• Sonuç bulunamadı

Milli Mücadele'de bozkır isyanları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Milli Mücadele'de bozkır isyanları"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ BİLİM DALI

MİLLİ MÜCADELE’DE BOZKIR İSYANLARI

Tahsin GÜRBÜZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet YILMAZ

(2)
(3)

i

T. C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ BİLİM DALI

MİLLİ MÜCADELE’DE BOZKIR İSYANLARI

Tahsin GÜRBÜZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet YILMAZ

(4)

ii

(5)

iii

(6)

iv ÖN SÖZ

Milli Mücadele’nin başlaması ile milli varlığa düşman birçok grup veya kişiler Anadolu’da filizlenen milli hareketi tamamen yok etmek için harekete geçmişlerdir. Anadolu’daki hareketin kuvvetlenmesini önleyerek yok etmek isteyen kişiler, İstanbul Hükümeti ile her türlü işbirliği içine girmişler ve aralarında ittifaklar kurarak zihinleri ele geçirme çabası içerisinde olmuşlardır. İşgallere karşı olan direnişi engelleyerek ve memleketin düşman eline geçmesini istemeyen Kuvâ-yı Milliyeciler aleyhinde kara propagandalar yaparak milli ruhu hareketsiz, işlevsiz hale getirerek işgallere boyun eğdirmeye çalışmışlardır. Bu amaç doğrultusunda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde halkı Kuvâ-yı Milliyecilere karşı kışkırtmak suretiyle zarar vermişlerdir. Kurtuluş Savaşı sürecinde kışkırtılan halk, bazı bölgelerde ayaklanmış ve memleket için çalışan insanlar zor durumda kalmışlardır.

Genel itibariyle İstanbul’dan yapılan kışkırtmalar Anadolu’yu yangın yerine çevirmiştir. Fitne ateşinin yakıldığı yerlerden biri de Anadolu için önemli noktalarından olan Konya’da meydana gelmiştir. Konya’nın Bozkır kazasında 26 Eylül-4 Ekim 1919’da karışıklık çıkmıştır. Konya’dan gönderilen heyet-i nasiha sayesinde söndürülen bu ateş, çok geçmeden tekrar alevlenmiştir. 20 Ekim’de isyancılar yeniden harekete geçmişlerdir. 20 Ekim’de başlayan ikinci ayaklanma 4 Kasım’da bastırılmıştır.

Milli Mücadele’de Bozkır İsyanları adlı bu çalışma 1919 yılında Bozkır’da yaşananları inceleyerek isyanın sebepleri ve müsebbiplerini tespit etme, isyan sırasında yaşananları, isyanın bölgeye, halka ve Milli Mücadeleye olan zararı, isyandan sonra bölgede ne gibi değişikliklerin olduğu, tarafların isyana yaklaşımlarını ortaya çıkarmayı hedeflemiştir.

Yapılan bu çalışma Milli Mücadele yıllarındaki Konya’nın durumunu ele alarak başlamış olup, isyanın bastırılmasından sonraki sürece kadar olan zaman dilimini kapsamaktadır. Çalışma giriş haricinde üç bölümden oluşmaktadır. Girişte

(7)

v

Milli Mücadele dönemine kadar Bozkır kazası ve Milli Mücadele yıllarında Anadolu’da çıkan isyanlar ele alınmıştır.

Çalışmanın ilk bölümünde Milli Mücadele dönemi Konya’sının önemi, durumu, İtalyan işgali, İstanbul’un Konya’ya gönderdiği heyetler, Konya halkının Milli Mücadeleye bakışı, dönemin basını, şehirdeki siyasi ve sosyal kuruluşlar ile son olarak Milli Mücadele dönemi Bozkırından bahsedilmiştir.

İkinci bölümde Konya Valisi Cemal Bey, Papaz Frew ve Ayandan Zeynelabidin Efendi’nin bölge üzerindeki tahrikleri ve faaliyetlerine değinilmiştir. Bozkır üzerindeki kötü emellerin haricinde bu bölümde ilk isyanın cereyan etmesi ve seyri hakkında geniş bilgi verilmiştir.

Çalışmanın son bölümünde ikinci isyanın başlaması, Kuvâ-yı Milliye ile asiler arasındaki çarpışmalar, isyanın seyri, bastırılması, olaydan sonra bölgede yapılan incelemeler, asilerin cezalandırılması, isyandan zarar görenlerin zararlarının tazminleri, Büyük Millet Meclisinin Bozkır İsyanı dolayısı ile aldığı kararlar ve isyan sonrasında Bozkır kazasının durumu ele alınmıştır.

Çalışmanın sonunda metin içerisinde değinilen fakat metnin akışını bozmamak için metin içerisinde verilmeyen fotoğraf, harita ve belge suretleri kaynakçanın arkasında ekler listesinde verilmiştir.

Yapılmış olan bu çalışmada Milli Mücadele döneminin kaynakları ve bu dönemle ilgili yapılan çalışmalardan faydalanılmıştır. Çalışma sürecinde Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi ve Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivinden alınan belgeler çalışmanın ana kaynaklarını oluşturmuştur. Sayılan kurumların arşivleri haricinde dönemin gazeteleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri ve diğer resmi yayın organlarından faydalanılmıştır. Cumhuriyet Tarihi araştırmalarında büyük önem arz eden hatıratlardan da yer yer yararlanılmıştır. O dönemi yaşayan insanlar hayatta olmadıklarından dolayı ancak çocuklarına ulaşılabilmiştir. Bu kişilerden biri olup şuan Bozkır’da yaşayan emekli edebiyat öğretmen Ali Kemal Karakaş, babasının kendisine anlattıklarını bize aktararak çalışmanın zenginleşmesine katkı sağlamıştır.

(8)

vi

Çalışmanın konusu olan Bozkır İsyanları daha önce Süleyman BEYOĞLU ve Taha Niyazi KARACA tarafından makale düzeyinde ele alınmıştır. Her iki çalışmada da sosyolojik olaylara ve ekonomik etkilere pek değinilmemiştir. Bu çalışmada diğerlerinden farklı olarak, isyanın sosyolojik, psikolojik ve ekonomik etkileri üzerinde durulmuştur. İsyan öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan olaylar daha geniş olarak ele alınmıştır. İsyanın basına nasıl yansıdığı dönemin gazeteleri taranarak incelenmiştir.

Araştırmamızda asilerle yapılan çarpışmalar detaylandırılmış, çarpışmalar esnasında yaşanan olaylar ortaya çıkarılmıştır. İsyandan sonra yapılan tahkikatların nasıl yapıldığı ve nasıl bir sonuca ulaşıldığı tespit edilmiştir.

Dönemin mülki ve askeri makamlarının isyana bakışı, isyanın halka ve Milli Mücadeleye zararları tespit edilmiştir. Asilere yaptırım uygulanmamasının nasıl sonuçlara yol açtığı incelenmiştir.

Bu süreçte desteğini esirgemeyen arkadaşlarıma, aileme ve çalışmanın her aşamasında yol gösteren ve katkı sağlayan danışman hocam Dr. Öğr. Üyesi Mehmet YILMAZ’a teşekkürü bir borç bilirim.

Tahsin GÜRBÜZ KONYA 2019

(9)

vii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en ci ni n

Adı Soyadı Tahsin GÜRBÜZ

Numarası 164202051006

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet YILMAZ

Tezin Adı Milli Mücadele’de Bozkır İsyanları ÖZET

Milli Mücadele yıllarında Konya’da Kuvâ-yı Milliyeciler ve İstanbul Hükümeti arasında hâkimiyet mücadelesi yaşanmıştır. İstanbul, şehri elinde tutabilmek için dirayetli olarak gördüğü Artin lakaplı Cemal Bey’i vali tayin etmiştir. Cemal Bey Konya’da Kuvâ-yı Milliye’nin teşkilatlanmaması için elinden geleni yapmıştır. Cemal Bey’in uygulamalarının katlanılamaz bir hal alması Kuvâ-yı Milliyecileri harekete geçirmiştir. Heyet-i Temsiliye Cemal Bey’in Konya’dan uzaklaştırılması için Refet Bey’i Konya’ya göndermiştir. Vali Cemal işlerin aleyhine olduğunu görünce şehri terk etmiştir.

Cemal Bey Konya’dan kaçarken Milli Mücadele aleyhine tahrik ettiği halk 26 Eylül 1919’da harekete geçmiş, Bozkır’da isyan başlamıştır. Bölgede kuvvetli nüfuzu bulunan Ayandan Zeynelabidin Efendi ve İngiliz ajan Robert Rew Frew’nun çalışmaları neticesinde Bozkır halkı ayaklanmıştır. Bu isyan, Konya’dan gönderilen bir heyet-i nasiha sayesinde 4 Ekim’de bitmiştir.

İlk isyanın üzerinden çok zaman geçmeden 20 Ekim 1919 günü asiler, heyetin kendilerine verdiği vaatleri yerine getirmediği gerekçesi ile tekrar harekete geçmişlerdir. Meselenin halledilmesi için asilere bir heyet-i nasiha gönderilmiş ise de fayda vermemiştir. Asilerin Bozkır’da devlet dairelerini ele geçirmesi ve çevreye zarar vermeleri Kuva-yı Milliye’yi harekete geçirmiştir. Yarbay Arif Komutasındaki müfreze asileri bertaraf etmiştir. Bozkır çevresindeki çatışmalarda asilerin mağlup olmasıyla 4 Kasım 1919’da Bozkır asilerden alınmıştır.

Hükümet, Bozkır’da yaşananların incelenmesi için bölgeye müfettişler göndermiştir. Halkın zararlarının tazmin edilmesini sağlayan hükümet, isyana katılanlar hakkında herhangi bir takibat yapmamıştır.

Anahtar kelimeler: Bozkır, İsyan, Milli Mücadele, Zeynelabidin Efendi, Artin Cemal, Papaz Frew

(10)

viii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en ci ni n

Adı Soyadı Tahsin GÜRBÜZ

Numarası 164202051006

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet YILMAZ

Tezin İngilizce Adı

Bozkır Rebellions at the National Struggle

ABSTRACT

During the National Struggle experienced a sovereignty struggle between Kuvâ-yı Milliye and Istanbul government at Konya. Istanbul have assigned acknowledged as a shrewd person Cemal Bey who calls Artin nickname as governor to Konya to keep the city its hands. Cemal Bey did his best to Kuvâ-yı milliye don’t be orginized at Konya. When Cemal Bey’s practices became unbearable, it made Kuvâ-yı Milliye to sturt up. Representative Commitee sent to Konya to get away from Konya. As Cemal Bey understood the things become bad for him, he left the city.

The people who Cemal Bey provoked against the National Struggle started rebellion at Bozkır while he run from Konya in 26 September 1919. In the result of studies of Zeynelabidin Efendi who has powerfulinfluencelanded proprietor in region and English agent Robert Rew Frew Bozkır’s people has rebeled. This rebellion ended in 4 October 1919 by sending an advice commitee from Konya.

Not long before the first rebellion the insurgents was rebeled again on account of the has not maden real the wishes in 20 October 1919. Although an another advice commitee sent to solve the problem did not work. The rebels capture the government office and damage them made Kuvâ-yı Milliye move. At Lieutenant Colonel Arif’s command guard defeated the insurgents. With the defeat of rebels at the fight around of Bozkır, Bozkır recaptured again in 4 November 1919.

The Government has sent inspectors to region to investigate what happened at Bozkır. Government retrieved the loss of people but did not any prosecution about people who joined the rebellion.

Key words: Bozkır, Rebellion, National Struggle, Zeynelabidin Efendi, Artin Cemal, Pastor Frew

(11)

ix

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... ii

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... iii

ÖN SÖZ ... iv ÖZET ... vii ABSTRACT ... viii İÇİNDEKİLER ... ix KISALTMALAR ... xi GİRİŞ ... 1

A. Milli Mücadele Dönemine Kadar Bozkır ... 1

B. Milli Mücadele Döneminde İsyanlar ... 3

I.BÖLÜM MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA KONYA VE BOZKIR ... 8

A. Konya’nın Önemi ve Durumu ... 8

B. Konya’da Askeri Durum ... 9

C. İtalyan İşgali ... 11

D. Anadolu’ya Gönderilen Heyet-i Nasiha ... 12

E. Konya’ya Gönderilen Heyet-i Tahkikiye ... 13

F. Konya Halkının Milli Mücadeleye Bakışı ... 15

G. Konya’da Milli Mücadele Karşıtı ve Destekçisi Kuruluşlar ... 19

H. Milli Mücadele’de Konya Basını ... 23

I. Milli Mücadele’de Bozkır ... 25

II. BÖLÜM BİRİNCİ BOZKIR İSYANI ... 27

A. Vali Cemal Bey ve Faaliyetleri ... 27

1. Cemal Bey’in İlk Dönem Valiliği ... 28

2. Cemal Bey’in İkinci Dönem Valiliği ... 28

3. Refet Bey’in Konya’ya Gönderilmesi ve Cemal Bey’in Konya’yı Terk Edişi ... 34

(12)

x

C. Papaz Frew’in Faaliyetleri ... 39

D. Birinci Bozkır İsyanı ... 42

1. Vali Suphi Bey’in Çalışmaları ... 53

2. İsyan Hakkındaki Görüşler ... 54

III. BÖLÜM İKİNCİ BOZKIR İSYANI ... 58

A. Kuvâ-yı Milliye’nin Aldığı Tedbirler ve İkinci İsyanın Başlaması ... 58

B. Kuvâ-yı Milliye ile Asiler Arasında Yaşanan Çarpışmalar ... 62

1. Akkilise (Akkise) Çarpışması ... 62

2. Heyet-i Nasiha Gönderilmesi ... 64

3. Balıklava Çarpışması ... 68

4. Kızılkuyu Olayı ... 70

5. Apa Çarpışması ... 71

6. Dinek Çarpışması ... 73

7. İsyanın Bastırılmasından Sonra Yaşanan Gelişmeler ... 76

C. İsyanı Bastırmakla Görevlendirilen Kuvvetler ... 79

D. İsyan Sonrasında Yapılan İncelemeler ve Çalışmalar ... 80

E. Bozkır İsyanlarında Delibaş Mehmet ... 82

F. İsyanın Tahkikatı ... 83

G. Tarafların İsyana Bakışı ... 93

H. İsyanın Çevreye Etkisi ... 99

I. İsyandan Sonra Bozkır’da Durum ... 100

İ. İsyancıların Cezalandırılması ... 105

J. Zararların Tazmini ... 109

K. TBMM Tarafından Alınan Kararlar ... 113

SONUÇ ... 117

KAYNAKÇA ... 121

(13)

xi

KISALTMALAR

ATASE : Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi

BCA : Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi

BEO : Bab-ı Âli Evrak Odası

Bkz. : Bakınız

BMM : Büyük Millet Meclisi

BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi

C. : Cilt

CTAD : Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi

Çev. : Çeviren

DH. EUM. AYŞ : Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umûmiye Asayiş Kalemi DH. EUM. KLU : Dâhiliye Nezareti Kalem-i Hususi

DH. KMS : Dâhiliye Nezareti Kalem-i Mahsus

DH. ŞFR : Dâhiliye Şifre Kalemi

Dos. : Dosya

G. : Gömlek

İ. DUİT : Dosya Usûl-ı İradeler Tasnifi

İSH : İstiklal Harbi Kataloğu

Kls. : Klasör

MV : Meclis-i Vükelâ Mazbataları

nr. : Numara

s. : Sayfa

S. : Sayı

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TBMMGZC : Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Zabıt Cerideleri TBMMZC : Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri

TİTE : Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü

(14)

1 GİRİŞ A. Milli Mücadele Dönemine Kadar Bozkır

Bozkır, Toros Dağlarının Konya Ovası’na bakan eteklerinde Çarşamba Çayı Vadisi’nde Selçuklu Türklerinden Bozkır Bey’in kurmuş olduğu Konya iline bağlı küçük bir ilçedir1.

Doğuda Karaman ili ile Çumra ve Güneysınır ilçeleriyle, batısında Akseki, kuzeyinde Seydişehir, Ahırlı, Akören ve Yalıhüyük ilçeleri, güneyinde Hadim, Güneybatısında ise Gündoğmuş yer almaktadır. Toros Dağları silsilesinin Akdağ, Yıldız Dağları ve Haydar Dağları etekleri ve Konya Ovası arasında ki engebeli arazide konumlanmıştır. İlçenin engebeli coğrafyası iklime, bitki örtüsüne, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısına da etki etmiştir2.

Toroslarda bulunan bölge yüksek bir rakıma sahip olup ormanlık tepelerin ortasında kalan Bozkır’da Selçuklular ve Karamanoğulları dönemlerinde yaşamış, Osmanlı döneminde de Veled-i Bozkırlı olarak tanınan bir Türkmen beyi ve sülalesinin varlığı bilinmektedir. İlçede yazı kolu denilen Yalıhüyük ve civarında yaşayan Bozkır Beğ 1400’lü yıllarda Bozkır ilçesine kendi adını vermiştir3.

Türkiye Selçukluları döneminde coğrafi anlamda Bozkır ismi kullanılmamıştır. Bozkır’ın merkezi için o dönemde “Siristad” ismi kullanılmıştır. Bazı araştırmacılar Siristad ismini “Sırıstat”, “Silistat”, “Ser-i Üstad”, “Surustad” şeklinde kullanmışlardır. Köy merkezi “Siristad” olarak adlandırılmış olmakta olup bu isim

1 Kamil Erdeha, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, Remzi Kitabevi, İstanbul 1975, s.278; Ahmet

Atalay, “Konya ve İlçelerinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin Kuruluşları ve Karakteristik Özellikleri”, Yeni İpek Yolu Dergisi Özel Sayısı Konya Kitabı V, Konya 2002 Aralık, s.231; Volkan Arı, 1919-1938 Yılları Arasında Orta Anadolu'da Çıkan İsyanların Siyasi, Sosyal ve İktisadi Sebepleri ve Değerlendirilmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2009, s.72.

2 Mustafa Yılmaz, Bozkır ve Çevresinin Tarihi Coğrafyası, (Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1990, s.18; İbrahim Solak, “Bozkır ve Çevresinden Konya Mahkemesine İntikal Eden Bazı Olaylar (1720-1750)”, Uluslararası Sempozyum: Geçmişten Günümüze Bozkır (6-8 Mayıs 2016), Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Konya 2016, s.206; Döndü Çavdar, “339 Numaralı Bozkır Şer‘iye Sicili Üzerinden Konya/Bozkır’ın Sosyal Tarihine Katkılar (1923-1924)”, Uluslararası Sempozyum: Geçmişten Günümüze Bozkır (6-8 Mayıs 2016), Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Konya 2016, s.274.

3 Muhittin Tuş, “Bozkır: Osmanlılar Dönemi”, Bozkır’ın Dünü ve Bugünü Sempozyumu 12 Kasım 2006,

Konya Bozkırlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları, Konya 2007, s.60; Yılmaz, Bozkır Çevresi, s.19; Bekir Tosun, Tarihte Bozkır ve Çevresi: 2 Taşbaşı, Ekip Basım Yayıncılık, İstanbul 2003, s.75.

(15)

2

antik çağdan gelmektedir4. “Sırıstad” isminin Bozkır’a dönüşmesi ise muhtemelen XVII. yüzyıldan sonra olmuştur. “Sırıstad” günümüzde halk arasında hala kullanılmaktadır5.

1513 yılında Karaman vilayetinin 25 kazaya ayrılması ile birlikte Beyşehir kaza oldu. 1583-84 yıllarındaki bir tahrire göre, Beyşehir Karaman Eyaletine bağlı olan sancaklardan6 biri idi. Aynı tarihli tahrire göre Bozkır, Beyşehir Sancağına bağlı olan nahiyelerden biridir7. Merkezi “Siristad” olan Bozkır’ın 1500 yılında 37 köyü, 1238 hanesi ve 1572 nefer vergi nüfusu bulunuyordu. 1524 tarihinde ise 43 köyü, 1270 hane ve 1888 nefer vergi mükellefine sahipti. 1642 tarihinde Bozkır idari anlamda kaza olup, 35 köyü bulunmaktaydı8. 1667 tarihinden itibaren tekrar nahiye olan Bozkır’a 1840 yılında tekrar kaza statüsü verildi9. 1870’li yılarda Bozkır, Konya Vilayetinin Konya sancağına bağlı kaza olup Belviran nahiyesi de daha sonra Bozkır’a bağlandı10.

Bozkır’ın 1915 yılındaki nüfusunu Müslümanlar ve Rumlar oluşturuyordu. Müslümanların erkek sayısı 27.436 kadın sayısı ise 27.435 olup 11.166 haneleri bulunmaktaydı. 69 haneleri bulunan Rumların 146 erkek nüfusuna karşılık 127 kadın nüfusu bulunuyordu11. Bozkır’ın 1915 yılında 55.144 nüfusu mevcuttu12.

Bozkır’da eğitim faaliyetleri Anadolu’nun hemen hemen her yerinde olduğu gibi yaygın değildi. Milli Mücadele yıllarında Konya’da eğitim ve öğretim faaliyetleri eski ve yeni usullere göre yapılmaktaydı. Cumhuriyetin ilanından 15 yıl sonrasındaki verilerine bakıldığı zaman Konya’da 149, Bozkır’da ise 10 okulun faaliyete geçtiği görülmektedir. Bu sayı bir milyondan fazla nüfusu olan Konya için yetersiz olup,13

4 Yılmaz, Bozkır Çevresi, s.19,

5 Tuş, “Bozkır: Osmanlılar Dönemi”, s.60.

6 Diğer sancaklar: Konya, Kayseri, Niğde, Kırşehir, Aksaray, Akşehir ve Turgut. Bkz. M. Akif Erdoğru,

Osmanlı Yönetiminde Beyşehir Sancağı (1522-1584), Anadolu Matbaacılık, İzmir 1998, s.23.

7 Erdoğru, Beyşehir Sancağı, s.23-24. 8 Solak, “Bozkır ve Çevresinden”, s.206. 9 Tosun, Tarihte Bozkır, s.46.

10 Mehmet Mercan, “Bozkır Kazasında Eğitim Faaliyetleri 1870-1900”, Uluslararası Sempozyum:

Geçmişten Günümüze Bozkır (6-8 Mayıs 2016), Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Konya 2016, s.347.

11 BOA, DH.EUM.KLU, 9/52.

12 Bir önceki cümlede verdiğimiz sayılar ve toplam nüfus sayısı BOA’dan alınan belgelerden elde edilen

sonuçlardır. Kemal H. Karpat Osmanlı Nüfusu (1830-1914) adlı eserinde Müslüman ve Rumların nüfusunu toplamda 55.387 olarak vermektedir. Bkz. Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Çev. Bahar Tırnakçı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s.218-219.

(16)

3

Bozkır’da da çok farklı değildi. Yüzyıllardır ihmal edilen bölge halkının fakir ve cahil kaldığı bilinmektedir14.

B. Milli Mücadele Döneminde İsyanlar

Milli Mücadele yıllarının en sıkıntılı ve sorunlu günleri Anadolu’da isyanların çıktığı günlerdir. Bu isyanların çıkartılmalarındaki amaç Anadolu’da yeşermekte olan ümitleri kurutmaktır. Aldatma, aldanma, tahrip, tahrik, haksız ve kasıtlı kışkırtmalar, art düşüncedeki telkinler ve menfi propagandaların ortak amacı işgallere karşı mücadelenin imkânsız olduğu algısını yaratmaktı15. Anadolu’daki hareketin Milli Mücadele’ye dönüşmesi Emperyalist amaçları olan İtilaf Devletleri ile bu devletlerle uyumlu bir politika takip eden Osmanlı idaresini rahatsız etmişti. İstanbul’daki rahatsızlık, mücadeleyi yok etmek için Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ardı ardına isyanlara dönüştü16.

Dört yıl gibi kısa zaman diliminde 28 isyan çıkararak işgallere karşı direnen insanlara ne kadar zorluk çıkartıldığı verilen mücadeleyi ne boyutta yıprattığı açık bir şekilde görülmüştür. İç Anadolu’da çıkan isyanlar, mevki olarak Milli Mücadele için bir kale haline gelmiş olan Ankara’ya yakın olması İç Anadolu’daki direnci kırarak, lojistiği zayıflatmayı, haberleşmeyi kesmeyi ve bölgesel kaynaklara ulaşmayı engellemeyi hedeflemiştir17.

İsyanların bastırılmasında Kuvâ-yı Milliye etkin rol oynamıştır. Çıkan isyanlar farklı risk ve zorluklar içermekte olup memleketin hemen hemen tüm bölgelerinde baş göstermiştir. Bu isyanlar dolayısıyla devletin otoritesi yok olma noktasına gelmiş, halk artan eşkıyalık faaliyetleri ve isyanlar nedeniyle güç duruma düşmüştür18.

14 Altay, 10 Yıl Savaş, s.192; Taylan Sorgun, İmparatorluktan Cumhuriyete: İmparatorluk, İttihat ve

Terakki, Cumhuriyet “1902-1938 Üç Devrin Galerisi” (Fahrettin Altay Paşa Anlatıyor), Kamer Yayınları, İstanbul 1998, s.192.

15 Cemal Kutay, Kurtuluşun ve Cumhuriyetin Manevi Mimarları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,

Ankara 1974, s.67.

16 Fahri Yetim, “Milli Mücadele Döneminde İsyanların Gölgesinde Düzce ve Çevresinde Asayiş

Sorunları”, CTAD, S. 13, Yıl 7, Ankara 2011 Bahar, s.55-56; İlhami Soysal, Kurtuluş Savaşı’nda İşbirlikçiler, Bengi Yayınları, Ankara 2008, s.117; Feridun Kandemir, Milli Mücadele Başlangıcında Mustafa Kemal Arkadaşları ve Karşısındakiler, Naşiri; Nejat Ağababa, Ercan Matbaası, İstanbul 1964, s.138-139.

17 Arı, Orta Anadolu, s.68-69. 18 Yetim, “Düzce ve Çevresi”, s.57.

(17)

4

Milli Mücadele yıllarında çıkan isyanların kaynaklarına bakıldığı zaman üç başlığa ayırmak mümkündür:

1- Irkçı-ayrılıkçı ayaklanmalar.

2- Karşı-Milliyetçi ve Tutucu ayaklanmalar.

3 Ulusçu kamp içinde merkez-çevre çatışmasından doğan ayaklanmalar19. İsyanların genellikle nüfusun yoğun olduğu Orta Anadolu’da çıktığı görülmektedir. Sekiz buçuk milyon nüfusa sahip olan Anadolu’nun üç milyon nüfusu Ankara, Konya ve Sivas vilayetlerinde yaşamaktaydı. Nüfusun bu bölgede yoğunlukta olup geniş bir coğrafyaya yayılmamış olması isyancılara rahat hareket imkânı sağlayıp işlerini kolaylaştırmıştır20. İsyanların çıktığı bölgelerde kolaylıkla yayılmasının nedeni İstanbul’dan bölgeye gönderilmiş olan bol miktarda para ve İngiliz ajanlarının faaliyetleridir. Tabi bu etkenlerin yanında tehdit, tahkir ve korku da isyanların yayılmasında etkili olmuştur21.

İsyanlarda, halkın en çok istismar edilen yönü olan dini inanç ve değerleri sömürülerek faydalanılmıştır22. İstanbul’da Damat Ferit’in ikinci defa Sadrazamlığa getirilmesiyle Milli Mücadeleye karşı olan tutum daha da sertleşmiştir. Damat Ferit Hükümeti’nin Şeyhülislamı olan Dürrizade Abdullah Efendi’nin vermiş olduğu fetva sonunda Anadolu ile mücadele farklı bir boyuta taşınmıştır. Dürrizade fetvasında: Kuvâ-yı Milliyecilerin Padişaha isyan ettiklerinden ve bunların başında bulunan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının da asi olduklarından bunların katledilmeleri caizdir demiştir. Bu fetvanın kopyaları İngiliz uçaklarıyla 11 Nisan 1920’de Anadolu şehirlerine atılmıştır. Bu yöntemle Kuvâ-yı Milliye aleyhinde büyük bir kamuoyu oluşturulmuştur.

Fetvanın dışında Anadolu’ya gönderilen bir takım hocalar ve softalar halkı isyana teşvik etmişlerdir. Hocalar halka: “Bir elimde Kuran, öbür elimde ferman, kalbimde iman ‘Padişahın selâm şahanelerini getirdim’ bundan sonra askerlik kalktı, vergi verilmeyecektir...” Bir yandan da askerlere: “Padişahın selâmı var, askerlerini

19Doğu Ergil, Millî Mücadelenin Sosyal Tarihi, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara 1981, s.242-243;

Yetim, “Düzce ve Çevresi”, s.56.

20 Arı, Orta Anadolu, s.37. 21 Arı, Orta Anadolu, s.97.

22 Halis Karaaslan, Milli Mücadele Döneminde İç İsyanların Çıkışında Dini Faaliyet ve Propagandanın Rolü, (Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 1997, s.213.

(18)

5

terhis etti, haydi köylerinize gidin… Subaylar sizi boşu boşuna öldürteceklerdir.” diyerek subaylar ve milli teşkilat aleyhine tahrik ediyorlar, taburların dağılmasına sebep oluyorlardı.

İstanbul Anadolu’daki bu hareketi bitirebilmek için milli hareket mensuplarının hain olduklarını, aynı zamanda bunların Allah’a karşı gelme suçunu işlediklerini fetva ile ilan etmekteydi. Saltanata, hilafete ve şeriata düşman oldukları fikri üzerinden kışkırtmalara başvuruldu. Damat Ferit iktidar uğruna aynı kana, kültüre ve inanca sahip insanların birbirini katletmesine dini bir kılıf buldu. Bu menfi propagandalar, milli dava aleyhine iç isyanların çıkmasına sebep olduğu gibi,23 Dürrizade’nin fetvası ise milli harekete karşı büyük bir olumsuzluğun oluşmasına neden oldu. Halk arasına giren bu propagandacıların söylemlerinden kendinden bir şeyler bulan halk kolayca etkilenmişti.

