• Sonuç bulunamadı

Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyıl Ortalarında Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası’nın Sosyo- Ekonomik Durumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyıl Ortalarında Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası’nın Sosyo- Ekonomik Durumu"

Copied!
614
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KARABÜK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANABĠLĠM DALI

TEMETTUAT DEFTERLERĠNE GÖRE 19. YÜZYIL

ORTALARINDA RUMELĠ EYALETĠ PĠRLEPE KAZASI’NIN

SOSYO-EKONOMĠK DURUMU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Emra ARAL

Tez DanıĢmanı Doç. Dr. Serdar ÖSEN

Karabük EYLÜL/2019

(2)

T.C.

KARABÜK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANABĠLĠM DALI

TEMETTUAT DEFTERLERĠNE GÖRE 19. YÜZYIL

ORTALARINDA RUMELĠ EYALETĠ PĠRLEPE KAZASI’NIN

SOSYO-EKONOMĠK DURUMU

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan Emra ARAL

Tez DanıĢmanı Doç. Dr. Serdar ÖSEN

Karabük EYLÜL/2019

(3)

ĠÇĠNDEKĠLER

ĠÇĠNDEKĠLER ... 1 DOĞRULUK BEYANI ... 6 ÖNSÖZ ... 7 ÖZ ... 9 ABSTRACT ... 10

ARġĠV KAYIT BĠLGĠLERĠ... 11

ARCHIVE RECORD INFORMATION ... 12

KISALTMALAR LĠSTESĠ ... 13

ARAġTIRMANIN KONUSU ... 14

ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ ... 14

ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ ... 15

KAPSAM VE SINIRLILIKLAR/KARġILAġILAN GÜÇLÜKLER ... 15

1. BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 16

OSMANLI SOSYAL VE EKONOMĠK TARĠHĠ KAYNAKLARINDAN TEMETTUÂT DEFTERLERĠ ... 16

1.1. Osmanlı’da Sayım Geleneği ... 16

1.2. Temettu Vergisi ... 20

1.3. Temettuat Defterleri ... 21

1.4. Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası Temettuat Defterinin Tanıtımı ... 25

2. ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 26

RUMELĠ EYALETĠ ve PĠRLEPE’NĠN TARĠHÇESĠ ... 26

2.1. Balkan ve Rumeli Adı Üzerine Bir Değerlendirme ... 26

2.2. Osmanlı’nın Rumeli’ye GeçiĢi ... 27

2.3. Balkanlardaki Türk Varlığı ve Makedonya’nın Osmanlı Hakimiyeti Altına Girmesi ... 29

2.4. Pirlepe Kazası’nın Tarihçesi ... 31

3. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 33

PĠRLEPE KAZASI’NIN TEMETTUAT DEFTERLERĠNE GÖRE SOSYAL YAPISI VE MESLEK GRUPLARI ... 33

3.1. Pirlepe Kazası’nın Mahalleleri, Hane Sayıları ve Nüfusu ... 33

(4)

3.3. Meslek Grupları ... 41

3.3.1. Müslüman Mahallelerde Tarım ve Hayvancılıkla UğraĢanlar ... 41

3.3.2. Müslüman Mahallelerde Sanayi ve Ticaretle UğraĢanlar ... 42

3.3.3. Müslüman Mahallelerde Kamu Görevlileri ... 44

3.3.4. Müslüman Mahallelerde Hizmet Alanında ÇalıĢanlar ... 45

3.3.5. Gayr-i Müslim Mahallelerde Tarım ve Hayvancılıkla UğraĢanlar ... 46

3.3.6. Gayr-i Müslim Mahallelerde Sanayi ve Ticaretle UğraĢanlar ... 47

3.3.7. Gayr-i Müslim Mahallelerde Kamu Görevlileri ... 49

3.3.8. Gayr-i Müslim Mahallelerde Hizmet Alanında ÇalıĢanlar ... 49

3.4. Pirlepe Kazası Müslüman Mahalleleri’nde Bulunan Dükkân Sayıları ve Dağılımı ... 51

3.5. Pirlepe Kazası Gayr-i Müslim Mahalleleri’nde Bulunan Dükkân Sayıları ve Dağılımı ... 55

4. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 58

PĠRLEPE KAZASI’NDA TARIM VE HAYVANCILIK ... 58

4.1. Tarım Faaliyetleri ... 58

4.1.1. Müslüman Mahallelerde Tarım Yapılan Toprak Miktarı ve Dağılımı 60 4.1.2. Müslüman Mahallelerinde Hane BaĢına DüĢen Toprak Miktarı ... 63

4.1.3. Müslüman Mahallelerde YetiĢtirilen Tarım Ürünleri ... 65

4.1.4. Gayr-ı Müslim Mahallelerde Tarım Yapılan Toprak Miktarı ve Dağılımı ... 67

4.1.5. Gayr-ı Müslim Mahallelerinde Hane BaĢına DüĢen Toprak Miktarı . 70 4.1.6. Gayr-i Müslim Mahallelerde YetiĢtirilen Tarım Ürünleri ... 72

4.2. Hayvancılık Faaliyetleri... 75

4.2.1. Müslüman Mahallelerde Hayvancılık Faaliyetleri ve Dağılımı ... 76

4.2.1.1. Müslüman Mahallelerde BüyükbaĢ Hayvancılık ... 76

4.2.1.2. Müslüman Mahallelerde KüçükbaĢ Hayvancılık... 79

4.2.1.3. Müslüman Mahallelerde Yük ve Binek Hayvancılığı ... 81

4.2.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Hayvancılık Faaliyetleri ve Dağılımı ... 84

4.2.2.1. Gayr-i Müslim Mahallelerde BüyükbaĢ Hayvancılık ... 84

4.2.2.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde KüçükbaĢ Hayvancılık... 86

4.2.2.3. Gayr-i Müslim Mahallelerde Yük ve Binek Hayvancılığı ... 87

(5)

4.3.1. Müslüman Mahallelerde Toplam Hayvan Varlığı ... 90

4.3.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Toplam Hayvan Varlığı ... 92

5. BEġĠNCĠ BÖLÜM ... 95

PĠRLEPE KAZASI’NIN ĠKTĠSADĠ YAPISI ... 95

5.1. Pirlepe Kazası’nda Gelir Kaynakları ve Dağılımı ... 95

5.1.1. Tarım Gelirleri ... 95

5.1.2. Hayvancılık Gelirleri ... 99

5.1.2.1. Müslüman Mahallelerde Hayvancılık Gelirleri ... 99

5.1.2.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Hayvancılık Gelirleri ... 100

5.1.3. Tarım ve Hayvancılıkla UğraĢanların Gelirleri ve Dağılımı ... 101

5.1.3.1. Müslüman Mahallelerde Tarım ve Hayvancılıkla UğraĢanların Gelirleri ... 101

5.1.3.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Tarım ve Hayvancılıkla UğraĢanların Gelirleri ... 102

5.1.4. Sanayi ve Ticaret Gelirleri ve Dağılımı ... 103

5.1.4.1. Müslüman Mahallelerde Sanayi ve Ticaret Gelirleri ve Dağılımı103 5.1.4.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Sanayi ve Ticaret Gelirleri ve Dağılımı ... 105

5.1.5 Kamu Görevi Gelirleri ve Dağılımı ... 107

5.1.5.1. Müslüman Mahallelerde Kamu Görevi Gelirleri ... 107

5.1.5.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Kamu Görevi Gelirleri ... 108

5.1.6. Hizmet Alanında ÇalıĢanların Gelirleri ve Dağılımı ... 109

5.1.6.1. Müslüman Mahallelerde Hizmet Alanında ÇalıĢanların Gelirleri ve Dağılımı ... 109

5.1.6.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Hizmet Alanında ÇalıĢanların Gelirleri ve Dağılımı ... 111

5.2. Pirlepe Kazası’nda Vergiler ve Vergi Dağılımı ... 113

5.2.1. Vergi-yi Mahsusa ve Dağılımı ... 113

5.2.1.1. Müslüman Mahallelerde Vergi-yi Mahsusa Gelirleri ... 114

5.2.1.2. Gayr-i Müslim Mahallelerde Vergi-yi Mahsusa Gelirleri ... 114

5.2.2. AĢar Vergisi ve Dağılımı ... 115

5.2.2.1. Müslüman Mahallelerde AĢar Vergisi Gelirleri ... 116

(6)

5.2.3. Ağnam Vergisi ve Dağılımı ... 118

5.2.3.1. Gayr-i Müslim Mahallelerde Ağnam Vergisi Gelirleri ... 119

6. ALTINCI BÖLÜM ... 121

RUMELĠ EYALETĠ PĠRLEPE KAZASI TEMETTUAT DEFTERĠNĠN TRANSKRĠPTĠ ... 121 SONUÇ ... 596 KAYNAKÇA ... 601 TABLO LĠSTESĠ ... 605 ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... 607 EKLER ... 608 ÖZGEÇMĠġ ... 612

(7)

TEZ ONAY FORMU

Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne,

Emra ARAL‟a ait “ Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyıl Ortalarında Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası‟nın Sosyo-Ekonomik Durumu” adlı bu tez çalıĢması Tez Kurulumuz tarafından Tarih Programı Yüksek Lisans tezi olarak oybirliği/oyçokluğu ile kabul edilmiĢtir.

Akademik Unvanı, Adı ve Soyadı Ġmzası

Tez Kurulu BaĢkanı : Doç. Dr. , Serdar ÖSEN ...

DanıĢman Üye :Doç. Dr., Serdar ÖSEN ...

Üye : Prof. Dr., BarıĢ SARIKÖSE ...

Üye :Doç. Dr. Ġbrahim YENEN ...

(8)

DOĞRULUK BEYANI

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum, bu çalıĢmayı, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düĢecek bir yol ve yardıma baĢvurmaksızın yazdığımı, yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluĢtuğunu ve bu eserleri her kullanıĢımda alıntı yaparak yararlandığımı belirtir; bunu onurumla doğrularım.

Enstitü tarafından belli bir zamana bağlı olmaksızın, tezimle ilgili yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması durumunda, ortaya çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara katlanacağımı bildiririm.

Adı Soyadı : Emra ARAL

(9)

ÖNSÖZ

Temettuat sayımları, 19. yüzyıl Osmanlı iktisadi ve sosyal yapısının anlaĢılması için oldukça önemli bir yere sahiptir. Gelir dağılımının anlaĢılması, Tanzimat ile herkese uygun bir verginin alınması kararı sonucu oluĢturulan bu defterler daha önce yapılan tahrir sayımlarından farklı olarak bizlere Osmanlı iktisadi ve sosyal yapısı hakkında oldukça mühim bilgiler sunmaktadır. Hane reislerinin isimleri, sahip oldukları mal varlığı, hanelerden alınan emlâk, arazi, hayvanât ve temettuât vergi miktarları gibi konularda araĢtırmacılara oldukça geniĢ bilgiler veren bu defterler Osmanlı idari birimlerine göre düzenlenmiĢ olup mahalle, nahiye, köy, kasaba ve kaza Ģeklinde ayrılarak oluĢturulmuĢtur.

CumhurbaĢkanlığı Osmanlı ArĢivi‟nde bulunan Maliye Nezareti Temettuat Defterleri kataloğunda kayıtlı H. 1260-61 (M.1844-1845) tarihine ait Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası temettuât defteri bu tez çalıĢmasının kaynağını oluĢturmaktadır. ÇalıĢmada Pirlepe Kazası‟nın 19 merkez mahallesi ele alınmıĢ ve incelenmiĢtir. Kazaya ait temettuât defteri ML. VRD. TMT. d. koduyla ve 11447 sıra numarası ile arĢivde yer almaktadır. Defter bir nüsha olmakla birlikte Müslüman ve Gayr-i Müslim mahalleler olmak üzere ayrılmıĢtır. Defter Müslüman mahallelerden baĢlamaktadır. Müslüman mahalleler sırasıyla Ģu Ģekildedir: Evsat, Debbağhane, Akmescid, Tokat, ViĢne, Terzele, ÇarĢı, Menrid Beğ ve Bayraklı Bey. Gayr-i Müslim mahalleler ise Ģunlardır: Papaz Kostadin, Papaz Ġstefan, Papaz Ġliye, Papaz Reste Oğlu Ġkom, Papaz Gorgiye, Papaz Esberko, Papaz Nikola, Papaz Yandere, Papa Aleks ve Papaz Angele.

Pirlepe Kazası‟nın temettuât defterlerini esas alan bu çalıĢma yedi bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde, Osmanlı sosyal ve ekonomik kaynaklarından temettuât defterleri, ikinci bölümde, Pirlepe Kazası‟nın kısa tarihi, üçüncü bölümde, sosyal ve meslek grupları, dördüncü bölümde, tarım ve hayvancılık, beĢinci bölümde iktisadi yapı ve altıncı bölümde vergiler ve vergi dağılımı, yedinci bölümde Pirlepe Kazası temettuât defterinin transkripti verilmiĢtir.

Genel olarak tezde Pirlepe Kazası mahallelerin sosyal yapı ve ekonomik yapısına değinilmeye çalıĢılmıĢtır. Mahallelerin hane sayıları, hane reislerinin isimleri, hayvan sayıları ve sahip olunan toprak miktarı, hayvanlardan ve topraktan alınan vergiler, meslek grupları ve bunların dağılımları iĢlenmiĢtir.

(10)

Tez çalıĢmam süresince her türlü yardım ve destekte bulunan Karabük Üniversitesi öğretim üyelerinden danıĢman hocam Doç. Dr. Serdar ÖSEN‟e, aileme ve manevi desteklerini esirgemeyen arkadaĢlarıma teĢekkürü bir borç bilirim.

EMRA ARAL KARABÜK-2019

(11)

ÖZ

19.yy‟da Osmanlı Devleti‟nde Tanzimat fermanı ile birlikte bir takım mali ve iktisadi ıslahatlar yapılmıĢtır. Bu yenilikler çerçevesinde 1844 yılında yapılan tahrirler sonucu Osmanlı toplumunda hanelerin emlak, arazi ve gelirleri, ödedikleri vergiler ile birlikte temettuât defterlerine kaydedilmiĢtir. Osmanlı Devleti‟nden günümüze kadar gelen zengin arĢiv belgeleri içinde Temettuat Defterlerinin önemli bir yeri vardır. Temettuat Defterleri 19. yüzyıl ortalarındaki Osmanlı sosyal ve ekonomik durumunu yansıtacak içerik ve zenginliğe sahiptir. Bu defterlerde hane reisleriyle alakalı kayıtlar, nüfus, meslekler, tarım, hayvancılık ve vergiler gibi konular ayrı ayrı sınıflandırılıp tablo veya grafik haline dönüĢtürülmekle yorumlanabilir hâle gelebilmiĢtir. Böylece Pirlepe ‟de yaĢayan hane reislerinin, meslekleri, iĢledikleri topraklar, kiraya verdikleri mülkler ile besledikleri hayvanların sayıları ve bu ekonomik faaliyetlerden sağladıkları gelirler ve neticesinde ödemekle mükellef oldukları vergiler ayrı baĢlıklar içerisinde toplanarak değerlendirilmeye çalıĢılmıĢtır.

(12)

ABSTRACT

In 19th century, some financial and economic reorganization was performedwith Reform Declaration (Rescript of Gülhane). In the framework of these eforms real estates, lands and incomes of households of Ottoman society were registered in title temettuat register together with taxes they paid according to regulations made in 1844. Temettuat Register have an essential place among archival materials resting from the Ottoman Empire to the present day. The Temettuat Registers has a wide content reflecting social and economic situation of the Ottoman Empire in the 19th century. Data belonging to the “hane‟s“ has been categorized in branches like population, professions, farming, cattle breading and taxes. Afterwards, this data has been transformed into graphics and tables and has made been ready for evaluation. Therefore, the numbers of “hane`s” and heads of families in Pirlepe, their respective professions, arable land, estates which were rented out, the number of cattle as well as incomes which were gained from this kind of economical activities as well as taxes have been categorized separately and evaluated.

(13)

ARġĠV KAYIT BĠLGĠLERĠ

Tezin Adı Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyıl Ortalarında Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası‟nın Sosyo- Ekonomik Durumu

Tezin Yazarı Emra ARAL

Tezin DanıĢmanı Doç. Dr. Serdar ÖSEN Tezin Derecesi Yüksek Lisans

Tezin Tarihi 17.09.2019 Tezin Alanı Tarih

Tezin Yeri KBÜSBE - KARABÜK Tezin Sayfa Sayısı 612

Anahtar Kelimeler XIX. Yüzyıl, Temettu Vergisi, Pirlepe, Osmanlı, Ekonomi, Rumeli.

(14)

ARCHIVE RECORD INFORMATION

Name of the Thesis The Socio-Economic Situation of the Prilep (Pirlepe) Region of the Rumeli State in the Middle of 19‟th Century: According to the Temettuat Registeries

Author of the Thesis Emra ARAL

Advisor of the Thesis Assoc Dr. Serdar ÖSEN Status of the Thesis Master‟s Thesis

Date of the Thesis 17.09.2019 Field of the Thesis History

Place of the Thesis KBÜSBE- KARABÜK Total Page Number 612

Keywords XIX‟th Century, Temettu Tex, Prilep, Ottoman, Economy, Rumeli

(15)

KISALTMALAR LĠSTESĠ

Bkz. : Bakınız

BAO : BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi

C. : Cilt

H. : Hicri

M. : Miladi

MEB : Millî Eğitim Bakanlığı

ML. VRD.TMT.d. : Maliye Varidât Muhasebesi Temettuât Defteri

Nr. : Numara S. : Sayı s. : Sayfa TTK : Türk Tarih Kurumu vs. : Vesaire vb. : ve benzeri

(16)

GĠRĠġ

ARAġTIRMANIN KONUSU

Günümüzde Makedonya‟ya bağlı bir Ģehir merkezi olan Pirlepe, 1844-1845 yıllarında Osmanlı Devleti‟ne bağlı bir kaza merkezi olarak idare olunmuĢtur. 1844-1845 yılları Osmanlı Devleti‟nin maliyede reformlar yapıp, herkese uygun, adil ve kazanca göre vergi alımı için uygulanan yeni vergilendirme sisteminin uygulandığı ve temettuât defterlerinin tutulduğu yılardır. Tezin konusunu da bu yıllarda tutulan Pirlepe temettuât defteri oluĢturmaktadır. Defterdeki veriler transkript edilip, 19. yüzyıl ortalarında Pirlepe Kazası‟nın sosyo-ekonomik durumu tezin ana konusu olmuĢtur.

ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ

Pirlepe, günümüzde Makedonya Cumhuriyeti'nin orta bölgesinde yer alan önemli Ģehir merkezlerinden biridir. Bugünkü resmî adı Prilep olan Ģehir, Osmanlı Döneminde Pirlepe olarak adlandırılmıĢtır. Orada yaĢayan Türkler arasında da Pirlepe ismi kullanılmaktadır. ġehrin tarihî geçmiĢi Antik dönemlere kadar dayanır. Pirlepe Kasabası 9. yüzyılda Vizigotların, 11. yüzyılda Bulgarların, 14. yüzyılda Sırpların idaresine geçmiĢtir. ġehrin Türk idaresine geçiĢi, I. Sultan Murat Hüdâvendigâr döneminde TimurtaĢ PaĢa‟nın H.784/M.1382-83 tarihindeki fethi ile olmuĢtur. Pirlepe, H. 1844 tarihinde Rumeli Eyaletine bağlı bir kaza merkezidir.

Bu araĢtırmada, Pirlepe‟nin 19. yüzyıl ortalarındaki sosyo-ekonomik yapısı Pirlepe temettuât defteri esas alınarak değerlendirilmiĢtir. Bu sayede 19. yüzyıl ortalarında Rumeli Eyaletin‟e bağlı Pirlepe Kazası‟nın sosyo-ekonomik durumu ortaya konulmuĢ ve çalıĢma Rumeli Eyaleti‟nin sosyo - ekonomik tarihine katkıda bulunacaktır.

AraĢtırmanın kapsamı; H. 1260-1261/M. 1844-1845 yıllarıdır. Bu dönem Osmanlı Devleti‟nin maliyede reformlar yapıp, herkese uygun, adil ve kazanca göre vergi alımı için uygulanan yeni vergilendirme sisteminin uygulandığı ve temettuât defterlerinin tutulduğu yılardır.

(17)

ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ

AraĢtırmanın kaynağını, CumhurbaĢkanlığı Osmanlı ArĢivinde bulunan, 19. Yüzyıl ortalarında Maliye Varidât Muhasebesi Temettuât Defterleri‟nden (ML.VRD.TMT.d.) Katalog sıra numarası 11447 olan Pirlepe Temettuât Defteri oluĢturmaktadır.

Pirlepe‟nin tarihçesi, temettuât defterleri, vergiler, temettuât defterlerinden önce yapılan sayımları konu edinen telif eserler, makale ve tezlerdeki bilgilere de baĢvurulmuĢtur.

Kaynak araĢtırması tamamlandıktan sonra Pirlepe temettuât defteri transkript edilmiĢ, bilgiler ve veriler tablo haline getirilmiĢ, istatiksel grafikler çizilmiĢtir. Yapılan tablo ve grafikler yorumlanarak Pirlepe‟nin sosyo-ekonomik yapısı değerlendirilmiĢtir.

KAPSAM VE SINIRLILIKLAR/KARġILAġILAN GÜÇLÜKLER

Pirlepe temettuât defteri toplamda 100 varak ve 207 sayfadır. Ġlk 94 sayfa Müslüman mahallelere ait olup 113 sayfa da Gayr-i Müslim mahallelere aittir. Defter transkript edilirken Gayr-i Müslim isimlerini ve yer adlarını okumada zorluklar yaĢanmıĢtır. Okunamayan isimler ve yer adları olmuĢtur. Transkript edilen her alan tablolara iĢlenmiĢtir. Bilgiler daha sonra ki aĢamada verilere dönüĢtürülmüĢ ve sosyo- ekonomik açıdan Pirlepe Kazası incelenmiĢtir.

ÇalıĢma sırasında karĢılaĢılan güçlüklerden biride, Pirlepe Ģehri hakkında pek fazla kaynak bulunamamasıdır. Literatür taraması yapılmıĢ fakat çalıĢılan Ģehir ile ilgili pek fazla kaynak bulunamamıĢtır. Bundan sebep Pirlepe‟nin tarihçesi kısa tutulmuĢtur.

(18)

1. BĠRĠNCĠ BÖLÜM

OSMANLI SOSYAL VE EKONOMĠK TARĠHĠ

KAYNAKLARINDAN TEMETTUÂT DEFTERLERĠ

1.1. Osmanlı’da Sayım Geleneği

Devletler; yönettikleri toprağın büyüklüğünü ve bu topraklarda yaĢayan nüfusun sayısını, özelliklerini ve gelirlerini tespit maksadıyla sayım yapmıĢlardır. Modern dönem öncesinde, gelir yaratmanın nüfus ve toprağa dayalı olması nedeniyle mali ihtiyaçları karĢılayacak yegâne unsur olan bu kaynakların tespitini zorunlu hale getirmiĢtir.1

Merkeziyetçi, bürokratik, patrimonyal bir devlet olan Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda sayılan sebeplerden dolayı geniĢ bir etkinlik gösterildiği anlaĢılır.2

Osmanlılar geniĢ bölgelere yayılmıĢ topraklarını ve bu topraklarda yaĢayan nüfusu sıkı bir merkezi yönetim ve denetim altında tutabilmek için oldukça farklı sayım yöntemleri geliĢtirmiĢlerdir. Her devlet görevlisi ve reaya hakkında sistematik bilgiler toplamıĢlar, böylece en kapsamlı ve güvenilir sonuçlara ulaĢmaya çalıĢmıĢlardır. Bugün modern istatistik biliminin temel ilkeleri de kapsamlılık ve güvenilirlik üzerine kurulmuĢtur. Osmanlıda sayımlar belli amaçlarla, özellikle vergileme amacıyla yapıldığından, klâsik dönemde yapılan sayımları bugünkü istatistiklerle aynı düzeyde saymak hatalı olacaktır. Ancak bu tarihi sayımlardan belirli yöntemler uygulayarak bugünkü istatistik verilerine yakın sonuçlar elde etmek mümkündür.3

Osmanlı idarecileri klasik diye adlandırılan dönemden itibaren tebaanın durumunu görmek, devletin mali ve askeri ihtiyaçlarını karĢılamak ve buradan yola çıkarak halkın ekonomik düzeyini ve askerliğe elveriĢli kiĢi miktarını belirlemek için çeĢitli nüfus ve mal sayımı çalıĢmaları yaptılar.4

1

Yavuz ElitaĢ, „‟Temettuât Defterlerine Göre Vidin Eyaletine Bağlı Servi Kazasının Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1844)‟‟ (Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi SBE), 2015, s. 4.

2 Halil Ġnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-1, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ġstanbul, 2015, s. 217.

3

ElitaĢ, a.g.t., s. 4

4 Mehmet GüneĢ, „‟Osmanlı Dönemi Nüfus Sayımları ve Bu Sayımları Ġçeren Kayıtların Tahlili‟‟, Akademik Bakış , S. 15, 2014, s. 222.

(19)

Osmanlı Devleti, kuruluĢundan itibaren vergi kaynaklarının tespiti konusunda önceki Türk devletlerinde uygulanan vergi sistemini esas alarak, tahrir (sayım) yöntemini benimsemiĢtir. Fethedilen her ülkede vergi kaynaklarının tespiti için tahrirler yapılmıĢ ve devletin genel durumundaki geliĢme ve değiĢmelere paralel olarak bunlar yenilenmiĢtir. Tahrir esnasında vergi kaynaklarının gözden kaçmaması için azami gayret sarf edilmiĢ, çeĢitli nedenlerle vergilendirilemeyen kaynaklar sık sık yapılan teftiĢlerle vergi sistemine dâhil edilmeye çalıĢılmıĢtır.5

Osmanlı devleti 16. yüzyılın baĢlarından itibaren fetihlerle sürekli geniĢlediği için devletin hukuki, askeri, mali ve sosyal yapısında da devamlı geliĢme ve değiĢmeler vuku bulmuĢtur. Bundan dolayı imparatorluğun her tarafına Ģamil tek bir vergi düzeni konulamamıĢ, fethedilen her bölgenin coğrafi Ģartları, ırki ve kültürel özellikleri ile sosyal ve ekonomik yapısı dikkate alınarak ayrı ayrı düzenlemeler yapmak yoluna gidilmiĢtir. Ayrıca fethedilen bir ülkedeki ekonomik ve sosyal istikrarın bozulması endiĢesi de Osmanlı idarecilerini bölgeye karĢı daha faydacı davranmaya ve her mahallin yukarıda sayılan hususiyetlerini göz önüne alarak bir vergi sistemi yerleĢtirmeye sevk etmiĢtir.6

Osmanlı Devleti'nin kurulmasından, tanzimata kadar devletin topraklarına kattığı yerler arazisi ve nüfusu ile yazılırdı. Fakat bu yazımlarda esas amaç, toprak ürünlerinden gelir almak olduğu için, bu yazımlarda nüfusla ilgili ayrıntılar yoktur. Ne var ki Osmanlı üretim birimi, toprak-çiftlik-aile bütünü düĢünülürse, bu yazım defterlerinde toprak ile üzerindeki üretici ve görevli insan sayısı arasında bir orantı olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla Tanzimat öncesine ait bu toprak-üretim temel alınan sayımlardan farklı yöntemlerle nüfus tespiti yapmak mümkündür. Nitekim adı geçen tahrir defterleri nüfus tespitleri için kullanılmıĢtır.7

Osmanlı Devleti‟nde en eski arazi ve nüfus tahririnin tespiti konusunda iki görüĢ vardır. Ġlk tahririn Sultan Orhan (1326-1360) zamanında olduğu; bir diğer görüĢ ise en eski arazi tahrir defteri sultan Orhan değil Sultan 1.Murat (1360-1389) devrine

5 AyĢe Özdemir Kızılkan, “Osmanlı Vergi Düzeninde Temettuat Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 20 2008, s. 58.

6 Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Isparta, 1997, s. 134.

7 Nuri Adıyeke, “ Temettuat Sayımları ve Bu Sayımları Düzenleyen Nizamname Örnekleri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sy. 11, 2000, s. 769.

(20)

ait olduğu yönündedir. Ġlk toprak ve dolayısıyla nüfus tahririn hangisinin ilk olduğunun kesin olarak çözülmemiĢ bir mesele olarak saymak gerekecektir.8

Toprak ve dolayısıyla nüfus sayımının ne zaman baĢlayıp ne zaman son bulduğunu saptamak da zordur. Netayicü‟l-Vukuat yazıcısı Mustafa PaĢa‟ya göre son toprak ve dolayısıyla nüfus tahriri II. Selim devrinde (1566-1574) yapılmıĢtır. Halbuki Ömer Lütfi Barkan, III. Murat devrinde de (1574-1595) tahrir yapıldığına dair belgeler bulmuĢtur.9

Ancak tapu-tahrir defteri ismini taĢıyan, Osmanlı arazi ve tahrir kayıtlarının bulunduğu ilk örnek Halil Ġnalcık tarafından yayımlanmıĢ 1431-1432 yılına ait olan Arnavid Sancağı tapu-tahrir defteridir.10

Osmanlı tahrir defterleri, gerek içeriğinde doğruluk ve kapsamlılık prensiplerinin uygulanıĢı bakımından, gerekse defterlerde kullanılan kayıt yöntemi, kısaltma, referans usulleri gibi kayıt yöntemleri bakımından, 15. yüzyılda Avrupa‟da görülen benzeri örneklerinden daha karmaĢık, geliĢmiĢ örnekler vermektedir. Bu yöntemler, Ġslâm, Ġran ve Orta Asya örneklerinin bir devamı olarak kadim Mezopotamya medeniyetlerine kadar izlenebilir.11

Osmanlılar zapt ettikleri yerleri tescil maksadıyla, tayin edilen heyetler vasıtasıyla yazdırırlar ve bunlara dayanılarak arazi ve emlakin kayıtlarını muntazam surette tutturmuĢlardı.12 Otuz yılda bir, yani her kuĢakta yeni tahrir yapıldığı kuralı her zaman doğru değildir. Tahrir, bir bölgede nüfus ve gelirde önemli bir artıĢ veya küçülme aĢikâr bir hal aldığı zaman bunu tespit amacını güttüğünden, zaman zaman bir sancakta ara tahrirler de yapılırdı.13 Bundan baĢka 80-100 senede bir veyahut daha kısa zaman dilimlerinde tahrir tekrar edilir, bu suretle yeni kayıtlar meydana getirilirdi. Tahrir iĢleri „‟Tevki‟‟ denilen NiĢancı‟nın nezareti altında yapılırdı. Bir yerin tahriri yapılacağı zaman evvela bu iĢi idare edecek „‟Muharrir-i memalik‟‟ yahut „‟Muharrir‟‟ veya „‟Ġl Yazıcı‟‟ adı verilen bilgili, namuslu, her suretle itimada layık biri seçilirdi. Bu

8 ElitaĢ, a.g.t, s. 4.

9

Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, BaĢbakanlık Devlet Ġstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 1995, s. 7.

10 ElitaĢ, a.g.t. ,s. 5 11

Ġnalcık, a.g.e., s. 217-218. 12

Mehmet Zeki Pakalın, „‟Tahrir‟‟, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.III, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ġstanbul, 1993, s. 376.

(21)

kiĢinin tanıklığı ile yazılacak yerin ehemmiyetine göre katipler bulunurdu. Muharririn istediği bütün yardımı devletin mahalli idari ve adli teĢkilatı yapmaya mecburdu.14

Merkezden gerekli emir ve bilgileri alan tahrir heyeti, tahriri yapılacak eyalete gitmek üzere yola çıkardı. Gerekli görüldüğü taktirde, güvenliği sağlamak amacıyla, tahrir heyetine silahlı koruyucular da katılırdı. Tahrir heyeti, ilk önce, tahriri yapılacak olan eyaletin idari merkezini ziyaret eder, daha sonra, sırasıyla bu eyaletteki diğer idari birimlere giderdi. Tahririn yapıldığı esnada, tahrir heyeti, bütün yetiĢkin erkekleri ve onların buluğ çağına eriĢen oğullarını Ģahsen görürdü. Vergilerin miktarları ve oranları da bu esnada tespit edilirdi. Tahririn sonuçları bir deftere kaydedilirdi. Tahririn ilk aĢaması böylece tamamlanınca, defter Ġstanbul‟a gönderilerek Sultan'a takdim edilirdi. Ġnceledikten sonra, Sultan defteri onaylar ve mühürlerdi. Bu defterin bir kopyası yapılarak, referans için merkezde saklanırdı. Mühürlü defter ise eyalete geri gönderilirdi (bu mufassal defterdir). OnaylanmıĢ defteri alan tahrir heyeti, bu sefer de gelirleri dağıtmaya baĢlardı. Bu da tahririn ikinci aĢamasıdır. Gelirlerin dağıtımı için baĢka bir defter daha düzenlenirdi (bu icmal defterdir).

Bu suretle yapılan tahririn sonucunda, iki tür defter ortaya çıkmaktadır: mufassal (tafsilatlı) ve icmal (özet). Bunlardan ilki, ilgili eyaletin idari yapısına, ikincisi ise, gelirlerin tımar olarak (mülk ve vakıf gelirleri de bazen, bu tür defterlere dahil edilmiĢtir) dağıtımına göre düzenlenmiĢtir. Farklı düzenleme nedeniyle, defterler farklı bilgileri ihtiva etmektedir. Ġlkinde, yerleĢim birimleri, nüfus, toprak ve vergiler ayrıntılı Ģekilde tanımlanırken, ikincisinde, gelirlerin tevzii ile ilgili olması nedeniyle, sadece yerleĢim biriminin adı, buradan toplanacak gelirin miktarı ve bu geliri toplayacak Ģahsın adı bulunmaktadır. Bunlara ilave olarak, mufassal defterin baĢ sayfalarında ilgili eyaletin/sancağın kanunnamesi, icmal defterde ise, bazen, nüfusa dair özet bilgi bulunabilir.15

Osmanlı Ġmparatorluğu'nda tapu tahrir defterlerinin, her ne kadar, vergileri toplamak için yapıldıkları ileri sürülmekte ise de tahrirler gözden geçirildiklerinde iĢin bu kadar basit olmadığı hemen kendiliğinden anlaĢılır. Tahrirler yapılmadan vergilerin toplanması Ģüphesiz büyük sorunlara yol açabilirdi. Ancak Osmanlılar bu tahrirleri

14

Pakalın, a.g.m., s. 376.

15 Fatma Acun, “Osmanlı Tarihi AraĢtırmalarının GeniĢleyen Sınırları: Defteroloji”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 1, 2000, s. 320-321.

(22)

yaparken son derece sistematik bir yol takip etmiĢler ve bu tahrirlerden baĢka alanlarda da yararlanılması için vergilerin ve vergi mükelleflerinin yanında birçok diğer bilgilere de yer vermiĢlerdir. Dolayısıyla tapu tahrir defterleri incelendiğinde büyük bir ihtimalle bu defterlerin diğer defterlerin (örneğin ruznamçe, kale defterleri) yanında diğer alanlarda da kullanıldıkları anlaĢılır.16

Ġçeriği en zengin sayım defterlerinden olan tapu tahrir defterleri 15. ve 16. yüzyıllarda tutulmuĢtur. Ancak 17. yüzyılda tımar sisteminin bozulması gibi nedenlerle tutulması daha da güç hale gelen bu klasik tahrir defterlerinin yerini avarız ve cizye tahrirleri almıĢtır. Osmanlı sosyal ve iktisadi tarihine iliĢkin araĢtırmalara kaynaklık edebilecek zengin arazi ve nüfus bilgilerini içeren kayıtlar 16. yüzyılda tapu-tahrir defterlerinde ve 19. yüzyılda temettuât defterlerinde tutulmuĢtur.17

1.2. Temettu Vergisi

Temettu “kâr”, “kâr etmek”, “fayda” 18 anlamına gelen Arapça bir kelimedir.19 Temettuat ise; karlar, kazançlar demektir.20

Bu vergi herkesin kazancına uygun olarak devlete ödediği bir vergi türüdür. Temettu vergisi, “tüccar ve esnafın senevî temettüleri miktarı tahmin ve takdir edilerek binde veya yüzde hesabıyla vaz olunan vergidir. Temettuat Defterleri‟nde kaza, köy gibi iskân merkezleri hane hesabı ile ele alınarak mükelleflere ait Ģahsi mal varlığı, emlak, arazi, hayvanât, ürün vb. malumat kaydedilmiĢtir. Temettu vergisinin geçmiĢi Sultan II. Mahmut tarafından 1825 tarihinde ihdas edilen ihtisap resmine uzanmaktadır. Ġhtisap resmi bilumum üretim, tüketim, altın, gümüĢ, mücevher, dokuma ve tahıl gibi çok çeĢitli maddelerden alınan resimlerden ibaretti. Ġhtisap resmi genel adı altında tahsil edilen vergiler Ģunlardı: Yevmiye-i dekakin, damga resmi, bâc-ı bazar, gemi ihtisabiyyesi ve resm-i bitirme.21

16 Mehdi Ġlhan, “Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnekler”, A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXV, S.40, 2006, s. 42.

17 ElitaĢ, a.g.t., s. 6.

18 Ferit Develioğlu, “Temettu‟‟, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012, s. 1251.

19 Mehmet Zeki Pakalın, “Temettu Vergisi‟‟, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.III, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ġstanbul, 1993, s. 453.

20

Ferit Develioğlu, “Temettuat‟‟, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012, s. 1251.

21 Harun ġahin, “Osmanlı Vergi Sisteminde Reform ve Temettu Vergisi‟‟, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 37, S 1, 2013, s. 52.

(23)

Verginin uygulaması Tanzimat öncesi ve sonrası olarak iki farklı özellik taĢımaktadır. Tanzimat öncesi ihtisap resmi adı altında bütün yiyecek, giyecek, içecek vesaire den çeĢitli adlarla ve farklı oranlarda alınmakta iken 1839 yılında kaldırılmıĢ ve aynı yıl çıkarılan nizamname ile herkesin emlâk, arazi ve hayvanları ve esnafla tüccarın senelik kazançlarının miktarının tespit edilerek vergilendirilmesi kararı alınmıĢtır.22

1.3. Temettuat Defterleri

19. yüzyıl Osmanlı Ġmparatorluğu için reformlar dönemi olup maliyede de önemli değiĢiklikler yapılmıĢtır. Vergi sistemi büyük ölçüde değiĢtirilmiĢtir. Ġltizam sistemi kaldırılmıĢ, cizye ve aĢar gibi birkaç verginin dıĢında kalan bütün vergiler kaldırılarak, "her kesin mutasarrıf olduğu emlâk ve arazi-i mevcudesinin menafii ve

temettuât-ı hasılasına ve kâr ve ticaret ve iktidarına ve'l-hasıl hal ve tahammüllerinin derecesine göre virgü namıyla"" bir vergi alınması kararlaĢtırıldı.23

Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda tahrir konusunda, Tanzimat‟ın ilanından bir yıl önce de bazı çalıĢmalar yapılmıĢ ve bu çalıĢmalar Tanzimat‟ın uygulamasına öncülük etmiĢtir.24

Yeni vergi düzeniyle, devletin gelirlerinin kontrol altında tutulması, vergi konusunda halk arasındaki dengesizliğin ve haksızlıkların önüne geçilmesi, vergi verecek kiĢilerin tespit edilmesi, ağır vergi yükünün hafifletilip halkın refaha kavuĢturulması, bu sayede devletin gelirlerinin artırılarak son dönemde gittikçe bozulan gelir-gider dengesinin yeniden kurulması için köklü değiĢiklikler yapılması amaçlanmıĢtır.25

Ayrıca tayin olunacak verginin vaktinde ödenmesi ve bu konuda muhalefet edenlerin hapis ile cezalandırılması kararlaĢtırılmıĢtır. Bu verginin tespit edilmesi için öncelikle gelir oluĢturabilecek bütün ekonomik kaynakların tespit edilmesi düĢünüldü.26

Bunun için 23 Ocak 1840 tarihinde Muhassıllar Nezareti‟ne bir talimatname gönderilmiĢ, her yerde ahalinin ismi, Ģöhreti, arazileri, hayvanları, tüccar

22 ElitaĢ,a.g.t., s.9.

23Adıyeke, a.g.m., s. 769.

24 AyĢegül Özcan, 1844-1845 Yılı Temettuat Defterleri Işığında İnönü Nahiyesi‟ne Bağlı Köhne, Yenice, Cami-i Şerif ve Orta Mahallelerinin Sosyo-Ekonomik ve Demografik Yapısı, Yüksek Lisans Tezi, EskiĢehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, EskiĢehir, 2015, s. 14.

25 Kızılkan, a.g.m., s. 60. 26 Adıyeke, a.g.m., s. 769.

(24)

ve esnafın ise yıllık gelirleri vs. bilgilerinin kaydedildiği “temettuât defterleri” adı verilen defterler tutulması emredilmiĢtir.27

Temettuat Defterleri‟nde kaza, köy gibi iskân merkezleri hane hesabı ile ele alınarak mükelleflere ait Ģahsi mal varlığı, emlak, arazi, hayvanat, ürün vb. malumat kaydedilmiĢtir. Tanzimat devrinde, önceleri değiĢik adlarla alınan vergilerin yerine tek bir verginin ikamesi için hane reislerinin gelirlerinin tespiti maksadıyla yapılan temettü sayımları 19. yy. ortaları Osmanlı sosyal ve iktisadi tarihi için oldukça kıymetli bilgiler içermektedir. 15. ve 16. yy. için çıkarılan tahrir defterlerinden çıkarılan bilgilerden çok daha fazlasını bu defterlerde bulmak mümkündür. 28

Hane esası üzerine yapılan bu sayımlarda yer alan bilgiler nihai olarak dört grupta toplanabilir;

1- Mükellef kiĢilik bilgileri: a) Hane sahibinin ismi,

b) Unvanı ve mesleği.

