• Sonuç bulunamadı

Türk Ceza Hukukunda akıl hastalarının ceza sorumluluğu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Ceza Hukukunda akıl hastalarının ceza sorumluluğu"

Copied!
127
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAMU HUKUK ANABİLİM DALI

TÜRK CEZA HUKUKUNDA AKIL HASTALARININ CEZA SORUMLULUĞU

ERHAN KOYUNCU

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Mustafa AVCI

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

“Türk Ceza Hukukunda Akıl Hastalarının Ceza Sorumluluğu” adlı yüksek lisans tez çalışmamın hazırlanışı süreci boyunca değerli fikirleri ile bana yol gösteren, yardımcı olan danışmanım Sayın Prof. Dr. Mustafa AVCI’ya,

Tez çalışmamda benden yardımını esirgemeyen değerli hocalarıma ve mesai arkadaşlarıma,

Bugünlere gelmemde büyük emek sahibi olan ve beni her daim destekleyen aileme sonsuz şükranlarımı sunarım.

Erhan KOYUNCU Konya, 2016

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Ceza Hukukunda akıl hastalığı ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya önemli derecede azaltan sebeplerden sayılmaktadır. Akıl hastalığı kusur yeteneğini ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenlerden dolayı suç işleyen akıl hastalarının ceza sorumlulukları yoktur.

Suçlunun ceza sorumluluğu veya azaltılmış ceza sorumluluğu uzman bilirkişinin vereceği rapor eşliğinde mahkeme veya hâkim tarafından belirlenecektir. Suç teşkil eden eylemi gerçekleştirdiği sırada akıl hastası olan suçlunun ceza sorumluluğu olmayacaktır. Bunlar hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri uygulanacaktır.

Özellikle toplumda infial yaratan ağır suçlar işleyen suçluların akıl hastalığı taklidi yaparak cezaevinden kurtulma yolu olarak kullanılmasının da önüne geçilmelidir. Anahtar Kelimeler: Ceza Hukuku, Akıl Hastalığı, Ceza Sorumluluğu, Güvenlik Tedbiri.

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Erhan KOYUNCU

Numarası 124234001011

Ana Bilim /

Bilim Dalı Kamu Hukuku/ Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa AVCI

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

SUMMARY

In criminal law, mental ilness are considered that reducing or eliminating the cirminal liabitlity significantly. Mental illness abolishes the defect of talent. For these reasons, there are no criminal responsibility of the mentally ill people who commit crimes.

The criminal liability or a reduced criminal responsibility are determinded by courts or judge accompained with the report is given expert professionals. There is no criminal liability of the guilty person who mentally ill while performing criminal acts. Specific security precautions of mentally illa re applied to these quilties in this case.

Especially criminals, who commit serious crimes that creat an outrage in society, should be prevented using imitation as a way to escape from prison by mental illnesses.

Keywords:Criminal law, mental dsordered, criminal responsibility.

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Erhan Koyuncu

Numarası 124234001011

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku/ Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa AVCI

(7)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... i

TEZ KABUL FORMU ... iv

ÖNSÖZ ... v ÖZET ... vi SUMMARY ... vi İÇİNDEKİLER ... vi KISALTMALAR ... ix GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM ... 3

KUSUR ve KUSUR YETENEĞİNİ ETKİLEYEN BAZI HALLER ... 3

1.1. KUSUR KAVRAMI ... 3

1.1.1. Genel Olarak ... 3

1.1.2. Kusurun Unsurları... 5

1.1.2.1. Algılama Yeteneği ... 5

1.1.2.2. İrade Yeteneği ... 6

1.1.3. Kusur ve Kusurluluk Hali ... 6

1.1.4. Kusur İle Haksızlık Arasındaki İlişki ... 8

1.1.5. Kusur Yeteneği ile Suç Arasındaki İlişki ... 9

1.1.6. Kusurun Yeni Ceza Kanunlarımızdaki Yeri ... 10

1.2. KUSUR YETENEĞİNİ ETKİLEYEN HALLER ... 11

(8)

1.2.1.1. Birinci Grup Yaş Küçüklüğü... 12

1.2.1.2. İkinci Grup Yaş Küçüklüğü ... 13

1.2.1.3.Üçüncü Grup Yaş Küçüklüğü ... 15

1.2.2. Sağır – Dilsizlik ... 16

1.2.3. Geçici Nedenler, Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma ... 17

1.2.3.1. Genel Olarak ... 17

1.2.3.2. Sebebinde Serbest Olan Hareketler ... 21

1.2.4. Cebir veya Tehdit Dolayısıyla Kişinin İrade Yeteneğinin Etkilenmesi ... 23

1.2.5. Zorunluluk Hali Dolayısıyla İrade Yeteneğinin Etkilenmesi ... 24

1.2.6. Hukuka Aykırı ve Fakat Bağlayıcı Emrin Yerine Getirilmesi ... 26

1.2.7. Hukuka Uygunluk Sebeplerinde Sınırın Aşılması ... 27

1.2.8. Haksız Tahrik ... 29

1.2.9. Kusurluluğu Kaldıran veya Azaltan Nedenlerin Maddi Şartlarında Hata... 30

İKİNCİ BÖLÜM ... 32

AKIL HASTALIĞININ CEZA SORUMLULUĞUNA ETKİSİ ... 32

2.1. AKIL HASTALIĞI KAVRAMI ... 32

2.2. AKIL HASTALIĞININ CEZA SORUMLULUĞUNA ETKİSİ BAKIMINDAN TARİHSEL GELİŞİMİ ... 35

2.3. AKIL HASTALIĞININ TAYİNİNDE KANUNİ SİSTEMLER ... 39

2.3.1. Biyolojik Sistem ... 40

2.3.2. Psikolojik Sistem ... 40

2.3.3.Karma Sistem ... 41

2.4. 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNDA AKIL HASTALIĞI ... 42

2.4.1. Genel Olarak ... 42

2.4.2. Akıl Hastalığının Düzenlenişi Bakımından 765 Sayılı TCK ile 5237 Sayılı TCK’nın Karşılaştırılması ... 55

(9)

2.4.3. Tam Akıl Hastalığı-Kısmi Akıl Hastalığı Tartışması ... 56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 62

ADLİ PSİKİYATRİ AÇISINDAN ÖNEM ARZDEN ve CEZA SORUMLULUĞUNA ETKİSİ OLABİLECEK BAZI AKIL HASTALIKLARI ... 62

3.1. PSİKOZLAR ... 62

3.1.1. MANYAK (DEPRESİF PSİKOZ) ... 62

3.1.1.1. MANİ ... 63 3.1.1.1.1. Hipomani ... 64 3.1.1.1.2. Akut Mani ... 64 3.1.1.1.3. Confüse Mani ... 65 3.1.1.2. MELANKOLİ ... 65 3.1.1.2.1. Basit Melankoli ... 66 3.1.1.2.2. Stupurlu Melankoli ... 66 3.1.1.2.3. Anksiyeteli Melankoli ... 67 3.1.1.2.4. Delirli Melankoli ... 67 3.1.1.3. KARIŞIK ŞEKİL ... 68 3.1.2. ŞİZOFRENİ ... 69 3.1.2.1. Basit Şekil ... 70 3.1.2.2. Hebefrenik Şekil... 70 3.1.2.3. Katatonik Şekil ... 70 3.1.2.4. Paranoid Şekil ... 71 3.1.2.5. Şizo-Affektiv Şekil ... 71 3.1.3. PARANOİA-PARAFRENİA-YAŞDÖNÜMÜ PSİKOZU ... 72 3.1.3.1. PARANOİA ... 72 3.1.3.2. PARAFRENİA ... 73 3.1.3.3. YAŞDÖNÜMÜ PSİKOZU ... 74

(10)

3.1.4. KONFÜZYON MENTAL ... 74

3.2. ORGANİK PSİKOZLAR ... 75

3.2.1. İHTİYARLIK BUNAMASI (DEMENTİA SENİLİS) ... 75

3.2.2. PARALİZİ JENERAL ... 76 3.2.3. ALKOL PSİKOZLARI ... 78 3.2.3.1. Deliryum Tremens ... 78 3.2.3.2. Alkol Paranoiası ... 78 3.2.3.3. Alkol Bunaklığı ... 78 3.2.3.4. Karsakoff Psikozu ... 79 3.2.3.5. Dipsomani ... 79 3.3. NEVROZLAR ... 79 3.3.1. Anksiyete ... 80 3.3.2. Fobik Nevroz ... 81

3.3.4. Obsesif – Kompülsif Nevroz ... 82

3.3.5. Histeri ... 84

3.3.6. Nevrasteni ... 85

3.3.7. Dissosiativ Nevroz ... 86

3.4. ZEKÂ GERİLİKLERİ (OLİGOFRENİLER) ... 87

3.4.1. İDYOLAR ... 87 3.4.2. EMBESİLLER ... 88 3.4.3. DEBİLLER ... 88 3.5. SAR’A (EPİLEPSİ) ... 89 3.6. KLEPTOMANİ ... 91 3.7. PİROMANİ ... 92 3.8. PSİKOPATLAR ... 93 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 96

(11)

AKIL HASTALARINA ÖZGÜ GÜVENLİK TEDBİRLERİ ... 96

4.1. GÜVENLİK TEDBİRİ KAVRAMINA İLİŞKİN GENEL BİLGİLER ... 96

4.2. GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ, CEZA İLE BENZER ve FARKLI NOKTALARI ... 97

4.2.1. Hukuki Niteliği ... 97

4.2.2. Ceza İle Benzer Noktaları ... 98

4.2.3. Ceza İle Farklı Noktaları ... 99

4.3. AKIL HASTALARINA ÖZGÜ GÜVENLİK TEDBİRLERİ ... 100

SONUÇ ... 104

KAYNAKÇA ... 107

(12)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri.

CD : Ceza Dairesi.

CMK : Ceza Muhakemesi Hukuku.

ÇKK : Çocuk Koruma Kanunu.

D : Daire.

Hz. : Hazreti.

IQ : Intelligence Quotient.

m. : madde.

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi.

TCK : Türk Ceza Kanunu.

S : Sayfa.

S. : Sayılı.

SİR : Sosyal İnceleme Raporu.

vd. : ve devamı.

(13)

GİRİŞ

Modern ceza hukuku sistemi yerleşinceye kadar akıl hastaları ve zekâca geri kalmış insanlar hemen hemen bütün toplumlarda tehlikeli olarak kabul edilmişlerdir. Her ne kadar akıl hastalığı ile suç işleme arasında doğrudan bir ilişkinin var olduğu bilimsel olarak tespit edilemese de, gerek akıl maluliyeti yaşayan hastaların davranışlarını önceden kestirilememesi sebebiyle duyulan korku, gerekse medyada sürekli bir şekilde, şizofren teşhis konulan akıl hastası ailesini cam parçası ile doğradı, akıl hastası vatandaş evleri yakmaya çalışırken yakalandı gibi akıl hastası tarafından işlenen suçları medyatikleştirerek daha dramatik haber yapılması gibi sebeplerle insanlar akıl hastalarını potansiyel bir suçlu olarak görmüşlerdir.

Biz, bu akademik çalışmamızda akıl hastalığı yaşayan suçlu bireylerin akıl hastalıklarının etkisi altında işledikleri suçlar açısından ceza sorumluluğu durumlarını inceleyeceğiz. Akıl hastalarının ceza sorumluluğu durumunu incelerken öncelikli olarak kusur ile kusurluluk kavramaları ve kusur yeteneğini etkileyen diğer haller kısaca açıklanmaya çalışılacaktır. Daha sonra ise akıl hastalığı kavramı ve akıl hastalığının tarihsel gelişimi ile birlikte akıl hastalığını kanunlarda düzenlenişi ele alan sistemler ve özellikle Yargıtay içtihatlarından da faydalanarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundaki akıl hastalarının ceza sorumluluğu ele alınarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri ile karşılaştırılması ile birlikte açıklanmaya çalışılmıştır.

Çalışmamızın üçüncü kısmında adli psikiyatri açısından önem arz eden ve ceza sorumluluğuna etkisi olabilecek bazı hastalıklar, hastalık bazında değerlendirilerek akıl hastaları bakımından kısa açıklamalar ile birlikte hangi akıl hastalığının hangi suçu işlemeye meyilli oldukları ve gerçekleştirdikleri suç niteliğindeki eylemler sebebiyle ceza sorumluluğu bakımından nasıl bir etki doğuracağı anlatılmaya çalışılmıştır.

Çalışmamızın son bölümünde ise akıl hastalığı teşhisi konulan ve bu hastalığı sebebiyle suç niteliğinde eylemleri gerçekleştiren akıl hastalarına uygulanacak olan güvelik tedbirlerinin niteliği, güvenlik tedbirlerinin ceza ile benzer ve farklı noktaları

(14)

dikkate alınarak akıl hastalarına uygulanacak olan güvenlik tedbirleri ile ilgili genel bilgiler verilmeye çalışılmıştır.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

KUSUR ve KUSUR YETENEĞİNİ ETKİLEYEN BAZI HALLER 1.1. KUSUR KAVRAMI

1.1.1. Genel Olarak

Suç, hukuk düzeninde kendisine bir ceza yaptırımı bağladığı beşeri her fiildir.1

Bir kimsenin ceza hukuku bağlamında yaptırımlarla karşılaşması için öncelikle gerçekleştirilen eylemin kanunlarda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Her bir suçun kanuni tanımında yer alan unsurlar maddi ve manevi olarak ikiye ayrılır.2

Suçun manevi unsuru ile bağlantılı bulunan3 kusur kavramı ile ilgili Türk Ceza

Kanununda bir tanım yapılmamıştır. Zaten bu konuda günümüze kadar kusurun yapı ve içeriği hakkında görüş birliğine de varılamamıştır. Roxin haklı olarak kusur hakkında hukukta yalnızca faalin hareketlerini çeşitli biçimlerle özel değerlendirilen

bir haksızlık anlamına geldiği konusunda uzlaşının bulunduğunu açıklamıştır.4

İlkel Ceza Hukuku döneminde kusurluluk kolektif idi ve netice sorumluluğu (objektif sorumluluk) kabul ediliyordu; yani bir neticenin meydana gelmesi yetiyor, faalini kusurlu davranmış olup olmadığı araştırılmıyordu.5

Ceza Hukuku tarihinde kusurun bir unsur olarak kabul edilmesi Roma Hukuku’nun son dönemlerine rastlar. Roma Hukuku ile kabul edilen kusur kavramı daha sonraları Alman Ceza Hukukuna geçmiştir. Bunun da bir neticesi olarak aydınlanma dönemi ile birlikte Avrupa devletlerinin yapmış olduğu kanunlarda “Kusursuz Sorumluluk Olmaz” ilkesi yer almaya başlayarak kusur kavramı kanun

1 HAFIZOĞULLARI, Zeki/ÖZEN, Muharrem, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Baskı, US-A

Yayınları, İstanbul, 2012, s. 177.

2 ÖZGENÇ, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2014, s.

159.

3 APAYDIN, Cengiz, Teoride ve Uygulamada Ceza Hukuku ve Adli Tıp Açısından Kusur Yeteneği,

Adil Yayınevi, Ankara, 1998, s. 15.

4 SCHREIBER, Ludwig/ROSENAU, Henning/MATTHEIS, Ruth/LILIE, Hans, Tıp ve Ceza Hukuku

(Çev: Y. Ünver/H. Hakan/V.Ö. Özbek/M. Koca/Ö. Yenerer/A.K. Yılmaz/S. Gezici), Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2004, s. 29.

5 ÖZTÜRK, Bahri/ ERDEM, Mustafa, R., Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku,

(16)

metinlerinde de yavaş yavaş yerini almıştır. Modern Ceza Hukukunda bu durum devam ettirilerek yine “Kusursuz Ceza Olmaz” ilkesini gereği kusur sorumluluğu kabul edilmiştir.6

Kusur konusunda teorik olarak iki görüş ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri “Psikolojik Teori”, diğeri ise “Normatif Teori” dir.

Psikolojik teoriye göre, fail gerek kendi ruhsal durumu, gerekse hal ve davranış koşulları normal olmasına rağmen kasten veya taksirle hareket etmiş ise bir suç işlemiştir ve bundan dolayı kınanabilir.7 Psikolojik teori bu anlamda fail ile fiil

arasındaki psikolojik bağı ele almaktadır.8

Normatif teoriye göre, kusurluluk normla failin iradesi arasındaki çatışma ilişkisidir. Bu teoride kusurluluk bir değer hükmünden, açıkçası gerekenden veya

yükümlü olunan davranıştan farklı bir davranışta bulunmaktan kınanma durumudur.9

Ceza hukukunda kişinin yapmış olduğu fiilden dolayı sorumlu tutulabilmesi için kural olarak kusur yeteneğine sahip olması gerekir.10 Ceza hukuku bakımından

kusur yeteneği, kişinin hukuka uygun hareket edebilme olanağına sahip olmasına rağmen, kişinin hukuka aykırı hareketi seçmiş olması nedeniyle bu hareketi sebebiyle

onun kınanabilmesidir.11 Kişi toplumda geçerli olan hukuk kurallarına uygun hareket

etmediği, hukuk davranışları seçme hakkına sahip iken hukuka aykırı davranışı tercih etmiştir. Burada faile isnat edilen husus hukuka aykırı eyleminin temelini oluşturan hatalı iradenin teşekkülüdür.12

6 DEMİRBAŞ, Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2014, s.

334.

7 ÖZBEK, V. Özer/ KANBUR, Nihat/ BACAKSIZ, Pınar/DOĞAN, Koray/TEPE, İlker, Türk Ceza

Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2010, s. 334

8 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 267.

9 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 267.

10 SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, Yetkin Basımevi, Ankara, 2012, s.

406.

11ERCAN, İsmail, Ceza Hukuku Genel Hükümler-Özel Hükümler, 5. Baskı, İkinci Sayfa Basım

Yayın, İstanbul, 2009, s. 215.

12 ARTUK, M. Emin/GÖKCEN, Ahmet/YENİDÜNYA, A. Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6.

(17)

1.1.2. Kusurun Unsurları

1.1.2.1. Algılama Yeteneği

Hukuk düzeni, kişilerin kendileri hakkında beslediği değer hükmünü değil, aynı durumda bulunan ortalama kişilerin durumlarını dikkate aldığından, kusurun varlığı, her bireye göre ayrı ayrı değil, herhangi bir kişiye göre tespit edilecektir. Bu durum tespit edilirken kişinin yaşadığı çevre, cinsiyeti, yaşı, bedensel özellikleri ve tecrübeleri dikkate alınacaktır.13

Kişinin çevresindeki olguları gözlemleyebilme yeteneği olarak

tanımlanabilecek algılama yeteneği, yukarıda bahsettiğimiz gibi kişinin içinde bulunduğu çevre, akıl gelişimi gibi etkenlerle yakın bağlantılıdır. Kişinin çevresindeki vakıalara ilişkin gözlemlerinden çıkardığı sonuçların bir hukuki değer ifade edebilmesi için; bunların bir toplumda genel kabul görmüş olan ve topluma hukuk toplumu niteliği kazandıran davranış normlarıyla bağlantılı olması gerekir. Bir başka ifade ile söylemek gerekirse, kişi bu gözlemlerinden sonuç çıkarırken, yükümlülüklerinin ve bunlara aykırı davranması halinde sorumlu tutulacağının bilinciyle hareket etmesidir.14 Ancak kişinin davranışlarının mutlaka kanunla çatışır olduğunu bilmesi gerekmez; gerçekleştirilen davranışın ortak hayatın gerekleri ile çatışır olduğunu bilebilir olması yeterlidir. 15 Yani, gerçekleştirilen davranışın

kanunlarda cezalandırılabilir bir fiil olarak, bir suç olarak tanımlanmış olduğunu bilmek gerekmez.16 Bir hareketin yapıldığını bilme ile beraber onun hukuka ve toplumsal değerlere aykırılığını da bilme, iyi olmadığını bilmek yeterlidir.17 Ne

yapması gerektiğini bilmeyen, hareketlerini değerlendiremeyen bir kimsenin iradesine değer verilmeyecektir.18

13 ÖZTÜRK/ERDEM, 2012, s. 237. 14 ÖZGENÇ, 2014, s. 268. 15 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 403. 16 ÖZGENÇ, 2014, s. 269. 17 SOYASLAN, 2012, s. 408.

18 ALACAKAPTAN’dan, Aktaran: YILDIZ, Sevil, Ceza Hukukunda Akıl Hastalığı ve Akıl

Hastalarının Yargılanması, Selçuk Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2002, Sayı:4, s. 144.

(18)

1.1.2.2. İrade Yeteneği

Kural olarak, ruhen sağlıklı yetişkin her insan normal şartlar altında hukuk

düzeninin devamı için zorunlu olan irade gücüne sahiptir.19Bu anlamda kişiler iyiyi

kötüden ayırt etme gücüne sahiplerdir. Yani kişinin davranışlarını yönlendirme yeteneği otonom bir şekilde karar verme yeteneğidir. 20

Hukukun aradığı, fiilin iradi olmasıdır. Gerçekten, suçun meydana gelmesi için ceza hukukunun aradığı şart, kişinin gerçekleştirdiği icrai veya ihmali hareketin iradi olmasıdır. Ancak fiilin iradi olması için, fiilin bizzat istenmiş olması şart değildir. Sadece, iradi, yani istenmiş olan bir dürtüden doğmuş olması kısacası kişinin isteyerek hareket eder durumda veya hareketsiz durumda olması yeterlidir. Bu anlamda fiilin iradiliğinden söz edebilmek için, fiilin sadece şuurlu bir dürtüden kaynaklanmış olması yeterlidir.21

Kişinin kusurundan bahsedebilmek için, fiili işlediği sırada davranış normunun gerektirdiği şekilde karar verebilecek iktidara sahip olması gerekir.22 Kısaca kişinin

yapmak zorunda olduğu şeyi isteyebilme, başka bir ifade ile hareketlerini özerk olarak tayin edebilme kabiliyetidir.23

1.1.3. Kusur ve Kusurluluk Hali

Kusur ile kusurluluk kavramları birbirleri ile her ne kadar bağlantılı olsalar da bu kavramlar birbirlerinden farklıdırlar.24 Sübjektif, psikolojik veya manevi unsur olarak da ifade edilebilin bu unsur fail yönünden ele alındığında “kusur”, fiil

yönünden ele alındığında ise “kusurluluk” olarak karşımıza çıkmaktadır.25 Ancak bu

konuda farklı görüşler vardır.

19 ÖZGENÇ, 2014, s. 373.

20 SOYASLAN, 2012, s. 408.

21 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 273.

22 ÖZGENÇ, 2014, s. 372.

23 HAKERİ, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler Temel Bilgiler, 11. Baskı, Seçkin Yayıncılık,

Ankara, 2014, s. 257.

24 ÖZBEK/KANBUR/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, 2010, s. 332.

25 İÇEL, Kayıhan, Ceza Hukuku Genel Hükümler II Suçun Yasal Unsurları-Özel Görünüş Biçimleri

(19)

İlk görüşü savunan bazı yazarlar, kusur yeteneğini suçun yapısal unsurlar dışında, sübjektif bir durum, failin sübjektif bir niteliği olarak kabul ederek suçun bir unsurunu oluşturan kusurluluktan ayırmaktadır. İkinci görüşü savunan bazı yazarlara göre kusur yeteneği suçun bir unsuru olarak kabul edilmekle birlikte irade veya kusurluluktan ayrıldığını belirtmek için, bunun suçun sübjektif kısmının bir unsuru olduğu ileri sürülmektedir. Bunlara göre, irade veya psikolojik unsur denilen kusurluluk kusur yeteneğinden farklı olarak suçun objektif kısmının bir unsurunu oluşturmaktadır. Üçüncü görüşü savunan bazı yazarlara göre, kusur yeteneğini kusurluluğun bir ön koşulu olarak kabul etmekte ve kusur yeteneği olmadan kusurluluktan bahsedilemeyeceğini belirtmektedirler. Bunlara göre kusur yeteneği adeta bir anahtar ve bu anahtar olmazsa kusurlulukta olmaz denilmektedir. Dördüncü görüşü savunan bazı yazarlar ise, kusur yeteneği kusurluluktan ayrı kabul etmek olanaksızdır. Bir eylemin bir kimseye bağlanabilmesi için belirli niteliklere sahip bir psişik ilişkinin bulunması gerekir. Kusur yeteneği kavramı olmadan kusurluluk açıklanamaz demektedirler. 26

Kusur yeteneği ön aşama olduğu için fiilden ziyade failin kişisel nitelikleriyle ilgilenir.27 Kusur yeteneğini bir fiilin bir kimseye izafe edilebilmesi için failde bulunması gereken vasıfların bütünü olarak tarif etmek mümkündür.28 Yani kusur

yeteneği psişik yönden sağlıklı, yetişkin bir kimsenin belirli bir zaman aralığında, belirli bir toplulukta geçerli olan kurallara ve değerlere göre gerçekleştirilen eylemi haksızlık unsurunu taşıdığını anlayabilmesi ve buna uygun hareket edebilmesi serbestîsine sahip olmasıdır.29 Zaten kural olarak bütün insanların kusur yeteneğine

sahip olduğuna dair ceza hukukunda aksi ispatlanabilen bir karine geçerlidir. Yani, kanunlarda gösterilen istisnai durumlar dışında bütün insanların kusur yeteneğinin var olduğu kabul edilmektedir.30

26 İÇEL, 2013, s. 179.

27 DEMİRBAŞ, 2014, 335.

28 DÖNMEZER, Sulhi/ERMAN, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Cilt: 2, İstanbul Üniversitesi

Yayınları, İstanbul, 1959, s. 146.

29 ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, 2012, s. 485.

(20)

Kusur, suç teşkil eden eylemin bir vasfı değildir. Kusur haksızlık teşkil eden eylemi gerçekleştiren şahsın bu eylemi gerçekleştirmesi sebebiyle muaheze edilmesi konusundaki yargıyı ifade etmektedir. Bu itibarla kusur, failin işlediği haksızlıkla

ilgili bulunan yargıdan ibarettir.31 Kusurluluk ise suçun objektif yani maddi

nitelikteki unsurları olan hukuka aykırılık ve tipiklik unsurlarının fail ile ilişkisidir.

Yani kusurluluk fail hakkındaki bir değer hükmüdür.32

1.1.4. Kusur İle Haksızlık Arasındaki İlişki

Kişinin yapmış olduğu hareket nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için, hareketin sadece hukuka aykırı olması yetmez, kişinin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için ayrıca kusurlu olması da gerekir.33 Bunu bir kalıp şeklinde ifade etmek gerekirse

“kusursuz ceza olmaz.”34

Kişinin, gerçekleştirmiş olduğu fiilinden sorumlu tutulabilmesi için gerekli şahsi özellikler olarak belirteceğimiz kusur yeteneği, gerçekleştirilen hareketin haksızlık içeriğini anlayabilme ve davranışlarını da buna göre yönlendirebilmeyi gerektirir.35 Bu ifadeden anlaşılacağı üzere kusur ile haksızlık arasında bir bağımlılık ilişkisi söz konusudur.36 Buna göre kusur, haksızlık teşkil eden bir hareketi

gerçekleştiren kişinin bu hareketi gerçekleştirmesi sebebiyle kınanabilirliği konusundaki yargıyı ifade etmektedir. Bu anlamda kusur, işlediği haksızlıkla ilgili olarak kişi hakkında bulunan yargıdan ibarettir. Kusur, haksızlık teşkil eden hareketin gerçekleştirilmesi sebebiyle kişinin kınanabilmesi yargısı olması nedeniyle; suç teşkil eden bir fiil kişinin kusuru olmadan işlense dahi, haksızlık ve dolayısıyla, suç olma vasfını devam ettirecektir.37

31 ÖZGENÇ, İzzet/ŞAHİN, Cumhur, Uygulamalı Ceza Hukuku, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara,

2001, s. 219.

32 ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, 2012, s. 332.

33 DEMİRBAŞ, 2014, 357.

34 ZAFER, Hamide, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayım Basım, İstanbul, 2010, s. 247.

35 ÖZTÜRK/ERDEM, 2012, s. 239.

36ÖZBEK/KANBUR/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, 2010, s. 332.

(21)

Kusur haksızlık teşkil eden fiili gerçekleştiren kişinin kınanabilirliği ile ilgili bir yargı olması dolayısıyla, kişinin kusuru olmadan gerçekleştirdiği fiil haksızlık vasfını devam ettirecektir. Bu nedenle, işlediği fiil dolayısıyla failin kusurlu sayılıp sayılmamasının, tüm unsurlarıyla gerçekleşen fiilin haksızlık içeriğini yani suç olma vasfını ortadan kaldırmayacaktır.38

1.1.5. Kusur Yeteneği ile Suç Arasındaki İlişki

Ceza kusuru şart koşar.39 Yani, kural olarak kusursuz ceza olmaz. Ancak kusur

yeteneği suçun varlığı için ön şart veya unsur değildir.40 Kusursuz ceza olmaz ilkesi

gereği bir taraftan cezaya hükmedilebilmesi için kusur olmalı iken, diğer taraftan hükmedilen ceza failin kusuru ile orantılı olmalıdır.41 Cezanın aksine, güvenlik

tedbiri niteliğindeki diğer ceza hukuku yaptırımlarının uygulanabilmesi ise kusur yeteneğine bağlı değildir. Bu anlamda failin işlemiş olduğu eylem bakımından bireysel kusur yeteneği olmasa dahi güvenlik tedbiri uygulanabilecektir.42

Kişilerin belirli durumlarda ceza sorumluluğunun bulunmadığının kabul edilmesinin iki sebebi bulunmaktadır. İlk olarak Cumhurbaşkanı, diplomasi ajanları gibi politik nedenler sebebiyle ceza sorumluluğunun olmadığı kabul edilebilir. İkinci olarak ise akıl hastalığı, küçüklük gibi kişilerin biyolojik ve psişik özelliklerinden dolayı kusur yeteneklerinin olmaması sebebiyle ceza sorumluluğun olmadığı kabul edilmektedir.43

Kusur yeteneğinin hukuki esası failin yaptığı eylemin anlamını kavrayabilmesi, bu şuurla hareket etmesidir.44 Ancak işlediği eylem dolayısıyla failin kusurlu olarak

kabul edilebilmesinin ya da edilmemesinin gerçekleştirilen eylemin suç vasfına haiz

38 ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, 2012, s. 480.

39 ZAFER, 2010, s. 247.

40 SOYASLAN, 2012, s. 412.

41 ZAFER, 2010, s. 247.

42KOCA, Mahmut/ÜZÜLMEZ, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, Seçkin

Yayıncılık, Ankara, 2014, s. 289.

43 ZAFER, 2010, s. 249.

(22)

bir haksızlık olması üzerinde bir etki doğurmayacaktır.45 Zira kusurluluk suçun bir

unsuru değil, faile ceza hukuku anlamında yaptırım uygulanabilmesinin bir koşuludur.46

Fail tarafından gerçekleştirilen fiil dolayısıyla fail kusurlu olarak kabul edilmese dahi işlenen fiil muayyen bir haksızlık ifade edecektir. 47 Çünkü kusur fiili

gerçekleştiren failin yapmış olduğu fiilin anlamı ve sonucu idrak ve arzu ederek hukuka aykırı olanı tercih etmiş olması sebebiyle kınanabilmesidir. Yani fail tarafından fiil kusurlu olmadan işlense dahi suç vasfını devam ettirecektir. Bu nedenle işlediği fiil dolayısıyla fail kusurlu olarak görülüp görülmemesinin tüm unsurları ile gerçekleşen eylemin suç vasfına haiz olmasının önemi yoktur. Örneğin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış bir akıl hastası bir kimseyi öldürürse

işlenen fiil suç teşkil etmeye devam edecektir. 48 Ancak bu durumda faile

uygulanacak ceza yaptırımı değişecektir. Eğer fail gerçekleştirmiş olduğu eylemde kusurlu kabul edilmiş olsa idi kendisine uygulanacak olan yaptırım bir ceza olacak iken, buna karşılık failin gerçekleştirmiş olduğu eylemde kusur yeteneği olmaması halinde işlenen fiil suç vasfını korumakla birlikte faile uygulanacak yaptırım ceza değil güvenlik tedbiri olacaktır.49

1.1.6. Kusurun Yeni Ceza Kanunlarımızdaki Yeri

5237 sayılı Türk Ceza Kanununda kusurluluğa ilişkin hükümler “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlığı altında 21. Madde de kast 22. Madde de taksir hali

düzenlenmiştir.50 Ayrıca kanun 20. Maddesinde “ Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse

başkasının fiilinden sorumlu tutulamaz.” Düzenlemesi yaparak bir taraftan “kolektif

45 ÖZGENÇ, 2014, s. 364. 46 ERCAN, 2009, s. 216. 47 ÖZGENÇ, 2014, s. 365. 48 ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, 2012, s. 480. 49 ÖZGENÇ, 2014, s. 365. 50 ÖZBEK/KANBUR/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, 2010, s. 331.

(23)

ceza sorumluluğun” olmadığına işaret ederken bir taraftan da zımnen “kusursuz suç olmaz” ilkesine işaret etmektedir.51

Yeni Türk Ceza Kanunun sistemine bakıldığında bu anlamda temel olarak kusurlu sorumluluk prensibini esas alarak kanunda açıkça güvenlik tedbirlerine yer vermiş olmakla birlikte, ceza müeyyidesi olduğunu kabul etmiş olmakla kusur yeteneğinin esasının irade serbestîsi olduğunu kabul etmiştir.52

Yeni TCK’nın 31, 32, 33 ve 34. maddelerinde fiilin işlendiği sırada denilmek suretiyle kusur yeteneğinin aranacağı zaman belirtilerek, kişinin haksız hareket teşkil eden fiili gerçekleştirdiği sıradaki kusur durumuna göre ceza sorumluluğunun olacağı düzenlenmiştir.53

Kanun kural olarak herkesin algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olduğunu kabul etmiştir. Ancak isteme ve algılama yeteneği kişinin belli bir biyolojik ve psikolojik gelişmesine bağlıdır. Tüm insanların biyolojik ve psikolojik yönden aynı düzeyde olmadıkları dikkate alındığında herkesin algılama ve

davranışları yönlendirme yeteneğine sahip olması mümkün değildir.54 Kanun bu

durumu dikkate alarak “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler” genel başlığı altında 31, 32, 33 ve 34. maddelerinde kusur yeteneğini kaldıran veya azaltan nedenlere yer vermiştir.55

1.2. KUSUR YETENEĞİNİ ETKİLEYEN HALLER 1.2.1. Yaş Küçüklüğü

Hak ile haksızlığı, doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırabilme ve buna göre davranabilme yeteneği olarak tanımlayabileceğimiz kusur yeteneğine sahip olan kişi kusurlu hareket edebilir.56 İşte bu kusur yeteneğini kaldıran hallerden biri de yaş 51 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 271. 52 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 406. 53 DEMİRBAŞ, 2014, s. 336. 54 SOYASLAN, 2012, s. 414. 55 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 403.

(24)

küçüklüğü halidir. Hemen hemen bütün kanunlar belirli bir yaş haddine vasıl

olmayan küçüklerin kusur yeteneğine sahip olmadıklarını kabul edilmiştir.57

Ceza sorumluluğunun belli bir yaş ve akli olgunluk koşullarına bağlanması Roma Hukukunda beri kabul edilmiş bir durumdur. Hemen her dönemde ceza sorumluluğu açısından reşit olma ya da olmama ayrımı yapılmıştır.58 29.11,1989

tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair sözleşmesi ülkemiz tarafından 14.09.1990 tarihinde imzalanmış ve 09.12.1994 tarihinde TBMM tarafından onaylanmıştır. Bu sözleşmeye göre ülkemizde çocuk yaşı olarak belirlenen on beş yaş sınırı değiştirilerek on sekiz olarak kabul edilmiştir.59 Yasal mevzuatımızda bu

durum uyarlanarak TCK 6/6 maddesinde “henüz onsekiz yaşını doldurmayan kişi” ve ÇÇK 3/1-a maddesinde “daha erken yaşta ergin olsa bile onsekiz yaşını doldurmamış kişidir” diyerek çocukluk yaşı ile ilgili sınır belirlenmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus ise ceza sorumluluğunu etkileyen kusur yeteneği ile ilgili olarak çocuğun algılama ve hareketlerini yönlendirme yeteneğini

genel olarak değil suç bakımından tespit edileceğidir.60 Yoksa çocuğun genel

eylemleri ya da durumlara tepkisi ceza hukuku açısında önem taşımayacaktır.

Yaş küçüklüğünün kusur yeteneğine etkisi bakımından TCK’ nın 31. maddesinde üç yaş grubu kabul edilmiştir.

1.2.1.1. Birinci Grup Yaş Küçüklüğü

“Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir” (TCK 31/1)

Ceza sorumluluğu bakımından bu yaş grubuna giren çocukların mutlak bir şekilde kusur yeteneğinin olmadığı kabul edilmektedir. Bunun anlamı şudur, bu yaş

57 DÖNMEZER/ERMAN, 1959, s. 160.

58GERÇEKER, Hasan, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt: 1, Cantekin Matbaacılık,

Ankara, 2011, s. 358.

59 GERÇEKER, 2011, s. 358.

(25)

grubuna giren çocukların kusur yetenekleri ve dolayısıyla ceza sorumluluğunun olup olmadığı araştırılmayacaktır. Çocuğun fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olduğu tespit edildiğinde kusur yeteneğinin olmadığı kabul edilecektir.61 Ancak bu

oniki yaşını tamamlamamış olan çocuğun fiili hukuki anlam muhtevasını idrak edebilme ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinden kesin şekilde yoksun olduğunu söyleyemeyiz. Mesela, on yaşındaki bir çocuk taş atarak komşu evin camını kırması fiilinin yanlış bir şey olduğunun bilincindedir.62

Bu yaş grubuna giren çocuk hakkında kovuşturma işlemi yapılamayacak, ancak haklarında soruşturma işlemleri yapılabilecektir.63

Bu çocuklar hakkında ceza yaptırımı uygulanmayacak ancak ÇKK’nın 5 maddesinde belirtilen koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında güvenlik tedbirleri uygulanabilecektir. Bu tedbirler ile hem çocuğu içinde bulunduğu tehlikeli ortamdan uzaklaştırma hem de çocuğun meydana getirdiği tehlikeliliği ortadan kaldırmak amaçlanmıştır.

1.2.1.2. İkinci Grup Yaş Küçüklüğü

“Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.” (TCK 31/2)

61 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 297.

62 ÖZGENÇ/ŞAHİN, 2001, s. 244.

(26)

Bu yaş grubuna giren çocuklar hakkında ceza kanunumuz kusur yeteneğinin varlığına göre iki durumu ayırmıştır. Ceza yargılamasını yapan hâkim çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapacaktır, ancak hâkim bu kararı vermeden önce görevlendireceği bir bilirkişinin araştırmasından yararlanabilir. Bilirkişi çocuğun içinde bulunduğu aile ortamını, sosyal çevre ve ekonomik koşulları, gördüğü eğitimi de dikkate alarak çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında rapor hazırlar. Uzman bilirkişi tarafından düzenlenen sosyal inceleme raporu (SİR) çocuğun kusur yeteneği olup olmadığı hususunda hâkimin karar vermesi anında göz önünde bulundurulur. Hâkim çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını her somut olaya göre değerlendirir.64 Mesela çocuğun işlediği hırsızlık

suçundan kusur yeteneğine sahip olduğu kabul edilmekle; ergenlik döneminin etkisiyle işlediği cinsel suçlar açısından kusur yeteneğini önemli derecede azaldığı ve hatta ortadan kalktığı söylenebilir.65

Kusur yeteneğinin olmadığının tespit edilmesi halinde çocuk hakkında gerçekleştirdiği eylem sebebiyle “beraat” kararı değil, kusur yeteneğinin olmaması sebebiyle ceza muhakemesi kanunu 223/3-a maddesi gereğince “ceza verilmesine yer olmadığına” dair karar verilecektir.66 Bu konuda Yargıtay Ceza Genel Kurulu da

aynı doğrultuda karar vermiştir.

“Suç tarihinde onbir yaşını bitirip onbeş yaşını doldurmamış olan sanıkların hakkında yapılan soruşturmada, üzerlerine atılı suç sabit değil ise veya eylem suç teşkil etmiyor ise beraatlerine, suçların sabit olması ve işledikleri suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda olmamaları halinde ise, ceza tertibine yer olmadığına karar verilecektir. Ceza tertip etmemek başka; suçsuzluğu öngören beraat ise daha başka hukuki yapıları ve sonuçları ayrı iki farklı karar türüdür.”

(Yargıtay Ceza Genel Kurul, 04.12.1989 3-330 )

Kusur yeteneği olmayan çocuklar hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilecektir. Eğer çocuk gerçekleştirdiği eylem yönünden kusur yeteneğine

64 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 298-299.

65 ÖZGENÇ/ŞAHİN, 2001, s. 246.

(27)

sahip ise hakkında verilecek cezalar kanun metninde belirtildiği şekilde indirim uygulanarak hükmedilecektir.

1.2.1.3.Üçüncü Grup Yaş Küçüklüğü

“Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezası gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.” (TCK 31/3)

Bedeni ve fiziki olgunluk sürecini tamamlamış, aynı zamanda ruhi bakımdan

maluliyeti bulunmayan kişiler kusur yeteneğine sahiptir67 Bu yaş grubundaki

çocuklar, işledikleri filin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrama ve bu doğrultuda davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahiptir. Bu sebeple bu gruptaki çocukların

kusur yeteneğinin var olup olmadığı hususunda bir araştırma yapılmayacaktır.68

Maddenin gerekçesinde bu yaş grubundaki gençlerin normal koşullarda, gerçekleştirdikleri davranışların hukuki anlam ve sonuçlarının kavrama yeteneğine sahip olduğu ancak bu çocukların davranışları yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olabileceği, bu nedenle suç yoluna girmiş çocukların işledikleri suçlar bağlamında irade yeteneğinin zayıf olduğu normatif olarak kabul edildiği, azalmış kusur yeteneğine sahip çocuklar hakkında kural olarak indirilmiş cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. (TCK 32. madde gerekçesi)

Suçu işleyen çocuk aynı zamanda akıl hastası da olabilir böyle bir durumda çocuğun kusur yeteneği olmadığı için cezaya hükmolunmayacaksa da bu çocuk hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbiri mi uygulanacağı yoksa akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri mi uygulanacağı hususunda tereddüt olabilir. Bu tereddütte ilişkin olarak ÇKK’nın 12. Maddesinde dikkate alındığında suça sürüklenen çocuk aynı zamanda akıl hastası ise çocuğun yaşına bakılacaktır. Eğer çocuk onbeş yaşını

67 ÖZGENÇ/ŞAHİN, 2001, s. 248.

(28)

doldurmamış ise bu çocuk hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbiri uygulanacak; eğer onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış ise akıl hastalarına ilişkin güvenlik tedbiri uygulanacaktır.69

Şunu da belirtmek gerekir ki yaşın kusur yeteneği üzerindeki etkisi onsekiz yaşını tamamlamayanlar hakkında kabul edilmiştir, onsekiz yaşından sonra kişinin yaşı ne olursa olsun yaşın kusur yeteneği üzerinde bir etkisi olmayacaktır.70

1.2.2. Sağır – Dilsizlik

İnsan işitme yeteneğini çoğu kez doğuştan sahip olmaması sebebiyle konuşma yeteneği de gelişemez.71 Çoğu zaman kişinin psikolojik gelişimini etkileyen bu

durum kusur yeteneğini de etkileyen bir hal olarak kabul edilmiştir.

Ceza kanunumuz kusurluluğu etkileyen sağır ve dilsizlik hali hakkında failin suç oluşturan fiili işlediği sıradaki yaşını esas almıştır. Böylece sağır ve dilsizlerle ilgili olarak yaş küçüklüğündeki sorumluluk rejimine paralel bir düzenleme yapılmıştır. (TCK 32. Madde gerekçesi)

“Bu kanunun, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onbeş yaşını doldurmuş onsekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, onsekiz yaşını doldurmuş olup da yirmibir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında uygulanır.” (TCK 33)

Kanunumuz sağır ve dilsizlikle ilgili kusur yeteneği konusunda üç yaş grubu belirleyerek yaş küçüklüğüne ilişkin hükümlerin uygulanacağını belirtmiştir. Yaş küçüklüğüne oranla farklı yaş sınıflandırması yapması, gerekçede de belirtildiği gibi

69 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 301-302.

70 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 301.

(29)

sağır ve dilsizlerin algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin daha geç gelişmesidir.72

Kanunumuz, sağır ve dilsizliğin nedeni bakımından bir ayrım yapmamıştır. Buna göre sağır ve dilsizliğin doğuştan olabileceği gibi, küçük yaşta geçirilen bir hastalık veya kaza neticesinde de olabilir. Önemli olan sağır ve dilsizlik halinin birlikte gerçekleşmiş olmasıdır.73 Ancak sağır ve dilsizliğin kusur yeteneğine etki

edebilmesi için suç teşkil eden eylemin gerçekleştirildiği sırada kişinin sağır ve dilsiz olması gerekir. Bu sağır ve dilsizlik halinin doğuştan ya da küçük yaşlardan itibaren ortaya çıkmış olması gerekmektedir.74 Yetişkin çağa geldikten sonra yani ceza

sorumluluğu bağlamında kusur yeteneği mevcutken bir travma veya hastalık sonucu işitme ve konuşma kaybı kişinin kusur yeteneğine etki etmeyecektir. Örneğin ondokuz yaşındayken geçirdiği kaza sonucu işitme ve konuşma yeteneklerini kaybeden ve yirmi yaşında adam öldürme suçunu işleyen kişinin sağır ve dilsizlere özgü bu hükümden yararlanması mümkün olmayacaktır. Çünkü sağır ve dilsiz olması

onun kusur yeteneğini etkilememektedir.75

Fiili işlediği zaman yirmibir yaşını doldurmuş olan kişiler hakkında yaşın ceza sorumluluğuna bir etkisi olmayacaktır. Ancak yirmibir yaşından sonra kusur yeteneğini etkileyen bir durum ortaya çıktığında akıl hastalarına ilişkin sorumluluk rejimine göre işlem yapılabilecektir.76

1.2.3. Geçici Nedenler, Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma 1.2.3.1. Genel Olarak

Akıl hastalığı dışında bazı geçici nedenlerde algılama ve davranışları yönlendirme yeteneğini kalkmasına veya azalmasına ve dolayısıyla kusur yeteneğine etkisi söz konusu olabilir. Bu geçici nedenler akıl hastalığı gibi devamlılık arz eden

72 DONAY, Süheyl, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Beta Basım Yayım, İstanbul, 2007, s. 54.

73 ZAFER, 2010, s. 255.

74 BİRTEK, Fatih, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 248.

75 BAKICI, Sedat, 5237 Sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 2. Baskı, Adalet

Yayınevi, Ankara, 2008, s. 735.

(30)

durumlar olmayıp geçici niteliğe sahiptirler.77 Ceza kanunumuz bu durumla ilgili

şöyle bir düzenleme yapmıştır:

“Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez” (TCK 34/1)

Türk Ceza Kanunu böyle bir düzenleme yaparak iki farklı durum olan geçici nedenler ile irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle yapılan davranışları aynı fıkra içerisinde değerlendirmiştir.

Türk Ceza Kanununda geçici nedenin bir tanımı veya bu duruma ilişkin örneklere yer verilmemiştir. Çünkü geçici neden kavramına girecek hususların nelerden ibaret olduğunu önceden tespit etmeye imkân yoktur. Bu anlamda kusur yeteneğini ortadan kaldıran ancak akıl hastalığı kapsamına girmeyen herhangi bir hal geçici neden olarak değerlendirilebilecektir. Mesela ateşli hastalık, zehirlenme,

hipnotizma, uyku hali bu duruma örnek olarak gösterilebilir.78

Geçici nedenle ilgili hükmün uygulanabilmesi için üç koşulun birlikte bulunması gerekir bunlar:

Birinci koşul, faalin geçici nedeni oluşmasında kast ya da taksirinin bulunmaması gerekir.

İkinci koşul, suçun geçici nedenin fail üzerinde etkisinin olduğu bir sırada işlenmiş olması gerekir.

Üçüncü koşul ise, geçici nedenin suçun işlenmesinden önce var olması gerekir, fiilin icrasına başladıktan sonra, fiilin icrası sırasında gerçekleşen geçici nedenler kusur yeteneğini ortadan kaldırmayacaktır.79

77 HAKERİ, 2012, s. 328.

78 ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, 2012, s. 508.

(31)

Geçici nedenlerle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamama veya bu fiilleri yönlendirememe durumu özellikle kitle halinde işlenen suçlarda karşımıza çıkmaktadır. Kitle halinde işlenen suçlardaki bireyler arasında psikosomatik semptomların grupsal bulaşma etkisiyle zihnin bedeni kontrol

edememesi şeklinde gerçekleşmektedir80 Kitlenin içinde suç işleyen bireyler çocukça

gelişim aşaması üzerine harekete geçerler. Kitlenin içinde bulunan bireyler sanki doğrudan kendilerine hakaret edilmiş ya da tahrik edilmiş gibi kitle ile benzer psikolojik ruh halinde bulunurlar.81 Genellikle çok önemsiz bir sebep ile patlayan bir saldırganlık başlar. Mesela 1964’te Lima’da, futbol sahasında 500 kişinin ölümüne yol açan olaya topun yanlış atışla seyircilere gönderilmesi ve topun bir taraftar tarafından bıçakla kesilerek oynanmayacak halde tekrar sahaya gönderilmesiyle başlamıştır.82 Kitlenin içinden çıkan biri şu kişiyi öldürelim dediğinde kitle bu

durumu hiç sorgulamadan psikolojik zorunluluk duygusu ile kitle ile aynı hareketi sergileyecektir.83Görüldüğü gibi kitlenin etkisi altında suç işleyen bu kişilerin gerçekleştirdiği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadıkları veya bu fiilleri yönlendirme yetenekleri önemli derecede azalmış olduğu, bu sebeple haklarında

TCK’nın 34. maddesi gereğince ceza sorumluluğunun olmadığı kabul edilmektedir.84

İstemeyerek sarhoşluk durumu olarak değerlendirilen irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde alınması, ilaç zannıyla içki içme gibi kişinin kendi fiilinin sonucu olabileceği gibi, kişinin kandırılıp kendisine alkol verilmesi gibi başkasının fiilinden veya başka türlü giderilemeyecek bir susuzluktan kurtulmak için alınması gibi zaruret hali veya bir ilaç fabrikasında çalışıp da kimyasal gazlardan sarhoş olma gibi tesadüfü durumdan ileri gelebilir.85

80 SMALL, Gary/VORGAN, Gigi, Bir Psikiyatristin Gizli Defteri, (Çev: D. Akın), 37. Baskı, NTV

Yayınları, İstanbul, 2014, s. 84.

81 DEMİRBAŞ, 2014. s. 354.

82 DEMİRBAŞ, 2014. s. 334.

83 EREM, Faruk, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt:1, 11. Baskı,

Sevinç Matbaası, Ankara, 1976, s. 588.

84 DÖNMEZER/ERMAN, 1959, s. 184.

(32)

İstemeyerek sarhoşluk halinde süreklilik arz eden bir tehlikelilik söz konusu olmadığından, alkol veya uyuşturucu maddenin etkisiyle kusur yeteneğini kaybeden ya da kusur yeteneği önemli ölçüde azalan ve bu durumda iken suç işleyen kişi

hakkında ceza verilemeyeceği gibi güvenlik tedbiri de uygulanmayacaktır. 86

İsteyerek sarhoşluk haline ilişkin kanunumuz şöyle bir düzenlemede bulunmuştur:

“İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz” (TCK 34/2)

İsteyerek sarhoşluk, kişinin kusur yeteneğini ortadan kaldırmayacaktır. İsteyerek sarhoş olan kişilerin bu anlamda kusur yetenekleri tamdır. TCK 34/2 maddesi sebebinde serbest hareketler kuramının alkol veya uyuşturucu madde kullanıma uygulanması şeklidir.87

İradi olarak alkol veya uyuşturucu madde alınması halinde çeşitli ihtimaller düşünülebilir.

Birinci ihtimalde, kişi belli bir suçu işlemek hususunda cesaret kazanmak için alkol veya uyuşturucu madde almış olabilir. İkinci ihtimalde kişi herhangi bir suç işlemeyi kast etmediği halde alkol veya uyuşturucu maddeyi almak istemiştir. Aldığı alkol veya uyuşturucu madde etkisindeyken kişi bir suç işlemiş olabilir. Üçüncü ihtimalde ise, kişi alkol veya uyuşturucu madde almak kastıyla hareket etmemiş, ancak gerekli dikkat ve özeni göstermediği için şuurunu etkileyecek nitelikte olan alkol veya uyuşturucu maddeyi yanlışlıkla alarak suç işlemiş olabilirler.88

Kişi isteyerek sarhoş olma durumunda bu ihtimaller nazarında kasten ya da taksirli eyleminden dolayı sorumlu olacaktır. Yani kişinin kasıtlı olarak, tasarlayarak ya da gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek almış olduğu alkol ve ya uyuşturucu madde etkisindeyken işlemiş olduğu suçlar açısından suçun niteliğine göre kasten ya da taksirli eyleminden sorumlu olacaktır.

86 ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, 2012, s. 511.

87 ZAFER, 2010, s. 259.

(33)

Alkol veya uyuşturucu maddenin devamlı suretle kullanılması, kişinin akıl ve

ruh sağlığı üzerinde tahribatlar meydana getirmektedir. 89 Kronik zehirleme

derecesine ulaşmış alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığında bu zehirlenme, akıl hastalıklarının yarattığı sonuçları doğurabilir. Kronik zehirlenmenin, failin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği üzerinde yaptığı etkiye göre fail ya cezalandırılmaz ya da cezasında akıl hastalarına ilişkin indirim uygulanır.90

1.2.3.2. Sebebinde Serbest Olan Hareketler

Kişi kural olarak kusur yeteneğine suç teşkil eden fiili işlediği sırada sahip olmalıdır. Bundan anlaşılması gereken ise, hareketin yapıldığı andır. Yani, kusur yeteneği hareketin yapıldığı anda aranacaktır, neticenin meydana geldiği anda

mevcut olması aranmaz.91 Bu anlamda suç işlendikten sonra kusur yeteneğinin

kaybedilmesi sorumluluk alanında bir etki doğurmaz.92 Suçun işlenmesinden sonra

herhangi bir sebeple kusur yeteneğinin etkilenmesi artık ceza muhakemesi hukukunu

ilgilendiren bir konudur.93 Çünkü ceza muhakemesi hukukuna göre, kusur yeteneğini

etkileyen hallerde yargılama şartı olmayacaktır ve bu durumda kural olarak yargılama şartı gerçekleşmediği için yargılama işlemine devam edilemeyecektir. Bu durumda yapılamayan bir yargılama ortaya çıkacaktır.94 Yani kişinin akıl hastası

olması durumunda dava açılamaması, açılmış olan davada devam edilememesi veya verilen cezanın infaz edilememesi sorunları kusur yeteneği ile ilgili sorunlar değildir.95

Kişinin bir suç işleme kararı verdikten sonra bu suçun icrasına başlamadan kusur yeteneğinin ortadan kalkması halinde sebebinde serbest hareket (actiones liberae in causa) söz konusu olmaktadır. Bu durum ise kişi suçu işlediği sırada

89 ÖZGENÇ, 2014, s. 395.

90 ZAFER, 2010, s. 257.

91DEMİRBAŞ, Timur/ERDEM, M. Ruhan, Ceza Hukuku Pratik Çalışmaları, 4. Baskı, Seçkin

Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 130.

92 ÖZGENÇ, 2014, s. 390-391.

93 DEMİRBAŞ, 2014, s. 336.

94 ÖZBEK/KANBUR/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, 2010. S. 138.

(34)

algılama yeteneğini yitirmiş olmasına rağmen sorumluluk yoluna gidilmesidir.96

Buna göre, fail suçun işlenmesi sırasında bilerek kendisini kusur yeteneğinden yoksun hale getirmektedir.97 Sebebinde serbest hareketin açıklanmasına ilişkin iki görüş ileri sürülmüştür. Bunlar: İstisna ve tipiklik modelidir.

“İstisna modeline” göre, sebebinde serbest hareket failin eylemi işlediği zaman algılama ve irade yeteneğine sahip olmasını ifade kusur ilkesinin bir istisnasını teşkil etmektedir. Fail her ne kadar eylemi gerçekleştirdiği sırada şuuru yerinde değil ise de

eyleminden dolayı sorumlu olacaktır.98

“Tipiklik modeline” göre, failin işlenen eylemden dolayı sorumluluğunda algılama yeteneğinden yoksun olma hali değil, algılama yeteneğinin yitirilmesini sonuçlayan davranış esas alınmaktadır. Bu davranış kasten gerçekleştirilebileceği gibi taksirle de gerçekleştirilebilir.99

Kişi kusur yeteneğini ya bizzat kendisi ya da kendi arzu ve iradesiyle başka bir kişi tarafından kaldırılmış olmalıdır.100 Örneğin kişi alkol kullanarak sarhoş olması

durumunda kusur yeteneğini kendi ortadan kaldırmakta iken kişinin istemi üzerine diğer bir kişi tarafından hipnotize edilerek başka biri tarafından kusur yeteneği ortadan kaldırılması söz konusu olmaktadır.101

Bir kişinin bir başkası tarafından sırf suç işletmek amacıyla onun algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğini veya kusur yeteneğini ortadan kaldırması

halinde ise işlenen eylemden, kusur yeteneğini ortadan kaldıran sorumlu olacaktır.102

Çünkü burada kişi suç işlemesinde bir araç olarak kullanılmakta dolayısıyla burada fail kusur yeteneğini ortadan kaldıran kişi olacaktır.

96 ÖZGENÇ, 2014, s. 391. 97 DEMİRBAŞ, 2014, s. 336. 98 ÖZGENÇ, 2014, s. 391. 99 ÖZGENÇ, 2014, s. 391. 100 ÖZBEK/KANBUR/BACAKSIZ/DOĞAN/TEPE, 2010. s. 339. 101 ERCAN, 2009, s. 247. 102 SOYASLAN, 2012, s. 412.

(35)

Bir kişi kendisinin suçta araç olarak kullanılmasından haberdar ise yani başka bir kişi ile bu durum beraber karar verilmiş ise artık her iki kişide gerçekleştirilen eylemden iştirak hükümlerine göre sorumlu olacaktır.103

Sebebinde serbest hareket için kişi kusur yeteneğini bilerek ve isteyerek suç işlemek için ortadan kaldırmış olmalıdır. Yoksa eylem sebebinde serbest hareket kapsamında olmaz. Olağan hayatta içki içmek eylemi bir suç işleme amacıyla yapılmaz, ancak kişi suç işlemek amacıyla içki içtiğinde kişi kendini kasıtlı olarak

kusur yeteneğinden yoksun bırakmaktadır.104 Bu durumda kişi sırf cesaret almak için

alkol kullanır ve bu alkolün etkisiyle hasmına karşı kasıtlı yaralama eylemi gerçekleştirir. Kişi gerçekleştirmiş olduğu bu kasıtlı eylemden sorumlu olacaktır.105

Ancak bazen de kişi suç işlemeyi düşünmeksizin içki içebilir, içmiş olduğu bu içki sebebiyle sarhoş olan ve trafikte kaza yaparak başkalarının yaralanmasına sebep olan

fail gerçekleştirmiş olduğu taksirle yaralama eyleminden sorumlu olacaktır.106

1.2.4. Cebir veya Tehdit Dolayısıyla Kişinin İrade Yeteneğinin Etkilenmesi Türk Ceza Kanunun 28. maddesinde cebir veya tehdidin etkisiyle işlenen suçlarda kişinin kusur yeteneğinin ortadan kalktığı belirtilmiştir. Buna göre:

“Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.”

Her ne kadar ceza kanunda ki bu düzenlemede “cebir ve şiddet veya korkutma ve tehdit” ifadeleri kullanılmışsa da şiddet ile cebir kavramlarının eş anlamlı olması;

korkutma olgusunun da tehdidin bir neticesi olması sebebiyle107 bu madde anlamında

sadece cebir ve tehdit kavramlarını açıklayacağız.

103 SOYASLAN, 2012, s. 413. 104 SOYASLAN, 2012, s. 413. 105 ERCAN, 2009, s. 247. 106 SOYASLAN, 2012, s. 414. 107 ÖZGENÇ, 2014, s. 395.

(36)

Cebir halinde bir kişiye güç uygulayarak onu bir suç işlemeye mecbur edilmesi hali söz konusudur. Burada kişi, karşı koyamayacağı bir maddi gücün etkisi altında kalarak suç işlemek durumunda kalmaktadır. Kişi burada kendisine uygulanan tecavüzün etkisi ile suçun işlenmesinde bir alet gibi kullanılmaktadır.108 Zorlanan

kişinin gerçekleştirdiği suç teşkil eden fiil, bu anlamda zorlanan bu kişinin iradesinin eseri değildir.109 Kişi maruz kaldığı zorlayıcı güç karşısında savunma gücü kırılarak

suç teşkil eden hukuka aykırı fiili işlemeye mecbur kalmıştır.110 Bu durumda kendi

iradesinin eseri olmayan bu suçtan da kişi sorumlu olmayacaktır. Kişiyi suçun işlenmesinde alet olarak kullanan kişi bu fiilden doğrudan sorumlu olacaktır.111

Tehdit halinde ise kişi halen mevcut veya gelecekte gerçekleşecek bir zarar korkusu ile bu zarardan kendisini veya başkasını kurtarmak için kendisinden istenilen hukuka aykırı fiili gerçekleştirmektedir.112

Cebir veya tehdidin etkisi altında işlenen fiilden dolayı kişinin kusur yeteneğinden yoksun addedilebilmesi için kişinin maruz kaldığı bu cebir veya

tehdidin belli bir ağırlık derecesine varmış olması gerekir. 113 Ortada karşı

konulamayacak bir cebir veya muhakkak ağır bir tehdit söz konusu değilse, suç teşkil

eden fiili işleyen kişinin kusur yeteneğinin ortadan kalktığından

bahsedilemeyecektir.114

1.2.5. Zorunluluk Hali Dolayısıyla İrade Yeteneğinin Etkilenmesi

Zorunluluk hali ceza hukukunun en tartışmalı konularından bir tanesidir. Bu durumun nedeni ise, zorunluluk halinde kişinin, tehlikeye kendi katlanmak yerine,

üçüncü bir kimseye zarar vermesidir.115

108 DEMİRBAŞ, 2014, s. 427. 109 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 315. 110 ÖZGENÇ, 2014, s. 396. 111 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 315. 112 DEMİRBAŞ, 2014, s. 427-428. 113 ÖZGENÇ, 2014, s. 397. 114 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 334. 115 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 246.

(37)

Türk Ceza Öğretisinin klasik sistematiğinde zorunluluk hali bir hukuka uygunluk sebebi olarak görülmekte ise de, yeni ceza kanunumuzun sistematiği ve gerekçesine bakıldığında zorunluluk halinin kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep

olarak kabul ettiği görülmektedir. 116 Türk ceza kanunun 25/2 maddesinin

gerekçesinde; “kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak zorunluluk hali…” denilmek suretiyle zorunluluk halinin bir hukuka uygunluk sebebi olmadığı, kusurluluğu ortadan kaldıran bir sebep olduğu belirtilmiştir. Bunun sonucu olarak da, CMK m. 223/2-d’ de, “olayda bir hukuka uygunluk nedeni bulunması” halinde “beraat” kararı; CMK m. 223/3-b’ de ki, “yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi” hallerinde ise, “kusurunun bulunmaması nedeniyle ceza verilmesine yer olamadığı” kararı verileceği belirtilmiştir.117

Kusurluluğu etkileyen bir mazeret sebebi olan zorunluluk hali118 yeni Türk

Ceza Kanunun 25/2 maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“ Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikeliliğin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Zorunluluk halinin uygulanabilmesi için, ortada mevcut bir tehlike olmalı, bu tehlike ağır ve muhakkak olmalı, tehlike kişinin kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelik olmalıdır. Ayrıca kişi tehlikeye bilerek sebep olmamalı, tehlikeden başka türlü korunma olanağı bulunmamalı, kişinin tehlikeye karşı durma ödevi bulunmamalı ve tehlike ile korunma fiilli arasında oran bulunmalıdır.119

Zorunluluk halinin varlığının kabulü için, tehlike durumunun bir tabiat olayından veya bir insan fiilinden kaynaklanmış olması arasında bir fark yoktur. Bir

116 HAKERİ, 2914, s. 283.

117 DEMİRBAŞ, 2014, s. 287.

118 ÖZGENÇ, 2014, s. 398.

(38)

tabiat olayı ya da üçüncü bir kişinin kusurlu veya kusursuz davranışlarının sebebiyet verdikleri olaylar kişinin irade yeteneğini ortadan kaldırabilecektir. Mesela bir sel afetinin vereceği büyük bir zararı önlemek amacıyla su yolunun değiştirilerek üçüncü bir kişiye daha az zarar görmesine sebebiyet veren kişiye gerçekleşen mala zarar verme suçundan dolayı kusur yeteneğinin etkilenmesi sebebiyle ceza verilmeyecektir.120

Bir olayda zorunluluk durumunun ortaya çıkması halinde gerçekleştirilen eylemin haksızlık teşkil etme özelliği devam edecektir. Ancak söz konusu haksızlık teşkil eden fiili gerçekleştiren kişi hakkında kusur yeteneğinin ortadan kalması sebebiyle ceza işlemi uygulanmayacaktır.

1.2.6. Hukuka Aykırı ve Fakat Bağlayıcı Emrin Yerine Getirilmesi

İdare hukukumuz kamu görevlileri arasında hiyerarşi prensibini kabul etmiştir. Bu prensibe göre astın üstüne itaat etmesi gerekmektedir. Üstün, astına vermiş olduğu emrin hukuka uygun olması durumunda hukuka uygun davranıldığı için herhangi bir problem yoktur. Ancak verilen emrin hukuka aykırı olması durumunda emri yerine getiren astın kusur olmadığı gerekçesi ile ceza verilmeyecektir.121 Bu

durum yeni ceza kanunun 24. maddenin 2, 3 ve 4. fıkralarında şu şekilde düzenlenmiştir:

“Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

Emrin, hukuka uygunluğun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.”

120 ÖZGENÇ, 2014, s. 401.

(39)

TCK 24/2 maddesinin gerekçesinde, “…emri yerine getiren açısından bir hukuka uygunluk nedeni değil, bir sorumsuzluk nedeni söz konusudur. Yerine getirme zorunluluğu, esasen hukuka aykırı olan emri hukuka uygun hale getirmez. Ancak, hiyerarşik yapı dolayısıyla, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Bu durumda sorumluluk, emri verene aittir” denilerek, yetkili merciin emrini yerine getirmenin bir hukuka uygunluk nedeni değil, sorumsuzluk nedeni olduğu belirtilmiştir. Bununla ilgili olarak CMK 223/3-b’ de, “Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin

yerine getirilmesi suretiyle …işlenmesi” halinde, “kusurunun bulunmaması

nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına” kararının verileceği belirtilmiştir.122

Ast, yetkili mercii tarafından verilen, yerine getirilmesi görev gereği olan kanuna uygun bir irade açıklaması olan geçerli bir emri yerine getirmek mecburiyetindedir. Ast kendisine verilen emir hakkında yerindelik denetimi yapamayacaktır; ancak anayasal şartlar gereği hukuki denetim yaparak açıkça hukuka aykırı olmayan emri yerine getirecektir. Bu durumda, astın yerine getirdiği fiil esasen suç teşkil etse dahi sorumluluk emri veren üste ait olacaktır.123

1.2.7. Hukuka Uygunluk Sebeplerinde Sınırın Aşılması

Yeni Türk Ceza Kanununda ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler başlığı altında hukuka uygunluk nedenleri ve kusurluluğu etkileyen haller birlikte düzenlenmiştir. Kanunun bu düzenleme şeklinde geçen ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler ibaresini hem hukuku uygunluk nedenlerini hem de kusurluluğu etkileyen halleri kapsar şekilde anlamaya müsait hale getirmiştir. Ancak suç teorisinin esasları dikkate alındığında TCK 27/1 fıkrasında yalnızca hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılmasının düzenlendiği anlaşılmaktadır.124 Netice

olarak kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerle ilgili olarak sınırın aşılması söz konusu değildir.125 122 DEMİRBAŞ, 2014, s. 271. 123 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN, 2012, s. 241-243. 124 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 284-285. 125 ÖZGENÇ, 2014, s. 410.

(40)

Hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması TCK 27. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

“Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.

Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.”

Hukuka uygunluk nedeninde sınırın aşılması durumunda aslında bir hukuka uygunluk sebebi mevcuttur; ancak hukuka uygunluk nedenin sınırın aşılması söz konusudur. Hukuka uygunluk nedeninde sınırın aşılması kasten olabileceği gibi taksirle de olabilir. Hukuka uygunluk nedeninin kasten aşılmış olması durumunda artık bir hukuka uygunluk nedenin varlığının bir önemi yoktur. Kişi, kasten gerçekleştirmiş olduğu eylemden sorumlu olacaktır. Hukuka uygunluk nedenin taksirle aşılmasında ise kişinin taksirle gerçekleştirdiği eylemin kanunda suç olarak tanımlanmış olması halinde kişinin sorumluğu yoluna gidilecektir.126

Yeni Türk Ceza Kanunun 27/2 fıkrasında hukuka uygunluk durumu olan meşru savunmada sınırın aşılmasına dair özel bir düzenlemeye yer verilmiştir.127 Burada

kişi meşru savunmada bulunması gereken saldırı ile savunma arasındaki orantıda sınırı, heyecan, korku ve telaştan dolayı aşmaktadır. Eğer meşru savunma sırasında, savunmanın gerçekleşen saldırıyı defedecek ölçüde olması gerekliliği, savunmada bulunan kişinin heyecanından, korkusundan veya telaşından dolayı ihlal edilmiş ise

kişi bu durumundan dolayı cezalandırılmayacaktır.128 Burada kişinin gerçekleştirdiği

fiil hukuka aykırı olmasına rağmen, kişinin etkisinde bulunduğu heyecan, korku veya telaş durumu nedeniyle ona kusur isnadı mümkün olmadığından ceza işlemi

uygulanmayacaktır.129 126 ÖZGENÇ, 2014, s. 410-412. 127 ÖZGENÇ, 2014, s. 417. 128 KOCA/ÜZÜLMEZ, 2014, s. 329. 129 DEMİRBAŞ, 2014, s. 329.

Referanslar

Benzer Belgeler

maddesi ile bir hakka dayanmaksızın kamuya veya özel kişilere ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmi ş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını

Verilen bilgileri kullanarak bölünen sayıları bulun. 21) İki basamaklı üç sayının toplamı 195'tir. Bu sayılardan biri 11 olduğuna göre.. diğer sayılardan küçük olanı en

Congenital facial asymmetry, might as well as be due to depressor anguli oris muscle aplasia (DAOA), so called “congenital asymmetric crying facies”.. Additional

 15% to test the entire network generalization.. Here, a standard ANN is ready for fitting in the form of a double- layer feed forward network with a sigmoid transfer option at

Her insanın toplumda başka beşerî kurumlar yanında hukuku da ilgilendiren bir sos- yal yeri ve sosyal rolü vardır. Toplumsal düzen insanların beka mücadelesinin ana

Maddeye göre; Kısa çalışma uygulaması de- vam eden işyerlerinde yapılan inceleme sırasında işverenin ödenek alan işçilerin ça- lışma süreleri ile ilgili hatalı bilgi

usulünün uygulanacağı düzenlenmiştir. maddesiyle sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı Kanunun 316 vd. maddelerinde iş davaları için basit yargılama usulü

For overdetermined linear equations, we propose and analyze a new method, Structured Least Squares with Bounded Data Uncertainties (SLS-BDU), to pro- vide a better trade-off between