• Sonuç bulunamadı

Doğumunun 125. yılında Hüseyin Rahmi Gürpınar:Kadınlar arasında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğumunun 125. yılında Hüseyin Rahmi Gürpınar:Kadınlar arasında"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

17 AĞ U STO S 1989

KÜLTÜR-YAYIN DÜNYASINDA SANAT-EDEBİYAT

Doğumunun 125. yılında Hüseyin Rahmi Gürpınar

mam**’ 1

“T— ^•'» *Y T

¿X

)

Kadınlar arasında

J 7 ağustos, eski İstanbul'un gündelik

yaşamından canlı sahneler betimleyen, çokluk

halk çevrelerinden seçtiği kişilerini büyük bir

ustalıkla konuşturan Hüseyin Rahmi’nin 125.

doğum yıldönümü. 1989 aynı zamanda yazarın

ölümünün de 45. yılı.

AYFER TUNÇ__________

Hayat Mecmuası, 4 Nisan 1958 tarihli sayısında Hüseyin Rahmi

Gürpınar'ın son sözlerini şöyle ve­ riyor:

“Soğuk bir mart günü, Heybe- iiada'da, ufak tefek bir ihtiyar, hasta yatağında doğrulmak ister gibi kımıldandı ve başucunda bek­ leyenlere bir cümle söyledi: Kedi­ lerimi iyi doyurunuz!”

Doğumunun 125., ölümünün 45. yılında andığımız Hüseyin Rahmi ölürken kedilerini düşünü­ yor. Çok küçükken annesini kay­ betmiş, hiç evlenmemiş, hayatının son on beş yılını Heybeliada’daki köşkünde; ayda en çok bir iki kez dışarı çıkarak geçirmiş bir yazar, kedilerini çok seviyor.

Gri-beyaz kedisi Nazlı, bir hi­ kâyesine konu olmuş. Romanları­ nı “balgözlüm” dediği Sarı’yı ku­ cağından indirmeden yazarmış. Kedilerini insanlardan daha çok sevmiş. Çünkü insanlar arasındaki didişmelerden, savaşmalardan, altta kalanın canı çıksmlardan tik­ sinmiş bir yazar.

Ama gariptir, okurunu usul usul gülümseten, bir mizah duy­ gusunu romanlarına yayan, yedi­ ren bir yazar. Yarattığı çoğu se­ vimli tiple ve hayatın içinden ko­ pup gelen konuşturmalarıyla; okuruna inşam sevdiriyor. Her ne kadar romanları; aldatmalar, al­ danmalar, aşk çılgınlığı, gözyaş­ ları, intiharlar ile örülmüş olsa da kişileri hayatın içinden.

İlk romanını on iki yaşında ya­ zıyor. Bu roman Aksaray yangı­ nında kül oluyor. On sekiz yaşı­ na geldiğinde, ilk romanı sayılan “Şık”ı yazıyor. Önce ahbaplarına okutuyor. Okuyanlar “enfes" bu­ luyorlar ve Ahmet Mithat Efendi­ ye götürmesini salık veriyorlar.

“Ahbaplarımın tavsiyelerini dinledim. Romanımı natamam olarak Mithat Efendi’ye gönder­ dim. Bir iki gün sonra gazetede bir fıkra gördüm. Açık muhabere. Mithat Efendi ‘Şık’ muharririni matbaaya davet ediyordu. Ben o zaman Mithat Efendi'yi Allah gibi büyük bir şey biliyordum. Gör­ mek için-çddınyordum. Acaba na­ sıl adamdır diye merak içindey­ dim. Mithat Efendi aynı zaman­ da Sıhhiye’de başkâtipti. Dairesi­ ne girdim. Beni görünce: ‘Vay’, de­ di. ‘Sen misin onu yazan?’ Benim dedim. Yüzüme dikkatli dikkatli baktı: Oğlum, dedi. Yalan söyle­ me. Bu roman çocuk yazısına ben­ zemiyor. Kime yazdırdınsa söyle, zararı yok.”

Babası bile inanmıyor bir tür­ lü oğlundaki cevhere. G ürpınar’­ ın babası bir tarihte Yanya’da. Ba­ ba oğul mektuplaşıyorlar. Baba­ sından bir cevap geliyor bir gün:

“Oğlum, kime yazdırıyorsun ba­ na gönderdiğin mektuptan?... Ben böyle muntazam mektup istemi­ yorum. Senin samimi, masum ifa­

deni istiyorum.”

Bir söyleşide Hüseyin Rahmi1 ye çok merak edilen bir şey soru­ luyor. Yazar, Heybeliada’daki köş­ künden çok az çıktığı halde, böy- lesine gülünç ve garip olayları, ki­ şileri; Eyüp’ün arka sokakların­ dan Şişli apartmanlarına, Erenköy köşklerinden Üsküdar mahallele­

rine kadar her türden yaşama bi­ çimini nasıl olup da yansıtabili­ yor?

