduğu karşıtlık ise Türklerin geliştirdiği desen oluşturma tekniğidir. Kemha, genellikle özel bir lampas tekniğinde dokunmuş olan altınlı kumaştır.56 Çözgüsü ve atkısı ipek, deseni yapan takviye atkısında ayrıca gümüş veya altın alaşımlı telle çok sıkı dokunmuş ipekli bir kumaştır. Seraser ile farkı, tel yerine klaptanla dokunmuş

56Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.220 – 225.

(40)

29 olması, renk, desen itibariyle daha zengin bir kimlik taşımasındadır. Kemha, ipekli dokumalar arasında sarayın ve halkın beğenisine en uygun; ağır, gösterişli, tok bir kumaştır. Kaftanlık ve döşemelik olarak kullanılmıştır. Çatma, dokunuş tekniği itibariyle kadifenin bir cinsi olup, kabartma desenlidir. Çatmanın kadifeden farkı, zemine oranla süsleme havının yüksek oluşudur. Genellikle zeminleri klaptanlı olup, desen ise kadife ve klaptan ile dokunmuştur. Bazen de zemin kadife desen klaptanlı takviye atkısı ile ve iç süslemeler de gene kadife ile yapılır.57

Kumaşın yüzü Kumaşın tersi Şekil 3. Kemha şeması, Milton Sonday dokuma şeması

57Emre Dölen, 1992, A.g.k., s.539-552. ; Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.24-27. ; Fikret Altay 1979, A.g.k., s.11-18.; Hülya Tezcan, 1993, A.g.k., s.21-27.

(41)

30 Resim 10. 17. Yüzyıl kemha çocuk kaftanı

Osmanlıların en sevdiği dokumaların başında brokarlı ipeklilerde gelirdi.

Bunlar kemha, zerbaft ve serenk adı verilen ipekli dokumalardı. Bunlar dimi dokumayla bütünlenen atlas dokuma zeminin bileşimi olan bir tür lampas dokumadır. Çeşitli Osmanlı klaptanlı ipeklileri, dokumalarında kullanılan ipliklere göre tanımlanırlar, içinde klaptan da bulunan orta sınıf bir dokuma kabul edilenlere kemha adı verilir. Daha yüksek bir sınıf olan zerbaftlarda klaptan hâkimdir. Bu hiyerarşinin alt sınırında bulunan klaptansız dokunanlara ise serenk adı verilir.58

Serenk, 16. yüzyıldan sonra rastlanan, kaftan yapımında, tel yerine sarı ipek kullanılan kalın desenli bir kumaştır. Umumiyetle zemini güvez renk ve kendinden desenli olup üç renkli dokunmuştur. Çiçeklerindeki verevine çizgiler

58Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.21.

(42)

31 kumaşa işlenmiş hissini vermektedir. Serenk, kemha tekniğinde, fakat dokumasında altın veya gümüş teli bulunmayan bir kumaştır. Çiçekli olanına Serenk, beneklisine Şahbenek, düz olanına ise Sade Serenk denilir.59

Desenli kumaşların çoğu ipek ve klaptanla oluşturulmuştur. Bu yüzden desen karşılaştırılmasında desenli ipekleri ele aldık.

Resim 11. 16. yüzyıl ortası, Serenk çocuk kaftanı, 2. Beyazıt

59Emre Dölen, 1992, A.g.k., s.539-552. ; Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.24-27. ; Fikret Altay 1979, A.g.k., s.11-18.; Hülya Tezcan, 1993, A.g.k., s.21-27.

(43)

32 Resim 12. Zerbaft kumaş, 16. yüzyılın ikinci yarısı

Kumaşta aranan temel özellikler bölümünde öne sürülen şartların sağlanabilmesi dokuma örgülerin çeşitlenmelerinin nedenleridir. İpeklilerin üretiminde kullanılan, pek çok çeşidi olan dokuma örgüleri bezayağı, dimi ve saten olarak üç ana grupta toplanmaktadır.60 Yukarıda kısaca anlatmaya çalışılan dokumalar, bu üç örgünün ya tek ya da bileşik olarak kullanılmaları ile elde edilmiştir. Bu örgü tekniklerinin özellikleri kısaca aşağıdaki gibidir;

Bezayağı Örgü: Örgüler içinde en basiti olan bezayağıdır. Oluşması için yalnızca iki çözgü ve iki atkı ipliği gereklidir. Bu yüzden raporu en küçük örgü bezayağıdır. Bağlantı noktalarının çokluğu, dokusunun sıkı olmasını ve mukavemetli kumaşlar elde etme olanağı sağlar. Bu üstün niteliğinden dolayı pamuk, yün ve ipek gibi doğal maddelerin yanında, yapay ve sentetik maddelerden üretilen kumaşlarda da yoğunlukla kullanılmaktadır. Gerek çözgü gerekse atkı iplikleri kendi aralarında birbirlerine zıt hareket ederler. Yani; birinci atkıda, raporun birinci çözgüsü üstteyken bunun tersi olarak ikinci çözgü

60Altuğ Acuner, Tasarımda Konstrüksiyon Esasları, İstanbul, Ağustos 2001, s.37.

(44)

33 alttadır.61 Tek sayılı çözgü ipliklerinin, tek sayılı atkı iplikleriyle, çift sayılı çözgü ipliklerinin çift sayılı atkı iplikleriyle bağlantı yaparak meydana getirdiği örgü şeklidir. En sık kesişmeyi, kenetlenmeyi sağlayan bezayağı, dokuların çok ince ve sağlam oluşmasına olanak sağlar.62 (Şekil 4 – Resim 13)

Şekil 4. Bez ayağı dokuma örgü şeması

61Altuğ Acuner, 2001, A.g.k., s.37.

62Çetin Aytaç, 1989, A.g.k., s.208.

(45)

34 Resim 13. Bezayağı örgüsü

Dimi Dokuma: En çok çeşidi olan ana örgü dimidir. En çok kullanılan ve atkı ya da çözgülerden birinin, iki ya da daha fazla sayıda diğerinin üzerinden bağlanmadan (yüzerek) geçtiği bir yüzer dokumadır. Ortaya çıkan dokuma, verev çizgilerle belirginleşir. En küçük birim raporu üç atkı ve üç çözgüden oluşan dimi örgüler, bez ayağından sonra gelen ikinci önemli örgüdür.

Diyagonaller soldan sağa yollu ise Z- dimi, sağdan sola yollu ise S- dimi olarak adlandırılır. Dimi örgüler D, K ve T harfleriyle sembolize edilebilirler ve en küçük birim raporu D (2 / 1) olarak ifade edilir. Dimi örgüler bezayağına nazaran daha gevşek ve daha fazla iplikle dokunabilmektedir. Yumuşak, hacimli ve ağır bir görünüşe sahiptir. Bir yüzü Z- dimi ise diğer yüzü S- dimi görünüşe sahip olan örgülerdir.

(46)

35 Dimi örgülerinde her çözgü kendi atkısıyla ve birbirlerinin peşi sıra bağlanır. Yani birinci çözgü, birinci atkıyla, ikinci çözgü ikinci atkıyla bağlanırlar.

Bu yüzden bağlantı noktaları sağa veya sola doğru bir yol meydana getirir. Bir çizgi halinde beliren bu meyile “ DİMİ YOLU “ denir.63 (Şekil 5,6 - Resim 14,15)

Şekil 5. Sağa Verev Dimi Dokuma Örgü Şeması

.

Resim 14. Sağa verev dimi örgü

63Altuğ Acuner, 2001, A.g.k., s.39. ; Çetin Aytaç, 1989, A.g.k., s.210.

(47)

36 Şekil 6. Sola Verev Dimi Dokuma Örgü Şeması

Resim 15. Sola verev dimi örgü

(48)

37 Dimiler birçok yönleriyle çeşitlere ayrılıp gruplandırılabilirler. Bunlar;

1-İpliklerin kumaşın yüzeyinde bulunma oranına göre; tek yüzlü dimi örgüleri, çözgü dimi örgüleri, atkı dimi örgüleri, efekt dimi örgüleri, çok yollu dimi örgüleri, iki yüzlü dimi örgüleri, iki yüzlü efekt dimi örgüleri, iki yüzlü çok yollu dimi örgüleri.

2-Dimi yoluna göre; sağ yollu dimi örgüleri, sol yollu dimi örgüleri, kırık yollu dimi örgüleri, balıksırtı dimi örgüleri, dalgalı yollu dimi örgüleri.

3-Dimi yolu açısına göre; 45 dereceli dimi örgüleri, 63 dereceli dimi örgüleri, 27 dereceli dimi örgüleri.64

“Klaptanlı dokumalar arasında görülen Türk dimileri, atkı yüzlüdür, yani kumaşa atkılar hâkimdir ve çözgüleri büyük ölçüde örterler.”65

Saten Örgü: Bezayağı ve dimilerden sonra üçüncü ana örgü grubu olan satenin en önemli özelliği bir grup ipliğin hemen tüm olarak kumaşın istenilen yüzünde toplanması ve böylece düzgün ve parlak yüzeyler meydana getirmeğe olanak sağlamasıdır. Saten denilince düz, pürüzsüz, yumuşak, dökümlü, parlak ve bu karaktere uygun ipliklerle dokunmuş kumaşlar akla gelir. Saten örgünün diğer temel örgülerden farkı örgü raporundaki bağlantıların birbirine hiç dokunmadan dağıtılmış olmasıdır. En küçük raporu beş çözgü ve beş atkı ipliğinden meydana gelir. En büyüğü ise yirmi-yirmi dört ipliğe kadar olabilir. Satenlerde çözgü ve atkı raporları birbirine eşit olduğundan raporu beş çözgü ve beş atkı ya da sekiz çözgü, sekiz atkı denilmez kısaca beşli saten, sekizli saten olarak tanımlanmışlardır.

Örgü içindeki bağlantıların birbirine hiç dokunmadan dağıtılabilmesi için en az 5 değişik harekete ihtiyaç vardır. Çözgü ve atkı dimilerinde olduğu gibi satende de bağlantı noktaları her atkı ve çözgü de bir kezdir. Ancak sateninkiler

64Altuğ Acuner, 2001, A.g.k., s.42.

65Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.217.

(49)

38 belirli bir sistemle düzgün atlamalarla dağıtılmış ve uzun bağlantılar arasına yerleştirilerek gizlenmiştir. Çözgü ve atkı sateni olarak iki türlü olurlar. Saten örgüler tek taraflıdır. Yani kumaşın bir yüzü parlak ise diğer yüzü mattır. Saten örgüler S harfi ile sembolize edilir. 66 (Şekil 7,Resim 16)

Şekil 7. Saten Örgü Şeması

Resim 16. Saten örgü

66Altuğ Acuner, 2001, A.g.k., s.62-63. ; Çetin Aytaç, 1989, A.g.k., s.213.

(50)

39

1.2.3. Tezgâhlar

Sultan ve ailesi tarafından kullanılan saray kumaşlarının üretimi farklı tezgâhlarda yapılırdı. Desenlerine veya kumaşın cinsine göre bu tezgâhlar değişirdi.

“İpekli kumaşlar, ancak çekmeli tezgâh adı verilen bir makinede dokunabilirlerdi. Bu tezgâhlar, sade gücü tezgâhlarının özellikleriyle, karışık desenlerin yaratılmasında çok önemli olan desen takımının bileşiminden oluşurdu.”67

Gücü tezgâhlarının iki önemli özelliği vardı. Kumaşın enine uzanan ipliklerini gerdin tutarlar ve aşağı yukarı hareket ettirilince, en az iki tane açıklık (sekme) oluştururlardı. Bu açıklık, genellikle kumaşın enine, bir kenardan diğerine uzanan ve çözgü sonlarına dik olarak dokunan bir atkı ipliğine (mekik ipliğine) yol verirdi.68 Çoğu yatay gücü tezgâhlarında, kumaşın boyuna uzanan çözgü iplikleri ya dokumacıdan uzak taraftaki çözgü tahtasına sarılırdı ya da bir sıra çubuğun üzerinden kurşun denge topları sarkıtılarak gergin tutturulurdu.

Her çözgünün ucu dokumacının önündeki levende sarılmadan önce; tek tek genellikle bir çubuktan sarkan ilmekten (gücü takımı), sonra da tarağımsı bir çerçeveden (dokuma tarağı) geçirilirdi. Dokumacı pedal ya da ayak sürgüsü ile, belli bir sıra gücü takımını destekleyen çubuğu ve bağlı olduğu çözgü uçlarını kaldırıp indirerek açıklık (sekme) yaratırdı. Her atkı atıldıktan sonra dokuma tarağı ile iter (döver) ve her atkının kumaşa iyice yerleşmesini sağlardı. Gücüler ve bağlı hareket ettikleri sistem, dokumayı sağlayan nakşı oluştururlardı. Gücü tezgâhları, düz ya da sade desenli basit kumaşların dokunmasını sağlar.69

67Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.197.

68Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.198.

69Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.198.

(51)

40 Şekil 8. Çözgüleri ağırlıklı, yatay bir İran çekmeli tezgâh çizimi

Daha karmaşık desenlerde bezeli kumaşlar ise çekmeli tezgâhlar sayesinde dokunabilirler. (Şekil 8) Gücü tezgâhları gibi, çekmeli tezgâhların da yapısal bir dokuma takımı vardır. Ancak çekmeli tezgâhlarda iki takım çözgü kullanılır. Osmanlı Türkiye’sinde uzmanlar, üç ana dokuma tekniğinin belirgin özelliklerine göre, her çekmeli tezgâh, iki takım çözgü ipliğiyle kurardı.

Seraserler için bağlantı çözgüsü, yapısal dokuma takımındaki gücülerden, iç çözgü ise aşağıdaki nakşın ip kayışından geçirilirdi. Aynı yöntem kadifeler içinde kullanılırdı. Atlas çözgüsü, gücü takımıyla, hav çözgüleri ise nakşla idare edilirdi. Dokumaları iki farklı yapının bileşiminden olan kemhalarda, hem zemin dokumanın atlas çözgüsü, atlas için gücü takımından ve de nakştan, hem de çapraz çözgüleri, çapraz dokuma için gücü takımından geçmeli olarak elde edilirlerdi.70

70Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.198.

(52)

41 Çekmeli tezgâhların en önemli parçası desen takımıdır. Bu takım hem her çözgü ipinin uçlarının konumunu ayrı ayrı kontrol etmeye yarar, hem de deseni otomatik olarak tekrarlar. Bu desen takımı, çözgülere dik olarak, üzerlerine yatay olarak gerilmiş bir grup çapraz ipten oluşur. Çapraz ipler, üstten eşit sayıdaki bir başka grup dikey ipe (çekme ipi) bağlıdır. Bu çapraz iplerden, bir ya da daha fazla çözgü ucunun etrafını saran iplik ilmekler (tasmalar) sarkar.

Her çapraz ipten birkaç tane tasma sarkabilir ve böylece motifin, kumaşın eni boyunca bir hareketle tekrarlanması sağlanırdı. Dolayısıyla çapraz takım, desen üretiminde beyin görevini üstlenirdi. Desen talimatları, burada programlı desen raporu ya da nakş denilen ve en küçük tekrarsız desen biriminden oluşan bir başka iplik takımıyla verilirdi. Çapraz ipler üzerindeki desen takımının kullanımı, üçüncü bir seri yatay iplik ilmeğe bağlıydı. Bu ilmeklerin her biri, sadece bir desen atkısı için gereken atkıları kaldırırdı. İlmeklerin sonları, onları desen için çekilmeleri gereken sırada tutan, farklı bir dikey kılavuz ipine düğümlü idi. Her Birden fazla ilmek gerektiğinde ise, bunlar kılavuz ipinde birleştirilirdi.71

71Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.198.

(53)

42

1.3. MOTİFLER, DESENLER ve YÜZEY ŞEMALARI 1.3.1. Desenlendirme

Osmanlı kumaşlarında desen oluşturmada üç farklı yöntem kullanılmıştır.

1.Damasko--- Tek çözgü – tek atkı grubu örgü ile desen elde edilir.

2.Brokar--- Çözgü takviyesi veya atkı takviyesiyle desen elde edilir.

3.Kadife--- Hav çözgüsü ile desen elde edilir.

Osmanlı kumaşları çoğunlukla, çözgü yüzlü zeminli ve desen takviye atkısı ile yapılır.72

Desenli bir kumaş dokunmadan önce, nakşbenler adı verilen özel zanaatkârlar, programlı desen raporunu hazırlardı. Nakşın hazırlanma süresi, tekrarın boyutlarına, motifin karmaşıklığına, kullanılan desen atkısı renklerinin sayısına ve dokumanın yapısına göre saatler, haftalar ya da aylar arasında değişirdi. Bu geliştirme süresi dokunacak kumaşın boyutundan bağımsızdı.73 Çekmeli tezgâhları, ancak dokumacı ve çırağından oluşan iki kişilik zanaatkâr ekibi kullanırdı. Dokumacı, kumaşın yapısından sorumluydu. Çırağı ise, önündeki çapraz iplerinin üzerinde yer alan, programlanmış tekrar raporu, yani nakş deseni ile hareketlendirirdi. Desen ne denli karmaşık olursa olsun, bu ana işlem sırası, yılların tecrübesiyle yavaş ve tempolu bir şekilde çalışan iki adam tarafından defalarca tekrarlanırdı.74 Desenli ipekler tezgâhtan ayrıldıklarında, bu kumaşlar en parlak hallerine getirilmek için bir uygulama görürlerdi. Özellikle

72Emre Dölen, 1992, A.g.k., s.539-552.; Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.24.; Fikret Altay 1979, A.g.k., s.11-18.

73Emre Dölen, 1992, A.g.k., s.538.

74Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.199.

(54)

43 kemhaları, arka yüzlerine, kalıntıları halen görülebilen bir macun sürerek sertleştirdikleri biliniyor.75

Bazı kumaşlar ise, tezgâh dışında desenlendirilirlerdi. Çekmeli tezgâhlarda dokunan kumaşların yanı sıra, Osmanlı gücü tezgâhlarında dokunmuş çeşitli düz dokumalar, özellikle de atlaslar üretip, onları daha sonra desenlerle süslemişlerdir. Bu süsleme süreci değişkendi ancak en çok baskı ya da dikiş ile yapılırdı.76 “Motifler, genellikle atlas dokumalara ve kadifelere baskı ile uygulanırdı. Bu teknikle, ince ancak çarpıcı desen etkileri yaratılırdı.” 77

Düz dokunmuş ipekli kumaşların üzerinde şık etkiler yaratmak için baskı ile uygulanan, iki süsleme yöntemi vardır. Bunlardan birincisinde, baskıyla yapılmış çizgilerle pekiştirilen boyalı bir baskı işlemi uygulanır. İkinci yöntemle, değerli kaftanlarda kullanılmak üzere, moire (Arapça mukhayyar, bilerek, isteyerek) diye de bilinen hareli (duhezari) ipekler üretilirdi. Kumaş, boyanıp içine konduğu preste, üzerine akan suyun dalgalarıyla hareli etkisi verilmekteydi.78 Ayrıca altın ve gümüşle basılarak desenlendirilmiş örneklerde bulunmaktadır. En güzelleri taraklı atlaslardır.79

Desenlendirmede ikinci yöntem dikiştir. Türkler oturtma, yani aplike ve işleme teknikleriyle çarpıcı desenler yaratmada da ilerlemişlerdi. Oturtma tekniğinde motifler, genellikle bir renk kumaş parçalarının, bir başka zemine dikilmesiyle yapılırdı (Resim 17). Bu yöntemin bir başka çeşidi olan kakma oturtmada ise, desenler zemini oluşturan kumaştan kesilerek çıkartılır ve karşıt renkli başka deliklerin altına dikilirdi.80 (Resim 18)

75Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.199.

76Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.200.

77Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.200.

78Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.200.

79Hülya Tezcan,1993, A.g.k., s.51.

80Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.200.

(55)

44 Resim 17. Oturtma ve baskı desenlerle bezeli atlas dokuma kaftan, (ayrıntı)

Resim 18. Kakma ve oturtma desenlerle bezeli atlas dokuma kaftan

(56)

45 Osmanlı ipeklilerinde desenin en belirgin özelliği, düzenidir, yani kumaşın eni ve boyunda desenin tekrarlanan bir kalıp oluşturacak şekilde dizilişidir.81 Aynı nakşın birkaç defa kullanılması ile desenlerin değişik varyasyonları elde edilirdi. Bazı durumlarda motiflerin küçük ayrıntılarında değişiklik yapılmış olarak bazen de boşluklara yeni motifler eklenerek çeşitlendirilmişlerdir. Nadir bazı örneklerde, motiflerin boyutları farklılaştırılmış ya da yerleri değiştirilmiştir.

Belli bir dokumayla ilişkilendirilen bir motif, bazen başka bir dokuma türünde de kullanılmıştır. Bir kaç kumaştan alınan motifler, yeni bir desen oluşturmak üzere ustaca birleştirilebiliyordu. Bazı desenler, değişik zeminler kullanılarak veya ikincil motiflerle dokunarak türevleri elde edilmiştir. Bazıları ise, farklı modellerden kopyalanarak ve desen koleksiyonlarının yardımıyla geliştirilmiş olan, tek bir üslubun türevleridir.82

Resim 19. Süslemeli dallardan oluşan şemse şemalı yeşil kemha (ayrıntı), 16. yüzyıl ikinci yarısı

81Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.57.

82Hülya Tezcan, 2001, A.g.k., s.213-216.

(57)

46 Kumaşların cinsi ne olursa olsun kumaş sanatındaki desenler, Türk İslâm sanatının geleneksel ana prensiplerini devam ettirirler. Bu geleneğin en başta gelen özelliği sonsuzluktur. Kumaşların hepsinde bu özelliğe uyulduğu görülür.

Türk süsleme sanatının bir yüzey sanatı olma prensibi kumaşın yapısına esasen uygun düşer. Türk kumaş sanatının diğer bir özelliği ise figürsüz oluşudur. Desenlendirmelerde figür çok az kullanılmıştır. En karakteristik özelliği ise, uzaktan fark edilen çarpıcı desenlerdir. Bu da kuvvetli kontrast renklerin kullanılması ile elde edilir.83 Motiflerde konturların kesin çizgilerle belirtilmesi, çoğunlukla etrafının başka renkle tahrirlenmesi, Türk motiflerini özellikle İran motiflerinden ayıran en belirgin özelliktir.

Motiflerin tabiattan seçilmesi ve natüralist bir biçimde aktarılması ise, Türk desenlerinin diğer bir özelliğidir. Osmanlı Sanatında motifler ve kompozisyon şemaları genellikle saray nakkaşhanesinde, saray zevki doğrultusunda, nakkaşlar tarafından hazırlanmakta ve daha sonra çeşitli sanat dallarıyla uğraşanlara verilerek uygulanmaları sağlanmaktaydı. Bu sebeple kumaşlar üzerinde görülen nakkaşhane kökenli pek çok motifin benzer uygulamalarına halı, işleme, çini gibi sanat dallarında da rastlanmaktadır. Türk süsleme sanatında en başta gelen motif 16. yy. ortalarından itibaren sanat eserlerini süsleyen natüralist üsluptaki çiçek bezemelerinden oluşan kompozisyonlardır. 15. yy.da Timur’un saray üslubu doğrultusunda soyut desenlerin ağır basmasına karşı 16.yy. da çiçek motiflerinin, özellikle de karanfil ve lalelerin daha çok kullanıldığı görülmektedir.84 İpekli kumaşların bir kısmında çok görülen motifler, çintemani, yıldız ve haç ya da saz üslubu gibi motiflerdir.

Erken tarihlerden itibaren ay, güneş, mührü Süleyman (birbiri içine ters şekilde yerleştirilmiş iki üçgen),üç benek, üç benek ve altında kaplan postu çizgileriyle birlikte kullanılarak çintemani (kaynaklarda peleng olarak geçer) motifleri çok kullanılmıştır. Çubuklu, yollu, satranç nakışlı (kareli) desenler de sıkça

83Nevber Gürsu, 1988, A.g.k., s.167.

84Sarayın Laleleri, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü, İstanbul, Nisan 2006, s.81-82.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu tez çalışmasında görünür ışık altında rutil TiO 2 'nin iyi fotokatalitik davranışı, PDMS dallarının hidrofobik özelliği ve Ag NP'lerin antimikrobiyal

C) ( ) Alaşım katkı metali (bakır veya gümüşle) ile alışım yapılır D) ( ) Alaşım içerisine demir katılır. Kırmızı renkli altın alaşımı için

Uygun ortam sağlandığında, cilâ yöntemleriyle cilâlama işleminde kullanılan fırçaları, parlatma malzemelerini ve ve cilâcılıkta kullanılan diğer araç gereçleri

- Çevre Bakanlığı tarafından, “Eurogold firmasına siyanür liç yöntemi ile altın çıkartılmasına izin verilmesi yolundaki idari i şlem''in iptali amacıyla Bergamalı

C., İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Bilimler Anasanat Dalı, Sanat Tarihi Bilim Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 1994,

Lorsqu’elle voulait se montrer telle qu’elle était, elle devenait une femme très douce, intelligente, au.. courant de

Yaşamı boyunca müzik çalı­ şmalarının yanı sıra toplumsal konularda da inandığı şeyler uğrunda tavizsiz mücadele ve­ ren Timur Selçuk, kültür ve

basılırken üzerinde yapılan değişikliklerden en göze çarpanı, Arap-Bizans tarzı sikkelerde olmuştur. Bizans paralarının arka yüzlerindeki basamaklı platform