Özet:
Gürbüz DENiZ'
~~~~.$7~
Bu makale Gazilli'nin düşünce sisteminin nasıl geliştiğini incelemek- tedir. Makalede; Gazilli'nin düşüncesi bir bütün olarak kendi içinde tutar-
lı/istikrarlı mıdır veya değil midir sorusuna cevap aranmaktadır. Bu ba-
kımdan Gazilli'nin çalışınalarının kronolojik sıralaması ve Gazilli'nin ha-
yatındaki değişim sathalarının düşüncesi üzerindeki etkileri çalışılıruştır.
Aslında Gazilli'nin fikirleri bütünsel olarak okunduğunda, birbirle- riyle çelişik gibi görünen bu fikirlerin onun hedefleri bağlamında bir bü- tünlük arz ettiğini bu makale ortaya koymaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Gazilli, Bütünsellik, Hakikat.
The Method of Understandin'k Gaziili Abstract:
This article deals with the way in which al-Ghazzali's thought has developed. The question "Is al-Ghazzali's thought, asa whole, consistent in itself or not?" is tackled in the article. In this regard, the chronological order of al-Ghazzali' s works and the influence of the phases of change in al-Ghazzali's life on his thought are studied. In this article we try to show that Gha.Zzali's thoughts have integrity in reference to his goals even tho- ugh these thoughts seem contradictory when read intheir entirety.
Key Words: Al-Gazilli, Holism, Truth.
* Doç. Dr., Ankara Üniversitesi lla!ıiyat Fakültesi
; '
Bu makale Journal oflslamic Research (lslamic Universiıy of Europa) Vol. 3, No:
2 December 2010 sayısında "The Method of U nderstanding Ghazzali" adıyla İngi
lizce yayınlanan makalenin Türkçesidir.
1 1
1
Diyanet 1Imi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
A) Gazilli'yi Anlamada Bütünsellik
Gaial1, kendisinden sonra yaşamış hemen her müslüman düşünürün gölgesinde serinlendiği bir ağaç gibidir. Bu ağaç hiç kurumadı. Dün olduğu gibi bugün de İslam ve müslümaniann düşünce mirası hakkında yazı yazan Doğulu ve Batılı araştırmacı
lara gölgesini sunmaktadır.
İslam düşünce geleneğinde herkesin (özellikle müslüman mütefekkirlerin) kendi- sini bir şekilde Gazili ile ifade etıneye heveslenmesi ne ile açıklanabilir? Sorusuna
bulabileceğirniz makul cevap, Gazili'nin düşünsel manada kim olduğunu bize gös- terecektir.
Gaziili, hem avama, hem vasat seviyedeki bilginiere hem de kendisinin özel vur- gusuyla rasih ulemaya (yüksek seviyedeki bilginlere) hitap eden eserler vücuda ge-
tirmiştir. Bu özelliği ile de Müslüman toplumun hemen her kesiminden okuyucu kit- lesi bulmuş ve büyük kabul görmüştür. Bu sebeple İslam düşüncesi hakkında fıkir
beyan eden herkes, bir şekilde Gaziili ile bağ kurarak kendi fikirlerine makul bir ze- min oluşturmaya çalışmıştır/çalışmaktadır.
Gazili yorumculan genel plarak beğendikleri, kendilerine yakın bulduklan, an- layabildikleri ve bazen de işlerine gelen Gazili hakkında konuşmuş, yazmış, onun d-Üşüncelerini kendi kanaatlerini desteklemek için deliVdayanak olarak kullanrnışlar
dır. Bu itibarla Gazili hakkında yazı yazmak hem çok kolay hem de çok zordur. Böy- le bir işin kolaylığı, Gazali'nin bir kitabına göre veya onun tasnif ettiği bir ilimdeki
ilınin konumuna göre Gaziili'yi değerlendirmektir. Bu türden bir yaklaşım, konu
hakkında yazı yazanın net sonuçlara ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Çünkü üzerinde
araştırma yaptığı konunun sınırlan bellidir. Ancak Gaziili bir bütün olarak aniaşılmak istendiğinde iş zorlaşmaktadır. Çünkü Gazal1, her zaman ve her mekanda müslüman bireylerin tamamına zihinsel ve birikimsel seviyelerine göre ayn ayn hitap edebilme- yi başarmış bir düşünürdür. Bu sebeple Gaziili'yi düşüncelerine bir yönüyle zernin yapan her kişi veya gurup, belli bir yere kadar doğru zernin üzerinde yürüse de Ga- ziili düşüncesinin bütünselliğini ve doğruluğunu yakalamak noktasında çoğu zaman eksik kalacaktır. Böyle bir eksikliği gidermek için -ön şartsız-Gaz1ill'yi düşünsel an- lamda bütün cepheleriyle okumak gerekir. Bu okumada başanlı olabilınek, Gaza- 11' nin kendi tanımlamalan, tasnifleri ve görüşleri doğrultusunda kendisini konurnlan-
dırrnakla müınkün hale gelecektir. Bunun için tekçi bir Gazili değil, her sorun ile il- gisi olan, her mevzuda farklı ilim dallanna göre fıkir beyan eden Gaziili'yi anlamak gerekir ki bu noktada şu sorulann cevaplandınlması önem arz etmektedir:
ı. Gazili temel İslam bilimleri ilimi ( ulum-u aliye mütehassısı) midir?
2. Gazall kelamcı (mütekellim) mıdır?
- .
3. Gazili fılozof (hekim) mudur?
'
4. GazaiJ mutasavvıf mıdır? Yoksa bu ilimierin sıralanışına göre Müslüman top- lumun her bireyine mi konuşmuştur?
Bize göre Gazilli, bu yazının da konusu olarak, yukarıdaki bütün ilimleri bir müs- lüman için zaruri görmüş, ancak insanların birikim ve seviyelerine göre birinci aşa
mada kalan olacağı gibi ikinci, üçüncü aşamada kalanların da olacağını düşünmüş ve
insanları bu perspektiften anlamaya çalışmıştır. Bazılarının son aşamaya kadar ilmi seviyelerini geliŞtirebilecek yeteneklere sahip olacaklarını da -ki Gazilli kendisini bu seviyede görmektedir- özellikle vurgulamaktadır. Gazili bir aydın, bir mütefekkir sorumluluğu bağlamında her seviyedeki insanı, kendi. fikirleri çerçevesinde samimi kabul etmiş ve onlara sözcülük yaparken sanki onlardan biri imiş gibi davranmıştır.
Kur'an'dan alıp yorumladığı şu ifadeler Gazili'yi bütünsel anlamarnızda önemli miktarda malzeme sağladığı gibi aynı zamanda Gazili düşüncesinin yöntemini orta- ya ,koymarnızda da bize büyük katkıda bulunacaktır.
"İnsanları Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır. Onlarla mücadeleni en güzel yol ile yap. Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete eren- leri de en iyi bilen O'dur." (Nahl, 161125). O halde insanların Allah'a çağrılmaları
(davetleri) üç şekildedir.
1. Hikmet ile davet
2. Vaaz ve nasihat ile davet 3. Mücadele ederek davet
Eğer vaazla hakka davet edilmesi gereken kişilere hikmet sunulursa, yani hikmet ile hakka davet edilirler ise bu onlara zarar verir. Tıpkı henüz süt emen süt çocuğu
na kuş etinin zararlı olması gibi. Aynı şeidlde mücadele ehline hikmetle davette bu- lunmak da onlara zarar verir. Mücadele ehliyle iyi ve yumuşak olmayan bir şekilde
mücadele etmek ise hatalıdır."2
Vaazla hayatını düzenieyecek seviyedeki bir insana, yaptığının hikmetini, arka
planını açıklamak, şahsın zihninin karışmasına, kalbinin bozulmasına, kişiliğinin parçalanmasına sebep olur. A vam seviyesindeki böyle bir şahsın kapasitesi bu kadar
teferruatı ve açıklamayı bir bütün olarak taşımaya müsait değildir.
Bir sorunu bütün cepheleriyle bilen bir şahsa tek cihetten açıklama yapıp, "bu so- runun çözümü böyledir" demek, o şahsı gereksiz ve lüzumsuz işlerle meşgul etme~!
demektir. Hikmet ehlini, Gazall'nin örneğinde de zikrettiği üzere çocuk yeride ko- yup onu bebek gibi emzirmeye kalkışmak olur.
Mücadele ehline ise yumuşak bir şekilde davranmak, şahsı üzerinde fikir yürüt-
2 Ebu Hamid ei-Gaziili, el-Kıstasii'l-miistakfnı, Beyrut 1991, (Thk.: Victer Chelhot), s. 41-42.
1
Diyanet llmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
tüğü kol}u hakkında daha akl-ı selim bir çizgide gitmesini ternin eder. Böylece düş
manlıktan ziyade faydalı bir durumun ortaya çıkmasına vesile olunur. Bununla bera- ber hikmet ehli aynca Hz. İbrahim (a.s.) gibi güzel ahlaka sahip olup, sunacaklan de- lillerinin ikna ediciliğine özel önem vermelidirler.3
Gazall'nin yukanda zikrettiği ayetin son kısmı olan, "hidayete erenleri de en iyi bilen O'dur" söylemi, her insanın kendi kapasitesi ruspetinde sorumlu olacağının zırnıı! işaretidir.
Gazall'nin kitapları, düşünceleri ve hayatı yukanda çerçevesi çizilen üç seviye- deki insan guruplan arasında ünsiyet oluşturmak için mücadele ile geçmiştir. O, her zaman seviyesi yüksek olanın seviyesi düşük olana karşı merhametli ve yumuşak ol- masını istemiştir. Ancak vaaz ile hakikati kendince yaşayacak adama milcadele veya hikmet yolu ile hitap etme, eğer zarar doğuracak ise bu insanlan bu yola girmekteri men etmek gerekir. Hatta gerekirse çok sert söylemiere bile başvurulmalıdır. Gaziili de zaman zaman, vaaz ile yoluna devam edenin yanında durup mücadeleciyi eleştir
miş, çoğu zaman da mücadelecillin yanında durarak hikmet ehline hücum etmiştir.
Bununla beraber Gazall, birini çok sert eleştirse de aslında eleştirdiği şalıısla gönül
birliği içerisinde olduğunu ifade etmekten de çekinmerniştir: "Aşağılanmayan, haset edilmeyen, hakir, kafır ve sapık olmakla itharn edilmeyen kimseleri küçük görürüm""
diyecek kadar bu hususlarda ileri gitmektedir. Bu ifadeler, Gaziili'nin tanımladığı
gruplardan yalnızca birini bilen veya tabi olan insanı şaşkına çevirmektedir. Hakikat yolunda, avama, vasat ulemaya, kınayanın kınamasından korkmayan hakikat arayı
cıianna Gazall'nin nihat anlamda nasıl baktığının muhteşem ifadesidir. Fikri olan ve fikrine sadakat göstereniere bu şekilde yaklaşan Gaziili'ye göre, bazılannın -ki buna vasat ulema nazariyle baktığında kendisi de d,iihildir- birilerini küfürle itharn etmesi o kadar kayda değer değildir. Anlaşılamayan, egemen toplum ideolojisi tarafından
makbul görülmeyen görüşlere sahip düşünÜrlerin küfürle itharn edilmeleri, aslında o
görüş sahiplerinin fikirlerinin gücüne ve yüceliklerine yorumlanmasının daha uygun
olduğu Gazall tarafından ifade edilmiştir. Çünkü hakikat her zaman ilk ortaya çıktı
ğında yetimdir, yani henüz velisi yoktur.
Yukarıdaki bağlam doğrultusunda Gaziili'nin düşüncelerini bütünsel olarak orta- ya koymanın birkaç yöntemi vardır. Bunlar:
1. Gaz all' 11:in yazdığı eserlerinin her birinin hayatının hangi dönemine tekabül et-
tiğinin tespit edilmesi.5
3 Gazali, el-Kıstas, s. 42.
4 Ebu Hamid el- Gazali, Faysa/ıl't-tefrika, (Thk.: Semih Duğeyin), Beyrut 1993, s. 47.
5 Bu hususta bkz. Hourani, George, ''The Chronology of Ghaziili's Writtings", Jounıal of the American Orietal Sociel)•, vol. 79, No: 4, October-December, 1959, pp. 225-233, Hourani, -: "A.Revised Chronology of Ghazali's Writings", JAOS, 104, New Haven, pp. 289-302.
2. Gazall'nin hayat serüveni içerisinde nasıl bir fıkıi ve siyasi oluşum ve gelişim
içerisinde_oiduğunun tespit edilmesi.
3. Kanaatimizce, Gazall'nin eserlerine müracaatla onun fıldrlerini tasnif etmek ve bu sımflama doğrultusunda Gazall'yi konuşmak önem arz edecektir.
Gazili'nin eserlerini kendi ifadelerinden hareketle üç şekilde tasnif edebiliriz.
a) Avam için yazdığı eserler: Bunlar halka va'z ve nasihat etmek için kaleme
alımmşlardır. Dmihal bilgileri, cennetle müjdeleme, cehennemle korkutma ve birey- sel nefs tezkiyesinin yöntemi nasıl olur şeklindeki konı.ıları ihtiva etmektedir: Bunla- nn en önemlisi, İlıya-u Ulumid-Din adlı eseridir. Bunun dışında Kimyay-ı Saadet ve bu içeriğe sahip diğer eserleri sayılabilir.
b) Orta sımf ulema adına yazdığı eserler: Bu eserler, genellikle soru-cevap şeklin
de veya birilerini eleştirrnek tarzındaki kelaınlmevzuların işlendiği eserlerdir. Muha- tapları vasat seviyedeki alirnlerdir. Bu eserler Gaziili'nin kendi ifadesi ile hakikati ara- mak veya açıklamak adına değil, hakikatİn vasat seviyede anlaşılınasım engelleyecek
görüşlere karşı, yazılan eserleridir. Gazall'ye göre bu tür eserler, kişiyi imanında tat- mine ulaştırmadığı gibi hakikatin tecelli etmesine de aracı olamamaktadır.6
Başta Tehaffitü'l-felasife olmak üzere kelami mevzular ve kelarni yöntemlerle yazılan eserlerin tamarnı bu kapsamda mütalaa edilebilir.7 Esasen bu eserler bir ko- nu hakkında sistemli, tutarlı olmaktan çok ya bilinen veya farazi olarak ortaya atıla
bilecek sorulara cevap şeklinde yazılrnışlardır.
c) Bu sınıftaki eseriere Gazali özel önem vermektedir. Bunlar Gazall'nin, "benim hakikat anlayışım ve bizatihi ulaştığım görüşlerim bu eserlerdedir" dediği yüksek ulema (rasihfin) için kaleme aldıkları dır. Bu eserleıin içeriği, felsefe ile tasavvuf ara-
sında veya bu iki zeminde bulunan fıkirler üzerine inşa edilmiştir. Bu inşada, Gaza- ll'nin ilınl özgünlüğünü görmekteyiz. Her ne kadar bahsi geçen eserler, felsefeden ve Gazali'nin kendisinden önceki sufılerden fıkıi anlamda etkilenrniş olsa da, bu görüş
leriıı Gazali tarafından yeniden yorumlanması ve yeni bir düşünce sistemi oluşturma
sı bakırnından önem arz etmektedir. Bu manada Gazall'nin en önemli eserleri: el- Madnun bih ala gayri ehlihi, Faysalü't-tefrika, Mişkatü'l-envar, Kıstasü'l-müstaklm
vb.'dir.
Gazali sonrası, Gazall'nin Müslüman toplurnlar tarafından çokça okunan ve meşhur olan eserleri, avam ve orta sınıf ulema adına yazdıklarıdır. Yüksek ulemıJ.I adına yazdığı eserler ise çok küçük bir azınlık tarafından takip edilmiştir. Bununla beraber Gazall'nin bu manada zirve eseri sayılan Mişkatü'l-Envar isimli eserin özel-
6 Ebu Haınid Gazilli, el-Mwıkızumine'd-dala/, (Thk.: Semih Değim), Beyrut 1993, s. 61, 62.
7 Gazali, Kur'an Ceviterieri (Çev.: Ömer Türker), lstanbul2006, s. 41-42.
1
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
likle üçüncü bölümünün Gaziili'ye aidiyeti hususunda oryantalistler ciddi kuşkular
uyandiracak iddialarda bulunmuşlardır.8 Bu iddialara cevap ise Abdurrahman Bede- vi tarafından detaylı bir çalışmayla verilmiştir.9
Gaziili'nin ilk dönem eserleri fıkhın bilinen meselelerinin özeti veya yeniden dü- zenlenmesi hakkın dadır. Nizamı1'1-Mülk ( doğ. 1017 -öl.l 096) tarafından Nizarniye
· medreselerine tayininden sonra ise Gaziili'nin eserleri, savunmacı ulema dediğimiz kelarill yöntemlerle yazılan eserlerdir. Bu eserlerinde filozofları ve Batıniye'nin ba- tim görüşlerini hedef aldığı yazıları ön plana çıkmaktadır. Bu eserlerin yazıını zım
nen saray tarafından Gazaliye verilen görevlerdir. Gazali, Nizarniye Medresesindeki müderrislik döneminde telif ettiği bu eserleriyle ilgili şu ifadelerde bulunmaktadır:
"Eğer halkı, kendi yollarından Hakk' a daveti e meşgul olursan, zamane insanlarının hepsi sana düşman olur. Bunlara karşı nasıl mücadele edersin ve onlarla nasıl geçi- nirsin? Bu; ancak müsait zamanda, mütedeyyin ve kudretli bir sultan sayesinde yapı
labilir diyordum. Ancak daha sonraları Hakkı delille ortaya koymaktan aciz olduğu
mu bahane ederek kendi kendime uzlete devam etmeği kararlaştırdım."10
Gaziili'nin hayatına ilişkin bu ifadeleri, onun düşünce dünyasımn neye göre şe
killendiğini göstermesi açısından önemlidir. Birinci olarak, insanları Hakk' a hakika- .te davet etmek için başkalarının lanamasından, eleştirisinden kurtulmak için bir sul- tana sığınma, onun himayesi altında görüş beyanında bulunma Gaziili tarafından ha- yatının önemli bir zaman diliminde kabul gören bir tutumdur. Ancak Gaziili'nin met- ninden de anlaşılacağı üzere hayatının son dönemlerinde bu durumdan rahatsızdır.
Kanaatimizce bu rahatsızlığı istediği şekilde ve tarzda hakikati ifade etme ve yaşama sılantısından kaynaklanmaktadır. Yani tamamen kendisine ait, -hiçbir basla altında
kalmadan-görüşlerini beyan ve ifade edebilmek için bağımsız birey olma durumuna önem verdiği ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber Gaziili, hayatının hangi dönemin- de olursa olsun yazdığı hiçbir eserinden pişmanlık duymuş değildir. Aksine yukarı
da da ifade etmeye çalıştığımız üzere o bütün yazdıklarını bir bütünsellik oluşturmak ve toplumun her kesimine hitap etmek maksadıyla yazmıştır. Fakat avam ve özellik- le de orta sınıf ulema adına yazarken, asıl yazmak istediklerini yazamamanın sılan
tısından dolayı Nizamiye'den aynlmıştır.
Gaziili her sınıfa, her guruba hitap etmeyi başardığı gibi, hiçbir düşünceyi oku-
8 Montgomery Watt, "A Forgery in al-Ghazali's Mishkat", JRAS, 1949, p. 5-22.
9 Abdurrahman Bedevi, Müellifatu Gazfi/f, Kuveyt 1977, s. 196. Oryantalist iddiaların temelinde üçüncü bölümdeki bilgilerin Gazilli'nin diğer eserlerindeki görüşleriyle uyuşmadığı ve en önemli- si ise Miş kat' ın en eski yazma nüshasının Gazali'nin vefatından 70 yıl sonraya ait olduğunun iddi- a ediliyor olmasıdır. Ancak Abdurrahman Bedevi eserinde (s. I 96 vd.); Mişkat'ın Gazilli'nin vefa- tından dört yıl sonraki nüshasına ulaşması ve o nüshada da Mişkat'ın üç bölüm olduğu ve aynca ki- tabın girişinde Gazilli'nin bu eseri üç bölüm olarak yazacağım ifade etmesi, oryantalist iddiaları ciddi bir şekilde temelsiz bıraknuştır .
.,. ıo Ebu Hamid el-Gazılli, Mişkatii'l-envar, (Thk.: Semih Değim), Beyrut 1994, s. 92-93.
maktan, o düşüncelerin doğurduğu zor sorunlarla mücadele etmekten de kaçınma
mıştır. Ojllm hayatına başladığı andan hayatının sonuna kadar bu tutumundan vaz
geçmemiştir. Ona göre, bilinen her şey öğrenilmelidir. Onun için denilebilir ki, her- hangi bir ilimden korkmak veya onları seviyesi müsait birisine öğretineyi yasakla- mak, Gazali'nin kişiliği ile uyuşmaz. Gaziili kendi özelinde bu durumu şöyle ifade
etınektedir: "Buluğ çağından ömrümün sonuna kadar, ilmin engin denizlerinin dal-
galarıyla mücadele etıniş, çekingen ve korkak değil, hep cesur ve derinliklere dalma-
yı, karanlıklarla uğraşmayı, zorlukları yenmeyi, uçurumlardan atıarnayı kendime he- def seçmiştim."11
B) Hakikat Arayıcılan
Her düşünürün kendi birikimi ve tecrübesine göre insanları ve ilimleri konurnlan-
dırması, değerlendirmesi ve o ilimiere tek tek değer atfetınesi önemlidir. Bu durum, hapgi ilmin ve hangi ilim adarnımn ne işe yaradığını bilme ve ona göre tavır geliştir
me meselesiyle ilgili olduğundan ilim adarnlarının açık veya gizli merak alanların
dan olmuştur.
Gazali bu işe özel önem vermiş ve özellikle el-Munkız adlı eserinde kelam ek- senli hakikat arayıcılarının sınıflamasına gitıniştir. Bu sınıflama kendisinden sonra onun ilim anlayışımn usülü olarak kabul görmüş ve yaygınlık kazanmıştır. Yine bu eserde Gazilli bu ilimleri nasıl konurnlandırdığını da ortaya koymaktadır.
Uimleri konurnlandırmak ve özellikle insanları hakikate ulaştırmaları itibari ile Gazali'nin yüksek ulema için yazdığı eseri olan Mişkat'ta da yine bir tasnif görmek- teyiz. Fakat bu tasnifin değerlendirilmesi ve konurnlandırılması Munkız'dakinden
oldukça farklıdır. Bu eserde Gazali, Munkız' da kayda değer görmediği filozofları ha- kikat arayıcılarımn çok önemli bir aşantasına yükseltınektedir. Zaten Gazilli'nin
Munkız' daki hakikat arayıcıları sımflaması döneminin illimlerinin ortak kanaati iken12 Mişkat'taki sınıflandırma ise Gazilli'ye özgü ve özgündür. Biz de Gazali dü-
şüncesinin bütünselliğini ve ilminin sınıriarım anlamanın önemli parametresi olan haklk:at sınıflandırmalarım Munkız ve Mişkat bağlamında sunarak, Gazilli'yi yaki- nen anlamanın önemli bir usulüne işaret etmiş olacağız. Bu usul, bu makaledeki ka- naatlerimizin önemli bir kanıtı olacaktır. Çünkü orta sımf ve yüksek sınıf ulema adı-
. na bir meseleye bakış tarzındaki önemli farkları bu tasniflerle ortaya çıkmaktadır.
Gazilli'nin yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığımız, düşünce seyrini örnekle- mek için onun düşüncelerinin ana fıkrini oluşturan; hakikat arayıcılarının konurnlan/.
dırılınası ve Gaziili'nin kelama bakıştaki görüşlerinin farklılığım ortaya koyma}( bu
ll Ebu Haınid, el- Gaziili, el-Munkızumine'd-daliil, (Thk.: Semih Değim), Beyrut 1993, s. 50.
12 Gürbüz Deniz, "Hakikati Arayanların Sınıflandınlması", Tasavvııf Dergisi, Ankara 2003, sayı: 10, s. 147-158.
1
Diyanet tlmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
makalenin öne sürdü<Tü kanaatıerin (iddiaların) sağlanmasını okuyucuya temin ede- cektir. ÇUnkü Gaziili:='nin bu tasnifleri ve kelama
bakış açısındaki değişiklikler
dol.a- yısıyla avama, orta sınıf ulemaya (kelamcılara) ve havasa b~ş fıı:~~~~ın belir~Ienmesi herkesin kendi düşüncesine göre konunılandırdıgı Gazill1 yı degıl, kendı kendisini konuıniayan Gazali'yi görme imkarnmızı doğuracaktır.
a) Munkız'a Göre Hakikat Arayıcılan
ı. Kelamcılar: Bunlar re'y ve istidlal sahibi olduklarını iddia edenlerdir.
2. Batıniler: Talim mezhebinden olduklarını ve hakikatleri, masum imamdan öğ
rendiklerini sananlardır.
3. Filozoflar: Bunlar mantık ve burhan sahibi olduklarını zannedenlerdir. Gaza- li'ye göre filozoflar üç meselede küfre düşmüş, 17 meselede ise bidat içindedirler.
4. Sufiler: Bunlar da Allah'ın huzurunda bulunduklarını, müşahede ve mükaşefe
sahibi olduklarını iddia edenlerdir.13 Bu tasnifi yaparken Gazilli, Batimieri ve filozof-
ları tenkit etmektedir. Kelamcılar ve sufilerin görüşleri için "iddiada" bulunuyorlar (yeddeiine) derken, batiniler ve filozoflar için ise "zanda" bulunmaktadırlar (yez'emii- ne) demektedir. Bu ifade ediş tarzı cedelci bir yaklaşımdır. Yani her halükarda eleş
tirmeyi hedefe koyduğu görüşlere her yerde ve her zaman taarruz etınektir.
Bilindiği üzere Gazali zaten Batımieri ve filozofları eleştireceğini beyan ederken sufilerin yolunun ise kendisinin de benimsediği hakikat yolu olduğunu ifade etmek- tedir. Bu durumda Gazall gözüyle tam belirginliğe kavuşturulması gereken grup ke-
lamcılardır. Çünkü özellikle Gazilli sonrasında Müslüman filozoflar, Gaziili'nin bu kelarni yaklaşımla yaptığı tasnif ve eleştiriler bağlamında değerlendirilrnişlerdir. Bu itibarla Gazall'nin filozofları eleştirrnek için kullandığı kelarni görüşlerenasıl bir de-
ğer atfettiği bizce önemlidir. İlk olarak gerçekten Gazilll bu kelarni yöntem ve içerik- leri ne kadar benimsemektedir. İkinci olarak Gazilll nazarıyle ortaya konacak kelarni
görüşlerin değerlendirilmesi, Gazall'nin bu yöntemle söylediklerinin değerini, yani bu görüşleri ne kadar dikkate almamızı sağlayacaktır. Kelamcılar Gazilll'nin metin- lerinde:
a) Gaziili dönemine kadar kelamcılar.
b) Gaziil'i ile beraber kelam ve kelamcılar.
c) Felsefi manada kelam, olmak üzere üç anlam içeriğine sahiptir. Genel manada Gazall'ye göre, kelam: "Bu ilmi, kendi maksadını ifadeye yeter, fakat benim gayem için yetersiz buldum. K e larnın m aks adı, Sünnet E h li' nin akid~sini muhafaza ve bu- nu bidat ehlinin tehlikesinden korumaktır. Bu hususta hasındanndan (filozof ve di-
13 Gaziili, e/-Mımkız, s. 57.
...___,~
14
ğerleri) ald!l<Jan mukaddimelere (öncüllere) dayanmışlardır ki sonunda bunları (ha- sırnlannı) kabule mecbur kılmışlardır."14
Gazilll'ye göre kelam öğrenmek gereklidir, hatta farz-ı kifaye kabul edilen bir ilimdir. Çünkü Ehl-i Sünnet akidesine, bidat olan şeyleri sokmak isteyenlere karşı
mücadele edecek müslümanlara ihtiyaç vardır.