Fetva ile halkın dini hassasiyetinden faydalanılmaya çalışılmış ve Anadolu Hareketi’ne karşı taarruza geçmenin dini bir gereklilik olduğu Müslümanların bilincine yerleştirilmeye çalışılmıştır. Ardından da halkı Kuvâ-yı Milliye aleyhine harekete geçirmek ve kendilerinin yok edemediği Anadolu Hareketi’ni milletin yok etmesini istemişlerdir. Bu amaçlarına kısmen de olsa ulaşmışlar ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ayaklanmalar baş göstermiştir. Ayaklanmaların ciddi manada zarar verebileceğinin anlaşılması üzerine Kuvâ-yı Milliye’nin lider kadrosu, İstanbul’un vermiş olduğu fetvanın etkisini kırmanın, karşı fetva vermek ile mümkün olabileceğini anlamıştır. Ankara Müftüsü Rıfat Efendi ve heyeti tarafından 16 Nisan’da bir karşı fetva hazırlanarak yıkıcı etkiden kurtulmaya çalışılmıştır24. İstanbul’a karşılık verilen fetva ile insanların kafası karışmıştır. Halifenin vermiş olduğu fetvayla asi ilan edilenlerin Anadolu’da bulunan hocaların verdiği fetvaya göre kahraman; kahraman ilan edilenlerin ise Anadolu fetvasına göre asi olması insanları zor duruma düşürmüştür. Bu ikilemin acısını halk çekmiştir. Kutsal bir savaş

23 Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal Paşa ve Mili Mücadelenin İç Âlemi, Hamle Matbaası, İstanbul

1967, s.181; Enver Behnan Şapolyo, Kuva-yı Milliye Tarihi: Gerilla, Yıldız Matbaası, Ankara 1957, s.200-201; Karaaslan, Dini Faaliyet, s.90.

24 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı: Askeri, Siyasi ve Sosyal Yönleriyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı

Yayınları, Ankara 1983, s.194; Osman Akandere, “Damat Ferit Paşa Hükümetleri Tarafından Azledilen Kuvâ-yı Milliyeciler”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.15, Konya 2006, s.25; Karaaslan, Dini Faaliyet, s.213.

(19)

6

veriliyormuş gibi bir izlenim verilerek Halk dindaşlarına ve ırkdaşlarına kırdırılmaya çalışılmıştır25.

Toplumun birleştiricisi olan din adamlarının isyanlarda başrolde olup ayrıştırıcı rolünü oynamışlar ve kardeş katline neden olmuşlardır. Tüm din adamları için ise bunu söylemek doğru olmadığı gibi genel itibariyle çıkan isyanların başında dini rolü olan kişilerin olması bizi bu çıkarıma götürmektedir. Örneğin Bayburtlu Şeyh Eşref, Yozgatlı Şer‘iye hâkimi Hafız Şahap, Bolu ve Gerede isyanlarının elebaşlarından Kör Ali Hoca, Düzceli Ahmet Hoca, Bigalı Gâvur İmam, Delibaş ve Bozkır isyanlarının baş aktörü olan Zeynelabidin Efendi bu saydığımız sınıfta yer almaktadır. Milli Mücadele’de din adamlarının teşkilatların kurulmasında öncülük ettikleri ve düşman ile mücadelede en ön saflarda yer aldıkları yabana atılamaz bir gerçektir26.

İngilizler din adamlarının etkisini bildikleri için propagandalarını daha çok onlar üzerinden yapmaktaydılar. Din adamlarının halk üzerindeki tesirini, General Milne Konya’dan gönderdiği haberde “dini liderler halkı heyecanlandırıyor” diyerek heyecanlı bir şekilde tarif etmektedir27.

İsyanların çıkarılmasında en çok kullanılan söylem, “din ve padişah” olup tahrikçiler, “din mahvoluyor, İslamiyet’in mahvına yürünüyor, dinin yaşatılması ve korunmasına Allah tarafından bizler memur edildik” diyerek cahil halkı en zayıf noktasından vurmuştur. Düşman kuvvetler sahip oldukları kuvvetlerden ziyade keşfettikleri bu yolla Anadolu halkını bir birine kırdırmışlardır28.

Halkın tahrik edilmesinde en fazla kullanılan söylem ise Milli Mücadelecilerin İttihatçı olduklarıdır. İstanbul’un bu söylem ile Milli Mücadeleye taraftar olanları İttihatçı olarak nitelendirmesinin nedeni “hareketin bel kemiği, olmazsa olmazı olan zabitan sınıfının karalanarak halkın nazarında itibarsızlaştırılıp destek verilmesini engellemekti”. Damat Ferit, bu yol ile iktidarı yeniden tesis edip yıpranan saygınlığını kazanmayı hedeflemiştir29.

25 Karaaslan, Dini Faaliyet, s.216. 26 Ergil, Sosyal Tarih, s.265.

27 Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1982, s.244; Karaaslan,

Dini Faaliyet, s.90.

28 Genelkurmay, Türk İstiklal Harbi VI. Cilt İstiklâl Harbinde Ayaklanmalar (1919 -1921),

Genelkurmay Basımevi, Ankara 1974, s.25.

(20)

7

Anadolu’daki isyanlar tek bir kişi ve merkezden değil, birden çok merkez ve tahrikçi tarafından kışkırtılıyordu. Tahrikçilerden biri Sait Molla30 olup Rahip Robert Rew Frew’den (Rahip Fru)31 aldığı talimatlarla Anadolu’ya 70’ten fazla tahrikçi yollamıştır32. Anadolu’daki isyanların hemen hemen hepsinde parmağı bulunmakta olan bir diğer tahrikçi ise Hürriyet ve İtilaf Fırkası’dır33. İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin de tahriklerde çokça payı mevcuttur34. Diğer bir tahrikçi de İstanbul olup Anadolu’ya çokça ajan, casus ve suikastçı yollamıştır35. İstanbul’da bulunan bir diğer şer yuvası ise Askeri Nigehban Cemiyeti’dir36.

Anadolu’da çıkan isyanlara ayrılan güç ve zaman kaybı Milli Mücadeleye zarar vermiş, dolayısıyla Türk Kurtuluş Savaşı’nın gecikmesine ve uzun sürmesine neden olmuştur. Bu durum işgalcilerin memleketten atılmalarını güçleştirmiştir37.

30 Adı İngiliz Muhipler Cemiyeti ile bütünleşen Said Molla, İstanbul Hükümeti kadrosu içerisinde yer

almış olup çeşitli kademelerdeki görevlerde bulunmuştur. Şura-yı Devlet azalığı yaparken Adalet Müsteşarlığı görevine getirilmiştir. Said Molla bir dönemde Divân-ı Harbi Örfilerde müstantik hâkimliği de yapmıştır. Milli Mücadeleye düşmanca bir tavır takınmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra belirlenen 150’likler listesine adı eklenmiştir. Bkz. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler Cilt II Mütareke Dönemi 1918-1922, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1986, s. 474-475; Mehmet Demiryürek, “Kıbrıs’ta bir 150’lik: Said Molla (1925-1930)”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. XIX, S.57, Ankara 2003 Kasım, s. 1213.

31 Kaynakların birçoğunda Robert Rew Frew’in ismi okunuşu “Fru” şeklinde verilmektedir. Bu

çalışmada okunduğu şekildeki kullanımı değil yazıldığı gibi “Frew” kullanılmıştır.

32 Ahmet Atalay, “‘Millî Mücadele'de Türk'ü Türk'e Kırdıran Adam’ İngiliz Rahib Dr. Robert Rew

Frew’nun Anadolu Ve Konya Delibaş Mehmet İsyanındaki Rolü”, Selçuk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Ata Dergisi, S. 8, Konya 1998, s.193.

33 Tunaya, Siyasal Partiler, s.298; Necdet Aysal, “Türkiye’de İslami Düşüncenin Örgütlenmesi ve

Hedefler (31 Mart Olayı’ndan Dp’nin İktidara Gelişine Kadar, 1909-1950)”, (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara 2004, s.173.

34 Yücel Özkaya, İstiklal Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk Araştırmaları Merkezi

Yayınları, Ankara 2011, s.86-87.

35 Mustafa Balcıoğlu, Belgelerle Millî Mücadele Sırasında Anadoluda Ayaklanmalar ve Merkez

Ordusu, Yükseköğretim Kurulu Matbaası, Ankara 1991, s.188.

36 Atalay, “Frew”, s.193.

(21)

8

I.BÖLÜM MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA KONYA VE BOZKIR

A. Konya’nın Önemi ve Durumu

Konya jeopolitik konum bakımından önemli yolların üzerinde bulunmaktadır. 1906’dan beri çalışmakta olan İstanbul-Bağdat demiryolu üzerinde bulunan şehir, aynı zamanda Ankara, Bursa, Antalya, Kayseri ve Adana gibi önemli şehirlerle kara yolu, İzmir’e de demiryolu ile bağlıdır. Tarım ürünleri açısından ülke ekonomisinde önemli bir paya sahiptir. Aynı zamanda hayvancılığa dayalı üretimde de önemli bir payı bulunan şehir, iletişim noktasında da iyi bir alt yapısı bulunmaktaydı. Şehrin Güney ve Batı Cephelerine yakınlığı stratejik önemini arttırmıştı38.

Hükümet şehrin Kuvâ-yı Milliyecilerin eline geçmesini önlemek için en çok güvendiği adamlarından biri olan İbradılı Cemal Bey’i (Artin) 28 Kasım 1918’de Konya Valiliğine atadı39. Aynı zamanda Konya halkını manevi yönden de etkilemek isteyen Hükümet, Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensuplarından olan ve bölgede etkinliği bulunan Zeynelabidin Efendiyi de gönderdi. Hükümetin amacı işgallere karşı koyan Kuvâ-yı Milliyecilerin şehirde güç kazanmasını engellemekti40. Konya’da hâkimiyet kuran bu savaşta kazanan olacaktı. Bu sebepten dolayı şehir birçok mücadeleye sahne oldu. Yabancı ajanlar, azınlıklar, vatan hainleri ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensupları ile Milli Mücadeleciler arasında rekabet yaşandı41. Konya Milli Mücadeleye katıldıktan sonra Batı Cephesi için çok önemli bir konuma geldi. Cephenin sırtını dayadığı dayanak ve yığınak noktası idi42.

