Sahife 10 A K Ş A M
SARAY ve BABIÂLİ'NİN
Y azan: S Ü L E Y M A N K Â N I İR TE M - Tercüme, iktibas hakla mahfuzdur —Zuhaf alayı vakası, bayram günü
Yıldızda bir çarpışma
Abdüihamid şahsının muhafaza sını arnavud ve boşnaklardan tüfekçilere, Söğüdlü aşiretinden türklere tevdi etmiş olduğu gibi sarayını da arnavud, arab zühaf alaylarına muhafaza ettirirdi.
Bu muhafızlar arasında aded- çe, nüfuz ve kudretçe arnavud- lar birinci derecede gelirdi. Ab- dülhamid arnavudların şecaat ve sadakatlarma kuvvetli bir kana at gösterirdi.
Arnavudlara yüz vermek onun için Rumelide bir siyaset rüknü idi.
Arnavudlar tüfekçiler arasında olsun, ikinci fırkada olsun her türlü inam ve iltifatlara maz- har olurlardı; hattâ memleketle rinde akrabaları bile padişahın bn nimetlerinden istifade ederlerdi.
Araplar nüfuzları arnavudlara nisbelte az olmakla beraber iki de, birde gürültüler çıkarırlardı.
Sarayı muhafaza ile mükellef ikinci fırka askerlerinin hal ve şanlarına, hariçle ihtilât ve mü nasebetlerine, istihkaklarının te dahülde kalmamasına, araların da şakâyetler, sızıltılar çıkmama sına itina edilirdi.
Fırkada istibdal büyük bir mese le idi. İstibdal edilecek olanlar memleketlerine giderken bir me sele çıkarırlarsa I Y a yerlerine gelecek olanlar emniyeti suiisti mal ederlerse!
Abdüihamid ikinci fırka efra dının saraya hücum için elde edilebileceğini her zaman düşü nürdü.
Bu yolda düşünceler onu daima sarayın bu haricî muhafızlarına diğer ordulara mensup askerler den başka türlü muameleye sev- kederdi.
Bayramlarda, her sene tesid edilen cülûs günlerinde İstanbul- daki birinci ve ikinci fırkaların, saraydaki maiyet zabitlerinin tal tif ve terfi listeleri bu fırka ku mandanlıklarınca yapılır, arzolu- nur, iradeye iktiran ederdi.
Padişahın böyle vesilelerle rüt be, nişan, madalye ihsanları ma aşlara zamlar yapması âdet hük müne geçmeşti.
Bu günlerde serasker, Tophane müşürü de defterler arzeylerlerdi. Hususî istirhamların ise sene içinde arası kesilmezdi.
Abdüihamid resmî dairelerden gelenleri toptan isaf eylerdi; hu susî istirhamların çoğunu da red- detmezdi.
Bayram günü artık yeni ünifor ma giyilmiş, yeni alman nişan lar ve madalyalar takılmış bulu nurdu.
Bu işte devletin bütçesi ve hak değil, padişahın kurbunda, onun ve sarayının muhafazasında bu lunanların memnuniyetlerini cel- beylemek düşünülürdü.
İstanbul haricindeki orduların kıdem ve istihkak kesbetmis za-*
bitleri ise terfi için seneler ve senelerce bekletilirdi.
Bunda da makûsen gene hak düşünülmezdi! Bu orduların mü- şürleri terfi defterlerini takdim edince hâzinenin darlığı derhal
hatıra getirilirdi!
(Makedonyada meşrutiyet ihti lâli kopacağı sırada üçüncü or duya müşür olan İbrahim paşanın İstanbula gönderdiği on üçüncü terfi defteri bile hasır altı edil mekte mahzur görülmemişti!)
Padişahın böyle teveccüh ve atıfet eserlerini bol, bol gören ikinci fırka zühaf alaylarının kış laları Yıldızda idi ve biribirin- den ancak bir meydan ile ayrı lırdı.
Çoktanberi sarıklı arap zühaf alayile fesli arnavud zühaf alayı arasında bir husumet devam edip gidiyordu.
Bu husumet ve kin hizmet es nasında veya haricinde birçok defa inzibatı ihlâl eden hadisele re sebep olmuştu.
İki alay efradı arasında sataş malar, kavgalar gittikçe artıyor du; zabitlerin verdikleri emirler ekseriya dinlenmiyordu; itaatsiz lik göze çarpacak bir şekil alı yordu.
Bir gün bir arnavud nefer ken disini tahkir etmiş olduğu için bir zabiti sofada, nöbetçiler ara sında oturduğu sırada bir tüfek kurşunile öldürmüştü; diğer bir gün bir arap bir arnavudla dö- ğüştüğünden dolayı kendisine ha fif bir ceza tertip eden zabitini tahkir eylemişti.
İkinci fırkanın kumandanı fe rik İsmail paşa kaç defa bunlar gibi gem almaz ve haşarı efradı payitahttan uzak alaylara sevk ve izam için Abdülhamidden mezu niyet istemişti; fakat Abdülha- mid muhafız askerlerinin böyle bir muameleden memnun olmıya- caklanndan korkmuş, her defasın da paşanın reyini kabule yanaş- mamşıtı.
Zühaf alaylarında efradın ka ma taşımaları âdetti. Bunlar Y ıl dız civarındaki bağlara, bostan- lara tecavüzle sahiplerini ızrar edecek olurlarsa kimse ses çıkara mazdı.
Yalnız mala taarruzla kalmak lar, ırza da taarruz ederlerdi de mesul tutulamazlardı.
Hal bu merkezde iken H. 1305 senesinin ramazan bayramı geldi.
(1888 haziranı) Yıldız askerleri ne bayram maaşı verildi.
Bu askerler kışlalarının etrafı nı saran esnaf, zor ouncuları, çal gıcılar ile eğleniyorlardı.
Bayramın ikinci günü ikindi vaktiydi.
Askerler meydanda küme, kü me olmuşlar, millî oyunlarını oy nıyorlardı.
Üç çalgıcı arnavud zühaf alayı kışlası önünde sanatlarını icra ederken birkaç arap zühaf efra dı geldi; çalgıcıları, fazla para vermek vadile, kendi kışlalarına davet ettiler; arnavudlar ise git melerine müsaade etmediler.
Lâftan lâfa derken küfürlere, vuruşmalara varıldı. Araplara da arnavudlara da imdad geldi. El peşrevinden sonra iki tarafça da sopa ve taş kullanılması yüzün den kan akmağa başladı.
İş muharebe şeklini alıyordu.
Miktarı az olan araplar çekile cek gibi göründüğü bir sırada nasıl olduğu anlaşılamadan iki kışlada da şiddetle borular ça
lındı.
Silâh başına! Sesleri duyuldu.
Muharipler kışlalarına çekildi ler. Silâhlandılar ve muharebe meydanına döndüler.
Kendi kendilerine ortaya çıkan elebaşılar kumandasında tüfek atışmağa koyuldular.
Kışlalardaki adeden az zabit ler bu hırslı gençleri teskine uğ raştılar; fakat muvaffak olama dılar; kendilerini hiç dinliyen ol madı.
(Devamı var)
Radyo
23 Mayıs perşembe
İstanbul: 18 Almanca ders, 18,30 muhtelif plâklar, 19,30 haberler, 19,40 sekizinci senfoni - Rethofen plâk, 20 tarihçilik ve tarih, Türk aydını (M az- har Şevket) 20,30 A y tango or kestrası, 21,15 son haberler, borsalar, 21.30 radyo caz, tango orkestrası.
Bükreş: (364 m .) — 13-15 gündüz plâk yayımı, 18 radyo salon orkestra sı, 19,15 konser, 20,35 Bükreş opera sından nakil.
Budapeşte: (550 m .) — 20,30 pi yano birliğile şarkılar, 21,10 «M arika» adlı stüdyo piyesi, 23 çigan muzikas;. 24 cazband, î ,05 duyumlar.
Rom a: (421 m .) — 19,45 sözler, 20 ders, 2 0 ,15 karışık konser, 21 söz- ler, plâk, 21,15 Yunanistan için yayım 21.30 duyumlar, 21,50 Florana opera sından nakil.
Prag: (470 m .) — 20,15 plâk,20,35 Prag operasından: Verdinin «O T H E L - L O » operası.
Varşova (1339 m .) — 19,45 Popü ler musikisi, sözler 20,35 şarkılar, 21 hafif musiki, 22 senfonik konser, 23,15 hafif musiki ye dans parçalan.
24 Mayıs Cuma
İstanbul, 12,30 Muhtelif plâk neşri yatı, 18 Dans musikisi plâk, 19,20 Ço- ] cuk saati - Hikâyeler Mesut Cemil, 19, 50 Haberler, 20 Profesör Liko Am ar keman koro, 20,30 Havaiyen kibar Siy- ret ve arkadaşları, 21 Bayan Babikyan şan piyano refakatiyle, 21,20 Son ha berler. 21,30 Radyo, caz ve tango or kestrası, bayan Birsen şan.
Bükreş, 364 m. 13-15 Gündüz plâk yayımı, 18 Marş ve valslar, 1 9,1 5 Oda musikisi, 20 Üniversite dersleri, 20,20 Oda musikisi, Senfonik vals plâkları, 20,55 Musiki konferansı, 21,15 Senfo nik konser, 23,15 Plâk.
Budapeşte, 550 m. 19,15 Salon mu sikisi, 20,30 Mozartın «D on Juan» o- perası (Operadan nakil), 23,45 H ava raporu, 2jî,50 Çigan muzikası, 24,30 Plâk.
Roma, 421 m. 20,1 5 Karışık konser, Sözler, plâk, 21,25 Yunanistan için ya yım, 21,50 Ulusal havalar, 21,55 «L a Grande ora> adlı üç perdeli piyes, 23, 30 Dans musikisi.
Prag, 470 m. 20,15 Plâk, konferans, 21 Üniversiteden nakil, 21,15 Kadm korosu konseri, 21,35 Viçtor Hugo ya yımı, 22,10 Senfonik konser, 23 J 5 JPlâk.
Varşova, 1339 m. 19,45 Şarkılar, Sözler, 20L35 Bulgar koro konseri, 20,
50 Sözler, 21,15 Senfonik konser, 23, 45 Sözler, 24,05 Dans plâkları.
Satılamıyacak eşya, ki- ralanamıyacak ev, apartı- man yok tur I Ancak yo lunu bilmeli:
AKŞAM GAZETESİNİN
K Ü Ç Ü K İ L Â N L A R I
Çabuk ve iyi satmak, kiralamak için en emin, en ucuz ve en kolay vası tadır.
Sahife 10 A K Ş A M
Jl
■
SARAY ve BABIALININ İÇYÜZÜ
Y azan: S Ü L E Y M A N K Â N I I R T E M — Tercüme, iktibas bakla mahfuzdur ~ Te frik a No. 490Yıldızdaki çarpışmamın neticesi:
Yedi ölü, elliden fazla yaralı
Mabeyinde pazarları mabeyin müzika takımı, çarşambaları balı* riye, sair günler de diğer nizami ye alaylarının müzikaları ça lardı.
O gün de nöbetçi müzikacılar saltanat kapısı önünde (gün ye gece) (L e jour et la mit) ope rasından parçalar çalıyordu.
İkametgâhının hemen pencere leri altında denilebilecek yerden ge
len silâh ve yaylım ateş sesleri üzerine yerinden sıçrıyan Abdül- hamid fena halde korktu. Kendi si de saray ve harem halkı da bir ihtilâl çıktığı zehabına kapıl dılar. Mabeyin allak, bullak ol du. Haremde, askerlerin ne için döğüştüklerinden bihaber kadın lar sarayın bir taarruza uğradı ğı zannile büyük korku içinde elemli dakikalar geçiriyorlardı.
Acaba A li Suavi gibi cüretkâr bir ihtilâlci Yıldız civarını sarmış idi de askerler onlarla mı döğü- süyorlardı?
Saraydan silâh seslerinin gel diği semte yaverler, hünkâr ça vuşları, tüfekçiler koşup gitmek teydi. Sarayın etrafı bir düş man ordusunun baskınına uğra mış gibiydi!
Saray içinde karışıklık devam ediyordu; askerin kıyamına hük medenler kendileri ve padişah için titreşip duruyorlardı.
Abdülhamid emir üstüne emir veriyor, yaver üstüne yaver gön deriyor, hadise hakkında malû mat almağa çalışıyordu; mabe yincilerini, müşürlerini, vükelâsı nı yanma çağırttı; Derviş, Gazi Osman, Fuad paşalarla diğer ku mandanların celbine de yaver* ler çıkarttı. İkinci fırka kuman danı İsmail paşa' nezdi hümayu na davet edildi.
Fakat davetçilerden gelen ol- mıyor, padişah sabırsızlık ve kor ku içinde bekliyordu.
Padişahın has mükarripleri de vaka mahalline şitap ediyordu; harem ağalarından çıkan, çıkana idi.
Koltuk kapısı tarafında bulu nan mabeyin mensuplarından A li Said bey bu sırada harem bah çesine sığınmak istedi. Oradaki bir bekçi:
— Ne haber var? Efendimiz merak ediyor! Muharebe hâlâ bit medi! gidenler de gelmedi. Git, içeri git! Efendimizin yanında adam kalmamış gibidir. Haydi nöbet odasında bulun!
Dedi. A li Said bey nöbet oda sında titreşmekte olan birkaç musahip gördü. Bunlardan birisi kendisine:
— A yol! Bu muharebe ne ola cak! Kiminle boğuşuyoruz? Mos kof birdenbire Boğaziçine asker mi döktü? Mesele anlaşılmadı! Efendimiz pek mükedder ve pek meraktadır. Haydi koş, git! Sen olsun, çabuk bir haber getir!
Dedi. Can pazarı bu! A li Said bey kendinde bu cesareti bula madı.
— Şimdi gelirler!
Cevabını verdi. Bu anda A b dülhamid nöbet odasına çıngırak
çekti. Müsahiplerden biri koştu. Avdetinde A li Said beye:
— Efendimiz burada emir ve hizmete hazır olduğundan hazzet ti. Kapıdan bir araba ile vaka mahalline gitsin. Tez, anlasın, gelsin! buyurdular.
Dedi. Artık (korkarım!) de mek olamazdı. A h Said bey:
— Ferman efendimizin!
Diyerek fırladı. A z ayrılınca vaka mahallinden pür telâş dönen müsahiplerden lâz Tufan ağa ya - ki Yıldız bahçesindeki binek hayvanlarına memur idi; sonra li va olmuştur - rasladı.
Arap, arnavud taburlarının mü sademe ettiklerini anladı. Bun dan sonra tahkik memurları birer, birer sökün ettiler. (1 )
Paşalardan en evvel yetişen lerden birisi Derviş paşa oldu. Si lâhlar bir ara dinlenir gibi ol muştu.
Derviş paşa bu silâhların bay ram ve maaş şerefine araplar ta rafından atılmış olduğunu söyliye- rek padişahı tatmin etmek istedi. Fakat muharebeye verilen fasıla pek süreksiz oldu. Silâhlar evvel kinden daha şiddetle patlamak ta devam etti.
Kışla meydanında barut ve kan kokusu vuruşanları çıldırtmış gi biydi. Ortalarındaki zabitlerin bunları kışlalarına iade için sarfet* tikleri emekler tamamen akim kalıyordu.
Beşiktaşta bulunan İsmail pa şa adamlarından birinin verdiği haber üzerine hemen bir at sırtı na atılıyarak dört nala süratle meydana vardı; muharipler ara sına girdi; attan inmesi için bir çavuş özengisini tutarken omu zundan kurşunla yaralandı. Bu ça vuş olmasaydı İsmail paşa kurşu nu karnına yemiş bulunacaktı.
İsmail paşa hali anlayıp kav
gayı yatıştıramıyacağma kani
olunca diğer kıtalardan bir batar ya top, birkaç tabur nizamiye as keri ile kumandası altındaki sü varileri şevketti.
Muharebe meydanına yetişen birkaç müşür ile zabitlerin de yar dımı inzımamile top kullanmağa, üzerlerine hücuma lüzum kalma dan zühaf askerleri arasında ate şi kestirmeğe ve sükûtu iadeye muvaffak oldu. Doktorlar da ye tiştiler. Ölüler ve yaralılar top landı. Bir buçuk saat kadar süren bu muharebede yedi maktül, elli den fazla yaralı oldu. Yaralılar Yıldız hastanesine nakledildiler. Güneş batmadan evvel ölüler defnettirildi. Yaralılardan bir ço • ğu bu müthiş hadiseyi takip eden günlerde öldüler. Sağ kalanları diğer birçok arkadaşlarile birlik te birkaç kafilede Anadolu ve Hicaz kıtalarına gönderildiler.
Muharebe akşamı ferik İsmail paşa ile iki alayın başlıca zabit leri tevkif edildi.
İradei şahane ile şu zatlardan mürekkep bir divanı harp teşkil olundu:
[1] A li Said beyin hatıralarından. [2] Hakkmdaki şikâyetler Özerine Haleb valiliğinden kaldırılmıştı.
Reis: Müşir Samih paşa.
 za: Müşür Cemil paşa ( 2 ); müşür Lehli Mahmud paşa; mü şür A li Nizami paşa; ferik Necip ve Ahmed Vahip paşalar ile di ğer bir ferik.
Müttehemler on beş kişi idi. Ferik İsmail, liva Hüseyin pa şalar, miralay Ahmed ve kayma kam Tevfik beyler, arnavud fesli zühaf alayı ikinci taburu kuman danı binbaşı Ethem, ayni tabur kolağası A li efendiler bu meyan- da idiler. Hepsi askerî vazifele rinde tekâsiil ile ittiham olunu yorlardı.
Divani harp hükmünü çabuk verdi.
Ferik İsmail paşa bir ay hapse mahkûm edilmişti.
Divani harbin mazbatasını Ce mil paşa padişaha takdim etti. Fakat verilen hüküm padişahı mem
nun etmedi.
Cemil paşa hükümdarın yüzün* de okuduğu hoşnudsuzluğu anla dı; divani harpteki arkadaşlarını mücrim ümera ve zabitler lehin de bulunmakla ittiham etti.
Abdülhamid taç ve tahtını teh likeye koyacak böyle bir kıyama veya bu yolda çıkabilecek bir suikasde meydan vermemek için daha müessir bir ceza tertibini münasip görüyordu. Cemil paşa da Abdülhamidin fikrini tasdik ediyordu.
Padişah mazbatayı divani har be iade etti. (Devamı var)
^ A K Ş A M
^ Abone ücretleri I
Türkiye Ecnebi SENELİK 1400 kara» 2700 kv 6 AYLIK 750 » 1450 S AYLIK 400 • 800 1 AYLIK 150 » —Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği
3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır.
Sefer 22 — Hıdırellez 20
İmsak Güne; Oğla İkindi Akşam Yatsı
6,55 9,06 4,4» 8,40 12 1,56
2,23 4,34 12,11 16,10 19,2821,24
İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk Sok. ^ 13 No.
A K Ş A M
İlân tarifesi
Sahife Kuruş 1 Santón 400 2 » 250 3 » 200 4-5 » 100 İç sahifelerde » 60Son ilân sahifelerinde a. 30
Gazetemizde neşredilecek ilânlar için müracaat yeri:
ilâncılık kollektif şirketi
Ankana caddesi, Kahraman zade han. Tel. 20094-20095
Taha Toros Arşivi