• Sonuç bulunamadı

19 Mart 2001 tarihli Ulusal Program ve Türkiye'de düşünce özgürlüğü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "19 Mart 2001 tarihli Ulusal Program ve Türkiye'de düşünce özgürlüğü"

Copied!
117
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

19 MART 2001 TARĠHLĠ ULUSAL PROGRAM VE

TÜRKĠYE’DE DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ

Erhan ÖRSELLĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR

(2)

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24

http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Erhan ÖRSELLİ

Numarası 992141202

Ana Bilim / Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı 19 Mart 2001 Tarihli Ulusal Program ve Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24 http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/ Öğ renci ni n

Adı Soyadı Erhan ÖRSELLİ

Numarası 992141202

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi Anabilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR

Tezin Adı 19 Mart 2001 Tarihli Ulusal Program ve Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü

ÖZET

Sosyal bilimler alanında en çok tartıĢılan konulardan biri hiç kuĢkusuz düĢünce özgürlüğü kavramıdır. Bunun da temel nedeni, toplumların geliĢmiĢlik düzeylerinin düĢünce özgürlüğünün güvence altına alınıp alınmaması sorusuyla doğrudan iliĢkili olarak görülüp değerlendirilmesidir. Bu bağlamda, demokrasinin kurumsallaĢmasının düĢünce özgürlüğüne bağlı olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Türkiye açısından konuyu değerlendirilecek olursak, kavramın her açıdan önemli ve hatta kilit kavramlardan biri olduğunu söylemek olanaklıdır. Türkiye 1999’da Helsinki Zirvesinde aday ülke statüsünü elde ettikten sonra, Kopenhag siyasi kriterlerinin sağlanabilmesi için düĢünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması ve düĢünce özgürlüğü alanının geniĢletilmesi gündemdeki yerini almıĢtır. Yol haritası olarak nitelendirilebilecek Katılım Ortaklığı Belgesi ve buna koĢut hazırlanan Ulusal Program ilan edildikten sonra 2001 yılında üyelik kriterlerinin sağlanabilmesi için düĢünce özgürlüğünü de düzenleyen anayasanın bazı maddelerinde değiĢiklikler olmuĢ ve bir dizi uyum yasaları çıkarılmıĢtır. Bu çalıĢmada, 2001 yılında yapılan yasal düzenlemeler bağlamında, düĢünce özgürlüğünün Türk hukuk sistemi içindeki yeri ve önemi ele alınacaktır.

(4)

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24 http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/ Öğ renci ni n

Adı Soyadı Erhan ÖRSELLİ

Numarası 992141202

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR

Tezin İngilizce Adı Dated 19, March 2001 National Programme And The Freedom of Thought In Turkey SUMMARY

Certainly, the freedom of thought has been the most debatable subject in social sciences. The main reason of this is that the question of whether development level of society secures the freedom of thought or not has been evaluated directly. In this context, it s clearly stated that the institutionalizing democracy depends on the freedom of thought. For Turkey side, it is possible to say that this subject is an important in every aspect and even one of the key subjects. Having gained the membership status in Helsinki Summit of 1999, maintaining Copenhagen criteria’s and removing the barriers into the freedom of thought and expanding the context of freedom of thought have dominate the agenda in Turkey. After accession partnership document as a map of way for integration and announcement of National Program prepared for the condition of document, some amendments of constitution has been made for the regulation of freedom of thought in order to successes of membership criteria’s in 2001 and some adaptation laws have been issued. In this study, in context to legal regulation in 2001, the context and importance of freedom of thought in Turkish law system has been studied.

(5)

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24

http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Erhan Örselli

Numarası 992141202

Ana Bilim / Bilim Dalı Kamu Yönetimi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Yrd. Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR

Tezin Adı 19 Mart 2001 Tarihili Ulusal Program ve Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan 19 Mart 2001 Tarihili Ulusal Program ve Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü başlıklı bu çalışma 14/03/2003 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza

Prof. Dr. Orhan GÖKÇE Üye

Yrd. Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR Danışman

(6)

ĠÇĠNDEKĠLER GiriĢ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ KAVRAMININ ANLAM VE KAPSAMI 1.1. Özgürlük Kavramı ... 3 1.2. Düşünce Kavramı ... 7

1.3. Düşünce Özgürlüğü Kavramının Tanımı ve Kapsamı ... 8

1.4. Düşünce Özgürlüğünün Önemi ... 14

1.5. Düşünce Özgürlüğü ve Demokrasi İlişkisi ... 17

ĠKĠNCĠ BÖLÜM TÜRKĠYE’DE DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE TÜRK HUKUK SĠSTEMĠ ĠÇĠNDEKĠ KONUMU 2.1. Türkiye’de Düşünce Özgürlüğünün Tarihsel Gelişimi ... 20

2.1.1. Tanzimat Fermanı, 1876 ve 1908 Kanuni Esasi ... 20

2.1.2. 1921 Anayasası ... 22

2.1.3. 1924 Anayasası ... 23

2.2. 1961 Anayasası ... 24

(7)

2.2.2. 1961 Anayasasına Göre Düşünce Özgürlüğünün Sınırlanması ... 26

2.3. 1982 Anayasası ... 32

2.3.1. 1982 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlüklerin Düzenlenmesi ... 32

2.3.2. Düşünce Özgürlüğünün 1982 Anayasasında Konumu ve Düzenlenmesi . 35 2.4. Düşünce Özgürlüğünün Unsurları ... 39

2.4.1. Haber Alma ve Öğrenme Özgürlüğü ... 39

2.4.2. Kanaat Özgürlüğü ... 42

2.4.3. Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü ... 43

2.5. Düşünce Özgürlüğünün Sınırlanması ... 46

2.5.1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Göre Düşünce Özgürlüğünün Sınırlanması ... 47

2.5.2. 1982 Anayasasına Göre Düşünce Özgürlüğünün Sınırlanması ... 49

2.5.2.1. 2001 Anayasa Değişikliğinden Önceki Düşünce Özgürlüğünün Sınırlanması Koşulları ... 50

2.5.2.1.1. 26. Madde Açısından Sınırlama ... 50

2.5.2.1.2. 13. Madde Açısından Sınırlama ... 51

2.5.2.1.3. 14. Madde Açısından Sınırlama ... 56

2.5.2.2. Değişiklikten Sonra Düşünce Özgürlüğünün Sınırlanması ... 57

2.5.2.2.1. Başlangıç Açısından Sınırlama ... 57

2.5.2.2.2. 13. Madde Açısından Sınırlama ... 59

(8)

2.5.2.2.4. 26. Madde Açısından Sınırlama ... 65

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ULUSAL PROGRAM VE DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ 3.1. Düşünce Özgürlüğünün Ulus Üstü Ölçütleri ... 68

3.1.1. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ... 69

3.1.2. Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ... 70

3.1.3. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ... 71

3.1.4. Helsinki Zirvesi ve Paris Şartı ... 74

3.1.5. Kopenhag Kriterleri ... 75

3.1.6. Helsinki Avrupa Birliği Konseyi ... 76

3.2. Katılım Ortaklığı Belgesi ... 77

3.2.1. Katılım Ortaklığı Belgesinin Hazırlanması ve İçeriği ... 77

3.2.2. Katılım Ortaklığı Belgesi ve Düşünce Özgürlüğü ... 80

3.3. Ulusal Program ... 80

3.3.1. Ulusal Programın Hazırlanması ve İçeriği ... 81

3.3.2. Ulusal Programda Düşünce Özgürlüğü ... 85

3.4. Yapılan Anayasa Değişikliğinin Düşünce Özgürlüğü Açısından Katılım Ortaklığı Belgesi-Ulusal Programa Uyumu ... 88

3.5. 2002 İlerleme Raporu ve Uyum Yasaları ... 89

(9)

3.5.2. Uyum Yasaları ... 92 Sonuç ... 95 Kaynakça ... 98

(10)

GĠRĠġ

Bireyin bedeni üzerindeki hakkından sonra en önemli hak olarak kabul edilen “düşünce özgürlüğü”, insanın insan olduğu gerçeğine dayanan ilkellikle-gelişmişlik arasındaki farkı belirleyen, her alandaki ilerlemenin dinamiğini oluşturan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüzde toplumların gelişmişlik düzeylerini değerlendirmede düşünce özgürlüğü kavramı temel alınmaktadır. Kant’ın da belirttiği gibi, “düşünce özgürlüğü

tüm özgürlüklerin kalkanıdır.” Düşünce özgürlüğü sadece birey açısından değil,

toplum açısından da önem arz etmektedir. Çünkü düşünce özgürlüğünün sağlanmasıyla toplum açısından önemli, yeni ve farklı fikirler ortaya çıkabilir. Bu sayede hatalı ve yanlış düşünceler sınanarak ortadan kaldırılarak toplum açısından gelişme sağlanabilir.

Ayrıca, ülkelerin demokratikleşmesi ve özgürlük alanlarının genişletilmesi açısından da düşünce özgürlüğü kilit konumdadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, düşünce özgürlüğü son yıllarda Türkiye gündeminin ilk sıralarında yer almaktadır. Çünkü uzun süredir Türkiye’nin demokratikleşmesi ve mevcut Anayasanın özgürleştirici bir duruma getirilmesi tartışılmaktadır.

Bu tartışmaların alevlenmesinde Türkiye’nin 1999 Helsinki Zirvesi’nde “aday ülke statüsünü” elde etmiş olmasının da etkisi büyüktür. Zira zirveyi takiben Avrupa Birliği Konseyi, Türkiye’nin adaylık sürecinde izlemesi gereken “yol haritası” niteliğinde olan temelde Avrupa Birliği’nin Türkiye’den beklentilerini içeren “Katılım Ortaklığı Belgesi”ni açıklamıştır.

Katılım Ortaklığı Belgesine koşut Türkiye 2001 yılında Ulusal Program hazırlayarak bu programda yapmayı hedeflediği düzenlemeleri sıralamıştır. Ulusal Programda düşünce özgürlüğü ile ilgili olarak yapılacak düzenlemeler siyasal kriterler bölümünde “düşünce ve ifade özgürlüğü” başlığında yer almış ve kısa ve orta vadede yapılması hedeflenen düzenlemeler sıralanmıştır. Ulusal programda belirtilen düzenlemeler çerçevesinde 2001 yılında Türkiye, 1982 Anayasasının bazı maddelerinde olduğu gibi düşünce özgürlüğünü düzenleyen maddelerinde de

(11)

değişiklikler yapmıştır. Nitekim 17 Aralık 2004’te Türkiye ile tam üyelik müzakere sürecinin başlatılmasında düşünce özgürlüğünün sağlanmış olması argümanına özellikle vurgu yapılmıştır. Bu bağlamda ele alındığında düşünce özgürlüğüyle ilgili olarak yapılan ve yapılmakta olan çalışmalar sadece Avrupa Birliği’ne girmek için değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması açısından da yakalanan bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Bu çalışmada, düşünce özgürlüğü kavramının anlam ve kapsamı, Türk hukuk sistemi içindeki konumu ve Katılım Ortaklığı Belgesi-Ulusal Program ekseninde düşünce özgürlüğünün önemi ele alınıp irdelenmeye çalışılmaktadır.

Bu çerçevede çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. “Düşünce Özgürlüğü Kavramının Anlam ve Kapsamı” başlığını taşıyan birinci bölüm, düşünce özgürlüğü kavramı konusunda genel bilgileri içermektedir. Bu kapsamda özgürlük ve düşünce kavramları; düşünce özgürlüğünün tanımı, önemi ve düşünce özgürlüğü- demokrasi ilişkisi incelenmektedir.

“Türkiye’de Düşünce Özgürlüğünün Tarihsel Gelişimi ve Türk Hukuk Sistemi İçindeki Konumu” başlığını taşıyan ikinci bölümde, düşünce özgürlüğünün Türk hukuk sistemi içindeki yeri ve tarihsel gelişimi, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasasının düşünce özgürlüğüne yaklaşım biçimi, düşünce özgürlüğünün unsurları ve sınırları yer almaktadır.

“Ulusal Program ve Düşünce Özgürlüğü” başlığını taşıyan üçüncü bölümde, düşünce özgürlüğünün ulus üstü ölçütleri, Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ve bu çerçevede yapılan Anayasa değişikliklerinin düşünce özgürlüğüne etkileri yer almaktadır.

(12)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ KAVRAMININ ANLAM VE KAPSAMI

1.1. Özgürlük Kavramı

Düşünce özgürlüğüne girmeden önce, özgürlük kavramını kısa da olsa açıklamak düşünce özgürlüğünün önemini daha iyi ortaya koyacaktır. Özgürlük konusu siyasal düşünceler tarihinin en zengin ve en tartışmalı konularından birisidir1

. Örneğin Schauer, özgürlük kelimesini tanımlamak için bugüne kadar yüzlerce cilt eser yazıldığını ifade etmektedir2

. Ancak özgürlük kavramının bugüne kadar birçok tanımı yapılmış olmasına karşın üzerinde herkesin uzlaşı sağladığı bir tanım henüz mevcut değildir3

. Çok değişik özgürlük tanımları geliştirilmiştir. Birbirine taban tabana zıt yaklaşımlar dahi ileri sürülmüştür4

. Bunun nedeni, özgürlük kelimesine herkesin başka anlamlar yüklemesi, bunu algıladığı biçimde ortaya koyması ve özgürlüğün bir yaşam hali olup duygusal bir alana ilişkin olmasıdır5

.

Genel bir kanaat ya da fikir sahibi olunması açısından aşağıda özgürlük kavramının bazı tanımlama girişim veya biçimlerine yer verilmektedir:

Özgürlük, kavram olarak “serbestlik, bağsızlık, irade, açık sözlülük, serbest düşünüş” gibi anlamları içermektedir. Özgürlük kavramı ilk olarak Yunancada ifade edilmiş, latincede “libertas” veya “liberalis” sözcükleri özgürlük anlamında kullanılmıştır6

.

1

Cemal Fedayi, “Özgürlük ve Hukuk”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl. 4, 1998, s. 707 2

Frederick Schauer, Ġfade Özgürlüğü: Felsefi Bir Ġnceleme, Çev. M. Bahattin Seçilmişoğlu, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, Ankara, 2002, s. 159

3 Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 6. Baskı, Ankara, 1981, s. 3

4

Fedayi, a.g.e., s. 707

5 Necati Öner, Ġnsan Hürriyeti, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990, s.1

6 Nesrin Kale, “Potansiyel Özgürlükten Eylemsel Özgürlüğe”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 25, Sayı 2, 1992, s. 753

(13)

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlükte ise özgürlük şöyle tanımlanmıştır7

:

“Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.

Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet”.

Özgürlüğün ne kadar değişik anlamlar içerebileceğini Montesquieu 18. yüzyılda şu sözlerle dile getirmiştir: “Hiçbir kelime yok ki, özgürlük kelimesi kadar

kendisine değişik anlamlar verilmiş ve düşüncelere çeşitli şekillerde yansımış olsun.”

Montesquieu’ya göre özgürlük kanunların izin verdiği her şeyi yapabilme hakkıdır8

. Hobbes ünlü Leviathan’ında özgürlüğü, “tam olarak engelleme olmaması

demektir” şeklinde tanımlamakta ve engelleme kelimesini de “hareketin önündeki dışsal engeller” anlamında kullanmaktadır. Dolayısıyla Hobbes’un ifade ettiği

özgürlük “dış engellerin yokluğudur”9

. Özgürlük ilk önce engellenmemektir. Engellenmemek ise birey için bir ayrıcalıktır. Çünkü özgürlük gereksinmelerimizin en başta gelenidir10

.

Özgürlük kişinin yapmak istediği bir şey konusunda insan yapısı veya insani müdahale ile değiştirilebilir herhangi bir sınırlama veya kısıtlama altında olmaması durumudur11.

Birey, seçebilen ve yaptığı bu seçime göre davranabilen bir varlıktır ki özgürlük kavramının temelinde “seçme ve eylem” bulunmaktadır12

.

Özgürlük temelde “bireyin bilinçli ve amaçlı olarak eylemde bulunabilme potansiyelini, onun serbestçe seçebilme kapasitesini ifade etmekte ve bireyin kendini

7

TDK, Türkçe Sözlük, 10. Baskı, Ankara, 2000, s. 1557 8

Akt. Kapani, a.g.e., s. 5

9 İsmail Kıllıoğlu, “İnsan ve Özgürlük Üstüne Bir Deneme”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl. 4, 1998, ss. 690-691

10 Hayrettin Ökçesiz, “Özgür Düşünmenin Hukuk ve Devlet Felsefesi”, DüĢünce Özgürlüğü, (Haz. Hayrettin Ökçesiz), Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 3, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1998, s.115

11 Mustafa Erdoğan, Dersimiz Özgürlük, Pınar Yayınları, 1. Basım, İstanbul, 2001, s. 77 12 Öner, a.g.e., s. 6

(14)

dilediğince gerçekleştirme, hayatını kendi tercihlerine göre kurma çabasının başkalarınca keyfi olarak engellenmemesini içermektedir. Bu bağlamda özgürlük bireyin eylem olanaklarının sınırlanmamasıdır. Aksi durumda, bireye zorla yaptırılan veya yaptırılmak istenen şey onun seçimi olmadığı için, birey bu durumda özgür değildir13

.

Özgürlük bireyin engellenmemesi, yapmak veya olmak istediği bir şey konusunda kısıtlanmaması ve dilediğini seçebilmesidir. Bu tanıma göre özgürlük üç ana unsur içermektedir14

: Özne

Amaç

Engelleme veya kısıtlama olmaması

Bu unsurları kısaca açıklamak gerekirse; özgürlüğün öznesi olabilmek için kişinin irade özgürlüğüne sahip olması yeterlidir. İrade özgürlüğüne sahip her fiili kişi özgürlüğün öznesi olabilir. Amaç bakımından da özgürlük sorunu bireyin bir şey yapmak veya olmak istediği zaman ortaya çıkar. Kısıtlanmamışlık unsuru ise, kişinin engellenmemesidir. Burada doğal engellerden de bahsetmek yerinde olacaktır. İnsanlar bazen doğal engellerden dolayı yapmak istediklerini yapamayabilirler. Bu gibi durumlarda özgürsüzlükten söz edilemez. Çünkü bunlar insan iradesinin eseri değildirler15

. İnsan-doğa ilişkilerinde özgürlük, insanın doğa karşısında edilgin olmamasıdır. Bireyin doğaya aykırı davranamayacağına göre doğaya uyumlu bir özgürlük söz konusu olmaktadır16

.

13 Mustafa Erdoğan, “İnsan Haklarına Kavramsal Bir Yaklaşım”, Açık Toplum e dergi,

http://www.liberal-dt.org.tr/ldd/m12/12-merdogan.htm (Erişim Tarihi: 16.10.2002) 14

Mustafa Erdoğan, “Türkiye’nin İnsan Hakları Konsepti Var Mı?”, Açık Toplum e dergi,

http://www.liberal-dt.org.tr/at/merdogan/at-me8.htm (Erişim Tarihi: 23.09.2002); Sartori’ye göre ise tam özgürlük beş özelliği gerektirmektedir. a- bağımsızlık b- mahremiyet c- kapasite d- fırsat e- iktidar. Ayrıntılı bilgi için bakınız; Giovanni Sartori, Demokrasi Teorisine Yeniden DönüĢ, Çev. T. Karamustafaoğlu, M. Turhan, Yetkin Yayınları, Ankara, 1996, ss. 328-331

15

Erdoğan, “Türkiye’nin Ġnsan Hakları...”

16 Alâeddin Şenel, “Simgesel Araçlar, Düşünce Özgürlüğü ve Dinsel İdeoloji”, DüĢünce Özgürlüğü, (Haz. Hayrettin Ökçesiz), Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 3, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 47

(15)

Bu tanımlardan özgürlük kavramının en yalın anlamıyla, “bireyin başkalarının etkisine maruz kalmadan, kendi inisiyatifi doğrultusunda yaşamına yön verebilmesi ve sahip olduğu hakları kullanabilmesi” anlamına geldiği söylenebilir. Kişi kendi özgürlük alanı içerisinde serbesttir, ancak bir kişinin özgürlük alanı diğer bir kişinin özgürlük alanının başladığı yerde bitmektedir17

.

Özgürlük-hukuk ilişkisine kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır. Literatürde bu konuda iki temel yaklaşım söz konusudur. Birinci yaklaşım, hukukun özgürlüğün önünde engel olduğunu ve her hukuk kuralının özgürlüğü azalttığını; diğer yaklaşım ise hukukun özgürlüğün güvencesi ve onun koruyucusu olduğunu savunmaktadır18

.

Sartori özgürlük-hukuk ilişkisi bağlamında şu tespitlerde bulunmuştur: “Dün

olduğu gibi bugün de özgürlük ve yasanın birbirine bağımlı olduğunu yinelemek gerekir. Nasıl köleleşmeden kurtulabiliriz? Yasalarla. Bu yol tek yol olup bundan iki bin yıldan daha fazla bir zaman önce bulunmuştur... ve ondan sonra da daha iyi bir yol henüz keşfedilmemiştir. Doğru. Baskıcı olmayan bir siyasal sistem oluşturma konusunda bildiğimiz tek yol yasaları insanların üstüne çıkaracak iktidarı kişisellikten kurtarmaktır”19

. Kanun altında özgürlük, genel olarak özgürlüğün kanunlarla teminat altına alınması, özgürlüğün belirsizlikten kurtarılması anlamına gelmektedir. Söz konusu kanunun genel, soyut, sürekli ve gayri şahsi olması gerekmektedir20.

Hukuki sınırlamaların özgürlük engeli sayılamayacağına ilişkin bazı görüşler bulunsa da bu görüşler bazı yazarlar tarafından eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin haklı yanları da bulunmaktadır. Erdoğan’ın belirttiği gibi hukukun özgürlükle bağdaşabilirliği, onun ancak farklı insanların özgürlüklerini bağdaştırıcı bir anlayışa

17 Ayhan T. Beydoğan, Türk Hukukunda Siyasi Ġfade Hürriyeti, Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, 2003, s. 73

18 Fedayi, a.g.e., s. 709 19 Sartori, a.g.e., ss. 355-356 20 Fedayi, a.g.e., s. 710

(16)

dayanması durumunda söz konusu olmaktadır. Hukuk çerçevesinde özgürlükten söz edilmesini anlamlı kılan da budur21.

Sonuç olarak, özgürlük bireyin varoluşunu yeryüzünde anlamlı hale getirmenin temel şartlarından birisidir. Özgürlük bize hayatımızı kendi seçtiğimiz değerler doğrultusunda kurma şansı verir ve kendimizi gerçekleştirmemiz özgürlükle mümkün olabilir. Eğer birey özgür değilse yaşamı ve seçimleri ona dayatılıyor demektir22. Gerçekten özgür olunabilinirse toplumun ve bireyin kendisini gerçekleştirmesi ve değiştirebilmesi mümkün olabilir.

1.2. DüĢünce Kavramı

Düşünce özgürlüğü, Türk hukuk öğretisinde ve politik hayatında en tartışmalı sorunlardan birisi olmuş, ancak düşünce kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda pek bir açıklama yapılmamıştır. Oysaki düşünce kavramı anlaşılmadan, düşünce özgürlüğünün içerik ve norm anlamının ve bu özgürlüğün uygulamada yaşanabilir kılınmasının olanağı yoktur23

.

Düşünce, düşünmek fiilinden türetilen bir kavram olup “düşünme işi, düşünme melekesi (yetisi)” anlamına gelmektedir24

. Düşünme insanın bilme yetisinin karmaşık bir etkinliğine, düşünce ise, bu etkinliğin ürünlerine yani dile getirilen önermelere ya da ifadelere denir25

. Bu bağlamda, düşünme zihinsel bir süreç, insan beyninin bir fonksiyonu, düşünce ise onun bir ürünüdür26

.

21 Erdoğan, “Türkiye’nin Ġnsan Hakları...” 22

a.g.k.

23 Bülent Tanör, Siyasi DüĢünce Özgürlüğü ve 1961 Anayasası, Öncü Kitapevi, İstanbul, 1969, ss. 16-17

24

Düşünmek fiili, eski Türkçe “tüşmek” derinliğine ermek, anlamak’dan düş-ü-n-mek şeklinde geçişli fiil haline getirilmiştir. (Bak. Meydan Larousse Cilt. 6, s. 22); Ahmet Gökcen, Halkı Kin ve DüĢmanlığa Açıkça Tahrik Cürmü (TCK m. 312/2), Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, 2001, s. 217

25 İonna Kuçuradi, “Düşünce Özgürlüğü: Nedir Acaba?”, DüĢünce Özgürlüğü, (Haz. Hayrettin Ökçesiz), Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 3, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 24 26 Ahmet İnam, “Düşünce Özgürlüğünden Özgür ve Özgürleştirici Düşünceye...”, DüĢünce Özgürlüğü, (Haz. Hayrettin Ökçesiz), Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 3, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 37

(17)

Bu görüşü Ridder’in düşüncelerinin de açıkça desteklediği görülmektedir. Şöyle ki düşünce, “rasyonel düşün işlemlerinin ürünü, insanın kendi zihinsel faaliyetleri yoluyla bir biçimde rasyonel olarak somutlaştırılabilir ve ifade edilebilir kılınmış kanaat ve sanatsal bilinç özü, sonuçta sesli, idrak edilebilir veya duyulabilir düşünme ya da sanatsal yaratmanın kendisi, her halükarda bunları dışa vuran insanın kendi zihinsel başarı ve eseridir”27

.

İnsanın toplumsal olaylar ya da kişisel problemler karşısında beyin fonksiyonları yoluyla biçimlenmiş pozitif, negatif ya da nötr tutumu, düşünce kavramını da kısmen tanımlar.

Düşünceyi, bir şey olarak görme-kabul etme, yargılama unsurlarıyla biçimlenmiş olarak algılamak gerekmektedir. Yani bireyin olaylar, ilişkiler veya kişilere ilişkin olarak oluşturduğu öznel görüştür28

.

Düşünce kendiliğinden oluşmaz, onu büyük ölçüde dış etmenler hazırlar. Toplumsal ve siyasal yapılar, iktisadi koşullar ve kültürel miraslar, düşünsel yaşamı belirlemekte ve oluşturmaktadır. İnsan, manevi alanı ile sınırlı olmadığından, düşüncesi davranışlarını biçimlendirir ve onu çeşitli işlemlerle dışa vurur29

. Düşünce kişinin iç dünyasına dönük olduğu için hukukun ilgi alanına girmez30

. Hukuk amacı gereği sadece dışa vurulan davranışlarla ilgilenir31

.

1.3. DüĢünce Özgürlüğü Kavramının Tanımı ve Kapsamı

Düşünce özgürlüğü kavramının kapsamı üzerine literatürde çok tartışılmış ve farklı sonuçlara varılmıştır. Düşünce özgürlüğünden, bireyin yalnızca içsel özgürlüğünün anlaşılmaması gerekmektedir. Beynin biyolojik bir faaliyeti olan salt

27

Akt. Osman Can, “Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü: Anayasal Sınırlar Açısından Neler Değişti?”, Liberal DüĢünce, Yıl. 6, Sayı. 24, Güz 2001, s. 92

28 a.g.e, s. 92

29 İbrahim Ö. Kaboğlu, “Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl. 4, 1998, s. 1507

30 Reyhan Sunay, Avrupa SözleĢmesinde ve Türk Anayasasında Ġfade Hürriyetinin Muhtevası ve Sınırları, Liberal Düşünce Topluluğu, Ankara, 2001, s. 5

(18)

düşünce kişiye özgüdür. Sınırlandırılma veya kontrol altına alınma imkânı da yoktur. Düşüncenin bir anlam ifade edebilmesi, fonksiyonel olabilmesi için dışa vurulması, başkalarına iletilmesi gerekir. Bu nedenle literatürde, “düşünce özgürlüğünü, düşünme ve düşünceyi açıklama özgürlüğü olarak ikiye ayırıp birincisinin sınırsız, ikincisinin ise çeşitli nedenlerle sınırlanabilir olduğunu söylemek, kavramın içini boşaltmak anlamına gelir” tarzında görüşler ileri sürülmüştür32

.

