• Sonuç bulunamadı

Akıp giden günlerimiz...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akıp giden günlerimiz..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ü A / y ? ’ ’ >•*' '

(J

■ f i

f v

ö 22 EYLÜL 1985

POLİTİKA VE ÖTESİ

MEHMED K EM AL________

Akıp Giden Günlerimiz...

Gözlerin nasıl bulanık Gözlerin sisli bir orman Saklı korkulardan sanık Sanki kaçarken vurulan

Filip’in oğlu Büyük İskender, Makedonya dağlarından do­ ğuya yöneldiğinde önüne çıkan ulusların ordularını kendine bağlamış, gücüne güç kata kata Hindistan’a değin uzanmış­ tır. Bu yöntemi Sezar’ın denediğini, Yavuz’un, Kanuni’nin uy­ guladığını söylerler. Bu yöntemin bahtsızı Enver Paşa’dır. Pa­ şa, eğer Allahu Ekber dağlarında Çar ordularını perişan edip, gücüne güç katarak Asya ortalarına değin gidebilseydi belki de bir İskender olacaktı. Enver Paşa’nın askersel tutumuna turancılık derler. Hani gidip İran'ı, Turan’ı alacaktır.

Bizim Turancılara sorarsanız turancılık İsmet Paşa’nın bir yutturmacasıdır. İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler orduları, Sov- yetler Birliği sınırlarını Moskova önlerine ve Stalingrat varoş­ larına değin zorladığında, eğer bizim turancılar da buradan Kaf­ kasya üstlerine yürüselerdi, bugün kocaman bir turan impa­ ratorluğu kurulmuş olacaktı. Sırf İsmet Paşa’nın turan yuttur- macılığı yüzünden bu fırsatı kaçırdık. Ha, bir de oniki adayı kaçırdığımıza üzülürüz, o da ayrı bir konudur.

Savaş sonrasında turancılık su yüzüne Atsız - Sabahattin Ali davası ile çıktı. Bu davayı Ertuğrul Şevket dostumla birlik­ te izleyenler arasındayım. Turancılar duruşma sırasında Ana- fartalar’daki Adliye binasının birinci katını - duruşmanın yapıl­ dığı kat- bastılar ve duruşmaya engel oldular. Sabahattin Ali de birinci katın penceresinden atlayarak canını kurtardı. Mah­ keme basma, fakülte kuşatma, rektörün yüzüne tükürme tu- rancılar için önemli bir başarı sayılmışsa da sonra İsmet Pa- şa’nın adamları bunların hepsini toparlamayı bilmişlerdir. Ta­ rihimizde bir turancılık - solculuk kapışması vardır. Oysa ne turancılığın karşıtı solculuktur, ne solculuğun karşıtı turancı- lık... Bu i/akıştırma da politikacılar elinde yıllardır sürüp gider.

Bu işin lideri rahmetli Nihal Atsız’dı. Sonradan başkaları da lider kesildiler. Bugün gençler arasında pek turancılık akımı yok sanıyorum. Gerçi kimi sağcılar arasında var, ama onlara turancı demiyorlar. Hareket partisiden yana olanlara turancı- lığı yakıştırıyorlar. Çoğu da Turgut Özal’ın partisi içine sindi. Kim kimi eritecek bilemeyiz. Koyu eylemcileri pek teslim ol­ muşa benzemiyor.

^Jihal Atsız’ın oğlu Yağmur Atsız’ın yeni bir şiir kitabı yayın­ landı: 'Günlerimiz'... Atsız, bizim gazetenin Almanya muhabi­ ri iken bir gün buluşmuş içmiştik. Çetin Özbayrak tanıştırmış­ tı. Livaneli bir şiirim bestelemişti. Bir gün baktım, türküye dö­ nüştürülen bu şiirin uzunçalarını bana göndermişti, çok sevin­ miştim.

"B ir kitaba başlar gibi / koşarken yavaşlar gibi düşen arka­ daşlar gibi / akıp giden günlerimiz. ”

Evet akıp giden günlerimiz... Günlerce bu dizeler dilimden düşmemişti. Daha mı günceldi, daha mı derinlerde, bir yer­ lerde kanayan yaralarımıza mı dokunuyordu. Bilmem çıkara­ bilecek miyim? Atsız’ın, doğan oğluna Yağmur adını vermesi

‘devrim’ diye yorumlanırdı, o yıllarda..'. Gerçek miydi acaba,

yoksa bir yakıştırma mıydı? Nazım’ın Ran soyadını alması ter­ sinden nar diye okunuyor, nar kırmızı olduğu için 'devrim' sa­ yılıyordu. Neyin altında neler aranırmış bir zamanlar, hey yav­ rum hey!..

Yağmur Atsız’ın kitabında uzunca 'Proloğ' diye bir şiir var. Onu buraya almadan edemeyeceğim. Çok şey söylüyor ba­ na, belki size de söyler:

"Önce turancılar geldi / kafatasçılar ve kançılar geldi / yü­ rekleri irin gibi sapsarı / bir yanda maginot sarhoşluğu / bir yanda stalingrat uğultuları / önce vatan (yani turan) / dokuzyüzkırbir- lerde filan / sonra dört bin iki yüz bilmem kaç / sayılı medeni­ yetçi yasatan/görgücüler ve bilgiciler geldi / yani kapıkulu takı­ mı / kendi yutar salkımı / yani devlet-i aliyyenin / medarı-ı iftiha­ rı / (bir dönemin sonbaharı) / sonra kapkaççılar geldi / -pardon - / erbab-ı ticaret / çünkü malum-u aliniz hür teşebbüs / müsavi cesaret / elem terefiş elem terefiş / kem gözlere tüh tüh tüh / kızgın şiş / sonra mimarlar geldi mühendisler / dahiliyeciler ni­ saiyeciler / eski menderesçiler dişçiler /ve arkasından uzun süre bir şey gelmedi / sonra işçiler. ”

Bu dizeler siyasal tarihimizin akışı içinde bir özetler göster­ gesidir, Gelenler geldi, gidenler gitti, ama işçiler hiçbir zaman iktidara gelemediler. Bir gerçek ise yoooo, bir dilek ise amen­ na!.. Bütün kalbimizle katılırız. Tarihin akışını elbette ki, bilim doğruysa, işçiler değiştirecekler, yeni dünyayı kuracaklar. Şair boşuna, ‘kayan bir yıldızdı devrim’ demiyor!.. (Kitabı, merak­ lıları Yarın Yayınlarından edinebilir).

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gündeme geldiğinde büyük tartışma yaratan, nükleer enerji santrallerinin kurulmasını içeren tasarı, erken seçim tart ışmalarının yaşandığı bir dönemde Meclis

Geçmifl araflt›rmalar, geç Kretase dönemine ait modern kufl fosillerinin olmamas›ndan ve bu fosil- lerin erken Tersiyer döneminden kal- ma katmanlarda kuzey

Baz› kuramlara göre madde parçac›k ve karfl› parçac›klar›n›n çarp›flmas› 3 boyutlu evrene yay›lan baflka parçac›klar do¤ururken yaln›zca kütleçekimini

"Sorgun ve Belek ormanlarında yüz binlerce ağacın kesilmesi, İzmir'in içme suyu havzasındaki Efem Çukuru'nda maden işletme izni alınması, içme suyu havzalarının

Bu taşlar üzerinde görülen insan ve hayvan figürleri ile ya­ zılan bu devrin özelliklerini açıkça göste­ ren birer tarihi belgelerdir.. Bu tip mezar

Vêtements, bijoux, décoration, vous pouvez y trouver tout ce que vous voulez, par milliers et de diverses sortes et vous y ferez un promenade inoubliable.. Plus de 50

Öyküsünde 10-11 ay kadar önce öksürük, balgam ç›karma, halsizlik, kilo kayb› bafllad›¤›, ara ara balgam›nda kan gördü¤ü; bu yak›nmalarla yedi ay önce

In order to achieve this, I decided to adopt the research methodologies of social science, and visual sociology in particular, rather than follow the prac- tices of