KALDIKÇA
Edirne ve ötesi
Y a z a n : F e th i G E M U H L U O Ğ L U
S erh ad şe h irlerin in k u rtu lu ş g ü n leri bizim b a y ra k ve istik lâ l dâvam ızdır.
O nun iç indir k i E rzu ru m u n , K arsın, E dirnenin, n ih a y e t H ata y ın y eniden b a y ra ğ a k a v u şu p a n a v a ta n bölünm ezliğinde Sbideleşm eleri b u m illet ve bu h a lk için b a y ra m la rın bay ram ıd ır.
M ilâdi ikinci asırd a aldığı H ad ria n o - polis ism ini 1362 F e th -i m ü b în ’inden son ra E d irn e o la ra k d eğiştiren ruh, b ü y ü k cedlerim izin gittiği y eri T ürkçeleştiren, v a ta n la ş tıra n m illî şu u rlarıd ır.
G özlerim iz Selim iye şerefeleri a ra s ı na çekilen ay -y ıld ıza ta k ılıp kalm asa L a - laşah in paşa, E vrenos ve H acı İl B eylerle doludizgin E dirneye koşan Gazi cedlerin, k ü h ey lân la rın m n a l seslerini duyacak, y a h u t Ş ü k rü paşa ile b e ra b e r yiğitlik ve k a h ra m a n lık dolu b ir E dirne m üdafaasında: n asıl T ü rk gibi dövüştüğüm üzü görecektik.
B iraz k u la k kesilsek, zafer u ğ u ltu ları ara sın d an H a z re t-i F atih in E dirnede K ıyık b a y ırla rın d a ateşlettiğ i to p la rın dehşet ses le ri ile irkilecek b u m ahşerî velvelede İ s ta n b u l feth in e a it m üjdeyi işitecektik.
B üyük ü sta d Y ahya K em alin «Bin a t lı o gün dev gibi b ir ord u y u yendik»
A tsız’ın
«Edirnede Ş ü k rü paşa b ekliyor nöbet» diye şiirle ştird ik le ri h am aset şah ik aları ta rih î m efahirim ize a it canlı h a lu k a tla rd ır.
«Aliş’in kaşları# h âlâ k a ra m ıdır ve T una yine «K işver-i k âfird en îm an e h li ne» doğru akıp gelir mi? B ilem eyiz am m a içimizi yakan, bizi h asre tin çılgınlığına m e- lâlin o öldürücü g irdabına sokan b ir T una T ü rk lü ğ ü dâvam ız, b ir acımız, b ir fira k ı mız olduğu m u h a k k ak tır.
A nav atan ı d a ra lta n h u d u tla rı geçmek isteyen ve b u n a la n ru h u n u T u n an ın ta rih i ni say ık lay an su la rın d a yeniden d in le n d ir m ek isteyen ra h m e tli K em aleddin K am u onun içindir ki, haykırm ıştı:
« M e riç k ıy ıla r ın d a Başını biiktU a tım . B u lg a r kurşun a tım ı, Y u n a n sekiz, on a d ım !»
«Edirne köprüsü» yine ta şta n d ır fa k a t b ir nesli «A nadan v e k ardaşdan» eden o b ü y ü k ay rılık bizi E dirnede, a n a y ı b ab ay ı Ü sküp’de, Ş ıp k a’da, P levnede, Şum nuda.. b ıra k tı.
B iliriz; h a s re t v u sla t için k u v v etli b ir hazırlan ış ve b u elim çile yeni b ir şa h lan ı şın o ü rp e rtili heyecanı ile doludur. M e ri ce T una, S a ra y -iç i’n e A d ak ale gözü ile can gözü ile b a k a lı çok oldu ve «bu h a s re t lik y am an b ü k tü belimizi».
Y ine b ir gün «V arayım gideyim U ru - meline!» diyecek ve belk i K osova’da y atan cennetm ekân M u rat H ana, y a h u t Estergon B eylerbeyi’ne v ara cak , diyeceğiz k i S elim i- yenin kub b eleştird iğ i T ü rk E d irn e h u d u t ötesindeki k ard e şle rin i diler..
B iliriz k i e m r’ü ferm an ta rih in in d ir, o zaferler tarihinin..
A nadolu şeh irlerin d e iken F ıra t n i çin, Dicle niçin, A ras niçin benden doğar b an a dökülmez» diyen şa ir A rif N ihad Sevhad şe h ri E dirnede tü m en tü m e n ıstı ra p la h ic re ti yeniden d u y a ra k k üçülen v a ta n h aritasın a b ak a ca k ve sınırım k i M e rinin, T uncam n, A rd an ın n e için benden doğm adığını o yıkıcı m em leket sesi ile y e niden şiirleştirecek tir.
Gazi P aşanın, A ta tü rk ’ün v asiyeti b ü yük öncüm üzdür. S elim iyenin b ö ğründeki B alkan h arb in d e n k a la n gülle y ara sı h alâ b ir yüz k a ra sı renginde ve sızısı h alâ k ıv -ran d ırıcıd ır.
B iraz dah a sabır, yine onun sesi «Bu öcü alacağız» dem iş ve yolum uzu çizm iş tir.
S erh ad E dirne, h u d u t E dirne T ü rk E - d im e, senin m in a rele rin in n ere y i işaret ettiğini, senin su la rın ın n ereden geldiğini biliyoruz. Sen b u lu tla rı delip geçen, Gök K ubbe S elim iye’nle B alkan T ü rk lü ğ ü için k u rtu lu ş üm idi, gönderine çekilm eye h a zırlan an b a y ra k sem bolüsün ve h e r şeyin ü stünde «Tiirk»sün, T ü rk kalacaksın.
F eth i G E M U H L U O G L U
DAMLA
A Y L I K E D E B Î, İ L M Î , K Ö Y C Ü D E R G İ
S ahibi ve N eşriy atı F iilen İd a re Eden:
U lu ğ T u r a n lıo ğ lu
İd a re y e ri:
K ad irh a n e C addesi No. 18 E D İ R N E
w Abone: Yıllığı (500) k u ru ştu r.
Y E N İ S E R İ. S A Y I: 9 -5 0 16 A R A L I K 1948
Edirnemizin Ebedî Kurtuluşu
Geçen ayın 25’i k a h ra m a n E d irn em i zin ebedî k u rtu lu şu n u n yirm i altın cı yıl dönüm ü idi. O gün biz M eriç boyu çocuk la rı b ü y ü k b ayram ım ızı engin b ir h e y e canla k u tla d ık . Hiç b ir düşm an gölgesinin b ile v a ta n to p ra k la rın a b ir d a h a y a k la şa - m tyacağm ı en gü r sesim izle h ay k ırd ık
Hiç şüphe yok ki E dirne h e r hangi b ir şeh ir değildir. Bu güzel m em leket h e r şey den önce b ü tü n b ir T ü rk m illetin in n a m u s'v e şeref beldesidir. E d irn e’de h e r m e r m er p arç asın ın ü stü n d e T ü rk m illetin in s i linm ez dam gası v ard ır. E dirne, ta rih için de ta rih ’ v a ta n içinde v atan d ır. E dirnesiz b ir T ü rk v a ta n ı hiç b ir zam an ta m b ir v a ta n yayılam az. B unun içindir k i E d irn em i zin m illî b ayram ı b ü tü n m illetim izin de m illî bay ram ıd ır.
Ne yazık ki koca b ir im p arato rlu ğ a uzun y ılla r p a y ıta h th k yapm ış olan E d ir- nem iz bugün b ir h a ra b e halindedir. Eşsiz belde h e r gün b iraz dah a y ık ılm ak ta ve b iraz d ah a h a ra p olm ak tad ır. B ugünkü E - d im em iz âd e ta b ü y ü k zelzeleler geçirm iş b ir şe h ri an d ırm ak ta d ır. N erdeyse h e r ça tı b ir k a rg a yuvası ve h e r k u b b e b ir b a y kuş tüneği olacak.
Ey! sayısız m edeniyet ve sa n at e se r lerim izi sinesinde iftih a r ve g u ru rla ta ş ı yan belde!
Ey! İstan b u l su rların ı y ık a n topları döken ve ey İstaııbulu zapteden şehir
Ey! b ü tü n T ü rk şa irlerin in m âşukası, yeşil k an a tlı sevgili m elike!..
B ugünkü feci h alin i gördükçe gözler iniz k ara rıy o r, başım ız dönüyor, içimiz k an
Y a z a n : U L U Ğ T U R A N L IO Ğ L U
ağlıyor. B un u n la b e ra b e r asla b edbin deği liz. İstik b a lin d e n ve istikbalim izden em i niz. Ç ünkü bu g ü n y erle b ir olan evlerin y erin e günün b irin d e beton k âşan e lerin y ü kseldiğini elbet göreceğiz.
Biz görem ezsek çocuklarım ız görecek. Ve sen em in ol k i E dirne, b u h a ra b e lik te n ergeç k u rtu la cak sın . Bu, senin h ak k ın d ır, E dirne, y ap m a k ta bizim vazifem izdir.
Biz seni ta m d ö rt azgın istilâd an k u r ta rd ık . S eni gözüm üzün n u ru başım ızın tâcı y aptık. Seni A vrupa k ıta sıd a m illî im anım ızın m ân alı b ir sem bolü o la ra k y ü k selttik . F a k a t bugün. H ay ır sevgili E - dirne, hayır! B ugünkü acıklı h alin e b akıp m eyus olm a sakın. M atem sa n a y a ra şm ı y o r’ Y ıkıksın, f a k a t hü rsü n . H astasın, f a k at bizim sin. N ar rengi u fu k la rın ebediye te k a d a r yalnız k a n kırm ızı T ü rk b a y r a ğını selâm lıyacak.