Düşünce özgürlüğü ile düşünceyi açıklama özgürlüğü arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır33

. Anayasalarda ve uluslararası insan hakları sözleşmelerinde düşünce özgürlüğü ve düşünceyi açıklama özgürlüğü olarak iki ayrı madde düzenlenmiş olsa bile bunlar, kanaat özgürlüğünden açıklama özgürlüğüne uzanan geniş bir süreç şeklinde ele alındıkları zaman “düşünce özgürlüğünü” tam olarak anlamak mümkün olabilir34.

Düşünce özgürlüğü kavramıyla; “düşüncenin oluşumuna imkân veren haber alma ve öğrenme özgürlüğü, bu özgürlüğün sağlandığı ortamda oluşan düşünce ve kanaatlerden kınanmamayı ifade eden kanaat özgürlüğü ve bu suretle sahip olunan düşüncenin açıklanması, yayılması özgürlüğü” kastedilmektedir35

.

Kişinin bedeni üzerindeki haklarından sonra en önemli hak olarak kabul edilen “düşünce özgürlüğü”, bireyin, birey olduğu gerçeğine dayanan, ilkellikle-gelişmişlik arasındaki farkı belirleyen ve her alandaki ilerlemenin dinamiğini oluşturan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu derece önemli fonksiyonlara sahip olmasına ve insanlığın ufkunu açan temel faktör olarak görülmesine rağmen, bireyleri en çok mağdur eden ve birçok cezai yaptırımlara uğratan yine “düşünce özgürlüğü mücadelesi” olmuştur. Toplumlar için hayati öneme sahip olan ve baskıcı rejimlerin pek de hoşlanmadığı düşünce özgürlüğü ne anlama gelmektedir?36

.

32 Gökcen, a.g.e., s. 218

33 John Burry, DüĢünce Özgürlüğünün Tarihi, Çev. Durul Bartu, İstanbul, 1978, s. 2 34

Sunay, a.g.e., s. 7; Gökcen, a.g.e., ss. 218-219; Tanör, a.g.e., s. 23

35 Fazıl H. Erdem, “Düşünce Özgürlüğü ve Demokrasi”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl. 54, Sayı. 1998/1, s. 10, Sunay a.g.e., s. 49 vd., Gökcen, a.g.e., s. 219; Tanör, a.g.e., s. 23

(19)

Düşünce özgürlüğü kavramına ilişkin literatür incelendiğinde, diğer kavramlarda da söz konusu olduğu gibi bu kavram üzerinde de tam olarak herkesin görüş birliği ettiği bir tanımın bulunmadığı görülmektedir. Bu durumun düşünce özgürlüğünün belirli kalıplar içerisine sokulamamasından kaynaklandığı belirtilmektedir. Bu konudaki görüş ayrılıkları, genellikle düşünce özgürlüğünün kapsamı üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yine de düşünce özgürlüğü konusunda birbirine yakın birçok tanım yapıldığı söylenebilir.

Türkiye’de de olguyu ifade etme, daha açıkçası kavramlaştırma konusunda bir fikir birliği bulunmadığı gözlemlenmektedir. Bazı yazarlar “düşünce özgürlüğü”37

terimini, bazı yazarlar ise “ifade hürriyeti”38

terimini kullanmayı tercih etmektedirler. Bunun dışında “düşün özgürlüğü” kavramının da kullanıldığı ve bu kavramın düşünme-düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüklerini kapsadığı söylenmektedir39

. Kısaca belirtmek gerekirse, ülkemizde bu olguyu kavramlaştırma konusunda henüz bir birliktelik sağlanmış değildir.

Evrensel ilkeler göz önüne alınarak yapılacak olan düşünce özgürlüğü tanımı, doğası gereği sınırlayıcı değil, olabildiğince özgürlükçü olması gerekmektedir40

. Düşünce özgürlüğünün tanımı konusunda kabul görmüş ortak bir tanım bulunmamaktadır. Düşünce özgürlüğüyle bugüne kadar yapılmış tanımlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Ana Britannica’da düşünce özgürlüğü, “Kişinin serbestçe düşünce edinebilme, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmama, bunları açıklama ve yayma hakkının dokunulmazlığı” biçiminde tanımlanmaktadır41

.

37 Tanör, a.g.e., s. 13 vd.; Kuçuradi, a.g.e., ss. 17-26; Gökcen, a.g.e., s. 219 vd.; Uğur Alacakaptan, Fikir ve DüĢünce Özgürlüğü ve Tehlike Suçları ÇağdaĢ Batı Hukukunda Bu Konudaki Uygulamalar Türk Uygulaması ve Değerlendirilmesi, Hukuk Kurultayı 2000, Cilt. 2, Ankara Barosu Yayını, Ankara, 2000, s. 7 vd.

38 Sait Güran, Ġfade Hürriyeti Üzerinde Ġdarenin Yetkileri, İstanbul, 1969, s. 4 vd.; Sunay, a.g.e., s. 5 vd.; Mehmet S. Gemalmaz, Ġnsan Hakları Açısından Ġfade Özgürlüğü, Prof. Dr. Sahir Erman’a Armağan, İstanbul, 1999, s. 290 vd.

39 Sami Selçuk, “Düşün Özgürlüğü”, Yeni Türkiye, Sayı. 17, Yıl. 3, 1997, s. 234 40 Kınalı, a.g.e., s. 814

(20)

Teziç kavramı, “insanın karşılaştığı bütün sorunlara vermek istediği yanıtları kendi kendine seçebilmesi ya da şahsen hazırlayabilmesi, bireysel ve sosyal davranışlarını da bu yanıtlara uydurabilmesi olanağı” şeklinde tanımlamaktadır42

. Dönmezer düşünce özgürlüğünü, “düşünce ve kanaat özgürlüğü” olarak nitelendirmekte ve bununla da düşünce ve kanaatlerin çeşitli vasıtalarla yayma özgürlüğünü kastetmektedir43

.

Ökçesiz’e göre düşünce özgürlüğü kavramı özellikle düşüncelerimizi açıklamak özgürlüğüdür. İfade edemediğimiz konularda susmamız gerekiyorsa, bu susma durumunda dahi varsaydığımız düşünce özgürlüğü ile başkalarının kafamızın içerisine girip düşüncelerimizi tutsak edebilmesinin olanaksızlığını kastetmektedir44

. Sezer’e göre düşünce özgürlüğü “insanın serbest biçimde bilgiye ve düşünceye ulaşabilmesi, düşüncesini serbest biçimde açıklayabilmesi, başkalarına iletebilmesi, düşünce ve kanaatleri dolayısıyla suçlanamamasıdır.” Kişinin iç dünyasında kalan, açıklamadığı veya açıklayamadığı düşüncelerin korunması düşünce özgürlüğü olarak kabul edilemez. Asıl özgürlük düşüncelerin serbestçe açıklanabilmesi ve yayılabilmesidir45

.

Bireyin, düşünce ve kanaatini serbestçe açıklayabilmesinin yanında, bunları açıklamaya zorlanamaması ve suçlanamaması düşünce özgürlüğünün negatif yönünü oluşturmaktadır46

.

Düşünce özgürlüğü kavramıyla; “düşüncenin oluşumuna imkân veren haber alma ve öğrenme özgürlüğü, bu özgürlüğün sağlandığı ortamda oluşan düşünce ve

42 Erdoğan Teziç, “Türkiye’de Siyasal Düşünce ve Örgütlenme Özgürlüğü”, Anayasa Yargısı 7, Anayasa Mahkemesinin 28. Kuruluş Yıldönümü Nedeniyle Düzenlenen Sempozyumda Sunulan Bildiriler, 18-19 Nisan 1990, Ankara, 1990, s. 33

43 Sulhi Dönmezer, Basın ve Hukuku, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 1976, s. 430

44 Hayrettin Ökçesiz, “Düşünce Özgürlüğü” Ġstanbul Barosu Dergisi, Cilt. 72, Sayı. 1-2-3, s. 23 45

Ahmet N. Sezer, “Anayasa Mahkemesinin 37. Kuruluş Günü Töreni Açış Konuşması”,

http://www.basarm.com.tr/anayasabaskan.htm (Erişim Tarihi: 23.09.2002)

46 Yılmaz Aliefendioğlu, “Bir Temel İnsan Hakkı: Düşünce Özgürlüğü”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl. 4, 1998, s. 804

(21)

kanaatlerden kınanmamayı ifade eden kanaat özgürlüğü ve bu suretle sahip olunan düşüncenin açıklanması, yayılması özgürlüğü” kastedilmektedir47

.

Yukarıda verilen tanım örnekleri düşünce özürlüğü kavramını açıklama ya da tanımlama sürecinde rahatça bilgiye ulaşabilme, fikir ve kanaatlerini herhangi bir cezai müeyyideye uğramadan açıklayabilme ya da susma özgürlüğü kavramlarına yer vermektedir. Tüm bu hususları kapsayan bir tanım Tanör tarafından ortaya konmuştur. Tanör düşünce özgürlüğünü, “bireyin serbestçe bilgiye ulaşabilmesi, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kaygı duymaması ve bunların serbestçe dışa vurabilme imkânı olarak”48

tanımlamaktadır. Tanör’ün bu tanımı çalışmamızın bundan sonraki kısımlarında aynen benimsenmiştir.

Tanör’ün tanımına göre, düşünce özgürlüğünün ilk boyutunu bir fikrin oluşabilmesi için gerekli özgürlüklerin var olması koşulu oluşturmaktadır. Bunlar bilgi ve fikirleri inceleme, araştırma, elde etme, serbestçe öğrenme ve haberleşme özgürlükleridir. İkinci boyut, kanaat özgürlüğü olup, kişiye kanaatlerinden dolayı kaygı duymaması ve fikir ve inançlarını açıklamaya zorlanmaması güvencesini sağlamaktadır. Bu sebeple kanaat özgürlüğüne konuşmama veya konuşmaktan kaçınma özgürlüğü de denilmektedir. Üçüncü boyut ise, fikirlerin açıklanması ve yayılması özgürlüğüdür. Çünkü bireyin açıklayamadığı ve savunamadığı fikirlerin korunma altına alınmasının tek başına düşünce özgürlüğünün kanıtı saymak mümkün bulunmamaktadır49.

Düşünce özgürlüğü, içinde yer aldığı hak ve özgürlük kategorisi bakımından, kişisel ve siyasal haklar kapsamında ele alınabilir. Bu anlamda, bireyin maddi ve manevi varlığının güvencesi olduğu için kişisel, siyasi hayata katılma imkânı verdiği için siyasal haklar kategorisindedir50

.

47 Erdem, a.g.e., s. 10; Sunay, a.g.e., s. 49; Gökcen, a.g.e., s. 219; Tanör, a.g.e., s. 23 48

Tanör, a.g.e., s. 15 49 Sunay, a.g.e., s. 8

50 Seval Yaman, “İfade Özgürlüğü Neden Önemlidir?”, Serbest Çizgi, Sayı. 16, Güz 2001, ss. 6-7; Sunay, a.g.e., s. 9

(22)

Düşünce özgürlüğünün kullanılmasında önemli fonksiyon gören çok sayıda özgürlük söz konusudur. Kullanılan tekniklere göre, gazete veya kitap biçiminde basın-yayın yoluyla düşüncenin yayılmasının başlıca aracı olan basın özgürlüğü, radyo-televizyon ve sanat özgürlüğü gibi bir dizi özgürlükle fikir ve kanaatlerin oluşumunu sağlarlar. Toplantı, gösteri, dernek, siyasi parti kurma, sendika gibi kollektif özgürlükler düşünce özgürlüğünün oluşumuna hizmet eden özgürlük kategorileridir. Hangi açıdan olursa olsun bireyin doğru olduğuna inandığını tercih etme özgürlüğü olan kanaat özgürlüğü, din ve ahlak alanını ilgilendirdiğinde din ve vicdan özgürlüğü adını almaktadır. İnançların din alanında dışa vurulması ise ibadet özgürlüğünün kullanılmasıdır51

.

Düşünce özgürlüğü, diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir kısmı için besleyici bir işlev görür. Bu nedenle düşünce özgürlüğü eksen özelliğe sahiptir52

. Düşünce özgürlüğü diğer özgürlük türleriyle iç içe geçmiş bir özgürlük türüdür. İç içe geçmişlik diğer özgürlük türleri içinde geçerlidir; ama düşünce özgürlüğünün bu açıdan eşsiz bir konumda olduğu söylenebilir. Düşünce özgürlüğü bir kavşak özgürlüktür. Tersinden düşünülürse, düşünce özgürlüğü birçok özgürlüğün buluştuğu bir kavşaktır. Değişik özgürlük türlerinden hareket edilerek sonunda düşünce özgürlüğüne ulaşılabileceği gibi, düşünce özgürlüğünden hareket edilerek diğer özgürlüklerin varlık veya yokluğu tespit edilebilir53

.

Düşünce özgürlüğünün yapısındaki karmaşıklık bazı yönlerden muhtevası konusunda da ortaya çıkmaktadır. Genel olarak sosyal, siyasi, sanatsal, bilimsel nitelikli görüş açıklamaları düşünce özgürlüğüne dâhildir54

. Ancak, kişinin ağzından çıkan bütün düşünce açıklamaları düşünce özgürlüğünün kapsamına girmez55

. Örneğin, “kaba, müstehcen, kişilerin şeref ve haysiyetlerine karşı saldırı niteliğindeki açıklamalar, hakaret, küfür, iftira vb. söylemler” hukukun himaye etmediği ve

51 Kaboğlu, a.g.e., s. 1508; Sunay, a.g.e., s. 10 52 Kaboğlu, a.g.e. s. 1508

53

Atilla Yayla, “İfade Hürriyetine Muhtacız!”, Zaman Gazetesi, 20. 03. 2002

http://www.zaman.com. tr/2002/03/20/yorumlardefault.htm (Erişim Tarihi: 08.04.2002) 54 Sunay, a.g.e., s. 10

(23)

düşünce özgürlüğü kavramına girmeyen beyanlardır56

. Ancak neyin müstehcen-sanatsal, neyin hakaret ile mizah veya eleştiri olduğunun ayırt edilmesi her zaman mümkün olmamaktadır57

. Diğer yandan kişileri suç işlemeye yönelten, tahrik edici söz ve yazılar da düşünce özgürlüğüne sağlanan korumadan yararlanamazlar.58

Düşünce özgürlüğüne konu olabilecek açıklamalar, belli bir düzey isteyen ve gerektiren ifadelerdir. Düzeysizlikler düşünce özgürlüğü adı altında empoze edilmemelidir59.

1.4. DüĢünce Özgürlüğünün Önemi

Düşünebilen bir varlık olması nedeniyle diğer canlılardan ayrılan birey, benliğinin gelişiminde bir yandan maddi imkânların sağlanması ile bedensel varlığının korunmasına, diğer yandan da özgürlükler aracılığıyla ruhi yönünün geliştirilmesine ve zenginleştirilmesine ihtiyaç duyar. Denilebilir ki insanoğlu bütün davranışlarına kendi iç âleminde doğan ve gelişen düşüncelere göre yön vermektedir60. Bu bağlamda düşünce özgürlüğü bireyin kendini gerçekleştirmesine ve bireysel gelişmeye hizmet etmektedir61

. Düşünce özgürlüğü en başta insana, insan olmak şeref ve haysiyetini kazandıran ve bireyin saygınlığını gerçekleştiren özelliğiyle dikkat çekmektedir62

.

Düşünce özgürlüğü sadece birey açısından değil, açık tartışma yoluyla farklı ve yeni fikirlerin yayılmasını sağlamakla toplum açısından da büyük önem taşımaktadır63

. Çünkü düşünce özgürlüğü toplumların temelidir. Sözün sözü

56 İlal Ersan, “Düşünceleri Açıklama Özgürlüğü, Yığınsal İletişim Araçları ve Anayasa Mahkemesi Kararları”, Anayasa Yargısı, Ankara, 1987, ss. 31-32

57

Tekin Akıllıoğlu, DüĢünce ve Anlatım Özgürlüğü ve Kamu Görevlileri, İnsan Hakları ve Kamu Görevlileri Sempozyumu, Haz. Mesut Gülmez, TODAİE Yayınları, Ankara, 1998, s. 26

58 Bülent Tanör, Türkiye’nin Ġnsan Hakları Sorunu, BDS Yayınları, İstanbul, 1990, ss. 96-97 59

Muammer Aksoy, “Türkiye’de Düşünce Özgürlüğü”, Türkiye’de Ġnsan Hakları Semineri, 9-11 Aralık 1968, 1. Baskı, Ankara, 1970, ss. 142-143

60 Ahmet Danışman, Basın Özgürlüğünün Sağlanması Önlemleri (Devletin Basın KarĢısındaki Aktif Tutumu), Ankara, 1982, s. 1

61 Mustafa Erdoğan, “İfade Özgürlüğü Neden Gereklidir?”, Açık Toplum e dergi,

http://www.liberal-dt.org.tr/at/merdogan/at-me22.htm (Erişim Tarihi: 23.09.2002)

62 Reyhan Sunay, “Anayasanın İfade Hürriyeti Anlayışı ve Uygulamaya Yansıyan Sorunlar”,

http://www.liberal-dt.org.tr/ldd/m16/DDdsunay.htm (Erişim Tarihi: 13.09.2002) 63 Sunay, “Anayasanın Ġfade Hürriyeti...”

(24)

çürüttüğü, propagandanın propagandayı cevapladığı, düşüncelerin özgürce tartışıldığı toplumlarda ancak en “iyiye” ulaşılabilir. Tam ve özgür tartışma, toplumu durağanlıktan kurtardığı gibi, medeniyetleri de yok etmeye çalışan zorlamalara karşı hazırlıksız olmaktan korur64

. Yeni düşünce ve taleplerin dile getirilmesine imkân verilmesi, mevcut sistemin kusurlarını ortaya çıkarmakta, yanlış uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlayarak toplumsal gelişmeye katkıda bulunmaktadır65

. Herhangi bir düşüncenin veya kanaatin doğruluğundan kesinlikle emin olunamaz, bu düşüncenin doğruluğundan gerçekliğinden ne kadar emin olunursa olsun, bize sunulmuş herhangi bir fikir hata içerebilir. Bunun aksini iddia etmek yanılmazlığı kabul etmektir. Çünkü düşünce veya kanaatler hatalı olabilir. Karşıt fikrin yasaklanması, hatalı düşüncenin desteklenmesi ve doğru düşüncenin bastırılması riskine yol açabilir. Bu risk, uygulamada daha da büyür, çünkü çoğu kanaatler, ne bütünüyle doğru ne de bütünüyle yanlış olup, bunun yerine hem doğruyu hem de yanlışı içerir. Ancak yanlış olduğunu düşündüğümüz görüşün ifade edilmesine izin vermek suretiyle, o görüşün gerçek olabilme ihtimalini hesaba katmış oluruz. Karşıt görüşlerin ifade edilmesine izin vermek, sunulan görüşün yanlış olması durumunda, o görüşü reddetme fırsatını kendimize tanımanın biricik yoludur66.

Descartes, “doğrulardan kuşkulanın, doğruları akıl yoluyla arayın” sözleriyle düşünmenin esas itibariyle bir sorgulama süreci olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda düşünce özgürlüğünü, kişinin ve toplumun mutluluğu için gerekli gören Mill’e göre de susturulmaya çalışılan fikrin yanlış bir fikir olduğundan hiçbir zaman emin olunamaz. Emin olunsa bile onu susturmak hem yaşayan nesle hem de gelecek nesillere karşı en büyük kötülük olacaktır67.

64 Mevlüt Uyanık, “İfade Özgürlüğü-İslam Felsefe Tarihi Açısından Bir Sunum-”, Liberal DüĢünce, Sayı. 24, Yıl. 6, Güz 2001, ss. 139-140

65

Vahit Bıçak, Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında Ġfade Özgürlüğü, Liberal Düşünce Topluluğu, 1. Basım, Temmuz 2002, s. 45

66 Schauer, a.g.e., s. 32

(25)

Mill bu tezini dört temele dayandırmaktadır68:

Birincisi bir fikrin kesinlikle yanlış olduğuna inanmak kendimizin yanılmaz olduğunu varsaymak olacaktır; susturulan fikrin her zaman doğru olma ihtimali vardır.

İkincisi, susturulan fikir yanlış bir fikir olsa bile, belki de ve hatta çoğunlukla içinde bir parça doğruyu da barındırma ihtimali vardır. Herhangi bir konu hakkında çoğunluğa hâkim olan düşüncenin konu hakkındaki tüm gerçekleri nadiren kapsadığı veya hiçbir zaman bütünüyle kapsamadığı düşünülürse, geri kalan gerçekler böyle kısmi doğruların diğer fikirlerle rekabetine, izin verilerek ortaya çıkacaktır.

Üçüncü olarak, doğruluğu çoğunluk tarafından kabul edilen fikir gerçeğin tümü olsa bile, rakip görüşler tarafından sınanıp üzerinde anlaşmaya varılmadan rasyonel bir inanışın konusu olamaz.

Dördüncü ve son olarak, her satırı doğru olan bir doktrin bile, sonuna kadar eleştirilip doğruluğu sınanmadıkça, ona önyargı şeklinde inanılır ve sorgulanmaz”.

Mill’e göre düşünce özgürlüğünün kısıtlanması, insanların kendi sorumluluklarına sahip çıkmalarını ve özgür bireyler olarak kendilerini gerçekleştirmelerini engeller69

. Mill’in sözünü ettiği, bir fikrin susturulmasının yol açacağı en büyük kötülük şüphesiz toplumsal barışın bozulmasıdır. Düşünceler serbestçe ifade edilebildiği zaman dogmalar kırılır ve iletişim sağlanmış olur. Ancak bu şekilde toplumsal barış sağlanabilir70

.

Başka bir açıdan konu değerlendirildiğinde, düşüncenin özgürce ifadesi engellendiği zaman, yasaklanan düşünceler aslında koruma altına alınmış olurlar. Bir düşünceyi yasaklamak, yasakçıların zannettikleri gibi, genellikle onun için bir

68 John Gray, Reklam Yasakları ve Ġfade Özgürlüğü, Çev. Ataç Ünlü, Liberal Düşüce Topluluğu Yayınları: 14, 1. Baskı, Ankara, Aralık 1997, ss. 10-11; Yücel Başdemir, “Bireysel Hürriyet Düşüncesi ve John Stuart Mill”, Liberal DüĢünce, Sayı. 24, Yıl. 6, Güz 2001, s. 133

69 Gray, a.g.e., ss. 11-12

(26)

dezavantaj oluşturmaz. Bu bağlamda, yasaklan o fikrin akılcı yoldan eleştirilme fırsatı ortadan kaldırılmış sanki o düşünceye dokunulmazlık kazandırılmış olur. Yasaklanan düşüncenin aslında yanlış olduğu kanıtlanmadığı için, pek çok insan onun doğru ve güçlü bir fikir olduğunu sanmaya devam edebilir. Çoğu zaman olduğu gibi, yasaklamak yanlış düşüncelere ve onların sahiplerine haksız bir itibar da sağlar. Bu açıdan değerlendirildiğinde düşüncelerin yasaklanması zararlıdır71

.

Düşünce özgürlüğü halk ile yönetim arasındaki ilişkinin devamını sağlayan mekanizmalardan biridir72. Düşünce özgürlüğü sadece düşünme-düşünebilme imkânı değil, bu düşüncelerin, kanaatlerin başkalarına özellikle yönetici kesime ulaştırılabilmesi halinde bir anlam ifade eder73

. Bireyin saygınlığının ve toplum huzurunun sağlanması gerçekte yönetimle kurulacak karşılıklı ilişkiye bağlı bulunmaktadır. Serbest tartışma yapılabildiği sürece bu ilişki olumlu bir seyir izleyebilir. Çünkü serbest tartışmalar sonucunda yönetim kendisine yöneltilen öneri ve eleştirileri dikkate alıp hoşgörü ile karşıladığında halk kamu sorunlarını çözmede önemli bir fırsat elde etmiş olur. Böyle bir fırsatı elde eden, sistem dışına itilmeyen ve kamusal sorunlarda söz sahibi olduğunu hisseden birinin de toplumsal barışı bozabilecek davranış içine girmesi elbette düşünülemez. Dolayısıyla düşünce özgürlüğü hem iyi bir yönetimin işareti hem de iyi bir yönetimin sonucudur74

.

1.5. DüĢünce Özgürlüğü ve Demokrasi ĠliĢkisi

Demokrasi çoğulcu toplumsal yapıya dayanan belli standart ölçütleri bulunan siyasal rejimdir. İnsan hakları ise bu rejimin normatif altyapısını oluşturur. Bunun temeli de düşünce özgürlüğüdür. Demokrasi, birey özgürlüğünün güvencesidir75.

71 Erdoğan, “Ġfade Özgürlüğü...”

72 Sunay, “Anayasanın Ġfade Hürriyeti ...”

73 Sabri Tekir, “İnsan Hakları ve Medya Boyutu-Düşünce Hürriyeti ve Medya Boyutu”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl.4, 1998, s. 874

74 Sunay, “Avrupa SözleĢmesinde...”, s.14; Erdoğan, “Ġfade Özgürlüğü Neden...”

75 M. Akif Çukurçayır, Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi: KüreselleĢme Sürecinde YurttaĢ, Yönetim, Siyaset, İkinci Basım, Çizgi Kitapevi, Ocak 2002, Konya, s. 17

(27)

Demokrasi bir anlamda farklı olma hakkına dayanmaktadır. Bu olgu özgürlüğün temel kuralıdır. Farklı düşünebilme, farklı görüş oluşturabilme, sorgulama, seçenekler arasında tercihte bulunabilme kısaca insan aklına değer verme demokratik rejimin hareket noktası ve başlangıcıdır76

.

Düşünce özgürlüğü demokrasi içinde vazgeçilmez unsurların başında gelmektedir. Düşünce özgürlüğü demokrasinin omurgasıdır. Tüm diğer hak ve özgürlüklerin köküdür77. Sadurski’ye göre düşünce özgürlüğü demokrasinin, kendi

kendini yönetmenin ve daha birçok şeyin işleyişi için zorunludur78. Aynı zamanda

demokratik toplumun gelişmesinin temel koşullarından birisidir79

.

Düşünce özgürlüğü toplumda kanaat oluşumunun ve kamusal tartışmanın varlığını mümkün kılar. Fikirlerin serbestçe dile getirilmediği bir toplumda kamusal meseleler hakkında sağlıklı bilgi/fikir edinmek ve neyin kamunun iyiliğine olduğunu tartışmak mümkün değildir. Eleştirmenin ve özgür konuşmanın olmadığı yerde ortak iyiyi bulmak imkânsızdır80.

Demokratik rejimlerde en üstün otorite halk olarak kabul edilmektedir. Bundan dolayı herhangi bir fikrin/düşüncenin halka ulaşmasını engellemeye hiç kimsenin hiçbir makamın ya da merciinin hakkı yoktur. Demokrasilerde son söz halk tarafından verilmekte ve bu da her şeyden önce halkın bütün görüşlerden haberdar olabilmesini gerektirmektedir. Bu bağlamda düşünce özgürlüğü karşıtları aslında demokrasinin karşısında konuşlanmışlardır81.

