• Sonuç bulunamadı

Aşiyan'ın penceresinden Boğaziçi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aşiyan'ın penceresinden Boğaziçi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Aşiytm ııı penceresinden Boğaziçi

MÜALLA SÜMER Yazar-Fotoğrafçı________

P

lanını ünlü şairimizin çizdiği üç katlı Aşi- yan Müzesi, Robert K.olej’le bitişik, yemyeşil ağaçlar arasında, püfür püfür rüzgâra karşı, Boğaz’ın dantelimsi kıyı­ larını tepeden gözetleyen, şale tarzında, bodrumkatı ve kuzey duvarı kâgir, diğer bölümle­ ri ahşap çok güzel ve asude yaşanabilecek bir yu­ vadır. Tevfik Fikret’in 30. ölüm yıldönümünde (19 Ağustos 1945) Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak halka açılmıştır. Tevfik Fikret'i toplumsal şiirleriy­ le -dürüst insan yönüyle- ezilenlerden yana oluşuy­ la sev memek mümkün mü? Yıllarca Aşiyan Mii- zesi'nde müdirelik yapan Jale Munar arkadaşıma gıpta etmişimdir: Böyle şahane manzaralı bir yu­ vada yirmi beş yılını geçirebilmek, Robert Kolej gi­ bi bir kültür yuvasıyla iç içe olabilmek, her kula kıs­ met olmaz.

Aşiyan’ın dik yokuşunu tırmanırken varıp göre­ ceğim güzellikleri düşündükçe ve arkadaşımla ya­ pacağım dostça sohbetleri özleyerek; kendimi Pe- gasus atı gibi kanatlı hissediyordum. Bahçesinden Boğaziçi’nin güzelliklerini bakışlarımla okşayarak en kırgın günlerimde bile mutlu olabiliyordum. Bodrum katındaki mutfakta çaylarımızı demlerken, aynı katın küçük odasında kış günleri sohbet eder­ ken hep Fikret'i, o güzel insanı düşünürdüm. Jale Munar şiirler okurdu. Üst katta, Abdülhak Hâmit ve Recaizade Mahmut Ekrem’e ve hanım şairleri­ mize ait anılar. Dünyanın en güzel manzarasına Aşiyan'ın üst kat penceresinden bakmanızı öneri­ rim.

1946 yazında tanışmıştım Emirgân Korusu ile. Henüz halka açık değildi. Nafıa Müsteşarı,

değer-► Aşiyan’ın bodrum katındaki mutfakta çaylarımızı demlerken, aynı katın

küçük odasında kış günleri sohbet ederken hep Fikret’i, o güzel insanı

düşünürdüm. Üst katta. Abdülhak Hâmit ve Recaizade Mahmut Ekrem'e ve

hanım şairlerimize ait anılar...

li bestekâr Fehmi Tokay için bir piknik daveti veri­ liyordu. Korunun içindeki tarihi köşkleri gezerken duyduğum hayranlık tüm ömrüme yetti. Beni en çok etkileyen; Boğaz’a hâkim Sarı Şale ve yama­ cındaki göletin içindeki sünger taklidi taşlardan ya­ pılmış kaskadlar oldu. Patikamsı merdivenler ve köprülerle mağaramsı bölümlere geçiş gizem do­ luydu. Klasik Türk evi tarzındaki Pembe Köşk ve neoklasik stildeki Beyaz Köşk daha az ilgimi çek­ mişti. Emirgân Korusu beni esir etti: En mutlu ve en hüzünlü günlerimde ona koştum. Mutsuzken, doğanın kucağına sığınıp huzura kavuşmak için; mutluyken, diğer insanları da peşimden sürükleye­ rek güzelliklerden onların da haz duymaları için.

IV. Murat, 1635’te “Servili Orman’’ adıyla ün

yapan; Baltalimanı-Istinye Koyu arasındaki arazi-

yj.Emirgûneoğlu Tasmash Kulu Han’a verdikten

/sonra, bu ağaçlıklı arazi, Mirgûn diye anılmaya baş-

' lamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında, Abdülaziz,

Emirgân Köyü’nün gerisindeki araziyi ve korulu­ ğu Mısır Hidivi İsmail Paşa’ya verince: Hidiv, kı­ yıdaki büyük ahşap sarayın arka bahçesi olan ko­ rulukta (472 000,metrekare), fır güzel köşk daha yaptırıp çevrelerini park halinde tanzim ettirir. Hi- divin ölümünden sonra, varislerinden Şatvrt I iitfi Tozan’a.gecen koru, İstanbul Belediyesi’nce satın alınıp 1943’te halka açılmıştır.

Sarı Köşk I979'da. Pembe Köşk 1982'de Türki­ ye Turing ve Otomobil Kurumu'nca restore edildi.

C ( T u ^ J ^

Beyaz Köşk ise; klasik müzik icra edilen bir me­ kândır. 1960'tan beri her yıl mayıs ayında İstanbul Belediyesi’nce Emirgân Korusu’nda Lale Bayramı düzenlenmektedir.

