PEÇENİN ÖTESİ
FATİMA MERNİSSİ
Müslüman Kadınlar Ve Köktencilik
Bu başlık altında Mernissi; kökten dinciliği bir kimlik arayışı olarak görmektedir. Ve bu grupta yer alan insanların peçe çağrısı da bunun
sonucu olarak geçerli bir anlam bulmaktadır.
Müslüman birey değişen dünya düzeni ile
değişmez kurallardan oluşan dini arasında bir bocalama yaşamaktadır. Köktencilik ise
Müslüman kimliği korumak adına baş
göstermiş bir kavramdır.
70’lerde ortaya çıkan kadın haklarının İslam dünyasını huzursuz etmesi sadece geçmişi tehdit etmiyordu aynı zamanda gelecek
çatışmalarının haberini veriyordu.
Yeni dönemde güç ve hakimiyet hayalleri kuran ve kadını gücünün simgesi olarak
bastırmaya çalışan erkek ile hukuku ve düzeni sorgulayan kadın arasında çatışmalar
başlamıştı. Bu durum yine Müslüman erkeklerin, değişen dünyadaki var oluş
sancısının doğurduğu köktenci anlayıştan
kaynaklanmaktaydı.
Mernissi burada köktenci anlayışın kadının peçeyi çıkarmasına yüksek sesle karşı
çıkmasından bahsetmektedir. Köktenci
anlayışın bütün günahları peçenin ardında bulmasını sorgulamaktadır.
Yine köktenciliğin sanıldığı gibi eğitim seviyesi düşük insanlarda karşılık bulmadığına bilakis üniversite öğrencilerinde ciddi bir karşılık
bulduğuna değinmektedir. Üstelik bu
öğrencilerin normal ailelerden gelen normal psikolojik alt yapıya sahip olduklarını
vurgulamaktadır. Öyleyse bu şiddetin kaynağı
nereden gelmektedir?
Ataerkil onur kavramı tamamen bekaret
üzerine kurulmuştur. Müslüman dünyası için adet gören bekar kadın kavramı fitneyi
beraberinde getirmektedir.
İslam dünyasının kadınlara karşı tutucu tavrı, cinsel kimlik ve rollerde gözlenen derin
değişime karşı bir savunma mekanizmasıdır.
Mernissi, köktenci yaklaşımın kadına bakış açısının kötülük, cahillik vb. vasıflarla
değerlendirilmesini ise objektiflikten uzak, yanlış bir tavır olarak görmektedir. Çünkü
köktenci ne cahil ne de vicdansızdır. Sebebi daha ayrıntılı ve çok yönlü bir şekilde ele
almayı tercih etmiştir.
Batılı Okuyucunun Dikkatine
‘Kim daha uygar?’ yarışının getirdiği bir
problem olarak batı ve orta doğunun sürekli karşılaştırılması Müslüman kadın gelişiminin doğru anlaşılmasının önüne geçmiştir.
Mernissi bu başlık altında kadın konusunun nasıl değerlendirilmesi gerektiğinden
bahsetmektedir. Ve Müslüman kadını, kendi bağlamı içerisinde değerlendirme yoluna
gittiğinden bahsetmiştir. Ona göre kadın hareketi, sömürgecilerin varlığı ile veya
aydınların batıya karşı zafer kazanma güdüsü
ile açıklanmamalıdır.
Kitabın bu noktasında ilginç bir fikir ortaya
atar Mernissi ve İslami Sistemin aslında kadına değil heteroseksüel birime karşı olduğunu
söyler. Her anlamda karşılıklı tatmine ulaşan kadın erkek ilişkisi korkutmaktadır. Dinsel
sadakat, eşler arasında sağlanan bütünlük tarafından tehlike altına girmektedir.
Bununla beraber kadının, cinsel ve ekonomik olarak eşit haklara kavuştuğu, ayrımcılığa yer vermeyen bir toplumu gerçek bir İslam
toplumu olarak nitelemektedir.
Yeni Toplumsal Durumun Kökleri
Fas üzerinden yapılan gözlemde yaptığı çıkarım şudur; Müslüman ve Arap olarak
çağdaş olduğunu iddia eden bir hukuk sistemi olduğunu söylemekle birlikte geleneksel
anlayışın ciddi şekilde tesiri olduğu
görülmüştür. Bu durum dışardan mantıksız görünse de toplumsal bağlamda incelendiği zaman kendi içinde tutarlı bir durum olarak kendini göstermektedir.
O dönemde toplumda erkek feminist anlayışı da kendini göstermeye başlamıştır. Bazılarına göre batının küçültücü tavrının karşısında
kadına her alanda eşit haklar verilmesi bir
zorunluluk teşkil etmektedir.
Mernissi, Kasım Amin’in söylemlerine yer verir.
Kasım Amin; kadının üretime katılmamasını bir toplumun mevcut potansiyelini heba
etmesi olarak açıklar ve ona göre erkeğin
üstünlüğünü zekada değil fiziksel dayanıklılık noktasında görülür.
Kasım Amin, kadın erkek eşitsizliğinin İslamiyet kaynaklı olmadığını daha çok
genişleyen İslam topraklarının geleneksel
inançlarından ortaya çıktığını savunmaktadır.
‘Cinsel eşitlik kavramı, kanunlarla yaşama geçirilmiş olan İslami önermeyi, yani heteroseksüel aşkın Allah düzeni için bir tehdit olduğu görüşü ile çelişmektedir.
Müslüman evliliği, erkek egemen bir evliliktir. Cinsel ayrımın ortadan kalkması, kadının İslami ideolojideki konumunu sarsar. Kadın; baba, erkek kardeş ya da kocasının yetkesi altında olmalıdır. Allah kadını yıkıcı unsur olarak kabul ettiğine göre, kadınlar aile dışında kalan konulardan dışlanmalı ve mekânsal olarak
sınırlanmalıdır.’