Demokrasilerde düşünce özgürlüğü sınırsız ve her türlü düzenlemeden de uzak değildir. Objektif ölçülere ve sebeplere dayanılarak diğer özgürlükler gibi düşünce özgürlüğü de sınırlanabilmekte ve değişik fikirler de haksız uygulamaya ve

76 Kaboğlu, a.g.e., s. 1504 77

Algan Hacaloğlu, “Düşünce ve Düşünceyi İfade Özgürlüğü Demokrasinin Omurgasıdır...”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl. 4, 1998, s. 776

78 Wojciech Sadurski, Ġfade Özgürlüğü ve Sınırları, Çev. M. Bahattin Seçilmişoğlu, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, Birinci Baskı, Eylül 2002, s. 33

79 Hasan Girit, “Düşünce ve Anlatım Özgürlüğünün Ulusalüstü Ölçütleri”, Yeni Türkiye, Sayı. 22, Yıl. 4, 1998, s. 865

80 Erdoğan, “Ġfade Özgürlüğü Neden...”

81 Mustafa Erdoğan, “Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğü: Özgürlükçü Bir Perspektif”, Liberal DüĢünce, Sayı. 24, Yıl. 6, Güz 2001, s. 8

(28)

şiddete başvurulmadığı sürece koruma görmektedirler82

. Düşünce özgürlüğünün olduğu yerde demokratik kurumlar varlıklarını sürdürebilmekte83

, demokratik sistemin daha iyi işleyebilmesi ve rejimin kendisini yenilemesi mümkün olmaktadır84

.

82 Ahmet Çelik-Yaşar Tonta, “Düşünce Özgürlüğü, Bilgi Edinme Özgürlüğü ve Bilgi Hizmetleri”,

http://yunus.hacettepe.edu.tr/ tonta/yayinlar/beozgur.html (Erişim Tarihi: 19.03.2002)

83 İbrahim Ö. Kaboğlu, Özgürlükler Hukuku, Afa Yayınları, Bilim Dizisi, 3. Baskı, İstanbul, Mart 1993, ss. 177-178

(29)

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

TÜRKĠYE’DE DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ VE TÜRK HUKUK SĠSTEMĠ ĠÇĠNDEKĠ KONUMU

2.1. Türkiye’de DüĢünce Özgürlüğünün Tarihsel GeliĢimi

Türk hukukunda insan hak ve özgürlükleri alanında önemli adımların -dünyadaki gelişmelere paralel olarak- 19. yüzyılın sonlarına doğru atılmaya başlandığı görülmektedir. 19. yüzyılda Osmanlı Devletinde başlayan demokratikleşme ve insan haklarının tanınması yönündeki süreç, üç önemli aşama kaydederek gelişimini sürdürmüştür. Birinci aşama 1876 yılından 1920 yılına kadar geçen süreyi kapsamaktadır. Bu aşamayı insan hakları açısından önemli kılan gelişme, padişahın lütfu ile kazanılan haklar yerine yazılı bir belge olan ve padişahın kendi yetkisini sınırladığı anayasa ile güvence altına alınan haklar anlayışının uygulamaya konulmuş olmasıdır. Bu dönemin en önemli iki belgesi 1876 Kanuni Esasi ve 1908 Kanuni Esasi’sidir. İkinci aşama Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile başlayan ve 1960 yılına kadar devam eden aşamadır. Bu aşamada doğan haklar anlayışı ve ulusal egemenlik ilkeleri kabul edilmiştir. Bu dönemin iki belgesi 1921 ve 1924 anayasalarıdır. Üçüncü aşama ise 1961 Anayasasının yürürlüğe girmesi ile başlayan ve günümüze kadar devam eden aşamadır85

.

2.1.1. Tanzimat Fermanı, 1876 ve 1908 Kanuni Esasi

Türkiye’de kişi hak ve özgürlüklerine yer veren ilk anayasal belge olan Tanzimat Fermanında düşünce özgürlüğü ile ilgili bir açıklama bulunmamaktadır. Ancak 1864 yılında düşünce özgürlüğünün uzantısı olan basın özgürlüğü ile ilgili

85 Oktay Uygun, Türkiye’de Demokrasi ve Ġnsan Hakları, TODAİE Yayınları, İnsan Hakları Araştırma ve Geliştirme Merkezi, Ankara, 1996, ss. 11-12

(30)

“Matbuat Nizamnamesi” çıkarılmıştır. Bu düzenlemeye göre basın ve yayın hükümetin iznine bağlanmıştır86

.

1876 Kanuni Esasi’sinde 8. ve 26. maddeler arasında belirli bir tasnif ve kategoriye bağlı kalmadan birçok hak ve özgürlüğe yer verildiği görülmektedir. Kişi hakları olarak “kişi güvenliği, kişi dokunulmazlığı, kanun önünde eşitlik, din ve vicdan özgürlüğü” gibi haklar sayılmıştır87

. Ancak düşünce özgürlüğü 1876 Kanuni Esasi’sinde yer almamıştır. Mithat Paşa’nın hazırladığı ilk taslak metninde “herkesin

düşünce özgürlüğüne sahip olduğu” şeklinde bir hüküm olmasına rağmen daha sonra

bu hüküm Anayasaya dâhil edilmemiştir88

. 1876 Kanuni Esasi’sinin insan hak ve özgürlükleri açısından en büyük eksikliği bu hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınmamış olmasıdır89

.

Diğer yandan düşünce özgürlüğünün uzantısı sayılan basın özgürlüğü “basın

kanun dairesinde serbesttir.” (m. 12) şeklinde tanınmıştır. Bu madde ile hükümetin

basına karşı olan uygulamaları ve keyfiliği bir ölçüde engellenmiş ancak yasama organına sınırsız yetki verilmiştir90

.

Kanuni Esasi’nin 1878 yılında Padişah Abdülhamit tarafından yürürlükten kaldırılmasından sonra, düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü ağır bir baskı altında tutulmuştur91

.

1908 yılında İkinci Meşrutiyet ile birlikte, kaldırılan Kanuni Esasi bazı değişiklikler ile yeniden yürürlüğe konulmuştur. Kanuni Esasi geniş çaplı bir değişiklik geçirmiş olmasına rağmen düşünce özgürlüğü gibi demokrasinin kalbi olan bu özgürlüğe yine açık olarak yer verilmemekle birlikte, bu özgürlüğün doğal uzantılarından biri olan basın özgürlüğü değişiklikler sonucu bu metinde yer

86

Aliefendioğlu, a.g.e., s. 807

87 Ömer Anayurt, “1876 Kanuni Esasisi ve 1909 Değişikliklerinde Temel Hak ve Hürriyetler”, Yeni Türkiye, Sayı. 17, Yıl. 4, 1998, s. 660

88 Ersan, a.g.e., s. 62 89

“Türkiye’de İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri”, Ġstanbul Barosu Web Sayfası,

http://www.angelfire.com/mt/savas1/insanhak (Erişim Tarihi: 18.05.2002)

90 Bülent Tanör, Osmanlı- Türk Anayasal GeliĢmeleri (1789-1980), İstanbul, 1995, s. 122 91 Aliefendioğlu, a.g.e., s. 807

(31)

almıştır92

. 12. madde “Basın kanun dairesinde serbesttir. Hiçbir veçhile önceden

teftiş ve muayeneye tabii tutulamaz.” şekline dönüştürülmüştür. Maddenin yeni

şekliyle sansür yasağı getirilmiştir. 1909 yılında çıkarılan Matbuat Yasası’na Kanuni Esasi’deki değişikliğe paralel olarak özgürlükçü esaslar getirilmiştir. Ancak bu durum fazla uzun sürmemiş savaş yılları içinde basın rejimi yeniden düzenlenerek basın özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümler konularak ayrıca 1919 yılında ilan edilen sıkıyönetim kararıyla sıkıyönetimin geçerli olduğu yerlerde tüm yayınlara sansür getirilmiştir93

.

2.1.2. 1921 Anayasası

Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti döneminde çıkarılan 1921 Anayasası dönemin ruhunu yansıtmaktadır. Olağanüstü koşullarda hazırlanmasından dolayı birçok konu ayrıntıya girmeden ele alınmış, hatta temel hak ve hürriyetlere ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Sadrazam Tevfik Paşa’ya bir telgraf çekerek 1876 Anayasası’nın, 1921 Anayasasına aykırı düşmeyen hükümlerinin yürürlükte olduğunu bildirmesi, 1876 Anayasası’nda düzenlenmiş olan temel hak ve hürriyetler sisteminin yürürlükte olduğu izlenimini vermektedir94.

1921 Anayasasında da düşünce özgürlüğü ile ilgili bir düzenleme yer almamıştır. Ancak düşünce özgürlüğünün anayasada yer almaması ve güvence altına alınmamış olması dönemin özel koşullarıyla açıklanabilir.

92 Anayurt, a.g.e., s. 663

93 Aliefendioğlu, a.g.e., s. 807

(32)

2.1.3. 1924 Anayasası

1924 Anayasası düşünce özgürlüğünü Türklerin doğal hakları arasında sayarak Türk hukukunda düşünce özgürlüğünü anayasal bağlamda düzenleyen ve tanıyan ilk Türk Anayasası olmuştur95

.