K ah ram an çocuklarına bak! H epsi b i re r im an kalesi halinde a y a k ta dim dik d u ru y o rla r. M ehm etçik’le rin in ateş gözlerin den fışk ıran alev ışık ları P ilev n e u fu k la rı na ve T una su la rın a k a d a r uzanıyor.
Hiç kim senin sana k em gözle bakm ağa h ak k ı yok tu r. E dirne, sa n a uzanm ak iste yen eller dah a k ım ıldanm adan k ırılacak , sana çarp m ak bedbahtlığında b u lu n a ca k başlar b in b ir p arça edilecek.
T arih seni T ü rk o la ra k y a ra ttı, T ü rk o la ra k y aşattı. Ve sen b u n d an sonra da d a im a T ü rk o la ra k k alac ak sın Edirne.
S elim iyenin İlâhî m in arelerin d en T ü rk b ayrağı hiçb ir zam an inm iyecek. S ana y a -
D e v a m ı (1 3 6 ) inci sahlfede
Édirnede Mimar Sinan
dirn e denildikçe M im ar S in an ’ı v e s jfr» bu koca sa n a t ü sta d ın ın adı a n ıld ık -'
ça da E d irn ey i h a tıra g etirm em ek k ab il değil.
H em en «dört yüz» y ıla y ak ın uzun b ir zam an evvel Ç ekm ecelerde k u rd u ğ u yüce ve ta rih î k ö p rü lerd en geçen b ü y ü k Sinan, A zak k alesini ta m ir eden m im ar M ustafa, m im ar S üleym an, N av arin k a le sini y ap a n m im ar K a ra Ş aban, B osnada M eraşka k alele rin i k u ra n m im ar H ayrı, E yüpteki S u ltan cam iini b itire n m im ar H üseyin Ç avuş ile m im ar A hm et, m im ar M uslihiddin ve A yasofya m im arı A hm et ağ alar gibi erk ân , sa n â t ve rü fe k ay ı m a ri fetiyle ve m im ar H oros Memi, m im ar M eh m et, m im ar D avut, m im ar D algıç A hm et ve B ab ü r H anın d aveti üzerine H indistana k a d a r gid erek Dehli,’ A ğra, L âh u r ve K iş- m ir k alele rin i y ap a n m im ar Y usuf gibi ken d i y etiştirm e le rd e sayılm az • u sta ve 'k a lf a la r , m e rm er y o n ta n la r ,taş oyanlar, k a le m k â rla r ve binlerce işçilerden vücuda getirdiği yapı o rdusuyla T ra k y an ın h u d u d u ndan içeri dalm ış ve sa n a t ve m edeni y et alan la rın d an b ü tü n g üçlüklere göğüs gere gere, b ütün ağ ırlık la ra bel vere vere b ü tü n zorlu k ları yene yene ileri doğru y ü rü y e n bu iş k ah ra m an ı, T ra k y an ın bir çok şeh ir ve sa h a la rı bugün de yaşıyan h a n la r, ham am lar, k erv a n saray la r, k ö p rü ler, im a retle r, cam iler, m edrese ve m e k - ler, ‘'çeşme ve se b ü lerle dah a çok değerli eserlerle süsledikten so n ra n ih a y et k e m ali debdebe v e ta n ta n a ile E d irn e- ye d ah il olm uş ve b ü tü n zekâ ve d e hasını, b ü tü n k u v v et ve k u d retin i hülâsa b ü tü n sa n a t ve m a rife tin i E dirnede k u l la n m a k su retiy le d ü nyanın en b ü y ü k m i m arî varlığı olan «Selimiye» h ârik a sın ı y a ratm ıştır. Ve kendisinde nevvel ve sonra hiç b ir kim senin fethedem ediği bu m uaz zam m im ari k alen i ntepesine bü y ü k T ü rk ulu su n u n şanlı bayrağını kendi eliyle çe kerek onu gökteki m isli binazırıria kadar, y ü kseltm iştir.
Selim iye S in an ’ın, S inan da S elim iye- nin yegâne baisi iştih arıd ır. Selim ıyenin yan ın d a S inanın dah a b aşka eserleri v ard ır... M evzuu b iraz dah a g enişlet m ek \ e ta sa v v u r ve' ta sv ire bir. k a t daha rev n a k ve şa’şaa verm ek istersek
diye-^ c e ğ iz k i S in an ’ın âb id eleriy le b aştâb a şa
* dolu olan T rak y an ın , bu geniş ü lk e n in m i
m a rî p a y ita h tı nazlı M ericin e tra fım k u şattığı güzel E d im e d ir. S elim iyeye gelince o, bu şen ve şa tır d iy a rd a ferm an ı ferm ai sa n a t ve m edeniyet olan Koca S in an ’ın sa ıa i g u ru r ve m e fh a re ti ve onu y a ra ta n m edeniyet ve şeref dolu ta rih le rin e altın kalem lerle yazdıran d ahinin k a ra rg â h ı h aşm et ve azam etidir. Ve bü y ü k T ü rk m iletinin ru h u n d a k i k abiliyeti, onun k a nın d ak i asaleti inkişaf e ttire re k b u b ü y ü k m illeti d ünyada lây ık olduğu m evkii m i m ariye çık aran S inanın m edarı şan ve şe refid ir. Selim iye T ü rk m im arisinin b ü tü n inceliğini b ü tü n sa n a t d ü nyasında tan ıtan , T ü rk ü n zekâsını, T ü rk ü n dehasını b ü tü n m edeniyet âlem ine yayan b ir şaheserdir.
Selim iye, T ü rk ru h u n u n , T ü rk zevki n in inceliğini, T ü rk k abiliyet ve k u d retin in yüceliğini b ü tü n k â in a ta a n lata n b ir m a n - züm ei zekâdır.
Selim iye, k ü ren in en güzel b ir p a rç a sı olan ta rih î E dirnenin sinesine m in y a tü r le işlenen,, bü y ü k T ü rk m illetinin ezelî o - lan nefaisperverliğini ebedileştiren eşi y a ratılm az b ir m am urei dehadır.
Selim iye, yalnız E dirnenin tacı, E d ir n elile rin m iracı değil, b ü tü n m edeniyet dünyasının m abihilibtiacıdır.
Selim iye, b ü tü n T ürklüğün, kelim enin b ü tü n m anasiyle öz m alı, m illî ve m edenî agk ve heyecanının m ihrabı, T.ürk v a rlığ ı n ın h a k ik î b ir sem bolüdür.
Selim iye, göklere uzanan m in a rele riy le, azam etli kubebleriyle İlâhi b ir m abet olduğu k a d a r sa n a t ve m edeniyetin e rişil m ek m ü m k ü n olm ıyan şa h ik aların a T ü r k ü n yükseldiğini gösteren m illi b ir zafer âbidesidir.
Selim iye, d in d a rla r için olduğu k ad a r, sa n ata ve m edeniyete ta p a n la r için de biı feyz ve ilham m enbaı olan b ir eseri m u a z zam, S inan da sa n at âlem inde eşsiz b ir ü s tad ı azam o la ra k ebedileşm iş, ikisi de t a rih in m ali olm uştur.
S inan ve Selim iyeyi iişiten ve işitm i- yen ler size hitap ediyorum :
T ü ık zekâsını, T ü rk m im arîsini m ü tekâm il b ir eserini görm ek isterseniz, İlâ hi m im ari iki m ucizenin b ir an d a ve b ir n oktada tecellisini tem aşa etm ek
isterse-T arih boyunca Edirne
Y erin değeri: C oğrafyada y erin b ü y ü k değeri var. ö y le ; salm a .salm a a k a n üç n eh rin birleştiği yerd e Edirne, kö k ü B al - k a n la r ve R odoplarda d u ra n ağacın tam gövde yaptığı yerde açan m üstesna b ir ç i çeğe benziyor.
Meriç, H erodotes’te adı geçen E skiçağ la r ta rih in in en büyük su la rın d an b iridir.. T u n ad a n sonra M eriç... Ona b ir ta ra fta n gül b ah ç elerin i su la y an Ihınca ile, güvem - lik ler ve m eşe o rm an ları ara sın d an çıkan A rd a’yı da aynı m ek ân d a k attın ız mı, yerin değeri k a r ş ın ız a b ü tü n güzelliğile çıkar.
. E dirnenin ne zam an k u ru ld u ğ u n u pek e - saslı bilm iyoruz. Y alnız coğrafyanın böyle özenerek işlediği bu yerde, esk ilerin e se r lerinde en uzak çağ lard an b eri y erleşm eler olduğu görülüyor. İra n Ş ehinşahı D aryüs, îsk ity a seferine giderken E dirneden geç miş, B üyük İsk en d e r o rd u ların ı b u rad a toplam ıştı.
Eski Rom a; bu cihangir İm p a ra to rlu k ta E dirneyi ihm al etm edi. H ad rian u s böyle zengin b ir yerde, in sa n la rın em niyetle y a - şıyabilnıeleri için, şeh rin e tra fın a kalın k ale d u v a rla rı çektirdi. Bizans İm p a ra to r luğu zam anında değerine b ak ın ız k i koca A tillâ şehri aldığı gün, b ü tü n ask erlerin e m ü k â fa tla r dağıtm ıştı.
A nadoludaki S elçuk d evletinin dağ ılm a sından sonra, M arm ara k ıy ıların d a k u r u lan küçük, fa k a t h ay a tiy e t dolu devletin beyi O rhan Gazi, K üm eliye geçerken (1356) E dirneyi alm ak su retiy le B a lk a n la ra hâkirfı olm ak istiyordu.
H üdâvendigâr M urad Beyin, za ferleri peşinden sürükliy*n m uzaffer ordusu, e -niz, in sa n la rın ve bilhassa T ü rk le rin ne gi b i h â rik a la r y ara tm ağ a k ad ir olduğunu anlam ak isrterseniz, gözlerinize cilâ, r u h larınıza gıda verm ek isterseniz, şan ve şe refin i duyduğunuz veya duym adığınız S i- nanı şe riri san atın d a k u ru lm u ş ve b ü tü n ü sta d la ra kendi h u zu ru m ahabetiııde b o yu n eğdirm iş b ir halde tem aşa etm ek is terseniz E dirneye geliniz ve onun Selim i- yesini görünüz ve sonra da gördüklerinizi görm eyenlere ve b ilm eyenlere anlatınız.
Esad S E R E Z L İ i Y a za n : Ç e tin İS B A H A bedî T ü rk E dirneyi 1362 y ılının te m m u z u n da T ü rk m ü lk ü n e k a ttı. T a r ih in hU km ü:
T arih in akışı, kılıç ve k afa y a daim a b a ğ lı kalıyor. F eth ed en kılıç, m uhafaza eden m edeniyet oluyor.
H üdâvendigâr, E dirneyi devletin ikinci p ay itah tı y ap tı B ursadan sonra .Edirne... Istan b u lu n feth in d en sonra E dirne, b ir A v ru p a, A frik a ve Asya İm p a ra to rlu ğ u h a li ne gelen. A kdenizi, M arm ara ve K arad e «, nız gibi b ir T ü rk gölü h alin e getiren altı milyon k ilom etre k are lik m uazzam İm p a rato rlu ğ u n e.ı gözde şehridir. G enişleyen İm p a ra to rlu k la zenginleşen E dirne...
G üzelleşen Edirne:
B a lk a n lara ve O rta A v rupaya giden za fe r o rd u ların ın b ü y ü k m enzili a rtık E d ir- nedir.. S u lta n la r su ltan ı koca M urad Gâzi, h arp te n a rtırd ığ ı zam anını hep E dirnede geçiriyor. A dına b ir cami, m uazzam S u ltan ham am ı, D arül - h âdisini y ap tırd ı. S a ra y - için u lu ağ açları ara sın d ak i saray ın d a a - yağm a k a p a n an A vrupa elçilerini kabul ediyor. Oğlu fa tih le r fa tih i M ehm et Bey b u ra d a doğdu.
İh tiy a rla y a n savaş k u rd u , dev leti 14 yaşın d ak i oğlu M ehm et Beye b ıra k a ra k M anisaya çekildi.
F ırsat kollayan lııristiy a n h k , d erh a l h a re k e te geçerek B a lk a n la ra ilerliyor. G enç h ü küm dar:
— Eğer P adişah sen isen, o rd u n u n b a şı na gel, eğer ben isem m u rad - ı h ü m a y u - n u m o d u r ki m eydân - 1 gazâ seni ister.
Diye babasını E dirneye çağırıyor. V ar n a 1444 ve İkinci K osova 1449 m eydari sa v aşları, K oca S u ltan M uradla E dirneden yola çıkan Niğboluda, gün görm üş zafer a lay la rın ın şanlı destanıdır.
T a r ih in k a d e ri:
İstan b u l, ta rih in m uazzam şehri, ta r ih te devir açan Rom a İm p arato rlu ğ u ile h ı- ristiyanlığın b ü y ü k d a y a n ak ların d an biri. Genç h ü k ü m d ar, burasını alm ayı, E d irn e de düşündü. T arih in k ad e rin i çizen, alın yazısını değiştiren o bü y ü k k a ra r E d irn e de verilidi. «Ya İstan b u l beni alır, ya ben onu alırım.» diye gece gündüz h azırlan ı - yor...
O, koca koca toplar, P ir M uslihiddin u s ta n ın v e M acar Ü rb en in n ezaretin d e T ü rk u sta la rın ın eliyle b u ra d a k a lıb a döküldü.. İh tiy a r ta rih ; 1000 senelik Doğu Rom a İm p a ra to rlu ğ u k a d e rin in E dirnede çizildiğini gördü.
A rtık m erk ez Ista n b u ld u r. F a k a t E dir - neyi ne F atih , n e de oğlu Beyazıd u n u ta m ad ılar. K ırım a k a ra d a n v a rm a k isteyen Beyazıd, A k k erm a n seferi dönüşünde T u n ca k ıy ısında y ap tırd ığ ı cam ii ve y an ın d ak i D arü şşif asiyle T ü rk tıb ta rih in e b ir yüzakı h ediye etti.
U n u tu lm a y a n belde:
T arih e şan v ere n Y avuz, M ısır, R idaniye m eydan savaşında topuz topuza, kılıç k ı lıca v u ru ş a ra k alm ış, M ısır ilinin fa tih i ol m u ştu r. «Cihan sultanlığı, b ir h ü k ü m d a ra fazla, ik i h ü k ü m d a ra az!» diyen b u şair ru h lu cihangir, E dirnenin h a s re tin i de u - n u tm uyor:
İk i gözüm M e r ic -im T u n ca gibi h er y a n a a k m a K o lu n u b oynu m a A rd a ( 1 ) y e te r s a lin d in ille rd e .
diyecek k a d a r b u güzel d iy a ra N il k ıy ı la rın d a h asre t şiirle ri söylüyordu.
B a k î’ler, F u zu li’ler, N ef’i’ler, S in an ’la r d e v rin in b ü y ü k h ü k ü m d a rı ve m ukaddes Rom a - G erm an İm p a ra to ru Ş a rilk e n t’i dize g etiren M uhteşem S üleym an, o u n u tu lm az O rta A v ru p a seferin i E dirnede to p la n an ak ın cıların , tim a r ve zeam et beyle - rin in yüz b in lik k u v v etleriy le kazanm ıştı.
K endisinin, v ezirlerinin, sad rıâzam ları - n ın y a p tık la rı k ap a lı çarşılar, h an lar, k e r v an saray la r, k ö p rü ler, su y olları ve h a - m a m la rile E dirne; M ohaçlara, V iyanalara, A lm an se fe rlerin e giden o rd u ların b ir gâza m erkezi olm uştu.
A rtık F a tih ’in T unca k ıyısında doğduğu sa ra y genişletilm iştir. K anunî, M acar sefe rin e giderken b u saray 6.000 g ılm an -ı h a s - sanın oturabileceği şekilde, divanhaneler, has oda, b ü y ü k ve k ü çü k hazine, doğan - cılar, seferliler, vezir o d aları ilâvesiyle yenilenm iş ve y anında 40.000 y eniçeri için, y eniçeri odaları yapılm ıştı.
Oğlu, dilber H ü rrem in bu sarışın çocuğu zengin K ıbrıs adasının 1571 de fethile, b u rasın ın b ü tü n ganaim ini, T an rın ın m im ar o la ra k y a ra ttığ ı K oca S inana; ad ın a b ir ca m i yapm ası için veriyordu. E dirnenin ve b ü tü n v ata n ın olduğu k ad a r, sa n a t d ü n - yasının d a te k ve m ü stesn a incisi S elim i
— 134
ye, m û ten a b ir m ücevher o la ra k E dirne - n in -m a v i u fu k la rın ı süslüyordu.
B eğenilen şehir:
1717 y ılında E dirneye gelen İngiliz E l çisinin eşi L adey M ontegü, g ö rdüklerinden h ay ra n lığ a düşm üş, h a lk ın ve şeh rin zen ginliği, b u L on d ralı hanım ın gözlerini k a - m aştırm ıştır.
G üzel L edy’niıı m e k tu p la rın d a n bazı sa ftırla r okum ak istem ez misiniz?
«Size şu m e k tu b u yazdığım sırad a T u n ca k e n a rın d a b ir evdeyim . N ehir, odam ın p en cerelerin in a ltın d a n akıyor. Bahçem y ü k se k ağaçlarla örtülü. Ü zerleri sab ah - ta n ak şam lara k a d a r b irb irle rin e b in t ü r lü cilveler y ap a n sayısız g ü v ercinlerle do lu. B u esnada fik rim hep o n la rın cilvele riy le meşgul.. Ş iir söylem ek h u su su n d ak i inhim akim e n asıl k a rşı koyduğum a siz de h a y re t edersiniz; hususile göz önünde b ö y le h a k ik î b ir aşk m anzarası olursa...
B ü tü n E dirne toprağı bahçelerle dolu.. N ehir k e n a rla rın a hep m eyve ağ açları d i kilm iş, A ltla rın d a h e r akşam k ib a r in sa n la r eğleniyor B ir ta ra fta n h iz m e tk â rla r - dan b iri saz çalıyor; öbür ta ra fta n , o nlar da kah v e içiyorlar. Böylece, su la rın zem - zem esini dinleyen u fak u fak m eclisler, h e r ta ra fta görülüyor.
Ş ark ıla rı da, şa rk ıla rın sözleri de p e k g ü zel... Bilm em sizin hoşunuza gidecek mi?.. B elki aynen söyliyem iyorum , f a k a t m âna itib ariy le şöyle:
Şim di b ü lb ü l b ağ la rd a uçuşuyor. B ü lb ü lü n hevesi gülü ara m a k tır. B ağ ların güzel liğine hay ran ım . Cazibenizin le tâ fe ti k alb i - m i te sh ir etti. G özleriniz siyah ve sevim li, f a k a t ceylân gözleri gibi canlı ve m ağrur.»
E d irn e n in H iz m e ti:
Genç v e güzel L edy’yi h a y ra n eden d i ğer b ir nokta, ta rih in m eçhul k alm ış b ir h a k ik atid ir:
«Bizde p ek um um î ve pek zalim âne olan çiçek hastalığı, b u m em lekette keşfedilen aşılanm a sayesinde ehem m iyetsiz b ir şey.. Ev içinde aşılanm am ış o lanlara, aile re is leri, aşıcı k ad ın la rd a n b irin i çağırıyor. O d a b ir ceviz k ab u ğ u dolusu, en m ükem m el cinsten çiçek h astalığının aşısını getiriyor. B üyük b ir iğneyle aşıyı vü cu d a yayıyor... Bu am eliye için b ac a k la r ve k o lla r gibi v ü cudun k ap alı ta ra fla rı in tih ap olunuyor.. *
B u aşının iyiliğine o k a d a r k an iim ki, sevgili y av ru m a y ap tırm ağ a k a r a r verdim . V atanım ı çok sevdiğim için, b u usulün
D A M L A
oray a da girm esini arzu ederim .»
H a y r a n lı^ to p la y a n belde:
X V II. asır, E d irn e ta rih in d e ta tlı h a tı r a la r taşır. A hm et I. den itib a re n b u a s ır d ak i b ü tü n p ad işah lar, b u beldeye k a rşı g ittikçe a rta n b ir alâ k a gösterm işler, E d ir- neyi âd e ta y eniden ikinci b ir devlet m e rk e zi h alin e getirm işlerdi.
A hm et I., Çöm lekköy, K u rtk a y a sı gibi şehre y ak ın y erle rd e günlerce sü re n s ü r gün a v la rı te rtip ediyordu. A vcı lâkabiyle an ılan zevk sa h ib i S u ltan M ehm ed IV., E - dirn ey e o k a d a r d ü şk ü n d ü ki, b ü tü n g ü n lerini, T av u k o rm an ım n , S a ra y a k p m a r’m k o ru lu k la rın d a av eğlenceleriyle geçiriyor. F erecek, Y anbolu ve F ilib e gibi y e rle re u - za n d ık ta n so n ra te k ra r E dirneye dönüyor du.
Avcı S u ltan M ehm ed, V enedik ve L eh se fe rlerin e E dirneden h a re k e t etm iş, Nemçe, M ostof, L eh v e'K az a k elçilerin i b ü y ü k m e rasim le b u ra d a k a b u l etm işti.
1674 seferinden so n ra şehzadeleri M u sta fa ve A hm edin sü n n et düğünleriyle, kızı H atice S u ltan ın M üsahip M ustafa P aşay a tezvici m ünasebetiyle y ap ılan ve 18 gün devam eden m ükellef düğün, E dirnenin p a rla k günlerinin zengin h a tıra la rın ı t a şır...
G e riliy e n İm p a ra to r lu k :
E dirne k a d a r İm p arato rlu ğ u n k ad erin e u y an şehir bulunam az. XVIH. asır, im p
a-E D İ R N a-E M İZ İ N a-E B a-E D İ K U R T U L U Ş U (B a ş t a r a fı 131. de)
ra şa n tek b a y ra k yalnız bizim al b a y ra ğ ı mızda-. Ne sen b u b a y ra k ta n ayrılacaksın ne b u b a y ra k seni b ırak a ca k .
Ş erefli ve h ey b e tli k u b b eler şe h ri g ü zel Edirne! E vet 25 K asım 1922 ta rih i se nin ebedî k u rtu lu ş g ü n ündür. B undan sonra ne sen Ye n e h e r hangi b ir T ü rk şehri e saret denen zillet ve zulm eti b ir d a h a asla görm iyecktir. D antenin k o rk u n ç cehennem i b u m ukaddes v a ta n to p ra k la rı na b ir d ah a yaklaşım yacak, y ak laşa m ıy a - caktır!
E bedi k u rtu lu ş b ay ra m ın b ü tü n m il letim iz için m u tlu ve k u tlu olsun aziz E - dirne!
rato rlu ğ u n olduğu k ad a r, E d irn en in de ge rilem e ve m e trû k k alm a d ev rid ir. H ele ik i m usibet E d irn ey i çok sarstı; felâ k e tin in başlangıcı oldu. (14 Recep 1 1 5 9 -1 4 T em m uz 1745) de çıkan ve 60 m a h alley i b a ş tan b aşa h a ra b ey e çeviren y an g ın la (9 R a m azan 1160-A ğ u s to s 1751) de şe h ri t e m elinden sa rsa n ve b ir seneden faz la şe h rin h u zu ru n u bozan zelzele, E d irn en in k a r a yazısı oldu.
A rtık h u d u tla rd a n d a zafer h a b e rle ri gelm iyor. İk in ci V iyana m u h a sarasın d a b aşlayan bozgun E d irn en in acı g ü n lerin i hazırlıyordu.
Y a r a lı belde:
E dirne, en acı g ü n lerin i 22 A ğustos 1829 da R us o rd u ların ın eline d üştüğü gün yaşa dı. D erinden sa rsılan E dirnede a r tık h ic re t başlam ıştı. İstilâ d a n evvel 14.000 olan n ü fus 10.000 e inm işti.
1877 - 1878 de P levnede k ah ra m an c a m üdafaa sa v aşla rı v ere n gaziler gazisi O s m an P aşa, B a lk a n la rd a n sa rk a n istilâcı Rus sü rü lerin in , ik in c i defa 20 O cak 1878 de E dirneye girm esine m â n i olam am ıştı.
B u acı ve k a ra n lık g ünlerde gaziler -di y a rı b aştan b a şa h a ra p oldu.
İm p a ra to rlu k için de, E dirne için de acı g ünlerin sonu gelm iyordu. 26 M art 1913 de B u lg arların b ü tü n insanlığı u ta n d ıra n vahşi çığ lık la rla E dirneye girişleri, çaresizlikle ay larca m ücadele eden k a h r a m an Ş ü k rü P aşa n ın b ü tü n em ek lerin i b ir an d a e ritti ve E dirne üm itsizlik içinde y a ra lı b ir k a rta l gibi, d ü şm an ın a teslim oldu.
E dirne son felâk etin e b irinci C ihan H a r binde Y unan ta a rru z ile uğradı. Tem m uz
1920 de E dirneye giren Y u n an lılar şehrin, k a ra b a h tım n son perdesini k ap a d ıla r.
İstilâ cılara k arşı savaşan b ü tü n vatan la b e ra b e r E dirnede de K uvvai M illiye r u - hu, ebedi k u rtu lu ş günü olan 25 K asım 1922 gününe k a d a r yaşadı.
Bu giln:
Edirne, bugün ne halde?. Y ıkık k u b belerinde, terkedilm iş k erv a n saray la rın d a dem çeken g ü v ercinleriyle m azideki m u h teşem g ü nlerinin ta tlı h a tıra la rı içinde g ü
lüm süyor...
Çetin («BAHA
U lu ğ T U R A N L IO Ğ L U
\s * -* iJ ^ y * ı» .> * « * ^ * t^ -.ji< j* * k ^ j« * v t* * * >*K *>j* » * 0 * * * * ı* j+ * * A k /*jK * * * * > ı* * * ^ um **iK
D A M L A
S a tra b a n m a k a m ın d a n b îr ş a rk ı d u d a k la rın d a d ü ş ü n ü r, çözem ezsin:
Bu n az - ı istiğ na, bu İ v a z neden: ^ neden y a rı e ğ ilm iş «uya d a lla r? .
ö y le fe rm a n e tm iş eden k im s e le r b ilm e z, ■ G ön tll b ir top ib riş im S a rılırs a çözülm ez» B u ra d a h er »ey, b a k ın ır hüsnüne h ay ra n . S e y re y le r c e m a lin i e ğ ilm iş suya m e rm e r ih tiş a m ın d a serhadd • I v a ta n . A ş in a b ir çehre sezer b e lk i diye d ev re i s a lta n a tın d a Edirne; b ir deste a le v g ü ld ü r, m ah zun , y â r e lin d e n d üşürülm üş şim di suda.
V e sular;
Şim şir k e lâ m ı d ilin d e destan o k u r - o k u r a k a r.
V e b ih a b e r Y ıld ır ım d a , b ir e v c ik te • a k a n sudan, uçan k uştan - a k b ir ip e k böceği,
ip eğ in i d o k u r • d o k u r ö lü r.
U y a n ır veda etm iş g ib i a r t ık u y k u y a , konuşan b ir d il o lu r ç ile r u zakta; b ü lb ü l sesi y a ğ m u r gibi B ü lb ü l adasında. K a n a d ı güm üşlü k u ş la r geçer İk i şâk bölüp m eh tab ı; k ıy ık ta n u çu ru lm u ş. S a lın ır gah çeler içre k ız la r k lî
N a z a rd a n k a ç ırılm ış . A ğ zın d a kan k ır m ız ı b ir cancrlğt, m e h ta p la b e ra b e r düşmüş gibi arza; k ız la r k i güzel, d ö rt başı m â m u r v e murassa. S e v d ay a tu tu lm a k b ile m ü m k ü n y e n i baştan •ö y le m a k k o la y olsa eski tü r k ü m » ; « E d irn e köprüsü taştan
Sen ç ık a rd ın beni baştan.
A y ırd ın a n a m d a n , hem kard aştan.» (D a m la ; sayı: 2 3) M . N iy a z i A K I N C I O Ğ L U
D A M L A
Îi>00000c^>0<><xx>0<>0c0cixi<i<x>c>00000<><><>«x>0<>c«‘0>00c0<>^'x><><x«><><><>000<.
O İ K M
S ü n g ü m ü zle s e rd ik top rağ a yaaı,S ın ırd a can v eren y a m a n h u rd a d ır. B ir $ e h ir d e ğ ild ir; v a ta n burası, M e rm e rd e y ık a n a n zam an h u rd a d ır.
-—- O - - —
Y ık ılm a z b ir d a ğ d ır, T ü r k « S e lim iy e - C ih a n a sun ulan egslz hediye.
T a r ih i o k u ru z b ilm e m ne d iye, « N e fir ler, « F a tih » le r h er an h u rd a d ır.
K u b b e le r üstüne e ğ llm i* sema E za n la r geçm işten akseden neva, in a n m a k d e rt için b ir ic ik deva, M e fk û re İsim li cânan h u rd a d ır.
:
H a m a m la r, çeşm eler s e rp ilm iş y e r y e r, ^ Y ü z le rc e m in a re g ö k le ri d eler,
H ep T ü r k ’ün eseri; h a n la r, k ö p rü le r, D eğeri ölçüsüz m ekân h u rd a d ır.
T a r ih e göm ülen İz d ir h er sokak, Ç in ile r y e ş ild ir, m e rm e rle r a k • pâk, T a m İnsan o lm a k tır eser y a ra tm a k , D ehân ın yücesi «Sinan» h u rd a d ır.
M e riç ’te h er g ru p b ir olgun n a rd ır, A r d a ’da h er y a p ra k g ü ld ü r, b a h a rd ır,
T u n c a ’da h er gölge «Sinan» a y â rd ır, «A llş» I y a ra ta n insan h u rd a d ır.
Uç g elin g ö rü n ü r « B uçu ktep e» den, Ftuh o lu r b u rad a h er a vu ç beden, T e k dua y ü k s e lir b in b lr kub bed en, K u rs u n la k a p la n m ış b a lk a n h u rd a d ır.
— o —
Bin f e h lt y a ta ğ ı: h er ze rre to p ra k , «S aray» da o lan ı z o rd u r u n u tm a k ,
> M azi g ö n ü lle rd e , e lle rd e b a y ra k . T o p ra ğ ı ıslatan al k a n h u rd a d ır.
K ita b a g e ç m e m lf destan, ta b y a la r, « K ıy ık » ta d in lin m iş geçen y a y a la r , B ir sanat m ih ra b ı olm uş k a y a la r, Y u rd u n te k tasın a tap an h u rd a d ır.
— o —
Ezelden v u rg u n u z h a k k ın sesine, P a la v ra s a v u rm a k elin nesine, E s e rle r ş a h ittir, b izim E d irn e , Bu y u rd u öz v a ta n yapan h u rd a d ır. ’
V e fa n ın örneği te r te m iz k ız la r, Ne g özler a ld a n ır, 'ne gönül s ızla r, T a n r ı’ya k a ls ın la r g ökte y ıld ız la r . Cefası sevilen fe tta n b u rd a d ır.
K im s e n in olam az, T ü r k ilid ir bul G u ru ru n , ş erefin te m e lid ir bu! B ir ö lm e z m ille tin e m e lid ir bul K a n ın ı to p ra ğ a k a ta n h u r d a d ır ...1
U luğ T U R Â N L IO Ğ L U
D A M L A
Edirnede yetişen Musikişinaslar
Y a z a n : Osm an N u ri P E R E M E C İB âdi efendi m erhum , Ş eyhülislâm İs- h a k zade M ehm et efendinin « A r a b ü l’â 'â r fi te z k ir e ti u r e fâ il-e d v â r» adlı eserini te tk ik ed erek ondan E dirn ed e yetişen m u sik işi n asların tercü m ei h a lle rin i çıkarm ış; k i ta b ın a yazm ış ki, biz de h ü lâ sa o la ra k o n la rı b u ra y a alajım ve b u su re tle E d irn e’de eskiden pek çok m usikişinas yetiştiğini gösterelim .
1 '— im a m ı S u lta n î İ b r a h i m ' efendi:
Bu zat avcı S u ltan M ehm et gününde S e lim iye cam iinin im am ı idi. S onra S ultan B eyazıt cam iine h a tip ve 1073-1663 de S u ltan im am ı oldu. 1097-1686 da A nadolu k ad ıask e ri, 1098-1687 de R um eli k ad ıask e - ri oldu. Avcı S u ltan M ehm etin h a l’inden sonra K ıb rısa nefo lu n d u ve orad a öldü.
İb ra h im efendinin çok güzel sesi olup m usikide de p ek y ü k se k d erecelere v a r m ıştı. H üseynî m ak am ın d a ve D evrirevân usulünde:
B itm e z y ü re ğ im y â re le ri işler o n u l m az.
S a b re y le y e llm çare n e d ir b itm e z iş o lm az.
M urabba ve evç m akam ında h a fif u - sulünde:
C e n n e t aafası v u s la tı cânân değil m i d ir,
Dûzeh belâsı m ih n e ti h lc râ n değil m i d ir.
M urabbaı onundur.
2 — M e h te r A h m e t Ağa: A vcı S ultan M ehm et gününde yaşıyan, ü n ve şan alan m u sik işin a rlard an olup U şşak m a k am ın dan d a rp ve fetih usulünde:
F e ri zerb âded en ol nergisi m estane
b ira z,
M e y nâb içse gözü m a il o lu r kana
b ira z,
M urabbaı ve sabâ m akam ında, D evri- k eb ir usulünde:
Z e r re denlû aşıka h im m e t o lursa y â r dan,
B ir değil y ü z bin olursa gam yem em ağy â rd a n .
M urabbaı onundur. B u n lard an b aşka k ırk ta n fazla m u rab b a bestelem iş, on k a d a r tü r lü nağm eleri h av i yeni ve san atlı peşrev de yapm ış, kendisinden sonra g e le n lere arm ağan b ırak m ıştı. M usikişinas la rc a M ehter A hm et p ek b ü y ü k b ir ü s ta t- dır.
3 — Derviş M u s tafa : A şçıbaşı denilen b u zat da E dirn eli olup M uradiye M evlevi hanesinde yaşıyordu. B u da A vcı S ultan M ehm et zam anı m usiki u sta tla rın d a n d ır. H icaz m ak am ın d a ve zencir usulü n d e b e s telediği:
S erabı g erm i nuş id ip m e s ta n e d lr g ö n lü m ,
G am ile ü lfe ti v a r z e v k ile b ig â n e d ir, g önlüm .
M urabbaı d inleyenlere zevk v ere n eser lerin d en d ir. B u n d an b aşk a d ah a p ek çok güzel besteleri v arm ış ki, hepsi ü stad m u sikişinaslarca beğenilm iş imiş.
4 — M u s a llî efe n d i: Ebe zade denen
b u m usikişinas da E d irn eli olup Avcı S u l ta n M ehm et gününde yetişm iş ve üçüncü S u ltan A hm et gününe k a d a r yaşam ış, pek çok m ü steit talebe yetiştirm iştir. P e k y a nık b ir sesi ve pek m â h ir b ir ü sta t olan M usallî efendi 30 k a d a r m u h telif m u ra b ba bestelem iş idi ki b u n la rd a n b ey âti m a k am ın d a frengiçin usulü n d e bestelediği:
H a tı ız a rın ı gördü senin o h a le t ile Benefşe serbezem in oldu y ü z h ac â le t ile.
M urabbaı ve D evrikebir usulü n d e b es telediği:
Ş im d i m e y li gön lü m ü n b ir servi hoş re fta re d ir.
O l h ilâ l ebru İçin gönlüm b enim â v â re d ir.
M urabbaı en ünlü , eserleridir.
5 — Y a h y a N â zım : m eşh u r şa ir N â- zım dır k i İsta n b u llu olup ü n lü za m a n ları nı E dirne de yaşam ış v e ölm üştür. Avcı S u ltan M ehm edin zam anından 3. cü S ultan A hm et d evrine k a d a r yaşıyan b u ü n lü m usikişinasın şiirde üstadı şa ir N eşati o l duğu gibi m usikiyi de m evlevî tekkesi üs
D A M L A
ta tla rın d a n öğrenm iştir. Acem m a k am ın da v e m uham m es u su lü n d e bestelediği: O l k im m is a li h âle m eh i m lh rlb â m v a r O n d ö rt y aşın d a sinede b ir n ev c lv â n ı v a r, L â b ü t o lu r b ite r ir lş lr m e y v e i m eram S a b re y le ey N â zım b ilirs in z a m a n ’ v a r . ve m u h a y y er m a k am ın d a zencir u sulünde bestelediği: G ö n ü l düşüp h am ı k ly s u y î y â re k a l m ış tır, N e tic e h a tırım ol y a d ig â re k a lm ış tır.
Y ine acem m a k am ın d a bestelediği:
P iy a le elde neden b ezm lm e h ab ib g e lir A y a ğ ım a a y a ğ iy le b enim nasib g elir.
M u rab b a ları p ek m e şh u rd u r. N âzım ’- m 500 den a rtık bestelediği m u rab b a, n ak ş ve s a rk ıla n v a rd ır ki, b ü tü n ü s ta tla r t a r a fın d an beğenilm iş, sevilm iş, ok u n m u ştu r. F a tin tezkiresi şa ir v e m usikişinas N âzim - in 1139-1727 senesinde E dirn ed e ö ld ü ğ ü nü yazıyor.
6 — K u d û m ze n Derviş A li: F ilibe'de
doğm uş ve b üyüm üş olan b u adam , b ilâ h a - r a E dirneve gelerek m usiki âlem inde b ü yü k b ir şöhret alm ıştır. D erviş A linin en biivük ü n aldığı zam an ikinci S ultan M ustafa günü, yan i 18 inci asır b aşların d a idi. O m evlevî ta rik a tın a girm iş, o zam an E dirnede y aşam a k ta olan ü sta tla rd a n m u siki ilm iıp ta h sil ederek b ü y ü k b ir ü s ta t olm uştu. Sesi pek güzel ve yüzü pek y ak ışık lı olan D erviş A li sağ oldukça el ü stü n e tu tu lu r, h erk e s k endisini p ek se v e r ve sav ard ı M uhayyer puselik m a k a m ında ve devj irev a n u sulünde bestelediği:
N a z edip ben â^ıkı zSre sever dersin beni. Sen de in saf e yle e y gülçehre k im sevm ez
seni
M urabbaı ve B a b a ta h ir m a k am ın d a zencir usulü n d e bestelediği:
G el e y sabâ eseri g ü lb a h a rd a n ne haber, A ç a r m ı gönce d ili g ü l’ izâ rd a n ne haber.
M urabbaı en güzel eserlerinden olup b u n la rd a n başka d ah a 30 k a d a r ü s ta tla r - ca beğenilm iş, âşık an e ve y an ık bestesi varm ış.
7 — K ü ç ü k M ü e zzin : ism i M ehm et o -
lup doğup kopm ası İstan b u ld an ise de, şöh r e t alm ası E dirnededir. İk in ci S u ltan M us ta fa g ünlerinde E d irn e sa ra y ın d a n edim lik ediyordu. D aha genç yaşında m usikişinas olm uş, y an ık ve güzel sesi ile b ü y ü k b ir ün alm ıştı. M uhayyer puselik m a k am ın d a bestelediği:
A lu p aguşa h em çün hâle ol m ah ı n evi ş im
di,
M ü râ d tm ü zre d ö n d ü rd ü m bu ç a rh ı a e rc e -v l ş im d i.
M urabbaı ve n ev a m akam ında, çem ber usulü n d e bestelediği:
D epren ey dil çeşml b a h tın d erdü h icran görm esin K a n lı yaşım sii nlgâh e ttik ç e cânân g ö r mesin.
M u rab aı güzel ve ölm ez eserlerinden olup b u n la rd a n b aşk a daha 15 k a d a r g ü zel eseri v a rd ır 1129-1717 senesinde E d ir nede öldü.
8 — H a f fa f zâde H üseyin efe n d i: en
m eşhur h a tta tla rd a n da olun m usikide z a m anında b ü y ü k b ir ü s ta t idi. G iilşeni t a rik a tın a m ensup olduğu için öldüğü v a k it k endisini pek seven G ülşenî şeyhi A hm et M üsellem efendinin söylediği ta rih te k e n disinin pek m u k te d ir b ir m usikişinas o ld u ğuna d a ir sözler v ard ır. F ilh a k ik a H affaf zadenin Ira k m akam ında besteîedoiği, o zam an E dirnede h a y a tta olan şa ir Sûzî’nin:
K â r e tti gam ın c â n ım a s u lta n ım e fe n d im , R a h m e y le bu e fg a n ım a s u lta n ım e fe n d im . A ğ la tm a beni h a lim e ra h m e y le k e re m k ıl, B a k dld ei g iry a n ım a s u lta n ım e fe n d im .
M urabbaı eserlerindendir.
9 — N a k ş î M u s ta fa Dede: m eşh u r m u
sik işin aslard an olup E dirnelidir. N akşî D e de b ir çok te k k e ây in leri bestelem iş ve ö - lüm süz eserler b ırak m ıştır.
10 — N iz a m e ttln Dede: E dirne m ev le- v ihanesinde (N eyzenbaşlık) etm iştir. B ir zam an lar K onvaya da gitm iş ve orad a iken M evlâna C elâleddini R ûm î’n in b ir n a ’tini Isfa h an m ak am ın d a b estelem iştir.)
11 — Şeyh A li bey: E dirnelidir. K e
m al zâde de d erler. Sesi ve lâ h n i gayet m üessir olup saz ve ta n b u r da çaiar, b iraz d a ney üflerdi. Ç eşitli besteleri v ard ır.
12 — K ad ri bey: E dirnenin m eşh u r a- ilelerinden D ağdeviren M ehm et A ğa
zâ-D e v a m ı (1 4 3 ) üncü s a h ifede
D A M L A
1904 de Edirnede Ramazan
1904 S enesinde R am azan kışa tesadüf ' ettiği cihtle çok eğlenceli geçti. M alûm olduğu üzere o v a k itk i ram a za n lard a b a ş ka b ir neşe, b aşka b ir zevk v ard ı. M u h a k k a k k i m üslüm an d in in e s il ik olan zevatın m utlaka, yüzde doksanı, Eskicami, Ü çşerefeli cam ilerinde gündüz hafız ve v a lfla r b irb irin i ta k ip ederdi. O zam an şe h ir de e le k trik olm adığından m in arelerd e, c a m ilerin içinde zeytin yağı, k an d ille re k o n u la ra k yakılırdı!
Bilhassa ram a za n lard a gündüzleri E s kicam i, gece de Süittin S elim cam ii k a la balık olurdu. E skicam ide m eşh u r v a ız la r- dan A kseki’li M ehm et E m in efendi ki, E - dirııe’de K onyalı Hoca nam iyle m a ru ftu r. D ebre’li Âdem efendi, H adım ’lı A bdülba- kl efendi, A bdullah Efganî, M esnevihan İzm irli İsm ail H akkı efendi, papastaıı d ö n me S abri efendi ikindiden sonra vaiz ve n asih a t e d e rler C am ide adım atıla ca k m a hal kalm azdı.
B undan b aşka b ir çok güzel sesli h afız efendiler ki a d e tle ri elli k a d a rd ır. M uhte lif ^saatlerde m ukabele o k u y a ra k d in le n i- lirdi, m estederlerdi. Bu hâfızların kısm ı a - zam ı E d irn e’de K irişh an e m ektebi m u a lli m i m eşhur hâfız Ali 'efendinin ta leb e le ri olup, T ekirdağıncîaki T okatlı hoca efen d i nin ç ıra k la rı da vardı. j
G eceleri S u ltan Selim cam ii, m ahşer tâ b irin e m a sta k k alab a lık olurdu. Cam iin
Y a z a n E K R E M D E M İR A Y
diş kapısı önündç şekerciler, sübyeciler ve diğer esnaf ta b la la riy le dolar, çoluk çocuk alış v eriş yapıp, gece ad e ta bay ram m anza rası arzederdi.
S ultan Selim m in a rele ri ara sın a h a k i k a te n güzel vecizeli m a h y ala r k u ru lu r ve bu m ah y ala rı m eşhur m ahyacı Niyazi e - fendi ve h âlen sağ olan celgraf h a t ça v u ş luğundan em ekli M uhittin çavuş y a p a rla r ve b ayram gecesi de m in a rele r tepeden a - şağıya k a d a r k an d il ile d o n atılır ve b una da (k a fta n ) derlerdi. Şim di bu işler e lek trik le yap ılm ak tad ır.
R am azanın onbeşinde m ah y acılarla b irlik ie dav u l ç ık a r bahşiş to p larlard ı. B ayram ın b irinci günü de m ahalle bekçişi davulla evleri do laşarak m ani okur, b a h şiş alırd h G üzel sesli d a v u lc u la rın en m e şh u rların d an b iri de K ızıl A b u ru n d a n Mes tandı.
A klım da k alan m anilerden b ir tanesi:
Besm ele İle ç ık tım y o la, Selâm v e rd im sağa, sola, A benim g lizel s u lta n ım . B a y ra m ın m ü b a re k ola.
İfta r ve sa h u r zam an ların d a E dirne istih k âm ın d an top atıldığı gibi, bay ram g ü n lerin in beş v ak tin d e K ıyık ve H ıdırlık istih k âm ların d a n yirm i b ire r p âre top a - tılırd ı.
T erav ih n am azından çık ıld ık tan son ra -şim d ik i belediye dairesinin y an ın d ak
i-Yerinde bir Jübile
K Irk lareli H alkevinin Dil, T a rih ve . E debiyat kolu ü stad V ah it L ü tfü Salcı i- çin b ir jü b ile te rtip etti.
Bu h ay ırlı teşebbüsü çok y erin d e ve çok m anâlı bulduk.
Hiç şüphe yok ki, V ahit L ü tfü Salcı böyle b ir jüb iley e fazlasiyle lâ y ık m u h terem b ir şahsiyettir.
V ahit L ütfü Salcı üstadım ız m üzikte olduğu gibi folklor alan ın d a da çok derin b ir v u k u fa sah ip tir. Y ılla rd ır bıkm adan, usanm adan fo lk la r alan ın d a yaptığı y a yım m uazzam biı yığın teşkil edecek k a d a r çoktur. Bu k ü ltü r yığını keyfiyet b a kım ından d a y ü k sek b ir değer ta şım a k ta
-— 140
dır.
V ah it L ü tfü Salcı -m addi im k ân sız lık la r y ü zü n d e n - h azırlam ış olduğu e se r lerin in an cak pek azını y aym layabilm iş- tlr.
Ü stadın şiirleri cazip ve n ü k te lid ir. H icivdeki k ab iliy eti yü k sek tir. Ü slûbu ta - m am iyle şahsî olup sürükleyicidir.
H asılı V ahit L ütfü Salcı, ü sta tlık p a yesini h ak k iy ie kazanm ış bü y ü k b ir fo lk - laristim izdir.
D am la’ya, çıktığı günden b e ri k ıy m etli kalem yardım ların ı, esirgem iyen a - ziz üstadım ızı biz de h ü rm etle selâm larız.
D A M L
çıb u k çu la r h ara n d a .m eşhur karagözcü K a dir, karagöz o rn a tır, değil çocuklar, bir çok efen d iler bile b u o y u n la ra giderlerdi. K a d ir ö ldükten sonra karagözcü Veysel son za m an lara k a d a r b u eski a n ’anevi T ü rk o yqnunu oynatm ıştır.
T eravih nam azını m üteakip, m eselâ K ıyık, K irişhane, A yşekadın, M uradiye, S araçhanebaşı. Y eniim aret sem ti ih tiy ar, genç k ah v elerin d e nezih su re tte eğlentiler te rtip edilerek ’ ta tlı b ir h a y a t sürülm eğe g ay re t olunurdu. R am azanda m e k tep ler ve resm i d aire ler öğleden sonra açılır, yatılı m ek tep lerd e talebeye, ifta r ve sa h u r y e m ek leri çıktığı gibi askere de k ışlalarda aynı su retle m uam ele olunur. A şikâre s u re tte oruç yiyenler görüldüğü ta k d ird e b ay ra m ın b irinci gününe k ad a r h ap sed ilir- di. Ve ceza k a n u n u n d a b u n a d a ir b ir m a d de vardı.
B undan başka, E dirne o zaman çok v a rlık lı b ir m em leket olduğundan esnaf ve ağniya k o n ak ların d a m ükellef ifta r so fra la rı k u ru lu r, ehibba v e y âra n ta tlı ta tlı sohbet ed erek yem ek y e rle r ve b ir çok ko n a k la rın kendi im am ları olduğu için, ye m ekten sonra te ra v ih nam azını da k o n a k ta k ıla rla r, geç v ak te k a d a r y âre n lik e d e r lerdi.
0 devirde eşraf ve ağnij a k o n a k la rın da ifta r sofrası: Kış ram azan ın a göre:
1 — P astırm a, sucuk, beyaz ve k aşar p eynirleri. L âak al altı tü rlü reçel, çeşitli zeytin tanesi, bal, kaym ak, ram azana m a h sus susam lı ve yağlı sim it, ve y u m u rta lı pideden m ü rek k e p iftariye.
2 — M ükem m el b ir çorba.
3 — H indi kızartm ası ve y a h u t et, a l tın d a tereyağından k ızartılm ış patates.
4 — M evsim ine göre b ir sebze.
.5 — Bogaça v ey a h u t su böreği (arad a vişne, y a h u t kayısı şu ru b u veya subye)
6 — Yine b ir sebze yemeği. 7 — P ilav
8 — K aym aklı ekm ek kadayıfı v e y a h u t kay m ak lı sa ra y lokm ası, m eyve, k a h ve vesaire.
Bizim m ahalle olan S araçh an e b aşın da K iş'li «Meto» nam iyle m aruf, gayet tu h a f ve şen b ir M ehm et efendi vardı. A rk a daşı B eylerbeyi m ahalesi m u h ta rı Tuzsuz A hm et Ağa ile b irlik te ram azanda çıktığı kahve adeta b ir neşe kaynağı o lu r ve s a h u r zam anına k ad a r hoş sohbet edilirdi.
Edirne için
Şu k ız ı! rü z g â r la r esen d iy a rd a S u la r b ir y o lc u d u r, g id e r yolu nca. M e riç k a y b o lu rk e n sisli d ağ la rd a B ir n a r b ah çesid ir k ö p rü d e T u n ca. S a n m a y ın sadece y a p r a k la r ta ş ır, D ü şm andan gizilce to p r a k la r taş ır. M e riç 'in s u la rı b a y r a k la r ta ş ır S ın ır b o y la rın d a güneş solunca.O rh a n Ş a ik G Ö K Y A Y
Bir açıklam a
Yeni se ri yayınım ıza 1948 yılının ii-, çüncü ayında başlam ıştık. Bu yüzden d o kuzuncu sayım ızla 1948 yılım kapam ış, o lunuyoruz. Y âni yeni seri bjrinci cildi' dokuz sayıdan ib a re t oluyor. G erçi bı ci cildim izi üç sayı sonra da tam am lı} lirdik. B irinci şıkla ikinci şık apaşında zim için hiç b ir fa rk yok tu r. Ç ünkü dc m ize yeni seri birinci sayıdan itib aren . bone olan o k u yucularım ızın abone hal rı y e n i şeri ikinci cildim izin üçüncü say ı oa k a d a r devam edecektir.
O kuyucularım ız abonelerini 1949 ; - İm in üçüncü ayından itib aren y e n iliy e c e l le rd ir.
Yeni seri cildim izi dokuzuncu sn ,!.ı bitirm em izin yegâne sebebi gelecek s e v dan itib aren dergim izç dah a re a lis t ve ■ ha fa y d a lı b ir cephe v erm e k isteğim iz. . ı ileri gelm iştir.' Bu vesile ile yeni seri İl ci cildim izin sayı n u m a ra la rı da 19-, J y lin in ay la rın a intibak etm iş olacak.
Y eni seri ik in c i cildim izde T ü rk ğün en b ü y ü k d â v a la rın d a n b iri t f n
(K Ö Y C Ü L K ) dâvasını ele a la ra k alanda geniş b ir yayın yapacağız.
T ü rk ç ü lü ğ ü n bu alan ın d a d a : m illetini ize faydalı olabilm ek için ! ; - fe d a k â rlık ta n çekinm iyeceğiz. Hiç l:ir l i-i
gelden ürkm iyeceğiz. Sonsuz b ir a ı \ <-
cesaretle yolum uza devam edezeğ .
D A M !. A
O na h er kes çatar, o da herk ese lâ k : 0- y etiştirm eğe gay ret ederdi.
N e v c iv a n o lu r k j, h a tra g e lir bin c , , m değer.
G eçm iş zam an o lu r ki. h a y a li cihan
değer. E k re m D E M ! R A Y
L A
E dlrn ed en d u yular:
Dondurulmuş musiki
S elim iye ile ilk yüzyüze geldiğim a n da, b ir yazarın, güzel b ir h ey k e l için söy lediği bu sözü h atırlad ım . B u sadece b ir h a tırla y ıştır. Ç ünkü, Selim iye için bu k a d a rı d a azdır. Ve koca S in an ’ın b u eşsiz eseri, onu an la y a n la ra , d o n durulm uş m u sik id en de çok şey söyler.
Ş erefele rin in o y m a ların d a n tu tu n da, m ih ra b ın ın re n k li n a k ışla r h alin d e işlen miş S u re ’lerindek, en fü su n lu yaz a k ş a m la rın ın su la rd a m inelediği insan gücünün yetem iyeceği İlâhi sa n a tta n ö rn ek le r ve b e lirtile r v ard ır.
G öklere yükselm iş eserlerd en h iç b iri- sK in boy ölçüşem iyeceği za riflik te k i m i n a re le rin in k ıv rım ların d an , gökyüzünü y e re y ak laştırm ışcasın a başım ızın ü stünde genişleyen ve derinleşen k u b b elerin in h a - relerin ed ek , bak ışlarım ızın takılabildiği n oktasından, m addeleşm iş b ir nağm e y ü k se lir ve seyredenleri, top rağ ın fan iliğ in den k u rta rıp A sum anın ebediliğine e rd i rir.
S elim iye C âm iine, dışından b ak a rsan ız yery ü zü n d ek i hiçliğinize, üçüncü şe re fe sinden bak arsan ız, y ery ü zü n ü n hiçliğine dah a kolay inanırsınız. H ele içine girip, kub b esin i h ayalinize taç yapabilirseniz, bu esere can v eren varlığın. etle k em ik te n değil de, m u h a k k a k n u rd a n y ara tıld ığ ın a yem in edebiliı siniz... Ne B ud h a’nın veci- zeleşmiş öğütleri, ne İsa ’n ın ışık tan halesi ve ne de M uham m ed’in b ü y ü k im anı, S e lim iye C âm iinin k u bbesi altın d a d alac a ğınız hu şu k a d a r, k u r ’a n ’da gözlerinizle, nam azda dilinizle c a n la n d ırm ak ta n çok u - zak kalırsınız. H ayalinizi u fu k la r k ad a r genişleten o m uazzam k ubbenin, y ere çivi lenm iş sekiz sü tu n ü stü n e o tu rd u ğ u n u u - n u tu r, m eleklerin elleriyle h av a d a tu tu l du ğ u n u sa n arak , inancınızın k u v v eti n is- betinde «Allah»ı görü r «Allah»la yüzleşir «Allahola konuşursunuz.
B u gerçeği, en d in d a r islâm lar k a d a r içinden d uyan b ir F ran sız «bu eserin insan elinden çıkacağına in anm ayasım geliyor» O lsa olsa, gökte yapılıp y ere inm iştir.» d e diği zam an, T ü rk sa n atın ın yüceliğini b e d ii du y g u larım b elirtm e k te n ve «Sinan»ı
— 142
Y a za n : Sadi G Ü N E L
m itoloji İlâ h la rın d a n d ah a çok T a n rıla ştır m a k ta n b aşk a n e y ap m ıştır ki! B u eser k arşısında, S inan da sem bolleşerek b ir «Âyet» h alin i alıyor. Tıpkı, m im berine d i zilen m erdivenlerin, insanı A lla h ’a y a k la ş tıra n , en k ısa yol o la ra k göründüğü gibi..
Selim iye C âm iinin içinde sa a tle r geçi rerek , T ers L âlesini okşayıp, m üezzin m ah felinin a ltın d a fışk ıra n şad ırv a n ın ı se y re dip iç, d ıv arıııa göm ülü h av u z u n d an su iç tiğim zam an, içim den şu m ısra la r doğdu:
Bu ne sade ta p ın a k , ne ne P e y g am b e r
y e rid ir. >
Bu ne sade ta p ın a k , ne P e y g am b e r
E d irn e’ye gelirken, 'tre n im iz Y unan to p ra k la rın a g ird ik ten b iraz sonra, ilkin, tâ u z a k la rd a n ve o yabancı ülkeden, S eli m iye’n in u fu k la ra b ire r m ızrak gibi d ik il m iş olan d ö rt m in aresin in silû etin i g ör düm . Y aklaştıkça k u b b eleri de belird i. O anda, gözüm ün önünde v a k tiy le b ir d erg i n in k apağında gördüğüm çok güzel b ir r e sim canlandı. Selim iye’yi sem bolleştiren b ir resim di bu.... K u bbeleri M ehm etçik’ le rin m iğferi, m in a rele ri de sü n g ü leri h a line k o n m u ş tu .
O k u b b elerin altın a g irerk en ve o m i n are lerin şerefelerinde gezinirken de bu eseri, yine en çok, o b ü y ü k v arlığ a «Meh metçiğe» y a k ıştıra ra k , gözlerim dola dola M ehm et A k if’in m ısra ların ı m ırıldandım :
Sana d a r g llm iy e c e k M a k b e rl k im le r kazsın?
G ö m e lim gel seni ta rih e desem, s ığ m azsın.
Ve kendim i tu ta m a d a n söylendim : — Ey aziz Şair! M ehm etçiğin ru h u n u , ta rih k a d a r ezelî değilse de enaz onun k a d a r edebî ve T ü rk k alac ak olan S elim iye- nin k u b b eleri a ltın d a saklıyabilirsin!
B u inanç ile de:
— Selim iye a rtık , ne sadece S in an ’ın ve ne de E d irn e lile rin d ir dedim . O en çok M ehm etçik’indir.
N asıl olm asın ki, S elim iye’n in şe re felerinden, R odoplar evim izin bahçesi, Tunca, M eriç ve A rda, sokağım ızın çeşm e si, A talarım ızın a t o y n a ttık la rı ü lk e ler de
D A M L A
sesim izin çınladığı m ahallelerim iz gibi gö rü n ü y o r.
N asıl olm asın ki, M ehm etçiğin gö m üld ü ğ ü ta rih , en iyi S elim iye’n in m in a re le rin d e n seyrediliyor.
N asıl olm asın ki, M ehm etçiğin k a n ı n ın rengiyle boyanm ış u fu k la r, en b elirli ren k le riy le, Selim iye’n in d iy a rla rın ı sü s leyen v e «Allah» ad ın ın y am b aşın a sığ ın m ış olan «M uhammed» ad ın d an çok «M eh m etçiğin» ru h u , S in an ’ın eserin in harcına, ta şm a ve tuğlasıa sinm iş .. B irinci isim, o k u b b elerin v e o d iy a rla rın içine en y a k ı şan süs olduğu k a d a r, ikinci isim o k u b belerin ve o d iy a rla rın dışını k o ru y an g e r çek zırh ve siperdir. Bize düşen de, dünün m anevi k u d retiy le, bugünün m addî k u v vetini, y ân i «Mehmed» in im aniyle «Meh m etçiğin» in ancını Selim iye’nin şere fe le rinde, d ü n y a d u rd u k ça sönm iyecek b ire r k an d il gibi y ak m ak tır.
A ncak o zam an, Selim iye, sa n a t d ü n yasında «dondurulm uş m usiki», d in âlem in de «G öklere yazılm ış b ir âyet» yabancı gözlerde «sem alarda y apılıp y ere in d iril miş b ir bedia» olduğu k a d a r, T ü rk s ın ır
la rın d a sem bolleşen «M ehm etçiğin m iğ fe riy le süngüsü» sayılabilir.
Selim iye m in a re le rin in üç şerefesine de, ÜÇ ay rı yoldan çıkılır. O n lara tırm a n a n fâniler, b ir in sa n ın kucaklıyabileceği k a d a r ince ve zarif görünen b u a n ıtla rd a k i h ü n e re şaşarlar.
Ben, hiç de b u duyguya k ap ılm a k is tem iyorum . Ç ünkü, m in a rele rin içinde b ö l- m elenip şerefelerin d en göklere yükselen b u yolları, T ü ık ülk esin in k alb in d en sın ır la rın a doğru u zayan ve aynı ü lk ü y e y öne len üç yola benzetiyorum . Bilgi, güven, b a şarı...
T ü rk çocuğu, 1949 un, b u g ü n k ü d ünya gidişini isteyen ideallerini, 1575 in S eli- m iyesi k a d a r güzelleştirip sa ğ lam laştıra caktır.
D ü nün dond u ru lm u ş m usikisi a y a rın da, y arın ın h a y a t a n ıtla rın ı k u rm a k g öre vimiz, hem de sadece lâ fta ve fan tezid e kalm ıy acak görevim izdir. Yoksa b u ese r le rle m ezar ta şın d a n m edet u m a ra k , b o şu na öğünen ve bö b ü rlen en zav allılar k a d a r soysuzlaşm ış oluruz.
Sadi G Ü N E L
Ş iir D a m la la rın d a Edirne
Ey sinesinde g ü lle r a ç ılm ış güzel d iy a r, Ey g ö n lü m ü n m e lik e s i, d ilb e r e dalı y â r. A k ş a m , u y u k lıy a n şu İlâ h î d e n iz le rin K u m s a lla rın d a ben seni a n d ım d erin d e
rin .. Osm an N u ri A h ka rd e şim , E d irn e ’y i u n u tm a .
G üzel göğsü üç ırm a ğ ın d u rağ ı.
H e r b irin in suyu, ş eh it k a n ı kok a n b ir kevser, H e r ne eksen a ltın v e r ir to p ra ğ ı,
O nun yeşil b a ğ la rın a çenet d iy o r ş a irle r.. C elâl S a h ir K a lm a m ış d a lla rın d erm a n ı a rtık ,
E ğ ilip su iç m e k za m a n ı a r tık . E d irn e m in a re o rm a n ı a r tık , K ubbeden k u b beye göçer g ib iy iz .
Behçet K e m a l Ç a ğ la r M e riç k ıy ıla r ın d a
Başını b ü k tü a tım : B u lg a r kurşun a tım ı Y u n a n s e k iz on a dım .
K e m a le ttin K a m u A k ş a m g ru p la rı bu k ıy ıla r d a
O k a d a r e s ra rlı, öyle güzel ki..
Bu ş irin fü s u n la hiç b ir d iy a rd a , B öyle b ir akşam doğam az b e lk i.
M e h m e t F a r u k G ü rtu n c a E D İR N E D E Y E T İŞ E N
M U S İ K İ Ş İ K İ Ş İ N A S L A R
Başı (13 8 ) inci sahifede
de A b d ü lk ad ir b eyin hafid i ve D ağıstanlı yüzbaşı H alil A ğanın oğludur. K ad ri bey m usiki âletlerin in h em en hepsini de k e n din e m ahsus b ir ü sta tlık ile k u lla n ırsa da ney ve uda düşkündü. S ûzînâk m a k a m ın da ağır ak sak usu lü ile bestelediği şa ir E n - d eru n î V asıf’m '
Ç ö zülm e z ü lfü n e ey d ilrü b a d il b a ğ la y a n dan, K a ç ın m a ateşi a ş k ın la b ağ rın d a ğ lıy a n -dan, Düşer m İ içtin ab e tm e k seninçün a ğ lıy a n -la rd a n S lriş k i çeşm im in b ak f a r k ı v a r mı çağlı -y a n la rd a n .
M urabbaı ile E d irn e’ningenç ih tiy a r b ü tü n ehli hal h ak k ın d a neşe ve sa fa v e rm iş tir.
(E d ir n e ta rih in d e n , bazı k ıs ım la rı k ıs a ltılm ış tır.)
Osm an N u ri P E R E M E C İ