Kelamcılar; Gazilll'nin yukandaki açıklamalan doğrultusunda anlaşıldığı üzere, dinin bizatihi ne olduğu değil ne olmadığı üzerindeki tartışma zemini üzerinde bu- lunduklanndan, hakikati keşfetme gibi bir gayeleri yol}tur. Bu nedenle de Gazill!, ke-
lamcılann kendisini tatmin etmediğini belirtmektedir. Yine Gazili'nin birçok ifade
ettiği üzere kelamcılann dini savunmak için kullandıklan malzemenin çoğu da ken- dileriyle tartıştıklan karşıt görüşlülerin delilleridir. Karşıtın iddia ettikleri ile hem di- ni savunmak ve hem de dine saldıranları susturmak Gazall'ye göre kelamcının hare- ket noktasıdır. İşte bize göre kelamcılann muanzlanndan alıp dini savunmak ve di- ne bidat kanştırmak isteyenlere cevap vermek için kullandıklan birçok öncül zaman- la, ne yazık ki, kelamcılann din anlayışı haline gelmiştir. Hatta Stoacılardan ve De- mokritos'tan aldıklan malzeme de bu kabildendir.15
Gazali kendi dönemine kadar gelen kelamcı ve kelarn! görüşleri ise şu şekilde değerlendirmektedir:
"Evet kelam ilmi ortaya çıktıktan ve çalışmalar çoğalıp üzerinden bir müddet geçtikten sonra, kelam alirnleri, Ehl-i Sünnet'in inanç esaslarını müdafaadan başka eşyanın hakikatini de araştırmaya başladılar. Cevherleri, arazları ve bunların özellik- lerini derinlemesine araştırdılar. Ancak ilimlerinin maksadı bu olmadığından, eşya
nın hakikatinin asıl maksadına ulaşamadıl.ar. Bu sebeple halkın ihtilaflanndaki müb- hem tarafları, karanlık tarafları izale etmede sonuç elde edilemedi."16 Kelamcının ke- lam ile felsefe arasında bulunması, kendisinin gayesi olmayan şey hakkında araştır
ma yapmış olmasıdır. Gazall, kelamcılan filozofların işlerine karıştıklan nokthlarda da yetersiz görmektedir. Bu değerlendirmeye istinaden şöyle bir soru sormak kana- atimizce önemlidir. Eğer kelamcı, felsefeye ait meselelerde, felsefeyle uğraşmasına rağmen felsefe yapmayı beceremiyorsa, böyle bir kelamcının dini ve dilli değerleri
filozoflara karşı onların metodunu kullanarak, savunması ve filozoflara tatmin edici cevaplar vermesi ne kadar mümkündür? Aynca Gazilll'nin de belirttiği üzere eşya
nın hakikatine onu kendisine gaye edinenden başkasının ulaşması zaten zordur. Böy-, lece Gazall, zımnen eşyanın yüce hakikatine ulaşanların, o işle uğraşan filozoifaı; of~
duğunu da ifade etmiş olmaktadır.
14 Gaziili, el-Mımkız, s. 59.
15 Mehmet Bayraktar,/sliim Felsefesine Giriş, Ankara 1999, s. 56-57.
16 Gaziili, el-Mımkız, s. 59-60.
1
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
Gaziili kendi dönemine kadar gelen kelarnf geleneği neredeyse kabul edilmez görmekte ve şöyle demektedir: "Kelam alimlerinin kitaplannda, sadece filozoflan red sadedinde, mütenakız (çelişik) ve ehemmiyetsiz ifadeler vardır. Bunlarla ilimie- rin inceliklerine vakıf olduklannı iddia etmeleri şöyle dursun, avamdan birini bile -kendi düşüncesinden- caydırmalan düşünülemez."17 Görüldüğü üzere Gaziili, aslın
da kelam ilminin felsefeye cevap vermede çokça yetersiz olduğunu düşünmekte, bu nedenle de filozoftarla mücadele etmek için onlann eserlerini ciddi bir şekilde oh.ıı
manın gerekliliği üzerinde durmaktadır.18 Aslında Gaziili kendi zamanına kadar ge- len kelamcılardan ümidini kestiğinden filozoflara hücum için kendisine kelarnf me- todu seçmiştir. Bununla beraber anlamaktayız ki, Gazilll'nin meşru gördüğü kelarnf
görüşler kendisinin kelarni usullerle ortaya koyduğu kendisine ait görüşleridir.
Gaziili hakikati ifade etmede başlangıçta yetersiz gördüğü kelam ilmini ömrünün sanianna doğru yazdığı eserlerde farklı bir konumda görmektedir. Biz buna Gazilli gözünde, felsefeleşen kelam demekteyiz. Gaziili bu hususta şu kayda değer değerlen
dirmelerde bulunmaktadır:
"Kelam ilmi, dini ilimler içerisinde külli ilim, diğerleri ise cüz'i ilimlerdir. Çün- kü müfessir sadece Kitab'ın manası, muhaddis sadece hadisin subut yolu, fakih yal-
nızca mükelleflerin fiilierinin hükümleri, usulcü sadece hükümlerin delilleri, müte- kellim ise en genel şey yani varolan (mevcfid) üzerinde düşünür ve incelemede bu- lunur."19 Gazilll'nin bu eserinde kelam ilmine verdiği bu anlam, diğer eserlerinde gö- remediğimiz bir anlamlandırmadır. Gazali özellikle Munkız'da, kelamı İslami ilim- ler hakkında araştırma yapan, usul üreten bir ilim olarak değil, İslam'a yönelik eleş
tirilere cevap veren bir ilim olarak tanımlamaktadır. Eşya üzerinde (mevcudat) dü-
şünmek ve onlan incelemek ise felsefenin ve filozoflann işidir. Zaten Gaziili'nin el- Mustasfa' dan önceki eserlerinde kelam için yaptığı konumlandırma kelamın bir sa- vunma ilmi olduğu şeklindedir. Öyleyse Gazali neden el-Mustasfa'daki gibi kelamı tanımlamıştır. Bizce bu Gazilll'nin büyük evrilmesidir. Gazilli her ne kadar isim ola- rak felsefeye filozoflara karşı çıksa da felsefenin fonksiyonunu kelama vererek, bü- yük bir açılım göstermiştir. Gazilll okurlannın bu evrilmeyi görebilmeleri için dik- katli birer okuyucu olmalan gerekiyor. Aksi halde her şey birbirine kanşrnış gibi gö- zükebilir. Hatta Gazilli, daha da ileri giderek şöyle der: "Mütekellimin inceleme ve
araştırması öncelikle en genel şeyden yani mevcudattan başlayıp detaya doğru iner.
Bu detay içerisinde, diğer dini ilimlerin kitap, sünnet ve peygamberin doğruluğu gi-
17 Gaziill, el-Mımkız, s. 6 ı.
18 Gaziill, Makasıdii'/-fe/asife, (Thk.: Süleyman Dünya), Mısır 1961, s. 31.
19 _Gaziill, el-Mustasfa min ilmi'l-uslil, (Takdim ve Thk. İbrahim Muhanırned Ramazan), Beyrut ty., Daru'1-Erkam, s. 18.
bi ilkeleri o_rtaya koyar."20 Bu metnin özellikle baş tarafı yani varlığı genel olarak in- celeme işi, işin ehli olan herkesin bildiği üzere, filozoflara ait bir çalışma alarudır.
Kitap, sünnet ve peygamberin gerekliliği ise, hem felsefenin ve nisbeten de kelarnın
ilgi alamdır. İşte GaziUi, bu aşamada felsefi bir kelam yaprmştır. Ki şu ifadeleri ile
kelarnı iyice felsefeye yaklaştırdığım söyleyebiliriz:" ... Kelam ilmi bütün dini ilim- lerin ilkelerini (mebadi) ispat görevini yüklemniştir: Bütün dini ilimler kelam ilmine nispetle cüz'idir. Kelam ilmi ise rütbece en yüksek ilimdir. Zira bu cüz'i ilimiere ke- lam ilminden inilmektedir."21 "Cüz'i ilimlerden biriyle uğraşan her alim, uğraştığı il- min prensipleri noktasında tabii olarak mukalliddir.''22•
Bilindiği üzere her ilmin varlık sebebini, ilkelerini, eğitim tarzım ortaya koyup is- pat (burhan) etınek her zaman felsefenin işi olmuştur. Tümel'den tikele gidiş Aristo- . telesci metafizik yönternin adıdır. Hatta Gazili filozofları ve bazı görüşlerini eleştir
di$i Tehafüt adlı eserinde metafizik meselelerin filozoflar tarafından akıl yoluyla is-
patım imkansız görerek bu iddiaları kendisine en önemli hareket noktası yaprmştır.
Buna rağmen kelama böyle bir görev yüklernesi dikkate değerdir. Kanaatirnizce bu durum, avam ve havas üzerindeki değerlendirmelerinin sonucu olarak ortaya çık
maktadır. Vasat ulema için yazdığı eserlerinin çoğunda kelam ilminin iman ve tat- min noktasında yetersiz olduğunu, çünkü tartışmadan, kavgadan, hakikatİn ortaya
çıkmayacağım iddia eden GaziUi, burada ise tam aksi bir tutum içerisinde görülmek- tedir. Bizce bu son eserinde GaziUi, daha önceki eserlerinde az da olsa akli ilimler
noktasında meşruiyet tanıdığı bir ilme (felsefeye) daha önce isim zikrederek zem et-
tiği için, bu ilmin fonksiyonelliğini kelama vererek vasattan, yüksek seviyeye geçiş
yolu bulmaya çalışmaktadır. Mustasfa'da felsefeleşen kelarnı, Mişkat'te ise aydınlı
ğa (nura) ulaşan filozofları görmekteyiz . b) Mişkat'ta Hakikat Arayıciları
•
GaziUi, el-Munkız adlı eserinin başında hakikate götürecek ve insam ruhen tat- min edecek yolun tasavvuf olduğunu beyan etmiştir. Sufilerin yolunun ise "ilim ve arnelle kemale erme"23 olduğunu ifade etınektedir. Ancak ona göre; "nihai manada hakikate varmak, öğrenmeyle değil, zevk, hal ve sıfatiarın değişmesiyle"24 mümkün- dür. GaziUi öngördüğü hakikat hedefine varmak için ilmi öneelemekle beraber, bu il- 1 min gereklerince yaşamayı da çok önemsemektedir. Yani cahil sufiliğin bir kadir ve
kıymeti olmadığı gibi, amelsiz bir ilmin de GaziUi nezdinde bir kıymet-i harbiyesi yoktur. İşte Gaziil!, Mişkat adlı eserinde hem ilim ehlini ve hem de tasavvuf ehliniq./
20 Gaziili, el-Mustasfa, s. 19-20.
21 Gaziili, el-Mustasfa, s. 20.
22 Gaziili, el-Mustasfa, s. 21.
23 Gaziili, Mişkat, s. 79.
24 Gaziili, Mişkat, s. 79.
; '
Diyanet İlmi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
nihai hakikat yokuluğunu kendi birikim ve tecrübelerine göre sımflamaktadır. Bu sı
mflamayı yaparken çoğunlukla sınıfların meşhur olmuş isimlerini zikretmeden meş
replerinin içeriğine atfen tasniflerde bulunmaktadır.
Yukarı da da belirttiğimiz üzere Gazilli; insanların diri e yaklaşımlan ve kendi ifa- desi ile dindeki derecelerini belirlemek hususuna çok önem vermektedir. Bu tasnif- lerinden en çok bilineni yani meşhur olanı daha önce üzerinde durduğumuz Mun-
kız' daki tasnifleri dir. Orada insanları, hakikati arayanlar olarak tasnif ederken, bu sı
nıflar hakkındaki olumsuz kanaatlerini belirtmeyi daha çok önerusernekte ve öncele- mektedir. Bu durum kelarrıl bakış açısına uygundur. Ancak Mişkat'ta insanlardan ha- kikate ulaşanları tasnif ederken onları nura ulaşanlar bağlamında olumlu durumlan-
nı ortaya çıkarmak üzere sınıflamaktadır. Bu da bir meseleyi tartışma zemininde de-
ğil, bir mesele nasılsa olduğu gibi ve delilli olarak ortaya koyma tarzıdır. Bu yakla-
şım, hikmet ebiinin tutumuna uygun bir duruştur.
Gazilll'ye göre; "Allah Teala zatında, zatı ile, zatı için tecelli eder."25 Allah'ın za-
tında, zatı ile tecelli ettiği şey, O'ndan sactır olan varlığa ilişkinilam nurlardır. Bu ila- lll ilk Nur'a kavuşma, O Nur ile ittisalde bulunma hususunda insanlar üç sınıfa aynl-
makıadırlar.
-- 1. "Bunlar zulmetle perdelenmiş olanlardır. Miilhidler, nefsini ilah edinenler, in- sanlardan avam seviyesinde olanların çoğu bu sınıf içerisindedir. Ancak avam için- de, kötü iş yaptığında üzülecek, iyi iş yaptığında sevinecek kadar tevhid kelimesinin kendisine tesir ettiği kimseler, günahlan çok olsa da yine de sırf karanlığın dışında
dırlar."26 Yani tevhide samirniyetle sanlan bir insanın günahlan çok olsa da Allah'ın inayetiyle zulmetten kurtulma inıkan ve ümidi bulunmaktadır.
2. Bu gurupta iki sınıf öne çıkmaktadır:
. a) Bunlar karanlıkla beraber nurla perdelenmiş olanlardır. Bunlar sırf güzelliği
sevenlerdir: Bu grup muayyen bir şahsa değil güzelliğe taparlar. Bunların içinde gü- ce, yıldızlara tapanlar da bulunmaktadır.27 Gazali bu sınıf hakkında iyimser olmakla beraber din! bir bükümde bulunmamaktadır.
b) Bu grup, Allah' ı şerri yaratmaktan tenzih edenlerdir. Bunlann içinde Kerrarni- ye ve selef uleması bulunmaktadır. Gazall'ye göre bunlar, bozuk, akli mukayesele- rin karanlığı ile beraber bulunan bir takım nuriara da muhataptırlar.28
3. Bu sınıfa dahil olanlar sırf nurla mahcub (perdelenıniş)lerdir.29 Bunların da kendi içlerinde birçok sınıfı bulunmaktadır. Bu grubun en önemli kısımlan şunlardır.
25 26 . 27 28 29
Gaziili, Mişkat, s. 89.
Gaziili, Mişkat, s. 90 . Gaziili, Mişkat, s. 93-94.
Gaziili, Mişkat, s. 94-95.
Gaziili, Mişkat, s. 96.
a) Allah'ın sıfatlanmn, beşerin sıfatlan gibi olmadığım, bundan dolayı da (Al- lah'ı beşere benzeyen) sıfatıada sıfatlaınamn uygunsuz olacağım yani Allah'ı sıfat ile tavsif etmekten kaçınanlardır.30 Bilindiği üzere bu yaklaşım tarzı İslfun düşünce tarihinde Müslüman filozoflann ve Mutezile'nin yaklaşımlannı ifade etmektedir. Bu gurup alt seviyede olsa da nura ulaşan, hakikati hak olarak anlayanlardır.
b) Bu kısımda yer alanlar ise şu görüşleri ileri sürenlerdir. "Göklerde çokluk ol-
duğu, bunlann, Allah'ın nurianna ruspetinin yıldızıann görülen nuriara nispeti gibi
olduğu kendilerince kabul edenlerdir. Sonra bunlar anladılar ki bu gökler başka bir
feleğin içindedir, hepsi o feleğin hareketiyle gece ve gtindüzde bir defa hareket eder.