1924 Anayasasına göre; “Kişi dokunulmazlığı, vicdan, düşünme, söz, yayın,

yolculuk.... dernek kurma, toplanma hakları ve hürriyetleri Türklerin tabii haklarındandır” (m. 70)96

. Ayrıca “Basın kanun çerçevesinde serbesttir ve

yayınlanmadan önce denetlenemez, yoklanamaz” (m. 77)97

. Bu düzenleme ile düşünme, söz ve yayın haklarının Türklerin doğuştan kazandığı ve herkese karşı ileri sürebilen haklar olduğu kabul edilmiştir.

1924 Anayasasının özgürlükler açısından eksikliği, diğer anayasal metinler gibi (1924 öncesi), temel hak ve özgürlüklerin güvenceye kavuşturulmamış olmasıydı. Sancar’a göre Anayasanın 70. maddesi “paket hüküm” niteliğindeydi. Düşünme, söz ve yayın haklarına yer vermiş ancak yapısının tutarlı bir sonucu olarak ne bu hükümde ne de başka bir düzenlemesinde ayrıntıya girmişti98

.

1960 yılına kadar olan süreçte düşünce özgürlüğü gelişmeci bir çizgiden çok inişli çıkışlı evreler geçirdiği görülmektedir99

.

1924 Anayasasının yürürlükte kaldığı 1960 yılına kadar tek partili ve çok partili dönemde düşünce özgürlüğü alanının zaman zaman daraltıldığı da olmuştur100

. Bu dönemde çıkarılan “Hıyanet-i Vataniye Kanunu” ve “Takrir-i Sükun Yasası” ile düşünce özgürlüğüne yeni kısıtlamalar getirilmiştir. 1936 yılında Türk Ceza Kanununun 141. ve 142. maddelerinde 3038 Sayılı Yasayla değişiklik yapılarak

95 İbrahim Kaboğlu, “Pozitif Anayasa Hukukunda Düşünce Özgürlüğünün Sınırları”, DüĢünce Özgürlüğü, (Haz. Hayrettin Ökçesiz), Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 3, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 228

96

Burhan Kuzu, Türk Anayasal Metinler ve Ġlgili Mevzuat, İstanbul, 1997, s. 294

97 Yılmaz Aliefendioğlu, “Düşünce Özgürlüğü ya da Düşünsel Özgürlük”, DüĢünce Özgürlüğü, (Haz. Hayrettin Ökçesiz), Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi Yayınları: 3, Afa Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 239

98

Mithat Sancar, “Düşünce Özgürlüğü Sorunu”, Ġnsan Hakları Bülteni Ġnsan Hakları Yazıları, Özel Sayı 2, Temmuz-Ağustos 1998, s. 2

99 Kaboğlu, “Pozitif Anayasa...” s. 228 100 Aliefendioğlu, “Bir Temel Ġnsan...” s. 807

(33)

“hukuki düzeni devirme ya da bir sınıfın diğerine tahakküm esasını güden düşünce ve örgütlenme” yasaklanmıştır. 1938’de Türk Ceza Kanunu’nun da suçun oluşumu için aranan “zor” unsuru ortadan kaldırılmıştır. Daha sonra yapılan değişikliklerle de bu maddelerin kapsamı genişletilerek101, yine 141. ve 142. maddeye koşut olarak

163. maddeyle birlikte “dine dayalı devlet kurulmasıyla ilgili örgütlenmeye gidilmesi ve propaganda yapılması” yasaklanmıştır102

.

2.2. 1961 Anayasası

Ülkemizde düşünce özgürlüğü açısından asıl ilerlemenin 1961 Anayasasının getirdiği özgürlükçü düzenle sağlandığı konusunda literatürde görüş birliği bulunmaktadır. Asıl önemlisi düşünce özgürlüğü ve uzantısı konumundaki bir takım özgürlükler de bu dönemde anayasal güvenceye kavuşturulmuştur103

.

1924 Anayasasından farklı olarak hazırlanan bu anayasada temel hak ve özgürlüklere çok fazla önem verilmiştir. 1961 Anayasası, temel hak ve özgürlükler konusunda üçlü bir sistem getirerek “kişinin hak ve özgürlükleri”, “sosyal ve iktisadi ödevler”, “siyasi hak ve ödevler” ayrı birer bölüm halinde düzenlenmiştir. Anayasanın temel hak ve özgürlüklere yaklaşım biçimi incelendiğinde özgürlüğün temel, sınırlamanın ise “istisna” tutulduğu, sınırlamanın “Anayasanın sözüne ve

ruhuna uygun olarak ve ancak yasa ile yapılabileceği” görülmektedir104.

2.2.1. 1961 Anayasasında DüĢünce Özgürlüğü

1961 Anayasası’nda kişisel hak ve ödevler bölümünde düşünce özgürlüğüne ve uzantıları olan hak ve özgürlüklere (basın özgürlüğü, gazete, dergi, broşür çıkarma hakkı, dernek kurma hakkı... vb.) yer verilmiştir. Düşünce özgürlüğü

101 Tanör, “Osmanlı- Türk...”, s. 264; Aliefendioğlu, “Bir Temel Ġnsan…”, s. 808

102 TCK. 141, 142 ve 163. Maddeleri 12. 04. 1991 günü 3713 Sayılı Terörle Mücadele Yasasıyla yürürlükten kaldırıldı. Ancak benzer yasaklar aynı yasanın 8. Maddesiyle birlikte getirilmiştir. Bu madde de 2002 yılında yapılan değişiklikle değiştirilmiştir.

103 Kaboğlu, “Türkiye’de DüĢünce...”s. 1524

(34)

Anayasanın ön tasarısında “Herkes siyasi, felsefi, vicdani, dini inanç; kanaat ve

düşünce özgürlüğüne sahiptir. Herkesin inanç, kanaat ve düşüncelerini söz, yazı, resim veya başka herhangi bir yolla tek başına veya toplu olarak açıklamaya ve yaymaya hakkı vardır.” şeklinde yer almışsa da Anayasaya metnine böyle

yansımamış ve kapsamı biraz daraltılarak yer verilmiştir105

.

Düşünce özgürlüğü anayasanın 20. maddesinde “Herkes düşünce ve kanaat

hürriyetine sahiptir. Düşünce, kanaatlerini söz, yazı, resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklayabilir ve yayabilir. Kimse düşünce ve kanaatleri açıklamaya zorlanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir106

.

1961 Anayasasında, herkesin düşünce ve kanaat özgürlüğünün olduğu ve düşüncelerini isterlerse açıklayabileceklerini, istemezlerse zorla açıklama yaptırılmayacağını hükme bağlamıştır. 20. madde incelendiğinde düşüncelerin açıklama aracı olarak da belli bir sınırlama öngörülmediği görülmektedir.

1961 Anayasasında, düşünce özgürlüğü diğer temel hak ve özgürlüklere göre farklı bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Güran, bunu 1961 Anayasasının hedef ve amacı ile açıklamaktadır: “1961 Anayasasının hedef ve amacı, düzenli bir demokratik Türk Toplumunun kurulması olduğuna ve bunun kurulup işletilmesi de, kamuoyunun oluşturulmasına bağlı olduğuna göre, toplumu ilgilendiren konu ve meseleler hakkındaki görüş ve çözümlerin arzı ve ulaşılmasını sağlayan gerçek bir tartışma ortam ve imkânı gerektiğine ve nihayet bu tartışma ortam ve imkânını yaratacak tek araç da düşünce özgürlüğü olacağına göre, 1961 Anayasası bakımından düşünce özgürlüğü, düzenli Türk Toplumunun kurulması, işlemesi, gelişmesi, değişmesi ve varlığının tek temel şartı olmaktadır”107

.

Düşünce özgürlüğüne verilen önemin bir göstergesi olarak diğer hak ve özgürlüklerin düzenlendiği maddelerde, bu özgürlükleri sınırlayıcı hükümler yer almış, ancak düşünce özgürlüğünün düzenlendiği 20. maddede ise sınırlayıcı bir

105 İlhan Akın, Temel Hak ve Özgürlükler, İstanbul, 1971, s. 148 106 Kaboğlu, “Pozitif Anayasa...” s. 229

Referanslar

Benzer Belgeler

CHP Parti Meclisi’nin (PM) 2016 yılında yayımladığı bildiri nedeniyle 60 PM üyesi hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla ayrı ayrı açılan davalar

İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’da nükleer silahlar olsaydı, Hitler’in savaş isteği, bütün barış niyetlerine karşın İngiltere ve Fransa’yı savaşa sürüklerdi..

sınıf öğrencilerinden aldığım bu yanıtlar, gençlerin konuya bakışlarını araştırabilmek için yapılacak bilimsel bir araştırmanın; kütüphanecilik eğitimine

Özgür Gündem gazetesi hakkında açılan soruşturma kapsamında tutuklanması istenen gazetenin Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin, “örgüt propagandası”

[r]

• Gazeteci Hayko Bağdat hakkında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e ‘iğrenç bir adamsın’ dediği gerekçesiyle "kamu görevlisine görevinden

[r]

RTE: “OLMAZ OLMAZ” DEME, BEN YAPTIM, OLDU: TÜRKİYE'DE REJİM FİİLEN DEĞİŞMİŞTİR.. RTE: CUMHURBAŞKANI OLARAK ANAYASAL SINIRLARIMI ÇOK