• Sonuç bulunamadı

Münevver Ayaşlı anlatıyor:İstanbul'un kremi ve Ankara'ya göç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Münevver Ayaşlı anlatıyor:İstanbul'un kremi ve Ankara'ya göç"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

" î T . 5 ı

Münevver Ayaşlı anlatıyor

yi: p c i K

*^^^8

|r .,ŞI? d öK i(vi dî|d* birkitç dönemi.

$ !

S j i ıT ir;&&.m\ or<.; r.jn ‘. aşamasın

yık: Ch

•üiizfv.tme-s:n> m •;n.. k.c-. ~ırciV.) t ■:1i i', .İlerini

Ycet?rA.i ~r, îfcTîiy;:dT. Oli *?ı Ti i- y aşatnlannı

k. ,yjı \■aşaroty ri'•^Ç ¿s*s&yzV.ı : -da r; bilen bir har;,‘ay ;tr>cıy: kor■U.> e ı t :İsa

falan-î k a :

UN

KREMİ VE ANKARA’YA GÖÇ

Savaş:, sonra s ve bugün. Bize bu dönem, farklılıklarını anlatır mısınız?"

n ostalji

•.TaZZ.: U v .t lf k 'V-Ç:‘ .;;o y ; - . ; ’i;; sr'J?: V e

kö'î:;TiS <îe alî-isş. Bir sure >oii~j teieviz- yons dizi yapılması britk. -rn Pertev

Beyin Of Kızı n>menı ite tanıyor onu

sanatseverler Münevver Ayaşk’dansöz ediyoruz.

P ertev beyin

3

kızı

Münevver Ayaş'ı 1906 yılında baba­ sın: n Selanik'te bulunduğu sırada dün­ yaya geliyor. Avaşiı'mn ailesi Serez’rien Kunviı eşrafından. Kocsv eski sefirler­ den Sadullah Ayaşlı. Annesini ve eşini kaybettikten sonra, yan yararak yaşa­ mı ra sürdürüyor. “Roman Fietne" ¡ar­ zında. müstakil fakat aynı zamanda birbirini tamımla yan üç ro a » ru "Per­

tev Beşin Uf K ızı", "Rerıev Beyi İta Kızı" ve "Pertev Beyin' fora/,lan" ite

1987'de yayımlanan “ P'ani köyü’tide

Fazıl Paşa Yalısı" romanı var. Aynca,

Ankara’ da yaşadığı dönemlerde

" Ankara Kotlan" olarak yazdığı ve

daha sonra "Sikliklerim, gy.düklerim,

işittiklerim." olarak bir kitabı da yayım­

ladı. Romanlarına eski İstanbul’u, kendi çevresinde yaşayan inşa nian.aile­ leri ve bu ailelerin kabuk değişimlerini ek atın Münevver Ayaşlı ile gerek eski Boğaziçi - İstanbul gönüllülerini ve gerekse bugünkü değişimler üzerine. Beyle:leyi’ ndeki yalısında konuştuk.

"Sizin uzun bir kcyat dönem iıuz var. Çocukluğunuz. OsmarJ. >«ıs son df 'tem­ leri. Cumhuriyet'in ilanı. 2. Dûr.ya

“ Şüphesiz eskiyi görenler, eskiyi . sevenler için, eski bir tür nostalji. Fakat ben bunu kabul etmiyorum. En son bu elimizde kalmış (vahyi kastediyor), bunu iSarc edelim, koruyalım da, bu batmasın diyorum. Şüphesiz !. Dünya Harbi’ne kadar i*, asrın nezaketi, terbi­ yesi vardı. Gitgide ¿raıdığı gibi ast! büyük darbe, sunanların 1924’de Türkiye’ den gitmesi :1e oldu. Çünkü nar.â'-enaîti antika çıka ortaya ve bu antikaları Türkier değil, Frenklcr ardı, fsir de Ankara'nın merkezi hükümet o;up da buradan in aile çocul.k-ımn :e ı... : , : o A . u şu ..-o oui için sarsıntı oktu. İstanbul, ikinci şehir durumuna döşemez değil mi. o zaman ikinci şehri dorumuna düştü. Biri sene Bizans’ a merkezi hükümet taht şehri olmuş. 50i* sene Osmanlıiar’a.

• *04*1 üivuıın ııııatvt

olmuş. Ankara’ nın başkent olma sandan sonra, birden bire ikinci bir limanşehri. Sonra mesela eski İstanbul’da turist div-miyeceğim, -çünkü turistleri görü­ yorum neuzübiUah- fakat seyyahlar vardı. Seyyahlarda n Oaude Farrer, Pierre Loti vardı. Bir Ciaude Farrer’ in nüktesin: arılatayım. En son buraya gel­ diği zaman Kandıik'de Östrolog’ un evinde misafir kaldı. Fransa’ya dön­ düğü zaman gazeteciler “ Türkiye’yi

nasıl buldunuz?" diye sormuşlar. Farrer’

dc "Çok zorlukla" demiş.

h

02’i.ilmug bir hofcaz

"O zamanın E gaz görüntüsünü anlatır misinizi'"

“ Canım, o zamanın Boğaz’ ı yme bozulmuş bir Boğar’dt. Millet Ankara’ ya gitmiş, meçruh vergi veremiyor, gün geçtikçe yalısını satroasa da avizeyi ya da hal:yı satıyor. O zamanda viraneliğe dönmüştü. Yoksa o (»n em de parlak değildi.”

" / ununlannızdtıer alan kişilerger-

ÇfJh: Hart mı .yek s ha yaI ürünü mü?"

“ Gerçek hayattan. Ama onları bir ■is m altında kitaplarımda ben topla­

dım. Mesela bana milyon verseler ben bir köy hayatı romanı yazamam. Çünkü bilmiyorum. Benim romanla­ rımda yer alanlar 1912'den bu zamana kadar yaşanan hayatlardan Bu da tabii romanlarımda ortaya çıkıyor."

"Sizin Atatürk’ ün hayatta olduğu zaman Ankara'yı anlatan yazılarınız var. Bize o dönenin Ankara'sını anlatır mısınız?"

“ Onlar ufak 'Ar,kara Kotları' . O dönem çok hoştu Ankara. Çünkü, o İstiklâl Harbi’ nin riv a v i If? deyen bir tavaf, ve kahramanlık hat/as» vardı. Ankara’ya ght’ğ.mde kartır:l;u vardı ve kağn.lan çok .«•verdim. Seyir- o devren::, bitmesiyle i.zğa.îsıı mzn et. .- Vzr. Kj.gniki geçnuf rîci:-. Yavaş şehir dc olamadı beden bire tabu. Opera, konservatuar açtü«-?. i Bönü her Cumartesi konsere giderdi. Daha ziyade büy/ük şeiıir değil de, hır sur şehri gibi, alafranga bir şehir

d ekol te

giysiler

"O döneme göre çok modem sayıla­ bilecek dekolte giysilerle balolarda yer alan kaânlı-erkekli grupların çekilmiş foloğraflar.nı görüyoruz Bu görüntü

değişikliği nasıl karşılandı? ’

“ Ankara’ nın yerlisi başka, Ankara’ ya dışarıdan gelenler başkaydı. Ankara’ nın yerlisi kendi aralarında belki bu farklılığı konuşurlardı ama pek diğerlerine katılmazlardı. Sonra herke­ sin evinde bir gramofon vardı. Ona plak konur ve herkes evinde daııs ederdi. Hani İstanbul’ un kreıui Ankara’ ya gitmişti. İstanbul yalnız kaldı ama Ankara’ da da yeni bir hayat başladı.

Atatürk’ ün çevresindeki vekillerin ve mebusların itam m lan ilk rncvJem Ankara sosyetesini kuranlardı. Bunla­ rın basurla Fatih Rıflj Beyin, Ruşen Eşref Beyin, Yakan fiadri Beyin hunım- lan önde gelirdi. Balolarda, çaylarda aynı zamanda ev sabibvliğkîe ya pır­ lardı. flçüde gösterişli, zarcının güzel kadınbnydı.”

(Devamı III. sayfada)

(2)

almaya dahi vakit bulamıyorsunuz. 8'den az puan aldınızsa biraz büyüyün! Biraz daha iyi bir planlama ve kendinizi disipline sokmanız sizi daha başarılı bir meslek hayatına doğru götürebilir.

İ S T A K B U L

(Başıa ra fı 67. say fada) " Gazetelere makaleler yazlığınızda, yazma koşulları nasıldı?"

"Ben az satılan, çok sağcı ve para vermeyen gızetelere çok yazı yazdım."

"Buyun okuyabildiğiniz, beğendiği­ niz genç romancılar var mı?"

"Aysel’ i kurtaran Sevinç Çokum O fevkalade bir kadın. Bir dc Semiha Elverdi, o da çok iyi tabii.”

"T V için düşünceleriniz?"

"Gençler için söylemiyorum ama benim için TV' ve gazeteler dünyadan haberimin olmasını sağlayan yegâne şeyler. Kaç yıl vardır kı sinema ya. tiyat­ roya gitmedim. Tek masrafımız TV ve gazeteler.

"En çok sevdiğiniz programlar neler?"

"Eskiden yerli filmlerden kaçıyor­ dum. Şimdi bek ¡¡yorum "Perihan Ab,-::" yı. "Kuruntu Allesi"ni. " KaynanalarT sevmiyorum. Herifin bütün espri si döv­ mek. Dövmekten başka bin,ey yapmı­ yor B.r de alafranga şarkılar t-¡yb yen

Tıjea var. O da iyi savılır Belki bir iki

deia için iyi ama.”

"Son olarak, salonunuzda yer alar. ve dikey olarak duvara paralel duran, piya­ nonun öyküsünü anlatır mısırız?"

“ Kuyruklu piyano. Yatay olarak yerleştirildiğinde yine çahnabilir bir piyano. Kayınpederim Sadullah Paşa. Viyana'dan almış. Benim beyim de onun oğlu olduğu için bize intikai etti

Ben daha önce anlatıyordum. Dünyada bu piyanodan iki tane var. bunun bir eşi de VVürsburgTa bir şatoda duruyor. Başka bir eşi yok diye de bana kâh inanıyorlar, kâh hı... diye geçiştiriyor­ lardı. Bir gün ben ya uyuyordum, ya da evde yoktum. Aşağıdaki personel bizim Fatma’ya (evlat edindiği ve birlikte yaşadığı kızı) nca etmişler, kalabalıklar ve scaklan fenalık geçiren Viyanalı bir turist kadını evinizde yatırabilir misi­ niz0 diye Çünkü aşağıda uygun bir yer vok. Fatma'da salonda yer yatağı yapa­ rız demiş. Ve kadını karga tulumba gelirmişler. Su. kolonya derken kadın ayılıyor, ve piyanoyu görür görmez, şırank!... diye tekrar bayılıyor. Ayılınca bu benim büyükbabamın yaptığı bu piyano. Bu nasıl oldu da buraya geldi? diye şaşırıyor. Ve piyanonun yapıldığı tarihi söylüyor. Bizimkiler de açıp içine bakıyorlar ki doğru. 1804 - Napolyon’ un Viyana’ya girdiği tarih. O Z2man anladılar benim .abartmadan dedikle­ rimi .”

w<> v M n m M H M iM i <.ı««t»'

KADIN 3 'Bel 1 1

r*Jj tS

Referanslar

Benzer Belgeler

bahçesinde oturup, Türk- çeyi Latin harfleriyle yaz­ ma denemeleri yaptıklarını anlatıyor.. Genç M ustafa Kemal hiç gözünün önünden

için hazırlık mahiyetinde bir kaç yetkili ile bazı mülakatlar yap­ tım. Sonuç pek verimli olmamakla beraber, tamamen ümit kesilecek gibi de değil. Yani, kısacası,

Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla birlikte büyük bir bölümü Millî hükümetin eline geçen bu demiryollarından Anadolu Hattının 926, Bağdat hattının 325

1976’da Kültür Bakanlığı’nca Devlet Kla­ sik Türk Müziği Korosu kuru­ lunca, koronun şefliğine getirilen Nevzad Atlığ, bu arada çeyrek yüzyıl hevam ettiği

Yunus Emre yılı olu­ yor, herkes Yunusçu oluyor.. Bu konunun şu an biraz istismar

Örneğin, &#34;Keşke bugünü görseydi&#34; diyoruz, çünkü onun kurduğu cumhuriyetin, onun ilkeleriyle yetişmiş kuşakları, onun beklediği çapta büyük bir

Bu pahalı ve uzun süren yaklaşıma alternatif olarak, bu çalışma kapsamında, 3-boyutlu sonlu elemanlar tabanlı bir radye temel oturma formülü tanıtılmış ve formül

Tüm işletmeler incelendiğinde, en yüksek birim gayri safi üretim değeri ve birim brüt kâr ekipmanların işletme dışı gelirinden elde edilirken, en düşük