- Sevgili Şükriye Tutkun ailen seni neden yetiştirme yurduna bırakmak zorunda kaldı? Sohbetimize buradan başlamamızın bir sakıncası var mı?
’Her hangi bir sakıncası yok. Konuşabiliriz tabii. Ailem bana bakamamış. O yüzden yuvaya bırakmak zorunda kalmışlar. 2 yaşındaymışım. Sonrasında 13 yıl yetiştirme yurtlarında kaldım.’
- Seni oraya bıraktıkları için ailene, öfkeli misin?
’Annem çok çileler çekmiş, çok hastalıklar geçirmiş bir kadındı... Kendi ruhsal sağlığı da yerinde değilmiş zaten. O zamanlar
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde falan yatmış.
Yoksulluğun en ağdalısıydı yaşadıkları. Gecekonduda oturuyorlardı.’
- Şükriye Tutkun’un ruhsal durumu son derece sağlıklı ama...
’Çok iyi ortamlarda büyüyüp, çok kötü yetişen insanlar da var.
Anneannem falan çok severdi beni. Sevgi görmeyen insan, sevgiyi öğrenemez. Ben oradan yırtıyorum galiba... Anneannem gelirdi mesela, bitlerimi ayıklar, temizler, öyle giderdi.’
- Sonra büyümeye başladın. O zaman dertlerin arttı mı?
’Çok güzel günlerim de geçti, çok kötü günlerim de. Çocukluğumla ilgili güzel anılarım da var.’
- Şükriye Tutkun’daki hüzün türkülerine yansımış.
’O hüzün asla yok olmaz zaten. Yaşadıkların mutlaka bir yerlere yansır. Ne kadar neşeli olursam olayım, sesimden bir hüzün yansıyor türkülerime. Bu hüzün benim sesimden kaybolmaz da. Çok samimi çıkıyor sesim. Sahtekarlık, üç kağıt yok sesimde.’
- Bu yetenek profesyonelliğe nasü dönüştü?
’Konservatuvara girdim.
Okurken çalıştım, yuvalarda müzik öğretmenliği falan yapıyordum. Ondan sonra plastip şovda Tansu Çiller’i konuştum, seslendirme yaptım, sunuculuk yaptım. Hep çalıştım. Kendimi bildim bileli çalışıyorum. Liseden beri. Daha önce de konservatuvara girmiş, parasızlık yüzünden
okuyamamıştım. İki sene yoğun
Q_
;
S
o
o
Şükriye T u tkun
kimdir?
Ş
ükriye Tutkun, 1965 yılında İzmit'te doğdu. Henüz iki yaşındayken an ne ve babası ayrılınca, tam 13 yıl yetiştirme yurtlarında kaldı, ilk ve orta öğrenimini yatılı olarak sürdürdü. Lise den sonra Mimar Sinan Üniversitesi Opera Bölümü'nde şan eğitimi aldı. TRT Gençlik Korosu başta olmak üzere pekçok koroda görev aldı. 1996 yılında'Sevin Gayri' adlı ilk albümüyle profes
yonel müziğe ilk adımını atan Şükriye Tutkun, ikinci albümü 'Çiğdem Der- ki'yle tüm dikkatleri üzerinde topladı.
Kah Rumeli, kah
Azeri türküleri
söyleyerek
gönüllerimize taht
kuran ve ikinci
albümü 'Çiğdem
Derki'yle adını bir
an d a zirveye
yazdıran Şükriye
Tutkun, yetiştirme
yurdunda g eçen
çocukluğunu, ilk
gençliğini,
türkülerini, siyasal
görüşlerini, kısaca
herşeyini GALA'ya
anlattı...
çalışıp para biriktirdikten sonra tekrar döndüm.’
- Ailenin yanına mı dönmüştün o günlerde?
’Kopuk kopuk... Birara evlendim işte. 20 yaşında falan... Üç sene evli kaldım. O Boğaziçi’nde okuyordu. Zaten ilk müziğe onunla başladım. Grubumuz vardı.’
- Eşini konuşalım. Adını söyler misin?
’Şimdi o tekrar evlendi, çoluğu çocuğu var. Adını söylemem gerekmiyor.’
- Neden ayrıldınız?
’Çok genç evlendim. Sonra evli kaldığını sürece istediğim şeyleri yapamayacaktım. Daha çok okumak istiyordum. Yani biraz alıp başımı gitmek istedim. Ben yatılı okulda falan çok özgür yetiştiğim için... 1984’te evlendim, 1987’de boşandım.’
- Senin en büyük idealin bütün dünyayı dolaşıp etnik müziklerden oluşan bir eser yaratmak. Ülkemizde böyle şeylerle uğraşmak her
babayiğidin harcı değildir. Özellikle de ticari açıdan...
'Bıı çok büyük bir proje. Oturup çalışmak gerekiyor. Bir Azeri albümü yapacağım, bir Kırını albümü yapacağım. Ben ne istiyorum biliyor musun?
Kültür elçisi olmak istiyorum.’ Tarkan da istiyor!
(Şükriye Tutkun gülümsüyor...) 'Ben ne uğraşayım gazetelere fotoğraf çektirmekle, ben niye televizyonlara çıkayım! Devîet bana dese ki 'Şükriye sana veriyoruz şu kadar para, sen hiç birşeyle ilgilenme’ Ben zaten Devlet çocuğuyum, ben öyle medyatik olmak, çok para kazanmak falan istemiyorum. Ben istiyorum ki öldüğüm zaman, yaptıklarım unutulmasın. Mesela bir Azeri kaset lazım olduğu zaman 'Şükriye Tutkun’un eserinden
yararlanalım* diyebilsinler.’
Çok uzun ve zahmetli bir çalışma
değil mi?
'Olsun. Beıı böyle bir seri yapayını istiyorum. Kırını müziği, İstanbul türküleri, Orta Asya müzikleri. Yani Allah bana bu sesi verdiyse sonuna kadar kullanmak isterim.
Gideyim Kırım’a oradaki müzisyenlerle buluşup, onlarla meşk edeyim aylarca... Gideyim Azerbaycan’a, gideyim Pakistan’a, oralarda kalayım. Gideyim
Hindistan’a, orada kalayım.’ Müziğe siyaset karışıyor zaman zaman... Şükriye Tutkun ne diyor bu konuda?
’Ben çok yanlış buluyorum bunu. Siyasetin müziğe karıştırılmasından yana değilim. Bana çok uç
noktalardaki siyasi kurumlar sponsor olmak istiyorlar. Aslında he desem, şimdi isimlerini
vermeyeyim, beni ölene kadar yaşatırlar. Öyle belli bir siyasetin adamı olmam.’
Politik görüşlerin, sempati duyduğun ideolojilerin yok mu?
’İllaki kendi politik görüşüm var. Biz sol bir aileden geliyoruz.
Artvinli'yiz. CHP'liyiz... Eski CHP, Ecevit CHP’si. Anneannemin çantasında Deniz Gezmiş’in posteri vardı, idam edildiklerinde. Onlara bakıp bakıp ağlardı. Böyle bir aileden sağ görüşlü çıkmasına zaten olanak yok. Bizde hiç yok. Aslında benim görüşüm şu. Tüm insanlar eşit yaşasın, mesela Norveç’e gittim burnumun direği sızladı. Herkes o
kadar rahat yaşıyor ki. Herkes adil ücret alıyor... Doktoru da, çöpçüsü de... İnsanlar insanca yaşıyorlar. İstiyorum ki insanlar
çocuğunu yaşatma kaygısı duymasın.’
I U L V İ C U U O a i l C U - V 1 1 «*1 İ l l e t
-
1
diyorsun?
’Oııu ben pek anlayamadım, ama Ali Kırca’nın Top 72 lafı çok hoşuma gitti. Böyle yapacaklarına, mesela biraz evvel söylediğim gibi, bana gelip ’Sen bizim sanatçımız ol, git dünyayı dolaş ve araştırma yap’ deseler, fena ıııı olur!
Maaş da istemem, İliç değilse onların orkestrasıyla çalışırım.
İstiyorum ki büyük orkestra ile çıkıp söyleyeyim parçalarımı.
Ama benim böyle bir
orkestrayı bir şehirden bir şehiı e, ya da yurt dışına
götürmeye gücüm yetmiyor ki. Kıçı kırık
bilmem kimlere bir ekstra için dünyanın parasını veriyorlar. 50 bin, 60 bin dolarlar konuşuluyor. Ben o kadar para istesem kim verir bana! Kimse... Ama oramı buramı açsam bana da 60 bin dolar verirler. Hayır ve asla. ’
Parayla aran nasıl?
’Çok para kazanmıyorum. Elime geçenleri biriktiriyorum.’
Cimri misin?
’Çok tutumlu diyebilirsiniz. Yani çok yokluk çektiğim için hep öyle bir korku var, paranın kıymetini bilirim. Bugün başıma bir kaza gelse bana kim bakar, ailem yok ki. Hep böyle bir yerlerde paranı olsun isterim. Allah korusun dünyanın biııbir türlü hali
Evet. Şükriye Tutkun bu konuda yerden göğe haklı... Dünyanın binbir türlü hali var... Ve her zaman dikkatli olmalı...
(Ma
19
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi