_LZ,
* MİLLİYET 28 NİSAN 1993 ÇARŞ^
HABERİNİZ VAR MI?
Yılmaz Çetiner
SEMRA HANİMİ
RAHAT BIRAKIN!
T
URGUT beyin hayatına güç veren, renk veren o’nu vezir eden Semra hanımın acısının çok büyük oldu ğunu bilmeyenimiz yok!.. Kendisinin uzağında veya yakınında herkes görüyor bu acı gerçeği... Karşılıklı sev gi bağları tüm örnekleriyle karşımızda!..Ama böyle bir günde, büyük acının yaralar açtığı, eş siz bir vefa, birlik ve takdir olayının bir aileyi onurlandırdı ğı şu sırada, onların duygusal anlarından yararlanıp, bir takım politik, saray entrikalarına girişmek, menfaat bezir gânlığı yapmak, 6 gün süren hüzünlü matemin tüm sihri ni bozar, sadece kısa bir rüya haline getirir!..
Ve sonunda ülkemizde büyük sosyal ve ekonomik reformun sahibi Turgut Özal için hiç gereği olmayan tar tışmaları alevlendirir!..
Aldığımız haberler şöyle:
- Hanımefendi biz partiyi kursak da başına geç seniz!..
- Hanımefendi siz eğer isterseniz milletvekili de olursunuz, daha başka{!) makamlar da size layık!..
Ve kendisinden, birtakım siyasi fetvalar almak iste yenler, onun ağzından konuşmalar, yönlendirme çabala rı!.. Bunların başladığını günlerdir işitiyoruz...
Oğlu Ahmet Özal için de aynı şeyler konuşuluyor... Onun da etrafında aşağı yukarı aynı lafları fısıldayan in sanlardan bahsediliyor...
Bu açıkta kalmış kişiler ille, ya Semra hanımı politika ya itecekler ya da Ahmet Özal’ıL
Özal ailesinin çevresinde bulunanlar eğer onları ger çekten seviyorlarsa, Turgut beye biraz saygıları varsa, Semra hanımı ve çocuklarını politikaya soyunmaya, tah rik ve teşvikten vazgeçmelidirler...
Böyle bir davranış böyle bir teşebbüs artık adı tarihe geçen büyük reformcu, idealist ve ülkeye büyük hizmet ler veren Turgut Özal’ın şanına gölge düşürme riskini ge tirir!.. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur!..
★★★
BAKINIZ İsmet Paşa’nın oğulları Ömer ve Erdal İnö nü’nün yıllar yılı sesleri çıktı mı?.. Babalarının sağlığında veya ölümünden hemen sonra ortaya dökülüp veraset iddiasında bulundular mı?..
Eğer dökülselerdi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, 12 yit Miln Şef olarak Cumhurbaşkanlığı yapmasına rağmen hür seçimi ve demokrasiyi ülkesine getiren... zamanı ge lince de 80 yaşına rağmen görevler üstlenen İsmet İnö nü bile yara alabilirdi!..
Yılar sonra Erdal İnönü politikaya girdi ki, buna ade ta mecbur oldu diyebiliriz!..
Merhum Adnan Menderes’in oğlu Yüksel Menderes, 27 Mayıs’tan sonra bir süre milletvekili oldu, liderliği üze rinde çok duruldu amma... İsparta’nın Çoban Sülüsü, ya ni milletin içinden biri Başbakanlığı kapıverdi!..
Şimdi kardeşi Aydın Menderes bir parti kurup lideri olma peşinde! Halbuki bir süre önce AP’de, sonra da DYP’de değil miydi kendisi?.. Eğer babadan tevarüs e- den böyle bir yeteneği olsaydı içinde bulunduğu partinin başına geçip ülkeyi yönetme yarışına katılmaz mıydı?..
Bakınız bir şey söyleyelim... Eğer, Mustafa Kemal A- tatürk’ün bir çocuğu olup babasının ölümünden sonra si yasete girme deneyimine girişseydi, o bile babasının adı na gölge düşürebilirdi!..
Zaten, Atatürk’ün, yaşadığı sırada hayatta olan tek kardeşi Makbule hanıma bile kendi soyadını vermeyip
"Atadan” soyadını münasip görmesi fevkalade anlamlı
ve isabetli değil mi?...
★★★
ŞİMDİ, akıllı ve deneyimli Semra hanıma düşen gö rev etrafını dağıtsın” demiyoruz amma bu gibi telkin leri, kışkırtmaları dinlememesidir!..
Elbet te Semra hanımın ve oğullarının siyasi görüşle ri olacaktır. Elbette zaman zaman duygu ve düşünceleri ni dostlarıyla paylaşacaklardır...
Turgut beyin kurduğu, şenel başkanı, doğal lideri oldu ğu, felsefesini, ilkelerini, ruhunu saptadığı siyasi parti, ikti dara aday olarak ana muhalefet görevini yapıyoı şu an...
Semra hanım ve oğulları; Turgut Özal'ın felsefesini, mega vizyonunu ve tüm ideallerini onun yanında yetişen ve ondan çok şeyler öğrenen genç yöneticilerin, politika cıların meşaleyi taşımalarını pekâlâ sevgi ile zevk ite, gu rur duyarak izleyebilirler... Yanlışları, doğruları kendi öl çüleri içinde söyleyebilirler...
Amma siyasi Arena’ya bizzat girip, dövüşmeye baş- lariansa yazık olur Turgut beyin kendilerine bıraktığı eş siz manevi mirasa!...
NOT: Bu yazı Ahmet Özal’ın 32. Gün’de M.Ali Birand i- le yaptığı görüşmeden önceki gün yazılmıştır.
