TÖRK PİLİm’n YÜKSELMESİNE ÇALIŞANLARDAN:
■
Ş
e m
s e f i i n
8
c
y
Türkiye inkılâp tarihinde dil hareketi, Türkçenin istiklâli, başlı başına bir fasıl teşkil eder. Şu halde Türk dilinin yükselmeye başlaması, bir tesadüf eseri değil, şuurlu bir hamlenin neticesidir.
İlk ışığı tanzimatta görülen, Şinasi ve Namık Kemal ile ede biyatta başlayan sadeleşme hare keti, Büyük Gazinin ilham ve işa- retile, Türk dilinin istiklâl ve kurtuluşu esaslarını tespit için, Dolmabahçe sarayında toplanan kurultaya kadar birçok safhalar arzeder. Arapça ve Farsçanın Türkçemizle olan münasebeti ve Türkçemize vermiş olduğu keli melerin çokluğu, ve bunun sebep leri tetkik edilecek mühim bir mevzudur. Fakat, bu mevzudan daha önce tetkik edilmesi lâzım gelen bir mevzu da : Türk diline çalışanlarla, bunların yazmış ve
Dağlı Oğlu :
ıı ıı ıi mm ip; ' r rır u ıt« ihi ;\\ x
bırakmış olduğu eserlerdir. Resimli Şarkta neşrettiğim : “ Türk Dilinin Yüksekliği - 1933 - No. 25„ ; “ Türk dili için kaynaklar-No. 33„ maka lelerinde de bilhassa bu noktalara biraz olsun temas etmiştim. Türk dilinin yükselme ve sadeleşmesi, yabancı dillerin tahakkümünden kurtulmaya başlaması, nasıl yurdu kurtararak ona yeniden can veren Büyük Gazinin bu işle bizzat uğ- raşmasile başlamışsa; şimdiye kadar Türk dili için çalışanların hayat ve eserlerinin tetkiki, yine o bü yük insanın, o eşsiz dahinin ilme, hakikate, fazilet ve doğruluğa verdiği kıymet, ve gösterdiği yük sek alâka ile başlamış ve bu ha reketin ilk esaslı temeli atılmıştır.
Türk Milleti ve Cümhuriyet idaresi
daima hürmet göstermiştir. İşte bu nun içindir ki, aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen, Türk dili için çalışmış olan Ibni Muhenna ile Endülüslü Ebu Hayyan’ıyani bu iki arap âlimini bugün sonsuz bir sevgi ve saygı ile anıyor, Ve eser lerinden istifade ediyoruz. Şu halde Türk dilinin tetkiki ve zen ginleştirilmesi mevzuları üzerinde ehemmiyetle uğraşıldığı bir sırada, bu memleketin en çalışkan bir şahsiyeti sıfatını hakkile kazan mış, ve dilimize büyük hizmetler de bulunmuş olan Şemsettin Sami bey merhumun tercümeihalile, bilhassa Türk dili için fevkalâde ehemmiyeti haiz gayri matbu kitaplarından bahsetmenin lüzum ve ehemmiyeti; ve hattâ bu işin bir vazife şeklini almış olduğu, kendiliğinden anlaşılır.
Bu memleketin hakikî bir
ev-Şemsettın Sami Bey ve Zevcesi Emine Hanım (Mayıs 1884)
kendisine hizmet edenleri, mede niyet ve kabili yetlerini inkişaf ettirenleri daima sevmiş, onlara
lâdı olan Şemsettin Sami bey, de nilebilir ki bütün hayatını Türk di linin tetkikile geçirmiş, ve bu uğurda çalışırken ölmüştür. Bü tün hayatında temiz, çalışkan ve Türk dilinin yükselmesi için
Şemsettin Sami Beyin Erenköyü çivarındaki köşkü
( Geçen sene Millet Meclisinde «tek kitap meselesi» müzakere edilirken bazı hatipler: Babıali tabilerinin Şemsettin Sami Beyi aç öldürdüklerini ileri sürmüşlerdi. Bu köşk o ithamlara en müskit bir cevaptır; ve ancak ölümünden sonra satılmıştır ) .
Şemsettin Sami bey Yanya vi lâyetinin Ergiri sancağına tabi Permedi kaza sında Dağlı na hiyesinin merke zi olan Fraşeri nahiyesinde [1] 1850-1266 (hic ri) si haziranının birinci çarşamba günü doğmuştur. Pederi Fraşerin Timar beyi olan Halit beydir. Ha- lit beyin pederi de yine Firaşerili Durmuş beydir.[2] Şemsettin Sami beyin annesi E- mine hanımdır ki, elân îstanbul- da vakıfları bu lunan Koca Im- rahor ahfadından
Şemsettin Sami Bey (1902)
(Ortada: Şemsettin Sami — Sağda: Mehmet Celâl, Solda : Halit Beyler
himmetlerde tanınmış bir insan olan Şemsettin Sami beyin: Kamu su Türkisi„ni Türk dili tetkik ce miyeti geçen sene derleme işleri için esas kabul etmiş olmakla, hakkında manevî bir kadirşinas lıkta bulunmuştur. İşte bunun içindir ki mumaileyhin hayat ve eserlerini tetkik etmek istiyoruz.
1 — Şemsettin Sami be
yin tercümeihali: [* ]
[*] Şemsettin Sami beyin tercümei hali şimdiye kadar hiç yazılmamış de ğildir.
Bilhassa yazanlar arasında Necip Asım beyfendi (Türk Tarih encümeni mecmuası sayı 2, eylül — teşrinievvel 1929-S. 24-34 te) ile Ahmet İhsan beyfen- dinin (Serveti Fünunda: 225 sayı 6 haziran 1896 - 1312 S. 227 - 228) ve Hollandada Leiden şehrinde çıkarılan : (İslâm A n siklopedisinin 140-141 inci sahifelerinde, Dr. J. H. Cramares); ve (Türk yılı) nda Yusuf Akçora beyefendi tarafından 1928 de yazılmıştır. Merhum Cenap Şehabet- tin bey de Şemsettin Sami bey hakkında bir tercümeihal ve fetkik yazacağını söylerdi.
4
olup, 1856 tarin- de Fıraşeride ölmüştür [3] Halit bey 1864 tarihinde Fraşe- ride vefat ettiği zaman, beşi er kek ikisi kız ol mak üzre, yedi evlât bırakmıştır ki, Şemsettin Sami bey bunların dördüncüsü oluyordu, büyük kardeşi olup diğer Enkardeşlerine adeta babalık yapmış olan Abdül bey, 1293 - 1877 Os- manlı - Rus muharebesinin neticesi olarak Berlinde akdedilen kon greye gitmiş; Yanya vilâyetinin Yunanistana verilmemesi için ça lışmıştır. Berlinden tam bir muvaf fakiyet elde edemeden dönmek mecburiyetinde kalan Abdül bey, teşkil ettiği müfrezelerle
Yunan-[1] Fraşeri bugün Arnavutluk ida resinde bulunmaktadır. Kamusulâlâmda burası hakkında mükemmel malûmat vardır. Fraşeri kelimesi Arnavutça diş budak ağacı manâsına gelir. (Kamusül- âlâm cilt 6. S. 3352).
[2] Esasen Berattan gelen Fraşer beyleri damia saltanatı Osmaniye hiz metinde bulunurlar. Konaklarında mahsus hocalar tutup evlâtlarına Ara bi ve farisî öğretirlerdi.
[3] İmrahor llyas bey Fatih ve ikinci Beyazıt ricalindendir. İstanbul fethinde bulunmuştur. Edimekapıdaki imrahor ca miini kiliseden camiye tahvil eden odur. 917 hicri tarihinde ölmüştür. Türbesi Göricededir (Kamusulâlâm cilt 1 S. 1028.)
lılarla çarpışmış ve Yanyamn Os- manlı hakimiyeti altında kalma sına muvaffak olmuştur.
İkinci Abdülhamit, Berlin kon gresinin akdinden sonra, Abdül heyi derdest ettirmek üzre Derviş paşayı memur etmiştir. Derviş paşa epice uğraştıktan sonra ken disini Pirzirinde bir tekke şeyhi nin delâletile yakalamıştır. Istan- bula getirilerek muhakemesi ya pılmış, ve müebbet kal’abentliğe mahkûm edilerek, evvelâ Pirizirin kalesine; sonra da Balıkesire gön derilmiştir. Aradan beş sene ge çince cezası, Gazi Osman paşanın delâlet ve şefaatile affedilmiş; ve İstanbula g etrilerek şehremaneti âzalığına tayin edilmiştir; fakat çok yaşayamıyarak iki sene sonra ve fat eylemiştir.
Şemsettin Sami Beyin ağabey lerinden biri de ikinci Hamit devrinde Maarif encümeni mua yene ve teftiş âzasından olan Naim beydir. En küçük kardeşi ise Mehmet Beydir. [4]
A — Tahsili.
Şemsettin Sami Bey okuma ve yazmayı Fraşeri’de babasının bir dostundan öğrenmiş on dört ya şına kadar da hususî bir şekilde ve kendi kendisine tahsilini ileri- letmiştir. Çocukluğundanberi ken disinde ilme karşı derin bir he ves vardı vaktini daima okuyup yazmakla geçirirdi. Küçük iken çocuklar gibi oynadığını hatırlı- yamadığını daima çocuklarına söylermiş.
On bir yaşında iken Yanyaya naklihane eyleyerek biraderi Na im Beyle birlikte Zosimeon Rum jimnastına girmiş yedi sene oku duktan sonra bu mektepten 1871 senesinde yani 23 yaşında iken çıkmıştır. Bu mektepte asrî ilim lerden başka Fransızca, İtalyanca ile kadim Yunancayı da öğrenmiş, bir taraftan da medreselere devam, ederek Yanyada o dev rin meşhur iki müderrisinden arabî ve farisîyi elde etmeğe muvaffak olmuştur. Yanyada iken az bir zamna vilâyet kalemine devam ettikten sonra 1872 - 1288 tari hinde İstanbula gelmiş ve arası çok geçmeden matbuat hayatına atılmıştır.
[4] Abdül beyle Naim bey birer Arnavut milliyetperverleridir.
B — Şemsettin Sami Be
yin aile ve çocukları.
Şemsettin Sami Beyin (1300 rumî 1884 milâdî) 4 mayis tarihin de Edremitli Kazasker Saadettin Efendinin kızı Emine hanımla ev lenmiştir. ( Resim 1 ) evlendiği zaman 34 yaşında bulunuyordu. Emine hanımdan Samiye [1] Ali Sami, [2] Sadiye, [3] Sadi isminde dört çocuğu olmuştur ki, bunlar
dan Sadi Bey 1911 senesinde Ga- latasarayın son sınıfında ve 18 yaşında iken vefat etmiştir. Emine hanımın, 1893-1309 tarihinde üre- miden vefatı üzerine, bir sene sonra akrabasından Belkis hanım la evlenmiştir. Bu hanımdan da İskender Sami Bey isminde bir oğlu olmuştur. [4]
Şemsettin Sami Bey İstanbulda iken kayınpederi Saadettin Efen dinin Kandillideki yalısında sekiz on sene oturmuştur. Siyatiğe burada
yakalanmıştır. Buranın havasile imtizaç edemediğinden bir müd det sonra Erenköyünde Cadde Bostanında plân ve mimarlığını bizzat yaptırmış olduğu eve ta nınmıştır. Şemsettin Sami Bey bu natamam evi müşkülâtla ve borç içinde yaptırmıştır (Resim 2). Öldükten sonra emniyet sandığına merhun olan bu köşkü mabeyinci Ragıp paşa pek dun bir fiatla satın almıştır.
C — Ahlâk ve itiyatları.
Şemsettin Sami Bey uzunboy-[1] Samiye Hanımefendi; Evkaf ve Maarif nazırı esbakı olup şimdi Ga latasaray lisesi muallimlerimizden ve değerli âlimlerimizden olan Raşit Bey efendinin refikalarıdır. Münevver, lisan aşina muhterem bir Hanımefendidir.
[2] Halen afyon inhisarı müdüri umumîsidir. Vaktile en meşhur sporcu- larımızdandı. Spor hayatımızın inkişa fında mühim hizmetleri vardır. Samiye Hanlmefendi ile A li Sami Beyefendi pederleri hakkında yazdığım bu tetkik için bana her türlü malûmat ve kolay
lığı göstermişler, pederlerinin gayri matbu eserlerini görmeme ve fotoğrafî- lerini almama müsaade etmişlerdir. Ken dilerine en derin teşekkürlerimi arzet- meyi bir vazife bilirim.
[3] Rontken mütehassısı doktor Suphi Beyin refikalarıdır.
[4] İstanbul asarıatika müzeleri mütehassıs muavinlerinden ve yüksek ticaret mektebi Fransızca muallimlerin- dendir. Şemsettin Sami beyin Mithat bey isminde bir övey oğlu daha vardır ki halen Tiranda Kitapçılıkla meşğul- dur.
lu (180 santimetre) çıkık alınlı, sıyalı gözlü, zayıf, nahif bir zattı.
Temiz ve pamuk gibi bir sakalı, kıvırcık saçları vardı. Fakat başının tepesindeki saçlar çok erken dökülmüştü. Vaktinden çok^
evel ihtiyarlamıştı. Çok sevimli ve görüşenler üzerinde iyi tesir ler bırakan bir zattı. Kendisile 1313-1897 senesinin bir haziran gününde Erenköyündeki köşkünde bir mülâkat yapan Servetfünun mecmuası sahibi Ahmet İhsan bey (Bugün ordu meb’usu) mümaileyh hakkındaki intibalarını şu suretle kaydediyor :
“ Sami beyefendi hazretlerinde görülen melâhatı vechiye az bulu nur, henüz ihtiyar denemiyecek bir sinde bulundukları halde, me- saii daimelerinin sevkile bem beyaz kesilmiş saçların nim set- rettiği başları, nasıl bir dimağı faal ve cesimi ihtiva ettiği yekna- zarda anlatıyor, kezalik bembeyaz olan lihyei lâtifi, gayet parlak bir çift gözle tezeyyün eden çehreleri ne okadar yakışıyor ki tarif edile mez. [5] Sözü gayet metanet ve ciddiyet ile sarfeyliyorlardı. Buna üstadı muhteremin nezaketi fevka lâdelerini de ilâve etmek lâzımdır,,. Filhakika merhum son derece halûk, nazik, halim bir zattı, her kesin hatırını sayar kanaatine hürmet ederdi. İntizamı, yavaş sesle konuşmayı, sessizliği çok severdi. Çocuklarına son derece
[5] Serveti fünun Sayı 275 S. 226 sene 312.
düşkündü. Bununla beraber on ları ancak muayyen zamanlarda yanma alırdı.
Evinde daima başı açık gezer, çocuklarının yanında bile entarile dolaşmazdı. Daima erken yatar ve daima erken kalkardı. Misafiri son derece severdi. Bunun içindir ki ölümünden üç dört sene evve line kadar bilhassa akşam yemek lerinde sofrasında misafir eksik olmazdı. Sofraya hadınlı erkekli bütün aile efradı oturduklan sonra inerdi. Yemekte çok neş’eli olurdu. Birçok hatıralar, lâtifeler anlatırdı. Akşam yemklerinden evel bir kadeh konyak içmek mutadı idi. Yemeklerde kendi elile yaptığı şaraptan da bir bardak içerdi. Bundan başka mükeyyifat kullan maz hele tütün hiç içmezdi. A ile sine ve akrabası efradına çok bağlıydı. Yakın akraba hanımların biribirine çıkmamalarına canı sıkı lırdı. Kanaatkâr ve mütevekkil bir zattı. Hiçbir tarikata mensup değildi. Taassup nedir bilmezdi. Fevkalbeşer bir kuvvete ve ruhun bekasına inanırdı.
Proğram ve intizamla hareket kendisinde ikinci bir tabiat hük münde idi. Bununla beraber garip itiyatları yok değildi Kendisinde her şeyi yapmak manisi vardı. Bil hassa marangozluğa meraklıydı. Bahçedeki ağaçları budamak biri- birlerine aşılamak pek hoşuna gi derdi. Gayet güzel yazı yazdığı hal de, hiç resim yapamazdı. Musluk larla soba borularını şekilden şekle
Şemsettin Sami Beyin kabri (Merhumun kabri resimde görülen mermer sanduka ile demir parmaklıklar arasındaki tümsektir. Mermer sanduka zevcesi
koymak, soba borularından oda lara sıcak hava nakline çalışmak, mobilyeleri bozup yaptırmak, boş kaldığı zamanlar başlıca işlerin- dendi. işte bunun içindir ki evinde Filip isminde bir İtalyan maran goz bulundurur ve buna daima yapacak iş bulurdu.
Oğlu A li Sami beyin tam zıd dına olarak, spordan hiç hoşlan- mazdı; sporu fikrin tedennisi olarak kabul ederdi. Musikîden de hoş- lanmazdı. Alaturkadan hoşlanmaz, alafrangadan da zevk almazdı. Uykusu gayet hafifti ve azdı. A z uyuduğunu söyleyen ailesi efradına: ( gençlerin az uyu -yanlarından, ihtiyarların da çok uyuyanlarından korkmalı) derdi.
Sporu sevmemekle beraber sıhhatına itina ederdi. Meselâ so ğuk su ile kış yaz daima başını yıkardı. Dişlerine ihtimam ederdi. Öldüğü zaman dişlerinde noksan bir tek diş bile yoktu.
D — Şemsettin Sami Beyin
yirmi dört saati
Merhumun oğlu Ali Sami bey efendi, babasının yirmi dört saat lik hayatını şöyle geçirdiğini söy lüyor :
“ Babam sabahları gayet erken -saat beşte- kalkardı. Lâmbasını, sobasını kendi yakar, yatağını kendi elile düzeltirdi. Yedi buçuğa kadar yazdığı yazıların tashihlerde uğraşırdı. Sonra kendi elile çayını pişirirdi. Bu suretle erken kalktığı için kimseyi rahatsız etmek iste mezdi. Esasen son zamanlarda çalışma odasında yatar kalkardı. Sabahleyin, çalışmasına bir saat fasıla verir, sonra tekrar çalışmağa koyulurdu. V e bu öğleye kadar devam ederdi . Yem eğe zil ile davet edilir ve en son iner - di . Öğle yemeğinden sonra çalışmasına iki saat bir aralık verir ve tekrar çalışmağa baş lardı. Akşam yemeği akşam eza nından çok sonra yenirdi. Ve 1899 senesine kadar hemen hiç bir akşam sofrarada misafir eksik olmazdı.
Bunlar arasında papas, hoca, şeyh, derviş, müsteşrik, ecnebi, genç, ihtiyar bulunurdu. V e ba-
6
bam gelenlere daima bizi takdim ederdi. Meclisara idi. Herkesi, her fikir sahibini idareye çalışır, çocukla çocuk olurdu. Akşam yemekleri uzun sürerdi. Yem ek ten sonra çalışmaz erken yatardı. Fakat misafir olur ve ertesi gün için yetiştirilecek işi olursa, yine çalışırdı. Günde vasatı olarak 13-14 saat okuyup yazardı,,.
E — Evlâtlarının terbiye
sine verdiği ehemmiyet.
Yukarıda da arzettiğimiz veç hile evlâtlarını çok sever, terbi yelerine çok itina ederdi. Çocuk larına birkaç lisan öğretmek, bil hassa emeli idi. İşte bunun için dir ki, derin ilimler arasında yu varlanan bu zat, sırf çocukları için Alfabe; arapça, türkçe öğ renmeleri için küçük sarf kitapları yazmıştır. Çocukları için hususî muallimler, mürebbiyeler tutmuş tu. A n ’anelere hürmetkâr olduğu için kızlarının terbiyesine çok dikkat ederdi. Merhumun kızı ve en büyük evlâdı Samiye Hanım efendi diyor k i :
“ Bizim yetiştiğimiz sıralarda türkçe okunacak pek az şey var dı. Cenap, Fikret, A li Ekrem, Uşakîzade Halit Ziya Bey Serveti Fünunda yeni yazmağa başlamış lardı. Ecnebi lisanı bilenler ken dilerini o devirde kolay kolay bu lisanların cazibesinden kurtara mazlardı.
Bizim zamanımızda bir ecnebi lisanı bilen hanımların türkçesi daima zayıf olarak kalmıştır. Ha nımlardan bizim zamanımızda yazı yazanlar Ahmet Cevdet paşanın kızları Fatma Aliye Hanımefendi ile Emine Semiye Hanım bir de Mihrünnisa Hanımdı.
Evimize bize lisan öğretmek üzere Cezairli Mes’ut Efendi is minde gayet güzel arapça ve Fransızca bilen bir zat gelirdi. Türkçeyi bize ilkin babamız, son ra da hoca Abdurrahman Efendi isminde bir zat öğretmiştir. Bun dan başka evimize ayrıca resim, dikiş ve piyano muallimleri ge lirdi.
Babamız bizi çok severdi. Bir gün bize darıldığını hatırlamıyo
rum. Fakat buna rağmen yanına müsaadesiz giremezdik. Bacakla rında siyatik vardı. Bacaklarını oğmak için daima sıra beklerdik. Babamızla beraber bulunmak bizim için sevinci mucip olurdu. Anne miz ölmüş olduğu için bütün sev gimizi babamıza vermiştik. Hasta olduğumuz zaman bize daima ken disi bakardı. Hasta olanlar kendi odasında yatıp kalkardı. Bunun içindir ki adeta hasta olmayı te menni eylerdik..
Bize daima (Türkçe zengin bir dildir. Arapça, acemce, Garp lisan larından çok daha güzeldir. Ah iyi Türkçe ile, bu dilleri öğrenseniz) diye söyler ve bize ders verirdi,,.
F. — Şemsettin Sami Be
yin memuriyeti ve Abdül-
lıamit II devri
Şemsettin Sami merhum, Ab- dülhamit devrinin sevmediği şah siyetlerden birisiydi. 1872 - 1288 tarihinde İstanbulda matbuat kale mine intisap etmişti. Bir taraftan üç sene kadar bu vazifede bulun muş, bir taraftan da tesis etmiş olduğu Sabah gazetesinde yazdığı makalelerle ve bilhassa neşrettiği temaşaya dair eserlerle nazarı dikkati celbetmeğe başlamıştı. 1874 senesinde Şemsettin Sami beyi Trabulusgarbe nefyedilmiş görüyoruz. O zaman Trablusda vali bulunan Sami paşa - ki edip lerimizden Sezai beyin peder leridir - Şemsettin Sami beyin ge çinebilmesini temin için (Trabulus) adında Türhçe ve Arapça bir ga zete çıkarmağa teşvik etmiştir. Trabulusgarpta bulunduğu müd detçe, ilkin Sabah gazetesinde üc retle çalıştırdığı Mihran efendi, kendisine nakdî yardımlarda bu lunmuştur. Trabulusgarptan, Sami paşanın delâletile affedilerek, tek rar Istanbula gelmişti. Sami bey Trabulusgarba Brendizi, Napoli, Mesina, Malta tarikile gitmiş ol duğu için, bu suretle olsun Avru- panın bir kısmını görmeğe muvaf fak olmuştur.
1293- 1877 senesinde Cezairi Bahrisefit valiliğine tayin olunun Sava paşanın mühürdarlığı me- muriyetile Rodosa giderek beş ay
\ 1 jJj:
Şemsettin Sami bey : hayatının son günlerinde kütüphanesinde çalışırken
Şemsettin Sami beyin 1876 da neşrettiği ve 10 paraya sattığı Sabah gazetesinin birinci numarasının ilk sahifesi.
' i.,’* : -Vj' S* : u ı J,-< & }
••»«**>>
s. O. *-S ^1 jj._3 <Îİ^\ }J\ ejv \ . i O ) ' ¿a» y ■ -)Z* «i ji/ . tX)'.> . v v-v y y ¿â j y * J > r J -u} <1^ u-tB ‘ y - ijy j y * y j''p ‘ j “ ■! ><•* jF - '* ! '• ÜJ‘ :7 A ‘ •‘T ¿ “ ''j.r ;/- '* ıi>ty • ^ ’T - “ 0y J6*
*ı ■ ‘ t>7 • U,*.v4 ¿ıy__«Î ¿jA A—t*" ; 7 L * 7*KJ
j X^>- • ü iy - e -- ly . “ v^yVc •“ s-!yî »J ■ ).yh. y**' yS-'r
j. J~jU* 4A.S—M j-jUU* *-t’rî y>3 • 4&.' • .<£"¿İSİ A~ y—3 ¿-V • £j-:* ¿-''-«^1 y-y— 0. • t i A t ', C i j y --- * -.-•>'*»* ^ / JV > vr i ¿«0*-«* c<1^ ' /’. 4:-*^/
j
*1
* j.• ^•«W5
<$}**&^ '
I ' ;; j •'“•* - . j . j v y L i . ^ y /"*“ • j 'i > 3 ■ -'$•*!'■ *'—' <3*: *~~yi ¿ı>*s} . ı ü - : t i f : • • V y *~.‘l L-,-“»1 - y\} j J . ’vlU A V*' î ¿ İ ^ A •ı3î^ y * 92 <aT,ıy-> ¿y s»,; çl'-‘ J*“—* (jt'tl1 ^ j* ' ■• * ıBV' ¿ î k-• ; .y y *\ ji A-.;I^O
.»•'• ÖUXrt ıfjA Sf'si»- ut;
•'•'.*■ «*fe'fW <■—i->-»Ü O;;
j!—¿'/^iy -J »y L ;> ^ L L Â ^ »
*Jk» »U. . _j w<
oj*.1 \jfy\ii'ju» jU.*-»
O * " ---- ;'lö V— ^ ¿••fc1' JL»* -T*“- u«y*“' — j / •* 1 <10—- ; ¿ '¿ „ i- l ¿ l o ¿ i l «. j C t * 4 ---t » j ' - f J 4 *r • j b ^ ; j * » j » ¿ j. / A » 3 ^ -ç j* y J * y ^ İ 7 j ' A a - ö ^ iV jA'^mj *j, Aa ı.j**’ j>v çi > : ¿jı'ys'ı • ^r. ti/;w ' ^ * ^»j >-j ! 4-»-v, * *•>?— -•/» #•*4^ cVJ" ¿li«..- ft) ■*» V — fjY *.;u *C —Jİ **7 j l» ’. -î’j >v“-V JF'.' • O*1— • : jy y y> j •—*' '•*J-rV ^ '-•'•'V'- '■; > • *a J ,W oa"s— J-' ; j**—«»rAÎ- jv * ,s *' V.Ua-\ * . U » kjjL ja» t ' j i i . ^ j »vv .' jIj (J--1 • V » f ‘o l » 7- ‘ - i - » « ^ J < V * / : — “ * • >* -‘-i ‘— 1 4J,# . Hadika 1873 Trabulus 1874 Sabah 1876 Tercümanı Şark 1878 A ile 1881 Hafta 1881 Cep kütüphanesi: Gök 1880 Yer 1880 İnsan 1880 Emsal 1880 Medeniyeti islâmiye 1886 1886 Hurdaçin 1886 Genç insan 1887 Lisan 1887 Letâif 1887
Usulü tenkit ve terkip 1887
Esatir 1895 Kadınlar 1895 Tem sil: Seyyit Yahya 1876 Besa 1877. Gâve 1877 Ders kitapları:
Yeni usul elifbayi Türkî 1895 Yeni usul sarfı Türkî 1895
Küçük elifba 1888
Kavaidi sarfiyei arabîye 1888 Kavaidi nahviyei arabîye 1888
Tasrifatı arabîye 1888
Tatbikatı arabîye 1902
Tercüme:
Tarihi mücmeli Fransa 1873.
