8 - 3 /
O c
Pencerede kadın
İşte model değil de ressam olan bir “pencerede kadın”. Neveser Aksoy tablo-pencere, pencere- tablo tezinden evvel kendisi için tablo-pencerenin ilk önce çoğu ressam için olduğu gibi, resmi düz renkler içine hapseden Matisse’e kadar diyelim, bir dış mekâna açılma olduğunu açıkladı. Bir çeşit dış dünyaya bakışın sanatçının gözünden çizilmiş şekli. Ve gözün fenemolojik duru munda “görünmeden bakan” hapsedilmiş kadınlar, Türkiye’de veya Kahire’nin kafesli cumba larında kapatılmıştır.
Oysa, Neveser Aksoy’un yıllardan beri ara vermeden yaptığı pencerelerin arasında en an lamlıları dışardan ve tıkalı görünenlerdir. Pancurlarla değil de levhalarla, payandalarla, geçici yaşam elemanları ile tıkalı olanlar. Bu yıkıma adanmış pencereler daha şimdiden birer harabe. Paris’e yaşamaya gelmiş genç bir kadının daracık konutlara katlanmak için sokaklara çıkıyor ve yitirilmiş binaların cephelerinin fotoğraflarını çekiyorsa bu bir rastlantı değildir. Bu yeğleme narsisik olabilir mi? Bu belki kolay bir beylik düşünce. Fakat Neveser Aksoy’un en kötü kapalı pencereleri bile daha çok güzel bir yapılışta göstermesi dikkate değer: Bu kendini yansıtma ola bilir mi? Sonra pek çok pencere-objelerdeki büyük boyutta N.A. grafitisinin ısrarı nasıl anlamlı bulunamaz?
Bir alet gibi görevini yapmayı reddedip kendini beğeni ve arzuya istekle sunan kadın-obje’ye övgü daha önce yaptım. Neveserin pencereleri görevlerini yapmıyorlar onlar objedir. Acı çeki yorlar ama özenle bakılmış, hoş dürümdalar. Sanatçının imzasını taşıyorlar. İşte böylece pen ceresinde olmayan kadın ressam. Kendisi bizzat tablo oldu.
René Passeron
. / ^ 6. (T / s '■/■j
cT ~ç 'J
L^JL )
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi