• Sonuç bulunamadı

JAPONYA'DA BİR YÜKSEK OKUL (The Japan Architect'den 1960. Sayısından) Çeviren : Y. Müh. Mimar Doğan TEKELİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "JAPONYA'DA BİR YÜKSEK OKUL (The Japan Architect'den 1960. Sayısından) Çeviren : Y. Müh. Mimar Doğan TEKELİ"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Havadan görünüş

JAPONYA'DA BİR YÜKSEK OKUL

(The J a p a n Architect'den 1960. Sayısından)

Çeviren : Y. Müh. Mimar Doğan TEKELİ

Kolejler, yüksek okul ve üniversitelerle talebe yurtları, son senelerde açı-lan bir çok müsabaka dolayısiyle; memleketimizde mimarlığın aktüel konuların-dan oldu.

Japon Architect (SHİNKENCHİKU) in Kasım 1960. sayısında Tokyo'da inşaatı yeni biten bir yüksek okul ve iki japon mimarının tenkitleri takdim olun-maktadır.

Modern mimarî tatbikatı bakımından bizden çok fazla tecrübe sahibi bir memlekette bu münasebetle ileri sürülen kritikleri bizim için de ilgi çekici

bul-dum. D.T «Tokyo Peers» okulu

üniversite-sinde iki yıl önce başlıyan ilâve in-şaat programına dahil çalışmalar 1960. Temmuzunda sona erdi. KONİO MAE-KEWA Firmasının mimarlığını yaptı-ğı; Taiser Constr. Comp. tarafından inşa edilen bu te'sisler başlıca 4 bina-dan ibarettir.

Dört katlı bir yapıda siyasal bilgiler, iktisat ve edebiyat öğretmenlerinin çalışma ve araştırma odaları ile her biri 250 kişilik iki konferans salonu, diğer bir dört katlı yapıda teorik fizik, organik kimya, lâboratuarları bulun-maktadır. İki katlı bir idare binası ve yedi yüz kişilik bir konferans salonu

ile te'sisler tamamlanmakta ayrıca iki bağlantı koridoru bulunmaktadır.

Arazi bir kenarı 120 metre olan bir karedir. Güney'de bir koru, ku-zeyde eski üniversite binaları yer alır. İki dört katlı blokun yeri, eski bina-lardaki ilgili bölümler dolayısiyle ken-diliğinden tesbit edilmiş olmaktadır. Diğer yandan konferans salonu bütün bölümlerin faydalanması düşüncesi ile merkezî bir yere konulmuştur.

İdare bloku da iki dört katlı blo-k u n arasına yerleştirilereblo-k blo-kapalı ge-çitlerle bağlanmıştır.

Binaların en şayanı dikkat olanı eksantrik piramit biçimindeki konfe-rans salonudur. Bu alışılmamış biçim bilhassa salona daha iyi bir ışıklanma temin ettiği ve içinde bulunduğu av-luyu daha rahat bıraktığı için seçil-miştir. Bu sebepler; binanın yeri ışık bakımından uygun olmadığı ve normal biçimli bir konferans salonu diğer binalarla arasında gölgeli kısım-lar yaratacağı cihetle anlaşılır sebep-lerdir. (Fakat kritiklere bakınız..)

(2)

Vaziyet plânı

Konferans salonu üç cihette uzun havuzlarla çevrilmiş kuzey ve doğu-da ise modern Japon stilinde entere-san bir bahçe tertiplenmiştir. (Resim-ler... plânlar..)

İÇE TEVCİH EDİLMİŞ KİTLE İLE İLGİLİ ŞÜPHELER!..

G a k u j i YAMAMATO Peers okulu üniversitesinin yeni tesisindeki piramidin plânı daha ta-mamlanmadan geniş ölçüde ilgi topla-dı. Başlangıçta bu nevi bir formun te-sirinin ne olacağını görmeği çok merak ediyordum. Fakat binaları gördükten sonra tek tek formların hiç de mühim olmadıkları, asıl meselenin meydan ve binalarla çevrelenen toplam mekâ-nı ilgilendirdiği neticesine vardım.

Piramidin kitlesini pek kuvvetle hissetmeme rağmen binanın mail sa-tıhlarının vücude getirdiği yukarı doğ-ru genişlemeyi (dış mekân) kuvvetle hissettim.

Maekewa bürosundan İchiro Ka-wahara burada maksadın sadece alışıl-mamış bir form ortaya koymak değil, fakat nisbeten küçük avluya bir

ferah-lık ilâve etmek, aynı zamanda konfe-rans salonunun iç mekânını ve fonk-siyonu gözöııünde tutmak olduğunu ifade etmektedir.

Piramid; meselenin yegâne muh-temel çözümü olmamakla beraber ta-bii bir çözümdür.

Plastisizm üzerinde ifrata kaçıl-mamıştır. Ayrıca binaların gurup ola-rak belirli bir karekteri vardır. Pira-midin precast plâk yan cephelerinin sadeliği çevresindeki mekânın ayrıca rahatsız olmamasını sağlamaktadır.

Kanaatimce bütün tesisi insan öl-çüsünde tek bir mekân olarak ele al-mak doğru bir çözümdür. Ancak bu kadar sıkı kapalı bir mekânı tereddüt-le karşıladım.

Esas kapıdan idare binasına; spor sahasına ve kuzey batıda teklif edilen öğrenci sitesine giden akslar düşünü-lürse bugün ortaya çıkan grubun pek sıkışık olduğu görülür.

Otomobil trafiğinden âzade; şu veya bu şekilde dışardan gelenler az çok kapalı bir mekân ve otomobil tra-fiği ile yaya tratra-fiğini kesin olarak ayı-ran plânlama şüphesiz iyidir. Ancak burada yapılan dışa karşı çok sert bir

kapanma ister istemez orta çağ ma-nastırlarını yad'a eski duvar - şehirleri akla getiriyor.

Blokların birini akademik çalışma-ya bir diğerini talebelere tahsis etmek sonra bunları hem biribirlerine hem spor sahalarına bağlamak şeklindeki umumî temayül güzel olmakla bera-ber, ayrık blokları biribirine bu kadar yakın yapmak için ciddî bir sebep yoktur.

Dışarıdan içe doğru çok daha ta-bii bir akış olmalı ve yeni grubun et-rafındaki diğer sahalar kadar; idare blokunun giriş tarafındaki avlunun da tamamiyle iç avlu etrafına tevcih edil-miş olup; iç avlunun olması icabettiği gibi; bütün binaların faydalandığı bir merkezî avlu olmasına mani olmak-tadırlar. Bu konuda iyi davranışa ve-rebileceğim misal Mies Van Der Rohe' nin İllinois İnstitute of technology tan-zimidir.

Orada her birinin hususiyet ve bütünlüğü olan birçok avlu etrafında tertiplenen binaların bir kısmı içe, bir kısmı da dışa tevcih edilmişlerdir. Kı-sımdan kısma tabii bir akışla birlikte bütün mekânda Mies üslubunda bir

(3)

tertibe kavuşmaktadır. Kanaatimce Peers okulu üniversitesi için benzer bir tertip daha iyi olabilir, hiç değilse ida-re ve bilim binalarının daha kolay kavranabilmesi için, bir şeyler yapıla-bilirdi.

YENİ BİR FORM AMA!... KİYOSHİ HİGUCHİ Takriben 6 ay kadar önce «ARCHİ-TECTURAL RECORD» muasır Japon mimârisi üzerine acı bir makale ya-yınladı. Bunda Japonya'da Le Corbu-sier üslûbunun taklitleri m a h k û m ediliyordu. Le Corbusier'in avrupalı müptelâları duvardaki ayna gibi Ja-pon mimârisine bakmağa dâvet edili-yorlar ve mecmua, neticede bazı yüz-lerin kızaracağını iddia ediyordu.

Bu neviden bir şey yapmak lâzım-gelirse Peers üniversitesi binaları da meselâ İtalya'nın Casabellâ sınıfından sayılıp bir kenara bırakılabilirler. Fakat kanaatimce bu yeni binalar, ne Le Corbusier mukallidi ne de Ameri-kan ticarî üslubunun tekrarı sayıla-mayacak yepyeni biçimleri temsil ederler.