Kafasının bir sinema makinesi­ ne benzediğini söylüyor Hüseyin Rahmi. Yıllar boyunca her gördü­ ğü insanı ve ilişki türlerini kaydet­ miş. Hep kadınların arasında ya­ şadığını, kadınları çok iyi tanıdı­

ğını, onlara çok alışık olduğunu söylüyor ve arkasındaki yastıkla­ rı gösteriyor:

“İşte şu koltukta gördüğünüz yastıkları bizzat ben ördüm.”

Ölümünden sonra eşyalarının arasından iki bohça çıkıyor. Birin­ de yüzden fazla eldiven, diğerin­ de tığ işi bir yığın takke ve bere

var. Hüseyin Rahmi çok titiz bir insan. Eldivensiz dışarıya çıkmı­ yor, kapı kollarını bile eteğiyle tu­ tuyor açıyor. Tığ ile yün örmeyi çok sevdiğini gizlemiyor. O kadar kadınların dünyasından bir yazar ki ahbaplarından bir kadın: “Ben

Hüseyin Rahmi Bey’in reçellerini, romanları kadar severim,” diyor.

Vedat Günyol, 1941’de Yücel Dergisi’ııin şubat sayısında yazar için şunları söylüyor:

“Hakikati hakir ve cazibesiz va­ ziyetinden kurtarmak ve işe yara­ yacak surette tahrik etmek... İşte sanatkâra düşemciddi vazife, Hü­ seyin Rahmi bu vazife sahasına,

hadiselerin bilhassa gülünç taraf­ larını aksettiren bir realizm yoluy­ la girdi. Cemiyetin hatalarını, ah­ lak perdesi altında işlenen ahlak­ sızlıklarını pervasızca teşhir etti.”

Hüseyin Rahmi’ye göre toplu­ mun kuralları ile tabiatın kanun­ ları birbiriyle çelişiyor. İnsanların hiçbir zaman tek eşe mahkûm ol­

mamalarını, aşkın ilk cinsel do­ yumla birlikte sona erdiğini, ama toplum kurallarının insanları ta­ biatları dışında bir yaşamaya zor­ ladığını düşünüyor. Bu yüzden ah­ lak görüntüsü altında büyük ah­ laksızlıkların yattığını, insanların ikiyüzlü oldukça yeni bir ahlak ge- liştiremeyeceğini savunuyor. As­

Hüse.vtn Rahm i Gürpınar (17 Ağustos 1 8 6 4 « Mart 1944)

Eldivensiz dışarı çıkmayan Hüseyin Rahmi, kapı

kollarını eteğiyle tutup açıyor. Tığ ile yün örmeyi çok

sevdiğini gizlemiyor. O kadar kadınların dünyasından bir

yazar ki ahbaplarından bir kadın, “Ben Hüseyin Rahmi

Bey’in reçellerini, romanları kadar severim” diyor.

Ç evirileri ve başka türlerdeki yapıtları

dışında Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın roman,

hikâye ve oyun türlerindeki yapıtlarının sayısı

54. Yazarın doğumunun 100. yıldönümü olan

1964 yılında Atlas Kitabevi, Hüseyin

Rahmi’nin bütün yapıtlarını dillerini

sadeleştirerek yeniden basmaya girişti. Atlas

Kitabevi’nin, Hüseyin Rahmi’nin roman,

hikâye ve oyunlarından oluşturduğu bu dizisi

54 kitapla 1973 yılında tamamlandı.

lında kendi içinde de bu sorunu

,

çözemiyor. Ne evlilik kuruntunun

(l

yanında yer alıyor ne de serbest” aşkı savunuyor. Ama toplumsal1* kuralların biçimlediği ahlakı red­ deden kadınların ikiyüzlü olma­ dıklarını, bu nedenle daha ahlaklı sayılmaları gerektiğini gösterme­ ye çalışıyor.

İkinci Dünya Savaşı dönemin­ de dağıtılan ekmek, şeker vs vesi­ kaları ona fahişelere verilen vesi­ kaları hatırlatıyor. Meşhur Viya­ na Opereti’nin primadonnası Mi- loviç’in sigarasını banknotlarla ya­ kan harp zenginlerinin, vagon ti­ caretinin, vurguncuların yanında; vesikalı fahişeleri daha onurlu, da­ ha namuslu buluyor.

Bu savundukları nedeniyle dö­ nemine göre bir adım ileride olu­ yor ve tabii gericilerin boy hedefi durumuna geliyor. Kitaplarım ba­ san Milıran’m matbaasına saldı­ rıp camlarını kırıyorlar, yayıncısı ve kendi tehdit ediliyor, K lapları- na “müstehcen ve hayasızca” suç­ lamaları yapılıyor.

Berna Moran, Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adlı inceleme­ sinde şunları söylüyor:

“Romanı halkı eğitmek amacıy­ la kullanma konusunda Ahmet Mithat’ı izleyen Gürpınar’ın on­ dan ayrıldığı nokta, getirmek is­ tediği değer değişikliğinin çok da­ ha köklü olmasıdır. Ahmet Mit­ hat temelde, halkın, İslam ideolo­ jisinden kaynaklanan değerlerini paylaşan bir adamdı. Gürpınar ise

Hüseyin Rahmi,

kafasının bir sinema

makinesine

benzediğini söylüyor.

Yıllar boyunca

gördüğü her insanı ve

ilişki türlerini

kaydetmiş. Hep

kadınların arasında

yaşadığını, kadınları

çok iyi tanıdığını,

onlara çok alışık

olduğunu söylüyor.

politika, ahlak ve din alanlarında halkın görüşünden çok ayrı fikir­ ler besliyordu. (...) Halkın gele­ neksel inançlara, yerleşmiş düşün­ celere, göreneklere ve dine dayalı zihniyeti yerine; Batı'mn akla, bi­ lime dayalı pozitivist zihniyetini yerleştirmeye çalışmıştır. Onun içindir ki romanlarında hep 'eski kafa’, ‘yeni kafa’ dediği iki zihni­ yetin çatıştığı görülür. Gerçi yeni kafayı temsil edenler her zaman olaylara akıl yoluyla bakabilen; tarafsız, bilimsel bakışı hazmetmiş kişiler değildir, çoğu, içinde yaşa­ dıkları toplumun ahlakını redde­ den zıpçıktı kişilerdir, ama Gürpı­ nar bunları yine de kendi tuttuğu birtakım yeni fikirleri ortaya sür­ mek için kullanır.”

Hüseyin Rahmi, yeni fikirleri­ ni biraz da bilerek böyle zıpçıktı kişilerine yükler. Toplumda ege­ men olan zihniyeti sarsacak yeni fikirlerini aklı başında kahraman­ lara yüklemez. Toplumu önce ha­ berdar eder.

Sonraları daha da ileri gidecek,

“ Deli F ilo zo f’ adlı romanında fi­ lozofunu Allah’la konuşturacak­ tır: “Yeryüzünde şimdi çok moda

olan cumhuriyet idaresi göklere de sirayet ederse, o zaman sen halini görürsün. Çünkü seni seçmek için oy veren bulunmayacaktır.”

Yazdıklarında ince bir mizah barındıran, her çevreden insanı ol­ dukları gibi, tutkuları, alışkanlık­ ları, cinsel sorunları, kör inançla­ rı, ahlaksızlıkları, hatta kimlikle­ rine özgü şiveleriyle romanlarına, hikâyelerine sokan Hüseyin Rah­ mi G ürpınar’ın hayata bakışı bi­ raz karamsar, hatta öfkelidir de. Şöyle der:

“Ölüm hayatı, hayat ölümü yi­ yor; biz bu vahşi kanuna yaşa­ mak, ölmek diyoruz.”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Şenlik boyunca konusunda uzman astronomlar tarafından gökbilim hakkında temel bilgilerin verileceği seminerler, gökyüzünü ve gök cisimlerini tanıtmaya yönelik teleskop

Bu 20 yıl boyunca, De­ niz Gezmiş için ne çok kitap yazıldı.... Anılar, araştırmalar,

huşusî bir kıymet arzetmi- yen tablonun içinde gizli gizli yüreği atan nur kaynağının as­ lına geleceğim: Eski (Mektebi Sultanî) nin şahsiyetini yapan

Çünkü eser Loti’nin en çok okunmuş ve en çok alâka çekmiş romanlarından biridir ve Cânan’ın ölürken yazmış olduğu mektup, hakikaten Madam Lera

Heidelberg Darülfünunun dan felsefe doktoru olarak çıkmış olduğunu, ve Bulgar gençleri için en yüksek gayenin ikmali tahsil eder etmez bir bulgar köyünde

Retrofaringeal apsenin C1-C2 vertebra- lar aras›nda sa¤ taraftan spinal epidural apse ile devaml›l›k arzetti¤i görülmektedir..

Karakter Sermet, Aynınur’un sadakatsizliği konusunda arkadaşını daha çok düşünür ama karısının zoruyla daha sağduyulu hareket etmek zorunda kalır. Hem arkadaşını

Enis Buhari Eskiden vaiz olan Enis Buhari, Mualla Efendi’nin kitabında savunulan, insanların atalarının hayvanlar olduğu düşüncesine şiddetle karşı çıkar ve