• Sonuç bulunamadı

Bir popüler kültür ürünü olarak evlilik programları: Sakarya İli örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir popüler kültür ürünü olarak evlilik programları: Sakarya İli örneği"

Copied!
145
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

RADYO, TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI

RADYO, TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI

BİR POPÜLER KÜLTÜR ÜRÜNÜ OLARAK EVLİLİK

PROGRAMLARI: SAKARYA İLİ ÖRNEĞİ

Emre EROĞLU

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Enderhan KARAKOÇ

(2)
(3)
(4)
(5)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Yayından kaldırılmasına kadar son derece popüler olan evlilik programları araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. 2000’li yılların başından 2017 yılına kadar isimleri, sunucuları, evlilik adayları farklı birçok evlilik programı yayınlanmıştır. Toplumun en temel birimi olan aile kurmak yani evlilik kurumu televizyonlarda günlük izlenen seyirlik bir oyuna dönüşmüştür. Televizyonun izlenmek için farklı formatlara yönelmesi, evliliği kültür endüstrisinin bir kolu olan televizyon için uygun bir malzeme haline getirmiştir. Özellikle günlerini evde geçiren kadınlar düşünüldüğünde bu tarz programların gündüz kuşağında yayınlanması televizyon yapımcıları için önemli bir etken olmuştur. Nitekim reyting değerleri gündüz kuşağında yer alan evlilik programlarının oldukça yüksek bir izleyici kitlesini ekranlara çektiğini göstermektedir. Öte yandan yüksek izleyici kitlesine rağmen en fazla şikâyet bildirimi alan programlarda yine bu tarz programlardır. Elbette sorulması gereken ilk soru bu programların ne için izlendiğidir? Buradan hareketle araştırmanın örneklemini oluşturan Sakarya İl’indeki izleyicilerin evlilik programlarını izleme sebepleri ve bunun sonucunda elde ettikleri doyumlar kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı temel alınarak ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Amaçlı örneklem yoluyla 400 kişi üzerinde uygulanan anket uygulaması sonucunda katılımcıların evlilik programlarını izleyerek eğlence, sosyal kaçış, bilgi edinme, rahatlama gibi doyumlara ulaştığı görülmüştür.

Anahtar kelimeler: Evlilik programları, Popüler Kültür, Televizyon

Öğ

renci

nin

Adı Soyadı Emre EROĞLU

Numarası 144223002010

Ana Bilim / Bilim Dalı Radyo, Televizyon ve Sinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Enderhan KARAKOÇ

(6)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

SUMMARY

Marriage programs, which were extremely popular until the suspension, constitute the subject of this research. From the beginning of the 2000s until 2017, many marriage programs had been published. The most basic unit of society, the family establishment, ie, the marriage institution turned into a game of daily watching television. Television's being directed to different formats for viewing has made marriage a suitable material for television, a branch of the cultural industry. Especially, considering the women who spend their days at home, broadcasting such programs in the daytime zone has been an important factor for television producers. In fact, the rating values show that the marriage programs in the daytime zone attract a very high audience. On the other hand, these programs are the programs with the highest number of complaints despite the high audience. Of course, the first question to be asked is what are these programs for? Therefore, the reasons for monitoring the marriage programs of the viewers in Sakarya Province, which is the sample of the research, and the satisfaction they have obtained as a result of this study, were tried to be revealed based on the uses and satisfaction approach. As a result of the questionnaire applied to over 400 people, it was observed that the participants reached their satisfaction by following their marriage programs such as entertainment, social escape, information retrieval and relaxation.

Keywords: Marriage programs, Popular Culture, Television

Öğ

renci

nin

Adı Soyadı Emre EROĞLU Numarası 144223002010

Ana Bilim / Bilim Dalı Radyo, Televizyon ve Sinema / Radyo Televizyon ve Sinema Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Enderhan KARAKOÇ

Tezin İngilizce Adı Marriage Programs as a Popular Cultural Product: The Example of Sakarya Province

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... i

SUMMARY ... ii

İÇİNDEKİLER ... iii

TEŞEKKÜR ... vi

TABLOLAR LİSTESİ ... vii

GİRİŞ ...1 BİRİNCİ BÖLÜM KÜLTÜR, POPÜLER KÜLTÜR VE MEDYA 1.1.KÜLTÜR ...4 1.1.1. Kültürün Değişen Yapısı ... 6 1.2. HALK (FOLK) KÜLTÜRÜ ...7 1.3. YÜKSEK KÜLTÜR ...8 1.4. KİTLE KÜLTÜRÜ ...11

1.4.1. Kitle ve Popüler Kültür Arasındaki Benzerlik ve Farklar ... 13

1.5. KÜLTÜR VE MEDYA ...14

1.6. POPÜLER KAVRAMI VE POPÜLER KÜLTÜR ...17

1.6.1. Popüler Kültürün Olumlu ve Olumsuz Eleştirileri ... 21

1.7. POPÜLER KÜLTÜRE FARKLI YAKLAŞIMLAR ...23

1.7.1.Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori ... 23

1.7.2.Kültür Endüstrisi ... 24

1.7.3. İngiliz Kültürel Çalışmalar ... 28

1.7.4. Kültürel Çalışmalar ve Hegemonya ... 29

1.8.POPÜLER KÜLTÜR VE MEDYA İLİŞKİSİ ...31

1.9. POPÜLER KÜLTÜR VE TÜKETİM ...35

İKİNCİ BÖLÜM TELEVİZYON VE EVLİLİK PROGRAMLARI 2.1. TELEVİZYON ...39

2.2. TÜRKİYE’DE TELEVİZYON YAYINCILIĞI ...40

2.3. TELEVİZYONUN İŞLEVLERİ ...45

(8)

2.5. POPÜLER KÜLTÜR TAŞIYICISI OLARAK TELEVİZYON ...51

2.6. TELEVİZYON PROGRAM TÜRLERİ ...53

2.6.1. Haber Programları ... 54 2.6.2. Eğitim Programları ... 55 2.6.3. Müzik Programları ... 55 2.6.4. Eğlence Programları ... 56 2.6.5. Dramatik Programlar ... 57 2.6.6. Çocuk Programları ... 59 2.6.7. Spor Programları ... 60 2.6.8. Belgeseller ... 61 2.6.9. Reality Showlar ... 61

2.7. TELEVİZYON VE EVLİLİK PROGRAMLARI ...63

2.7.1. Evlilik Programlarının Tarihçesi ... 65

2.8. YAYINLANMIŞ SON POPÜLER EVLİLİK PROGRAMLARI ...68

2.8.1. Esra Erol’da ... 68

2.8.2. Zuhal Topal’la ... 70

2.8.3. Evleneceksen Gel ... 70

2.8.4. Kısmetse Olur... 70

2.9.TÜR OLARAK EVLİLİK PROGRAMLARI ...70

2.10. İÇERİK VE ŞEKİL OLARAK EVLİLİK PROGRAMLARI ...73

2.11. EVLİLİK PROGRAMLARINA İLİŞKİN TARTIŞMA VE YAPTIRIMLAR 76 2.12. KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI ...78

2.12.1. Yaklaşımın Olumsuz Yanları ... 82

2.12.2. Evlilik Programları İle İlgili Yapılan Çalışmalar ... 83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİR POPÜLER KÜLTÜR ÜRÜNÜ OLARAK EVLİLİK PROGRAMLARI: SAKARYA İLİ ÖRNEĞİ 3.1. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ ...85 3.1.1.Araştırmanın Amacı ... 85 3.1.2. Araştırmanın Sorunu ... 85 3.1.3.Varsayımlar ... 86 3.1.4.Araştırmanın Önemi ... 86

(9)

3.1.5.Araştırmanın Sınırlılıkları ... 87

3.1.6.Araştırmanın Yöntemi ... 87

3.1.7.Araştırma Evren ve Örneklemi ... 87

3.1.8. Veri Toplama Araçları ... 87

3.1.9. Verilerin Analizi ... 88

3.1.10. Güvenirlik Çalışmaları ... 88

3.1.11. Geçerlilik Çalışmaları ... 89

3.2. BULGULAR VE YORUM ...90

3.2.1. Katılımcıların Demografik Özellikleri ... 91

3.2.2. Katılımcıların Televizyon İzleme Özellikleri ... 93

3.2.3.Örneklemin Evlilik Programlarını İzleme Sıklığı ve Cinsiyete Göre Dağılımı ... 95

3.2.4.Faktör Analizi ... 96

3.2.5. Katılımcıların Demografik Özellikleri İle Doyumları Arasında İlişki ... 101

3.2.6. Katılımcıların Favori Evlilik Programı ve Sunucusu ... 108

3.2.7. Örneklemin Evlilik Programlarına Katılma ve Bu Programlardaki Evlenme İsteklerinin İncelenmesi ... 108

3.2.8. Katılımcıların Evlilik Programları ve Yerine Yayınlanan Programlara Yönelik Tercihlerinin İncelenmesi ... 110

SONUÇ ...111

ÖNERİLER ...118

KAYNAKÇA ...120

(10)

TEŞEKKÜR

Uzun ve meşakkatli bir sürecin ardından bu çalışmanın ortaya çıkmasında yardım ve desteği olan ve bu anlamda teşekkür etmem gereken birçok değerli insan var.

Öncelikle yardım ve tavsiyeleri ile çalışmama katkıda bulanan danışmanım Doç. Dr. Enderhan Karakoç başta olmak üzere çok değerli hocalarıma, her zaman destekleriyle yanımda olan arkadaşlarım Naci Anıl Konya, Nurselin Aker, Selçuk Yıldırım’a, bilgi ve birikimini hiçbir zaman esirgemeyen Dayım Öğretim Görevlisi Recep Yıldırgan’a, her koşulda verdiği destek ve sevgiyle yol arkadaşım Miyase Erdoğan’a, sabır ve dualarıyla her zaman yanımda olan çok kıymetli annem ve kız kardeşime teşekkür ederim.

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. 06.06.2017 Tarihli Rayting Tablosu. ... 69

Tablo 2. 2016 Kuşak Programları Bildirim Tablosu ... 76

Tablo 3. 2016 Yılı İzlenme Oranı/Payı (Reyting/Share) Analizi, İzlenme Payı (Share) Şikâyet İlişkisi Tablosu ... 77

Tablo 4. Güvenirlik Analizi ... 88

Tablo 5. Faktör Analizi Sonucunda Açıklanan Toplam Varyans ve Faktör Yükleri 89 Tablo 6. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ... 91

Tablo 7. Katılımcıların Yaşa Göre Dağılımı ... 91

Tablo 8. Katılımcıların Medeni Durum Özellikleri ... 91

Tablo 9. Katılımcıların Eğitim Durumu ... 92

Tablo 10. Katılımcıların Meslek Özellikleri ... 92

Tablo 11. Katılımcıların Gelire Göre Dağılışı ... 92

Tablo 12. Katılımcıların Günlük Televizyon İzleme Süresi ... 93

Tablo 13. Katılımcıların Televizyon Program Türlerini İzleme Sıklığı ... 93

Tablo 14. Katılımcıların Televizyon İzleme Amaçları ... 94

Tablo 15. Katılımcıların Televizyon İzleme Zaman Dilimi ... 95

Tablo 16. Katılımcıların Evlilik Programlarını İzleme Sıklığı ... 95

Tablo 17. Katılımcıların Evlilik Programlarını İzleme Sıklığının Cinsiyete Göre Dağılımı ... 95

Tablo 18. Katılımcıların Evlilik Programlarını İzleme Sıklığının Cinsiyete Göre farklılığı: T Testi ... 96

Tablo 19. Toplam Varyans Yüzdesi ve Faktör Düzeyleri ... 96

Tablo 20. Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Doyumların Faktör Düzeyleri ... 101

Tablo 21. Katılımcıların Faktör Düzeylerinin Yaşa Göre Dağılımları ... 102

Tablo 22. Katılımcıların Faktör Düzeylerinin Medeni Duruma Göre Dağılımları . 103 Tablo 23. Katılımcıların Faktör Düzeylerinin Eğitime Göre Dağılımları ... 104

Tablo 24. Katılımcıların Faktör Düzeylerinin Meslek Gruplarına Göre Dağılımları ... 105

Tablo 25. Katılımcıların Faktör Düzeylerinin Gelire Göre Dağılımları ... 106

Tablo 26. Katılımcıların Favori Evlilik Programı ... 108

Tablo 27. Katılımcıların Favori Evlilik Program Sunucusu ... 108

Tablo 28. Katılımcıların Evlilik Programlarına Katılma Tercihi ... 108

Tablo 29. Katılımcıların Evlilik Programlarına Katılma Tercihi Ki Kare Testi ... 109

Tablo 30. Katılımcıların Evlilik Programlarında Evlenme Tercihi ... 109

Tablo 31. Katılımcıların Evlilik Programları ve Yerine Yayınlanan Programları Tercih Etme Tutumları ... 110

(12)

KISALTMALAR

A.B.D: Amerika Birleşik Devletleri BBC: British Broadcasting Company BBG: Biri Bizi Gözetliyor

FCC: Federal Communications Commission RTÜK: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu TDK: Türk Dil Kurumu

TRT: Türkiye Radyo Televizyon Kurumu TV: Televizyon

(13)

GİRİŞ

İnsanların el ve mimik hareketleri, mağara duvarlarına resimler çizmeleri ile başlayan iletişim, çeşitli sembol ve şekillerin söze ve sözünde daha sonra yazıya dönüştürülmesiyle gelişmiş, matbaanın icadı ile de sözün basılı hale gelmesi mümkün olmuştur. Geçen tarihsel dönemler boyunca insan aklının bir ürünü olan teknolojide gelişmeye başlamış ve telgraf, fotoğraf gibi teknik buluşlar ile iletişim sürecine yeni araçlar eklenmiştir. Daha sonra bu yeni buluşlara sinema, radyo ve televizyon gibi araçlar eklenirken, çağın en etkin aracı internetin devreye girmesiyle iletişim olgusu akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.

18 ve 19. yüzyıllardaki teknik gelişmeler ile birlikte sanayileşme sürecine girilmiş, geçmişte doğayla yakın bir ilişki içerisinde bulunan, maddi ve manevi yaşamını üreten insan, şehirlere akın etmiş ve bu yeni yaşamın seri üretim ekseninde temellenen bir iş yaşamına katılmaya başlamıştır (Oskay, 2014:234). Bu yeni iş yaşamı ise bireyin özgür ve yaratıcı olarak etkin olduğu bir alan olmaktan uzaktır. İnsan özne konumundan nesne konumuna gelmiş ve bu süreçte hem işine hem de kendisine yabancılaşmıştır.

Modernleşen bireyin kapitalist sistemde yabancılaşmasını engelleme adına yaptığı ilk girişimlerde kentte ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda Paris ve Londra şehirlerinde, vitrin camları canlanmış, reklamlar artmış, bulvar gezintileri ve cafe’lerde oturma gibi aktiviteler de orta sınıfın serbest zamanlarını değerlendirme etkinliklerine dönüşmüştür. Tüketim, bu dönemde alt ve orta sınıfın gerçek yaşamlarında sahip olamadıkları yoksunları giderme vaadine dönüşmüş, toplumu rahatlama işlevi gören bir ideolojik görünüm kazanmıştır. Bu hazcı ideoloji kitleleri daha bireyci, bencil ve yarışmacı olmaya süreklerken, meta fetişizmini de toplumun her noktasına yaymıştır. Bugünün “tüketim kültürü” olarak tanımladığımız bu oluşumun orta sınıfın arzularının kışkırtılması ile 19. yüzyılda temeli atılmıştır (Arık, 2004:36-37; 2009:11). Aydoğan’ın (2004:117) da belirttiği gibi sanayi kapitalizminden tekelci kapitalizme geçişten sonra tutumlu olma yerini harcama ve tüketmeye bırakmıştır. Önceki yüzyıllarda herhangi bir ihtiyaçtan vazgeçme (püriten ahlak) erdem sayılırken bu durum geçerliliğini yitirmiştir. Tekelci kapitalist sistem

(14)

ile birlikte gelen artı üretim tutumlu olmayı kural olmaktan çıkarmış, herkesin kendi şartları kapsamında tüketim yapması ise erdem sayılmaya başlamıştır. Bu gelişmeler etrafında popüler kültür kapitalist iş yaşamının acılarını hafifletme amacıyla ortaya çıkmıştır. Zorlu iş yaşamında kendisine yabancılaşan bireyler popüler kültür ve onun ürünleri ile uyuşturulurken, varolan düzene de eleştiri yolları tıkanmıştır. Popüler kültür sanayileşme ve kentleşme öncesi toplumların halk kültürüne vurgu yapan bir kavramken, sanayileşme, kentleşme ve modernleşmeyle birlikte kentte yaşayan insanların ortak kültürü olarak bir dönüşüme uğramıştır. O halkın kendisi tarafından etkin olarak ürettiği bir kültür iken, artık endüstri tarafından halka dayatılan bir kültür olmuştur.

Kültürel üretimi yapan endüstrinin başında ise gazete, radyo, televizyon ve sinema gibi araçlar yer alırken, televizyon özellikleri bakımından daha fazla öne çıkmış, kitlelerin gözünde ayrıcalıklı bir konuma gelmiştir. Her ne kadar insanlar hareketli bir görüntü ile sinemanın ortaya çıktığı yıllarda tanışsa da televizyonun görüntü ve sesi insanların evlerine kadar getirmesi bu aracın çok daha etkili bir şekilde benimsenmesine yol açmıştır. Özellikle dünyada olup bitenleri anında haber veren bir araç olması, dünyada başka insanların, olayların, yerlerin olduğunu gözler önüne sermesi, çaba sarfetmeden eğlendirebilme özellikleri sayesinde insanlar televizyonu bir aracın çok ötesinde görmüşlerdir.

Başlangıçta kamu hizmeti yapan ve tekeli devlete ait olan televizyon kuruluşları zamanla özelleşmiş ve kâra dayalı bir ticari kurum olarak işlemeye başlamışlardır. Dünyada ticari yayıncılık ile birlikte anılan Amerikan yayıncılık sistemi hemen hemen tüm dünyada kabul görmüş ve bir anlamda popüler kültürün üretimi ve tüketimi de bu yayıncılık anlayışı ile yerleşmeye başlamıştır. Temel özelliği izlenilme oranları ve reklama dayanan bu sistem elbette ki farklı yayın formatlarına, programlarına gerek duymuş ve sonuç olarak çok çeşitli bir programcılık anlayışı gelişmiştir. Nitekim bu tezin konusu olan evlilik (dolayısıyla evlilik programları) bile televizyonun seyirlik dünyasının bir malzemesi olmuştur. Amerika’da 1960’lı yıllarda randevu şovu olarak başlayan, temel anlamda çiftlerin flört etmesi esasına dayanan programlar, ülkemize özel televizyonların yayın

(15)

hayatına başladığı 1990’lı yıllar ile birlikte girmiş, 2000’li yılların başından itibaren ise ardı arkası kesilmeyen bir evlilik programı furyası başlamıştır. Yayınlandığı son döneme kadar (2017) oldukça fazla sayıda evlilik programı yayınlanmış ve çok fazla seyirciyi de ekranlara çekmiştir. Ülkemizdeki yayın hayatı 20 seneye yaklaşan evlilik programları bu anlamda oldukça popüler bir ürün haline de gelmiştir. Temel anlamda kadın programları içerisinde yer alan evlilik programları, oldukça fazla şikâyet ve tartışmaya da yol açmış ve bunun sonucu olarak 690 sayılı kanun hükmünde kararname ile yasal bir düzenleme getirilmiş, 29 Nisan 2017’de resmî gazetede yayınlanmak suretiyle de yayından kaldırılmıştır.

20 seneye yakın bir olgu olma özelliği de olan evlilik programları kaldırıldığı güne kadar da en fazla izlenilen programların başında yer almıştır. Buradan hareketle medyanın izleyicilere ne yaptığı değil, izleyicilerin medya ile ne yaptığı ve bu kapsamda hangi sebepler ile evlilik programlarını izlediği, izleme etkinliği sonrasında hangi doyumlara ulaştığı kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı temel alınarak anket yöntemi ile ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Evlilik programlarını konu edinen bu araştırma üç temel bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kültür, popüler kültür ve medya ilişkisi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümü ise kitle iletişim araçlarının kuşkusuz en etkili olanı televizyon oluşturmaktadır. Bir kitle iletişim aracı olarak televizyonun işlevleri, özellikleri, program türleri, popüler kültür ile ilişkisi ve araştırmanın konusunu oluşturan evlilik programlarının tarihçesi, türü, içeriği bu bölümün çehresini oluşturmaktadır. Son olarak araştırmanın üçüncü bölümünü ise uygulama oluşturmaktadır. Sakarya’daki izleyicilerin evlilik programlarını izleme sebepleri ve elde ettikleri doyumları ölçen saha araştırmasının bulguları ve sonuçları bu bölümde yer almaktadır.

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM

KÜLTÜR, POPÜLER KÜLTÜR VE MEDYA 1.1.KÜLTÜR

Kültür tek bir tanım ile ortaya konulamayacak kadar geniş boyutlu bir kavramdır. Dolayısıyla herkesin üzerinde uzlaşacağı bir tanım ortaya çıkarmak zor hatta olanaksız bir durum bile olabilmektedir (Çeçen, 1996: 12).

Kültür terimi Latince colore fiilinden türemiştir. Colore ise anlam olarak işlemek, düzenlemek, onarmak, ekip-biçmek, yetiştirmek, eğitmek, özen göstermek gibi zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Colore’den türeyen Cultura (kültür) teriminin de ilk defa tarımsal etkinlikleri nitelendirme amacıyla kullanıldığı görülmektedir (Özlem, 2008: 153). Batı dillerinde culture olarak kullanılan kelimenin Osmanlıca karşılığı ise hars (ekin) kelimesidir (Çeçen, 1996: 11). “Coulter” kelimesi de kültür ile aynı kökten gelerek saban demirinin ağzı anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla insan faaliyetlerine vurgu yapan kelimenin emek ve tarım (agriculture), gelişim (cultuvation) ve üründen (crops) alındığı söylenebilmektedir (Eagleton, 2005: 9). Kültür kelimesinin tarım ile bağlantılı kökeni, daha sonradan kullanılacak anlamlarına da etki etmiştir. Romalı iki filozof Cicero ve Horatius terimi insanın yetiştirilmesi, işlenmesi ve eğitilmesi anlamında ilk olarak kullananlardır (Özlem, 2008: 153). İnsan emeğine dayanan ve insanın doğaya karşı etkin ve dönüştürücü gayreti ile ilişki içerisinde bulunan kültür, başka bir manada insan etkinliğiyle oluşan ikinci bir doğadır (Çeçen, 1996: 320).

Kültür kavramı sosyoloji literatüründe her toplumun kendi içerisinden ürettiği örf, adet, estetik, sanat, edebiyat, hukuk, din, ahlak gibi değerleri içeren dinamik bir sürece vurgu yapar. Kültür bu anlamda üretildiği toplumu farklı kılma işlevine sahiptir. (Şan ve Hira, 2007). Antropologlar ise kültür kavramını kendi disiplinleri açısından düzenleyici bir kavram olarak görmektedirler ve onlara göre kültür kuşaktan kuşağa aktarılmakta, insan tarafından yapılmış yapıtlara, nesne ve kurumlarda yansıtılmakta olan inanç ve değerlere vurgu yapmaktadır (Berger, 2012: 141). Antropolojiyi sistemli bir bütün haline getirdiği yönünde kabul gören Edward

(17)

Taylor’a göre “kültür, bilgiyi, inancı, sanatı, ahlakı, hukuku, örfü ve bir toplumun üyesi olarak insanın elde ettiği adetleri ve yetenekleri kapsayan karmaşık bir bütündür.” Amerikalı antropolog Linton’ın kültür tanımı ise “belirli bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılan ve onlar tarafından kendilerinden sonra gelenlere aktarılan bilginin, davranışların, adet haline gelmiş hareket modellerinin tamamıdır” şeklindedir (Saran, 1995: 263). Yine kültürü insanı ön planda tutan Antropolojik bir bakış açısıyla açıklayan Arabacı’ya (2009:105) göre ise kültür, “insanın kendi doğasında hazır bulunmayan bütün davranış biçimlerini ve doğada hazır bulunmayıp insan davranışlarının ürünü olan her türlü eseri” içerisine alan bir kavramdır. Adorno (2016:122) ise kültürü dokunulamayan, üzerinde teknik ve taktik kaygılar ile oynanamayacak yüksek ve saf bir şey olarak nitelendirir. Kültür eğitimlilerin dilinde özerklik iken, yaygın görüş de bu özerklik kavramı ile kişilik sahibi olmayı birleştirmekten hoşnut olur. Kültüre insanının toplum içerisinde işlevlerinden bağımsız olarak insanın saf özünün tezahürü olarak bakılır.

Kültür, insanların temel anlamda kalıcı ancak iletişim ve sosyal etkileşime bağlı olarak değişme özelliği ile birlikte dünya görüşlerini, inançlarını, etkinliklerini de içermekte olan dinamik ve karmaşık bir alanını tanımlar. Bunun yanı sıra kültür, konuşma, beslenme, giyinme, yiyecek hazırlama ve tüketim gibi kalıplarında geliştirilmesine yardım eder. Yine kültür tapınma biçimlerimizi, çocuklarımızı hangi değerler çerçevesinde yetiştirdiğimizi, ne şekilde dans ettiğimiz gibi ve gündelik yaşam dışındaki birçok ayrıntıyı da içermektedir (Lull, 2001: 95).

Güvenç (1979: 98-99) kültür sözcüğünün kullanış anlamlarını dört ayrı başlıkta sıralamaktadır:

1.Bilimsel alanda kültür: Uygarlık anlamına gelmektedir.

2.Beşerî alanda kültür: Eğitim sürecinin bir ürünü anlamına gelmektedir. 3.Estetik alanda kültür: Güzel sanatları ifade etmektedir.

4.Maddi (teknolojik) ve biyolojik alanda kültür: Üretme, çoğaltma, ekin, tarım ve yetiştirme anlamlarını ifade etmektedir.

(18)

1.1.1. Kültürün Değişen Yapısı

Değişme ve dinamik özellikleri bulunan kültür kavramının kullanımında da zaman içerisinde değişmeler olmuştur. Kültür 18. yüzyılın sonu ile birlikte toplumsal ölçekte medeniyet kavramını çağrıştıran bireysel olarak da iyi yetiştirilmiş, eğitilmiş anlamlarına gelen bir içerikte kullanılarak, kapitalizmin dünya üzerindeki egemenliğini meşrulaştıran bir tonda kullanılmaya başlamıştır. 19. yüzyılın ortalarında, akılcılık ve estetik gibi unsurlara ulaşan Batı medeniyetleri, bu unsurları bir arada değerlendiren ve egemenlik altında tuttukları toplumlardan farklarını vurgulamak için kültür kavramını kullanmaya başlamıştır. Ancak kültür kavramı özünde insanların günlük pratiklerinde anlamlı olan bir üretim kavrayışına işaret etmektedir (Tellan, 2009: 63). Dolayısıyla tarih boyunca kendisini toplumsal örgütlü yaşam içerisinde üreten insan bunun ayrılmaz bir sonucu olarak kendi kültürünü ortaya çıkartmış, üretmiştir. Örgütlü yaşamın içerisinde çıkan eşitsizlik ve güç ilişkileri bu örgütlü yaşamın ifade şeklidir ve bu ifade şekilleri de kültürü ortaya çıkartmaktadır (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 18). Stuart Hall’ın tanımı ile kültür, rıza ve direnç/mücadele arenasıdır. Kültür hegemonyanın (egemenliğin) ortaya çıktığı ve güvence altına alındığı yerdir. Sosyalist kültürün basit bir ifadesi değil, üzerine tesis edilecek yerdir (Storey, 2000: 10).

Günümüzde kültür eğitim, entelektüel olma ile eş anlamlı kullanılmaktadır. Kültürün bu kullanımı sanatta, davranışta vb. mükemmel olmayı tanımlamaktadır. Kültürün bu tanımına karşın kültürsüz kavramı, eğitilmemiş, kaba ve zevksiz gibi anlamlara vurgu yapmaktadır. Bunun neticesi olarak da kültür belli birtakım özelliklere sahip olanların özelliği olarak algılanmaktadır. Dolayısıyla kültür belli bir sınıfın yaşam ve düşünce tarzını ifade eden bir öznel anlatıma indirgenmektedir. Bu anlamda bir kültür tanımlaması da seçkin/yüksek kültür anlayışını ifade etmektedir. Çünkü aristokraside mükemmellik “yüksek mektep ve mertebe görmüşte” ve “Yüksek kültür” tanımı ile bağdaştırılmıştır (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 20-21). Kültürün bu şekilde sınıflandırılması ise seçkinci(elitist) bir yaklaşıma dayanarak az sayıda olan bireylere kültürlülüğün, geniş sayıdaki toplum kesimlerine kültürsüzlüğün yakıştırılması, nesnellik bakımından da tartışmalı bir durum olmaktadır (Tellan, 2009: 69). Güvenç’e göre (2011: 14) ise kültür yolcunun hayatı

(19)

boyunca yaşayarak öğrendiklerini kapsamaktadır. Dolayısıyla kültür okulda öğretilen derslerden ziyade yaşanan hayatın kendisine vurgu yapmaktadır. Okulda öğrenilen ise hayatta öğrenileceklerin çok küçük bir alanını oluşturmaktadır. Bu sebeple kültürsüz ve eğitimsiz insan diye bir şeyin çok doğru olduğu söylenemez.

Öte yandan toplumda ilerleme ve gelişmeyi ön planda tutan güçler tarafından öncü bir kültür oluşturulup ortaya çıkarılırken, bunun yanında toplumda eskilerden beri süregelen birde geleneksel kültür vardır. Topluma egemen olan kültür devlet eliyle resmi kültür olarak benimsetilirken, resmi kültür dışında kalan kültürlerde resmi olmayan olarak nitelenmektedir. Aydınlar tarafından oluşturulan kültüre seçkinler kültürü, halk kitlelerinin oluşturduğu kültüre ise yığın kültür denilmektedir (Çeçen, 1996: 14).

Endüstrileşme öncesinde geleneksel toplumda kültür birçok alt-kültür biçimlerini de yansıtan bir çeşitliliği kapsarken, sanayileşen toplum yapısında standart ve seri üretim gibi sanayi sürecinin bir parçası olmuştur. Ancak sanayi kuralları ile öz kültür çelişen özelliklere sahiptir. Sanayi standart ve seri üretime dayanan bir üretime gereksinim duyarken, yaratıcılık ve özgünlüğün de kaybolmasında kilit bir rol oynamıştır (Şan ve Hira, 2007).

1.2. HALK (FOLK) KÜLTÜRÜ

Halk/folk kültürü, kırsal kesimde yaşayan insanların olumlu ve olumsuz tüm yanları ile birlikte maddi ve manevi olarak oluşturduğu yaşam kültürüdür. Kapitalizm öncesine göre ilişkiler yüz yüze ve dolaysız yani daha samimiydi. Kültürel birikim, yakın ilişkiler kurularak birbirlerini tanıyan insanlar tarafından sözsel olarak üretilmekte ve kuşaktan kuşağa diğer nesillere aktarılmaktaydı. Birbirilerinden ayrı düşseler bile, bu kültürü oluşturan yani üreten ve tüketen insanlar birbirinden uzaklaşmış değillerdi. Aynı geleneklerin içerisinde yaşamlarını sürdüren insanlardı (Oskay, 2014: 234-235). Rowe (1996: 21) da folk(halk) kültürünü metalaştırılamayan ve rasyonelleşmemiş kültür biçimlerinin aşınmasıyla tedricen tahrip edilen, endüstri yani kapitalizm öncesine dayanan simgesel pratikler dizisi olarak nitelendirir.

(20)

Folk (halk) kültürü tarıma dayalı toplumlarda, üretici ve tüketicilerinin günlük deneyimleri ile kendiliğinden oluşan, etnik özellikleri de ağır basan ve bu anlamda doğal olan bir kültür biçimidir. Popüler kültür veya kitle kültürünün aksine herhangi bir endüstriye bağımlı değildir. Anonim yaratıcıları ve kullanıcılarının ortaklığı ile meydana gelirken, toplum seçkinlerine liderlik yapan bir kültür değildir. Daha çok sıradan insanın geleneklerinde hayat bulan bir kültürel biçimdir (Arık, 2009:4).

Sanayi devriminin kent yaşamında etkisini gösterdiği ve hızlıca kırsal kesimlere de yaydığı modernleşme halk/folk kültürünün maddi temellerini yok etmiştir. Küçük çaplı mülkiyet yapıları ve doğa ile kurdukları yakın ilişkilerle şekillenen köylülerin yaşamı, sanayi kapitalizminin kent yaşamı çerçevesinde geri kalmaya başlamış, bunun neticesi olarak da kentlere göçler başlamıştır (Oskay, 2014:234). Günümüzde halk kültürü popüler kültür tarafından çeşitli değişimlere ve çözülmelere uğratılmış, işgal edilmiştir. Egemen popüler kültür de kendi biçimlerinin birçoğunu halk/folk kültüründen alarak ve folk özelliğini önemli ölçüde gasp ederek yeniden şekillendirmiştir. Halk/folk kültürünün oyunu, eğlencesi halkın elinden alınmış endüstrinin eline geçmiştir. Özetle halk kültürü kendisi tarafından üretilen, imal edilenken, popüler kültür satılan bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır (Erdoğan, 2004: 79).

1.3. YÜKSEK KÜLTÜR

Kitle ile seçkin/elit arasındaki farkları ilk kez Aristoteles dile getirmiştir. Aristoteles yurttaş ve köleler için yapılan sanatın farklı olması gerektiğini savunmuş ve genel anlamda iyi nitelikte olan kültürel ürünlerin yurttaşlara sunulmasını, daha az iyi nitelikte olanların ise kölelere sunulmasını istemiştir. Aristoteles müzikten alınan hazzın da yurttaşlar ve köleler arasında farklı olduğunu, yurttaşların müzikten daha üstün bir haz aldığını söylemiş ve yurttaşların aldığı üstün hazzı da onların eğitimlerine bağlamıştır. Aristoteles’e göre sıradan insanlarda yani köleler de eğitim olmaması onların haz alma durumundan yoksun olması anlamına gelmektedir (Batmaz, 2006: 78). Görüldüğü üzere Aristoteles’in kültür anlayışında eğitim önemli bir yer tutarken, kültürün de yüksek sınıfa ait olduğu vurgulanmaktadır.

(21)

Yüksek kültür belli bir sınıfın yaşam biçimine vurgu yapmaktadır. Bu kültürde değerli olarak nitelenen, tutulan ve aktarılandır. Yüksek kültürü belirleyen pratikler ise bu kültürü oluşturanların günlük yaşam biçimleridir. Bu yaşam biçiminde de bazı pratikler içeri alınırken, bazıları ise dışarıda bırakılmaktadır. Bunun sonucu olarak yüksek olmayan da belirginlik kazanmaktadır. Kral, lord, padişah vb. etrafında kümelenenlerin yaşamları ve bu yaşam biçimlerinin ifade şekliyle, dışarıda bırakılan köylü ve halkın yaşamları arasındaki ifade farkı egemenlik ve mücadelenin sonucunu temsil etmektedir (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 44).

Karmaşık bir biçime sahip olan yüksek kültürün beğenilmesi için estetik kıstasları vardır ve tüketicileri yüksek eğitime sahip olan kişilerdir, iletim aracı yapıtın kendisidir. Yüksek kültür ürünü(yapıtı) çok pahalı ve değerlidir. Mülkiyeti yani sahipliği başkasına geçebilmektedir. Bilinen ve bu anlamda ünlü olan bir yaratıcıya sahiptir. Yaratıcı yapıtını özgün olarak yaratmaktadır ve yeteneklidir. Ürünün(yapıtın) ilk değerlendirmesi yüksek beğeniye sahip arkadaş grupları ve eleştirmenler tarafından yapılmaktadır. Ürün geleneksel önyargılardan bağımsız olarak yenilikçidir ve bir düşünceye vurgu yapar. Yaratıcıları profesyoneldir ve geçimlerini sanatlarıyla sağlarlar. Ürün(yapıt) yaratıcının düşünce ve çabalarıyla ortaya çıktığı için, bu tarz bir çabayı gösterenlere dönüktür (Aktaran: Batmaz, 2006: 98-99). Gans’a göre (2014) de yüksek kültürü diğer kültür biçimlerinden ayıran etken, bu kültür düzeyinin yaratıcılar ve eleştirmenler tarafından yönetilmesidir. Yüksek kültür kullanıcılarının da büyük kısmı yaratıcıların yaklaşım ve ölçülerini doğru bulmaktadır. Yüksek kültürün değişmeyen ana özelliği kullanıcılarının seçkin toplumsal konumları ve yaratıcılar tarafından yönetilmesidir.

Yüksek kültür kendini seçkin gören ve bu anlamda ayrı tutan küçük bir kamu grubuna hizmet etmesinden dolayı ürünlerini kitle medyası ile yaymayı istemez. Sanatı ise özgün yapıtlardan oluşur ve dağıtımı galeriler vasıtasıyla gerçekleştirilir. Kitapları, saygınlığı maddiyatın üstünde tutan kimi ticari basımevleri veya dışarıdan para desteği sağlayan basımevleri sayesinde basılır. Dergileri küçüktür, tiyatrosu ise Avrupa’da ve Brodway dışında kalan Newyork’ta tek tük repertuar tiyatrosunda yoğunluk göstermektedir (Gans, 2014: 111).

(22)

Yüksek kültür ve halk kültürü arasındaki tartışmaların başlangıcında korunmak istenen ise demokrasidir. Burjuva demokrasisinin beraberinde getirdiği özgürlük, çalışan kitlelerin yönetime katılması ve kazanım sağlamalarının durdurulması gerektiğine dair tartışmalara yol açmıştır. Kitlesel üretimin gelişmesi sonucu bir zamanlar yüksek kültüre ait olanların benzerlerinin yapılması ve çoğaltma teknikleri ile ucuza dağıtılması, tartışmaları sanat üzerine doğru kaydırmıştır. Sermaye değeri ise “ne kadar ödersen o kadar kaliteli alırsın” ile tanımlanarak yüksek kültüre aitliği yeniden pekiştirmiştir. Dolayısıyla kazanan yine sermaye olmuş, kapitalizm yüksek olanı da kendine mal etmiştir (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 43-44).

Her ne kadar yüksek kültür ve alt kültür arasında bazı çizgiler olsa da yüksek kültür ve alt kültür kullanıcıları birbirlerinin beğenilerinden de yararlanmaktadır. Yüksek kültür ciddi bir havaya sahip olduğu için, yüksek kültür kullanıcıları eğlence ihtiyaçlarını daha alt kültürden karşılayabilir, kötü olarak gördükleri televizyon programlarının bağımlısı durumuna gelebilirler. Yüksek kültür kullanıcısının futbol izlemesi gibi alt kültür kullanıcısının müze veya senfoni konserine gitmesi evrensel olan kültürler arası apışma modelinin bir göstergesidir (Gans, 2014: 115). Yine yüksek kültür içerisinde gösterilen opera ve klasik müziğin de Pavarotti gibi opera üstatları tarafından geniş kitlelere icra edilmesi yüksek kültürün de popüler kültüre dönüştüğünü göstermektedir (Sözen, 2004: 62-63).

Berger (2012: 143) de popüler sanat eserlerinin hangi noktada seçkin olmaya başladığını söylemenin ve yine bunun tersinin zorluğundan bahseder ve Shakespare’in Hamlet’i televizyonda yayınlanırsa popüler kültüre girer mi diye sorar. Aşırı uç düşüncelere sahipler hariç çoğu eleştirmen ve kültürel kuramcı da popüler kültür ve seçkin/yüksek kültürün benzer noktalarının olduğunu, dikkat çekecek biçimde bütünleştiklerini ve pratik amaçlar kapsamında da aynı oldukları görüşünü savunmaktadırlar.

Kültürel üstünlük, kültürsüzlük gibi nitelemeler ise yaşam biçimleri arasındaki mücadele ve iletişim şekline bir işarettir. Tutucu ve seçkincilerin kitle kültürü ve popüler kültüre olumsuz yaklaşarak aşağı görmeleri, bu kültürün işgaline karşı

(23)

yüksek ve kaliteli kültürü koruma çabasına girişmeleri bu mücadeleden kaynaklanmaktadır (Erdoğan, 1999: 21).

1.4. KİTLE KÜLTÜRÜ

Kitle (Mass) Avrupa’da yoksul ve eğitimsiz sınıfları tanımlayan eski bir sosyoloji ve siyaset bilimi terimidir ve genellikle aşağılayıcı ve küçültücü anlamlarında kullanılmıştır (Gans, 2014: 21). Basit ve sıradan anlamlarıyla kalabalık, yığın anlamına gelen kitle kelimesi ırk, meslek, cinsiyet ve kendilerini bir araya getiren her ne olursa olsun rastgele bir bireyler grubunu ifade etmektedir (Le Bon, 1997: 19). Kitle kavramının tarihsel süreç içerisinde kuramsal yaklaşımlara göre değişen anlamları olabilmektedir. Günümüzde kitle denildiğinde sayısı belli olmayan insan topluluğu ifade edilir. Kitle iletişiminde kitle, sayısı bilinmeyen okuyucu, kullanıcı ve izleyici olarak tanımlanır. Ekonomik anlamda kitle, sayısı bilinmeyen tüketicilerdir. Kültür bağlamında kitle ise, kültürü tüketen, tüketerek de üretim için gereksinimleri üretenlerdir. Kitle kültürü seri üretimin yani sanayileşmenin sonucu olarak ortaya çıkmış, kitle toplumundan önce var olmamış ve kitle toplumu üzerinde de temellenmemiştir. (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 41).

Korkmaz ve Yaylagül (2008:128) de kitle kültürünü ortaya çıkaran iki gelişmenin sanayileşme ve kitleselleşme olduğundan bahsetmektedir. Sanayileşme sonucunda üretim, dağıtım ve tüketim kitlesel bir nitelik kazanmış ve bunun yanında tüketici bir kitle de ortaya çıkarılmıştır. Bu süreç sadece maddi malların üretimini değil kültürel ve iletişimsel içeriklerin de üretim, dağıtım ve tüketimini kapsamaktadır. Van Het Hof’a (2008:156) göre kitle kültürü, kitle toplumunun kültürdür. Bu kültür biçimi kitlesel tüketim için kitlesel olarak üretilmektedir. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere kitle kültürü hem geleneksel halk kültüründen hem de elitlern yüksek kültüründen farklıdır.

Le Bon (1997: 28) kitlelerin özelliklerini “bilinçli kişiliğin kaybolması, bilinçaltı ile hareket eden kişiliğin hakimiyeti, düşüncelerin, duyguların sirayet yoluyla aynı yöne doğru yönelişi, telkin edilen düşüncelerin uygulamasına hemen başlamak isteği” olarak 4 madde üzerinde açıklar. Bu özelliklere sahip olan kişi de kendisi olmaktan çıkmış, otomat haline gelmiştir. Kendi başına kaldığı zaman

(24)

terbiyeli ve aydın olabilen birey, kitle ile birlikte içgüdüleriyle harekete geçen bir yaratığa dönüşmüştür. Özellikle tuttukları takımı desteklemek için stadyumlarda toplanan futbol taraftarlarını bu konuda örnek olarak gösterebiliriz.

Batılı kapitalist toplumların 19. yüzyılın sonu itibari ile atomlaşmış insanlardan oluşan bir toplum haline geldiğine vurgu yapan kitle kültürü toplumsal grup ve sınıfların varlığını göz ardı eden bir kurama dayanmaktadır. Dolayısıyla kitle kültürü kavramını kullananlar sanatı devre dışı bırakarak, modern toplumda tek bir kültür olduğunu söylemektedirler. Ancak bütünlüğü olmasına karşın her toplumda etnik, sınıfsal, yöresel niteliklere sahip yaşam tarzları da mevcuttur (Özbek, 2013: 89).

Kitle kültürü günümüzde kitle iletişim araçları ve kapitalist ideoloji ile birlikte şekillenen ve ticarilik ile birlikte hayat bulan bir uygarlık alanını temsil eder. Bu kültürün en önemli özelliği kitlelere satılan mal ve düşüncelerdir. Kitle kültürünü de en açık şekilde kitlesel olarak üretilmiş ürünler ile görebilmekteyiz. Bunlar, radyo ve TV programları, haberler, plaklar, sinema, reklam, dizi film, çizgiroman, kaset vb. ürünlerdir (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 41).

Televizyon programları gibi kitlesel ürünler belli bir estetik geleneğe mensup tek bir sanatçı tarafından değil, gruplar tarafından kitlesel ölçekte üretilirler. Bundandır ki yüksek sanattaki bireysellik ifadesi kitle kültüründe yoktur. Kitle kültürü ürünleri daha çok ticari, standartlaşmış ürünleri ifade ederken, insan düşüncesini de geliştirmekten uzaktırlar (Korkmaz ve Yaylagül, 2008: 129).

Temel olarak kitle iletişim araçları tarafından şekillenen ve bu anlamda enformatik bir özellik de taşıyan kitle kültürü, modern medyada oluşturulan markalar, imgeler, rozetler ve sloganlar içinde yüzmektedir. Gücünü egemenlik ve bağımlılıkları sürdürmekten elde eder. Yenilikçi ve değişimci havasıyla toplum hafızasını talan eden enformatik kitle kültürü, kitlelerin beğenileri hakkında bireye mesajlar verir. Bir seçim kaygısına düşen birey, kendi iradesinden çok başka iradelere yaslanma durumuna girişir. Toplum tarafından onaylanma ihtiyacı da hisseden bireyi ortak tercihlere kitle yöneltmektedir. Futbol, müzik ve moda gibi alanlarda en belirgin örnekleridir (Güneş, 2006:128-129).

(25)

1.4.1. Kitle ve Popüler Kültür Arasındaki Benzerlik ve Farklar

Kitle kültürü ve popüler kültürün çoğunlukla birbirlerinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Üretim ve tüketimin kitleselleşmesi başlangıçta halka ait bir kavram olan popüler kültürün deyim yerindeyse kitle kültürü içerisinde erimesine sebep olmuştur.

Özbek’e göre popüler kültür kavram olarak, bu kültürü paylaşan ve tüketen bireylerin içinde bulunduğu grup ve sınıflar belirtildiği takdirde sınıfsal bir nitelik kazanabilmektedir. Bunun yanında popüler kültür sınıf ve grupları birleştirme adına kültürel yönelimlerden söz edilmesine de imkân sağlamaktadır. Bu anlamda Stuart Hall’un sınıf ve popüler ilişkisinde söz ettiği gibi popülerin hem halka ait hem de yaygın anlamlarıyla kullanılması avantajlı bir durum olmaktadır (Özbek, 2013: 89-90). Öte yandan kitle kültürü kavramı ise kitle insanı ile bitişik bir kavrama işaret etmektedir. Toplum içinde atomlaşmış bireylerden oluşan kitlelerin içsel manada aptal, dengesiz ve kolay etkilenebilir olma özelliklerine sahip olduğunu varsayan kitle kültürü kuramına göre ele alınması bu kültür tüketicisinin de kültürel davranışlarda toptan edilgin bir yapıda olduğunu varsaymaktadır (Aktaran: Özbek, 2013: 90).

Erdoğan ve Alemdar (2005a: 34) popüler kültürün, kitlesel üretim yapan pazarın bir ifadesi olarak kitle kültürünün somut bir şekli olduğuna vurgu yapmaktadırlar. Kitle kültürü tekelci kapitalizmin mal ve imaj satışını yapan, pazarın değişim ve gereksinimleri ile biçimlenen, önceden kesilip biçilerek yani tasarlanarak paketlenen ve sunulan bir kültürdür. Popüler kültür ise pazarda tüketim için sipariş edilen ısmarlama kitle kültürünün en çok rağbet gören ürünleri ile birlikte bu ürünlerin hem tüketilmesini hem de bu ürünlere teşvik eden düşünce ve duyarlılıkları anlatmaktadır.

Popüler kültürün kitle kültüründen daha üstün olduğunu belirten Özbek (2013: 93), kitle kültürünün daha fazla kitle iletişim araçları temel alınarak kültürel araştırmaları sınırladığını, popüler kültürün ise kitle iletişim araçlarının bağımlılığını aşan bir tarafı olduğunu ifade etmektedir. Kitle iletişim araçları temel alınarak yapılan kültür araştırmalarının bu araçlar vasıtası ile hâkim değer ve anlamların

(26)

ortaya çıkarılmasında önemli olduğunun altını çizen Özbek, sadece etkilerinin ölçülmesi anlamında ise araştırmaların kavramsal ve pratik olarak sınırlandığını söylemektedir. Bunun yanında günlük hayattaki kültürel pratiklerden, ritüel ve törenlere varana dek anlam ve değerlerin ortaya konması açısından popüler kültür daha kapsayıcı bir niteliğe sahiptir.

Kitle kültürü ve popüler kültür arasındaki benzerlik ve farklardan sonra popüler kültüre aşağıda daha ayrıntılı bir şekilde değinilecektir.

1.5. KÜLTÜR VE MEDYA

İnsanın yaratmış olduğu değer ve varlığın toplamından oluşan kültür ile iletişim bir ilişki içerisindedir. Kültür toplumun varlığını temsil ederken, toplumda meydana gelmekte olan çeşitli sanat ve kültür etkinliklerinin de kitlelere iletilmesi gereklidir (Çeçen, 1996: 74). Söz konusu bu iletimi ise kitle iletişim araçları kısaca medya yerine getirmektedir.

Medya iletişim dilinde (medium) bir şeyin (sözcükler, imgeler, sesler) bir kaynaktan genel anlamda bir gönderenden başka bir kaynağa, yani alıcıya geçişini sağlayan araç görevi gören bir şey anlamına gelmektedir. Televizyon, radyo, film, kitap, kaset, gazete ve dergiler popüler olmaları ve etkileri açısından da en önemli kitle iletişim araçlarıdır (Berger, 2012: 160). Teknolojinin gelişimi ile beraber bu araçlarda daha güçlü ve etkili bir konuma gelmiştir. Örneğin; uydu yayıncılığı sayesinde Amerika veya Avrupa’daki bir futbol maçını anında izleme olanağı mümkün olmuştur. Bu bağlamda televizyonda kitlelere ulaşmadaki en büyük iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır (Kocadaş, 2006: 5).

Kitle iletişim araçları coğrafi sınırları aşmakla kalmayıp, sınıfsal, ırksal, kültürel, eğitsel, politik ve cinsiyet ile alakalı sınırları da geçerek belli bakış açılarını ve anlam üretme biçimlerini sürekli yinelemek kaydıyla eğlence ve bilgiyi yaymaktadırlar. Dolayısıyla belli bakış açılarını güçlendiren kitle iletişim araçları diğer bazı görüşleri dışlarken izleyicilerin genel ve önemli deneyimlerinden bazılarını da yapılandırarak gerçekliğin kurulmasında yardımcı rol oynarlar (Lull, 2001: 88). Medyanın en etkin biçimde işlevini yerine getirmesi ise insanları

(27)

güdülemesi, izleyicilerin zihninde birikenleri harekete geçirmesi ve istenilen tepkileri yaratması ile mümkün olmaktadır. İzleyicinin zihinde birikenlerin de yine medya tarafından zihinlere empoze edildiği bir gerçektir (Berger, 2012: 162-163).

Scannell’in (1992: 12) belirttiği üzere basın ve yayın araçları kültürel üretim sisteminin önemli bir temel taşını oluşturmaktadır. Bununla da yetinmeyen söz konusu araçlar bunları geniş kitlere yaymak, öğretmek ve öğretilenlerin içselleştirilmesi gibi işlevleri de yerine getirmektedir. Bu iletişim araçları üretilen kültürel ürünleri de insanların ev ve oturma odalarına kısaca yaşamlarının tam içerisine sokmaktadırlar. Yine bu araçlar aynı mesajın içerisinde, farklı insanlara çok sayıda farklı mesaj iletme gücünü de bünyesinde barındırmaktadırlar (Arslan, 2006: 6).

Yüz yüze iletişimde kişinin iletiyi kodlarken yaptığı imge seçme, oluşturma ve iletişim etkinliğini artırma gibi kuramsal bilgilerden yararlanma işlemini kitle iletişiminde kuruluş olarak radyo, televizyon ve gazete yapmaktadır. Kişinin karşısındakine iletiyi hangi şekilde ileteceğini düşünmesi gibi kitle iletişim araçları da dünyadan gelen haber, yorum ve bilgileri değerlendirme, düzenleme ve yeniden işleme gibi süreçlerden geçirerek yayına hazır hale getirir. Kitle iletişim araçları bunu yaparken de reel dünyanın tamamını değil, kendine göre oluşturduğu bir dünyayı gösterir. Sınırlı olan bu dünya ürüne dönüştürülmüş bir dünya görünümünü temsil etmektedir (Oskay, 2016: 52). Dolayısıyla kitle iletişim araçları gerçeği tekrar kurgulanmış bir gerçeklik olarak kitlelere sunmaktadırlar. Oskay (2016:109), kitlelerin yalnızca dizi izlerken değil, Körfez Savaşı’ndaki olayları bile izlerken gerçeği değil, medya tekellerinin ve buna bağlı olan metropol ülkelerdeki egemenliğin kurguladığı ideolojik bir “dünya tasviri” izlediğini ifade etmekte ve bu tasvirin “soap opera” yani pembe dizi kıvamında izlenebilen bir seyirlik oyun olduğunu söylemektedir.

Her toplumda ‘otantik’ olarak üretilen ve yaşanılan bir kültürel ortam söz konusudur. Kültür ve kültürel ortam da sosyal, iktisadi ve politik vs. yaşamın her alanını içerisine almaktadır. Kitle iletişim araçlarının gelişimi ve yayılımı ile de kültür üretilen ve pazarlanan bir metaya dönüşmüştür. Söz konusu kitle iletişim

(28)

araçlarını üreten gelişmiş ülkeler, bu araçları üretme gücüne sahip olmayan ülkelere medyatik ürünler vasıtası ile kültürlerini de ihraç etmektedir (Aktaran: Taylan ve Arklan, 2012: 90). İletişim araçlarını elinde bulunduran kesim topluma yön verme hakkına da sahip olmaktadır. İletişim araçları vasıtasıyla da iletilen içerikler bu kesim tarafından denetlenebildiği için belli bir azınlık tarafından üretilen değer halka kendi kültürü gibi benimsettirilerek kitleleri kültürel anlamda yabancılaştırmaya sevk etmektedir (Çeçen, 1996: 74). Gelişmişlik düzeyi ne aşamada olursa olsun modern iletişim teknolojisinden yararlanan bütün ülkeler, hâkim güçler tarafından programlanan imgelere, muhayyel kimlikliklere, kişiliklere ve abartılı fenomenlere maruz kalarak işgal edilmektedirler (Güneş, 2006: 31).

Kitle iletişim teknolojilerinin Amerikan olması onların yalnızca teknolojiye sahip olması anlamına gelmez, bununda yanında kültürel akışın yönünü belirlediğini gözler önüne serer. Batılı yaşam tarzının ve değerlerinin ve buna bağlı tüketim kültürünün toplamını oluşturan küresel kültür, medya yoluyla- televizyon, internet ve reklam aracılığıyla kendini imgelerini tüketime açmaktadır. Bizdeki deyişle vak vak amca yani Donald Duck, çizgi film yoluyla, Coca-Cola ve McDonald’s reklam ve pazarlama unsurlarıyla, Levi’s reklam ve moda aracılığıyla evrensel boyutta tüketime açılırken, burada sunulan yalnızca mal ve hizmetler olmayıp, aynı zamanda nesnelerin kültürel anlam ve imgeleri de olmaktadır (Taylan ve Arklan, 2012: 95).

Karakoç (2009: 103) da dünya çapında yaygınlık gösteren Coca Cola ve Hamburger gibi metaların benimsenmesiyle geleneksel kültürlerin yok olma derecesine geldiğinin altını çizerek, her ne kadar toplumsal kültürlerin direnç gösterseler dahi yaşanılan hızlı değişimler karşısında bu direncin her zaman geçerli olmayacağını söylemektedir.

Güneş (2006: 36) de toplumun dikiz aynası olarak nitelendirdiği medyadan görebildiklerimizin Batı’ya ve Batılı değerlere duyulan saygı ve bağlılık olduğunu vurgulayarak şunları ifade etmektedir:

“Toplumun dikiz aynasından görebildiklerimiz Batı’ya ve Batılı değerlere duyulan derin saygı ve bağlılıktır. Buna teknolojik, bilimsel, nesnel, rasyonel gibi

(29)

yaftalar da ilave edilebilir. Zaten üçüncü dünyadaki Batı imgesinin içeriğine baktığımızda da bunları görürüz. Böylece geleneksel olanın karşısına modernle, ulusal olanın karşısına evrenselle, dini olanın karşısına bilimselle ve dindışı kutsallıkla çıkılabilmektedir.”

Özetlemek gerekirse küreselleşen dünyada modern teknoloji ile donatılan kitle iletişim araçlarıyla kültür de batıdan dayatılan bir meta haline gelmiştir. Kitle iletişim araçlarını üreten söz konusu (Amerika) ülkeler bu araçlar dışında yayın formatları, düşünce ve değer sistemlerini yani kültürlerini de pazarlayarak gelişmekte olan ülkelerin kültürlerinde bir değişim yapmışlardır. Kültürel emperyalizm olarak da adlandırılan ve medya yoluyla kitlelere benimsetilen kültür toplumların giderek kendi kültürlerine sırt çevirmelerine sebep olurken, modernlik maskesi altında toplumun en temel dinamiği olan kültürün de içinin boşaltılmasına sebep olmuştur. 1.6. POPÜLER KAVRAMI VE POPÜLER KÜLTÜR

“Popüler” kelimesi etimolojik olarak “populace, popülasyon, public, publication, pub, people” gibi köken ve akrabalıklara dayanmaktadır. Eşanlamlı olarak common, demos, demokrasi gibi kelimelerle de ilişki içerisindedir. Latince ve Eski Yunanca’da ayrılan, İngilizce’de kullanılan kelimelerin hepsi, halk, yaygınlık, ortaklaşacılık, demokrasi gibi Türkçe anlamlara sahiptir (Batmaz, 2006: 19).

Popüler kelimesinin günümüzde iki temel tanımı bulunduğunu vurgulayan Özbek (2013: 81), birinci tanımda yaygın, beğenilen ve tüketilen anlamları olduğunu belirtirken bu tanıma Start Hall tarafından ticari tanım denildiğini, ikinci tanımda ise kökeni 18. yüzyıla kadar uzanan halka ait, halkın yaptığı anlamlarının olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanı sıra “popüler” kelimesi elitin karşıtı anlamında genel halk kavramı olarak da adlandırılmaktadır (Shumway, 1999: 376). Günümüzde ise popüler tanımı “halka ait” anlamından koparılarak “birçok kişi tarafından tercih edilen, sevilen” anlamına doğru çevrilmiştir (Erdoğan, 2004: 68).

Batı’da sanayileşme ve modernleşmeyle birlikte kentin kültürü olarak ortaya çıkan popüler kültür, kentte çalışan insanların, yorgunluklarını ve sorunlarını unutturma özellikleriyle gündelik hayatın kültürü olarak tanımlanmıştır (Güllüoğlu,

(30)

2012: 65). Tarihsel açıdan da popülerlik olgusu kentleşme olgusu ile eşanlamlı olmaktadır. Kent olduğu dönemlerde folk geleneğin dışında yaygın olarak popüler kültürde ortaya çıkmıştır. Bu anlamda popüler kültür ayrımı kentlerin tarihi ile birlikte ele alınmalı, kitle ve folk kültüründen bağımsız olmalıdır (Batmaz, 2006: 88-89). Arık (2009: 9-11) da özellikle 19. yüzyılda kırsaldan kente göç eden bireylerin gitgide yalnızlaşarak kendilerini kentin ve kapitalist ilişki biçimlerinin kucağında bulduğundan bahsetmekte ve popüler kültürün de kentli insanın içinde bulunduğu sıkıntıları giderme vaadinde bulunarak bir rahatlatma işlevi gördüğünü vurgulamaktadır.

Schudson’a (1999:169) göre popüler kültür geniş bir nüfus tarafından paylaşılabilen pratik, inanç ve bunların içerdiği normların örgütlenmesidir. Kaynağını yerelden alan bu pratik, inanç ve nesneler hem folk ve popüler olanı kapsarken hem de siyasal ve ticari merkezlerden doğmakta olan pratik, inanç ve nesneleri paylaşan kitleyi içerisine almaktadır. Ancak günümüzde popüler kültür belli bir yerel topluluğun ürünü olmaktan çıkmış, yerelin yaşam ilişkisini de içermemeye başlamıştır. Popülerdir. Herkesin olmasa bile kitleleri içerine çekmesinden dolayı çoğunluğundur (Erdoğan, 2004: 75).

Sözen’e (2004: 63) göre de popüler kültür çok sayıda insana hitap etmektedir. Ona göre kitle kültüründen farklılaşan popüler kültür bizi ne manipüle etmektedir ne de yansıtmaktadır. Bizim onu yorumlama ve yorumla dönüştürme iradesine sahip olmamızdandır ki popüler kültür her yerde yanı başımızdadır ve bilim, sanat, politika ve ekonomik pratiklerde dilin kullanıldığı bütün ortamlarda uzmanlık istemeden gelişme imkânı bulan söylemsel bir özellik taşımaktadır.

Batmaz’a göre (2006: 74), “Popüler kültür, gündelik yaşamın kültürüdür. Dar anlamıyla, emeğin gündelik olarak yeniden üretilmesinin bir girdisi olan eğlenceyi içerir. Geniş anlamıyla, belirli bir yaşam tarzının ideolojik olarak yeniden üretilmesinin ön koşullarını sağlar. Gündelik ideolojinin yaygınlaşma ve onaylanma ortamını yaratır.” Diğer bir deyişle popüler kültür egemen görüşün yaşam biçimi pratikleridir. Günümüz modern insanı yeme-içmeden- giyim-kuşama, spordan-eğitime her türlü etkinliğini ve popüler kültür pratikleri ile gerçekleştirmektedir.

(31)

Popüler kültürün genel karakterlerini ise Erdoğan (2004: 75) şu şekilde sıralamaktadır:

(a) Formüller ve tekrarla standarlaştırılmıştır; (b) Daha çok dileklerin gerçekleşmesini (fantezileri) ön plana çıkartır; (c) Sistemin ve pazarın çıkarına ise (moda, soda, yiyecek, içecek, eğlence) kolektifliği destekler; çıkarına karşıysa (örneğin işsizlik, grevler, ücret sorunu) bireyselliği vurgular; (d) Ahlaki ve resmi sansür karşısında risk almaz, çünkü amaca ulaşmak bu tür riski dışlar; (e) Halk/Folk kültüründen farklı olarak, popüler kültür onu kullanan toplum tarafından üretilen kaynaklardan oluşmaz; (f) sadece ürün tüketilmez aynı zamanda insanın kendiyle ve başkalarıyla olan ilişkisel anlamlar tüketilir ve üretilir (“Marlboro” zehrinin tüketimiyle, “Samsun” zehrinin tüketiminin tükettiği ve ürettiği ilişkisel anlamlar farklıdır: Örneğin, kişisel ve sosyal statü ve sınıfsal farklılıklar üretilir). (g) Yaratılan duyarlılık ve duygusallıklarla burjuva üretim ve yaşam tarzı yüceltilir ve idealleştirilir. (h) Gösteriş ve imajlar/görüntüler özün üstüne çökertilir, önüne geçirilir.

Mutlu’ya (2004: 41) göre popüler kültür ne tamamen tutucu niteliklere sahiptir ne de ilericidir. Yine popüler kültür tamamen uyuşturucu ya da özgürleşimci değildir. Popüler kültür egemen ve muhalif söylemlerin karşılıklı çatışmakta olduğu ve birbirini dönüştürdüğü bir alandır. Fiske (2012: 15) de popüler kültürü tabiler ile güçsüzlerin kültürü olarak nitelendirir. Popüler kültür toplumsal deneyimimizin merkezinde bulunan egemenlik altına alma ve tabi kılma güçlerinin izlerini ve iktidar ilişkilerinin göstergelerini taşırken, bu güçlere direnme ve onlardan sıyrılmanın da belirtilerini göstermektedir. Dolayısıyla popüler kültürün kendi içerisinde çelişkili olduğu söylenebilmektedir.

Güneş’e (2006:194) göre de popüler kültürün tutarlığı yoktur. Popüler kültürün yaslandığı en önemli dayanak ise geniş kitleler tarafından kabul gördüğüne dair batıl inanç ve yanılsamadır. Günümüzün içinde bulunduğu sorun ise hegemonik ve totaliter bir kimlik içinde popüler kültürün kendi dışındakileri silip süpürmesidir. Ayrıca popüler kültür ürünlerinde ifade edilen fantazyalar egemenin sınıfın karşısında yer alan kesimler tarafından üretilseler dahi, günümüzün teknolojikleşen

(32)

ortamında aldanımcı ve aldatımcı karakter taşımaktadırlar. Bunun yanında dile getirilmekte olan beklentiler halkın günlük pratikleri ve daha çok iktidar bloğu içerisindeki hegemonik kültür tarafından üretildiği için gerçeklerin görülmesini engellemektedir (Oktay, 1994: 23).

Popüler kültür ve kitle kültürü tüketim ile varlığını sürdüren, insanların yaşam ve ifadelerini ticari olarak pazarda satılan mala dönüştüren bir kültürdür (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 48). Popüler kültür, halk kültürünün aksine kısa sürede siliniveren bir kültür olma özelliğine sahiptir. Kendilerini kullanan toplumsal oluşum tarafından üretilmeyen kültürel kaynaklardan elde edilir, endüstri aracılığıyla üretilen metalardan oluşurlar (Fiske, 2012: 208).

Popüler kültür, belli bir süre kullanılıp atılma özelliğine sahiptir. Dolayısıyla sürekli olarak yeniden üretilmesi tüketimin canlı tutulmasını sağlamaktadır (Akar, 2009: 198). Türk Dil Kurumu (TDK) da popüler kültürü belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültürel ögelerin bütünü olarak açıklamaktadır (www.tdk.gov.tr). Erdoğan (1999: 22) da popüler kültürde sürekli bir kalıcılığın bulunmadığını, değişim ile süreklilik arandığını ifade etmektedir. Öyle ki, müzikte popüler olmak her hafta değişim gösteren “top 40” listesine girmek ile gerçekleşirken, giyimde de mevsimlerin değişmesine paralel olarak modayla gelen bir kültürel yaşama işaret etmektedir. Yeme içme alışkanlıklarında da Pepsi-Coca Cola, McDonald’s ve Burger King arasında yapılan özgür seçim ise tüketici kazanma mücadelesinin bir sonucudur. Popülerin yaratılma sürecinde ise popüler spor, sporcu, sanatçı, televizyon programları, popülerleşmiş ideoloji ve fikirler, dergi kahramanları ve dil sınırlarını aşmış olan seks ve seksüel umutlar gibi diğer popülerler kullanılmaktadır. Tüketiciler de bu paketlenmiş popüleri alarak saçlarına, yüzlerine, boğazlarına, midelerine uygulayarak popülerin popülerleştirme sürecine katılır ve onu tamamlarlar.

Yine popüler kültür ürünlerinin kullanım değeri, bireylerin doğal veya hayati bir ihtiyacına cevap vermez. Daha çok endüstri tarafından yaratılan hayali ihtiyaçlara cevap vererek tüketicilerin haz almalarına yardım eder (Korkmaz ve Yaylagül, 2008:130).

(33)

Dolayısıyla bütünsel bir anlamda ele alınan kültürün “bir yaşam yapma yolu” olarak değerlendirilmesi kapsamında popüler kültürün de belli bir yaşam tarzına işaret ettiğini ve toplumsal formasyonun egemen karakterinin sahibi olduğu koşulların üretimine katkı sağladığı söylenebilmektedir (Bekiroğlu ve Kutlu, 2009: 222).

Popüler kültür özünde halk kültürü, halkın ifadesi anlamında kitle ve kapitalist kültüre karşıtlığı vurgular. Ancak kitle kültürüne geçişle popülerin yani halka ait olanın kapitalist kültür içerisine katılması ile popüler kültür ticari ve reklam kültürünün bir parçasına dönüşmüştür. Bu anlamda yerel kültürler ve folklörler gibi egemen olan popülerliğin dışındaki yerel yaşam ve yaşamını sürdüren, mücadele vermekte olan “iş yapma yolları” kaybeden taraf olmaktadır. Bunun yanında halk kavramı da “halk oyu” popüler kavramı içerisine katılarak kaybedilme yolunda ilerleyen bir kavrama dönüşürken, popülerlik ve halkoyu halkın egemenliğinden ziyade belli güçlerin egemenliğini pekiştirerek meşru kılınmasını sağlamaktadır (Erdoğan, 1999: 34-50).

1.6.1. Popüler Kültürün Olumlu ve Olumsuz Eleştirileri

Bazılarına göre halk nüfusun çoğunluğunu ifade etmektedir. Bu bağlamda popüler kültürde nüfusun çoğunluğu tarafından paylaşılan bir kültürel olgudur. Diğer bazıları ise halkı, toplumun çalışan kesimleri olarak görmüş halka işçi sınıfı olarak sınırlama getirmişlerdir. Bu anlamda popüler kültürde işçi sınıfına özgü bir kültür olarak tanımlanmıştır. Ancak bu yaklaşım önemli anlaşmazlıkları da beraberinde getirmiştir. Popüler kültürü işçi sınıfına ait olarak görenler, işçi sınıfını toplumun temeli olarak görmüş, topluma yön veren sınıf olarak ele almışlardır. Bu yönleriyle de popüler kültüre olumlu anlamlar yüklemişlerdir. Öte yandan işçi sınıfını, parasız, cahil, eğitimsiz bir kesim olarak görenler ise popüler kültürü işe yaramaz, düzeysiz ve bayağı olarak nitelendirmişlerdir (Güngör, 1999: 10).

Kitle veya popüler kültüre olumsuz olarak yaklaşanlar daha çok popülerin ticari tanımına dayanarak kitle/popüler kültürünün insanları güdüp yönettiğini ifade etmektedirler. Eleştirinin tarihine bakıldığında da hümanist ve radikal görüşlerin birbirinden çok da farklı olmadığı görülmektedir. Muhafazakâr hümanist

(34)

eleştirmenler kitle kültürünün zevki yozlaştırdığını öne sürerken, radikal eleştirmenler kitle kültürünün yanlış bilinçlilik dayattığı görüşünü öne sürmektedirler. Popülere halka ait olarak kullanan görüşler ise popüler kültüre olumlu olarak bakmaktadırlar. Bu anlamda halk bunu istiyor, popüler olan haklıdır gibi görüşler belirterek kitle kültürü eleştirmenlerinin tersine halkın istek ve ihtiyaçlarının şeffaflığı varsayımına dayanarak, popüler kültüre olumlu bir şekilde yaklaşmaktadırlar. Bu görüşler popüler kültüre halka ait olarak olumlu bir yaklaşımla yaklaşsalar da popülerin ticari anlamını görmezden gelmezler ve ölçüt olarak çoğunluk’u ele alırlar. Dolayısıyla seçkin bir azınlığın elinde olan yüksek kültüre karşı, halkın çoğunluğuyla beğenerek tükettiği popüler kültürü savunmaktadırlar (Özbek, 2013: 83-84).

Gans (2014: 43) da popüler kültürün iki yüz yaşında olan eleştirisini dört ana tema üzerinde şu şekilde sıralamaktadır:

1. Popüler kültür yaratmanın olumsuz özelliği. Popüler kültür sevimsizdir; yüksek kültürün tersine toptan olarak parasını ödeyen izleyiciyi memnun etme amaçlı üretilir.

2. Yüksek kültür üzerindeki olumsuz etkiler. Yüksek kültürden alıntı yapan popüler kültür bu yolla yüksek kültürü ayağa düşürür ve geleceğin birçok yüksek kültür yaratıcısını baştan çıkartarak, yetenek kaynağını tüketir.

3. Popüler kültür izleyicileri üzerindeki olumsuz etkiler. Tüketilen popüler kültür içerikleri en iyi ihtimalle sahte mutluluklar yaratırken, en kötü ihtimalle de duygusal yönden izleyiciye zarar verir.

4. Toplum üzerindeki olumsuz etkiler. Popüler kültürün yaygın hale gelmesi toplumun uygarlık kalitesini düşürmekle yetinmez, diktatörlüğe meyilli demomogların kullandığı kitle ikna yollarına ilgi göstererek ve edilgen bir izleyici kitlesi yaratarak totaliter rejimlere de çanak tutar.

Gans’ın (2014) popüler kültür eleştirilerine ilişkin fikirlerin bazılarına kısmen katılmak ile birlikte, eleştirinin görgül kanıtlar taşımadığından yakınmaktadır.

(35)

Eleştirinin sağlam bir zemine oturmadığını dile getiren Gans, insanların yüksek kültüre katılmalarına popüler kültürün engel olmadığını, engel olanın gereken birikim ve birikimi elde edebilme yollarının engellenmiş olmasından kaynaklandığını ve yüksek kültürün halkı dışarıda bırakmasına bağlamaktadır. Gans eleştiriyi de kısmen yüksek kültürün kendi ayrıcalığını korumak için bir savunma ideolojisi olarak görmektedir. Bu yönleriyle Gans’ın popüler kültürün bazı olumsuz özelliklerini kabul etmekle birlikte, bu kültür biçimine daha olumlu baktığı söylenebilmektedir.

1.7. POPÜLER KÜLTÜRE FARKLI YAKLAŞIMLAR

Birden çok alanı içeren popüler kültür yaklaşımları bir aydının ve ilgi alanının üstesinden gelemeyeceği kadar geniş ve çeşitlidir (Erdoğan, 1999: 44). Dolayısıyla popüler kültür üzerine yapılan tartışmalar onu başlı başına bir alan yapmaktadır (Güngör, 1999: 15). Popüler kültür yaklaşımlarında ise iki ana yaklaşım dikkati çekmektedir. Bunlardan biri İngiliz Kültürel Çalışmaları olarak da adlandırılan kültürel yaklaşımlar diğeri ise Frankfurt Okulu olarak adlandırılan eleştirel yaklaşımdır.

1.7.1.Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori

Frankfurt Okulu 1920’li yılların ortalarında Almanya’da, Marksist araştırma biçimini temel alan Alman iş adamı Felix Weil’in parasal destekleriyle Frankfurt Üniversitesi bünyesinde Sosyal Araştırma Enstitüsü olarak kurulmuştur (Erdoğan, 1999:46, İnglis, 2010:221). Enstitü’nün kuruluşu Rusya’da Bolşeviklerin kazandığı zafer ve bunun yanında Orta Avrupa devrimlerinin özellikle Almanya’da yenilgiye uğraması gibi koşullar altında gerçekleşmiştir (Bottomore, 2013:11). Resmi ismi Frankfurt Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Enstitüsü olan ancak daha çok Frankfurt Okulu olarak bilinen okul kapitalist sisteme eleştirel bir yaklaşım benimsemiştir (Yaylagül, 2014:94). ‘Eleştirel Teori’ adlandırması Enstitü’nün ABD’de geçirdiği dönemde Marksizm yerine kullanılmıştır (Kejanlıoğlu, 2005: 44).

Kuruluşundan beri Enstitü’ye üye olan ve toplum, siyaset ve medya alanlarında kuramları olan en önemli isimler Max Horkheimer, Theodor Adorno, Leo Löwenthal, Herbert Marcuse zaman zamanda Walter Benjamindir. Okulun bu önemli

Şekil

Tablo 1. 06.06.2017 Tarihli Reyting Tablosu
Tablo 2. 2016 Kuşak Programları Bildirim Tablosu
Tablo 3. 2016 Yılı İzlenme Oranı/Payı (Reyting/Share) Analizi, İzlenme Payı (Share)  Şikâyet İlişkisi Tablosu
Tablo  4’de  görüldüğü  üzere  evlendirme  programının  izlenme  sebeplerinin  araştırılması  ile  ilgili  bireylerin  tutumlarının  incelenmesine  yönelik  geliştirilen  26  soruluk ölçek için alt boyutları ile birlikte güvenilirlik analizi uygulanmıştır
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Peyam (Haber) : Farzlar ·mahiyetinde olan, yaratıkların amel et- tikleri emir ve nehiylere denir.. ÜÇÜNCÜ

yaklaşıldığında, popüler kültürün kadınların ev mekanlarında eşit haklar elde etmesinde önemli bir difüzyonist, ancak yerel kültürde ise kadınların bir kısmını

牙周病致病因素 口腔局部性因素 1.口腔衛生不良(牙菌斑、食物嵌塞) 2.牙結石 3.不良的牙齒形態 4.不良的補綴及膺復物 5.齒列不整

[Conclusion] We showed that both continuous and pulsed ultrasound diclofenac gel phonophoresis is more effective for pain and functional status of patients with knee osteoarthritis

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Aile Hekimliği Kliniği, Alsancak Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmet Merkezi Örneği, ÇİDEM.. Tepecik Education and Research

açıklanmamış olan ve bir çok Türk-Mo~ol kelimelerinde göıillen ünlü artımı ile mukayese edilebilir. Azerbaycan tUrkçesindeki toyana "düğünlük, düğün

Üstelik, ısıtma oranı arttıkça kompleks karışımın faz geçiş sıcaklık ve entalpi değişim değerleri artmıştır, ve hesaplanan aktivasyon enerjisi yeni

The purpose of the Basic Design lesson in Fine Arts Education Departments of Education Faculties and Fine Arts Faculties in bachelor degree is to achieve development in