Galane 1874 İhtiyar onbaşı 1874 Şeytanın yadigârları 1879 Sefiller 1881 Robenson 1886 Kamuslar : Kamusu Fransevî (Türkçeden Fransızcaya) 1884 Küçük Kamusu Fransevî 1888 Kamusu Arabi 1898 Kamusulâlâm 1899 Kamusu Türkî 1901 Kamusu Fransevî (Fransızcadan Türkçeye) 1902 Miintehabat :
Baki’nin eş’arı müntahabesi 1902 Ali ibini Talibin eş’arı müntahabesi (Tercüme ve şerhile) 1903
Gayri matbu âsar :
Kudatgubilik (Vamberi) 1870 (Metni tercüme ve havaşiyi havi). Orhun abideleri (metni tercüme, şerh ve mukaddime)
Arabî istinsah)
Lehçei Türkiyei memaliki Mısır. Bu listeden anlaşılıyor ki Şem- şettin Sami merhumun gayri matbu eserleri arasında, Türk lisanı için çok mühim olanları vardır. Biz bunların fotoğrafilerini bu tet kikimizde neşretmiş bulunuyoruz. “ Kamusulalâm „ ın neşrinin hitamı, o zaman mühim bir hadise olmuş; matbuatla erbabı kalem bu muvaffakiyetten dolayı kendi sini takdir etmiş alkışlamıştı. Ka- musulalâmın tabının sonuna er mesi münasebetile, V elet Çelebi efendi ile Recaî zade Mahmut Ekrem bey tarafından bizzat Şem settin Sami beye yazılan mektup lardan birer parçayı neşrediyorum.
V elet Çelebi efendinin 9 Şubat 314 tarihinde yazdığı mektuptan :
( Maniaı hicap ile şimdiye kadar -bizi envai âsarı fazılanesile besleyen- mübarek ellerinizi öpe- mediğime müteessifim.
Elyevm kazandığınız nam, ilele bet parlak surette berdevam olacak; ve gittikçe sıtü şöhre tiniz meyanı ümmette tezyidi şaşaa eyliyecektir. Kamusülâlâmın hitamını işittiğim anda, derunumda duyduğum birçok hissiyatı -bazı şevagılı zihniye haylûletile- tasvir edemediğimden dolayı hakikaten müteessifim. İnşaallah bir vakit tasdia tecasür ederek, bilfiil arzı minnettari ve şükran eyliyeceğimi arz ile verakparemi hatmeyler, kemali ihtiramla mübarek elleri nizden öperim üstadım efendim hazretleri).
Recaî zade Mahmut Ekrem beyefendinin 12 Şubat 1314 tarihli yazdığı sekiz sahifelik bir mek tuptan :
“ Fazılı muhterem :
(Kamusulâlâm) rehini hüsnü hitam olmuş - bu muvaffakiyeti magbutanızı halisane tebrik ederim. Bu muazzam eserle sahai şöhreti zekiyenize ebediyyül istikrar bir heykeli iftihar rekzetmiş oldunuz.
Bütün meşahiri şark ve garbe ve birer suretle temeyyüz ve teşeh- hür etmiş zevatın kâffesine dair ve umum beldanı cihanın ve bil
8
hassa memaliki Osmaniyenin ahvali coğrafiyesine ait malûmatı kâfiyeyi muhit olan bu müfit esere, bu mühim müracaatgâha ne kadar ihtiyacımız vardı. Vaktile meherei siyasiyyun ve sair erbabı senayi ve fünunun teracimi ahvalini cami teskereler, mecmualar tertip ve telif eden kadirşinaslar, o vazifeyi ne güzel ifa etmişlerdi. Hayfa ki birçok zamandanberi eslâfın açmış olduğu bu çığıra gidenleri miz nadirleşmiştir.
On bir sene bir düziye çalışıp uğraşarak, bu işi başa çıkardınız; ve ekserisinin vücutları gibi nam ları da hemen hemen gubare mün- kaiip olmuş birçok eslâf güzini- mizin hatırai faniyelerine, yine cihan durdukça payidar olması lâzım gelen eseri telifinizin sahaifi garrası arasında, birer makberi pür nuru sükûn tahsis ederek, onla rın ruhlarını şat, ahlâfmın ziyaret lerini kolaylaştırarak,husulü ibretü intibah ve istifadelerini temin ettiniz.
Maruzatı acizanemin lütfen hüsnü kabulünü, ve bazı efkârı acizanemi beyanda, sevmediğiniz teşbihat ve istiarata müracaat etmiş olmaklığımdan münbais kusuru mun affını, mürüvveti mecbulei kerimanelerinden bilhassa rica ve hakkı acizanemde devamı tevec- cühatı fazılânelerini istida eyle rim....,, .
Bugün Türk Dili Tetkik Cemi yeti tarafından derleme işlerine esas olarak tutulan Kamusu Türkiye müşarüileyh 15 Teşrinevvel 1315 tarihinde başlamış 1317 senesi Teşrinisanisinin 7 inci Çarşamba günü bitirmiştir. Bunun için meş hur (Zebanı farisî) müellifi muallim Feyzi efendi şu beyiti tarih dü şürmüştür:
Ola tarihide ziba ilâve
Basddı aferin Kamusu Türkî
1316
____ 2
1318 1 1 1
Şemsettin Sami Beyin Türk
Dilinin
Yükselmesi
İçin
Çalışmaları
Şemsettin Sami beyde Türk di line hizmet bir ülkü halinde idi.
O kadar büyük bir ülkü idi ki, merhum son senelerini, güzel Türkçemizin inkişafı uğruna tet- kikatla geçirmiş, bu yolda eserler telif etmiş ve son nefesini Türk dilinin lehçelerini tetkik ettiği masasının başında vermiştir. Bü yük Gazinin kılavuzluğu altında Türk dilinin tetkik edilmekte ol duğu şu sırada, merhumun Türk dili için çok mühim olup henüz basılmamış, olan eserlerinden bahsetmek dilimiz ve kültürümüz yönünden çok mühimdir. Şem settin Sami beyin Türk dili için yazmış olduğu eserleri: basılmış ve basılmamış olmak üzre ikiye ayır mak lâzımdır.
1 — Basılmış eserleri : Bunların başında en mühimi olarak “ Kamusu Türkî,, gelir. Bu kamus iki ciltten ibaret olup 1574 sayfadan ibarettir. Merhum bu esere (1317H.-1889M.) tarihinde baş îamış (1319 H. - 1901 M.) tarihinde bitirmiştir. Bu mühim kitap Istan- bulda İkdam gazetesi sahip ve başmuharriri bulunan Ahmet Cev det Bey tarafından tabedilmiştir.
Bu kamus, Aymtaplı Ahmet Asım efendinin kamus ve burhanlarile, Şeyh Süleyman efendinin Çağa tayca lügati; ve Ahmet V efik pa şanın Lehçei Osmanisinden sonra, dilimiz için meydana getirilen en mühim ve en güzel bir kamustur.
Şemsettin Sami beyin Kamusu Türkîsine yazmış olduğu “ İfadei me ram „dan bazı parçalarını buraya aynen alıyoruz:
“ Lügat kitabı bir lisanın hazanesi hükmündedir. Lisan kelimelerden mü rekkeptir, ki bu kelimeler her lisanın kendine mahsus bir takım kavaide tev fikan tarif ve terkip edilerek, insanın ifadei meram etmesine yararlar.
Lisanını fasih ve geniş bir lisanı edebî halinde muhafaza, veya bu hale tahvil ve irca etmek istiyen bir kavim, lisanının mükemmel bir kamusunu ve muntazam bir kavaidi sarfiye ve nahviye kitabını edinmeğe say ve gayret etmek iktiza eder.
Türkçe, Asyanın bütün kısmı şima lisinde tekellüm olunan elsineyi Turaniye zümresinden olup, el’ ân oralarda pek vasî yerlerde söylenmekte olduğu hal de, bir şubesi de Garbe doğru ilerliye- rek, Avrupa ile Asyanın biribirine karşı uzattıkları iki büyük ve güzel şibice- zirede, yani Anadolu ve Rumelinde te kellüm olunmaktadır.
Bir lisanın kamusu o lisanda