2- Menkul ve gayrimenkul servet:

a) Mükellefin sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan ekili veya nadasa bırakılmıĢ tarlanın, bahçenin, bağ ve çayırın dönüm olarak miktarı. Ayrıca kira ile tutulan ya da kiraya verilen toprakların dönüm olarak miktarı ve kimden kiralandığı ya da kime kiraya verildiği.

b) Hane sahibinin küçük ve büyükbaĢ hayvanlarının cins ve miktarı.

c) Değirmen, dükkân, boyahane, debbağhane, kıĢlak vb. gayrimenkul servetin sayısı ve birim büyüklüğü.

3- Gelirler:

a) Mükellefin sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan yukarıda sayılan her bir menkul veya gayrimenkul servetin bir yıl içinde sağladığı hasılat veya kira geliri.

27 Kızılkan, a.g.m., s. 60.

28 Mübahat Kütükoğlu, “Osmanlı Sosyal ve Ġktisadi Kaynaklarından Temettü Defterleri”, Belleten, XIX/225, Ankara, 1995, s. 395.

(25)

b) Hane reisinin ve diğer hane üyelerinin esnaflık, ticaret veya emek faaliyetlerinden sağladığı gelirler.

4- Vergi ödemeleri:

a) Bir yıl içinde mükellef hane reisi tarafından ödenen bir tür gelir vergisi olan “vergü-yi mahsusa”nın kuruĢ olarak miktarı.

b) Gayr-ı müslim hane reisinin ve diğer aile üyelerinin ödemekle yükümlü olduğu cizyenin a „lâ, evsat ve ednâ olarak türü ve sayısı.

c) Aynen ödenen aĢar vergisinin ürün olarak nevi, miktarı ve para olarak karĢılığı.

d) Nakden ödenen aĢar ve rüsumun para olarak değeri.29

Maliye Varidat Kalemi defterlerinden olan Temettü Defterleri CumhurbaĢkanlığı Osmanlı ArĢivi‟nde bulunmaktadır.1988‟e kadar bu seriden çok az deftere Maliyeden Müdevver ve Kâmil Kepeci tasnifleri arasında rastlanmaktaydı. 1988‟de kataloglanarak araĢtırmaya açılan Temettü defterleri serisi dokuz katalog olup (Ankara, Aydın, Bolu, Cezair-i Bahr-i Sefid, Edirne, Erzurum, Hüdavendigar, Konya, NiĢ, Rumeli, Selanik, Silistre, Sivas, Üsküp ve Vidin) 17747 defter ihtiva etmektedir.30

Defterlerin büyük bir bölümü taĢradan gönderilen orijinal nüshalar olup mahalle veya köy düzeyinde tek bir idari birimi kapsamaktadır. Bunların sonunda çoğu zaman sayımı yapanların mühürlü tasdikleri bulunmaktadır. Özellikle birden çok mahalle veya köyü kapsayan yüzlerce sayfalık hacimli birçok defter ise merkezde Maliye Nezareti kâtipleri tarafından orijinal nüshaların temize çekilmesiyle oluĢmuĢtur.31

Temettuat defterleri 1840 ve 1845 yılları olmak üzere iki farklı tarihte tutulmuĢtur. Bu iki tarihteki Temettuat defterleri arasında özellikle Ģekil yönünden

29

Said Öztürk, „‟ Türkiye‟de Temettuat ÇalıĢmaları‟‟, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, C. 1, S. 1, 2003, s. 288.

30 Safet Alimoski, „‟Temettuat Defterlerine Göre Manastır Merkez Kazasının Sosyo- Ekonomik Durumu‟‟, (Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü), Ġstanbul, 2005, s. 6.

31 Tevfik Güran, „‟19. Yüzyıl Temettuat Tahrirleri‟‟, Osmanlı Devleti‟nde Bilgi ve İstatistik, (Ed. Halil Ġnalcık, ġevket Pamuk), Ankara, 2000, s. 76.

(26)

farklılıklar mevcuttur. 1840‟ da muhassılların denetiminde baĢlayan tahrirler ile adil ölçüler içerisinde bir vergilendirme yapılması amaçlanmıĢtır.

Ancak bu tahrirlerde hakkaniyet gözetilmediği, kayıtlarda usulsüzlükler yapıldığı ve kazadan kazaya değiĢen oranlarda vergi miktarı belirlendiği anlaĢılmıĢtır. Bu sebeple ilk kayıtlara itibar edilmemiĢ yeniden temettuât tahrirleri yapılmasına karar verilmiĢtir. Osmanlı‟nın bütün toprakları Tanzimat uygulamalarına dâhil edilmemiĢ fakat 1840‟ da tahriri yapılmayan Erzurum, Diyarbakır ve Yanya gibi eyaletler 1844-45 tahririne dâhil edilmiĢtir.32

Temettuât sayımları mahalli idareciler tarafından yapılmıĢtır. 1840 yılındaki sayımlarda muhassıllar görevli olup bu tarihli bir temettü defterinde muhassıllık, müftü, mal ve emlâk kâtipleri ve meclis azalarının mühürleri; diğer bir defterde ise tasdik ibaresi altında naibin mührü bulunmaktadır. 1844 yılında sistemde değiĢiklik yapıldığından,33

sayımlar daha önceki mali sayımlardan farklı olarak merkezden gönderilen memurlar tarafından değil de34

sayımı yapılan mahallenin muhtarı, imamı; Gayr-i Müslimlerin yaĢadığı yerlerde ise o yerin papazı veya kocabaĢçıları tarafından yapılmıĢtır. Ancak burada hemen iĢaret etmek gerekir ki, temettuât defterleri serisindeki bütün defterlerin sonunda mühür bulmak mümkün değildir. Bazılarında “bende” kelimesi yazılıp bırakılmıĢtır. Bu da defterlerin hepsinin orijinal olmayıp bir kısmının muhtemelen merkezde çıkarılmıĢ suretler olduğunu göstermektedir.35

Ayrıca 1840 tahrirlerinde mal varlıklarında evlerin kat ve oda sayısı, hane reislerine ait tanıtıcı bilgilerde de boy, ten rengi, saç sakal rengi gibi detaylara yer verilmiĢtir.36

Temettuat defterleri üzerine yapılan ilk çalıĢmada Tevfik Güran „‟On Dokuzuncu Yüzyıl Ortalarında ÖdemiĢ Kasabasının Sosyo-Ekonomik Özellikleri‟‟, „‟Filibe Sancağı‟‟, „‟Osmanlı Tarım Ekonomisi‟‟, „‟Osmanlı Devleti‟nde Zirai

32 Gökay Karaduman, “Temettuat Defterleri Çerçevesinde Koçana/Üsküp Kazasının Sosyal ve Ekonomik Yapısı‟‟, (Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Ġstanbul, 2014, s. 5-6.

33AyĢegül Özcan, 1844-1845 Yılı Temettuat Defterleri Işığında İnönü Nahiyesi „ne Bağlı Köhne, Yenice, Cami-i Şerif ve Orta Mahallelerinin Sosyo-Ekonomik ve Demografik Yapısı, s. 14.

34

Tevfik Güran, a.g.e., s. 76. 35Özcan, a.g.m., s. 14. 36 Karaduman, a.g.t., s. 6.

(27)

GeliĢmeler‟‟ ve „‟Temettuat Sayımları‟‟ konularındaki çalıĢmalarıyla temettuât defterlerin araĢtırılmasına öncülük etmiĢtir. Bu alanda yapılan diğer temel çalıĢma ise; Mübahat Kütükoğlu‟nun Denizli - Tavas kazasına ait defterler üzerindeki çalıĢmasıdır. Kütükoğlu da bu alandaki incelemelere büyük katkı sağlamıĢtır. Diğer taraftan; Said Öztürk Söğüt ve Bilecik üzerine yaptığı çalıĢmaları ve Ahmet Akgündüz ile ortak hazırladığı Darende, Yozgat çalıĢmalarıyla temettuât defterlerinin kapsamlarını ortaya koyarak literatüre katkıda bulunmuĢlar ve defterlerin anlaĢılması konusunda sonraki çalıĢmalara öncülük etmiĢlerdir.37

1.4. Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası Temettuat Defterinin Tanıtımı

Rumeli Eyaleti‟ne bağlı olan Pirlepe Kazası‟nın temettuât defteri CumhurbaĢkanlığı Osmanlı ArĢivi‟nde “ML. VRD. TMT. d.” koduyla kayıtlı bulunmaktadır. Katalog sıra numarası 11447‟dir.38

Pirlepe Kazası‟nın temettuât tahriri (H. 1260) 1844 ve (H. 1261) 1845 tahminen verilerini içermektedir. Defterlerin fiziki özeliklerine bakacak olursak ebatları 20 x 56 cm olup, rik‟a hattıyla yazılmıĢtır.

Mahalleler ayrı ayrı yazılmamıĢ, hepsi 11447 katalog numaralı defterde verilmiĢtir. Ġlk önce Müslüman mahalleler deftere iĢlenmiĢ ardından Gayr-i Müslim mahalleler yazılmıĢtır. Bir mahallenin tahriri bittikten sonra yeni sayfaya geçilmeden ardından gelen mahalle iĢlenmiĢ ve bu böyle devam etmiĢtir. Temettu sahibinin unvanıyla birlikte ismi, mesleği, vergi-i mahsusası ve vergiye tabi mal ve hayvanatı, meslek ve sanat gelirleri ile kira gelirleri belli bir düzen içerisinde kayıt altına alınmıĢtır. Hane numarası sağ üst köĢede belirtilmiĢ onun altına da hane reisi olan vergi mükellefinin ismi yazılmıĢtır. Haneler ve numaraları rakamla aynı hizada yazılmıĢtır.

37 Süleyman Yükçü, Nur Fidancı, Umut Soysal, „‟Osmanlı Devleti‟nde Temettuat Defterlerinin Önemi ve Vergisel Açıdan Değerlendirilmesi: Tire Kazası Örneği‟‟ Muhasebe ve Finans Tarihi Araştırmaları Dergisi, S.7, Ġstanbul, Temmuz 2014, s. 173.

38

Toplam sayfa sayısı 240 olup sayfa sayısı altıdan baĢlamıĢtır. 90, 91, 92, 93, 228, 229 numaraları sayfalar defterde bulunmamaktadır. Sayfaların olup olmadığı ya da yanlıĢ sayfa numaraları verilip verilmediği bilinmemektedir.

(28)

2. ĠKĠNCĠ BÖLÜM

RUMELĠ EYALETĠ ve PĠRLEPE’NĠN TARĠHÇESĠ

2.1. Balkan ve Rumeli Adı Üzerine Bir Değerlendirme

Balkan kelimesinin tarih içinde ilginç bir serüveni vardır. Bu kelime,

günümüzde bu isimle anılan yarımadaya fiziki ye topografik bir terim olarak Türkler tarafından verilmiĢtir. Türkçe menĢeli olup dağ, sıradağ, dağlık, taşlık arazi anlamına gelmektedir. Balhan, Balgan gibi değiĢik kullanımları ile Hazar Denizi‟nin doğusunda, Türkmenistan‟da dağ ismi olarak kullanıldığı tespit edilmiĢtir.39

Balkan adının Balkan Dağları ile sınırlı olduğu, yarımadanın Balkan olarak isimlendirilmesinin modern zamanlarda gerçekleĢtiği anlaĢılıyor. Altıncı asırdan itibaren Balkanlara kesintisiz bir Ģekilde kitleler halinde gelen Türk boyları, Balkan adını sadece günümüz Balkan Dağları anlamında kullanmıĢlar, genellikle, Emine Balkanı, Koca Balkan gibi ikinci isimlerle anmıĢlardır. Modem zamanlara kadar yarımadanın ismi, Bizans Yarımadası veya Yunan Yarımadası olarak belirtilmiĢtir. Eski Yunan Dönemi‟nde aynı silsileye ad olan Grekçe Haemus‟un Ortaçağ‟da dönüĢtüğü Emona, Türkçe‟ ye Emine Ģeklinde geçmiĢtir. Türkler, Balkan silsilesinin en doğu ucuna, Emine Balkanı, yani Emine Dağı adını vermiĢlerdir.

Balkan adı Avrupa literatüründe ilk kez 1757‟de Robert de Vaugondy‟ ye ait Grand Atlas‟ da yer almaktadır. Balkan adı, bu tarihlerden itibaren Balkan Silsilesi‟ nden baĢka, Balkan Yarımadası anlamını da ihtiva edecektir.40

Rumeli, Rûm-eli, Osmanlıların Balkan yarımadasına verdikleri coğrafi isim,

aynı zamanda bu bölgeyi içine alan Osmanlı eyaletinin adıdır. Bizanslılar kendilerine

Romaioi ve ülkelerine de Romania diyorlardı. Bu suretle Ġslam dünyası da Bizanslıları,

Rûm ve ġarkî Roma Ġmparatorluğu ülkesini Bilâd al- Rum veya Memleket al-Rûm diye tanıyorlardı.41

Osman Turan, Selçuklukar Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti eserinde de

39Besim Darkot, “Balkan”, İslam Ansiklopedisi, C. II, MEB1979, s. 281

40 Yücel Öztürk, „‟Osmanlı Balkanı: Tarihi Süreçte Rumeli Beylerbeyliği‟nin KuruluĢ ve GeliĢimi‟‟, Sakarya Üniversitesi Balkan Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, 2, Sakarya, 2013, s.226.

41

Edip Durmaz, „‟Tarihsel Süreç Ġçerisinde Coğrafi, Siyasi ve Ġdari Bir Terim Olarak „‟Rumeli‟‟ (12.-19. Yüzyıllarda), Electronic Journal of Vocational Colleges, Mayıs 2014, s.69.

(29)

„‟Doğu Roma toprakları MelikĢah döneminde Rûm ülkeleri olarak tanımlanıyordu.‟‟42

demektedir. Ġbni Bibi‟de Anadolu “ Rum diyarı” Ģeklinde isimlendirilmiĢtir. Edip Durmaz, Tarihsel Süreç İçerisinde Coğrafi, Siyasi ve İdari Bir Terim Olarak “Rumeli” eserinde Karpat‟ın Rumeli için “Romalıların vatanı, ya da Avrupa‟nın parçası anlamını taĢır ve Balkanları ifade eder. Bu bölge (Balkanlar) halen isim olarak Rumeli adıyla anılır.” dediğini yazmıĢtır.43

12. veya 13. yüzyıldan itibaren “Rûm-ili” deyiminin Ġstanbul ve Çanakkale Boğazı‟nın diğer tarafındaki Doğu Roma Ġmparatorluğu topraklarını ifade etmek için kullanılıyor olması muhtemeldir. Türkler, Doğu Roma Ġmparatorluğu‟nun, Avrupa tarafındaki topraklarına ilk defa Süleyman PaĢa ile (Orhan Bey Dönemi) ayak basmamıĢlardır. Türklerin, Ġzmir ve çevresinde bir Türk Beyliği kuran Emir Çaka Bey döneminde, daha 1080‟li ve 1090‟lı yıllarda donanmayla Marmara ve Ege Denizi‟nde faaliyetlerde bulunduklarını göz önüne alındığında, Rûm-ili deyiminin en azından Türkler arasındaki sözlü kullanımını 11. yüzyıla kadar götürmek mümkündür. Zira Ege ve hassaten Marmara Denizi kıyılarında oldukça büyük bir ölçekte kıyı Ģeridini ele geçiren Emir Çaka Bey Dönemi‟nde Çanakkale Boğazı‟nın Avrupa tarafında kalan kısmı için Türklerin bir isimlendirmeye ihtiyaç duymaları ve Doğu Roma Ġmparatorluğu‟nun Avrupa‟daki toprakları için bu ihtiyaçtan doğan bir isimlendirmede bulunmaları tarihi gerçeklere de uygun düĢmektedir.44

2.2. Osmanlı’nın Rumeli’ye GeçiĢi

Osmanlı Devleti‟nin ortaya çıkıĢı ile Rumeli Beylerbeyliği‟nin oluĢması ve geliĢmesi: birbirine paralel bir seyir izlemiĢtir. Sögüt - Domaniç bölgesinde bir uç beyliği olarak ortaya çıkan Osmanlı Beyliği‟nin devlete dönüĢmesi, etraftaki diğer uç beyliklerini kendisine bağlaması ile aĢama aĢama gerçekleĢecektir.

DevletleĢme kolay olmayacaktır. Osmanlı Beyliği, kendisi gibi beyliklerin ve daha baĢka unsurların gönüllü olarak destekledikleri lider bir beylik haline gelmiĢ, ancak yapısal olarak bu gönüllü beyliklerin denetimine de bağlı kalmıĢtı. KuruluĢ

42 Osman Turan, Selçuklular Târihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, Ötüken Neşriyat, 10. Basım, Ġstanbul, 2009, s.214.

43

Durmaz, „‟Tarihsel Süreç Ġçerisinde Coğrafi, Siyasi ve Ġdari Bir Terim Olarak „‟Rumeli‟‟ (12.-19. Yüzyıllarda), s.69.

44 M. Çağatay Uluçay, İlk Müslüman Türk Devletleri, ME. Devlet Kitapları, Üçüncü Baskı, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1977, s.,188.

(30)

sırasında Osmanlı‟ya verilen destek zorunlu, kılıç zoruyla temin edilmiĢ bir itaat olmaktan uzaktı. Ertuğrul Bey, zamanında Kayılarla sınırlı olan nüfusun, Osman Bey zamanında Marmara ucundaki diğer uç beyliklerini de kapsayacak Ģekilde geliĢmiĢ olduğu ve bu nüfus artıĢının katlanarak devam ettiği görülmektedir.

Osmanlıların birden bire hızlı bir nüfus artıĢı sağlamalarının arkasında yatan ana unsur 12 ve 13. yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran göç olduğu iddia edilmektedir. Bu hususta Türk tarihçiliğinde adeta bir ittifak mevcuttur. Mehmet Fuat Köprülü, Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢunu Türk - Rum ve diğer unsurlardan oluĢan yeni ve melez bir ırk olgusuna bağlayan Gibbons‟un nazariyesini45 eleĢtirirken dayandığı nokta bu göç olgusudur. Osmanlılar, kitleler halinde cereyan eden bu göçü iyi organize ederek Rumeli istikametine sevk etmiĢler, bu suretle kendilerini besleyen insan kaynaklarını cezbeden ana merkez haline gelmiĢlerdir.46

Osmanlı Devleti Orhan Gazi‟nin oğlu Süleyman PaĢa‟nın Çimbi Hisarı‟nı 1352‟de ele geçirmesiyle birlikte Avrupa topraklarına ayakbastı. Bu olay ve tarihten sonra bir ayağı Avrupa topraklarında olan Osmanlı Devleti resmi olarak bu yeni ele geçirilen bölgeyi ayrı bir idari merkez yapmak için on yıl kadar beklemiĢtir. I. Murad tarafından 1361‟de Edirne‟nin fethedilmesinden sonra Rumeli Beylerbeyliği kuruldu. “Paşa livasının, Rumili Beylerbeyiliği‟nin çekirdeği böylece Süleyman Paşa

zamanında oluşmuştur. Edirne fethinden (1361) ve Murad (I.) tahta geçtikten (1362) sonra Edirne‟de yerleşen Lala Şahin, paşa unvanıyla ilk Rumili beylerbeyi olacaktır.”

I. Murad tahta cülûs edene kadar Rumeli beylerbeyi idi. I. Murad tahta çıktıktan sonra Lalası ġahin Bey Rumeli Beylerbeyi olmuĢtur. Lala ġahin Bey‟e, paĢa unvanı daha sonraları verilmiĢtir. Böylece “Rumeli”, bir beylerbeyi idaresinde ayrı bir askerî - idarî bölge olarak meydana çıktı ve “Rumeli” tabiri devletin Avrupa toprakları için resmi olarak kullanılmaya baĢlandı. Osmanlı Devleti‟nin ilk beylerbeyliği olan Rumeli Beylerbeyliği sonraki dönemlerde de devlet idaresindeki özel mevkiini devam ettirdi. Ġlk Rumeli Beylerbeyi Lala ġahin PaĢa ve ilk beylerbeylik merkezi ise Edirne oldu. Osmanlı Devleti‟nin geniĢlemesi ile birlikte eyalet sınırları da bir hayli büyüdü.

14. yüzyılın sonunda 1394‟te Osmanlı Rumeli‟si Ġstanbul hariç Türkiye Trakya‟sını (Doğu Trakya), Bulgaristan‟ın tamamını, Ģimdiki Romanya‟nın Dobruca

45

Yücel Öztürk, „‟Osmanlı Balkanı: Tarihi Süreçte Rumeli Beylerbeyliği‟nin KuruluĢ ve GeliĢimi‟‟, s. 237.

(31)

bölgesini, Ģimdiki Yunanistan‟ın büyük bölümünü, Ģimdiki Makedonya‟nın doğusunu içine alıyor, bu topraklar yaklaĢık 300 bin kilometrekareye ulaĢıyordu.47

15. yüzyılda Balkanlar‟da yapılan bütün fetihler Rumeli Beylerbeyiliği‟ne eklendi. Yalnız Tuna‟nın güneyindeki arazi değil Tuna‟nın ötesindeki Kili ve Akkirman da bu beylerbeyiliğe bağlandı (1484).48

16. yüzyılın baĢında 1504‟te Osmanlı Rumeli‟si Ġstanbul ile birlikte Türkiye Trakya‟sını (Doğu Trakya), Bulgaristan‟ın tamamını, Ģimdiki Romanya‟nın kuzeybatı bölgesi hariç tamamını, Ģimdiki Yunanistan‟ı, Ģimdiki Makedonya‟yı, Arnavutluk ve Kosova‟yı Belgrad hariç Sırbistan‟ın büyük bölümünü, Karadağ‟ı, Bosna - Hersek‟i, Moldova‟yı ve Güneybatı Ukrayna ile Kırım‟daki Kefe Sancağı‟nı içine alıyor, bu topraklar yaklaĢık 650 bin kilometrekareye ulaĢıyordu.

1530 - 1540 tarihleri arasında en geniĢ sınırlarına ulaĢan Osmanlı Rumeli‟si, 16. yüzyıl baĢındaki topraklarına ek olarak Belgrad ve kuzeyi ile küçük bir kısım Macar topraklarını ve Hırvatistan‟ın neredeyse tamamını içine alıyordu. Böylelikle Kanuni Sultan Süleyman‟ın ilk yıllarında Kefe ( Kırım - Ukrayna) dâhil, Macaristan‟ın büyük kısmı, Kuzeybatı Romanya ve Kırım Hanlığı (Ukrayna) hariç Rumeli Beylerbeyiliği Osmanlı Devleti‟nin Avrupa‟daki tüm topraklarının idari ve siyasi yönetim birimi haline geldi. Bu devirde Rumeli Beylerbeyliği toprakları, coğrafi olarak aĢağı yukarı 800.000 km² kadardı. 1541‟de önce Budin‟in ardından aynı tarihlerde Bosna‟nın bir beylerbeylik haline getirilmesine kadar geçen yaklaĢık 180 yıllık süre zarfında devletin tüm Avrupa toprakları Rumeli Beylerbeyliği‟ne bağlıydı.49

2.3. Balkanlardaki Türk Varlığı ve Makedonya’nın Osmanlı Hakimiyeti Altına Girmesi

Balkanlar‟daki Türk varlığı yaygın olarak sanıldığı gibi Osmanlı Dönemi‟nde ortaya çıkmamıĢtır. DeğiĢik adlar altındaki Türk topluluklarının Balkanlar ile iliĢkisi erken Ortaçağ‟lardan itibaren görülmüĢtür. Balkanlar‟ın dolayısıyla Makedonya‟nın Türklerle tanıĢması da 4. yüzyılda Hun Türkleri‟nin bölgeye geliĢlerine

47

Durmaz, a.g.m. s.71-72.

48 Halil Ġnalcık, Osmanlılar Fütühat, İmparatorluk, Avrupa ile İlişkiler, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul, 2011, S. 208.

49

(32)

dayanmaktadır. 376 yılında Ġdil (Volga) Nehrini geçen Hun Türkleri, Doğu Avrupa ve Balkanlar‟da önemli siyasal ve kültürel etkiler oluĢturmuĢtur. Böylece Türk varlığının Orta Asya‟dan sonra Avrupa‟ya da yayılması sağlanmıĢtır. Nihayetinde 4-6. yüzyıllarda Oğuzlar, Avarlar, Peçenekler, Tuna Bulgarları, Kumanlar ve diğer Türk kavimleri Karadeniz‟in kuzeyinden geçerek Tuna‟yı aĢmıĢ ve Balkanlara ulaĢarak, Slavlar‟ın önderleri ve eğiticileri, savaĢlarda ise müttefikleri olmuĢtur. Bu vesileyle Makedonya‟daki Türk varlığının da ilk izleri yaklaĢık 1600 yıllık bir geçmiĢle izah edilebilir. Orta Asya‟dan kopup gelerek Balkanlar‟ın siyasi, dini ve kültürel tarihinde çok önemli etkiler bırakan Türk kavimlerinden sonra 14. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle bölgenin yeni egemen gücü ise Osmanlı Türkleri olmuĢtur. Günümüzde Makedonya toprakları içerisindeki bölgelerin Osmanlı Türkleri tarafından (Çirmen Muharebesi‟nden sonra sırasıyla 1380‟de ĠĢtip, 1382‟de Manastır ile Pirlepe, 1385‟de Ohri ve en nihayetinde de 1392‟de Üsküp‟ün fethi) fethiyle birlikte Balkanlarda geniĢ bir etki oluĢturulmuĢtur. Böylelikle Türkler açısından Balkanlarla uzun süreli ve kalıcı iliĢkiler artık Osmanlılarla sağlanacaktır.50

Osmanlı Türkleri, Makedonya topraklarını ilk olarak 14. yüzyılın ikinci yarısından sonra Sultan I. Murad devrinde fethetmeye baĢladılar. 1364 yılında Edirne‟nin batısında Meriç nehri önünde meydana gelen ve Osmanlı tarihinde Sırpsındığı veya birinci Çirmen muharebesi diye bilinen savaĢta Osmanlıların elde ettiği baĢarı, Türklerin Balkanlar‟da hızla ilerlemelerini sağlarken, yine 1372 ikinci Çirmen veya Meriç muharebesinde Batı Trakya ve Makedonya‟daki Sırp Devleti‟nin kuvvetlerine karĢı elde edilen galibiyet, Osmanlılara Makedonya‟nın fetih yollarını açmıĢtır. Nitekim 1373-1380 yılları arasında ara verilen Rumeli fetihlerine tekrar baĢlanınca, Sultan I. Murad Anadolu‟dan Rumeli‟ye geçmeden evvel Makedonya‟da harekâta geçilmesini emrederek 1380‟de Vardar‟ın sol sahilindeki ĠĢtip alındığı gibi, daha sonra büyük bir ordu ile Vardar nehrini geçen TimurtaĢ PaĢa 1382‟de Manastır ve Pirlepe Ģehirlerini aldı. Daha sonra Çandarlı Halil Hayreddin PaĢa, akıncı kumandanı Evrenuz Bey‟le beraber Makedonya‟nın batısına doğru harekâta baĢladı ve birkaç sene evvel TimurtaĢ PaĢa tarafından haraca bağlanarak sonra elden çıkmıĢ olan Manastır Ģehrini zapt ettiği gibi arkasından 1385 yılında Ohri‟yi fethetti.51

Ohri, her ne kadar ilk

50

Selçuk Ural, Tarihi Perspektif IĢığında Makedonya‟da Türklerin Gündelik YaĢamı, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , Cilt: 14, Sayı: 1, Mart 2016, s. 385-386.

(33)

olarak 1385 yılında fethedilmiĢ olsa da, Türklerin Ohri‟de kalıcı olarak yerleĢmeleri ancak Fatih Sultan Mehmed‟in 1464 yılında ikinci bir fethi ile gerçekleĢmiĢtir.52

Makedonya‟nın kuzeyinde bulunan Üsküp Ģehri, Osmanlı hâkimiyeti altına giren son Ģehirlerden bir tanesidir. Birinci Kosova meydan muharebesi esnasında Ģehit düĢen Sultan I. Murad‟dan sonra tahta geçen Yıldırım Bayezid, Sırp sınırında bulunan Üsküp ve havalisini PaĢa Yiğit‟e havale ederek Üsküp ile NiĢ arasına Türk ve Tatar muhacirlerini de yerleĢtirdi. Kesin olmamakla birlikte Üsküp‟ün, 6 Ocak 1392 tarihinde PaĢa Yiğit tarafından fethedildiği kabul edilmektedir. Üsküp‟ün Osmanlılar tarafından nasıl fethedildiğiyle ilgili kaynaklarda farklı birkaç görüĢ vardır. Bazı kaynaklar Üsküp‟ün kılıç ve savaĢla fethedildiğini, bazıları ise Ģehrin Osmanlı komutanı PaĢa Yiğit Bey‟e savaĢsız teslim edildiğini belirtmektedir. Osmanlı tarihçilerinden Ġbn-i Kemâl ise yazdığı tarihinde Ģehrin silahla fethedildiğini belirtmektedir. Üsküp, fatihi PaĢa Yiğit Bey tarafından Batı Anadolu‟daki Saruhan bölgesinden getirtilen Türkmenlerin burada iskân edilmesiyle Osmanlı Devleti‟nin Balkanlarda en önemli bir „uç Ģehri‟ haline gelmiĢtir. Nihayet II. Murad döneminde Ekim 1448‟de yapılan Ġkinci Kosova SavaĢında, Türklerin Haçlıları yenmesiyle bütün Makedonya kesin olarak Osmanlı Devleti‟nin hâkimiyeti altına girdi.53

2.4. Pirlepe Kazası’nın Tarihçesi

Pirlepe, Makedonya Cumhuriyeti'nin orta bölgesinde yer alan önemli Ģehir merkezlerinden biridir. Bugünkü resmî adı Prilep olan Ģehir, Osmanlı döneminde Pirlepe olarak adlandırılmıĢtır. Orada yaĢayan Türkler arasında da Pirlepe ismi kullanılmaktadır. ġehrin tarihî geçmiĢi Antik dönemlere kadar dayanır. Pirlepe kasabası 9. yüzyılda Vizigotların, 11. yüzyılda Bulgarların, 14. yüzyılda Sırpların idaresine geçmiĢtir. ġehrin Türk idaresine geçiĢi, I. Sultan Murat Hüdâvendigâr döneminde TimurtaĢ Bey'in H.784/M.1382-83 tarihindeki fethi ile olmuĢtur. ġehir, asıl tarih sahnesine ismini 13. yüzyıldan sonra Kral Marko, Kral VukaĢin'in pây-ı tahtı ve Kral Samoil'in ikametgâhı olmasıyla duyurmuĢtur. Romalılar döneminde surlarla

52 Mehmet Zeki Ġbrahimgil, “Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Ohri Sancağı”, Sanat Tarihi Dergisi, C. 22, S. 1, Nisan 2013, s. 111.

53

Djuneis Nureski, „‟Osmanlı'dan Günümüze Makedonya‟daki Türk Kültürü ve Makedonya‟nın Türk Kültür Tarihindeki Yeri ve Önemi‟‟, T.C. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı Avrasya Etüdleri, C.2 , 2016, 354-355.

(34)

çevrili kale içinde kurulan Ģehir, tarihte birçok Roma ve Bizans savaĢlarına sahne olmuĢtur.

Osmanlı hakimiyeti ile bölgeye iskân edilen Türk nüfus, Roma ve Bizans dönemine ait kale etrafındaki eski yerleĢimin birkaç kilometre güneyinde, Karasu (Cırna Reka) vadisinde suyun bol olduğu bir yerde yerleĢmiĢtir. Türklerin burada ilk iskân edildikleri yer "AĢağı Mahalle" olarak adlandırılmaktadır. ġehirde en eski tarihli Aslan PaĢa (Kırık) Camii'nin de bu mahallede bulunması, bu fikrimizi doğrular niteliktedir. Osmanlı döneminde ticarî hayatın ve imar faaliyetlerinin bu mahalle etrafında yoğunluk kazanması, kale etrafındaki Hıristiyan halkın da zamanla buraya taĢınmasına sebep olmuĢtur. Hızla geliĢen bu mahallenin etrafında 1468'de "Hacı Ubeyd", 1481'de "Ali Bey" ve 1528'de sekiz Türk mahallesinin ilavesiyle bugünkü Ģehir dokusu ortaya çıkmıĢtır.54

Bu Ģehir merkezi, çarĢısıyla, pazarıyla ve ev mimarîsi örnekleriyle Türk Ģehir dokusunu kısmen de olsa günümüze kadar muhafaza etmektedir. Kale etrafındaki Orta Çağ Ģehri tamamen terk edilmiĢtir. ġehirdeki maddî kültür mirasını incelediğimizde Roma, Bizans ve Türk-Osmanlı dönemlerine ait üç farklı medeniyetin yapılarını bir arada görme imkanına sahip bulunmaktayız. ġehir aynı zamanda bir açık hava müzesi gibidir.

1475 yılındaki Rumeli'deki idarî taksimata göre, Pirlepe'nin Manastır ile birlikte Rumeli Beylerbeyi'ne bağlı olduğu görülmektedir. 16. yüzyılda Pirlepe, Manastır, Üsküp ve Ohri Ģehirleri PaĢa Sancağı'na bağlıdır. Bu durum Kanuni Sultan Süleyman'ın ilk dönemlerine kadar devam etmiĢtir. Daha sonraki dönemlerde bu Ģehirler, sancak beyi merkezi olmuĢlardır. 17. yüzyılın ortalarında Pirlepe ve Manastır'ın dahil olduğu Makedonya'nın Üsküp, Ohri gibi önemli Ģehirleri, tekrar Rumeli'ne bağlı sancaklar arasında yer alırlar. 1864 yılından sonra yeni vilayetlerin kurulmasıyla Selanik, vilayet hâline getirilmiĢ, Pirlepe de bir liva olarak buraya bağlanmıĢtır. Bulgaristan ayrıldıktan sonra da Manastır ve Yanya vilayet yapılmıĢtır. Bu durumda, Pirlepe de 30-40 km. uzağındaki Manastır Vilayeti'nin bir sancağı olmuĢtur.55

54

Mehmet Ġbrahimgil, Pirlepe‟de Osmanlı Dönemi Yapıları ve Türk Sanatındaki Yeri, XIII. Türk Tarih Kongresi, Türk Tarih Kurumu, C.3/2, Ankara, 2002, s 12-13.

(35)

3. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PĠRLEPE KAZASI’NIN TEMETTUAT DEFTERLERĠNE GÖRE

SOSYAL YAPISI VE MESLEK GRUPLARI

3.1. Pirlepe Kazası’nın Mahalleleri, Hane Sayıları ve Nüfusu

Rumeli Eyaleti Pirlepe Kazası temettuât defteri incelendiğinde toplamda 19 mahalle tespit edilmiĢ olup bunun 9 tanesi Müslüman mahallesi, 10 tanesi ise Gayr-i Müslim mahallesidir. Müslümanlara ait mahalleler; Evsat, Debbağhane, Akmescid, Tokat, ViĢne, Terzele, ÇarĢu, Mendid ve Bayraklı Beğ‟dir. Gayr-i Müslim mahalleler ise; Papaz Kostadin, Papaz Ġstefan, Papaz Ġliye, Papaz Reste Oğlu Ġkom, Papaz Gorgiye, Papaz Esberko, Papaz Nikola, Papaz Yandere, Papa Aleks ve Papaz Angele‟dir.

Müslüman mahallelerde toplam 828 hane mevcut olup; Evsat Mahallesi‟nde 140 hane, Debbağhane Mahallesi‟nde 107 hane, Akmescid Mahallesi‟nde 98 hane, Tokat Mahallesi‟nde 64 hane, ViĢne Mahallesi‟nde 96 hane, Terzele Mahallesi‟nde 140 hane, ÇarĢı Mahallesi‟nde 63 hane, Mendid Mahallesi‟nde 53 hane ve Bayraklı Bey Mahallesi‟nde 67 hane tespit edilmiĢtir.

Müslüman mahallelerde toplam nüfus 3966‟dır. En kalabalık mahalle 664 kiĢi ile Terzele‟dir. En az nüfusa sahip mahalle ise 253 kiĢi ile Mendid Mahallesi‟dir.

Tablo 1. Pirlepe Kazası Mahalleleri ve Hane Sayıları

PĠRLEPE KAZASI MAHALLELERĠ

Müsl üm an Mahal le ler H ane Sa T ahmi ni N üfu s (H an e x 5 ) Ġdari S ta tüsü G ayr -i Müs li m Mahal le ler H ane Sa T ahmi ni N üfu s (H an e x 5 ) Ġdari S ta tüsü

Evsat 140 66056 Mahalle Papaz

Kostadin

107 535 Mahalle

Debbağhane 107 52757 Mahalle Papaz Ġstefan

122 610 Mahalle

56 Mahallede on hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 57 Mahallede iki hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir.

(36)

Akmescid 98 45858 Mahalle Papaz Ġliye 76 380 Mahalle

Tokat 64 320 Mahalle Papaz

Reste Oğlu Ġkom

157 785 Mahalle

ViĢne 96 44459 Mahalle Papaz

Gorgiye

164 820 Mahalle

Terzele 140 66460 Mahalle Papaz

Esberko

93 46161 Mahalle

ÇarĢı 63 31162 Mahalle Papaz

Nikola

81 40163 Mahalle

Mendid 53 25364 Mahalle Papaz

Yandere

135 66365 Mahalle

Bayraklı Bey

67 32966 Mahalle Papa Aleks 50 250 Mahalle

Papaz Angele

86 430 Mahalle

Toplam 828 3966 1071 5335

Gayr-i Müslim mahallelerde toplam hane sayısı 1071 olup; Papaz Kostadin Mahallesi‟nde 107 hane, Papaz Ġstefan Mahallesi‟nde 122 hane, Papaz Ġliye Mahallesi‟nde 76 hane, Papaz Reste Oğlu Ġkom Mahallesi‟nde 157 hane, Papaz Gorgiye Mahallesi‟nde 164 hane, Papaz Esberko Mahallesi‟nde 93 hane, Papaz Nikola Mahallesi‟nde 81 hane, Papaz Yandere Mahallesi‟nde 135 hane, Papa Aleks Mahallesi‟nde 50 hane ve Papaz Angele Mahallesi‟nde 86 hane tespit edilmiĢtir.

Gayr-i Müslim mahallelerde toplam nüfus 5335‟dir. En fazla nüfusa sahip mahalle 820 kiĢi ile Papaz Gorgiye‟dir En az nüfusa sahip mahalle ise 250 kiĢi ile Papa Aleks‟tir.

Pirlepe temettuât defterine göre kazanın toplam nüfusu 9301‟dir.

58 Mahallede sekiz hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 59 Mahallede dokuz hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 60

Mahallede dokuz hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 61 Mahallede bir hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 62 Mahallede bir hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 63

Mahallede bir hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 64

Mahallede üç hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 65 Mahallede üç hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir. 66 Mahallede beĢ hanenin kimsesi yoktur. Bu yüzden bu haneler birer kiĢi olarak değerlendirilmiĢtir.

Şekil

Tablo 1.  Pirlepe Kazası Mahalleleri ve Hane Sayıları  PĠRLEPE KAZASI MAHALLELERĠ
Tablo 4. Müslüman Mahallelerde Tarım ve Hayvancılıkla UğraĢanlar ve Dağılımı
Tablo 9. Gayr-i Müslim Mahallelerde Sanayi ve Ticaretle UğraĢanlar ve Dağılımı
Tablo 11.Gayr-i Müslim Mahallelerde Hizmet Alanında ÇalıĢanlar ve Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç olarak akci¤er kanserine ba¤l› olarak geliflen pankreas metastaz› nadir bir durum olup, akci¤er kanserli olgularda DM ve pankreatit gibi durumlarda pankreas metastaz›

Osmanlı Devleti‟nde tanzimat sonrasında kurulan ve günümüze kadar bütün özelliklerini devam ettiren yönetim kademesinin en alt birimini oluĢturan bu kurum II.

Birincisi kişilerin özel hayatlarını kontrol altına alma ya da koruma konusunda eğitilmeleri, sosyal medya gibi ya da teknolojik içerikli medyanın tehlikesine karşı, ikincisi

Ancak kullanılan piston tiplerine göre bakıldığında, preoperatif HY, KY ve HKA ortalama değerleri ile postoperatif değerleri karşılaştırıldığında, iki farklı piston

Bu kap- samda, davranım bozukluğu tanılı ergenlere verilen öfke yönetimi psikoeğitim programının, ergenlerin Sürekli Öfke - Öfke Tarz Ölçeği’nin; Sürekli

The key idea is to introduce a real Lefschetz invariant as an element of the real monomial Burnside ring and to generalize the assertion that the image of an RG-module under the

In our study, group B, in which two suture anchors and capsular plication were used for repair due to restrictions by National Social Security Administration, had higher

Yine aynı grup 1991 bir K cisminin değer grubu toplamsal olan bir değerlendirmesinin K (x ) cismine rezidül transandant genişlemesini tanımlayan minimal