38 Yaşar Semiz, “Millî Mücâdele’nin Başlangıcında Konya ve Atatürk’ün Konya’ya İlk Gelişleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 8, Konya 2000, s.1; Yaşar Semiz-Güngör Toplu, “Milli Mücadele Döneminde Konya ve Atatürk”, OPUS – Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, C. 7, S. 12, 2017, s.256-257; Necmi Uyanık, “İzmir’in İşgaline Karşı Konya Yöresinden Gelen Tepkiler”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal Of International Social Research, 5,

2008, s.845.

39 Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.267. 40 Semiz, “Konya ve Atatürk”, s.1-2.

41 Atalay, “Frew”, s.200; Semiz-Toplu, “Konya ve Atatürk”, s.257.

(22)

9 B. Konya’da Askeri Durum

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla birlikte Türk Ordusunun konuşlu bulunduğu yerler tablodaki gibidir43:

Ordu Bulunduğu yer

Başkomutanlık Karargâhı ve I. İstanbul

II. Adana

III. Erzurum

IV. Bu ordu lağvedildiği için birlikleri VI ve

VII ordular arasında paylaştırılmıştır.

V. Gelibolu

VI. Musul

VII. Islahiye44

VIII. İzmir

IX. Kars

Yıldırım Ordular Grubu (II. ve VII. Ordulardan mürekkep )

Adana

Kafkas İslam Ordusu Bakü

1919 yılı başlarında üçe ayrılan 50.000 mevcutlu Türk askerî birimlerinin dağılımı şu şekilde idi: İstanbul’da dört kolordusu bulunan I. Ordu, Konya’da II. Ordu, Erzurum’da III. Ordu, 3 Kolordu Sivas’ta, 15. Kolordu Erzurum’da konuşluydu45.

Suriye Cephesinde Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı emri altında II. ve VII. Ordular bulunuyordu. II. Ordu Nihat (Anılmış) Paşa Komutasında, VII. Ordu Mustafa Kemal Paşa Komutasında idi. Mütarekenin imzalanmasıyla birlikte Liman von Sanders Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığını 1 Kasım 1918’de Adana’da Mustafa Kemal Paşa’ya devretmiştir. 7 Kasım 1918’de Yıldırım Ordular Grubu lağvedilmiştir. Ordular Grubunun lağvı ile Mustafa Kemal Paşa bölgeden ayrılmıştır. Yıldırım Ordular Grubuna ait tüm birlikler Nihat Paşa’nın emrine verilmiştir.

43 Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918-1920),

Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2001, s.29.

44 Gaziantep’in bir ilçesi.

(23)

10

İtilaf Devletlerinin Adana’yı işgali üzerine Yıldırım Ordularına bağlı olan 3. Kolordu Sivas’a, Ali Fuat Paşa Komutasında bulunan 20. Kolordu Ankara’ya46, Albay Fahrettin (Altay) Komutasında bulunan 12. Kolordu Konya’ya ve 15. Kolordu Erzurum’a nakledilmiştir. II. Ordu 10 Aralık 1918’de lağvedilmiş hâl böyle olunca II. Ordu Karargâhı Ulukışla üzerinden Konya’ya nakledilmiştir.

II. Ordu’nun lağvı ile Nihat Paşa’da Adana Valiliğine tayin edilmiştir. İşgaller Pozantı’ya kadar genişlediği için Adana’ya gitmesine müsaade edilmeyen Nihat Paşa Konya’ya dönmek zorunda kalmıştır. General Edmund H. H. Allenby’in isteğiyle İngiliz Yüksek Komiserliği Osmanlı Hükümetine 2 Ocak’ta bir nota vermiştir. Nota ile "Türk milletini teşkilatlandırıp, silahlandırdığı, kasaba ve köylerde İslam Cemiyetleri kurduğu" gerekçesiyle Nihat Paşa'nın azli istenmiştir. 22 Ocak 1919’da Nihat Paşa İstanbul’a çağrılmış ve yerine Cemal Paşa (Mersinli) Konya’daki Yıldırım Kıtaatı Müfettişliğine tayin edilmiştir47.

Daha sonra yapılmış olan bir düzenleme ile Konya’da II. Ordu Müfettişliği kurulmuştur. 12., 17.48 ve 20. Kolordular bu müfettişliğe bağlanmıştır. 20. Kolordunun merkezi Ankara olup kendisine bağlı olan 24. Tümen Ankara’da 23. Tümen ise Afyon’da konuşlu idi. Bu kolordunun mıntıkası Afyon, Uşak, Kütahya, Eskişehir, An-kara, Çankırı, Kastamonu ve Sinop’tan oluşuyordu. 17. Kolordu Komutanlığına önce Mirliva Nurettin Paşa getirilmişse de daha sonra yerine Mirliva Ali Nadir Paşa tayin edilmiştir. 12. Kolordunun merkezi ise Konya olmuştur. 12. Kolordu Kumandanlığına 17 Nisan 1919’a kadar Albay Fahrettin bu tarihten sonra ise Albay Mehmet Selâhattin Bey Kumandanlık yapmıştır. Ali Rıza Paşa Sadarete gelince 12. Kolordu Kumandanlığına Fahrettin Paşa tekrardan getirilmiştir. 12. Kolordu’ya bağlı olan 11. Tümenin merkezi Niğde, 41. Tümenin merkezi Karaman/Konya, 57. Tümenin merkezi

46 Bu kolordu önce Ereğli’ye ardından da Ankara’ya nakledilmiştir. Kolordunun tüm teçhizat ve

cephanesi 12. Kolordu’nun emrine verilmiştir. Bkz. Ahmet Avanas, “Mütareke Başlarında 2. Ordu’nun Konya’ya Nakli ve Ortaya Çıkan Sorunlar”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. VIII, S. 23, Ankara 1992 Mart, s.377.

47 Dursun Gök, “Mersin'li Cemal Paşa'nın İkinci Ordu Müfettişliği”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, S. 5, Konya 1990, s.203-204; Türkmen, Ordunun Durumu, s.30-31;

Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş 1912-1922 ve Sonrası, İnsel Yayınları, İstanbul 1970, s.179.

48 Bu Kolordu I. Ordu Müfettişliğine bağlı iken İzmit’in işgali üzerine II. Ordu Müfettişliğine

bağlanmıştır. 17.Kolordunun mıntıkasında Edremit, Denizli, Isparta ve Antalya şehirleri bulunuyordu. Kısaca Batı Anadolu bu kolordunun mıntıkası sayılıyordu. Bkz. Türkmen, Ordunun Durumu, s.110-111.

(24)

11

ise Denizli idi49. Bu kolordunun mıntıkası ise Kayseri, Konya, Beyşehir, Aksaray, Niğde, Karaman, Ereğli ve Anamur bulunuyordu. 12. Kolordu 20 Temmuz 1920 tarihinde Afyonkarahisar’a nakledilmiştir.

Konya’da mülki ve askeri idarenin tam anlamıyla Kuvâ-yı Milliye’nin eline geçmesiyle 1918’de emekliye ayrılmış olan, daha sonrasında de Kuvâ-yı Milliye’ye katılan Akhisar Mevki Kumandanı Miralay Hüseyin Avni (Zaimler), 9 Eylül 1920’de Tümen Komutanı yetkisi ile Konya Mevki Kumandanlığına atanmıştır50.

II. Ordu Müfettişliğinin sorumlu olduğu mıntıka genel çerçevesi ile İzmir, Konya, Ankara, Kastamonu vilayetleri ile Menteşe, Antalya, Silifke, Afyonkarahisar, Kütahya, Eskişehir, Kayseri müstakil mutasarrıflıkları bulunuyordu. II. Ordu müfettişliği saha olarak İtilaf Devletlerinin çıkarlarının çatıştığı kritik bir bölgedir51. C. İtalyan İşgali

İngilizler, Konya’ya mütarekeden hemen sonra kontrol subaylarını göndermişlerdi. 7 Ocak 1919’da İngilizler ve İtalyanların Konya İstasyonunu kontrol altına almalarının üzerinden çok geçmeden 18 Ocak’ta İngilizler demiryolu hattını kontrol etmeye başladılar52. Özellikle Konya’da meydana gelebilecek bir sıkıntı Aydın-İzmir demiryolunu ve dolayısıyla İngiliz çıkarlarını tehlikeye düşürebilirdi. Lloyd George ve Balfour, General Allenby’e bölgeye bir İtalyan garnizonunun gönderilmesi için yetki verdiler. Albay Titelli komutasında 1500 kişilik bir tabur İtalyan askeri 24-26 Nisan 1919 tarihinde Konya’yı işgal etti. İngilizlerin 17 Mayıs’ta Konya’yı tamamen boşaltmaları üzerine tüm kontrol İtalyanların eline geçti.

Konya işgalinin üzerinden çok geçmeden Akşehir ve Beyşehir İstasyonlarına da işgal kuvvetleri asker çıkardılar. İtalyanların yumuşak işgal politikası Konyalıların

49 Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.265-266; Enver Behnan Şapolyo, Kemâl Atatürk ve Milli Mücadele

Tarihi, Rafet Zaimler Yayınevi, İstanbul 1958, s.308.

50 Suavi Aydın-Murat Yağcı, “Sarıkeçililerin ‘Eşkıyalığı’ ve Konya Delibaş İsyanı Üzerine

Değinmeler”, Kebikeç: İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, Yıl 18, Sayı 35, Ankara 2013, s.80.

51Türkmen, Ordunun Durumu, s.110-111; Mahmut Goloğlu, Sıvas Kongresi, Başnur Matbaası, Ankara

1969, s.27; Uyanık, “Konya’dan Gelen Tepkiler”, s.845.

52 Sevgi Bayat, “Bozkır Ayaklanmasının Konya Milli Mücadelesine Etkisi”, Uluslararası Sempozyum:

Geçmişten Günümüze Bozkır (6-8 Mayıs 2016), Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Konya 2016, s.453; Uyanık, “Konya’dan Gelen Tepkiler”, s.846.

(25)

12

işgalin farkına varmalarına engel oldu53. Konya mütareke ahkâmına uygun olmayan bir şekilde İtalyanlar tarafından işgal edildi54.

İtalyanların İç Anadolu bölgesinde 17.400 civarında askeri bulunuyordu55. Vali Cemal Bey, Erkek Muallim Mektebini56 boşaltılıp İtalyanlara tahsis etmiştir57.

İşgali Konya halkı endişeli, üzgün ve sessiz bir şekilde karşılamıştır. Vali Cemal Bey, halkı endişelendirmemek için merkezden herhangi bir talimat almadığını ve İtalyanların işgal amacıyla gelmediklerini söylemiştir. Hükümet dairelerinin işgal edilmemesini de işgal amacının olmadığına gerekçe göstermiştir58.

D. Anadolu’ya Gönderilen Heyet-i Nasiha

İzmir’in işgali ile birlikte Anadolu’da başlayan halkın huzursuzluğunu ve heyecanının bir sıkıntıya mahal vermemesi için Padişah, Anadolu’nun çeşitli yerlerine Heyet-i Nasihalar59 gönderme kararı aldı60. Heyetin amacı halkı sükûna davet etmekti. Anadolu’ya gönderilecek olan bu heyetlerin başında Şehzade Abdürrahim Efendi bulunurken reisi ise Ali Rıza Paşa oldu. Süleyman Şefik Paşa, Ali Fevzi Paşa, Hayret Paşa, Ohanes Ferid Bey, Halil Fehmi Efendi, Fevzi Bey ve Yanko Bey ise heyetin diğer üyeleridir. Burhan Cahit Morkaya da basın temsilcisi olarak heyette bulunmuştur61.

Heyet-i Nasiha’nın Anadolu’daki güzergâhı sırasıyla Aydın, Denizli, Isparta, Antalya ve son olarak Konya oldu62. Antalya’dan sonra Akşehir’e oradan da Konya’ya

53 Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Çev. Cemal Köprülü, TTK Yayınları,

Ankara 1986, s.216; Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.266; Mehmet Çetin Akın, “İtalyanların Konya ve Akşehir İstasyonlarını İşgali”, Yeni İpek Yolu Dergisi Özel Sayısı Konya IV, s.87-90, Konya 2001, s.88; Mustafa İşleyen, Yerel Basında İdeolojik Söylem (1919-1920 Konya Basını Örneği), (Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2010, s.5-6.

54 Feridun Kandemir, İstiklâl Savaşında Bozguncular ve Casuslar, Naşiri; Nejat Ağbaba, Ercan

Matbaası, İstanbul 1964, s.7.

55 Şapolyo, Atatürk ve Milli Mücadele, s.308. 56 Günümüzdeki Konya Lisesi.

57 M. Şevki Yazman, İstiklâl Savaşı Nasıl Oldu?, Akşam Matbaası, Ankara 1934, s.10; Yusuf Sert,

Halifeliğin Kaldırılmasının Konya Basını Ve Kamuoyundaki Yansıması, (Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1995, s.16.

58 Mehmet Önder, Milli Mücadelede Konya Delibaş Hadisesi, Yeni Kitap Basımevi, Konya 1953,

s.44-45.

59 Konya’ya gönderilen Heyet-i Nasiha için bkz. EK: 1.

60 Mevlüt Çelebi, Heyet-i Nasîha Anadolu ve Rumeli Nasihat Heyetleri, Akademi Kitabevi, İzmir 1992,

s.55; Mehmet Önder, Mevlana Şehri Konya, Güven Matbaası, Ankara 1971, s.5.

61 Çelebi, Heyet-i Nasîha, s.12. 62 Önder, Delibaş Hadisesi, s.46.

(26)

13

hareket etti. 13 Mayıs 191963 gecesi heyet Konya’ya vardığında halk, heyeti istasyonda büyük bir heyecan ile karşıladı64.

Heyet Konya’da görevini yerine getirmeden İzmir’in işgal edilmesiyle birlikte Sadrazamın heyeti geri çağırması bir olmuştur. Sadrazam’ın heyete gönderdiği yazıda “Şehzadeyi, kimseyle ihtilat ettirmeden derhal İstanbul’a hareket ediniz” diyordu. Heyet özel bir tren ile 18 Mayıs’ta İstanbul’a dönmüştür65.

E. Konya’ya Gönderilen Heyet-i Tahkikiye

Hükümet 1919 yılının Temmuz ayının sonlarına doğru bazı vilayetlerde, sükûnu ve umumi asayişi bozabilecek bazı haller, hadiseler ve muamelelerin olduğuna dair haberler almıştır. Hükümet, söz konusu olan durumların aslını ve sebeplerini öğrenmek için yerinde geniş çaplı bir inceleme yapılmasını sağlayacak kurullar kurmuştur. Konya’ya da bir tahkik heyetinin gönderilmesine karar verilmiştir66.

Konya’da Defter-i Hakani Emini Ziya Bey ile Basra Eski Vali ve Kumandan Vekili Süleyman Şefik Paşa tahkikat yapacaklardı. Heyetin başkanı Süleyman Şefik Paşa idi67. Konya, Antalya ve Afyon Süleyman Şefik Paşa heyetinin tahkikat vilayetleridir. 31 Temmuz 1919’da İstanbul’dan hareket eden Heyet, 3 Ağustos’ta Afyon’a ulaştı. Afyon’da şehrin ileri gelenleri ile iki gün görüşmeler gerçekleştirdi. 5 Ağustos’ta Afyon’da akşama doğru Darülmuallimin salonunda hitap eden Heyet, Padişah'ın selamını ve isteklerini halka iletti. Yapılan toplantıda Süleyman Şefik Paşa, Padişahın isteğinin vatan menfaatlerinin her türlü fırka, ihtiras ve çatışmadan üstün tutulması ve memleketi kurtarmak için bütün ahalinin saltanat etrafında toplanarak birlikte hareket etmekle olacağını söylemiştir 68.

63 Heyetin Konya’ya geliş tarihi hakkında iki görüş bulunmaktadır. Mehmet Önder Mevlana Şehri

Konya adlı eserinde heyetin geliş tarihini 12 Mayıs olarak göstermektedir. Mevlüt Çelebi ise Heyet-i Nasîha Anadolu ve Rumeli Nasihat Heyetleri adlı eserinde geliş tarihini 13 Mayıs olarak vermektedir. Bkz. Çelebi, Heyet-i Nasîha, s.47-48.

64 Çelebi, Heyet-i Nasîha, s.55. 65 Çelebi, Heyet-i Nasîha, s.56. 66 Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.273. 67 Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.273.

68 Kara Taha Niyazi Karaca, “Milli Mücadele’de Bozkır İsyanları”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler

(27)

14

Heyet’in Afyon’da istediğini aldığını söyleyebiliriz. Afyon Mutasarrıfı Mahmut Mahir Bey, Süleyman Şefik Paşa’ya memleketin Padişah’a ebedi ve ezeli olarak bağlı olduğunu söylemiştir69.

Süleyman Şefik aynı gün şehirden ayrılmadan önce Afyon’da yayınlanan İkaz gazetesine bir röportaj vermiştir. Gazete muhabirinin "Mustafa Kemal Paşa'nın hareketini ve milli kongrenin içtimaa daveti için vukuu bulan teşebbüsatı nasıl buluyorsunuz?" sorusuna “Mustafa Kemal Paşa hareketini iyi bulmadığını, bu günlerde saltanat makamı etrafında toplanmak gerektiğini ve Mustafa Kemal Paşa’nın çok tehlikeli bir oyun icra ettiği70” cevabını vermiştir.

Afyon’da iki gün kalan ve görevini tamamlayan heyet Konya’ya 5 Ağustos’ta hareket etti71. Konya’ya geldikten sonra bir takım incelemelerde bulunan Süleyman Şefik Paşa 7 Ağustos’ta Hükümet’e bir telgraf gönderdi. Yaptığı incelemelere ve görüşmelere dayanarak Kuvâ-yı Milliye’nin Anadolu’da zannedildiği gibi güçlü olmadığını, Hükümete kendisinin Harbiye Nezareti makamına getirildiği takdirde çok fazla zaman almadan bunları dağıtılabileceğini bildirdi. Süleyman Şefik Paşa’nın haberine sevinen Damat Ferit Paşa, Harbiye Nazırlığı makamında bulunan Nazım Paşa’nın istifası72 üzerine 14 Ağustos’ta Süleyman Şefik Paşa’yı boş kalan makama atadı73. Damat Ferit, Süleyman Şefik Paşa’yı onurlandırmak için ona yaver-i ekrem unvanının verilmesini sağladı74.

11 Ağustos’ta İstanbul’a gelen Süleyman Şefik Paşa, Konya halkının Padişah ve hükümetine bağlı olduğunu ve milletin temsilcisi oldukları iddiasında olmadıklarını bildiriyordu. Süleyman Şefik Paşa Harbiye Nazırı olduktan sonra 15 Ağustos’ta yaptığı ilk iş kolordular arasındaki şifreli haberleşmenin yasaklanması oldu75.

69 Karaca, “Bozkır İsyanları”, s. 173. 70 Karaca, “Bozkır İsyanları”, s. 173.

71 İkdam, 8 Ağustos 1335/8 Ağustos 1919, nr. 8080, s.1.

72 Ali Fuat Türkgeldi Nazım Paşa’nın istifasının sebebini şu şekilde yazmaktadır. “Sadrazam Ferid Paşa

bir gün harem dairesinde huzura kabul olunduktan sonra beni küçük mabeyne celb ile Harbiye nazırı Nazım Paşa ile Meclis-i vükelada Dâhiliye nazırı Adil Bey alenen münazara etmiş olduğundan bu hal ile devam-ı memuriyeti kabul olamayacağını ve kapıda kendisini celb ile istifaya davet ve yerine Süleyman Şefik Paşa’nın memuriyetini arz edeceğini beyan ederek göndereceği takririn derhal arz olunup irade-i seniyyesinin istihsal ve tebliğini ifade eyledi”. Bkz. Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1949, s.253-254.

73 Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.273. 74 Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, s.257-258.

(28)

15

Süleyman Şefik Paşa, Harbiye Nezaretine getirilmesinden kısa bir süre sonra ne garip ki kendi tahkikat bölgesi olan Konya’nın Bozkır kazasında isyan çıktı.

F. Konya Halkının Milli Mücadeleye Bakışı

1914 yılları istatistiğine göre 800.000 civarında nüfusa sahip olan Konya’nın Milli Mücadele yıllarında nüfusunun 600.000, merkez vilayetin nüfusu ise 40-50.000 olduğu tahmin edilmektedir76.

İtilaf Devletleri’nin Anadolu’yu işgale başlamaları halkı endişelendirmiştir. Elinden bir şey gelmeyen halk, yer yer direniş göstermeye başladı ise de merkezi hükümetin ne yapacağını beklemiştir. Halkın bir kısmı beklerken bir kısmı ise Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde başlamış olan Milli Mücadeleyi tanımaya çalışmıştır. Uzun zamandan beri işgal görmemiş ve zulme uğramamış Konya eşrafı Milli Mücadeleye ilgisiz kalmıştır. Bu ilgisizlikte Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı Vali Cemal Bey gibi bir yöneticinin bulunması, Milli Mücadeleye karşı olan Zeynelabidin’in başını çektiği Hürriyet ve İtilaf Fırkasının Konya şubesi ile Teali-i İslam Cemiyeti Konya şubelerinin yaptıkları olumsuz propagandalar çok etkili olmuştur77.

Eşrafın Milli Mücadeleye mesafeli durması halkın da temkinli davranmasına neden olmaktaydı. 12. Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa (Altay) Konya Eşrafını Hacıağa ve Efendiler, Belediye ve vilayet Hususi İdaresinde memurluk edenler, Mevlevi Tarikatının mensupları ve Konya’nın münevver gençleri olarak dört sınıfa ayırır78.

Bu grupların içerisinde olup da Milli Mücadeleye destek verenler olduğu gibi karşı çıkanlar da olmuştur79. İzmir’in işgale uğramasıyla halkın milli duyguları kabarmış ve şehirdeki İttihat Terakki ve Hürriyet ve İtilaf ayrılığı meseleleri bir kenara bırakılarak mitingler yapılmıştır. Gazetelerde yazılar yazılmış halkın heyecanı diri tutulmuştur80. Vali Cemal Bey’in ve onun Konya’daki destekçisi polis müdürü

76 İşleyen, İdeolojik Söylem, s.4; Erdeha, Vilayetler ve Valiler, s.265; Arı, Orta Anadolu, s.40. 77 Uyanık, “Konya’dan Gelen Tepkiler”, s.856; Bayat, “Konya Milli Mücadelesine Etkisi”, s.460. 78 Altay, 10 Yıl Savaş, s.219; Sorgun, İmparatorluktan Cumhuriyete, s.220. Kazım Gürel, Fahrettin

Altay’ın bu sınıflamasına Yeni Konya Gazetesi’nde 1959 yılında tefrika halinde yayınladığı hatıralarında karşı çıkmaktadır. Bkz. Kazım Gürel, “Konya’da Milli Mücadele Hatıraları ”, Yeni Konya Gazetesi, 7-20 Eylül 1959.

79 Genelkurmay, Ayaklanmalar, s.33. 80 Sorgun, İmparatorluktan, s.188.

(29)

16

Halis’in Milli Mücadele’ye karşı mukavemetlerini arttırmaları ve Konya’nın işgali kanaat önderlerini harekete geçirmiştir.

Sivaslı Ali Kemali Efendi81, Müftü Ömer Vehbi, Gilisralı Hacı Tahir Efendi ve bazı yurtseverler halka bir davette bulunmuşlardır. Ali Kemali Efendi İngiliz ve İtalyanların hadlerini aştığını valinin de bu duruma ses çıkarmadığını söylemiştir. Ali Kemali Efendi halkı uyandırmak için İngiliz ve İtalyanların çok az bir kuvvet ile şehri-bölgeyi işgal ettiklerini bu duruma müsaade edildiği takdirde işgalcilerin cesaretleneceklerini ve memleketin tamamını işgale kalkışabileceklerine dikkat çekerek buna müsaade edilmemesi için harekete geçilmesini istemiştir. Halkın bu duruma göz yummamasını işgallerin protesto edilmesini isteyerek, gerektiği yerde fiili anlamda müdahalede bulunulmasını telkin etmiştir. Ali Kemali Efendi dik ve kararlı bir duruş ile düşmanı def edebileceğimizi halka aşılamıştır. Ali Kemali Efendinin telkinleri etkisini gösterecek ve Hükümet Meydanında halk, İngiliz ve İtalyan işgallerini protesto etmiştir. Protestolar çok fazla zaman geçmeden İngiliz ve İtalyanların Konya’yı terk etmeleri ile etkisini göstermiştir82.

Konya’da özellikle Vali Cemal Bey’in kaçmasından sonra kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulması ve Mevlana Potnişinliğinin83, Milli Mücadeleye destek

81 Sivaslı Ali Kemali Efendi Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin reisidir. Kendisi Konya’da Milli

hareketin teşkilatlanmasında yer almıştır. Delibaş isyanı sırasında asilere hedef olan Sivaslı Ali Kemali Efendi çok feci bir şekilde şehit edilmiştir. Bkz. Sorgun, İmparatorluktan, s.201.

82 Kutay, Manevi Mimarlar, s.73-74.

83 Mevlana Postnişini Veled Çelebi’nin Sultan Vahdettin ile arasının bozuktu. İsmail Hakkı Okday,

Yanya’dan Ankara’ya adlı eserinde konu ile ilgili; “13 Eylül 1918’de Sultan Vahideddin’in kılıç kuşanma merasimi olmuştur. Vahideddin’e kılıcı Şeyh Senûsi kuşattı. Bu kılıç kuşatma meselesi Vahideddin ve Veled Çelebi’nin arasının açılmasına neden olmuştur hatta aralarında düşmanlığa varacak bir mahiyet almıştır.

Osmanlı Padişahlarına kılıç kuşatma vazifesi çoğunlukla Sadâttan ve Şürefâdan peygamber sülalesinden olanların başı bulunan Nakib-ül Eşraf efendiye aitmiş. Çelebi Efendi tarafından kuşatıldığı da görülmüştür. Sultan Abdulâziz merhuma kılıcı, bir gözü kör olan Nakib-ül Eşraf tarafından kuşatılması uğursuzluk sayıldığından, zamanın Şeyhülislâmı Sâdeddin Efendi tarafından kuşatılmış. Durum böyle olunca padişaha kılıç kuşatma hakkına sahip olanların sayısı üçe yükselmiş; Nakib-ül Eşraf, Çelebi Efendi ve Şeyhülislâm. Vahdeddin zamanındaki Nakib-ül Eşraf peygamber soyundan değildi. Bu nedenden dolayı bu vazifeyi o yapamazdı. İttihatçılardan nefret eden Vadideddin halk arasında da ittihatçı olarak anılan zamanın Şeyhülislâmı Musa kazım Efendinin de İttihatçılığından şüphe ediyordu. Bu sebepten dolayı onun elinden kılıç kuşanmak istemiyordu.

Vahdeddin bu önemli işin, İslâm Âlemi’nde büyük ve haklı bir şöhreti olan ve yaptığı işlerle mübarek ve mücahid olarak tanınmış Şeyh Senûsi tarafından yerine getirilmesini istiyordu. Veled Çelebi Efendi bu önemli işin yerine getirilmesinde kendisinin mahrum bırakılmasına sıkılmış hatta Vahdeddin’e düşman olmuştur.

Vahdeddin’in Veled Çelebi’nin elinden kılıç kuşanmak istenmemesinin bir nedeni elbette vardı. Bu neden Sultan Abdulhamid’in tahtından indirildikten sonra Çelebi Efendinin ona çektiği telgraftı. Bu telgrafta Veled Çelebi, ‘Sen benim ecdadımın taktığı kılıcı taşımağa layık değilsin’ demişti.

(30)

17

vermesi halkı büyük ölçüde etkilemiştir. Konya’da yaşanan bu olaylardan sonra Milli Mücadeleye destek artmıştır84. Konya halkının da Hükümete olan bakışı değişmiş ve Damat Ferid’in istifa etmesini istemişlerdir85.

Konya Milli Mücadeleye çok geç katılmıştır. Birçok kişi ve kurum bu duruma sebep olmuştur. İlki, İngilizlerle işbirliği yapan Hürriyet ve İtilaf Fırkası ve onunla birlikte hareket eden Teali-i İslam Cemiyetinin propagandaları ve bunları destekleyen Vali Cemal Bey,86 Sulh ve Selamet Fırkası ile İngiliz Muhipleri cemiyeti gibi kuruluşların propagandaları ve işgalci devletlerin faaliyetleri Konya’yı etkilemiştir. İngilizlerin dağıttığı silah ve paralar ile isyana teşvik etmiştir. Konya’da çıkmış olan olayların hemen hemen hepsinde İngiliz etkisi görülmüştür87.

İkinci sebep olarak İstanbul Hükümetinin faaliyetleri gösterilebilir. İstanbul’un Konya’ya Vali olarak yolladığı Cemal Bey’in yaptığı propagandalar, yürüttüğü faaliyetler ve Milli Mücadeleyi İttihatçı bir eylem olarak göstermesi halkın milli harekete karşı tereddütlü yaklaşmasına neden olmuştur. İstanbul’un yönlendirmekte olduğu din adamlarının Mustafa Kemal Paşa ve Kuvâ-yı Milliyeciler aleyhine yaptıkları karalamalar insanların Müdafaa-i Hukuk teşkilatında yer almaktan çekinmelerinin-kaçınmalarının en büyük nedenidir88. Özellikle Şeyhülislam’ın verdiği fetva Konya’ya rahatlıkla sokulmuş hocalar bu fetvaları gizli gizli halka okumuşlardır. Hatta köylere bile bu fetvalar ulaşmıştı ve dini yönü ağır basan bu fetva cahil halkı etkilemiştir89.

