• Sonuç bulunamadı

Samih Rifat, yeni yapıtında Osmanlı öncesi İstanbulu'ndan şiirler sunuyor:Aynı gün batımının ozanları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Samih Rifat, yeni yapıtında Osmanlı öncesi İstanbulu'ndan şiirler sunuyor:Aynı gün batımının ozanları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 HAZİRAN 1999 SALI

CUMHURİYET

KÜLTÜR

Samih Rifat, yeni yapıtında Osmanlı öncesi îstanbulu’ndan şiirler sunuyor

Aym günbatımının ozanları

FECİR ALPTEKİN________ _ _

Dikitler, yontular, yazıtlar sevindirir gerçi, bunların layık görüldüğü kişi­ leri,

ama yalnızca yaşamda kaldıkları sü­ re:

bu yararsız onurlar, ölümden sonra peşinden gitmez ruhların. Oysa erdem ve yetenekler, çağlar ötesine geçer diri tutar anıları...

Agathias’ın dizelerini doğrularcası-

na çağlar ötesine geçen şiirler, şairler var­ dır. Agathias, Kristodoros, Damokharis,

Kometas ve diğerleri... Osmanlı önce­

sinde Byzantion’da, Konstantinopolis’te yaşamış ozanlar ve yine bu topraklarda yazılmış şiirler...

Samih Rifat, ‘Çok Eski Bir

Günbatı-mı’ adlı yapıtında, Yunan Antologya- sı’nın İstanbullu ya da yaşamının bir süresini İstanbul’da geçirmiş 16 oza­ nından bir şiir seçkisi sunuyor okura. Ri- fat’ın, Yunan Antologyası’ndan yaptı­ ğı çevirilerden oluşan kitap, erken Bi­ zans ve Bizans ortaçağı şiiri üstüne ha­ zırlanmış bir bilimsel belge niteliği de taşıyor. Rifat’la ‘Çok Eski Bir Günba-

tımı’ üzerine konuştuk.

- Sizi, Osmanlı öncesi İstanbul şiirine yönelten sebep neydi?

Antik çağ yazarlarıyla epeydir uğra­ şıyorum aslında. 1978-79’da Sappho’dan çeviriler yapmıştım. Daha sonra Home- nos’tan yaptığım, ancak yayımlamadığım kısa çeviriler oldu. Geçen yıl ise Mabe­

yinci Pavlos’un tüm epigramma’larını

bir araya getiren Altın Yağmur’u ya­ yımladım, işte bu noktada, İstanbullu bir şairle bütün kısa şiirlerini çevirerek bir ilişki kurduktan sonra, “Neden tüm İs­

tanbullu şairleri taramıyorum” diye dü­

şünmeye başladım. Babam Oktay Rifat 1960’larda Yunan Antologyası’ndan Çe­ viriler diye bir kitap çıkarmıştı. Ben sa­ dece İstanbullu şairler üzerine bir kitap yapmaya karar verdim, çünkü bu konu­ da bir eksiklik olduğu açıktı. İstanbul şi­ irleri hep Osmanlı dönemi ile başlıyor, Osmanlı öncesinde bu topraklarda olan­ lar kimseyi ilgilendirmiyordu. Ayrıca mimarlık eğitimi aldığım ve daha çok restorasyon işlerinde çalıştığım için es­ kiden beri Bizans’a ilgim vardı. Şu an­ da da Mabeyinci Pavlos’un Ayasof- ya’nın Betimi adlı uzun şiirinin çeviri­ siyle uğraşıyorum.

- Sizce bugüne dek neden ilgisiz kalın­ dı Osmanlı öncesi İstanbul şiirine? mc

Ülkemiz ve toplumumuzun Bizans’a karşı bir kapalılığı var; bu, nedense bir tabu. Yıllardır bu ülkede Bizans

müze-R

(Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL)

Jfat’ın, Yunan Antologyası’ndan yaptığı çevirilerden oluşan ‘Çok Eski Bir

Günbatımı’, erken Bizans ve Bizans ortaçağı şiiri üstüne hazırlanmış bir bilimsel belge

niteliği de taşıyor. Kitapta, Yunan Antologyası’mn, İstanbullu ya da yaşamının bir süresini

İstanbul’da geçirmiş

16

ozanından seçme şiirler yer alıyor.

si açılamaz mesela. Bizans’la ilgili ya­ yın da çok azdır. Bizans Araştırmaları E nstitüsü’nü yabancılar kurm uşlar, 1950’lerde işlemez olmuş. Devlet poli­ tikalarınca Bizans düşman gibi görülü­ yor; bugünkü Yunanlılar, Bizans devle­ tinin devamı olarak algılanıyor. Oysa ben tam tersini düşünüyorum. Onlar bi­ zim atalarımız bence, çünkü Osmanh son derece karışık bir toplum. Sistem doğ­ rudan doğruya Bizans’ın üstüne oturmuş, mimarisine kadar Bizans’ın vârisi... Sü- leymaniye’ye ya da Ayasofya’ya bakın­ ca bu açıkça görülüyor. Müthiş bir mi­ rasın üzerinde yaşıyoruz; bu yüzden de ■ Bizans uygarlığıyla'bırâzdaha yakından ilgilenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bizans uygarlığı bu toprakların malı­ dır; başka kimsenin değil.

- Kitaba verdiğiniz ‘Çok Eski Bir Gün- batımı’ isminin bir öyküsü var mı?

Küçük bir Bizans belgeseli çalışma­ sına girişmiştim. Ancak gördüm ki bel­ geselin altından kalkmak çok zor. O za­ man bu küçük filmi ‘görsel notlar’ gibi bir yapıda oluşturmaya karar verdim. 29 Ekim civarlarında günbatımının Sala- cak’tan çok güzel göründüğünü biliyor­ dum. Bunlar lodos günleridir ve güneş Sultanahmet’le Ayasofya’nın arkasın­ dan yaklaşık 1.5-2 dakikada batar. Fil­ mi böyle bitirdim; sonra düşündüm ki bu, Osmanh öncesinde yaşayan İstanbullu şairlerin de gördüğü günbatımıydı...

ıijjoa . Kitapta yer alacak şiirleri seçerken ölçütünüz ne oldu?

Doğrusunu isterseniz ilk önce meka­ nik bir biçimde tarama yaptım ve Bizans

adıyla ilgili her şairi dikkate aldım. Bi­ zans dönemi içine yerleştirilebilecek 30’a yakın şair buldum. Bunların arasın­ dan İstanbulluları ayırdım; sonraki adım­ da da her şiir çevirmeninin yaptığı gibi çevirip çeviremeyeceğim şiirlere bak­ tım. Türkçcye güzel bir şiir sunabilecek olanlar ve olmayanlar vardı... Çağdaş şiir okuruna şiir tadı verebilecek şeyle­ ri yakalamaya çalıştım. İşin belge yanı­ nı arttırmak için biraz daha az anlamlı olanları da kattım tabii.

- Kitaptaki şiirleri Fraıısızcadan dili­ mize kazandırdınız. Şiirin ikinci dilden çev rilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

** İkinci dilden çeviri tehlikelidir; ama biri çıkıp da benim çevirimden yeni bir çeviri yapmaya kalkarsa şiirden iyice uzaklaşır. Benim çevirilerim edebi de­

ğil, bilimsel çeviriler. Söz oyunlarının kar­ şılığını bulmaya çalışmayan, bu söz oyun­ larına kısa notlarla işaret eden, “Çeviri

,bir şiiri başka bir dilde söylemektir”i

yapmayan çalışmalar bunlar. Bu yüz­ den de anlama ulaşma şansım ve kayna­ ğa yakınlığım, Borgcs’in İngilizceden yapılmış çevirisine göre daha fazlaydı. İkinci şansım ise elimde şiirlerin Yu- nancalannın, yani biçimlerinin de bulun- masıydı. Tabii ki birinci dilden çevirinin verdiği müziği yakalamak zor; ama ben yapmasam başkasının yapacağı da yok­ tu.

- Peki şair dilinin mi, yoksa yaşadığı top­ rağın mı şairidir sizce?

Tartışılması gereken bir konu bu... Çocukluğumdan hatırlıyorum; Şalı İsmail Türkçe yazdığı için Türk şairidir, Mev-

laııa ise Farsça yazdığı için Iran şairidir

derlerdi. Bu doğru; ama şair, şairliğinin ötesinde başka şeylerle de bir yerin in­ sanıdır. Mevlana’yı Türkiye’den, Kon­ ya’dan, türbesinden, etkilediği insanlar­ dan koparmak kolay değil. Ya da bizim Mevlana ile ilgilenmememiz söz konu­ su olamaz. O halde buralarda yaşamış, buralarda iirün vermiş ve bence Osman­ lI’ya etkisi olmuş bir edebiyatı da iyi bilmemiz gerekir. Kitabı hazırlarken Ne­

dim veya Yahya Kemal'de olduğu gibi

İstanbul’dan söz eden şiirlere rastlama­ dım. Belki de zaten bir kente öyle bir bü­ tünlük içinde bakmıyorlar; ama kente değinen, konaklara, evlere, anıtlara ba­ kan, bugünkü görüntüleri gören gözle­ rin gördüğü çok şey var şiirlerinde. Türk şairi olmasalar da bu toprakların ürünü olarak tüm antik dünyayla biri ikte önem­ liler.

- Bu şairlerin yaşama bakışları konu­ sunda bir ipucu yakalayabildiniz mi?

Divan şiirinde olduğu gibi bir tür maz­ munları var. Belli ağırlığı olan şairler, kla- sisizm ve İskenderiye ozanlarının etki­ sinde kalanlar. Dolayısıyla mitologyayı çok fazla kullanıyorlar. Ancak dikkatle okunduğunda, buralara özgü insanların bakışlarına benzer noktalar yakalamak da mümkün. Kuzeyli bir şairde rastlama­ yacağınız, buralara daha yakın, daha Akdenizli bir yanları var.

- Anılarında özellikle kendinize yakın hissettiğiniz şairler oldu mu?

Bir kere Pavlos var. Mabeyinci adını babam buldu ona. Pavlos bir yüksek sa­ ray görevlisi; beni Osmanlı sarayına yak­ laştırdığı için çok seviyorum. Agathias da yakın geliyor. Antiphüos’u ise şaka- lı ve cilveli buluyorum. Ama hepsi bi­ raz eşit ve uzakta duruyorlar sonuçta; çok da yakın insanlar değiller.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

 Prediction of 3rd molar (M3) prognosis in position and eruption are import ant clinical issues because dentists often had difficulties in making decision s as to whether mandibular

體質量指數、職業、運動休閒、或施測者本身經驗、 使用量測的儀器、擺位的姿勢,皆確定會影響

Esnek üretim sistemi üretimde kullanılan mamüllerin bir diğer üretim istasyonuna ulaşması için bant sistemleri ile birbirine bağlanmış, bağımsız veya yarı

(b).. Wholesomeness of Irradiated Food. Report of Joint FAO/IAEA/WHO Expert Commitiee. World Health Organisation, Geneva. Technical Report Series 659. Identification of

Bu nedenle Abdi ipekçi den­ geyi bozmak isteyenlere karşı zaman zaman gözüpek ve yürekli bir tutum içine girerdi, iki ay kadar önce eski bir komitacı ile

Edebiyatı Cedıdenin Halit Zıya bey ten sonre en kudretli romancı ve hika­ yecisi olan Mehmet Rauf uzun sene­ ler romanları, nesirleri ve hikâyelerde

İşte o sırada, Haldun Sel’in bize çok yardımı dokundu. Hal­ dun’un belki de, güya ortağı ol­ duğu yayınevine tek olumlu kat­ kısı bu. Daha doğrusu babasının

biriyle «müptedi nevzuhurlardan» olan A h ­ met Paşa, tecrübesiz, toy adamdı. Bu kolay kazanılmış muvaffakiyetle de gururuna ka­ pıldı, ordusu ile Sandıklı