Said Halim Paşa Yalısı_______________

Mısır Valisi Kavalalı Mehmed AH Paşa’ııın toru­ nu olan Said Halim Paşa, 1913'te Osmanlı Devle- ti’nin sadrazamı olarak göreve getirilmiş; 1921 de Roma’da vurularak öldürülmüştür.

Turizm Bankası, 1968’de satın aldığı bu tarihi yalıyı 1980-84 arasında restore ettirmiştir. Yalının bahçesi, yaz aylarında restoran olarak, rıhtım plaj olarak hizmete açılmıştır. Yalı, Başbakanlık yazlık konutu olarak da kullanılmakta, resmi davetler ve­ rilmektedir. 19. yüzyılın ikinci yarısında mimar Pet- raki Adamanti’nin tasarımıyla yapılan yalıya; ce- makânlı harem ve selamlık girişlerinden girilir. De­ niz tarafında: Venedik-Altııı-Japon Odaları yer al­ mıştır. Giriş katında büyük bir yemek salonu, Se­ lamlık girişinin duvarları Kütahya çinisi panolarla süslenmiştir. Muıano avizeleri, duvar ve tavanlar­ daki sedef ve bağa kaplamalar, altın yaldızlarla ya­ lı, günümüzde de tarihi değerini korumaktadır.

Kaş yaparken göz çıkarmak__________

I. ve II. Boğaz Köprüleri yapılırken koskoca bir tarihi de hırpadalık: Ulu çınarları, pırnal meşele­ riyle zengin yeşillikler içindeki Göksu mesire ala­

nı şantiye olarak kullanılma şanssızlığına uğradı. Mısır kazanlarının kurulduğu Göksu Çayın’nda hoşça vakit geçirmeye gitmeyen İstanbullu mu var­ dır? Artık Göksu’da romantizm kalmamış; dere, ça­ mur deryası haline gelmiştir. Nerede o sandal se­ faları?

18. vc 19. yüzyılların panayır yeri olan; sultan­ ların, şehzadelerin, dilberlerin, halkın iltifat ettiği tarihi Göksu’yu Abdülhak Şinasi Hisar ve A. Ca-

bir Vada iyi ki; resmetmişler, kala kala bu resim­

ler kalacak.

Nigoğos Balyan’ın imzasını taşıyan Küçüksu

(Göksu) Kasrı, 1856’da Abdülmecit döneminde in­ şa edilmiştir. Barok tarzı bina, rokoko tarzı süsle­ melerle zenginleştirilmiştir. Deniz yönü üç dikey bölümden oluşur: Dışbükey olan iki yan bölüm ve düz bölüm.

İki kollu barok merdiven, mermer fıskiyeli süs havuzu ile çeşme, dört sütunlu giriş kapısı ile; zen­ ginleştirilmiştir düz bölüm.

Yan cepheler ve ark a orta bölümde, üst katta bal­ konlar ve yerlere kadar uzanan pencereleriyle Kü­ çüksu Kasrı, çok hareketli birgörünüm kazanmak­ tadır.

Abdülaziz döneminde, Galler Prensi (sonradan VII. Edward olarak tahta çıkmıştır), Eflâk Buğdan Prensi Jean Alexandre, Küçüksu Kasn’nda ağırlan­ malardır. V. Mehmed Reşad (1909-1918) ve son halife Abdülnıecid Efendi’nin kullandığı; cumhu­ riyet devrinde de önce Atatürk tarafından, sonra çe­ şitli devlet kabullerinde kullanılan Küçüksu Kas­ rı, 1983’ten sonra müze olarak görevini sürdür­ mektedir.

SÜRECEK

Kişisel Arşivlerde İstanbu/ Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bugün Dağlarca adı “yaşayan en önemli Türk ozanı” olarak geçmekte ve hiç de yanlış, eksik ya da haksız bir saptama sayılmamakta bujfakat yanı­ na bir

Sami Güner aramızdan ayrılalı beş yıl oldu.. Fotoğraflarında

bulgulardan sonra araştırmalarını yoğunlaştıran bilim adamları, 85 bin 565 kadın ve 47 bin 355 erkek üzerinde yaptıkları çalışmalarda, günde 1-3 kahve içenlerde bu

Ter bezleri say›ca bizden daha az olan hayvanlar, s›cak hava- larda dillerini d›flar› ç›kar›p k›sa ve s›k soluklar al›p vere- rek, a¤›z bofllu¤u ve nefes bo-

Son zam anlarda çok parlak değil durum.. Bizim krizim izle bazı paralellik­

Çinili köşkte müzeler müdürü Hamdi bey merhum ile kırk iki sene evvel ilk görüştüğüm gün onun yanma narin uzun boylu gözlerinden zekâ akar bir zat

Akade­ minin öğretici kadrosundaki kozmo­ polit görünüm, Hikmet O nat’m da içinde bulunduğu genç ve aktif bir sanatçı kesimi tarafından büyük öl­

Prens Ömer Fa­ ruk’tan aldığımız bir mektupta, ken­ disinin de hazır bulunduğu mülakatın Nişantaşı’ndaki kendi evinde vuku- bulduğu bildirilmekte ve o