Marsilya ve Ahmedabad'dan ge-len pencereler bir yana Japonya'da biz Ronchamp ve Chandigarh'dan da hissemizi kâfi derecede aldık. Bir Av-rupalı bunu anlamasa bile, kendi he-sabıma ben bundan en aşağı Amerikan mecmuası kadar yoruldum. Diğer yan-dan an'anevî ahşap mabetlerin beton versionlarını yapan, doğrudan doğru-ya turistlere hitab eden, pagodaların ahşap korkuluklarını precast betonla taklide kalkan ve adına Japon mimâ-risine dönüş denen cereyana da taham-mülüm yok.

Hülâsa; kısaca biraz japonluğu olan bir seri eksteriyör inşa etmenin kâfi olmadığını düşünüyorum. Şahsen bir çok modern heykeltraşın mimârî yaratışa yardımcı ve destekleyici ol-duğu İtalyadaki temayülü takdir edi-yorum. Orada mimârlar Mies Van-der Rohe ya da Le Corbusier'e aldır-madan fonksiyonel mimâriye insanlık ve hususiyet ilâveye çalışıyorlar. İna-nıyorum ki bizde de yeni Peers üni-versitesi binaları İtalya'da h ü k ü m sü-ren bu davranışa benzer bir davranışı ortaya koymaktadırlar.

Eğer, piramidin taban ve tepesin-deki gülünç tertipler bir kenara bıra-kılırsa, görülür ki mimârlar basit

in-şai motiflerden mimârî bir form yarat-mağa ve bu form vasıtasiyle, dikdört-gen beton binaların donuk mas'ların-dan kaçınmağa gayret etmektedirler.

Malzeme cinsi asgariye indiril-miştir. Betonarme, ahşap, çelik

Görülüyor ki, sırlı tuğla yahut brise - soleil gibi cazip malzeme-den yardım umulmamış, mimârlar zaaflarını abstre resimler ve (objets d'art) ile kapatmağa çalışmamışlardır. X şeklindeki kirişleri sınıflarda oldu-ğu kadar bağlantı koridorlarında ve piramidde kullanarak ve küçük kiriş-lerin karışık görünüşkiriş-lerini kapatmak için çift döşeme kullanarak ellerinden geldiği kadar strüktürü düzeltmek istemişlerdir. Bu gibi şeyleri yaparak, korkulukları parapet şeklinde inşa ederek strüktürün bütünlüğünü temi-ne çalışmışlardır. Burada ayrıca; ya-bancı mimârlık mecmualarından ak-tarılmış bazı süsler veya moda olan aksesuvar'da görülmez. Aksine doğ-r u d a n doğdoğ-ruya stdoğ-rüktüdoğ-r'den doğan bidoğ-r form yaratmak hususunda arzu ve gençlik dolu bir gayret vardır.

İlâveten bir seri çıplak çerçeve teşhirine kalkışılmayıp balkon ve kor-kuluklar civarında küçük açılışlar, kolonlarda oluklar ve pencere çıkma-ları gibi meselelere itina edilmiştir ki, neticede sıkıcı düz satıhlarla karşıla-şılmamaktadır.

Bütün bunlarla beraber idare blo-k u n u n mübalâğalı çatısı, piramidin te-atral pencereleri bir kenara bırakıla-rak tek tek binalar muvaffakiyetli sa-yılsalar bile maalesef ne binalar gru-bu, ne de onları kavrayan plâza mimâ-rî bir bütünlük intibaı vermezler.

A.vrupanın gothic binalarını av-lular etrafında toplayıp birleştiren va-sıftan eser olmadığı gibi, bunca zah-metle meydana getirilen piramit te or-tada kalakalmıştır.

