Milliyetin«^ Çarşamba 3 0 Ağustos 1995
■■■MMMMMMMHBNMBHMI
'Mıızik bizim benzinimiz'
aris’te Türk mahallesinde Türkçe ve
Kürtçe müzik kasetlerinin satıldi&ı, Türk
film kasetlerinin kiraya veril
kulüpte biribirinden ilginç ola.
ve “insan manzaralarına ta
-ideo
yaşanır
M
rüzik kasetleri düzenli ol
gazetelerden izlenir ve daha
yeni sürülmüş kasetler heme
istenmeye başlanır: “ibo’nun
- “Kayahan’ın son kaseti?” B
sorulur ki, daha şarkıcının adı
söylenmez, “Gelmedi”yi yapış;
T
ÜRKÇE ve Kürtçe müzik kasetlerinin satıldı ğı, Türk film kasetleri- ninse kiraya verildiği video kulüp, bir ucu Paris’in Bonne Nouvel- le Bulvarı’na, öteki u- cu Foubourg Saint De niş Caddesi’ne. açılan “L” biçimin deki Prado Pasajı’nda. Pasaj Türk mahallesinin göbeğinde olmasına karşın, o denli kalabalık değil. Bir zamanlar daha canlı olduğuna değgin ipuçları bulunsa da, terke dilmiş bir görünümü var. Bu belki de, kağıt ve kumaş parçalarının doldurduğu vitrinleriyle hep boş duran, karanlık, hüzünlü birkaç dükkandan kaynaklanıyor. Bonne Nouvelle’den girildiğinde, ilk ba kışta kavga ettikleri görünümü veren, gürültülü zencilerin doluş tukları bir kahve vardır. Birkaç konfeksiyon, ilik - düğme ve iplik- çi dükkanının araşma bir Türk kahvesi, bir Yugoslav, bir de Türk lokantası sıkışmıştır. En dipteki, admı pasajdan alan Prado Oteli i- se, içinde kalanlardan çok, orayı adres olarak gösterenler tarafın dan kullanılıyor gibidir. Pasaja Foubourg Saint Denis’den girişte . hemen sağda; Türklere ait, kadın ve erkek giysilerinin satıldığı bir dolap - dükkan görülür. Sol köşede ise, çeşitli kümes ve av hayvanla rından, domuza, koyuna ve sığıra dek her türlü et, jambon vs’nin sa tıldığı, büyük bir mağaza vardır. Sabahları, erken saatlerde, soğutu- culu kamyonlardan çıkartılan ina nılmaz büyüklükteki sığırlar, ba cakları oraya buraya savrularak beyaz gömlekli işçilerin omuzla rında güçlükle taşınırlar. Onların bir pardösü asılışmdaki doğallıkla kaim çengellere takılıverilmeleri, tedirginlikle uzaklaştırır insanı. Ve pasaj günün hemen her saatin de, bazen yarı pişmiş berbat bir et kokusuyla bazen de, admı bilme diğim baharatların karıştığı iştah açıcı yemek kokularıyla dolup ta şar. Butiğin karşısındaki Antilile- re ait hem giysi, hem de müzik kaseti ve plak satılan dükkandan, tüm pasajı ayağa kaldıran oynak nağmeler fışkırır, öyle ki; gençler ve özellikle zenciler, elektriğe tu- tulmuşçasma, bir - iki dans figürü yapmadan geçemezler önünden. Pasajdaki bu türden bir başka bu tik ise, Pakistan ve Hindistanlıla ra hizmet verir. Bütün vitrininin film kutularıyla süslendiği bu dükkandan Antillilerinki kadar gürültü gelmese de, arada bir, bin lerce yıldan beri aynı şarkıcıların söylediklerini sandığım, şarkılar sızar pasaja.Tezgahın hep ön tarafında dur muş, hep istemiş ya da kendisin* bir şeyler satılsın diye oyalanm; birisi olarak, öte yana geçmek, sa tıcı olarak, çarkı tersine çalıştı mak kolay değil doğrusu. J
NELER K O LA Y DEĞİL?
Bir şey almak isteyeni ni bulup vermek, b yerine başkasmı kah hatta akimın ucundan yen bir şeyi aldırıve: Müşterilerin bazen tel; rine konmuş kuşlar gi
önüne dizilip, dakiksAffîMM daki müzik kasetlerini gözden ge çirmelerini, sabırla bş^m ek... U- zun araştmmalarşfenljlonra seçe bildikleri filmlerpPv i d egf’a takıp; daha önce gönffp _gyürediklerini anlamalarına ym;dmı<&. olmak...
- Yenge ya|! Anlamadım yj Bir de sonunu^prek hele, diyj filmin nerfedeysadggbğunu ^ kiralayan? mek... - Teybi seğinj dinleyenlere, b ' " ilerini® - Abla be! Buraya gire: Şey varmış., larda, mavi 1 frankmış gal: dan 150 bin muş, diyenle: “İyi de bu sormak yeril - Vallahi, di, demek... Veya len: - Bilmem vatandaşı Amerika’da: önemli değ: ba? gibi b luk alıp mek... Hep san; ni” isteye; son kaseti] rinden deri külerinde: SET gerektiğin Ne isti cünün, n sayan bir yöneltere dur, son Bazen dm”ûır dendir kı sevdiği yen” de Türkiye “Şöyleo kırmızı söyledi; Tabii zun bir ğu gibi, lanmd; yakındı kend - B kardeı lüyor Ya da:j
Aynı biçimde, filmlerin konula rını. açık - saçık olup, olmadıkları nı d ^ M M i f l E m c ^ Ş ' ı diği şarkıların bile olasıdır, verecçlş, ya d, deöek bilgi v. gerektiren b: k;
Paris’te Türk m ahallesinin göbeğindeki Prado Pasajı’nda kaset ve film dükkanı ile Türklere yönelik diğer dükkanlar da bulunuyor.
KG S
Ayfer C O Ş K U N
‘Şarkılar senin için f
sorulması anıt
deki
iı hfflVe abonelerin sürede öğre: jıpıdan girerken Jıkarmak; müşte: ianm önkoşulud; |i kez sormanızı uzatırsanız, alın da kalmayıp zeka! landıklarını açıkı jKalm abone defterin te soyadla başbaşası-
sahiplerine
bağla-:• ama
Müzik kasetleriyle filmleri alanlar aynı kişiler olduğu halde, satışlar ve kiralar zaman zaman değişiklik gösterir. Buradaki yurttaşlanmız daha çok konfeksiyon ve inşaat a- lanında çalıştıklarından iş dummuna, işin yoğunluğuna göre ya film izliyorlar ya da müzik kaseti dinliyorlar. Film
[an arttığında; ya konfeksiyonda ölü ime girilmiş ya da hava sıcaklığı 'bir derecenin altına indiğinden, inşa at işleri durmuş demektir. Film kasetidir artık alınan. Tabii tüm bunlann dışında, cumartesilerin özelliğini göz ardı etme mek gerekir. Cumartesiler, hem ertesi şgün tatil olduğundan, hem de bir günlük
parasıyla iki gün evde tutulabildikle- teri en çok film kiralanan günlerdir:
â-. Bazen o kadar fazla sayıda film alınır ki, r^ ğ ğ ş ş a t hesabı yapıldığında, nasıl olup da
HB -:fi0sipin izlenebildiğine şaşar kalır in- •nu sorduğunuzda aldığınız yanıt,
şaşırtıcıdır. Çünkü böylece bu a- de film değiş - tokuşlan yapıldığı- •irsiniz.
asetieri ise, düzenli olarak ga- izlenir ve daha piyasaya yeni
setler, hemen o gün isten- fflfcıır.
ın kaseti? ’m son kaseti?
yi
M ü
te çok sorulur ki; şarkıcı- söylenir söy- beklemeden “Son kaset”
ta ilk sahip
ola-ız y |
mus dim iniziTaTfln, dij ni doldurmak...
lu
beli bükük bir “Sağlam”, öğren menizi zorlaştırmak için karşınıza dizilirler.
Beğenileri, gereksinimleri, kü çük yalanları, a£]]igigÜÜ4İliİ£ri> de-” ğişimîeri.
rını gö^faHPPJftmuze söT y îjja^ ^ ^ R tm aları, içlerini dök^
ıtaç duruşları ve ne pa ra olursa olsım burada kal- için çırpınışlarıyla önünüz- len geçer durur insanlar gün bo yu.
Bazen siz onları izlersiniz, ba zen bir de bakarsınız onlar sizi...
İşte bu dizi, anılan dükkandaki tezgahın arkasından bir bakıştır. Belki de her birinde yaşayan “ben”in yakalanmaya çalışılması dır.
îbüyük bir ödül g e ç e k m iş duygusuna kaptırabiirsiniz
r gün gelirler,
t ’ün son kaseti geldi mi?
Kasetim dizili ocukları raflara dönüyorum: En azın dan 8 - W tane değişik Müslüm Gürses bakıyor bana. Tam son kaseti aiırkeıffyir liste uzatıyor. Bu arada da ta ne tane, hiç vurgusuz sıralıyor isimleri. İçinde bol bol
“ka-der", “sevda bir liste.
Yalnız, di
ünahım ’ sözcüklerinin geçtiği lan kasetlerden
istiyo-alın gözlün camlannın terden çok, “içgömle- hîç dikkat etmemişim,
iyorum bir an. Uzattı- de heyecanlı de-
kabından çıkanp
YARIN: MÜZİKTE SAĞ VE BÖLGECİLİK
SOL
ı onun ardınU ^oana bal ği gri olamteset'te Neyin gösteresi
ğım (iç gömleğhgri olmaya5
nebilecek bir çabukluk!, uzatıyor:
■ Acaba dinleyebilir miyiî
Ben kaseti tezgahın üzeı
kutuyu iyice gözlerine yaklaştırarak sarin ı,
ya başlıyor. Dudaklannı kıpırdatan? , dünyanın ep önemli işini yapıyonnuşçasına ciddi, s e s ffîftp y o rjia s e ; “sü rekli” alkışlarla başlıyor. Saz ^ U ^ s ü re k i“’^ '
- Müslüm size kurban o f c n J ^ j r t j l İ f e a to u mıi^ a h ü tirirken de, ■sini
okuma-efendim, söyleyeceğiz. Yıllardır biz söylemekten bıktık, siz dinlemekten bıkmadınız. Olur efendim, onunla başlaya lım!
Tütünlü - içkili - kalın, ince olacak değil ya, bir ses ya vaştan, bir sofra başındaymışçasına rahat, abartısız, baş
lıyor şarkıya:
“Şarkılar senin için..."
Genç adam, ezbere bil diğine inandığım parçayı, gözleri şarkı listesinde, kulak kesilerek dinliyor, j Dağılan tezgahı düzeltir ken bir yandan da onun tedirgin, ürkek: başını ve
gövdesini hiç kıpırdatma dan, salt gözleriyle beni iz leyişini izliyorum. Bir ara, tıpkı kuşlar gibi baktığı duy gusuna kaptırıyonım kendi mi. Bir - iki kaset daha isteyip aynı ciddiyetle inceliyor. So nunda düş kınklığıyla hepsini tezgaha bırakıyor.
- Yani o söylediklerim gelmemiş ha? Hay Allah! Biliyor musunuz? Sırf buraya gelmek için i- şimden izin almış tım. Çok uzakta yım. Bir daha i- zin almam J : da zor
olacak. Kusura bakmayın! Sizi de rahatsız ediyorum. Acaba haftaya çıkar mı dersiniz yeni kasetler? Pazartesi gelir m i dersiniz? İzin de ala mam ki... ^
Böyle konuşsa da, ne yapıp edip geleceğini biliyorum. Konfeksiyonda müziksiz ça lışılmaz çünkü.
- Müziksiz çalışılmaz abla. Koyacaksın bir Or han, basacaksın maki neye.
- Aynı türkülerden bıktık. Yok mu yeni bir şey? Şöyle dert li?..
- Atölyedeki kızlar
Emrah, diyorlar da, baş ka bir şey demiyorlar be yenge! Bari biz de Ceylan alalım!
- Müzik bizim benzinimiz yenge. Nasıl ki ara balar benzinsiz gitmez; biz de tıpkı öyle...
Atölyelerin önünden geçerken duyduğum Türk müziğini anımsıyomm. Sonuna dek açıl mış teyplerden yükselen, türküler, şarkılar
kumaş tozuyla dolu odalardan taşıp, Arap, Zenci ve Fran sız müzikleriyle kanşarak Paris sokaklarına yayılır. Girdiği niz bir binada şarkı ve türküleri izleyerek yolunuzu bulabi
lirsiniz.
Gözlerim yosun tuttu
Rıhtımda bekledim hep. Rmn... nnn... nnn (konfeksiyon sesle ri.) Sevdalar ak mintana benzer. Mintanın kir lenmiş. Rmn... nnn... nnn... nnn Ver yüreğin bende kalsın. Ellerin kirlen miş. Ve sonra yine konfeksiyon sesleri...
Yeni bir kaset çıkınca en sık karşılaşılan soru ya da konu olur.
“ Ib o ’nun son kaseti var m ı?” “ Kayahan’ın son kaseti?.." Affedersiniz, M üslüm 'ün son kaseti
geldi m i?" Kısacası, “ son kaseti" sorm ak bir tutkudur.
■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ M i
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi