• Sonuç bulunamadı

Kültürde kitleselleşme ve popülerlik sadece kitle iletişimiyle açıklanamayacak kadar geniş bir konuyu kapsamaktadır. Ancak günümüzde kültürün oluşumu ve yayılımını kitle iletişim araçlarından bağımsız olarak düşünebilmekte olanaksızdır (Güneş, 2006: 68). Popüler kültür geniş iş bölümü etrafında şekillenen kapitalist mal üretimi, pazarlaması, dağıtımı ve tüketimini esas alan bir kültürdür ve böyle bir kültür biçimi var olma sebebini seri üretim, televizyon, basın gibi araçlara borçludur (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 34).

Büyük sermayedarların denetim ve egemenliğinde bulunan kitle iletişim araçlarının ticari amaçlar anlamında etkinlik alanı ekonomik gibi gözükse de toplumsal etkileri bakımından daha çok kültüreldir. Egemen kesimler söz konusu toplum üzerinde etkinlik ve yönlendirme işlemini ise, iletişim araçlarını kullanarak durmaksızın bir şekilde gerçekleştirmektedirler. Bunu da milyonlarca kişinin izlediği, dinlediği, okuduğu, tükettiği tüketim toplumunun kültürü olan popüler kültür aracılığıyla sağlamaktadırlar. Yine popüler kültür de bu anlamda halkın büyük bir çoğunluğu tarafından tüketilen bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla medya her tür yayın biçiminde ve bilhassa televizyon yayınlarında popüler kültürü oldukça fazla kullanarak desteklemektedir. Bunun yanında popüler olmayan ürün ve etkinlikleri de daha fazla izlettirmek ve tükettirmek adına popüler yapmakta ve devamlılığı sağlamak içinde yenilerini piyasaya sunmaktadır. Popüler kültür ürünlerinin değişken ve dinamik olmaları bu sebepledir (Zorlu, 2016: 85). Medya bu işlevleri üstlenirken de alıcı pozisyonunda bulunan izleyici/okuyucu ve dinleyici ise kültür endüstrisinin ekonomik, kültürel ve ideolojik temelinin öznesi konumuna yerleşmiştir. Medyanın her yere yayılarak herkese ulaşması ve sunduğu imkânlar ile yaşamımıza hâkim olması sanatın da malzeme olarak kültür endüstrisi tarafından kullanılmasına yol açmıştır (Karakoç, 2014: 247).

Günümüzde kitle iletişim araçlarının ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte medya, bireylerin ve toplumların tutum ve davranışlarını şekillendirmesi açısından

oldukça önemli bir işleve sahiptir. Öyle ki bireylerin/toplumların siyasi görüşlerini, dünyaya dair izlenimlerini, beğenilerini medya aracılığıyla kazandığı yadsınamaz bir gerçektir. Hangi hal ve davranışın, melodinin, şiirin vb. yığınlar tarafından kabul edildiğini öğrenmek için herkes medyaya bakmaktadır. Medya bu anlamıyla toplumun dikiz aynası konumundadır (Güneş, 2006: 33). Yine medya kısa dönem kalıpları ile birlikte toplumun bütününü etkileyen uzun vadeli gelenekleri de teşvik etmektedir (Lull, 2001: 86). Geçer’e (2015:51) göre de kitle iletişim araçları yani medya, toplumsal rol ve statüsüne bakmaksın insanları belli başlı düşünce kalıpları etrafında bir araya getirmekte ve bu yolla kişilerde aynı davranışların oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

Popüler kültür ile ilgili pek çok kanaat ve davranışın da kaynağını medya oluşturmaktadır. Ancak medya bunu yoktan var etmez aksine işlemekte olan bir piyasaya kıyak geçer. Bunları söylerken de piyasadaki etkili güçleri de göz ardı etmemek gereklidir. Siyasetten sanata, ekonomiden sağlığa, dini hayattan spora dair her alan kendi öncüleri ve destekçileri tarafından hayat bulurken, medyanın genel olarak yaptığı bunları ekrana yansıtmaktır (Güneş, 2006: 194). Popüler pratik olarak anlam kazanan her şey televizyon, radyo, dergi, film ve internet gibi kitle iletişimiyle çeşitli şekillerde yeniden üretilmektedir. Söz konusu yeniden üretim programlardan reklama, filmlerden müzik videokasetlerine, romanlardan zenginlerin yaşam hikâyelerine varana dek sayısal birçokluk içerisinde yapılmaktadır. Kitle iletişim pratikleriyle de üretilen popülerlik ortaya yan ürünler çıkartırken, promosyon/özendirme ve satışla da pazarı yaygınlaştırmıştır (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 99-100).

Küresel ölçekte medya içeriklerinde ise Amerikan etkisi görülmektedir. ABD’nin kitle iletişim araçları alanında, ticari boş zaman malları ve hizmetleri konusunda savaş sonrası gösterdiği ilerleme bunun temel nedenidir. Sahip olduğu yerli pazar, kitle üretimini ve yaratıcı potansiyellerini geniş merkezlerde toplayabilmesini olanaklı hale getirmiştir (Elteren, 1999: 291). Erdoğan (2004: 77) da günümüzde popüler kültüre damga vuranın Amerikan güdümlü ve kopyası üretim biçiminin olduğunu, bu sebeple de popüler kültür sorunsalının aynı zamanda kültür

emperyalizmi sorunsalının içerisinde yer aldığını ifade etmektedir. Öyle ki Disney dünyası 19 ve 20. yüzyılın çocuk edebiyatını ve aynı zamanda bütün halk kültürleri ve folklorünü de soyup yağmalarken, Amerikan sermayesi yönetimindeki pazarın mal ve bilincini satan imajlarla yeniden biçimlendirmiştir (Erdoğan ve Alemdar, 2005a: 108). Yine özellikle ABD’nin sinema endüstrisinin en fazla gelişim gösterdiği ve dünyanın bu konuda açık ara lideri olduğu düşünüldüğünde, filmlerden yaydığı mesajlar, imgeler ve simgeler birçok kültürü medya emperyalizmine uğratmaktadır. Özellikle modernleşmek için batılı değerleri ve görüşleri benimseyen ülkemiz de bu emperyalizme yoğun şekilde maruz kalmaktadır.

İcadı ile birlikte insanlara yeni bir yaşam biçimi sunan televizyon popüler kültürün de en önemli taşıyıcısı konumundadır. Kullanımlar ve doyumlar açısından yapılan araştırmalar televizyonun genel olarak eğlenme, rahatlama, dertlerden kaçma gibi niyetler amacıyla izlendiğini ortaya çıkarmıştır (Mutlu, 1999: 85). Fantazya yaratan, öykü anlatıp mit üreten televizyon, izleyicinin gerçek yaşamında çözemediği sorunlarına, ulaşmak istediği halde ulaşamadığı yaşama, değiştiremediği toplumsal gerçekliklere daha kolay uyum sağlamasına, böylelikle onu bunalıma sürükleyen sebeplerden kaçmasına imkân vermektedir (Güllüoğlu, 2012: 84).

Aydoğan (2004: 11), günümüz toplumunun giderek serbest zamanlarında aynı şeyleri yapmaya başladıklarını ve birbirlerine benzediklerini belirterek, Roma’da eğlence için stadyumlarda toplanmaya başlayan halkın yerini günümüzde televizyon başında toplanan insanların aldığını söylemektedir.

Postman’a (2010: 91) göre halkın bir olayı kavramasındaki en önemli etken televizyonun yönelimidir. Postman, en ufak çocukların, en berbat yoksulların, en yüce eğitim sisteminin bile televizyonun izlemekten men edilmeyeceğini ve belirleyiciliğinden vazgeçilmeyeceğini ve en önemlisi kamuoyunu ilgilendiren hiçbir konunun (politika, spor, haber) televizyonun ilgi alanının dışında kalamayacağını belirtmektedir.

Bu anlamda kültür sanayisi ürünleri izleyici ya da dinleyicilerin kendilerini güven içerisinde hissetmelerini sağlamak için bireylere var olan durumun toplum için

en iyisi olduğunu, bu anlamda eleştirilecek ve değiştirilecek hiçbir temel gereksinim olmadığını yineleyen iletiler göndermektedir. Örneğin, içerik olarak polis her zaman hırsızı yakalarken, popüler şarkılarda da her zaman gerçek aşk kazanmaktadır. Yine toplumu eleştirenler de huysuz ya da ters olarak nitelendirilerek gösterilmektedir (Aydoğan, 2004: 36-37).

Öte yandan kitle iletişim araçlarının varlıklarını sürdürebilmeleri ve medyanın kâr edebilmesi dünyada olduğu gibi Türkiye’de de reklam gelirlerine bağımlıdır (Dağtaş, 2009: 155). Dolayısıyla firmaların mal ve hizmetlerini satmak için reklam endüstrisine, reklam endüstrisinin reklamı yayınlamak için medyaya, medyanın da neredeyse tek gelir kaynağı olan reklama ihtiyacı vardır. Bu döngüde ortak nokta ise para kazanmak/kâr etmek ve kitleleri tüketime teşvik etmektir. Reklamın popüler yaptığı ürünler, insanların neleri satın alması, nelere ihtiyacı olduğu gibi dayatmalarda bulunur. Reklam ile insanlar tüketim yaparak kimlik edinme durumuna getirilirken, bunun neticesi olarak tüketimin yaşam tarzı olarak pekiştirilmesi sağlanmaktadır. İnsanlar popüler olan her şeyi her anlamda tüketerek paketlenmiş bir kimlik satın almaktadır. (Bekiroğlu ve Kutlu, 2009:218).

Erdoğan ve Alemdar (2005a: 101) da medya ile kimliğini kaybeden birey ve popüler kültür ilişkisini şu şekilde açıklamaktadırlar:

“Dikkat edilirse, popülerin popülerliği “kendimiz sandığımız, kendimiz olmayan kendimizden geçerek oluşmaktadır. Bu kendimize akıllıca bir şekilde aynadan bakarsak “aaa, bunlarda kimler” diye şaşırırız, çünkü aynada bizden başkalarını, bizi bizden edenleri görürüz. Böyle baktınız mı hiç?”

Özetle medyanın karşı konulmaz etkisi ile günlük düşünme ve yaşamaya dayalı olarak dayatılan “daha çok üretim”, “daha çok tüketim” kapsamında sürekli ve bilinçsiz bir tüketim etkinliği başlarken insanların ruh dünyaları da daralmıştır. Hâkim kültür yerini kitle iletişim araçları tarafından güdülenen zevklere terk etmiş ve bu bağlamda da çoğunluğun kabul ettiği popüler kültür unsurları da hayatımıza yerleşmiştir (Güllüoğlu, 2012: 70).

Benzer Belgeler