f 9 /
y
^
S
r •
______
,
______________________________________________________________
Deniz Müzesi v e sile siy le :
Çırağan
(Manisa ba- ğımsız Millet vekili Hamdul lah S u p h i T a n r ı ö . ver’in, Deniz müzesi vesile- sile yaptığı ko- ^ nuşmalann bi rinci kısmını 16; ikinci kıs mını da 18ma-Müzeler çok müessir mekteplerdir. Birbirini takip
eden nesiller oradan feyiz alırlar, ilham alırlar.
Orada millî izzetinefis dediğimiz hârikalar yara
tan kudrete kavuşurlar.
________________ ANLATAN: ________________ J
M
.
Suphi Tanrtöver
sini, oradan ge çen gemiler top ateşi ile asırlar ca selâmladılar. Rodoslu olduğu nuz için, bunu bana, siz ken diniz anlattınız. Şimdi en me sut bir kalple ve eski bir mek tep hocasının yıs tarihli sayılarımızda yayın
lamıştık. Arkadaşımız İhsan Ada ya verilen bu cevapların üçüncü ve son kısmını da bugün yayın- liyoruz:)
Jki vatanımız vardır. Karalarda- * ki vatanımız ve denizlerdeki vatanımız. Vatan hatıralar saha sıdır. Yepyeni bir toprak kimse için bir vatan olmaz. Zamanlar geçecek, hatıralar doğacak, bu sahalara emek, gözyaşı ve kan damlaları akacak, nihayet her ikisi tarih dediğimiz mukadde
sat ile yoğrulacak ve millete bir vatan olacaktır.
Bizim etrafımızdaki denizler vatanimizdir. Onun sahasında ha tıralarımız, »ereflerimiz ve su yun derinliğine gömülmüı şehit liklerimiz var.
Bilirsiniz, vaktile Türk donan- maları tstanbuidan ayrılırken, büyük kahramanımız Barbarosu selâmlamadan yola çıkmazlardı. Rodos’un Anadoluya bakan »imal burnunda, bugün hâlâ mamur o- larak duran Murat Reisin
türbe-hissile milli tarih ve milli kıy metler üzerine başlarını eğen gençlerimize rastgeliyorum. Bun lardan biri denizcilik hakkında sözlerimi kendisine ithaf ettiğim Halûk Şehsuvaroğludur. O bir cezbe hayatı geçiriyor. İhmalin ve nisyamn elinden kurtarılabil- mig neyimiz varsş, bir müze ha linde toplamağa çalışıyor. «Cum huriyet» ve «Akşam» gazetelerin de çıkan yazılarını ne derin bir zevk içinde okuyorum.
Feridun Fazıl Tülbentçi de ay nı kıymetlere gönül vermiş çok aziz bir gencimizdir.
Mazi bir millet için nedir? Bun lar ne kadar iyi duyuyorlar, ne kadar iyi biliyorlar,
Ş
ehsuvaroğlu Ankaraya bir se- fer yaptı. Ve oradan bize bir müjde getirdi. Çırağan sarayının deniz müzesi olmasına hükümet karar vermiş.Çırağan sarayını sizin yaşınız da olanlar bir kadit halinde bi lirler. Çünkü o, Meşrutiyetin ba bında yandı. Ben ve arkadaşlarım «Servet-i Fünun» un üst katından meş’um levhayı seyrettik. Çıra- ğanm çatısı dumanlar içindeydi. Yangın bu millî servetimizi de duman halinde savurmağa başla mıştı.
Senelerce İstanbul halkı, bü tün saraylarımızın en güzeli ve en millisi olan bu muhteşem abi denin önünden, kalpleri yaralan mış olarak geçti. Siz görmediniz, ben onu mamur zamanında ziya ret ettim. İstaribulun bütün eski sanatleri orada kendilerine eş siz bir sergi vücude getirmişti. Nakşın, tahta işçiliğinin, sedefçi liğin, bağacılığın, fildişi işçiliği nin, mermer oymacılığının Ve bütün mimarî dediğimiz orkes trayı vücude getiren sanatleri- mizin her biri orada kendisine bir köşe ayırmış ve en nadide ör neklerini oraya koymuştu. De mek bu şimdi kendi mazisine lâ yık bir istikbale kavuşuyor. Ora da uğradığımız büyük felâket ta mir edilecektir. Oraya denizcilik tarihimizin son yadigârlarını ko yacağız. Buna ne kadar sevinsek yeridir.
Barbaros
o
civarda yatıyor. Bütün kaptan paşalarımız, deniz ci reislerimiz yattıkları köşelerde bir müjde • aldılar. Muhteşem Türk denizcilik tarihine lâyık bir çelengi getirip Boğaziçi sula rının sahiline bırakacağız. Onla rın ruhu şadolacak, biz bir bay ram havası yaşıyacağız. İçerde ve dış âlemde denizcilik tarihi mizi alâkadar eden ne varsa, ya vaş yavaş toplıyacağız. Boğaziçi kayıkları, saltanat kayıkları, Ka- dirgalar, cins cins harp teknele ri, Avrupa ressamlığının tesbit ettiği büyük kaptanlarımızın si maları, her cins yadigârlar ve vesikalar orada toplanacak ve halkın ziyaretine açılacak.Müzeler çok müessir mektep lerdir. Birbirini takip eden ne siller oradan feyiz alırlar, ilham alırlar. Orada millî izzetinefis dediğimiz harikalar yaratan kud rete kavuşurlar.
Bu kararından dolayı hüküme te bir şükran borcumuz var. De niz müzesinin başında senelerdir, eski Türk ruhuna mahsus olan eğilmez, bükülmez, bıkmaz ve şaşmaz ruhla çalışan çok aziz Şehsuvaroğluna mütehassis bir kalple tebrikimi söylüyorum.