Plaza talebelerin gezip konuşa-cakları, eğlenip istirahat edecekleri bir yer olmak mecburiyetindedir. Bu-rada olduğu gibi şekil aşkına şekil ya-ratmağa çalışılırsa sonunda lüzumsuz bir şekil doğar. Böyle olmasa piramid enteresan olabilir ve şimdi olduğu gibi mekânı yiyen bir beton yığını olmaz-dı.

Yaşanacak yer yok :

Japonya'da modern okul yapıla-rından pek azı fabrika yahut bürolara benzer. Bu binalar her ne kadar bu

muvaffakiyetsizlik derecesinde değil-lerse de, okula da pek benzemiyorlar. Bununla bu beton yapıların eski ki-remit çatılı yapıların kuvvet ve sami-miyetinden m a h r u m olduğunu söyle-mek istemiyorum. Fakat bu binalarda içte ve dışta kendilerini kullanacak öğrencilerin hayatını pek az düşün-düklerini ortaya koymaktadırlar. U-mumiyetle büyük dikkat enteresan bir yerleşme şeması ve dış biçim üze-rine teksif edilmiştir.

Halbuki; içinde talebelerin rahat-ça gezecekleri geniş bir park-bahçe vasıtasiyle binalar birbirine bağlana-bilselerdi, bugün olduğu gibi beton yığınları g a l i n d e kalmıyacaklar, açı-larak kendilerini daha iyi gösterebi-leceklerdi. Münferit binalarda biribir-lerine daha iyi bağlanabilirler, bağla-yıcı koridorların kuruluğundan sakı-nabilinir ve muhtemelen konferans salonu girişi kolay bulunacak hale ge-tirilebilirdi.

Çeşmeler ve bahçedeki sun'î tepeler sadece piramidin eteğinde tez-yini unsurlar olarak kalmaz, talebele-rin istirahat zamanlarını kıymetlen-dirme ve zenginleştirmede kullanıla-bilirdi. Açık sahalar ancak bu suretle mühim bir mimârî eleman olabilirdi ki, bunun için de işi tâ başlangıçtan böyle başlamak lâzımdı.

Eğer piramid plâzadan kaldırılıp da yeri ağaçlandırılacak olursa, bu kampus'un kalan kısmına daha çok uymakla kalmıyacak çevredeki yapı-ların pilotilerini de mânâlandıracak-tır.

Burada arazisini tıka basa dol-durmuş bir akademik fabrikaya ihti-yaç yoktur. Bol ağaçlar, güzel bir manzara, geniş arazi ve serbestçe inşa etmek imkânları varken, niçin mü-kemmel açık bir sahayı betonla doldu-rarak basit bir geçit haline getirmeli?

Büyük beton kitlelerin de kendi güzellikleri olabilir, fakat bunların talebeye cazip gelecek bir okul yapısı haline getirilmesi pek kolay değildir. Bana Peers üniversitesinde ele geçen bir fırsat ziyan edilmiş gibi geliyor.

Piramidin içine bir bakış, haki-katte dışa içten çok daha fazla ehem-miyet verildiğini ortaya koyar.

Muhakkak ki NERVİ'den sonra kat-lanmış dilimlerle yapılmış bir aranj-man veya NOWİCKİ'den sonra bir kabuk araştırmasına girişilmemesi ho-şa gider. Fakat piramid'de konferans salonu için uygun bir biçim değildir.

(4)

Akustik ve termik mahzurları vardır. Ayrıca şekil psikolojik olarak tatmin-kâr değildir. Konferans salonunda me-kânın tanzimi; dinleyicinin görüş ve alâkasını konferancıya teksif edecek şekilde olmalı, aydınlatma ve ışıklan-mada aynı maksada hizmet etmelidir. Dış form, için plânlamasından doğma-lıdır. Bu misâlde ise dış f o r m sadece geometrik olarak elde edilmiş ve sa-lonun tepesine oturtulmuştur.

Neticede iç mekân maksada uy-mamış dış mekân da gayri insanî bir görünüş almıştır.

Işık mekânın istikamet ve karakte-rini tayin eden mühim bir mimârî ele-mandır. Bu yeni binalarda iç mimarî bakımından pencerelere pek az ehem-miyet verilmiştir. Neticede idare bi-nasında, piramidde, sınıflarda kâfi gün ışığı yoktur, veya birçok hollerde güneş ışığı doğrudan doğruya konfe-ransçının yüzündedir. Bu mânâda iç, dış görünüşe feda edilmiştir.

Dış form üzerinde bu ısrar, strük-tür'de ve iç mekân'da kayıplara sebep olmuştur. Büyük konferans salonunun içinde veya etrafında birçok yerde ölü satıhlar veya toz yuvaları vardır ki; hususiyle ekonomik olması şart koşu-lan böyle bir binada çok dikkati çek-mektedir.

Kabalık :

Bu binaların dışlarının içten da-ha iyi oluşuna bir sebep talebe ihti-yaçlarına pek az dikkat edilmiş ol-ması bir diğer sebep de; detaylara az itina edilişi ve malzeme karekterinin hissedilmeyişidir. Yapı işçiliği kaba-dır. Odalar fabrika büroları gibi soğuk ve kurudur.

Sebebin biri şüphesiz mahdut büt-çe meselesi ise de asıl sebep dahilî ya-pı malzemesinin yanlış seçimidir. Pen-cere doğramaları, raf ve kapı gibi şeylerle döşeme duvar ve tavanların birleşme noktaları itina ile halledil-memiştir. Bu projenin iyi tarafların-dan biri malzeme sayısının asgarî tu-tuluşudur. Bitirişte fanteziye kaçılma-mıştır. Bununla beraber insan vücu-duna çok daha yakın olan enteryörün ancak bir mesafeden görülecek olan

dıştan farklı olması icabettiği âşikâr-dır. Boyalı beton blok duvarları ve çimento şap döşemeleri ile odalar de-polara benzemektedir. Bunların ileri-de ileri-değiştirileceklerini kuvvetle tahmin ederim. Parapetler pencere denizlik-leri, duvarlar, döşemeler, hülâsa insan vücudunun temasa geleceği bütün de-taylar çok sert ve dokunmağa gelme-yecek kadar kabadırlar. Korkuluklar yuvarlatılmıştır. Merdiven holü daire-vîdir, buna rağmen hiç birinde en ufak bir yumuşaklık yoktur. Bu sadece be-tonun aslî karakterinin değil fakat fa-kir plânlama ve işçiliğin sonucudur.

Konio Maekewa, Nihon Sogo ban-kasını yaparken, binayı m ü m k ü n ol-duğu kadar hafif yapmak, prefabrike elemanları m ü m k ü n olduğu kadar çok kullanmak nevinden birşeyler söyle-mişti. Fakat Peers okulu üniversitesin-de geniş konferans salonunda, merdi-venlerde, korkuluklarda ve pencere-ler etrafında ağır ve lüzumsuz beton maşları vardır. Bunlar bu mevzuda prefabrike materyelin kolay, basit montajına kıyasen komplike yapı iş-leri icabettirmiştir. Hele yapı maliye-tinin tahdit edildiği böyle bir durum-da bu tarz inşaatın zarurî addedilişi garip değil midir?

İnsan binanın içinde doyuncaya kadar betonize olduktan sonra dışarı-ya çıkar ve ne görür? Daha çok beton.. Toprak bile betonla kaplanmıştır. Eğer piramid kaldırılsa, kaldırımlar yok edilse yerlerine ağaç ve yeşillik dikil-se belki talebeler rahat ve huzura ka-vuşup derslerine çalışabilirler. Aksi halde... Kimbilir?

Maekewa firmasının umumiyetle izolasyon ve çatı işlerinde dikkatli ol-duğu bilinir. Piramidin çatısının ter-mik izolâsyonunu yapan bloklar aynı zamanda drenajı da kolaylaştırmakta-dır. Ancak diğer taraftan blokun ve açık merdiven evlerinde olduğu gibi pencere çıkmalarında da doğru dre-n a j yoktur. Bu dre-noktalarda topladre-nadre-n kir, toz, yağmur ile muhtemelen be-ton duvarları yıkayacaktır. Taş ve tuğ-la yaş iken yumuşak ve güzel olduğu halde beton karanlık ve korkutucu olmaktadır. İlk yapıldığındaki

güzel-liği kirle bozulur. Bütün moderngüzel-liği- modernliği-ne rağmen betonun taş ve tuğlaya na-zaran sadece tekstür bakımından de-ğil fakat hava tesirlerine mukavemet bakımından da zayıf olduğu gözönün-de tutulursa; artık mogözönün-dern mimârinin ilk zamanlarından kalan batıl itikat-ları terkederek, tuğla, çini gibi mal-zemeye dönmek zamanının gelip gel-mediği düşünülmelidir.

Genç nesilden beklenen :

Daha önce de söylediğim gibi; bu binanın mimârları, göz alıcı malzeme, duvar resimleri veya sair lüzumsuz te-f e r r ü a t kullanmaksızın binaların zati güzelliğini temin etmek hususundaki genç ve arzu dolu davranışlarından do-layı tebrik edilmelidir.

Ayrıca çıplak çerçeveleri veya biçimleri kullanmamak hususunda kâ-fi derecede bilgilidirler.

Bir geniş mânâda gayri iktisadî plânlama ve bayağı detaylar kadar kö-tü biçimlerde; başlıca mimârlık okul-larında plâstik tedrisatın azlığından veya ehliyetli teknik personelin bir mimârî büroda uzun zaman kalmama-sından doğmaktadır.

Anlayış ve bilgimiz tekâmül ettik-çe bu nevi kusurlar şüphesiz azalacak-tır.

Beni daha ziyade üzen; mimârî-nin sadece mantıkî ve fonksiyonel plânları, güzel formları ihata etmekle kalmayıp; iç mekânı, yapılarla, yapı ve çevresi ile yaratılan mekânı da ihata ettiğini pek az mimârın kavra-makta olmasıdır. En mühimi ise, mi-mârî insan hayatının içinde geçtiği her mekân ile ilgilenir.

Tahdit edilmiş bir bütçe ile de ol-sa; mimârlar ticaret ve istihsal ile ilgili olmayan bir yapıyı plânlamak fırsatını pek sık ele geçirmezler fakat fırsat da ele geçirildiği zaman sadece güzel bir form yaratmakla kalmayıp içinde insan hayatının zevk ve rahat-lıkla geçebileceği çevreyi yaratmalı-dır.

Ümid ederim ki, genç mimârları-mızın gayret ve enerjileri bu hedefe tevcih edilebilsinler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Zemin katm giriş ve pasaj iç ve dış cepheleri cam tuğla olarak yapılmış, diğer iki iç cephesi ise dişbudak kaplı lambri olarak imâl olunmuştur.. Asma kat duvar- ları

a) Kasa dairesi için bodrum katı, b) Banka için esas ve zemin katı, c) Lojman için üst kat.. yapmağa imkân yoktu. Bu imkânsızlık şu yolda iyi bir

Yeni doğan bebeklerde 350’den fazla Erişkin bir insanda 206.

Netice olarak görüyoruz ki, gerek demir ge- rek ahşap veya gerekse betondan olsun hazır ev- lerin yerinde aynı malzeme ile inşa edilen evlere nazaran birçok faikiyetleri

Gerek sergide teşhir edilen eserler, gerek bu sergi münasebetiyle verilen konferans ve nutuklar Almanyadaki yeni rejimin 10 sene içinde yepyeni ve esaslı bir mamirî

Evvelâ tek katlı olan bu evin önü- ne bir metre genişliğinde şeritvari bir yeşil kısım koyalım Buna ilâveten bina inşaat derinliği olarak 7m.. ve gene aynı

Kullanılan santral ekipmanları dikkate alınırsa, Kombine Model-1 olarak adlandırılan tasarımda, Bottoming Binary tasarımına ilave olarak bir separatör ve buhar

 SS Arıköy Konut Yapı Koop (İTÜ Kooperatifi), Pastahane ve Cafe, Proje ve Uygulama Taner Uraz, Kilyos, İstanbul (2002).  Trabzon Kültür Derneği Lokali, Proje