Üçüncü sebep ise, Konya’da eşrafın ilgisizliği olarak gösterilebilir. Eşrafın bir kesimi sahip olduğu konumu ve mevcut sistemindeki yerinden memnun olduğu için

Vahdeddin de ağabeyine saygısızlık eden Çelebi’nin tahakkümü altında kalmamak için kılıcı onun elinden kuşanmamıştır” demektedir. Mevlana Postnişinliği ve İstanbul’daki soğukluğun en büyük sebebi de budur. Milli Mücadele başladıktan sonra Mevlana Postnişinliği Milli Mücadeleye destek vermiştir. BMM’nin açılmasıyla Abdulhalim Çelebi Konya mebusu olarak mecliste görev almıştır. Bkz. İsmail Hakkı Okday, Yanya’dan Ankara’ya, Sebil Yayınları, İstanbul 1994, s.351-354.

84 Uyanık, “Konya’dan Gelen Tepkiler”, s.861. 85 TİTE, Kls. 21, G. 39.

86 Erol Yüksel, Bir Siyaset Adamı Olarak Refik Koraltan (1890-1974), (Doktora Tezi), Selçuk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2016, s.27.

87 Semiz-Toplu, “Konya ve Atatürk”, s.257-258.

88 Tarık Zafer Tunaya, “Mütareke Döneminin Özellikleri (1918-1922)”, Prof. Dr. Ümit Yaşar

Doğanay’ın Anısına Armağan II, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Yayınları, İstanbul 1982, s.407-408.

Semiz-Toplu, “Konya ve Atatürk”, s.258-259.

89 Kazım Gürel, “Konya’da Milli Mücadele Hatıraları (5)”, Yeni Konya gazetesi, Yıl 11, nr.3608, 11

(31)

18

saltanata bağlılığını bildirip Kuvâ-yı Milliyecilere karşı ön yargılı idiler. Dolayısıyla bu durum halkı etkilemiştir90. Halk hangi tarafa meyil edeceğine dair son derece tereddüt etmiştir. Bir taraftan halife, fetva, vaizler ve arkalarından gelen işgaller ile düşman askerleri, diğer taraftan Kuvâ-yı Milliyeciler. Halk düşmana karşı gelinebileceğini ve sonunun zaferle biteceğine inanmamaktaydı91.

Milli Mücadelenin aleyhinde yapılan propagandalar memleketin birçok yerinde etkisini gösterdiğinden halka Milli Mücadelenin ne olduğunu anlatmak ve aydınlatmak amacıyla irşat heyetlerinin kurulmasına karar verilmiştir92. Bu amaçla 1920 yılı bahar aylarında Konya’ya bir İrşat Heyeti93 gönderilmiştir. Gönderilen heyetin içinde Mehmet Akif Bey de yer almıştır. Heyetle çalışmalara katılan Mehmet Akif, Konyalıların Ankara’ya bakışını çok iyi bir şekilde resmetmiştir. Mehmet Akif, Konyalılara nasihat etmiş, memleketin yıkılmak üzere olduğunu, bütün milletin bir vücut halinde birleşerek Ankara’da tesis edilmiş olan hükümete yardım etmelerini gerektiğini söylemiştir. Konyalılar ise Akif’e “Biz Selçukoğullarındanız. Bizden olmayan bir hükümetin yıkılmasında bize ne?” diye karşılık vermişlerdir. Halkın ilgisizliğinin ne boyutta olduğu bu vahim örnekten anlaşılabilir94. Ancak bu görüşü tüm Konya halkının görüşü olarak değerlendirmemek gerekir.

Son sebep ise Azınlıkların faaliyetleri olarak gösterilebilir. Konya’da yaşayan azınlıklar Mondros Mütarekesinden önce gayet sakin bir durumda iken mütarekeden sonra tavırlarını bir anda değiştirmişlerdir. İşgallerle birlikte Gazialemşah ve Çiftemerdiven mahallelerini Yunan bayraklarıyla donatılmıştır. Azınlıklar şehirde Müslümanlara karşı hırsızlık, darp gibi hareketlerde bulunmuşlardır. Fakat Vali Cemal Bey İşgalcilerle ters düşmemek için azınlıkların bu eylemlerini örtbas etmiştir. Azınlıkların Milli Mücadeleye verdiği en büyük zarar ise Konyalı vatanseverleri ittihatçı diye suçlamaları olmuştur. Suçlamaya uğrayanlar ya tutuklanıyorlar ya da takibe uğruyorlardı. Azınlıkların faaliyetleri halkın Kuvâ-yı Milliye’ye katılımını

90 Semiz-Toplu, “Konya ve Atatürk”, s.259. 91 Yazman, Nasıl Oldu, s.17.

92 Betül Arslan, “Milli Mücadele Döneminde Halkı Aydınlatma ve Propaganda Faaliyetleri Yürüten Önemli Bir Komisyon: ‘İrşad Encümeni’”, Atatürk Dergisi, C.4, S.2, 2010, s.127-128.

93 Bu heyetin içerisinde Antalya Mebusu Hamdullah Suphi, Trabzon Mebusu Ali Şükrü, Konya Mebusu

Refik Bey ve Mehmet Akif yer alıyordu. Bkz. Yaşar Semiz, “Millî Mücâdele ve Mehmet Âkif”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.7, Konya 2000, s.413.

(32)

19

engellenmiştir95. Bu sebeplerin hepsi Konya’nın Milli Mücadeleye geç katılmasına neden olmuştur.

Konya Türk Ocağı, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti halkı mücadeleye teşvik etmek için mitingler düzenleyip toplantılar yapmıştır96. Bir Cuma namazından sonra Konya Müftüsü Ali Rıza Efendi Şerafeddin Camiinde verdiği vaazda halkı Milli Mücadeleye davet etmiştir. Eli silah tutan herkesin gidip gönüllü olarak cepheye gitmesi yönünde telkinlerde bulunmuştur. Konya camilerinde şehitler için mevlitler okutulmuştur. Gaziler de merasimlerle karşılanmıştır. Şehirde yetim kalanlar Dar‘ül Eytam’a yerleştirilmiştir97. Şehir mücadeleye tüm gücüyle destek vermiştir. Gönüllü alayları kurdurup cepheye yollamıştır98.

G. Konya’da Milli Mücadele Karşıtı ve Destekçisi Kuruluşlar

II. Meşrutiyet’ten itibaren Konya’da birçok kuruluş faaliyet göstermekteydi. Konya’da Sivaslı Ali Kemalî Efendi öncülüğünde kurulmuş olan İttihat ve Terakki Fırkasının ve 1919 yılında faaliyete başlayan Zeynelabidin Efendi liderliğinde kurulmuş olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası gibi iki önemli partinin şubeleri bulunuyordu. Her iki kuruluş faaliyetleri bakımından fazlaca dikkat çekmekteydi. Bu iki partinin haricinde Selâmet-i Osmaniye Fırkası, Sulh ve Selamet Fırkası, Tealî-i İslam Cemiyeti, Teâvün-i İslam Cemiyeti, İngiliz Muhipler Cemiyeti gibi Kuvâ-yı Milliye karşıtı birçok kuruluşun Konya şubeleri faaliyet göstermekteydi99. Bu kuruluşların yanı sıra Milli Mücadele’nin başlamasıyla harekete destek veren Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyetlerinin Konya şubeleri faaliyet halindeydiler.

Hürriyet ve İtilaf Fırkası 21 Kasım 1911‘de İttihat ve Terakki Fırkasına muhalefet olarak kurulmuştu100. Fırkanın Konya şubesi 17 Aralık 1911’de açılmıştır101. İttihat ve Terakki’yi yok etmek amacıyla hareket eden fırka bu amaç

95 Semiz-Toplu, “Konya ve Atatürk”, s.260. 96 Önder, Delibaş Hadisesi, s.316.

97 Önder, Delibaş Hadisesi, s.107-108. 98 Önder, Mevlana Şehri, s.50. 99 İşleyen, İdeolojik Söylem, s.7.

100 Ali Birinci, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, Dergah Yayınları, İstanbul 1990, s.65. 101 Birinci, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, s.69.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bilecik ve Çevresindeki Muharebe ve Bilecik’in İlk İşgali (6–9 Ocak 1921) Türk Milli Mücadele Hareketi için bir bakıma var olma mücadelesi verdiği bu muharebe öncesinde

Sağlık bakanlığı; ateş, öksürük, nefes darlığı semptomla- rından en az birisi olan ve semptomların başlamasından 14 gün önce kendi veya yakının yurt dışı seyahat

Mesela, Baküvi’nin kendi tercihi olarak yaptığı bazı ayetlerin mealini uygun bulmadığı için değiştirip onun yerine kendi tercihi olan anlamı koyduğunu (I,285, 429;

電漿對聚左乳酸及共聚化合物做表面處理,探討水解難易度的變化。為了降低植 入初期水解速率,來維持植入初期機械強度,應用電漿技術功能中電漿表面蝕

Bu çalı mada veri toplama amacıyla Borich (1992) tarafından geli tirilen ve Rogan, Borich ve Taylor (1992) tarafından yüksek geçerli i ve güvenirli i (Alpha

Önceden görev yaptığım çoğu kırsal yerde öğrencilerim Bilim ve Teknik dergisinden habersizken şu an öğrencileri- min meraklı gözleri Bilim ve Teknik dergisinin

1 Kasım 1928 de Harf İnkılâbının kabul edilmesinden sonra, 1 Ocak 1929’dan itibaren Millet Mekteplerinin açılmasıyla her kesimden halkın yeni

Akademi tarihçisi d’Ollvet'nln de­ diğine göre La Fonten’ln şiir zevki­ ni uyandıran Malherbe’ln bir şiiri olmuştur. Papas mektebinden çık­ tıktan sonra