O halde Rab, bütün felekleri kaplayan yüksek feleğin muharrikidir. Çünkü O'nda çokluk yoktur."31 Allah'tan çokluğu nefyetmesi, varlığı ilk felek ve nurdansadır ola- rak kabul etmesi, Allah'ın Muharrik-i Evvel diye isimlendirilmesi ile Gazali'nin bu iki, kısım tasnifle filozoflan kastettiğini anlaınaktayız. Burada problem gibi görülen husus, filozoflardaki "akıl" terimi yerine Gazilli'nin "nur" terimini kullanmış olma-
sıdır. Ancak Mişkat'in başka yerlerinde Gazali'nin, nur terimini en iyi ifade edecek olan terimin akıl olduğunu defaatle ifade etmiş olması bizce kayda değerdir.32
Netice olarak Gazali, Munkız'da eleştirdiği küfürle itharn ettiği filozoflan, Miş
kat'teki tasnif ve ~eğerlendirmeleri ile çok önemli bir konuma yükseltmekle ve on- lan asla din dışında görmemektedir. Bu durum, onun vasat ulema gözüyle bir mese- leye yaklaşımı ile yüksek ulema için yazdığı eserlerindeki aynı meselelere yaklaşı
mının önemli bir farkıdır. Bu usı1l, hemen hemen her sorunun çözümünde ortaya çık
maktadır. Aynca Gazali'de tecrübe ve ilim arttıkça, insanlara karşı yaklaşımı da da- ha olgun bir zemine doğru gitmektedir.
c) Gazali bu kısmı sufilere ayırmaktad!r kinura ulaşanlann zirvesini bu kısım in- sanlar teşkil etmektedirler. Gazall'ye göre sufilerin görüşleri de şöyledir. " ... Al-
lah'ın vücuda nisbeti, Güneş'in sırf nura nispeti yahut közün sırfateş cevherine nis- peti gibidir. Bu sınıf, gökleri hareket ettirenden ve onlan hareket ettirmeyi emreden- den geçip, bakaniann gözlerinin ve basiretierinin idrak ettiği bütün varlıklardan mü- nezzeh bir varlığa ulaşanlardır."33 Görüldüğü üzere burada her şeyin nur olduğu, nur- dan başka hakiki hiçbir varlığın olmadığı. ifade edilmektedir ki bu görüş Gazall'nin 1 Vahdet-i Vücut kanaatİ olup sufilerin görüşleri olarak belirginleşmiştir. Bu kısma ait olan insanlar, felsefenin öngördüğü (ilk muharrik) fikirlerden daha ilerisine ulaşan-
lardır. /
30 Gaziill, Mişkat, s. 96.
3 I Gaziili, Mişkat, s. 96.
32 Gaziili, Mişkat, s. 44, 46, 50.
33 Gaziill, Mişkat, s. 97.
; '
Diyanet İlıni Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
Her ne kadar Gazilli nihai manada sufileri hakikate ulaşan en yüksek tabaka ola- rak görse de, kelam içerikli kaleme aldığı kitaplardaki filozoflara yaklaşımı, bu ese- rindeki görüşleriyle uyuşmaz bir durum arz eder. Orada dalillette gördüklerini bura- danura kavuşanlar, hakikati ilahi nur ile görenler olarak vasıflandırmaktadır. Ve şu
ifadeler bu kanaatİ daha da sağlarnlaştıracak niteliktedir. "Aklı, filozofların sözleri (görüşleri) tembih eder (uyarır). İnsan bilkuvve idrille edici iken, hikmet nuru çıkın
ca bilfiil idrak edici olur. Hikmetinen büyüğü Allah'ın sözüdür. Ve sözleri arasında
da bilhassa Kur'an-ı Kerim' dir. Binaenaleyh zahir göze göre Güneş ne derece bir nur ise, akıl gözüne göre de Kur' an o derece bir nurdur. ,:ı.ı. Filozofların akla yaklaşımla
n Gazali'de nur şeklinde belirmektedir: Filozofların akıl hakkında ileri sürdükleri
fonksiyonları Gaziili nur için kullanmaktadır. Gazal!, Mişkat'te filozofların akıl yü- rütınelerini Hz. İbrahim (a.s.) ile sufilerin nur metafizik anlayışlarına, Nur-u Muham- med! olarak Hz. Muhammed'e (a.s.) izafe etınektedir.35 Daha önce ifade ettiğimiz üzere aynı yaklaşım Kıstasü'l-Müstakim'de de mevcuttu. Bu eserinde Gazali, açıkça
hikmet ehlini isim olarak zikredip, onların Hz. İbrahim yöntemine sahip olduklarını belirtmişti.
Gaziili, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, metafizik meselelerin sebeplilik kura-
Iıga istinaden açıklanmaya çalışılmasından dolayı filozofları sert bir dille eleştirmiş
tir. Buna rağmen bu eserinde sebeplilik anlayışını Hz. İbrahim'in akledişine atfetıne
si, Gazilll'nin bir sufi olarak ve siyasi bağlardan bağımsız, belki de hakikati arayan-
ların en üst aşamasında kendisini görmesinden dolayı filozofları oldukları gibi ve on- lara merhametli bir şekilde bakarak.konum vermektedir. Bununla beraber bu konu- munu filozoflardan aldığı bilgilerin etkisiyle geliştirdiğini düşünmekteyiz.
Gaziili'ye göre, "veliler arasında neredeyse peygamberlerin yardımına muhtaç olmadan nuru parlayan kimseler vardır. Peygamberler arasında da hemen hemen me- leklerin yardımına muhtaç alınayan nebiler bulunmaktadır."36
Onun bu fıkri, filozof-peygamber anlayışını çağrıştınyor. Farabi'nin savunduğu
bu görüş, filozofun faal akıl ile olan ittisalinden doğmaktadır. Gazall ise veli-pey- gamber karşılaştırmasından, "istidadı saf ve kuvvetli olanın yağının, ateş değmese de neredeyse yanıp ışık vereceği" şeklinde yorumlarnıştır. lstidadı saf ve kuvvetli olan ile yetenekli olanın akıl gücünü saflaştınp faal akıl ile ittisali neticesinde vahye iliş
kin yetkinliklere ulaşabilecekleri şeklindeki yorumları arasında bariz benzerlikler bu-
lunmaktadır.
34 Gaziili, Mişkat, s. 51.
35 Gaziili, Mişkat, s. 98. Bilindiği üzere bu makalenin başında Kıstasu'I-müstakim'den yapuğımız alınnda da Gaziili bizzat hikmet ehlini Hz. ilirahim'in ahlakı ve delillerine uymalan hususunda uyar-
maktaydı. Kıstasu'l-müstakim, Mişkatu'l-envar'daki bu ismi zikredilmeyen gurubun hikmet ehli olan filozoflar olduğunu bize göstermektedir. Bkz. Gazali, el-Kıstas, s. 42.
"" 36 Gaziili, Mişkat, s. 86.
C) Üç ıyteselenin Evrilmesi
Gaziili, avam ve vasat ulema tarafından Munkız ve Tehafüt'te filozoflara karşı yaptığı eleştiriler doğrultusunda tanınmaktadır. Munkız ve Tehafüt'teki Gaziili'nin filozoflara ilişkin iddiaları bu kesim tarafından detaylı okumalardan ziyade üstün kö- rü kabul edilen iddia ve kanaatlerden oluşmaktadır. Biz ise Gaziili'nin üç mesele hak-
kında, avam ve orta sınıf ulema adına yazdığı eserlerindeki değerlendirmelerinin ya-
nında, özellikle yüksek ulema için yazdığı eserlerindeki farklı görüşlerine göre de bu üç meseleyi ortaya koymaya çalışacağız.
Gaziili filozofları:
I. Alemin kadim oluşu,
2. Allah'ın cüz'iyatı külliyat ciheti ile bilmesi,
. 3. Dirilişin bedensel değil yalnızca ruhani olacağını söylemeleri dolayısıyla kü- für (tekfir) ile itharn eder. Tehafütü'l-Felasife ve el-Munkız adlı eserleri bu hususta oldukça nettir. Gaziili filozofların küfre düşmelerinin ve küfürle itharn edilmelerinin sebebi olarak:
a) Filozofların görüşlerinin Kur'an'a ve Hz. Peygamber'in Sünnetine aykırı olması,
b) Üç meselede, bütün Müslümanlarla ihtilafa düşmüş olmaları olarak temellen- dirmektedir. 37 Filozofların Kur' an' ı ve Hz. Peygamber' in sünnetini inkar edecek tarz- da görüşlerinin bulunması nedeniyle küfürle itharn edilmeleri, Gazall'nin kendine ait bir te'vili olmasına rağmen, makul karşılanabilir. Ancak filozofların görüşlerinin bü- tün Müslümanlarla (yani Müslümanların dini yorumlamalarına uygun olmaması se- bebiyle) ihtilafa düşmüş olmaları nedeniyle küfürle itharn ediliyor olmaları makul
karşılanacak bir durum değildir. Munkız'tla zikrettiği bu gerekçe dini olmaktan çok ictimai bir sıkıntıdan doğmuş olabilir. Aynı gerekçeyi, yani Müslümanlardan hiçbir mezhebin görüşlerine uymamaları nedeniyle filozofların küfürle itharn edilmelerini, Gaziili Tehafüt'ün ill. Mukaddimesinde de zikretınektedir. Bizce İbn Rüşd'ün de üzerinde durduğu gibi Gaziili'nin bu kitabının yazılış gayesi döneminin siyasi orta-
rnının kargaşasından kaynaklanrnıştır. Dini olmaktan çok siyası hedefleri esas alarak
düzenlenmiştir.38 1
Gazali'nin filozofları küfürle itharnı bedenierin haşrinin inkiirı dışında tamamen kelam geleneğine filozofların fikirlerinin uygun düşmemesi sebebiyledir. Bedenierin haşrinin inkiirı dışındaki diğer iki meselede Gazali, yer yer filozofların bu hususıaıf daki sözlerini değiştirerek nakleder. Böylece de filozofların bu meselelerde de nas-
sın açık hükümlerine muhalif oldukları iddiasını güçlendirmek için böyle yanlış bir
37 Gazilli, el-Munkız, s. 67.
38 tbn Rü§d, Telıafiitii't-telıafiit, (Çev.: Kemal Işık, Mehmet Dağ), Samsun 1986, s. 58.
Diyanet İl mi Dergi • Cilt: 47 • Sayı: 3
yola girer. Mesela İbn Sina, "Allah cüziyatı, külliyat cihetiyle bilir"39 derken Gazall bu sözü şöyle nakleder: "Allah külliyatı bilir, cüz'iyatı bilmez"40 ve peşi sıra bu ko- nuda Allah'ın her şeyi bildiğini beyan eden şu ayeti zikreder: "Bilakis gerçek, ne göklerde ne de yerde bir zerrenin O'nun ilminden uzak olmadığıdır"41 (Kur' an, 10/1;
34/ 3). Doğrusu Gazilll'nin filozoflardan ve Kur' an' dan aktardığı bu görüşler, İbn Si- na'nın metinlerini bilen birisi için oldukça hayret vericidir. Çünkü Gazili'nin, "İsla
ı:nl olan, ayetin belirttiği şekildedir" deyip zikrettiği ayet, Gazall'den önce İbn Sina tarafından en-Necat adlı eserinde aynı mevzu ile ilgili olarak zikredilrniştir.42
Gazall'nin yüksek ulema için yazdığı bir başka eseri olan Faysalil't-Tefrika'da ise filozofların küfre düşüş gerekçelerini, diğer iki madde üzerinde durmaksızın ne- redeyse sadece filozofların bedeni dirilişi inkar etmeleri ile sınırlı tutmaktadır. Bu- nunla beraber Gazali'ye göre, "zındıklığın bu derecesi'3 bu nevi teviller yapmaktır.
Mutlak zındıklık ile Mu'tezile arasında bulunan zındıklık mertebesi budur. Şu husus müstesnadır ki Mu'tezile ile felsefenin yöntemleri birbirine yakındır.44 Yine Gaza- ll'ye göre "hissi olan zevk ve elemleri reddetmekle beraber bir nevi ruhani ve akli
haşrin varlığını kabul etmek, teferruatı bilmediği kabul edilen bir Sani'nin varlığına
inanmak olduğundan nisbi ve mukayyet bir zındıklıktır. Zira burada peygamberlerin söylediklerini bir nevi kabul ediş mevcuttur.45 Görüldüğü üzere bedenierin dirilişini
)nkar bile Fa ysa!' da mutlak zındıklık veya küfür olarak tavsif edilmemektedir.
Gazall'ye göre, "Söylenen sözün dine ne derece zararlı olduğuna bakılmalıdır.
Eğer söylenen sözün dine verdiği zarar büyük değilse, söylenen söz batıl ve çok ya-
kışıksız da olsa iş çok basittir. .. Batı! olduğu açıkça belli olsa da her hezeyan sahi- bini tekfir etmemek lazımdır."'6 Bu durunıda söylenen sözün, söylendiği ortam itiba- ri ile değerlendirilmesi dikkat çekmektedir. Aynca her te'vil, te'vil kurallarına uyul- dukça meşru ise'7 o zaman din hakkında yorum yapanları uluorta küfürle itharn et- mek asla doğru bir tutum değildir. Te'vil çoğu zaman masiahat nedeniyle, nassın za- hiri anlamını değil de, nassın hedeflediği amacı dikkate alarak yapılan yorumlardır.
Bu sebeple Gazall'nin de yerinde ifade ettiği üzere "insaf edilirse, anlaşılır ki, Hak-
kın yalnızca bir görüş (te'vil) ile sınırlandınlmasına inananlar küfre ve çelişkiye düş
ıneye en yakın olan kimselerdir.'''8
39 lbn Sina, en-Necatfi'l-malllık ve'l-ilalıiyat, Darfi'l-Celil, 1992, s. 103.
40 Gaziili, Mişkat, s. 68.
41 Gaziili, Mişkat, s. 68.
42 Bkz. İbn Sina, en-Necat, s. 103.
43 Bu dereceden kasıt, dirilişin bedeni değil ruhani olduğunu yorumlayan filozoflar kastedilmektedir.
44 Gaziili, F ay sal, s. 71.
45 Gaziili, Faysal, s. 71.
46 Gaziili, Faysal, s. 78-79.
47 Bkz. Gaziili, Faysal, s. 65.
48 Gaziili, Faysal, s. 52-53. Aynca Gaziili'ye göre, "te'vil, bir lafzı zahir manasını yok ettikten sonra beyan etmektir." licamü'l-avam, (Çev.:N.Yılmaz), Istanbul 1987, s. 34; Gaziili'ye göre dini metin-
~ lerde te'vil yapmak caiz bir yöntemdir.