İYE'Dfc
ESİ VE b
¿İNİN
DURUMU
I J L I tırkiye Izrnir-Aydm V,0 km’lik ilk j \demiryolu 1856 yılında İngilizlere verilen imtiyazla jıda yapılmış ve sonradan 608 km’ye çıkarılan bu hattın Jlümü 1886’da işletmeye açılmıştır. Toplam 700 km’yi bulan zmir- Kasaba (Turgutlu) ve Temadisi hattının 93 km’lik bölümü de, bir oaşka Ingiliz şirketince 1863- 1866da yapılıp işletmeye açılmıştır. 1871 yılında bir Avusturya şirketince yapımına başlanan “Şark DemiryohT’nun 336 km’lik Sirkeci-Edirne kesimi 1888’de tamamlanarak İstanbul Avrupa’ya demiryoluyla bağlanmıştır. İstanbul’u Bağdat’a birleştirecek demiryoluna ise 4 ağustos 1871’de başlanmış, iki yıl sonra İzmit’e ulaşılmıştır. Îzmit-Ankara bağlantısı 1889’da ele alınmış, üçbuçuk yılda tamamlanarak 31 aralık 1892’de işletmeye açılmıştır. “Anadolu Demiryolu” adındaki bu şirket 440 km’lik Eskişehir-Konya kesimini de 1893 ile 1896 arasında yapmıştır. 1903 yılında başladığı Konya-Bağdat hattının 291 km’sini 1914’e kadar bitirebilmiş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında sürdürülen çalışmalarla Nusaybin’e varılmıştır.
Osmanlı imparatorluğu döneminde, bazı bölümleri dar hat olarak, yapılan ve tümü yabancı şirketlerce işletilen yaklaşık 4.000 km’lik demiryolu I. Dünya Savaşı sırasında Hicaz hattı ile birlikte “Askerî Demiryolları Umum Müdürlüğü”nün yönetimine verilmiş, fakat savaşın yenilgiyle sona ermesi üzerine yine yabancı şirketlere bırakılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla birlikte büyük bir bölümü Millî hükümetin eline geçen bu demiryollarından Anadolu Hattının 926, Bağdat hattının 325 ve İzmir-Kasaba hattmm 223 km’lik kesimleri 19 temmuz 1920 tarihli Büyük Millet Meclisi kararıyla Eskişehir’de oluşturulan bir “ işletme Umum Müdürlüğü” eliyle yönetilmeye başlanmış, 1923 yılında çıkarılan bir yasayla da “Türkiye’de bundan böyle yapılacak tüm demiryollarının devlet tarafından kurulması ve işletilmesi” öngörülmüş, 22 nisan 1924 gün ve 506 sayılı Yasa ile Anadolu’daki hatların satın alınması kararlaştırıl»'' -• ® « p i ...“ v a K ışmaz, yan nazdı. - devrinde sonn ı e maalesef fena bn
olan bir de Zabtiye Neza. i Bakanlığı) vardı ki, tutukla- r j-, sürgünler hatta belki de işken ce er buradaki insafsız elemanlar tara fından yapılırdı. Burası, Gestapo mua dili bir yerdi. Sultan Hamid devrinde sayıları onbinleri bulan hafiyelerin buraya mı, yoksa doğrudan doğruya Yıldız’a veya Başmabeyinci, Başkâtip, Serkurena, Serhafiye, Seryâver makam sahiplerine mi, bağlı oldukla bilmem ama adım başında bir hafiy rastlamak işten değildi. Sultan Han bütün bu endişeli, vesveseli, gerçekt tahammül edilemeyecek kadar kayg. hayatı arasında meşhur ve millî kah ramanlara, yani büyük kumandanlar; hürmet göstermeyi aslâ ihmal etme miştir. Bunların çoğuna Yâver-i Ekrem (Padişahın hususî yaveri) rütbesi verir, merasimde ve ekseri cuma selâmlık resminde yanına alırdı. Bunların başlı - caları Gazi Osman Paşa (Plevne kahra manı), Gazi Ahmet Muhtar Paşa (Rus cephesi kahramanı). Müşir Deli Fuat Paşa sayılabilirdi. Fakat sonradan Müşir Fuat Paşa, dili durmadığından ve şimdi hatırlayamadığım bir hürmetsiz lik veya tenkit yüzünden rütbesi refedi- lerek nefer olarak Trablusgarb’a sü rülmüştü. Ancak, Meşrutiyet'in ilâ- ıında memlekete gelmiş, ve rütbesi iade
dilmişti.
Sultan Hamid Yıldız Sarayı’ndan an ık cuma namazı için hemen oracıktaki"
amidiye Camii’ne gitmek için çıkar, r de Ramazan’ın onbeşinde Hırka-i adet ziyaretine Topkapı Müzesi'ne lerdi. Eskiden karadan giderken, ıbilir hangi hafiyenin verdiği yalan tehlike korkusuyla yolunu değiştirdi Söğütlü adında küçük bir yat yap-
o. onunla Dolmabahçe rıhtımından
aybumu’na çıkar, ve oradan da kapı Sarayı’na giderek, ziyaretini ıp aynı yoldan saraya dönerdi. Jnutuyordum. O devirde Şehremini,
İstanbul Belediye Başkam da et-i vükelâya dahildi sanınm. Bu ızun zaman bu makamı işgal etmiş Rıdvan Paşa admda padişahın mu idi bir zattı. Sırf padişaha yakınlık ançlığı yüzünden Selimiye Kuman- Kürt Şamil Paşa, Rıdvan Paşa’yı rttü. Bunun üzerine de, padişah nefer olarak Trablus’a sürdü. Ve eminliğine zannederim, Mümtaz ı ’yı getirdi. Bu zat, BabIâli'de ra yazılarıyla tanıdığımız Semih ntaz Bey adındaki arkadaşımızın asıdır.
n azından 30 sene sarayında kapalı mş ve her gün yüzlerce j umalla ves- :si tahrik edilmiş bir adamdan ne ersiniz? Gene de Sultan Hamid Os-, ılı Hanedanı’nm ne en fenası, ne en iydi. İçkiye ve kadına düşkün ol ması meziyetlerinden, korkak ve veseli olması da hareketlerinin sebe- ılarak ku surların dandı. Sultan Ha- i Kızıl Sultan dedikleri kadar zâlim {ildi. Ama, adil bir padişah da ¡ildi.
C 3 n r© 3 }
^ i*
Yazı İşleri MOdOrO
DİNÇER GÜNER
T eknik S » 1" - ■
'M