• Sonuç bulunamadı

Van'dan dünyaya uzanan halkın sesi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Van'dan dünyaya uzanan halkın sesi..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

2-í?

¿

0 - 7

- t - O i l

CUMHURİYET

14

KULTUR

kultur@cumhuriyet.com.tr

Halkın sözünü türküye dönüştürüp toplumun sesi kılan Ruhi Su, ölümünün 16. yılında hâlâ yüreklerde

Van’dan dünyaya uzanan lıallm ı sesi...

Müzik üzerine:

AYDINLIK S E S -O gür sesin altında sonsuz duyarlı, sıcacık yürekli, bir kişilik vardı. Hayatı ve insanları kucaklayanlardandı. Su, türkü söylemeye getirdiği yeni yorumla bir öncüydü. ZEYNEP ORAL________________________

Bugün 20 Eylül. Ruhi Su’nun ölüm yıldö­ nümü. Onu 20 Eylül 1985’te yitirdik. (Sevgi­ li okurlar, artık bu tarihleri yalmzca sonsuz sev­ diklerimi ve saydıklarımı anmak, onlan yeni kuşaklara tanıtmak için “bahane” olarak kul­ landığımı biliyorsunuz değil mi?..)

Ruhi Su, Anadolu’dan ve halkından, binler­ ce yıllık birikimden, yöreden yöreye araştırıp derlediği türküleri, yürek yürek topladıkları­ nı, damıta damıta biriktirdiklerini, çoğalta ço- ğalta sesiyle, sazıyla ve aklıyla ve yüreğiyle yine halkına verendi.

Ruhi Su, halkın ağzındaki sözü, sesiyle sa­ zıyla türküye dönüştürüp toplumun sesi kılan­ dı.

Ruhi Su, bunları gelişigüzel değil, yalnız duygularıyla değil, Tanrı vergisi sesiyle değil, Ankara Müzik Öğretmen Okulu ve Ankara Konservatuvarı birikimiyle, bu birikimle bü- tünlediği dünya görüşüyle, Doğu ve Batı kül­ türüyle, türkü söylemeye getirdiği yeni yo­ rumla yaptı.

Ruhi Su, bu yolda ilkti, bir öncüydü. Ken­ dinden önce böyle bir örnek yoktu. Ama onun açtığı yoldan niceleri yürümek ve çağdaş üre­ timlere, yorumlara ulaşmak olanağını bula­ caktı.

Engebeli yollar_____________________

1912 ’de Van’da doğdu. Birinci Dünya Sava­ şı’nın yetim ve ortada bıraktığı çocuklardan­ dı. Anasını babasını hiç tanımadı. Adana’ya yollanıp yoksul bir aile yanında yetiştirildi.

“Amca” diye bellediğinin gerçek amcası ol­

madığını sonradan öğrenecekti. İngiliz ve Fran­ sız işgalinde Toroslar’a kaçtıklarında.

Bana çocukluğunu anlattığında “Öksüz ob

duğumu pek kimselere söyleyemedim... Toplu­ mlunuzda hâlâ aşiret anlayışı var. İlk iş ‘kim­

lerdensiniz’ diye sorarlar” demişti... Siz siz olun, eğer bugün de “Ruhi Su kimlerdendir” diye soran bir aşiret, mafya, siyaset reisiyle kar­ şılaşırsanız “Hayatı ve insanları kucaklayan­

lardandır” deyin...

Adana’da öksüzler yurdu Darüleytam’da ço­ cukluğunu ve müziği yaşamaya başladı. Sesi gür diye marşları hep ona söylettiler. Okula alı­ nan kemanı, müzik hocası dışında bir tek onun kullanma izni vardı. Mutluydu, çünkü keman çalıyordu.

Yıl 1925. Ankara’da Müzik Öğretmen Oku­ lu kurulmuştur. Kararını verir, o okula gidip müzik öğretmeni olacaktır. Türkiye’nin tüm ök­ süz yurtlarında “müziğe hevesli, istidatlı ço­

cukları” bulmak için sınavlar açılmıştır. Ada­

na’dan iki çocuk kazanır sınavı. Dördüncü sı­ nıftan Mehmet, beşten Şaban. “Şaban gitsin,

onun son şansı, sen seneye nasılsa yine sınava girer kazanırsın” denir.

Bir yıl sonra Mehmet yine sınavı kazanır ama yeni bir yasa çıkmıştır. Öksüz okulunu ba­ şarıyla bitiren tüm çocuklar askeri okula yol­ lanacaktır. Mehmet, adına Ruhi adı da ekle­

nerek İstanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ne yollanır.Askeri liseden kaçacak, Ankara’ya varacak, geri İstanbul’a yollanacak... Yine ka­ çacak, yine geri yollanacak... Dilekçeyle baş­ vur denilecek, dilekçeyle başvuracak, yanıt alamayacak... Sonunda kendini askeri okulda

“çürüğeçıkartacak” (hem de kulaktan!) ama

müzik okulunda yer yok diye alınmayacak... Ve gerisin geriye Adana Lisesi’ne yollana­ cak!.

Yaz aylan geldiğinde, evi olan evine, evi ol­ mayan Konya’da bir okula yollanır. Mehmet Ruhi de Konya’ya... Orada öteki öksüz çocuk­ lardan toplanan parayla yeniden Ankara’nın yolunu tutar. Sınava girmeden bir hafta önce du­ yacaktır konçerto, armoni gibi sözleri. Ödünç bir kemanla bir hafta çalışır ve sınavı kazanır.

Müzik Öğretmen Okulu’na girer ama yine yersizlikten, orda burda “idare eder”. Ancak birinci yılı başarıyla bitirince bu okulda para­

sız yatılı olabilir. Bu okulda alacaktır, “gü-

zelyalın ve söylenmesi kolay olduğu için” Su

adını.

Yukarıdaki özetin özeti çocukluk yıllarını yalnızca azmin gücünü ve zaferini belirtebil­ mek için anlattım.

1935- 36. Hem okulda hem Reisicumhur Or­ kestrasızdadır.

1936- 42 Konservatuvar’ın opera bölümün­ de. Hocası “Kemanı daha az çalış” deyince, “da­

ha az çalışmayı” bilemediğinden kemanı -bıra­

kır.

1942-52. On yıl boyunca Devlet Operası ’nda sayısız roller: “Fidelio”, “Satdmış Nişanlı”,

“Madam Butterfly” “Figaro’nun Düğünü”, “Maskeü Balo”, vb..

1943’ten başlayarak, basbariton Ruhi Su radyoda türkülerimizi söyler. Ve bunlar müt­ hiş etkili olur...

Çarklar dönmeye başlamıştır. Radyodan

hal-R uhi Su yia

yaptığım çeşitli

röportajlardan:

“Müzik eğitimim, müzikteki gelişmem, dünyaya bakış açımdaki gelişmenin, türküle­ re eğilmeme çok yaran oldu. Batı'mn liedTe- ri gibi, bizim türkülerimiz de çeşitli konular­ daydı. Her konunun kendine özgü yorumu ol­ duğunu, olması gerektiğini anlıyordum. Kla- sikTürk musikisinde konu tekti, hep aşktı. Oy­ sa halk, türkülere korkusunu, yangınını, se­ vincini, pireden rahatsız oluşunu, kısaca dı- şanya duyurmak istediği ne varsa, hepsini koymuştu.» Türküye eğilişim, gördüğüm eği­ tim sonucu farklıydı. Hem sesimi kullanıyor­ dum, hem yorumumu».”

★★★

“Sözü ve ezgileriyle halkı en iyi anlatabilen türküleri aldım, zaten ilk şimşekleri radyoda bu yüzden çektim ya!» Bunları söylerken hal­ kın söyleyişinden çok yararlandım ama hal­ kın ağzına öykünmekten, taklitten, özenmek- ten kaçındım».”

★★★

“ Bir şeyler getirmiyor, ileriye doğru bir şey değiştirmiyorsa, yaşıyor sayılmaz sanat Ge­ lenekler bile, yaşay anla zenginleşir. Yaptığımız iş, hem halkın ödemlerini gerçekkştirmdi, hem de halkın özlemlerini geliştirmeli.”

★★★

“Halkımın desteğini gördüğüm için sür­ dürdüm ve hep bu işle yaşadım. İşimin hiç­ bir zaman furyası olmadı ama sevenler ciddi biçimde sevdiler, derinden bağlandılar. Çün­ kü halk, işime ciddiyetle eğüdiğimi biliyor, se­ riyor ve ileriye dönük olanı benimsiyor...”

km sesi, halkın sözleri, halkın türküleri çok gür, fazlasıyla gür çıkmaktadır.

Türküler, onun yorumlarıyla dilden dile ya­ yılır ve yankılanırken, Türkiye Cumhuriyeti hü­ kümetleri, Ruhi Su’yu cezaevlerinde, demir par­ maklıklar ardında tuttu (1952-57). Yetmedi, em­ niyet gözetiminde sürgüne yolladılar. Yetme­ di, konservatuvardaki hocalık görevine, Dev­ let Operası’ndaki işine son verdiler. Yetmedi, radyoevinden, radyo programlanndan kovdu­ lar. Yetmedi, plaklarını yasakladılar. Yetmedi, konserlerini yasakladılar. Yetmedi, yurtdışm- dan aldığı konser ve hocalık tekliflerini engel­ lemek için pasaport vermediler. Yetmedi, te­ davi için yurtdışına çıkışını önlediler!

Ama nafile! O sesi susturamadılar! Ölümünün ardından 16 yıl geçti, onun sesi hâlâ kulaklarımda ve yüreğimde. O ses, hepi­ mizin sesi oldu... “Bu memleket birim /Bizim

dostlar birim” diyen o gür, sıcak, aydın ses...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T a h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü aynı yazı­ da, «Ahmet Vefik Paşa’nın dilini o zaman bizlere öğret­ mek söz konusu olduğunda Edebi Heyet’tekl, zamanın bü­ yük edipleri de

[r]

[r]

Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye Sivas’tan Ankara’ya kar yağışı altında üstü açık, üç hurda oto­ mobille giderler ve AnkaralIlar onlara görkemli bir

Beykoz, Hereke, Bakırköy fabrikaları gibi Fesaneyi de faaliyet çenberi içine alan Sanayi ve Maadin Bankasının meşkûr himmeti ve şirketin idare he­ yetinin

Sabri Esat, daha lisenin son sı­ nıflarında iken şiir yazmıya başla­ mış ve 1928 de Yaşar Nabi, Muam­ mer Lûtfi, Vasfi Mahir, Ziya Os­ man, Cevdet Kudret,

change in cases diagnosed as having LC is macrocytosis (6) and it is determined in a study performed by Maruyama et all that macrocytosis is the most

Lateral medüller sendromun seyri sırasında %12-36 oranında görülebilen bir semptom olan hıçkırık, diafragmanın ve eksternal (inspiratuar) interkostal kasların