• Sonuç bulunamadı

Radyoda prömiyer:İlhan Usmanbaş'ın, Necatigil'in şiirleri üzerine yazdığı"kareler" açık radyoda

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Radyoda prömiyer:İlhan Usmanbaş'ın, Necatigil'in şiirleri üzerine yazdığı"kareler" açık radyoda"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 8 TEMMUZ 1 9 9 9 ÇARŞAMBA

■MHMHMNHMMMMM

H u r r iye

J

İstanbul

ŞEHİRDE BUGÜN

9

İlhan Usmanbaş’ın, Necatigil’in şiirleri üzerine yazdığı “Kareler” Açık Radyo’da

Radyoda prömiyer

U

retken, ancak eserleri seyrek seslendirilen çağdaş bestecilerim izden biri İlhan Usmanbaş. 100'ü aşkm eserinin bugüne kadar ancak yan sı seslendirildi. A çık R adyodaki (FM99.4) "Boşluğa Atlayış"ta, yaklaşık iki aydır Usmanbaş'm eserlerine ayrılan 15 bölüm lük bir program dizisi sunuluyor. Bugün saat 14.30da yaym a girecek ve geceyansm dan sonra 02.00-03.00 arasmda tekrarlanacak olan "Boşluğa Atlayış"ta İlhan Usmanbaş'm Behçet Necatigil'in "Kareler" adh şiir dizisi için ya zdığı eser ilk k ez yayınlanacak. Usmanbaş'm 30'a yakm eserinin sunulacağı program dizisini D evlet K onservatuvan öğretim üyesi M ehm et N em rutlu, A yk u t Koksalla birlikte hazırhyor.

Program, altı hafta sonra, besteciyle eserleri üzerine yapılan söyleşiyle sona erecek.

Son program ı beklem eden U sm anbaşi aradık ve "Kareler" üzerine konuştuk.

Şiirimizin ustalarından Behçet Necatigil.

Çağdaş bestecilerimizden İlhan Usmanbaş, üç şairimizin eserlerini besteledi.

Daha önce müziğiniz üzerine böylesine kapsamlı bir program dizisi yapılmış mıydı?

Yurtiçinde ve yurtdışmda eserlerim bazı programlarda sunuldu. Fakat bu tür özel program yapılmadı.

Eserlerinizin seyrek

seslendirilmesi şevkinizi kınyor, üretkenliğinizi azaltıyor mu?

Alıştığımı söyleyebilirim. Başka bir ortam tanımadığım için, eserlerim daha sık seslendirilseydi ne olurdu, bilemiyorum.

Umutsuzluğa düştüğümü söyleyemeyeceğim.

Programlı müzik, özellikle edebi metin üzerine yazılan müzik bestecinin özgürlüğünü kısıtlayan bir tür olarak bilinir. Şiir üzerine müzik yazarken özgürlüğünüzün kısıtlandığını, bplli bîr yoldan yürümeye zorlandığınızı hissetttiniz mi?

Müzik tarihinde en önemli yenilikler, edebi metin ve-sahneye konulma açısından bakıldığında, özgürlüğün en kısıtlandığı tür olması gereken operadan

gelmiştir. Bu nedenle şiir üzerine müzik yazarken özgürlüğümün kısıtlandığım hissetmedim. Hatta, şiirin bazı durumlarda bestecilerin düşüncelerine atılım imkânı verdiği söylenebilir. Sanırım şairlerin bu durumdan korkması gerekiyor. Çünkü şiirin özgün

formu müzikle deforme olabiliyor.

1970'te, Behçet Necatigil, İlhan Berk ve Ece Ayhan'ın şiirleri üzerine yazdığınız üç eserden önce bu alanda çalışmanız olmuş muydu?

1952'de Ertuğrul Oğuz Fırat'ın eserinden “Üç Müzikli Şiir"i besteledim. 1959'da Carlos VVilliam'm bir şiirini, daha sonra Eluard'ın bir şiirini yaylı çalgılar dörtlüsü ve şan için besteledim.

Neden Necatigil, Berk, Ayhan ve neden bu şiirler, diye sorsam?

O dönemdeki arayışlarıma yakm düşüyorlardı. Müzikte rastlantısal öğeleri kullanmak istiyordum. Metinler bu anlayışa yakındı. Önce Ece Ayhan’ın “Bakışsız Bir Kedi Kara" başlıklı dokuz şiiri üzerine çalıştım. Sonra Berkin "Şenlikname" adlı bir şiiri ve Necatigil'in Yeni Dergide yayımlanan “Kareler" başlıklı dokuz şiiri ele alındı. Bir buçuk yıllık süreçte üç eser tamamlandı.

Anlatım açısından üç şiire de aynı üslupla mı yaklaştınız?

Ses ve çalgısal anlatım açısından üç şür farklı biçimlerde ele alındı. “Şenlikname"de metin tam olarak okunurken bazı yerlerde şarkıya dönüşür. Ece Ayhan'ın şiirinde metin çok hızlı, çok yavaş ya da Türkçe dışına çıkabilecek şekilde deforme edilerek okunuyor. Piyano eşliği

de alışılmışın dışında.

Ya Necatigil'in “Kareler“i?

Bence, bu şiirlere “Kâreler" de denebilir. Geometrik biçim yerine, sözcük kara-karanlık anlamıyla ele alınabilir. “Akşam oldu, yine bastı kâreler“deki gibi. “Sesler,

konuşmacılar ve çalgılar için müzik" biçiminde

tanımlanabilecek bu eserde şiirlerin sayfa üzerindeki rastlantısal öğeleri vurgulandı. Koro ve perküsyon kullanıldı.

İlk kez ne zaman seslendirildi?

Geçen yıl MSÜ Devlet Konservatuvan öğrencileri seslendirdi.

18 yıl sonra eserinizi dinlediğinizde, hâlâ kendinize yakın hissettiniz mi; değişiklik yapmayı düşündünüz mü?

Bir yıl bile insanı eserinden uzaklaştırabiliyor. Bazen tam tersi oluyor. “Kareler"

seslendirilmeden yorumcularla birlikte çalıştık. Eser yavaş yavaş yeniden hayata döndü. Şef Serdar Yalçm bazı söyleme

zorluklanndan bahsetti, küçük değişiklikler yaptım.

Necatigil’le eser üzerine konuştunuz mu?

Konservatuvarda birlikte çalışıyorduk, Almanca

okutmanıydı Necatigil. 1976'da eserden bahsettim. Şiirinin bestelenmesi sanırım onu biraz şaşırttı. Yorumu dinleyemediği için üzerinde konuşamadık. Ancak “Kareler“i “Kâreler" biçiminde ele aldığımı söylediğimde beni tashih etmedi.

Usmanbaş eserlerinde 'opus' numaralan kaça ulaştı; bugüne dek seslendirilmeyen eserleriniz içinde öncelikle hangisinin seslendirilmesini isterdiniz?

Eserlerime opus numarası vermiyorum. Şu anda sayıları sanıyorum 119'a ulaştı. Hangisi önce, derseniz seçim

yapamayacağım.

Şu anda hangi eser üzerine çalışıyorsunuz?

Yedi ve sekizinci yaylı çalgılar dörtlüsünün bölümleri üzerinde çalışıyorum. Sanıyorum bu yaz iki eseri tamamlayacağım.

Serhan YEDIG

Asri zamanlarda

bir serseri

BADEM bıyıklı, kıvırcık saçlı, başında melon şapkası, elinde bastonu, üstünden düşen çuval gibi pantolonu, dar gelen ceketi, birkaç numara büyük

ayakkabılarıyla maceradan maceraya koşan, başı hiç dertten kurtulmayan, sakar, saf, temiz kalpli, ezeli ve ebedi küçük serseri... Charlie Chaplin'in yarattığı, sessiz sinemanın en unutulmaz karakterini tamdınız değil mi? Bu küçük serserinin filmlerinden biri bugün 12.30 ve 18.30'da Aksanat'ta videodan gösterilecek: “Asri Zamanlar" (Modern Times). Charlie Chaplin'in 1936 yapımı bu son sessiz filminde Serseri'miz

makinelerin hâkimiyetindeki modem dünyayla başa çıkmaya çalışan milyonlarca insandan biri olarak geliyor karşımıza. Chaplin, makine çağı üzerine unutulmaz bir taşlama olan, müziğini de kendi yazdığı “Asri Zamanlar“da başlıca rolleri hayat arkadaşı Paulette Goddard, Henry Bergman, Chester Conklin, Stanley “Tiny" Sandford ile paylaşmış. Sırf, Chaplin'in filmleri arasmda en ünlü ve yüreğe işleyen son sahnesi için bile izlenir. Kaçırmayın.

Aksanat, İstiklal Cad. Zambak Sok. 16, Taksim- Beyoğlu.

Tel: (0212) 252 35 00

Charlie Chaplin “Asri Zam anlar”da.

Avrupa Yüzme Şampiyonası’nda bugün

09

:

00

-

11:15 Elemeler 200 metre kelebek (Erkekler)

200 metre karışık (Bayanlar) 200 metre kurbağalama (E) 800 metre serbest (B) 50 metre sırtüstü (E)

12

:

30

-

13:30

Bayanlar 1 metre tramplen atlama yarı finali

14

:

00

-

14:35

Bayanlar 1 metre tramplen atlama finali

16

:

45

-

17:45

Yarı finaller ve finaller: 100 metre serbest (E) 200 metre karışık (B) 200 metre kurbağlama (E) 100 metre kurbağlama (B) 200 metre kelebek (E)

100 metre serbest (B) 50 metre sırtüstü (E) 200 metre karışık (E)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama dolarlı, mark- lı turistler dünyayı dolaşıp ge­ zecekler.. Frank yerinde otur­ mak için Fransız yerinden kı

Bu konuda, bir süre önce Tür­ kiye'ye gelen Nancy Festivalinin temsilcisi, tanınmış tiyatro ada­ mı Henri Baradier, «Sersem Kocanın Kurnaz Karısı» adlı

Yüreğindeki sanatçı heyecanını, sanatçı tutku­ sunu, Yaşar Kem al kadar dört bir yanma saçan bir sanatçı daha görmedim, di­ yebilirim.. Bu heyecanı ade­

Günübirlik ziyaretçiler, ço­ cukları için Eyüp oyuncakçılarından boyalı kayıklar, beşikler, fırıldak, tahta kılıç, kamış tüfek, tef, dü­ dük,

Dışişlerinden aldığı bursla Madrid Güzel Sanatlar Akademisinde baskı, gravür kıs­ mını bitirdi.. Kendi dalında araştırmalar

Ahiren Leipzig Konservatuvarında tahsillerini bitirdikten sonra Almanya’da bir çok konserler veren, İstanbulda da ilk ciddî konserlerini dinle­ ten ve şimdi

Türk balesine eği­ timci olarak da katkıları bulunan Akın, “Kuğu Gö­ lü”, “Uyuyan Güzel”, “Romeo ve Jüliet”, “Ham­ let”, “Cindirella” gibi

Kulağım onda, gözlerim tekerlekli sandalyenin tekerleklerinde dinli­ yorum: “Daha iyi, daha güzel daha insanca, yani insanın insanlığım bütün boyutlarıyla