• Sonuç bulunamadı

Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın din-ahlak ilişkisi problemine yaklaşımı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın din-ahlak ilişkisi problemine yaklaşımı"

Copied!
197
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

DİN FELSEFESİ BİLİM DALI

RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI’NIN DİN-AHLÂK PROBLEMİNE

YAKLAŞIMI

Mahmut ÇALIŞKAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Bayram DALKILIÇ

(2)
(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24

http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın Din – Ahlak İlişkisi

Problemine Yaklaşımı başlıklı bu çalışma 15/09/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda

oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza

Prof. Dr. Bayram DALKILIÇ Danışman

Prof. Dr. Mehmet AKGÜL

Yrd. Doç. Dr. Lütfi CENGİZ Üye

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24

http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Mahmut ÇALIŞKAN

Numarası 084245021003

Ana Bilim / Bilim

Dalı Felsefe ve Din Bilimleri/Din Felsefesi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI’NIN DİN – AHLAK İLİŞKİSİ

PROBLEMİNE YAKLAŞIMI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(5)

I

ÖNSÖZ

Tarihsel süreçte, Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Nasıl yaĢamalıyız? soruları perspektifinde din ve ahlâk, insan için bir dünya görüĢü ve yaĢam biçimi önermektedir. Bu çerçevede insanın hayatı anlamlandırma çabasına ve sorgulamasına dinin ve ahlâkın verdiği cevaplar olumludur. Ġnsanın bu anlam arayıĢı serüveninde, din ile ahlâk arasındaki iliĢki de anlamlandırılmıĢ ve sorgulanmıĢtır. Bu bağlamda genelde felsefenin, özelde din felsefesinin en önemli problemlerinden birisi de; din ile ahlâk arasındaki münasebeti anlamlandırma ve sorgulama çabası olmuĢtur. Her dönemde, bu problem canlılığını korumuĢtur.

Din ve ahlâk, son dönem Osmanlı düĢünürlerinin üzerinde çokça durdukları alanlardandır. Dönemin Ģartları paralelinde, din ile ahlâk arasındaki çeĢitli yaklaĢımlarla kurulan iliĢki de müstakil bir problem olarak tartıĢılmıĢtır. Bu dönemin önemli düĢünürlerinden ve din - ahlâk iliĢkisi problemini felsefî bir tartıĢma konusu edinen son dönem Türk aydınlarından biri de Feylesof Rıza Tevfik BölükbaĢı‟dır.

MeĢrutiyet‟ten Cumhuriyet‟e devreden Türk felsefe birikimine önemli katkıları olan Rıza Tevfik; metafizik, epistemoloji, estetik, teoloji, siyaset, sosyoloji, tıp ve edebiyat alanlarında önemli çalıĢmalara imza atmıĢtır. Bu çalıĢmalarında o, din ve ahlâkla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunmuĢtur. Ayrıca Rıza Tevfik, din ile ahlâk arasındaki iliĢki problemini farklı perspektiflerden çözümlemeye çalıĢmıĢtır. Onun din ile ahlâk arasındaki iliĢkiye dair müstakil bir çalıĢması olmamasına rağmen, makaleleri ve kitapları incelendiğinde bu iliĢkiye yer verdiği görülmüĢtür.

Rıza Tevfik, bir felsefe tarihçisidir. Felsefe tarihçisi olmasının yanında, onun bir din felsefesinden bahsedilebilir mi? Rıza Tevfik, dini, ahlâkı ve bu iki alan arasındaki iliĢkiyi nasıl değerlendirmiĢtir? Bu tartıĢmalar paralelinde; onun “din - ahlâk iliĢkisi problemi” ile ilgili görüĢleri tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır.

Bu bağlamda “Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın Din - Ahlâk İlişkisi Problemine

Yaklaşımı” isimli çalıĢmamızın Giriş’inde; Rıza Tevfik‟in hayatını, eserlerini ve

felsefesini, din – ahlak iliĢkisi probleminin ele alınıĢını ve din – ahlak iliĢkisi bağlamında ahlak teorilerini; Birinci Bölüm’ünde Rıza Tevfik‟in din ve ahlâk anlayıĢı ile birlikte din ve ahlâk felsefesinin bazı önemli kavram ve problemleri ele alıĢını; İkinci

(6)

II

Bölüm’ünde araĢtırma konumuzun özüne yönelik değerlendirmeler çerçevesinde

feylesofun din - ahlâk iliĢkisi problemine yaklaĢımını; Üçüncü Bölüm’ünde de din – ahlâk iliĢkisi problemi çerçevesinde tartıĢılması mümkün bazı konuları, feylesofun o meselelere dair görüĢleri paralelinde inceledik.

Bu çalıĢma farklı açılardan önem taĢımaktadır. Bu araĢtırma, baĢta Türkiye‟de çağdaĢ felsefe geleneğinin nasıl oluĢtuğunun araĢtırılması, felsefenin kurumsal anlamda eğitim – öğretim faaliyetleri arasına nasıl dâhil edildiği, Osmanlı aydınları arasında önemli bir tartıĢma olan devletin bekası ve halkın refahı için neyin ya da nelerin lazım olduğu tartıĢmalarının nasıl incelendiği ve bu dönemde din ile ahlâkın felsefî anlamda nasıl ele alındığının yanında; bu iki alan arasında nasıl bir iliĢkinin olduğunun araĢtırılmasına yönelik bir çalıĢmadır. Bu nedenle son devir aydın ve araĢtırmacıları arasında muhalif bir düĢünür olarak Rıza Tevfik‟in din ile ahlâk hakkındaki görüĢlerinin tespit ve analiz edilerek; din – ahlâk iliĢkisi probleminin bütüncül olarak ortaya konulması, önemli bir aktivite olarak değerlendirilmiĢtir. Ayrıca çalıĢmamızın

Türkiye’de Din Felsefesi çalıĢmalarına da küçük bir katkı olacağı kanaatindeyiz.

ÇalıĢma konusu ve baĢlığının belirlenmesi baĢta olmak üzere araĢtırmamızın her safhasında bana destek olan ve çalıĢmalarımıza her türlü katkıyı yapan danıĢman hocam Sayın Prof. Dr. Bayram DALKILIÇ Beyefendi‟ye, bu çalıĢma ve araĢtırma sürecinde kaynaklara ulaĢmak için rehberliğini esirgemeyen Sayın Prof. Dr. Abdullah UÇMAN Beyefendi‟ye, ve kıymetli eĢim Fatma ÇALIġKAN‟a saygı ve teĢekkürlerimi sunmayı bir borç biliyorum.

ÇalıĢmak benim erdemimdir.

Mahmut ÇALIġKAN Ġstanbul – 2011

(7)

III KISALTMALAR bk.: Bakınız Bs. : Basım C. : Cilt çev.: Çeviren

DĠA: Diyanet Ġslam Ansiklopedisi FD: Felsefe Dersleri

haz.: Hazırlayan

MF: Abdülhak Hamid ve Mülahazat-ı Felsefîyesi MKF: Mufassal Kamus-ı Felsefe

MÖ: Milattan Önce MS: Milattan Sonra nr: Numara ö: Ölümü

ÖH: Ömer Hayyam ve Rubaileri ös: Özel Sayı s. : Sayfa S. : Sayı Sdl.: SadeleĢtiren SÖ: Serab-ı Ömrüm ss. : Sayfa Sayısı t.y.: Tarih Yok.

TF: Tevfik Fikret: Hayatı-Sanatı-ġahsiyeti vd. : Ve Diğerleri

y. : Yer

(8)

IV ÖZET

Din ve ahlak, beĢerî hayata anlam ve değer katan iki alandır. Bu alanlar arasında; farklı açılardan incelenmesi mümkün felsefi, sosyolojik, tarihi, psikolojik, siyasi vs. bir münasebetin olduğu veya felsefî gerekçelerle bir iliĢki problemi oluĢturma çabalarının görüldüğü düĢünce ve kültür tarihinde malum bir konudur. Bu çalıĢmamızda din ve ahlak alanlarına bağlı olarak din – ahlak iliĢkisi problemi ve bu problem çerçevesinde tartıĢılması mümkün bazı felsefi problemler, II. MeĢrutiyet feylesofu Rıza Tevfik BölükbaĢı‟nın din ve ahlak ile ilgili görüĢlerine odaklanılarak incelenmiĢtir.

Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın Din – Ahlak İlişkisi Problemine Yaklaşımı isimli çalıĢmamızda din ve ahlak, aralarındaki “iliĢki” problemi bağlamında değerlendirilmiĢtir. AraĢtırma konumuz, Rıza Tevfik‟in agnostik sayılabilecek tekâmülcü felsefi düĢüncesi paralelinde ve din felsefesinin bazı konusal problemleri kapsamında genel olarak din, dinin önemi, Allah‟ın varlığı ve sıfatları; ahlak, ahlak felsefesi, ahlakın gerekliliği, din ve ahlak felsefesi açısından bazı konu ve kavramlar; din ile ahlak arasındaki iliĢki sorunu, bu sorunun farklı versiyonlarının farklı açılardan tartıĢılması ve din – ahlak iliĢkisi problemi ekseninde bazı felsefi meselelerin tartıĢılması gibi baĢlıklar çerçevesinde iĢlenmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Rıza Tevfik BölükbaĢı, Felsefe, Din, Ahlak, Din – Ahlak ĠliĢkisi, Din Felsefesi.

(9)

V

SUMMARY

Religion and ethics constitute two powerful sources of meaning and value in human life. In the history of thought and culture we plainly see that some philosophical, sociological, historical, psychological and political correlations are considered to exist between these two sources or at least it is supposed to represent deep relational issue. In this dissertation we focus on Riza Tevfik Bolukbasi‟s, the philosopher of II. Consitutional Monarchy Period (II. MeĢrutiyet), views and ideas on religion and ethics in the context of their mutual relation issue.

Riza Tevfik Bolukbasi’s Approach to the Relation Between Religion and Ethics entitled

dissertation is considered to investigate philosopher‟s thoughts about religiona and ethics based on their mutual relation. Our main research objectives in this paper were religion, its importance and influence, existance and attributes of God, morality, philosophy of ethics, necessity of ethics, some special topics and concepts in the light of philosophy of religion and ethics, problem of relation betwen religion and ethics etc. along with Riza Tevfik‟s philosophical thought which can be seen as an agnostic and evolutionary.

Keywords: Riza Tevfik Bolukbasi, Philosophy, Religion, Ethics, Religion Ethics Relation, Philosophy of Religion.

(10)

VI ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ... I KISALTMALAR ... III ÖZET ... IV SUMMARY... V ĠÇĠNDEKĠLER ... VI GĠRĠġ ... 1

I.1. RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI’NIN HAYATI VE FELSEFESİ ... 1

I.1.1. Hayatı ... 2

I.1.2. Eserleri ... 6

I.1.3. Felsefesi ... 11

I.1.3.1. Feylesofluğu ve Felsefe Anlayışı ... 12

I.1.3.2. Felsefe - Bilgi ĠliĢkisine YaklaĢımı ... 19

I.1.3.3. Sübjektivizm Felsefesi ... 23

I.2. DİN - AHLÂK İLİŞKİSİ PROBLEMİNİN ELE ALINIŞI ... 27

I.2.1. Zorunluluk ... 32

I.2.2. ĠliĢkisizlik ... 33

I.2.3. Yararlılık ... 33

I.2.4. Zararlılık ... 35

I.3. DİN – AHLÂK İLİŞKİSİ PROBLEMİ BAĞLAMINDA ETİK TEORİLER ... 36

I.3.1. Dini Ahlâk Teorileri ... 37

I.3.1.1. Ġslam Ahlâkı ... 42

I.3.2. DindıĢı Temellere Dayanan Ahlâk Teorileri ... 46

BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 52

RIZA TEVFĠK BÖLÜKBAġI ‟NIN DĠN VE AHLÂK ANLAYIġI ... 52

1.1. DİN ANLAYIŞI ... 52

1.1.1. Dinin Kaynağı, Mahiyeti ve Önemi ... 53

(11)

VII

1.1.3. Acosmizm ... 64

1.1.4. Agnostisizm ... 66

1.1.5. Ateizm ... 68

1.1.6. Din – Sanat – Felsefe ĠliĢkisi ... 72

1.2. AHLÂK ANLAYIŞI ... 73

1.2.1. Ahlâk Nedir? ... 74

1.2.2. Ahlâk Felsefesi ... 75

1.2.3. Ahlâkın Konusu ve Metodu ... 78

1.2.4. Ahlâkın Faydası ve Gayesi ... 80

1.2.5. Ahlâkî Değerlerin Kaynağı ... 83

1.3. AHLÂK FELSEFESİNİN BAZI KAVRAMLARINA YAKLAŞIMI ... 84

1.3.1. Amoralizm ve Ġmmoralizm... 84 1.3.2. Ġmsak ve Züht ... 86 1.3.3. Ferâgat ... 89 1.3.4. Diğerkâmlık ... 89 1.3.5. Ġyilik ve Hayırseverlik ... 91 1.3.6. Karakter ... 98 ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 103

RIZA TEVFĠK BÖLÜKBAġI‟NIN DĠN – AHLÂK ĠLĠġKĠSĠ PROBLEMĠNE YAKLAġIMI ... 103

2.1. AHLÂK – İLİM İLİŞKİSİ ... 104

2.2. ASLİ ERDEMLER TEORİSİ ... 108

2.3. KÖTÜLÜK PROBLEMİ VE KÖTÜMSERLİK ... 111

2.4. KADER MESELESİ VE İNSAN HÜRRİYETİ ... 120

2.5. AHİRET İNANCI VE DİNİ AHLÂK ... 126

2.6. DİN – AHLÂK İLİŞKİSİ PROBLEMİNE FARKLI YAKLAŞIMLAR ... 129

2.6.1. Dinden Ahlâka ... 130

(12)

VIII

2.6.3. Din – Ahlâk ĠliĢkisinin Reddi ... 137

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 140

DĠN – AHLÂK ĠLĠġKĠSĠ PROBLEMĠ BAĞLAMINDA RIZA TEVFĠK BÖLÜKBAġI‟NIN BAZI FELSEFĠ PROBLEMLERE YAKLAġIMI ... 140

3.1. HEKİMLİK – AHLÂK İLİŞKİSİ ... 141 3.2. MUTLULUK FELSEFESİ ... 143 3.3. İMAN – ÜMİT İLİŞKİSİ ... 146 3.4. ÖLÜM MESELESİ ... 147 3.5. VİCDAN MESELESİ ... 151 3.6. TASAVVUFİ AHLÂK ... 154

3.7. SOSYAL DARVİNİST AHLÂK: YENİ AHLÂKÇILIK ... 159

3.8. SİYASET FELSEFESİ VE AHLÂK ... 164

SONUÇ ... 169

BĠBLĠYOGRAFYA ... 174

I. RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI’NIN ESERLERİ ... 174

II. RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI’NIN MAKALELERİ... 175

III. DİĞER KAYNAKLAR ... 178

(13)

1 GĠRĠġ

I.1. RIZA TEVFĠK BÖLÜKBAġI’NIN HAYATI VE FELSEFESĠ

Filozofların hayatı ile felsefî görüĢleri arasında doğrudan bir iliĢkinin olduğu bilinen bir gerçektir. Öyle ki filozof hem yaĢadığı dönemden etkilenir hem de yaĢadığı dönemi etkiler. Bu bakıĢ açısı bağlamında filozofların felsefî görüĢleri ya da felsefenin herhangi bir problemine yaklaĢımları hayat hikâyeleriyle birlikte ortaya konulmalıdır. Bu yönüyle araĢtırma konumuzun bir bütünlük içinde ortaya konulabilmesi için, Rıza Tevfik‟in hayatını kısaca hatırlamamız gerekmektedir.

Osmanlı son dönemi fikir hayatının hareketliliği, siyasi akımlar ve cereyanlar Rıza Tevfik üzerinde etkili olmuĢtur. Diğer taraftan özel hayatının canlılığı, maceralı siyaset algısı ve felsefî - edebi Ģiirleri, dönemin aydınlarını ve kültürel hayatını az da olsa etkilemiĢtir. Bugün daha çok edebiyatçı yönüyle hatırlanan Rıza Tevfik, edebiyatçılığına derinlik kazandıran felsefeci, politikacı ve sosyolog yönüyle de gündeme gelmelidir. Türkiye‟de felsefe dersinin kurumsallaĢma sürecinde önemli bir yeri olan felsefecinin hayatının kısaca ele alınması, dönemin felsefî birikiminin tartıĢılması ve insan hayatının bir parçası olan din ve ahlâk ile ilgili feylesofun yaklaĢımlarına giriĢ yapılması ehemmiyet arz etmektedir.

Rıza Tevfik feylesof mudur, Ģair midir, doktor mudur, politikacı mıdır, sporcu mudur? Öyle ki bu soruların her birinin ayrı bir araĢtırma konusu olduğu aĢikârdır. Ahlâk ve din kavramlarına nasıl yaklaĢtığını, bu iki kavram arasındaki münasebete değinip değinmediğini, değindiyse; iki alan arasında nasıl bir münasebet kurduğunu araĢtırdığımıza göre kuĢkusuz onun genel felsefesini tartıĢmalıyız. Felsefesini bütüncül olarak kısaca ortaya koyabilmek için ise biyografisine değinmemiz gerekmektedir.1

1 Rıza Tevfik BölükbaĢı‟nın hayatı mufassal olarak değerlendirilmiĢtir. BölükbaĢı, Rıza Tevfik, Biraz da

Ben Konuşayım, haz. Abdullah Uçman, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul, 1993; YücebaĢ, Hilmi, Bütün Cepheleriyle Rıza Tevfik: Şiirleri, Makaleleri, Hatıraları, Ġstanbul, 1950; Esatlı, Mustafa Ragıp, Ölümünden Sonra Rıza Tevfik, Ġstanbul, 1950; Ünaydın, RuĢen EĢref, Diyorlar ki, haz. ġemseddin Kutlu, Ankara, 2000, ss. 117-139; Ġnal, Ġbnülemin Mahmud Kemal, Son Asır Türk Şairleri, 3. Baskı, C. III, Dergah Yayınları, Ġstanbul, 1988, ss. 1508-1525; Kandemir, Kendi Ağzından Rıza Tevfik, Ġstanbul, 1943; Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, C. 2, Konya, 2005; Ulunay, R. Cevat, Rıza Tevfik: Şiirleri ve Mektupları, Ġstanbul, 1943; Arkın, Ramazan Gökalp, Rıza Tevfik: Hayatı ve Şiirleri, Resimli Ay Matbaası, Ġstanbul, 1939; Uçman, Abdullah, Rıza Tevfik: Hayatı, Edebi Şahsiyeti, Şiirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986; Uçman, Abdullah, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma, Kitabevi, Ġstanbul, 2004, ss. 1-29; Uçman, Abdullah, “Rıza Tevfik

(14)

2 I.1.1. Hayatı

MeĢrutiyet dönemi düĢünürleri arasında önemli bir yeri olan Rıza Tevfik BölükbaĢı, 7 Kanun-ı Sani 1869‟da babasının kaymakamlık yaptığı o dönemde Edirne vilayetine bağlı Cisr-i Mustafa PaĢa kazasında dünyaya gelmiĢtir. Babası Arnavut asıllı Hoca Mehmet Tevfik Efendi, annesi Kafkas muhacirlerinden Çerkes asıllı Münire Hanım‟dır. Öğrenimine babasının hocalık yaptığı Üsküdar‟da bir Musevî mektebinde baĢlamıĢtır. Bu okulda ciddi bir yabancı dil tahsili görerek Farsça ve Ġbranice‟yi öğrenmiĢtir. Görev yaptığı her okula babası tarafından beraberinde götürülen Rıza Tevfik, bir süre Beylerbeyi ve Davut PaĢa RüĢtiye‟lerine devam etmiĢtir. Bu dönemde Ġstanbul; farklı siyasi, sosyal ve kültürel cereyanlarla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Osmanlı devlet yönetimini yakından ilgilendiren bu durumdan olumsuz olarak etkilenen babasının, savcı vekili olarak Ġzmit‟e tayini üzerine eğitim – öğretimi yine sekteye uğramıĢtır. Ġzmit‟te bir Ermeni okuluna devam ettiği dönemde, annesi sıtmadan ölünce Ġstanbul‟a dönmek zorunda kalmıĢtır. Annesi öldüğünde yirmi sekiz, kendisi ise on bir yaĢındadır.2

Bu durum, küçük yaĢta anne Ģefkatinden mahrum kalan “feylesofun düĢünce dünyasını” derinleĢtirmiĢtir. Pesimist bir dünya görüĢünün gençlik döneminde belirginleĢmesinin önemli bir nedeni de bu olaydır, denilebilir. Annesinin ölümü üzerine okulundan ayrılmak zorunda kalan Rıza Tevfik, çocukluk ve gençliğinin ilk yıllarında babasının görevini Gelibolu‟ya naklettirmesiyle birlikte; buranın doğal güzelliklerinden ve tarihi görünümden oldukça etkilenmiĢtir. Gelibolu‟nun doğal yapısını betimleyen hisli Ģiirlerinde bu etkilenme belirgin olarak görülecektir.3

Küçük yaĢtan beri oğlunun düzenli bir eğitim almasını isteyen Mehmet Tevfik Efendi, Rıza Tevfik‟i Ali Rıza PaĢa yardımıyla Mekteb-i Sultânîye‟ye (Galatasaray Sultânîsi) kaydettirmiĢtir. Serbest bir çocukluk hayatı yaĢayan Rıza Tevfik‟in, sıkıcı bulduğu okul ve tahsil hayatına karĢı duyarsız davranması ve ikinci yılında sınıfta kalması gibi olaylar onun okuldan uzaklaĢtırılmasına sebep olmuĢtur. Okuldan uzaklaĢtırıldıktan sonra Gelibolu‟ya geri dönen Rıza Tevfik, Hamzabey sahillerinde gönlünce yaĢamaya devam etse de okul hayatına hep özlem duymuĢtur. Babası da onu Gelibolu RüĢtiyesi‟ne göndermiĢtir. Bu okuldan birincilikle mezun olduktan sonra ertesi BölükbaĢı”, TDV DĠA, C. 35, Ġstanbul, 2008, ss. 63-70; Onay, ġerife, Rıza Tevfik ve Mufassal Kamus-u Felsefe’si, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Ġstanbul, 2003, s. 3, vd.

2 Ünaydın, RuĢen EĢref, Diyorlar ki, haz. ġemseddin Kutlu, ss. 117-139; Ġnal, Ġbnülemin Mahmud Kemal,

Son Asır Türk Şairleri, ss. 1508-1525.

3

Rıza Tevfik, Serab-ı Ömrüm ve Diğer Şiirleri (SÖ), haz. Abdullah Uçman, Kitabevi, Ġstanbul, 2005, s. 150-154.

(15)

3

yıl Ġstanbul‟a giderek 1885‟te yatılı olarak Mekteb-i Mülkiye‟ye girmiĢtir. Rıza Tevfik‟in hayatı ve felsefesi üzerinde büyük etkisi olan Mekteb-i Mülkiye, edebiyatta eski – yeni kavgasının yaĢandığı ve batılı tarzda felsefî, sosyal, siyasi ve edebi mahiyette “yenilikler” yapmak isteyen hocaların ders verdiği bir eğitim kurumu hüviyetindedir. II. MeĢrutiyet Osmanlı düĢüncesinin Ģekillenmesinde önemli yerleri olan düĢünürlerin yetiĢtiği bir kurum olan bu okulda, birçok öğrenci olayları da yaĢanmıĢtır. Öyle ki burada öğrenci olaylarına karıĢan Rıza Tevfik, 1888 yılında okuldan uzaklaĢtırılmıĢtır. Okuldan uzaklaĢtırıldıktan bir süre sonra babası vefat etmiĢ ve tekrar Gelibolu‟ya dönmüĢ ve burada yine gönlünce yaĢamaya koyulmuĢtur. Siyasi ya da askeri bir okula devam etmek isteyen filozof, yeniden Ġstanbul‟a dönmüĢ ve bir hocasının tavsiyesine uyup Tıbbiye-i Mülkiye‟ye girerek eğitim öğretim faaliyetine devam etmiĢtir. Burada, tekrar bazı öğrenci olaylarına karıĢması ve siyasi konularda yaptığı bazı konuĢmaları nedeniyle birkaç defa hapse atılmıĢtır. Akrabaları tarafından hayatının belli bir düzene girmesi için ikinci dereceden Ģefkat niĢanına haiz, müdire olan AyĢe Sıdıka Hanım‟la 1894 yılında evlendirilmiĢtir.4

Maceralı bir öğrencilik hayatı olan Rıza Tevfik‟in resmi görevleri ve siyasi hayatı da oldukça hareketli geçmiĢtir.

Tıbbiyeden mezun olduğu günlerde Türk - Yunan SavaĢı‟nda yaralı askerleri Manastır‟dan Ġstanbul‟a nakleden seyyar bir hastanede, Mekteb-i Tıbbiye‟den hocası Fahri PaĢa‟nın yanında stajyer doktor olarak çalıĢmıĢtır. 1897 yılında tıbbiyeyi bitirdikten sonra Cenab ġehabeddin (1870-1934)‟in yardımıyla Karantina Ġdaresine “doktor” olarak tayin edilmiĢtir. Bir süre sonra Ġstanbul gümrüğünde Ecza-i Tıbbiye MüfettiĢliğine tayin edilen Rıza Tevfik, aynı zamanda Cemiyet-i Tıbbiye-i Mülkiye‟ye de üye seçilmiĢtir. Bu iki görevi bir arada yürütürken aralarında Sait Halim PaĢa (1863-1921) ve Halide Edip (1884-1964)‟in de bulunduğu bazı kimselere özel dersler vermiĢtir. 1903 yılında karısının ölümünden bir yıl sonra, ikinci ve son eĢi Nazlı Hanım ile evlenmiĢtir. 1907‟de yakın dostlarının telkinleriyle Ġttihat ve Terakki Cemiyeti‟ne girerek fiilen siyasete atılmıĢtır. 24 Temmuz 1908‟de II. MeĢrutiyet‟in ilanıyla Selim Sırrı (1874-1957) ile birlikte “meĢrutiyet düĢüncesi”ni Ġstanbul halkına anlatmıĢtır. Aynı yıl yapılan seçimle Ġttihat ve Terakki Fırkası‟ndan Edirne mebusu seçilerek Meclis-i Mebusan‟a girmiĢtir. 1909‟da Türkiye gizli masonlarının kurduğu ġûrâ-yı Âl-i Osmanî Cemiyeti‟nin 8 numaralı meĢrutiyet mahfili üyesi bulunan Rıza Tevfik, aynı yıl Ġngiliz

4 Kandemir, Kendi Ağzından Rıza Tevfik; Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi; Ulunay, R. Cevat, Rıza Tevfik: Şiirleri ve Mektupları; Arkın, Ramazan Gökalp, Rıza Tevfik: Hayatı ve Şiirleri; Uçman, Abdullah, Rıza Tevfik: Hayatı, Edebi Şahsiyeti, Şiirleri, s. 8.

(16)

4

parlamentosunun davetlisi olarak 19 kiĢilik bir mebus heyetiyle Londra‟ya giderek orada bazı Ġngiliz parlamenter ve yazarlarla temaslarda bulunmuĢtur. Muhalif hareketleri yüzünden partili arkadaĢlarıyla arası açılınca parti içindeki muhaliflerin kurduğu Hürriyet ve Ġhtilaf Fırkasına geçmiĢtir. Siyasi faaliyetlerini devam ettirirken; Ġstanbul Mebusu Kozmidi Efendi‟yle beraber Büyükada‟da yaptığı bir konuĢma seçim Ģartlarına aykırı bulunduğundan bir ay kadar hapse atılmıĢtır. Hapisten çıktıktan sonra seçim bölgesi Gümülcine‟de Ġttihatçıların tuttuğu adamlar tarafından dövülen Rıza Tevfik, seçilemeyince 1914 - 1918 yılları arasında politikadan uzaklaĢıp yeniden Karantina Ġdaresi‟nde çalıĢmıĢtır. Bir yandan da Rehber-i Ġttihad-ı Osmanî Mektebi‟nde felsefe dersleri vermiĢtir. Istılahat- ı Ġlmiyye encümeni olarak da görev yapmıĢtır. Bu arada edebiyat, felsefe ve estetik vb. alanlarında önemli makalelerini yayımlama fırsatı bulmuĢtur. 1918‟de Ahmet Tevfik PaĢa kabinesinde Sultan Vahideddin‟in ısrarı üzerine Maarif Nazırı olarak siyasete geri dönmüĢtür. Ġstanbul Darülfünun‟da felsefe ve estetik dersleri veren Rıza Tevfik, 1919 - 1920 yıllarında Damat Ferit PaĢa kabinesinde iki defa ġura-yı Devlet reisliği de yapmıĢtır. 1919‟da Paris BarıĢ Konferansı‟na, Osmanlı Devleti‟ni temsilen önce danıĢman ardından da delege sıfatıyla katılmıĢtır. 10 Ağustos 1920‟de Sevr AntlaĢması‟nı imzalayan heyette de yer almıĢtır. Anadolu‟daki milli mücadele hareketine muhalif bakıĢ açısı dolayısıyla farklı siyasi tutumu ve entelektüel çevrenin olumsuz tepkileri gibi sebepler, Rıza Tevfik‟in Ankara Hükümeti tarafından sürgüne gönderilmesine neden olacaktır.5

Rıza Tevfik‟in hayatını “Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet Dönemi Rıza Tevfik” olarak ikiye ayırabiliriz. Bir baĢka deyiĢle “sürgün öncesi ve sürgün sonrası Rıza Tevfik”. Bu ayrım mutlak bir gereklilik olarak görülmese de hayatındaki en önemli kırılmadır, diyebiliriz.

Rıza Tevfik‟in Sevr AntlaĢması‟nı imzalaması ve Anadolu‟da baĢlayan ulusal mücadele hareketine muhalif olması, Darülfünun öğrencilerinin tepkisine neden olmuĢtur. Yapılan protestolar neticesinde 1922‟de Cenab ġehabeddin ile birlikte Darülfünun‟daki görevinden istifa etmek mecburiyetinde kalmıĢtır. Yakın arkadaĢı Ali Kemal‟in Ankara Hükümet‟i tarafından muhakeme edilmek üzere Ġstanbul‟dan uzaklaĢtırılması ve yolda Ġzmit‟te halk tarafından feci Ģekilde linç edilmesi üzerine

5 Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, haz. Abdullah Uçman; YücebaĢ, Hilmi, Bütün Cepheleriyle Rıza

Tevfik: Şiirleri, Makaleleri, Hatıraları; Uçman, Abdullah, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma, ss. 1-29; Uçman, Abdullah, “Rıza Tevfik BölükbaĢı”, TDV DĠA, ss. 63-70; Onay, ġerife, Rıza Tevfik ve Mufassal Kamus-u Felsefe’si, s. 3, vd.

(17)

5

Ġngiliz Sefareti‟nin de yardımıyla Mısır‟a gitmekte olan bir yük gemisiyle 8 Kasım 1922‟de bazı arkadaĢlarıyla Mısır‟a gitmek üzere Ġstanbul‟u terk etmiĢtir. Sevr AntlaĢması‟nı imzalamasından dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “Yüz Ellilikler” listesine alınmıĢtır. Kahire‟de Meclis-i Mebusan‟dan eski dostu Ürdün Kralı Emir Abdullah‟la karĢılaĢan Rıza Tevfik, onun daveti üzerine Mekke‟ye giderek Kâbe‟yi ziyaret etmiĢtir. Emir Abdullah‟ın teklifi üzerine Amman‟a gidip orada önce divan tercümanlığına sonra da Sıhhiye ve Âsâr-ı Atîka Müzesi Müdürlüklerine tayin olmuĢtur. Eylül 1928‟de izinli olarak çocuklarının yanına Amerika‟ya gidip orada bir yıl kadar kalmıĢtır. 1934‟te Ürdün‟deki resmi görevinden emekliye ayrılıp Lübnan sahilindeki Cünye kasabasına yerleĢmiĢtir. Bazı dostlarının daveti üzerine Kıbrıs‟a gidip orada bütün Ģiirlerini bir araya getirerek Serab-ı Ömrüm adıyla yayınlamıĢtır. 1936 yılında eĢiyle birlikte Avrupa seyahatine çıkıp bir yıl kadar Ġngiltere ve Fransa‟da kalmıĢtır. Yüz Elliliklerin affına dair kanunun yürürlüğe girmesinden yaklaĢık dört yıl sonra 1943 yılında Ġstanbul‟a dönmüĢtür. Ġstanbul‟da gazetelerde edebiyat, sanat, estetik ve felsefe ile ilgili yazılar yayımlasa da çevresinden eski ilgiyi görememiĢtir. 1949 yılının son aylarında zatürreden HaydarpaĢa Numune Hastanesi‟ne kaldırılan Rıza Tevfik, 30 Aralık 1949‟da vefat etmiĢtir. 1950 yılının ilk günü Zincirlikuyu‟da Asrî Mezarlığına defnedilmiĢtir.6

Türk kültür ve düĢünce tarihinde “feylesof” lakabıyla tanınan Rıza Tevfik‟in, son dönem Osmanlı düĢünce sistematiğinde yeri önemlidir. Eğitim – öğretim hayatı sürecinde bıraktığı olumsuz izlenimler, siyasi talihsizlikleri Rıza Tevfik‟in kültürel ve felsefî çabalarının önüne geçmiĢtir. II. MeĢrutiyet düĢünürü bağlamında hayatını kısaca değerlendirdiğimiz Rıza Tevfik‟in Yüz Ellilikler listesine alınması ve Cumhuriyet döneminde “sürgün düĢünür” olarak akıllarda kalması feylesof hakkında olumsuz izlenimlerin edinilmesine neden olmuĢtur. Son devir Türk kültür ve düĢüncesine birçok alanda katkısı olan Rıza Tevfik; ansiklopedist bir aydın olarak bugün eserleri, makaleleri ve siyasi çıkarımlarıyla birçok araĢtırmaya da konu olmaya devam etmektedir. Son Dönem Türk edebiyatçıları içinde de önemli bir yeri olan düĢünürün

6 Ünaydın, RuĢen EĢref, Diyorlar ki, haz. ġemseddin Kutlu, ss. 117-139; Ġnal, Ġbnülemin Mahmud Kemal,

Son Asır Türk Şairleri, ss. 1508-1525; Kandemir, Kendi Ağzından Rıza Tevfik; Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi; Ulunay, R. Cevat, Rıza Tevfik: Şiirleri ve Mektupları; Arkın, Ramazan Gökalp, Rıza Tevfik: Hayatı ve Şiirleri; YücebaĢ, Hilmi, Bütün Cepheleriyle Rıza Tevfik: Şiirleri, Makaleleri, Hatıraları; Uçman, Abdullah, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma, ss. 1-29; Uçman, Abdullah, “Rıza Tevfik BölükbaĢı”, TDV DĠA, ss. 63-70.

(18)

6

felsefî kaynak değeri taĢıyan eserlerine ve bazı felsefî makalelerine kısaca değinmek araĢtırmamızın bütünlüğü açısından önemlidir.

I.1.2. Eserleri

Rıza Tevfik‟in eserlerini; makaleleri ve kitap halinde yayımlananlar olarak iki genel kategoride değerlendirmek mümkündür. Felsefî, edebi ve fikri makaleleriyle dönemin düĢünce akımlarına tepkisini göstermek, kendi düĢüncelerini ortaya koymak, kendine yöneltilen eleĢtirileri cevaplandırmak ve dönemin siyasi ve toplumsal değerlerini gazete ve dergi sayfalarına taĢımak gayesiyle, kültür ve düĢünce coğrafyasında önemli çalıĢmalar yapmıĢtır.

1890- 1922 ve 1943- 1949 yılları arasında otuz yıldan fazla çeĢitli yayın organlarında devamlı olarak yazılar yazan Rıza Tevfik‟in makaleler bibliyografyasını hazırlamak baĢka bir araĢtırmanın konusu olacağından ve Türkiye‟nin belli baĢlı kütüphanelerinde bilhassa eski harfli gazete ve mecmua koleksiyonları taranmadıkça feylesofun makalelerinin net tespiti mutlaka eksik olacaktır.7

1894 yılından 1922 yılına kadar Mekteb, Maarif, Servet-i Fünûn, Malûmat,8 Mecmua-i Ebüzziya, Çocuk Bahçesi, Ulûm-ı İktisâdîye ve İctimâiye Mecmuası,9

Bahçe, Yeni Gazete, Türk Yurdu, İkdam, İctihad, Rübâb, Peyâm-ı Edebî, Ceride-i Sûfiyye, Muhibbân, Zaman, Peyâm-Sabah, Alemdar ve Şebab gibi dönemin belli baĢlı yayın organları ve dergilerinde felsefî ve

fikri makalelerini yayımlamıĢtır.10

Din – ahlâk münasebeti sorununa feylesofun yaklaĢımları değerlendirilirken; feylesofun bu mecmualarda yayımladığı felsefî makalelerden yararlanılmalıdır.

Hayatını tehlikede görerek Ġstanbul‟dan ayrıldığı Kasım 1922‟den itibaren 21 yıllık sürecek sürgün hayatında ve vatana ihanet edenler listesine alınmasıyla düĢünürün bir nevi tükeniĢi olarak kabul edilen gurbet döneminde ve vatana dönüĢünde özellikle

Yeni Sabah’ta felsefe, estetik ve edebiyat alanlarına ait konuları yaĢı ilerlemiĢ olmasına

rağmen makale Ģeklinde yayımlamıĢtır11 .

Bir MeĢrutiyet düĢünürü olan Rıza Tevfik, yarım asırdan fazla bir zaman sürecinde dil, edebiyat, sosyoloji, tarih, politika, estetik, felsefe ve tasavvuf konularında

7 Uçman, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma, s. XVIII; Ayrıca Rıza Tevfik‟in fikri, edebi, felsefî ve diğer makalelerinin ulaĢılabilen bibliyografyası için bk. Abdullah Uçman, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma ss. 394-430.

8 Ahlâk ve hekimlik iliĢkisi üzerine bazı makalelerini Malûmat‟ta yayımlamıĢtır.

9 Ahlâkla ilgili bazı makalelerini Ulûm-ı İktisâdiye ve İctimaîye Mecmuası’nda yayımlamıĢtır. 10

Uçman, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma, s. 394-430. 11 Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, s. 17.

(19)

7

yazılar yazıp, gazete ve dergi sayfalarında yerini alan makaleleri dıĢında kitap halinde yayımlanan eserleri Ģunlardır:12

Textes Houroufis: (M. Clement Huart‟la birlikte, Leiden, 1909). “Etude sur la

Religion des Houroufis” (s. 220-313) baĢlıklı ikinci bölümü Fransızca olarak Rıza Tevfik tarafından yazılan bir eserdir. Bu eserde bir kısmı yazma metinlere baĢvurularak Hurufilik ile bu mezhebin akaid anlayıĢı ve Anadolu‟daki temsilcileri hakkında bilgiler sunulmuĢtur. Ayrıca eserde Hurufiliği benimseyen veya onun etkisinde kalan Osmanlı Ģairlerinde de çeĢitli manzum örneklere yer verilmiĢtir.13

Abdülhak Hâmid ve Mülâhazât-ı Felsefîyesi: (Ġstanbul, 1918) Abdülhak Hamid

(1852-1937)‟in felsefî düĢüncesi bu eserinde ortaya konulmuĢtur. Tasavvuf felsefesi ile batı düĢüncesine ait bazı problemler de ele alınıp tartıĢılmıĢtır. Rıza Tevfik, felsefenin bazı kavramlarını ki; özellikle din felsefesinin önemli problemlerinden Tanrı, iman, ahiret, kader, vicdan ve kötülük gibi meselelere dair görüĢlerini Abdülhak Hamid‟in görüĢleri çerçevesinde ortaya koymuĢtur. Ġbrahim Sabri tarafından ed-Darih adıyla Arapça‟ya tercüme edilerek Mısır‟da yayınlanan eser Abdullah Uçman tarafından bir incelemeyle birlikte yeni harflerle tekrar yayımlanmıĢtır.14

Mufassal Kâmus-ı Felsefe: (Ġstanbul, 1916, 1920) Batı felsefesi kavramlarına ve

baĢlıca felsefî akımlara Osmanlı Türkçesi‟nde karĢılıklar bulmak üzere hazırlanan ansiklopedik bir eserdir. Madde baĢlıkları Arapça, Yunanca, Fransızca, Almanca, Ġngilizce ve Ġtalyanca olmak üzere her cildi yaklaĢık 800‟er sayfalık on cilt olarak planlanan eserin ilk cildi uzunca bir mukaddimeden sonra “A” harfinin açıklamasıyla baĢlamakta ve “Bon Sens” (Hassa-i Selîme, Akl-ı Selîm, Tab’-ı Selîm) maddesiyle sona ermektedir. Ġkinci cildi ise “Canon” (Kanun) maddesiyle baĢlamakta ve “Classifications des Sciences” (Tasnîf-i Ulûm) maddesiyle sona ermektedir. Bu aslında bir “felsefe terimleri projesi”dir. Eser, I. Dünya SavaĢı‟nın baĢlaması ve Rıza Tevfik‟in 1919‟da tekrar politikaya dönmesi gibi çeĢitli sebeplerle tamamlanamamıĢtır. Bu eser feylesofun bilgi dağarcığının kapsamını da göstermektedir. Ele aldığı her maddeyi detaylı olarak

12 Rıza Tevfik BölükbaĢı‟nın kitap halinde yayımlanmıĢ eserleriyle ilgili bir bibliyografya için bk. Abdullah Uçman, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma s. 387-388; Rıza Tevfik, Biraz da Ben Konuşayım, s. 19-21; Rıza Tevfik‟le ya da onun felsefî düĢüncesi üzerine yapılan bütün araĢtırmalarda onun eserlerine uzun uzadıya değinilmiĢtir. Bu nedenle burada onun eserlerinin içeriği üzerinde çokça durulmayacaktır.

13 Feylesofun eserleri ile ilgili geniĢ bilgi için bk. ġerife Onay, Rıza Tevfik ve Mufassal Kâmus-u

Felsefe’si, s. 3.

14

Rıza Tevfik, Abdülhak Hâmid ve Mülâhazât-ı Felsefîyesi (MF), haz. Abdullah Uçman, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul, 1984.

(20)

8

incelemiĢtir. Sadece felsefî kavramları değil, farklı alanlara ait kavramları da değerlendirmiĢtir. Sadece bir sözlük olarak değerlendirilmesi de imkânsızdır. Felsefî kavramlar, Ġlkçağ filozoflarının o kavramla ilgili görüĢlerinden çağdaĢ felsefede o kavramın nasıl değerlendirildiğine kadar tarihsel bağlamda detaylı olarak analiz edilmiĢtir.15

Felsefe Dersleri: Bu eseri, Rehber-i Ġttihad-ı Osmanî Mektebi‟nde vermiĢ olduğu

ders notlarından oluĢmaktadır. “Mebhas-ı Ma‟rifet” adını taĢıyan ve bir çeĢit felsefe tarihi mahiyetindeki bu eserinde felsefenin esas konusu ve belli baĢlı problemleri hakkında bilgiler vermektedir. Bu eser sadeleĢtirilerek M. Münir Dedeoğlu tarafından yeni harflerle yayımlanmıĢtır. (Ankara, 2001) Felsefenin en kadim problemlerinden olan metafizik ve bilgi felsefesiyle (Epistemoloji) ilgili yapılan tartıĢmaları aktarmakla birlikte kendi görüĢlerini de felsefe tarihi paralelinde değerlendirmiĢtir. Öyle ki Rıza Tevfik‟in bu eseri, en önemli felsefî yönü olan felsefe tarihçisi olmasının bir ürünüdür.

Feylesofa göre düĢünürlerin; sanat, edebiyat ve tenkitle uğraĢması felsefe ile uğraĢmasına engel değildir. Bu bağlamda kendisine göre Kâmus-ı Felsefe ve Felsefe

Dersleri insanlara hizmet olsun diye yazılmıĢtır. Feylesof, kendi görüĢlerini yansıttığı

eserler de yazacağını iddia etmektedir.16

Mâba’dettabiîyât Derslerine Âit Vesâik: (Ġstanbul, 1919) Rıza Tevfik‟in

Darülfünun Edebiyat Fakültesi‟nde okuttuğu felsefe derslerinde verdiği notlardan müteĢekkil bir eserdir. Metafiziksel problemlerin ve epistemolojik değerlendirmelerin yapıldığı felsefî bir eserdir.

Ontoloji Mebâhisi: Bu, (Ġstanbul, 1920) Darülfünun‟da verilen bazı ders

notlarından meydana gelen bir eserdir. Felsefenin temel bir problemi olan varlık problemi üzerine hazırlanmıĢ ders notlarıdır.

Estetik: Darülfunun‟da verdiği estetik derslerine ait notlardan oluĢmuĢ bir eserdir.

Sanat felsefesi üzerine bir araĢtırma ve bilgi notlarıdır. Rıza Tevfik, bu çalıĢmasında estetikle ilgili görüĢlerini; estetistik sübjektivizm bağlamında ortaya koymaktadır.

Bergson Hakkında: (Ġstanbul, 1921) Henri Bergson (1859-1941) hakkında

Darülfünun‟da verdiği derslerden meydana gelen bu eser, Türkiye‟de Bergsonculuğun

15 II. MeĢrutiyet Devrinde felsefe ıstılahları ile ilgili kaynaklar hakkında geniĢ bilgi için bk. Rıza KardaĢ, “II. MeĢrutiyet Devri‟nde Felsefe Istılahları ile Ġlgili Kaynaklar Hakkında Bir Deneme”, Türk Kültürü, 1982, C. 21, S. 234, ss. 769-779.

(21)

9

anlaĢılmasına zemin hazırlamıĢtır. Aynı zamanda Rıza Tevfik‟in felsefesinin ikinci önemli yönü olan mutasavvıf yanının anlaĢılmasında da önemli bir eserdir. Bu eser, Abdullah Uçman‟ın bir incelemesi ile birlikte Erdoğan Erbay ve Ali Utku tarafından aynı isimle yeni harflerle yayımlanmıĢtır.17

Rubâiyât-ı Ömer Hayyam: (Ġstanbul, 1922) Bir nazım türü olan Rubai hakkında

bazı bilgilerin yer aldığı eserde, Ömer Hayyam (1048-1131?)‟ın felsefesi; ona isnat edilen rubailer çerçevesinde yorumlanmıĢtır. Bu analiz vesilesiyle feylesof rubaileri Ģerh ederken, kendi görüĢlerini de eserine eklemiĢtir. Tasavvuf felsefesi ve din felsefesinin bazı önemli kavramlarını da bu yolla tartıĢmıĢtır. 1945 yılında bazı değiĢiklik ve eklemelerle Ömer Hayyam ve Rübaileri adıyla bu eser, yeniden yayımlanmıĢtır.

Serab-ı Ömrüm: (LefkoĢe, 1934; 2. baskı, Ġstanbul, 1949) Rıza Tevfik‟in

Ģiirlerinin toplandığı bu eserin ilk baskısında 73 Ģiir yer alırken, ölümünden kısa bir süre önce ikinci baskısı yapılan eserde eski Ģiirlerle birlikte 115 Ģiire yer verilmiĢtir. Eserde felsefî, tasavvufî ve dinî içerikli Ģiirler de bulunmaktadır. Serab-ı Ömrüm isimli bu eser, Abdullah Uçman tarafından sistematize edilerek ve eklemelerle yeniden basılmıĢtır18 Rıza Tevfik‟in Ģair ve edebiyatçılığını yansıtan bu eserde; dinden tasavvufa, ölüm temasından varlık felsefesinin bazı konularına kadar farklı temalar iĢlenmiĢtir.

Tevfik Fikret: Hayatı, Sanatı, Şahsiyeti: (Ġstanbul, 1945) Yakın arkadaĢı Tevfik

Fikret (1867-1915)‟in 30. yıldönümü münasebetiyle kaleme aldığı bu eserde feylesof; Tevfik Fikret‟in mizacı, sanat anlayıĢı ve felsefî düĢüncesi üzerinde durmaktadır. Eser, Abdullah Uçman tarafından bazı eklemeler ve düzenlemelerle Tevfik Fikret‟in 90. ölüm yıldönümünde yeniden yayımlanmıĢtır.19

Bu çalıĢmada Rıza Tevfik‟in din – ahlâk iliĢkisi problemine yaklaĢımının ipuçları da bulunmaktadır. Dindarlık ile ahlâklılık arasında nasıl bir iliĢki olmalıdır ve feylesof (Rıza Tevfik) ve Ahmet Naim‟in bu problemi nasıl ve hangi bağlamlarda tartıĢmıĢlardır gibi araĢtırma konumuzun özüne yönelik sorular bu eserde konu edinilmiĢtir. AraĢtırmamızın kapsamı, sınırları ve referans çerçevesi açısından bu eser önemlidir.

Rıza Tevfik’in Tekke ve Halk Edebiyatı İle İlgili Makaleleri: Bu eser, Rıza

Tevfik‟in tasavvuf ve halk edebiyatı üzerine yayımlamıĢ olduğu makalelerinden

17Maba’dettabiîyât Derslerine Âid Vesâik, Ontoloji Mebâhisi, Estetik, Bergson Hakkında isimli eserleri çevriyazı ve sadeleĢtirme ile birlikte Ali Utku ve Erdoğan Erbay tarafından Dârülfünun Felsefe Ders Notları (Çizgi Yayınları, Konya 2009) adıyla yayımlanmıĢtır.

18 Rıza Tevfik, Serab-ı Ömrüm ve Diğer Şiirleri, haz. Abdullah Uçman. 19

Rıza Tevfik, Tevfik Fikret: Hayatı, San’atı, Şahsiyeti (TF), haz. Abdullah Uçman, Kitabevi, Ġstanbul, 2005.

(22)

10

oluĢmaktadır. Peyâm-ı Edebî, Rübab, Muhibbân, Ceride-i Sûfiye, Peyâm-ı Sabah ve

Yeni Sabah gibi gazete ve dergilerde yayımlanan konuyla ilgili bazı makalelerden

müteĢekkil bir çalıĢmadır.20

Tasavvuf felsefesi ve ahlâkı ile ilgili edebi ve felsefî değerlendirmelerin yapıldığı bir eserdir.

Biraz da Ben Konuşayım: Rıza Tevfik‟in baĢta Sevr olmak üzere; II.

Abdülhamid, II. MeĢrutiyet ve mütareke dönemlerinde içinde bulunduğu, doğrudan veya dolaylı olarak karıĢtığı siyasi mahiyetteki olayları anlattığı hatıratıdır. Önce Yeni

Sabah gazetesinde tefrika halinde yayımlanan eser, Rıza Tevfik‟in 80 yıllık hayatıyla

hesaplaĢtığı birinci elden belge niteliği taĢımaktadır.

Rıza Tevfik’in Sanat ve Estetikle İlgili Yazıları: Genel olarak Rıza Tevfik‟in

sanat ve estetik konusu ile ilgili olarak Rübab dergisi, Peyâm-ı Sabah ve Yeni Sabah gazetelerinde yayımladığı bazı makalelerden oluĢan bir eserdir. Bu eserde genel olarak Rıza Tevfik‟in sanat anlayıĢı iĢlenmektedir.21

Rıza Tevfik‟in edebiyata dair görüĢleri baĢta olmak üzere sanat felsefesi ve tasavvufi görüĢlerine yönelik birçok da araĢtırma yapılmıĢtır.22

Fakat Rıza Tevfik‟le ilgili araĢtırmalarda, yapılan çalıĢmalarda ve yazılan makalelerde Rıza Tevfik‟in ahlâk ve din anlayıĢını birlikte ele alan müstakil herhangi bir çalıĢmanın yapılmadığı kanaatine ulaĢılmıĢtır. Bu araĢtırma bu yönüyle önem taĢımaktadır ve ilktir.

Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerine Bir Araştırma isimli

araĢtırmasında Abdullah Uçman, Rıza Tevfik‟in Türk Edebiyatı‟ndaki yerini, onun Türk diline getirdiği yenilikleri, Ģiirlerinde iĢlediği ana temaları, edebi makalelerinin içeriğini ele almıĢ ve detaylı olarak değerlendirmiĢtir. Eserde, Rıza Tevfik‟in felsefî, ölüm ve kötümserlik temalı Ģiirleri üzerinde de uzunca durmuĢtur.23

Rıza Tevfik, din ve ahlâkla ilgili müstakil bir kitap yayımlamamıĢtır. Bazı dergi ve gazetelerde din ve ahlâkla ilgili makaleleri mevcuttur. Mufassal Kâmus-ı Felsefe

20 Rıza Tevfik, Rıza Tevfik’in Tekke ve Halk Edebiyatı ile İlgili Makaleleri, haz. Abdullah Uçman, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ġstanbul, 2001.

21 Rıza Tevfik‟in sanat felsefesiyle ilgili makaleleri Abdullah Uçman tarafından Rıza Tevfik’in Sanat ve

Estetik ile İlgili Yazıları I olarak yayımlanmıĢtır. (Kitabevi, Ġstanbul, 2000)

22Bilgi anlayıĢı, din felsefesi, genel felsefesi, edebiyat anlayıĢı üzerine yazılmıĢ birçok makale ve hazırlanmıĢ tez bulunmaktadır. Abdullah Uçman‟ın akademik hayatında ona verdiği önem büyüktür. Rıza Tevfik‟in terekesinin kendisine intikali, onun adının anılmaksızın Rıza Tevfik‟le ilgili bir konuda söz söylemenin imkânsızlığını göstermektedir. Rıza Tevfik‟in kendi Ģiirleri ve edebi eserleri ve onunla ilgili yapılmıĢ çalıĢmalarla ilgili geniĢ bir bibliyografya için bk. Abdullah Uçman, Rıza Tevfik’in Şiirleri ve Edebi Makaleleri Üzerinde Bir Araştırma, s. 387-442.

(23)

11

içerisinde bazı maddelerde din ve ahlâkla; daha doğru bir ifade ile din ve ahlâk felsefesinin bazı konu ve problemleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunmaktadır. Yapılan müstakil felsefî araĢtırma konularında ve ahlâkla ilgili yapılan felsefî çalıĢmalarda onun ahlâk anlayıĢına dair “ayrıntılı” görüĢ ve malumat yoktur, denilebilir. Rıza Tevfik‟in ahlak ve din anlayıĢına yönelik bütüncül yapılan değerlendirmeler kısadır ve bütüncül değildir.

Buraya kadar Rıza Tevfik‟in hayatı ve eserleri üzerinde durulmuĢtur. Bu kısa girizgâhtan sonra onun felsefesi üzerine değerlendirmelerde bulunmamız gerekecek ve bu değerlendirmemiz asıl konumuza alt yapı oluĢturacaktır.

Rıza Tevfik, kendine layık gördüğü “feylesof” nitelemesiyle; iĢin baĢında farklı biri olduğunu göstermiĢtir. Felsefeyi derinliğine inceleyen ve batı felsefesini doğu düĢüncesiyle karĢılaĢtıran düĢünürlerden biridir Rıza Tevfik. Bergson'u Türkiye'de tanıtmıĢ, bazen “feylesof”, bazen de “Bacon'un ġakird-i Marifeti” diye imza atmıĢtır.24 Türkiye‟de felsefî terminolojinin oluĢmasında ve felsefe eğitiminin geliĢmesinde onun emeği büyüktür. Bu yönü onun dil felsefesine hâkimiyetini ve felsefî formasyona sahip olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu kapsam ve perspektiften, Rıza Tevfik‟in felsefesini tartıĢmak yerinde olacaktır.

I.1.3. Felsefesi

Felsefe ve filozof kavramlarına yüklenen anlamlar ve yorumlar bağlamında Rıza Tevfik (feylesof) filozof mudur, felsefeci midir? Felsefe dersi kitabı yazarak hem lisede hem de Darülfünun‟da felsefe okutmuĢ bir akademisyen olarak kendisine “feylesof” yakıĢtırması yapması; dönemin felsefe algısına göre filozof olmak için yeterli midir? Sistemli düĢünmek ya da sistem ortaya koymak, filozof nitelemesi için tek meĢru yol mudur? Felsefe sözlüğü yazacak kadar felsefî düĢünce literatürüne ve felsefe tarihine hâkim olmak, “filozof” imzasını atabilmek için yeterli midir? ġiir ve edebiyatla ya da diğer düĢün alanlarıyla ilgilenmek ve o konularda hatırı sayılır eserler bırakmak, feylesof olarak değerlendirilmeye engel midir? ĠĢte bütün bu sorular, onun kültür ve düĢünce tarihindeki yerinin ne olduğunun tespitine yöneliktir. Bu sorular perspektifinde felsefe ve filozof kavramlarının mahiyetine yönelik felsefî analizlere ve değerlendirmelere yoğunlaĢmadan Rıza Tevfik‟in felsefesinin tartıĢılması; genel felsefesi içinde din ve ahlâk kavramları hakkındaki görüĢlerine hem bir girizgâh hem de

(24)

12

tamamlayıcı bir yaklaĢım oluĢturacağından; feylesofun felsefî görüĢlerinin oluĢumunda etkisi olan filozoflar ve felsefî ekoller baĢta olmak üzere kendi felsefî metodu ve yaklaĢımlarında önem taĢıyan önemli felsefî kavramlar da dikkate alınarak kısaca felsefesinin tartıĢılması önem taĢımaktadır.

I.1.3.1. Feylesofluğu ve Felsefe AnlayıĢı

Rıza Tevfik‟in feylesofluğunu tartıĢmaya açmak bile onun yakın felsefe tarihindeki ağırlığını göstermesi bakımından önemlidir. Bu tartıĢma ayrıca Tanzimat, MeĢrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerindeki felsefe algısını göstermesi bakımından da önemlidir. “Neden filozof yok?” sorusu yakın tarihimizde çokça tartıĢılmıĢtır.25

Bu temel sorun bağlamında Rıza Tevfik‟in feylesofluğu da değerlendirilmiĢtir. Öncelikle o kendisini feylesof olarak görmektedir.26 Peki, çağdaĢları ve onun düĢünceleri üzerine çalıĢmalar yapanlar tarafından feylesofluğu nasıl değerlendirilmiĢtir? Bu tartıĢma üzerinde kısaca durmak önemlidir.“Milli felsefe” kavramsallaĢtırmasını Ziya Gökalp (1875-1924) merkezli değerlendirip, liselerde ve edebiyat fakültelerinde bol bol felsefe dersleri okutulmasına rağmen Mutlakıyet‟ten MeĢrutiyet‟e; MeĢrutiyet‟ten Cumhuriyet‟e geçildiği halde “Neden filozof yetiĢmiyor” değerlendirmesi öncesi; Mehmet Emin (1891-1965), Rıza Tevfik‟in genç yaĢta saçını uzattığı için kendisine arkadaĢlarının filozof lakabını taktığını, bu yakıĢtırmadan çok memnun kaldığı için kendisinin felsefe kitapları okuduğunu, bildiği diller vesilesiyle de “filozof sanıldığını” nakletmektedir.27 Ziya Gökalp, Celal Sakıp imzası ile Genç Kalemler‟de yayımladığı bir makalede, bazı felsefe akımları çerçevesinde feylesofun ilgili akımlar içindeki yerini tartıĢmıĢtır. Materyalist, determinist, pozitivist, tekamülcülük anlayıĢı, individüalist yaklaĢımlar bağlamında Rıza Tevfik‟in felsefesi tenkit edilmiĢtir. Ona göre Rıza Tevfik‟in adı geçen akımlarla hiçbir münasebeti yoktur ve o akımlardan biri içinde değerlendirilemez. Çünkü onun felsefesi ve felsefî Ģahsiyeti “ soysuzlaĢma” sınıfına aittir ve bu sınıfa dâhil edilmelidir.28

“Rıza Tevfik filozof mudur?” baĢlıklı tartıĢmalar da ortaya atılmıĢtır. Bazı düĢünürlere göre kendisine Ģairlik sıfatını yakıĢtıramadığı için “Filozof Rıza Tevfik” diye yazılarını imzalamıĢ olması kendisinde bir alıĢkanlık meydana getirmiĢtir. Öyle ki, onun filozofluğu bu kulak aĢinalığının ürünüdür. Onun

25EriĢirgil, M. Emin, Neden Filozof Yok?, Güzel Ġstanbul Matbaası, Ankara, 1957, s. 7, 8 vd.

26 Rıza Tevfik, Ģiirlerinde de kendisini filozof olarak gördüğü belirgindir. “Feylesof Rızayım” kullanımıyla Ģiirlerinin bazılarını tamamladığı görülür. Örnek bir kullanım için bk. Rıza Tevfik, Serab-ı Ömrüm, s. 230.

27EriĢirgil, Neden Filozof Yok?, s. 8-9. 28

Celal Sakıp (Ziya Gökalp), Rıza Tevfik’in Felsefesi, Genç Kalemler, nr. 15, 1 ġubat 1327/14 ġubat 1912, s. 60-71.

(25)

13

ciddiye alınabilecek bir felsefesi ve felsefî bir eseri yoktur.29

Bu gibi bazı düĢünceler Ģunu göstermektedir: Rıza Tevfik‟in felsefesinden ve felsefî eserlerinden bahsedilemez. Onun filozofluğu bir yakıĢtırmadır ve öyle kalmıĢtır. Dönemin hiçbir felsefî sistemi içerisinde değerlendirilemez. Hele ki felsefî bir sisteminden asla bahsedilemez. Onun felsefesi tartıĢılsa bile, temelleri yoktur. Sonuç olarak, bu gruba göre onun felsefede yeri yoktur. Nasıl ki bazı Ģairler bir “mahlas” kullanırlar; onun filozofluğu da sadece imzasından ibarettir. Rıza Tevfik‟in döneminde etkin Ģahsiyeti ve felsefe tarihine, felsefî düĢünceye olan vukufiyeti göz önüne alındığında bu görüĢler “niçin”leri ile tartıĢılmalıdır.

Rıza Tevfik dönemin siyasi tartıĢmalarına da dâhil olmuĢtur. Öğrencilik hayatı boyunca umumi efkâr üzerinde kötü bir intiba uyandırmıĢtır. II. MeĢrutiyet gibi önemli dönemde Ġttihat ve Terakki Fırkası‟nın ileri gelenleri arasında yer almıĢtır. Bazı fikir ayrılıklarından dolayı Anadolu‟da devam etmekte olan milli mücadeleye de karĢı çıkmıĢtır. Sevr AntlaĢması‟na imza atma talihsizliği onun daha sonra “Yüz Ellilikler” listesine dâhil edilmesine neden olmuĢtur.30

Bu durum kuĢkusuz onun zihinlerde olumsuz bir intiba uyandırmasına neden olmuĢtur. Bu talihsizliği de kuĢkusuz onun nasıl algılanageldiğini göstermesi bakımından önemlidir. Siyasi baĢarısızlığı onun son dönem felsefe ve kültür tarihinde olumsuz bir yerinin oluĢmasına neden olmuĢtur. Yani ne kadar felsefî donanıma ve derinliğe sahip olursa olsun siyaset hayatındaki baĢarısızlığı ve kendine biçtiği siyasi duruĢ onun entelektüelliğinin önüne geçmiĢtir. Bu yönü itibariyle Rıza Tevfik, felsefî kiĢiliği bağlamı dıĢında değerlendirilmiĢtir. Filozofluğu ayrı bağlamda, siyasi baĢarısızlığı ayrı bağlamda değerlendirilirse, onunla ve felsefî düĢüncesiyle ilgili sağlıklı değerlendirmeler artabilir.

Rıza Tevfik Ģair midir, filozof mudur? BaĢka bir deyiĢle Rıza Tevfik, felsefî konuları ve tartıĢmaları Ģiirlerinde iĢleyen bir feylesof mudur; yoksa edebi konuları felsefî bir üslupla iĢleyen bir Ģair midir?31

Son dönem edebiyat tarihi içinde önemi yadsınamayan Rıza Tevfik, Ģöhretini Ģairliği sayesinde kazanmıĢtır, denilebilir. Belki de zihinlerde hala anılması ve birçok çalıĢmaya konu olması bu sayededir, denirse abartılmıĢ olmaz.32

ġair Rıza Tevfik mi, filozof Rıza Tevfik mi? ÇağdaĢı olan bazılarına

29Varlık, 1 ġubat 1954, S. 403; Makale için bk. Hilmi YücebaĢ, Filozof Rıza Tevfik: Hayatı, Şiirleri,

Hatıraları, s. 26.

30Uçman, Rıza Tevfik, s. 10, vd. 31

Uçman, Rıza Tevfik, s. 14, vd. 32 Uçman, Rıza Tevfik, s. 11, vd.

(26)

14

göre o ilim ve felsefede boĢ ve gürültücüdür. “ġair Rıza Tevfik” olarak tanınmalıdır.33 Öyle ki gerek Ģairliği gerekse felsefesi üzerinde Abdülhak Hamid tesiri büyüktür.34 Fakat asıl büyük tesir, ailevîdir ve kültürel çevresidir. Daha küçük yaĢta annesini kaybetmiĢ olması ve doğal güzellikleriyle meĢhur Gelibolu‟ya yerleĢmiĢ olması onun bu yönünü geliĢtirmiĢtir.35

Bu durum düĢüncelerine ayrı bir derinlik katmıĢtır.

Rıza Tevfik‟in felsefe ve filozof kavramlarının bile net olarak anlaĢılmadığı dönemde Ģiirle ilgilenmesi ve felsefî konuları iĢlemesi manidardır. Dini, tasavvufi, felsefî ve siyasi konuları Ģiirlerinde ustaca iĢlemesi kuĢkusuz, felsefesini ve filozofluğunu gölgelememelidir ve farklı yönleri ilgili bağlamda ele alınmalıdır. O sadece Ģair değildir. Sadece feylesof da değildir. O, en niteleyici ifade ile çok yönlü (polimat) bir entelektüeldir.

Ülken (1901-1974)‟e göre felsefenin yolu onunla açılmıĢtır. Felsefe dili onunla oluĢmaya baĢlamıĢtır. Felsefeyi müspet bilgiler üzerine dayandıran, Darülfünun‟da Bergsonculuk felsefesini anlatan, romantik felsefeyi Ġngiltere‟ye sokan Ģair - filozof ve edip “Coleridge” e benzeyen Rıza Tevfik‟in filozofluğu yarım asırlık fikir tarihinde mühim bir dönüm noktasını ve esaslı bir ihtiyacı göstermektedir. ġark mükallitçiliğinden ve kifayetsiz Garp hayranlığından ziyade Doğu - Batı düĢüncesini harmanlamıĢtır. Ülken “Çocukluğumda felsefe deyince Rıza Tevfik akla gelirdi.” demektedir. O dönemde bir yandan skolâstik düĢünceye, bir yandan Garpçı düĢüncenin kifayetsizliğine, bir yandan da her iki dünyaya açık zihniyetler bulunmaktadır. Garp filozoflarını bizzat metinlerden okuyan ve onların felsefeleri üzerinde duran onların felsefî düĢüncelerini Ġslam filozoflarıyla karĢılaĢtıran ilk odur.36

Netice itibariyle Rıza Tevfik; hatipliği, yazarlığı, Ģairliği, siyasetçiliği, sporculuğu yanında filozofluğuyla da hafızalarda yer etmiĢ biridir. Son dönem Osmanlı düĢüncesinin ve yakın tarihte felsefeye ve filozofluğa sahip çıkan, ilaveten feylesof adıyla anılan ilk kiĢidir. O dönemde felsefeyle ilgilenenler filozof olmak iddiasından uzak durmuĢlar ve “felsefe müderrisi veya felsefe bilgisine sahip biri” niteliğini kendileri için yeterli görmüĢlerdir. Fakat Rıza Tevfik‟in asıl mesleği doktorluk olmasına rağmen unvanı dıĢında filozof imzasını kullanmıĢ ve bu sebeple de eleĢtirilmiĢtir. O söz

33

YücebaĢ, Filozof Rıza Tevfik: Hayatı, Şiirleri, Hatıraları, s. 18. (Hakkı Süha, Yeni Mecmua 17.05. 1940)

34 Uçman, Rıza Tevfik, s. 11. 35

Uçman, Rıza Tevfik, s. 11, 12

(27)

15

konusu eleĢtirilerden çekinmemiĢ; hatta bazı eleĢtirilerin istihzaî olmasına rağmen “felsefe öğreticisi ve felsefe birikimine sahip bir aydın” olarak faaliyetine devam etmiĢtir. Filozof imzasından baĢka; yazılarının bazılarını “Bacon‟ın ġakird-i Marifeti” imzası ile yayınlamıĢ olması felsefe ile olan münasebetinin baĢka bir göstergesidir.37 Rıza Tevfik, felsefe dıĢında Halk Edebiyatı‟na yönelerek edebiyat alanında da yeni ufuklar açmıĢ biridir. Onun edebiyata verdiği değer hem “sanat sanat içindir” prensibini reddeder, hem de estetik kaygıları barındırır. Böylece karĢımıza edebiyat ve felsefenin bir arada bulunduğu bir kiĢilik çıkmaktadır. Dolayısıyla onun bütün olarak değerlendirilmesinde bu özelliği dikkate alınmak zorundadır. Yalnızca edebiyat ve felsefe tarafıyla yapılacak bir değerlendirme de daima eksik olacaktır. Ancak felsefeci yönünün fikri zeminini oluĢturduğu, dolayısıyla edebiyatçılığının değerinin bu vadide anlam kazandığı söylenebilir.38

Rıza Tevfik‟in filozofluğu diğer yönlerinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Ayrıca, nasıl ki Ģiirle ilgilenmesi onu Ģair yapmaz, felsefeyle ilgilenmesi de onu filozof yapmaya yetmez. Çünkü felsefeyle her ilgilenen filozof olamaz. Özgün bir felsefî akım kurmak da bu paye için yeterli değildir. Felsefe eğiticisi ya da felsefe tarihçisi olmak da yetmez. Kendisini felsefeyle özdeĢleĢtiren filozof olmaya adım atar. Kendisini felsefeyle özdeĢleĢtirmek “bilgiyi seven” biri olmaktır. Felsefenin kadim manasının “bilgelik sevgisi” olduğu düĢünüldüğünde; Rıza Tevfik filozof mudur? sorusunun karĢılığı kendisiyle yapıldığı iddia edilen bir ankette cevap bulmuĢtur. Filozof,

“Dünyaya yeniden gelmek imkân dâhilinde olsaydı ne olmak isterdiniz? sorusunu “Olanca kusurumla beraber gene “Filozof Rıza” olarak gelmek isterdim.”39

Ģeklinde cevaplamıĢtır. Rıza Tevfik, bu cevapla kendini nasıl ve kim olarak gördüğünü beyan etmektedir. Biz kendisini kim olarak ve nasıl biri olarak tanımlarsak tanımlayalım o “MeĢrutiyet filozofu”, “ Feylesof Rıza Tevfik” olarak olumlu ya da olumsuz felsefe tarihindeki yerini almıĢtır. KiĢisel siyasî görüĢlerinin ve yanlıĢ tercihlerinin eleĢtirilmesi de doğaldır ve doğrudur, eleĢtirilmelidir; fakat felsefeye, edebiyata ve bazı diğer alanlara yaptığı katkılar da yadsınamaz.

Rıza Tevfik‟i düĢünce tarihinde farklı ve değerli kılan tüm yönleriyle bir bütün oluĢudur. Kısaca o, YücebaĢ‟ın ifadesiyle “Her cepheden baĢka bir nur fıĢkıran nadide

37 YücebaĢ, Filozof Rıza Tevfik: Hayatı, Şiirleri, Hatıraları, s. 21-25. 38

YücebaĢ, Filozof Rıza Tevfik: Hayatı, Şiirleri, Hatıraları, s. 23, 24, 25.

(28)

16 bir pırlanta”dır.40

Bu yönleri içerisinde filozofluğu, ilmi ve felsefî birikime sahip “entelektüel bir felsefe tarihçisi” olmasının en önemli sonucudur ve felsefeciliğinin en önemli yönüdür.

Felsefeci Rıza Tevfik‟in felsefesi, pratik değil nazaridir. Hatta çok daha genel ve daha soyut temel sorunları problem edinmiĢtir. Yönetim sorunu, hukuk felsefesi, toplum felsefesi, matematik felsefesi ve etik gibi hususi felsefe alanlarını pratik anlamda konu edinmemiĢtir.41 Feylesof, bu özel alanların ortak yönlerine iĢaret eden genel problemlere değineceğini belirtmektedir. Ġnsan; iliĢkiler, karĢılıklı hakların sınırının korunması açısından hukuk ve sosyal ihtiyaçları olan bir varlıktır. Anlamı veren insandır. Doğa ancak iĢaret verir. Bu bakıĢ açısı çerçevesinde söylenecek olursa, felsefenin yaĢam ve insani gereksinimlerle sımsıkı bir iliĢkisi vardır. 42

Rıza Tevfik‟in felsefî düĢüncesinin araĢtırılması ve tahkik edilmesi, onun din ile ahlâk arasında nasıl bir iliĢki tespit ettiğinin anlaĢılmasında ikinci önemli adım olacaktır. Birinci adım onun hayatının felsefî düĢüncesine nasıl yansıdığıdır. Onun din ve ahlâk ile olan görüĢleri felsefî düĢüncesinin bir parçası olduğu gerçeğiyle, ahlâk ve din ile iliĢkilendirilebilen bazı felsefî kavramlara nasıl yaklaĢmıĢtır? Bu kavramlara felsefî disiplinler açısından hangi anlamları yüklemiĢtir? Bu bağlamda felsefenin genel problemlerine ve temel kavramlarına nasıl yaklaĢmıĢtır gibi sorular etrafında onun genel felsefesini tartıĢmak önemlidir.

Rıza Tevfik‟in felsefesini tartıĢmak; son dönem Osmanlı düĢüncesinin tartıĢılması, MeĢrutiyet dönemi felsefesinin anlaĢılması, Türkiye‟ye bazı felsefî akımların nasıl girdiği ve nasıl etkilerinin olduğunun tespit edilmesi, felsefe kavramlarına karĢılık bulma uğraĢısı ve bu dönemde ahlâk ve din kavramlarına nasıl yaklaĢıldığının analiz edilmesi açısından önemlidir. Bu temel perspektif ekseninde Rıza Tevfik‟in felsefesi, ana yapısı itibariyle ortaya konulmaya çalıĢılacaktır. Epistemoloji, ontoloji, estetik, dil ve siyaset ile ilgili görüĢlerini genel olarak irdelenmesi, konunun çerçevesi açısından yeterli olacaktır. Bazı önemli kavramlara yüklediği felsefî anlamları tartıĢmak da bu açıdan önemlidir. Bahsi geçen bazı önemli konu ve problemlerin ayrı baĢlıklar altında tartıĢılması uygun görülmüĢtür.

40 YücebaĢ, Filozof Rıza Tevfik: Hayatı, Şiirleri, Hatıraları, s. 7. 41

Rıza Tevfik, Felsefe Dersleri (FD), çev. M. Münir Dedeoğlu, ÜBL Yayınları, Ankara, 2001, s. 29. 42 Rıza Tevfik, FD, s. 28.

(29)

17

Feylesof Rıza Tevfik, bir feylesof mudur ya da sadece felsefe hocası mıdır? DüĢünce tarihinde feylesofun yeri nedir, felsefenin bölümleri ya da ana meseleleri göz önüne alındığında feylesof, nasıl bir felsefî düĢünceye sahiptir soruları perspektifinden onun genel felsefesinin değerlendirilmesi, ilave olarak ahlâk ve din anlayıĢına giriĢ yapılması ve çalıĢmanın konu ve sınırlarını aĢmadan onun din- ahlâk iliĢkisi problematiğine yaklaĢımının maksat dâhilinde kısaca bahsedilmesi çalıĢmanın bütünlüğü açısından gereklidir.

Filozof kimdir? Felsefe nedir? soruları bağlamında Rıza Tevfik, felsefenin kavramsal analizini yapar. Philo “seven, dost” Sophos “hikmet, bilgelik” demektir. Araplar ise “cerbeze” veznine sokup “felsefe” olarak ArapçalaĢtırmıĢlardır. Filozoflara Les sages (bilgeler) denilmemesini hayretle karĢılar ve onlara “Philosophos” denilmesini - bilgiyi seven anlamında kullanıldığından - manidar bulmaktadır.43 Hükema tabiri de Ġslam kelamcılarının ıstılahında feylesof demektir. Ayrıca feylesofa göre kelamcılar, Allah‟ı aklen ispat yoluna giden ve nakli ihmal veya reddeden sınıfı felasife olarak adlandırmıĢlardır. Öyle ki Platon (MÖ. 427-347) ve Aristoteles (MÖ. 384-322) felsefesine tâbi olanlara da “filozof” denilmiĢtir. Fakat çağımızda bu farka itibar edilmemelidir. Çünkü indidir.44

Kavramsal analizden içerik analizine yönelen ve felsefe tarihine hâkim bir düĢünür olarak Rıza Tevfik, bazı isim yapmıĢ filozofların felsefe tanımlarını aktarmaktadır. Bunlardan bazıları Ģu Ģekildedir: "Felsefe, varlığı olduğu gibi bilmektir".

"Felsefe, Allah ve insanla ilgili şeylerin bilimidir". "Felsefe, ölümü düşünmektir". "Sanatların sanatı, bilimlerin bilimidir". "Bilimlerin birliğidir". "Hariçteki varlıkları, öz yapısında olduğu gibi bilmektir". "Sebepleri ve sebep olunanları tanımlamak bilimidir". "Yeterli sebepler bilimidir". "İmkân âlemini mümkün olması dolayısıyla bilmektir". "İlk ilkelerden açık olarak istidlal edilen şeylerin bilimidir". "Duyulan ve soyut kalan gerçeklerin bilimidir. "İnsan aklının, zorunlu amaçlarla bilgilerin ilişkilerini araştırması ve saptamasıdır". "Mutlak varlığın bilimidir". "Duyulan gerçeklerle gizli gerçeklerin aynı olduğunu ispat bilimidir."45

Feylesof, çağdaĢ felsefe tanımlarını analiz etmeden önce, kadim Yunan düĢüncesine eğilmektedir. MeĢhur felsefe tanımları üzerine felsefe yapmakta ve bu metotla kendi felsefî duruĢuna yer açmaya yönelmektedir.

43 Rıza Tevfik, FD, s. 29-31. 44

Rıza Tevfik, MF, s. 249. (105. Dipnot) 45 Rıza Tevfik, FD, s. 33-35.

(30)

18

Her filozof, felsefenin konusunu, gayesini, yararını, önemini ve amacını kendi bakıĢ açısından değerlendirmiĢ ve ona göre tanımlamıĢtır. Fakat ne kadar indi olursa olsun, bu tanımlarda ortak noktalar bulunmaktadır. Hiçbirisi yanlıĢ olmamakla beraber her tanımın eksiklikleri vardır. Örneğin bir makineyi sadece fonksiyonlarıyla tanımlamak yetersizdir. Bu bağlamda bir filozofun genel felsefî yaklaĢımlarına hâkim olmadan onun felsefe tanımını anlamak da eksikliktir. Yani bu eksiklik filozofun konuya bakıĢ açısında olduğu gibi “Bizim onun felsefesini anlamaktaki eksikliğimiz de olabilir”46

görüĢü; feylesofun felsefe tanımları karĢısındaki duruĢunu yansıtmaktadır. Felsefî düĢüncelerin kaynağı ister çoklukta birlik arama ilkesi olsun, ister yaratılıĢ sırrına hayret olsun, ister Ģek ve kuĢku olsun, isterse her Ģeyin sebebini araĢtırmak merakı olsun doğamızın belirgin ve özsel niteliğinden öznel bir eğilimdir.47

Rıza Tevfik, felsefî düĢüncenin kaynağını; çoklukta birlik, hayret, kuĢku, her Ģeyin sebebini araĢtırma ve ölüm karĢısında duyulan korku olarak görmektedir. Ontolojik ve epistemolojik çerçevede, sübjektif bir felsefî düĢünce yapısına sahip olan Rıza Tevfik, eklektik bağlamda felsefesini ortaya koymaktadır. Ona göre felsefe sübjektif bir etkinlik alanıdır.48

Feylesofun felsefî ve felsefe tanımı sübjektif özellikler yansıtmaktadır.

Rıza Tevfik‟e göre felsefe tarihi, terk edilmiĢ teorilerin birbirini takip eden silsilesinden ibarettir. Öteden beri gelip geçen ve insan zihinlerine etki eden büyük filozoflar birçok hakikatler keĢfedip genelleĢtirmiĢlerdir. Feylesofa göre öyle olmasaydı manevi medeniyet ve fikri geliĢme olamazdı. Muhakkaktır ki büyük meseleler, aĢkın problemler hakkında tertip olunan genel teoriler mahiyet bakımından varsayımlar kabilinden olduğu için; hiçbir zaman mükemmel ve sağlam bir inanç yerine geçememiĢ ve daima değiĢim ve dönüĢüme maruz kalmıĢtır.49

Bu çıkarım filozofun, felsefe tarihine eleĢtirel ve bütüncül yaklaĢımının ürünüdür.

Felsefe bahsinde eleĢtirinin gerekliliği ve meĢruiyeti tarihin tanıklığı üzerine kuruludur. Feylesofa göre bu kapsamda felsefede esas olan tenkittir ki felsefe tarihi bunun örnekleriyle doludur. O halde bir düĢünürün ilk iĢi metafizik meselelerin değerini ve mahiyetini layıkıyla incelemek ve tarafsızca eleĢtirmektir. Filozoflar çözmek

46 Rıza Tevfik, FD, s. 32. 47

Rıza Tevfik, FD, s. 89-90.

48 Rıza Tevfik, “Estetik, Dârülfünun Felsefe Ders Notları, Ġstanbul, 1920, haz. Ali Utku- Erdoğan Erbay, Çizgi Kitabevi, Konya, 2009, s. 358.

49

Rıza Tevfik, “Metafizik Dersleri: Ontoloji Bahisleri” Dârülfünun Felsefe Ders Notları, haz. Ali Utku- Erdoğan Erbay, Ġstanbul 1920, s. 326.

Referanslar

Benzer Belgeler

Daha sonra dramayla ilgili olan kavramlar, yaratıcı eğitsel drama anlamında bir yöntem olarak eğitim-öğretimde kullanılan dramatizasyon 32 , onun uygulama basamakları

• Din tanımı içerisinde Tanrı kavramının, irade sahibi bir insanın ve insan ile Tanrı/kutsal arasında bir tür ilişkinin varlığından söz

O, debbağların (dericilerin) ve diğer otuz iki çeşit esnaf ve sanatkârın pîri olarak bilinmektedir. Asya içlerinden Anadolu’ya göç ettiği tahmin edilen Ahî

Türk Eğitim Derneği (TED)'nin geleneksel olarak her yılın ilkbahar döneminde düzenlediği "Öğretim T o plan tıların ın dokuzuncusu olan "Ortaöğretim

Türkân Şoray'm o kadar ilginç bir hayatı var ve onun hayatma karışan kişilerin de kendi açılarından o kadar ilginç öyküleri var ki; Meliha Şoray, Rüçhan Adlı, eşi

İ nsan beyni üzerine yapılan genetik bir araştırma, beyinde iş- lev gören genlerin etkinliğinin günün saatlerine göre belirli bir düzende değişim gösterdiğini,

Onun âsîl kanı ebedi şef A tatürk’ün büyük ve tarihî nutuklarında söyledikleri gibi Cümhuriyeti ve rejimi mu­ hafaza için yegâne kudret menbaıdır.. O,

sürüyedursunlar, Avustralya, yarat›c› bir yöntemle sera etkisinden büyük çapta enerji üretimi için.. yararlanman›n