YE.U1UU1N İ N O . 1 “
-E L Â L Sahiri geçen hafta
jmF^JÎyi| toprağa verdik. Gömüldü'
ğü Bakırköy mezarlığı-,
v "— nın üstünde o gün teşrini
sani sonunda açılmış bir mayıs güneşi
vardı, insanlığı ve dostluğu şairliğin
den de ince olan Sahir, öldüğü gün
bile dostlarını yorulmaktan, ıslanmak
tan ve üşümekten korumuş gibiydi.
Arkadaşlarını bir kır tenezzühüne ça ğırmış sanabilirdiniz. Onun temiz ru-
hunu temsil eden bu passız ve iyi
hava içinde, bir cenazede bulunmanın sıkıntısını ve ağırlığını hiç kimse duy
mamıştır. Varlığının samimî havası
içinde daima hafiflik ve açıklık his
sederdik. Onu kaybettiğimiz günün d e rin hüznüne de iyiliği sinmişti denebilir
Yaşayanların hodgâmlığı mezarların
hududunda bile dinmiyor. Fakat Sahir
gömülürken de dostlarının sinsi ve
gizli sitemlerine uğramaktan kurtuldu.
O ebediyet yolcusunu geçiren ka
filede hisse dokunan bir manzara daha
vardı1 Kadın kalabalığı. ze
teş-yilerine onlardan birkaçımı. iştira*
Y a z a n : İb ra h im A lâ e t t ln G ö v s a
ki pek nadir iken Celâl Sahirin ayrı
lışını müşfik huzurlarile teselliye ka
rar vermiş gibi o gün on bjş, y i rmisi toplanmış bulunuyordu. Bütün ömründe aşkı ve kadını terennüm eden ve «be
nim kadınlara ifrat hürmetim vardır»
diyen şaire bu, ne güzel bir mukabele idi..
Aralarında kendi gibi zeki ve duy
gulu olan kızları, hele son ıstırap yıl
larını en faziletli bir hayat arkadaşı
ihtimamile teselli etmiş olan değerli
zevcesi büyük matemlerinin hıçkırık
larını asıl bir tahammül ile tutarak
tabutunun arkasında yürürken ince ve
içli şairin bu vefakârlığa çok lâyık
olduğunu düşünüyordum ve diyordum
ki Sahirin ruhu kadın refakatile yatı
rıldığı ebedî uykusunda müsterih ola
caktır.
Celâl Sahirin ölümü Türk edebiyatı
için samimî bir matemdir. Onun ka
lemi son otuz, otuz beş yıldanberi
edebiyatımızın her sahasında ve her
hamlesinde bir gönüllü bayrağı taşıdı. Ruhunda sönmez bir gençlik ateşi, mi zacında yorulmaz bir yenilik kabiliyeti
vardı. Kendini yakından bilmiyenler
o gençleşme ve yenileşmelerin ne ka dar tabiî ve samimî olduğunu bir tür lü anlıyamazlar. Özü gibi sözü de doğ ru bir insan, iyi düşünen ve iyi duyan bir memleket adamıydı. H er hadisenin rüzgârı onun gergin sinirlerini derin derin sarsmıştır.
iyi işliyen zekâsı, mümtaz ve kibar bir şahsiyeti, kuvvetli mantığı, yüksek bir vazife duygusu ve büyük bir çalışma kabiliyeti vardı. Ne yazık ki en olgunlaş tığı ve en faydalı olacağı çağında onu
kaybettik.
Bu satırları yazarken bana gönder diği son mektup masamın üstünde du ruyor. inci gibi bir yazı. En bitgin an larında bile dostlarını anmaya derman bulan elmas gibi bir yazış:
«Kardeşim Alâettin, sana şimdiye ka dar yazamadığım için beni affetmezsen haksızlık etmiş olursun. Hastayım. A teş iki günde bir yükseliyor. Yanımda bir ağrı var. Hiç kımıldatmıyor. En küçük yorgunluk ateşi yükseltiyor ve ağrıyı çoğaltıyor.... Uzun uzun yazamıyorum.
Korkuyorum. A ffet... Gözlerini sevgi
ile öperim ...»
Bu satırları tekrar tekrar okuduktan sonra düşünüyorum ki Celâl Sahirin ölümü Türk edebiyatı için samimî bir
matemdir. Fakat dostluğunu tatmış
olanlar edebiyatta bıraktığı boştluktan ziyade kendi hayatlarında açılan yeni bir uçurumu görecekler.
İb ra h im A lâ e tt ln G ö v s a
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi