Hürriyet Yayınlarının, Şemsettin Kutlu im- zasıyle bugünkü dile aktarıp çıkarttığı, Ebüz- ziya Tevflk'in «Yeni Osmanlılar Tarihi» isim li eserinde yapılan: Metinde bulunmadığı hal de metne konulan uydurma ve yanlışların; tahrif edilen belgelerin; yazarın bildirdikleri nin tamamen aksine yapılan aktarmaların; şiir, kıt'a) beyit, tercüme ve açıklamalarında yapılan hataların; metinden çıkarılan ve at lanan önemli parçaların; yabancı isimlerin hemen hepsini anlaşılmaz hâle getiren yan lış ve uydurma imlâların; bir kısmını göste
rir liste. Ziyad Ebüzziya
Ebüzziya Tevfik eserini Tasvir-i Efkâr ga zetesinde tefrika hâlinde yayınlarken vefat etmiş ve eseri yarım kalmıştır. Hürriyet Ya yınları, çıkardığı kitabın gömleğinde, bu ger çeği bildirdikten sonra, şunu itiraf eder:
«Elinizdeki kitap bu tefrikanın tamamlan mışıdır.»
Ebüzziya tefrikasının birinci cümlesi şu dur:
«1282 Cemaziyel ahirasının 15 inci cumar tesi günü ki, 1865 sene-i milâdiyesi Teşrln-i Sânl'sinin dördüne müsadiftir.»
(Tefrika No. 1, Tasvir-i Efkâr No. 1) Hürriyet Yayınları - Şemsettin Kutlu bi rinci cümlesi:
«1865 yılı ekim ayının dördüncü cumartesi günü, sadrâzamlık makamına, padişah...» (Sahife 13)
Ebüzziya Tevfik, Tefrika No. 1, kolon 3 ve 4. (Tasvir-i Effkâr No. 1 .):
«O güne kadar «memleketten tard» namıy- ,1e bir ceza görülmemişti. Fransızca bilenler buna «expatrier» (ihrac-ı anil vatan) diyor lardı.»
Hürriyet Yayınları - Şemsettin Kutlu, ay nen:
«O güne kadar «memleketten kovulma» diye bir ceza görülmemişti. Fransızca bilen ler buna «exiler de patrie» (vatandan uzak laştırma) diyorlardı. (Sah. 14, 15).
Fransızca'da «vatandan çıkarma» anlamı na Ebüzziya'nın kullandığından başka deyim yoktur. «Exiler de patrie» ne deyim olarak ne de yazıldığı imlâ ile Fransızca'dır. Ama ya zarın «Fransızca bilenler buna... derler» de mesinden sonra, Fransızca'da bulunmayan uy durma ve Fransızca'da olmayan bir deyim ko nursa Ebüzziya, Fransızca bilmeden «bu dilde böyle derler» iddiasında bulunan bir cahil hâline gelir.
Ebüzziya Tevflk'i koyu cahil bir insan ya pan bir tahrif örneği:
Ebüzziya tefrikası No. 189. (Tasvir-i Efkâr No. 314) aynen:
«Bâlâdaki mektubu neşrettiğim sırada idi ki «Hadâik-ül Vekayi» gazetesi Âli Paşa'nın olmak üzere bir vasiyetname neşreylemişti. Bu bir moda olmuştu. Çünkü iki sene evvel vefat eden Fuad Paşa merhum lisanından da «Levant Herald» gazetesiyle böyle bir vasi yetname neşrettirilmişti. Fakat o vasiyetna 84
meyi müteveffa Melküm Han limaksadin tas ni ve neşreylemişti çünkü merhum-i müşar-i ileyh Melküm Han'ı meftûr olduğu efkâr-i serbestanesiyle beraber diplomatlıktaki ifrat-ı meharet ve dirayetine mebni hizmet-i Devlet-i Osmaniye'ye alarak hariciye müsteşarı nes- beyleyecek idi. Melküm Han ise Hadd-i zâtın da İran'a değil bize ve müsteşarlığa değil na zırlığa lâ yık ...»
Hürriyet Yayınları - Şemsettin Kutlu ki tabı sahife 464 - 465:
«Yukarıdaki mektup yazıyı Diyojen'de ya yınladığım zaman Hakayik-ul Vekayi gazetesi — Ali Paşa'ya ait olduğunu ileri sürerek— bir vasiyetname yayınlamıştı. Bu o günlerde ga liba bir moda hâline gelmişti. Çünkü İki yıl önce Fuad Paşa'nın ölümünde de İstanbul'da çıkan yabancı gazetelerden Levand Herald, bu paşanın kaleminden çıkmış olduğunu ile ri sürerek, yine buna benzer bir yazı koy muştu. Fakat kısa süre sonra bunun uydur ma olduğu anlaşılmıştı. Gazetedeki bu yazı Malkom Han adlı bir Müslüman Prensinin uydurması idi. Bu adam, Fuad Paşa'nın hay ranı idi. Fuad Paşa da onu azçok tutardı. Hat tâ bir ara hariciye Fuad Paşa'nın serbest fi kirleriyle tanınmış bu adamı Osmanlı dev leti uyruğuna kabûl ettirip hariciye müsteşar lığına getireceği bile ileri sürülmüştü. Aslın da bu Malkom Han — değil Hindistan'da ya da İran’da— bizzat Osmanlı devletine müs teşarlıktan da öte, hariciye nazırı olacak de ğerde. ..»
Ali Paşa'nın, sadrâzam ve hariciye nazırı sıfatıyle, devletin bütün sefirlerine yolladığı, 8 eylül 1869 tarihli gizli genelgesini Ebüzziya Tevfik eserine aynen almıştır. Genelge Hidiv İsmail Paşa'nın Mısır'ı devletten ayırıp ken disini hükümdarlığını sağlamak çabalarına karşı büyük devletleri uyarmak ve bu vilâyet üzerindeki haklarımızı beyandan ibarettir.
Ebüzziya tefrikası No. 140. (Tasvir-i Ef kâr No. 208) aynen:
«Saltanat-ı seniyenin Hukuk-ı meşrua ve tamamiyet-i mülkiyesince hiç bir hatır-ı sa- hihden havf olunmayan maddede, tarafımız dan suubat îka ve İhtira kılınmak istenildi ğine dair her gün çıkarılan efkâr ve havatır aleyhine protesto eylediğimizi dahi evvel be evvel ilân ve beyan ve hidividen âtî için, Dev let-i Aliyye'nin teminat-ı kaviye talep buyur masında olan hak ve selâhiyetnamesini Dü
vel-i Muazzama'ya şerh ve ityan eylemek dahî lâzlmeden addolunmuştur.»
Hürriyet Yayınları - Şemsettin Kutlu ki tabı. (Sahife 350):
«Yüce Osmanlı devletinin meşru haklarına ve ülkesinin bütünlüğü ilkesine ters düşme yecek yolu izlemek en tabiî hakkımız ve görevimizdir. Bu yolu izlemek sırasında — mecbur kalınırsa elbette— her türlü teh like göze' alınacaktır. Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi bile olmaması gereklidir. Öte yandan, hidivin de kendi geleceği için, Osmanlı devletinden istediği birtakım garan tiler vardır ki, Osmanlı devleti onu bu hu susta haklı görmektedir. Bu görüşümüzü bü yük devletlere açıklamasında fayda mülâha za edilmiştir.»
Ebüzziya Tevfik, Tefrika No. 106. (Tasvir-i Efkâr No. 173):
«Merkum, gazetesinin beşinci ve altıncı nüshalarında faiz ile ribanın şer'an farkına dair güya mesele yazıp kütüb-i şer'iyyede mes
tur ve mâlûm olan ekvalden birkaç tanesini tercüme ettikten sonra Kunniye ve Bugye ve Işbah'dan — yecuz-lil muhtac-ül istikraz bir' ribh— hükmünü nakleder ve netice-i kıyas olarak der ki «eğer ikraz eden olmazsa bu mesele hayalden ibaret kalır. Öyle ise istikra zın cevazı ikrazın cevazını müstelzim olur.»
Bu cümlelerin bugünkü Türkçesi şudur: «Kendisi, gazetesinin beşinci ve altıncı sa yılarında faiz ile riba (nema, verim)nın şer' an farkına dair, sözde mesele yazıp, şer'î ki taplarda yazılmış ve malûm olan sözlerden birkaç tanesini tercüme ettikten sonra, Kun niye ve Bugye ve Işbah'dan — yecuz-lil muh tac-ül istikraz bir'ribh— (muhtaç olduğu be lirli kimsenin faizle para alması caizdir) hük münü nakleder. Kıyas neticesi olarak der kİ: eğer borç veren olmazsa bu mesele hayalden ibaret kalır.»
Hürriyet Yayınları - Şemsettin Kutlu ki tabı (sahife 273/274):
«Ali Suavi, gazetesinin beşinci ve altıncı sayılarında faiz ile tefeciliğin şeriat açısın dan farkına dair güya İlmî araştırma yapıp, şeriat kitaplarında yazılı ve mâlûm beylik sözlerden birkaçını Türkçeye aktardıktan son ra, kendine göre birtakım hükümler çıkarıp bilgiler savurduktan sonra şöyle söylüyor: o halde borç almak caiz olduğuna göre borç vermek de caizdir.»
85