• Sonuç bulunamadı

‘93 Harbi ve Palmerstonculuk Siyasasının Revize Edilmesi 12. HAFTA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "‘93 Harbi ve Palmerstonculuk Siyasasının Revize Edilmesi 12. HAFTA"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

12. HAFTA

‘93 Harbi ve Palmerstonculuk Siyasasının Revize Edilmesi

(2)

• ‘93 Harbi’nde Britanya ve Fransa Kırım Savaşı’nın aksine Palmerstonculuk siyasası gereği müttefikleri kabul ettikleri Osmanlı devletinin yardımına gelmeyi reddetmişlerdi.

Britanya muhafazakâr hükümetinin başında bulunan Benjamin Disraeli (nam-ı diğer Lord Beaconsfield) Osmanlı’nın yardım taleplerine İngiliz kamuoyunda bir süreden beri esen Türk karşıtı rüzgârları gerekçe göstererek ve hükümetin iç siyasette Liberaller karşısında çok prestij ve güç kaybetmesine yol açabilecek böyle bir manevrayı göze alamayacaklarını açıklayarak cevap vermiş ve Osmanlı devleti Rusya karşısında yalnız bırakılmıştı.

(3)

• Çok geçmeden Osmanlı devleti ağır kayıplarla savaştan çekilmek ve bu kayıpları kalıcı hale getirecek türden bir antlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. 1878 Ayastefanos Antlaşması Osmanlı’nın Balkanlar’daki egemenliğine ağır bir darbe vurmuş, Romanya, Karadağ ve Sırbistan’ın bağımsızlığı kabul edilmiş, Makedonya’yı da içine alacak ve Rusya için bir uydu işlevi görecek şekilde son derece geniş topraklara sahip bir Bulgar Prensliği oluşturulmuş, Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya’ya bırakılmıştır.

(4)

• Ayastefanos Antlaşması’nın Avrupa güçler dengesini Britanya’nın hoş görebileceğinden çok daha derinden sarstığı anlaşılınca Benjamin Disraeli ‘93 Harbi sırasındaki ödünsüz tavrından geri adım atmış ve Kraliçe’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları gereği bu antlaşmanın gözden geçirilmesinin farz olduğuna kamuoyunu ikna etmiştir. Ardından yeni bir antlaşma yapılması için Berlin’de bir konferans toplanmıştır. Berlin görüşmeleri öncesi Britanya ile Osmanlı devleti arasında gerçekleşen müzakereler sonrası şartları daha ehven bir antlaşmanın imzalanması konusunda Disraeli hükümetinin göstereceği çabaya karşılık olarak Akdeniz’de askeri bir üs olarak kullanılmaya uygun bir toprağın yönetiminin Britanya’ya bırakılması konusunda mutabakata varılmıştır.

Böylece II. Abdülhamid tarafından Kıbrıs adası nominal olarak Osmanlı egemenliğinde kalma şartıyla Britanya’ya bırakılmıştır.

(5)

• 13 Haziran 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması gerçekten de Osmanlı’nın görece daha lehine koşullar içeren bir görünüm sunmaktadır. İlerleyen dönemde bizatihi kendisinden türeyen bir sorunun merkezinde yer alacak olan Makedonya (Selanik, Kosova ve Manastır’dan oluşan bölge) Bulgaristan Prensliği’nden geri alınarak Osmanlı’ya iade edilmiş, Rusya da Doğu Beyazıt’ı geri vermiştir. Ayrıca Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeni tebaanın haklar ve özgürlükler bakımından koşullarının iyileştirilmesine ve bu reform sürecinin Britanya tarafından yakından izleneceğine dair bir madde de antlaşmaya eklenmiştir. Ayastefanos Antlaşması’nda bu rolü kendisine atfeden Rusya’ya karşılık Britanya’nın söz konusu alanı boş bırakmak istemediği ve Boğazlar üzerinden Akdeniz’e inmek yerine Doğu Anadolu üzerinden bu yolculuğu gerçekleştirmeyi planlayan Rusya’nın önüne set çekmek için tedbir almaya çalıştığı görülmekteydi.

(6)

• Berlin Antlaşması ile Palmerstonculuk siyasasının revize edilme sürecine girildiği anlaşılmıştır. Britanya artık Osmanlı’nın Rusya’nın saldırılarına karşı koyabilecek şekilde güçlenmesi ihtimalinin kalmadığı inancıyla, Doğu Akdeniz’e inmeyi başarmış bir Rusya’yı nasıl durdurabileceği üzerine düşünmeye başlamış ve bölgede sürekli şekilde asker bulundurabileceği arazi arayışı önce Kıbrıs’ın sonra da Mısır’ın İngiliz yönetimine geçmesiyle sonuçlanmıştır.

Britanya’nın Kıbrıs’ın yeterince elverişli olmadığına kanaat getirip 1882’de bir oldu bittiyle Mısır’ı işgal etmesi Palmerstonculuk siyasası sayesinde İngiliz ittifakının avantajlarından yararlanmış seleflerinin aksine Sultan II. Abdülhamid’in son derece güvencesiz ve ihanete uğramış hissetmesine elverişli bir ruh halini gündeme getirmiştir.

(7)

• Devam eden dönemlerde Sultan II. Abdülhamid iktidarı Bab-ı Âli’den geri alacak ve Yıldız sarayını bir idari ve siyasi üs olarak organize ederek hızla dağılmakta olan imparatorluğu tek merkezden yönetmeye girişecektir. Bu arada Tanzimat dönemini karakterize ettiği ve kimi Batı menşeili kurumlar, etiket kuralları ve tüketim alışkanlıklarının “taklit” edilmesinden öteye geçmediği düşünülen modernleşme serüvenine yeni bir boyut kazandıracak tarzda Batılı değerler ve kurumlardan uzak duran ancak Batılı teknik ve o tekniği üreten eğitim metodlarının transferine yoğunlaşan yeni bir modernleşme tercihi gündeme gelecek ve büyük oranda kısıtlanmış haklar ve özgürlüklerle sınırları çizilen bir siyasi arenada uygulamaya konulacaktır.

(8)

• Bu yeni tercih çok geçmeden haklar ve özgürlükler konusunda liberalleşme talep eden, Sultan II. Abdülhamid’in kurduğu Batı tarzı eğitim yapan okullarda yetişmiş ve onun yönetimine muhalefet edebilecek entelektüel ve düşünsel araçları bu okullarda edinmiş gençlerin gizli oluşumlar ile siyasi arenaya muhalif olarak girmeye başlamasına yol açacaktır. İttihad-ı Osmanî gizli örgütüyle başlayıp yıllar içinde İttihad ve Terakkî Cemiyeti’ne evrilecek olan bu Sultan Hamid karşıtı muhalifler hem altı yüz yıllık Osmanlı imparatorluğunun sona ermesi hem de bir ulus-devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin hayata başlaması süreçlerinde tarihe damgasını vuracak bir aktör olarak rol oynayacaktır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Gider büroları; merkezde ve taşra kalelerinde muhafız olarak görev yapan Yeniçerilerle acemi oğlanlarına, saray bahçeleri görevlilerine, baltacılara yapılan

On dokuzuncu ve yirminci yüzyıl Batılı tarih yazımında Osmanlı modernleşme deneyimi, ağırlıklı olarak Osmanlı’ya bir herhangi bir faillik atfetmeksizin

Bu fon kodu altında muhacirlerle ilgi çok sayıda belge bulunmaktadır. Muhacirler, Abdülmecid ve Abdülaziz döneminde iskân olunanlar ve 93 Harbi ile gelenler olmak üzere

Osmanlı Devleti’nde mali sisteme önem verilmesine ve vergi sisteminin esnek bir yapı arz etmesine rağmen vergi isyanlarının (Celali İsyanları, Patrona Halil İsyanı,

Functional performance by 6-minute walking test (6MWD), proprioceptive acuity by knee joint position sense using an isokinetic dynamometer, balance by the one-legged balance test

Santral kateter bakımında şeffaf örtü ve klorheksidin glukonat emdirilmiş şeffaf örtü kullanılan pediyatrik kardiyovasküler cerrahi hastalarının kateter ilişkili enfeksiyon

Celâl Bey, Gökçen Efe ile son mü­ zakerelerini yaptıktan ve ondan da harekete geçeceğine dair k at’ı vait aldıktan sonra, artık Denizli istika­ metine

Hasan Koyuncu 2 , Ece Akar 3 , Nejat Akar 3 , Erol Ömer Atalay 1 1 Pamukkale University Medical Faculty Department of. Biophysics,